22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeC Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörii: Hikmet Çetinkaya • Yazuşleri Müdürii: fbrahim Yüdız • Sorumlu Müdür: Fikret tlkiz # Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser Isühbarat: Cengiz Yıldınm 0 Ekonomı. Özlem Yüzak • Kultür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yiicelman • Makaleler' Sami Karaören • Düzeltme Abdullah Yazıcı • Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu • Bügı-Belge: Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç Yayın Kurulu: tlhan Selçuk (Başkan). Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, tbrahim Yıkhz,Ortun Bnrsalı. Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, BakanJıkJar-Ankara Tel. 4195020 (7hat), Faks: 4195027 • Izmır Temsücısi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 23 Tel. 4411220, Faks: 4419117 • AdanaTemsücisi: Çetin Yiğenoğlu, Inönû Cd 119 S. No:l Kat:l, Tel: 363 12 11, Faks-363 12 15 Müessese Müdürii: Üstün Akmen # Koordmatör: Ahmet Korulsan 9 Muhasebe: Bfllent Yener • İdareHüseyin Gürer • Satış: Fazüet Kuza MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başkanı - Genel Müdür: Gülbin Erdnran 9 Koordmatör Rehı Işrtman 9 Genel MûdûrYaıduncısı. SevdaÇobm Tei: 514 07 33 - 51395 80-51384«Wl,Faks;5138463 YavımU>ai] \e Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basrn \e > aymcılık A Ş Türkocağı Cad 39 -I i Cagalaglu 34334 Istanbul PK 24b - Sı'rkecı 34435 lstanbul Tel 10/212)5120505 (201ut) Faks- (0^212) 513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 18ŞUBAT 2000 Imsak:5.22 Güneş: 6.49 Öğle: 12.25 Ütindi: 15.18 Akşam: 17.47 Yatsı. 19.09 Modacı Çağlayan koleksiyonımu tanıttı • Haber Merkezi- Londra'da başlayan moda günleri kapsamrnda Türk modacı Hüseyin Çaglayan, 2001 sonbahar-kış koleksiyonunu sergiledi. Çağlayan'ın degişik bir sunumla tanıttığı giysileri arasında en çok ilgi çekeni, kahve masasından eteğe dönüştürdüğü parçaydı AÜ öğretmen yetiştirecek • Haber Merkezi- Anadolu Üniversitesi, uzaktan öğretim yöntemıyle okul öncesi eğitim kurumlanna öğretmen yetiştirmeye hazırlanıyor. Programa, kız meslek liselerinin çocuk gelişimi ile ilgili eğitim veren bölümlerinden mezun olanlar kabul edilecek. Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu ile Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç arasında imzalanan grotokole göre "Okul Oncesi Eğitim Lisans Prograrm"na, ÖSS'nin herhangi bir puan türiinden 105 ve daha yukan puan almak gerekiyor. Petrol kipliiiğiyle mücadele • AıNKARA(AA)- Türkiye, petrol kirliliğine karşı uluslararası işbirliği öngören protokole taraf oluyor. TBMM Çevre Komisyonu'nda, 1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Karşüık Verme ve tşbırliğı ile îlgili Uluslararası Sözleşme ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair kanun tasansı kabul edildi. Sözleşme, denizde petrol kirlenmesine karşı hazırlıklı olunması ve kirlenme anında etkin tedbirlerin zamamnda alınabilmesi amacıyla taraf ülkelerin ulusal düzeyde çeşitli önlemler almalannı ve taraflar arasında bir işbirliği mekaruzması kurulmasını öngörüyor. yavaşlatan gen • CHICAGO(AA)- Mantar hücrelerinde, metabolizmayı yavaşlatarak yaşklığı yavaşlatan bir gen bulundu. SIR2 adı verilen genin işlevini saptayan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Leonard Guarente, genin insanlarda, farelerde, toprak kurtlannda ve maymun tiirü hayv anlarda da bulunduğunu bildirdi. SIR2 geninin bulunduğu mantar hücrelerinin uzun yaşadığı, bu genin bulunmadığı hücrelerde ise yaşam süresinin kısaldığı saptandı. Gopıflon finalde • ANKARA (AA)- Polatlı Gordion Müzesi, A\ rupa Konseyi bünyesinde verilen 'Avnıpa'da Yılın Müzesi' ödülûnün ön elemesinde 68 mûze arasından seçilen 30 müze arasma girdi. Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülü için oluşturulan Kurul, Strasbourg'da toplandı. Toplantıda Kültür Bakanlığı tarafından aday gösterilen Polatlı Gordion Müzesi, 24 Avrupa ülkesinden katılan 68 müze arasında ön elemeyi geçerek finale kaldı. Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülü'nü alacak olan müze ile mansiyon kazananlar, 13 Mayıs'ta Bonn'da yapılacak toplantıda belirlenecek. Uzmanlar, eğitimin tıp doktorlannca verilmesi ve bu konuda karma eğitimin hedeflenmesi gerektiğini belirtiyor Ciıısel eğHnnm smırları tarbşıhyor• Anne ve babalann da çocuklarla birlikte eğitilmeleri gerektiğini söyleyen Dr. Erdal Atabek, böylece çocuklann sorulanna muhatap olduklan zaman paralel yanıtlar verebileceklerini vurguladı. FİGENATALAY Milli Eğitim Bakanlığı'nca ilköğre- tim okullannrn 6, 7 ve 8. sınıflannda "cinseUik brifingi'' verilmesine yöne- lik karar eğıtimciler, anne babalar ve öğrenciler tarafindan olumlu karşılan- dı. Şündi bu eğitimin nasıl ve kimler tarafindan verüeceği tarnşıhyor. Gaze- temizyazan Dr. ErdalAtabek, bu der- sin np doktorlan tarafindan verilmesi vebu konudakarmaeğitimin hedeflen- mesi gerektiğini söyledi. Önümüzdeki günlerde lstanbul'da- ki ilköğretim okullannda başlayacak cinsel eğitimi, hemşirelerverecek. Ders- lere, kız ve erkek öğrenciler ayn ayn katılacaklar. Cinsel eğitiminüç önemli bölümü ol- duğuna dikkat çeken Dr. Erdal Ata- bek. bunlan, "annebabalannda çocuk- larla birtikte eğitflmeleri. eğitimi vere- cek kişflerin ve mekânın secimi. eğhi- min sınırian" olarak sıraladı. Anne babalann çocuklanna ne öğ- retildiğini bilmeleri gerektiğini, böyle- ce sorulara muhatap olduklan zaman paralel yanıtlar verebileceklerini vur- gulayan Dr. Erdal Atabek şunian söy- ledi: "Bu dersi kadm veerkek np doktor- laruıın vermesini doğru buluyorum. Başlangıç için kız ve erkek öğrenciler ayn sınıflarda olabSir, ama hedef kar- ma eğitim obnata. Çünkü bu ders onla- ra birbirlerini anlanyor. Birlikte aldık- lan bügikr. rahatsızolmadan ve rahat- sz etmedenözüınsevebildikleri bir dü- Yönetici ve veliler olumlu buldu lstanbul Erkek Liseliler Eğitim \fckfi Özel ilköğretim Okulu Mü- dürü MikailOzan: - Bu konuda ve- rilen eğirimin iki önemli amacı var- dır. Biri; çocuğun kafasında gele- cekteönyargı olmanıalı. tkincisi; bi- reyin kendi içüıde sağhko olmasidır. 'Cinsel eğitim' önemli bir aşama olarak destekJennıeli, ancak smır- kniyiçizürneMr." ZeynepBetaıaEkemeıı: "Kran- ne olarak ben oğluma neyi ne kadar açıklayabüirim? Çocuğun bu bflgi- leri öğrenmesi gerekiyor. Tabii ki ilk başta çoculdar bu bBgüeri yanlış al- griayahair Rn ngripnlptmırtjıka anr. hofanah." Canan Baykan *Afle içi flişfcfler çoknet değü.Aradaki duvannyıkıl- masıgerekiyor.Ancak bügüerdeço- cukta bilgi şoku yaratmadaD abşt»- nlarakverifandL" zeyde olmalıdır." Cinsel eğitimin anaokulunda başla- ması gerektiğini, 2.5 yaşından itibaren çocuğun cinsel konularda sorular sor- maya başladığı anda cinsel eğitimin başladığına dikkat çeken Atabek, a An- ne babakrveeğitimcfler busonıbnaçık, doğru ve soruyla suuriı olarak yanıtia- maidır" dedi. Eğitim-Sen lstanbul 2 No'lu Şube Başkanı AiaattinDinçer, okullarda cin- sel eğitim uygulamasımn başlaülma- sını "öoemnbirgeBsme" olarak değer- lendirdiklerini vurgulayarak sağlıklı bir cinsel eğitimle nelerin amaçlanma- sı gerektiğini şöyle sıraladı: - Kendi cinsel gelişimini ve cinsel- liğin fızıksel gelişim sürecinin birpar- çası olduğunun anlatılması... - Kadmve erkek cinseUiğine gerçek- çi ve olumlu yaklaşılması... - Cinselhkle ilgili suçluluk, korku, endişe gibi olumsuz duygulardan kur- tulmak ve cinsel yaşama ilişkin sorum- luluk duygusunun gelışmesi... - Istenmeyen gebelikler ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi olumsuz sonuçlardan korunabilmek... Yapılan araştırmalara göre, cinsel eğitimde en etkili ve başanlı yönte- min, aynı yaştaki bireylerin oluşturdu- ğu grup çalışması olduğuna dikkat çe- ken DinçeT şu önerilerde bulundu: "Bu eğirnn şu anda fen bUgjsL, biyo- loji ve rehber öğretmenler tarafindan >erimeidir.Onsd eğitiııı yat^S^diçin- devmlmetidir. B9gi,demokratikbir or- tamda paylaşddıkça yaygmlaşu- ve da- ha etkiliohır. Öğrencflerde ortaya çıka- bilecek sapkmlıklar. gençlere yönelik cinseleğitim projeJeri yürüten shil top- lum örgüüeri De işbirnği yapılarak or- tadan kakurdmalıdır." Mavi Pedagojik ve Psikolojik Danış- ma Merkezı'nden pedagog Beigin Te- mur Topaloğlu, çocuğun cinsel ıçerik- li sorulannın amnda yanıtlanması ge- rektiğuu, ancakaçıklamalann, çocuğun geüsim dönemine uygun içerikte olma- sına dikkat edilmesinin önemine dik- kat çektı. 3-6 yaş arasma çocuklarda mastürbasyona rastlanabileceğini, bu- nun, çocuğun içinde bulunduğu geli- şim dönemine ait bir gereksinimden kaynaklandığını söyledi. 3 yaşlannda- ki çocuğun kendisinin kız mı, erkek mı olduğunu anladığıru beUrten Topa- loğlu şunian söyledi: "Budöoandeerkekçocukanneyi,kız çocukbabayı sürekli izter.Özeffikle on- lan çıplakgörmeeğflimindedir. Bu,ço- cukiçin endoğaldeneyimdir.Çocukbu konu> la ilgili her türlü sorusuna amn- da ve doğru yanıtlar almaİKnr." Topaloğlu, anne babalara cinsel eği- tim konusunda Sıstem Yaymcılık'tan çı- kan "BanaNekrOhryor" ve "BenNe- reden Geldhn" adlı kitaplan önerdı. 'Anahtar deliği'Tjarafet Dtş Haberier Servisi - Zariflık, saklanabilecek bir nitelik değildir. Kilitli bir kapınrn ardmda saklı kalamaz. Isteseniz de bunun üstünü örtemezsiniz. Eğer siz zarifseniz, her giydiğinizle bunu belli edersiniz. Eğer bunu mümkün değil gibi görüyorsaruz sade bir elbise seçın ve içinizdeki zarif kadma ulaşmalan için göğüs bölgesinde bir "anahtar deliği" bırakın. CeHne Dion ve Calista FJockhart'ın da fanatiği olduğu New York'lu tasanmcı Carolina Herrera "Bu moda herkes sarsa da, elbiselerdeki tüm ince uzun göğüs pencereleri aynı olsa da, cildin büyûsü kisiseklir. Herkeste ayn bir tarz yaraür" diyor. Modada "anahtar deliği'' olarak tabir edilen bu tarzın bir Gucci kreasyonunu giyen top model tman ise neden bu giysiyi seçtiğmi şöyle açıklıyor. "Isterseniz tepeden nrnağa kapah, aleiade bir elbise gjyin, yine de seksi görünürsünüz." Şimdilik bu modayı sadece modellerin üzerinde görsek de bunu denemek için modellerin vücut ölçülerine sahip olmak gerekmiyor. Stilist Jeane Yang ileri sürülen bu görüşü kendisinin de desteklediğini söylüyor. "Çünkn kadın hangi kfloda ohırsa olsun, onun her zaman büyüsünü koruyan göğüsleri \-anur. Ve bu göğüskre ancak böyle bir anahtar deliği gizem katabilir." Kjyafetin göfüs bölgesinin üzcrindc brfakılan bir " anahtar deliği" her ne kadar pornografik olmasa da, "dikizleme'' duygusu uyandırdığı söylenenler arasuıda. e-posta : tan @ prizma. net tr 1999DA 14 TRİLYONLUK UYUŞTURUCU MADDE ELE GEÇÎRİLDt Yalnızhk uyuşturucuya itiyor tstanbulHaberServisi-Narkoük Şu- be Müdürlüğü 1999 yılrnda düzenle- diği 811 operasyonda piyasa değeri yaklaşık 14 trilyon üra olan uyuştu- rucu ele geçirdi. Üniversite mezunla- n arasmda sık görülmeyen uyuşturu- cu kullanımı 35-40 yaş grubunda yay- gnı olarak görülmektedir. Sosyal ve psikoloj ik sıkınülar bağım- _ _ ^ _ hhğın başhcanedenleri ara- smda gösterüiyor. lstanbul Emniyet Mü- dürlüğü Narkotik Şube Mü- dürlüğü verilerine göre, ge- çen yıl düzenlenen operas- yonlarda, piyasa değeri yak- laşık 14 trilyon lira olan 1 ton 354 kilogram eroin, 473 kilogram esrar, 10 kilog- ^^™~~ ram kokain, 64 kilogram afyon sakı- zı ve 640 bin 498 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 1999 yılında, uluslara- rası ve ulusal düzeyde faaliyet göste- ren uyuşturucu tacirlerine yöneük 811 operasyon gerçekleştirildi. Bu ope- rasyonlarda, piyasa değeri 13 trilyon 909 mılyar 660 milyon üra olan 1 ton 354 kilogram eroin, 473 kilogram es- rar, 10 kUogram kokain, 64 kilogram afyon sakızı, 7 ton 264 litre asit, 640 bin 498 adet uyuşturucu hap ve 1 ki- logram bazmorfin ele geçirildi. Ope- rasyonlarda aynca, 35 adetLSD mad- desi, 52 adet cam tüp içerisinde yılan zehiri, 1 kilo 600 gram haşhaş kınn- / stanbul Narkotik Şubesi nin geçen yıl düzenlediği operasyonlarda, 1 ton 354 kilogram eroin, 473 kilogram esrar, 10 kilogram kokain, 64 kilogram afyon sakızı ve 640 bin 498 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. Kayıtlara göre uyuşturucuya başlamayaşı 16, en çok kullanan yaş grubu ise 35-40. tısı, 1 kilo 440 gram haşhaş tozu ile 73 adet tabanca ve bu süahlara ait 947 adet fişek elde edildi. Operasyonlar kapsamında, uyuşturucu maddelerle bağlanulı olduklan anlaşılan 299'u yabancı uyruklu bin 863 kişi de gö- zaltına alınarak adli makamlara gön- derildi. Aynı olaylara ilişkin halen, 37'si yabancı uyruklu 285 kişinin de yakalanmasına çalışılıyor Emniyet kayıtlannda, uyuşturucu- ya başlama yaşuun 16 olduğu belir- tüirken. uyuşturucu maddeleri en çok 30 ile 45 yaş arasındaki kişilerin kui- landığı görülüyor. Uyuşturucu bağun- lılan arasında 16 yaş aln ile 40 yaş üze- _ ^ rinde olanlann yok denecek kadar az olduğu anlaşılan ka- yıtlarda, maddeye genellikle ilköğretim ve lise mezunu olan- lannrağbet gösterdiği, üniver- site mezunlannın ise az ilgi gösterdiği yer alıyor. Bu mad- delere başlama nedenlerinin başında. zayıf irade, gelişme- miş kjşilik, sosyal faaliyet ek- ^"~™ sikliği, aile yapısındaki bozuk- luklar, şizofrenik eğilimler, sosyal ve psikolojik sıkıntdar yer alıyor. Yetkililer, çocuklann ve gençlerin aile tarafindan iyi yetiştirUmesi, on- larla ilgilenümesi, sevgi ve şefkat gös- terilmesi, sonınlanna çözüm getiril- mesı ve ailede huzur ortamınm sağ- lanması gerektiğini belirtiyor. ÇIPLAIÜJK, BÜYÜSÜNÜ KAYBETTt TV'de seks savaşlanDış Haberier Servisi-Geçen haf- ta sonu, Londra Çağdaş Sanatlar Enstitüsü, televizyonda seks konu- sunun da arasında bulunduğu "Seks SavaşJan" adı altında bir tartışma- lar dızısı başlattı. Son zamanlarda dünyanm bir- çok yerinde oldukça artan tv'de seks' dalgası, hafta sonu yapılan tarnşmalarda da beraberinde şu so- ruyu gündeme getirdi: Tabulan yık- mak, ekranlara 'açıkhk' ve ferah- nk' getirmek ve reyting adına seks olgusuna nicelik olarak televizyon- larda yer verilmesi acaba niteliği de beraberinde getiriyor mu? Ülke- mizde olandan daha fazla bir şekil- de soft pornonun televizyonlarda patlaması acaba bir zamanlar bu- na duyulan yoğun ilginin ve sihrin yok olmasına mı yoîaçıyor?.. Taröşmalannbüyük çoğunluğu, televizyonlarda cinsiyet olgusunun sadece iki kişinin yatay bir düz- lemde çıplaklıklannı ve birbirleri- ne olan sevgilerini sergılemedikle- ri üzerine söylenenler doğnıltusun- da.. Ingiltere'de yayunlanan Coro- nation Street dizisinde var olan bir transseksüelden, Brookside'da lez- biyen öpücüklerden, Channel 4'te yeni bölümleriyle yayımlanmaya başlayan Queer As Folk'da bir gay dramasmdan ve bunun gibi cinsel- liğin yüz bin çeşidinin baz olarak ahndığı filmlerin olduğu behrtili- yor. Örneğin, hamile kalanbir erkek- ten, veya erkeklerinin yataktaki ba- şansını tartışan kadınlann olduğu fîmTİerin beyaz camın her karesi- ni sarmaladığı yönünde fıkir birli- ğine vanlıyor. Tartışmalarm sonunda herkesin hemfikir olduğu bir konu var. Tar- üşmalar, izlenenler kamuya açık olduğu için gayet temiz iç çamaşff- lanyla, gayettemiz ortamlarda, bir- birlerini *vahşjce' yaralamadan ve hard görüntüler sunmadan göste- rilen 'tabu yıkmüan' her ne kadar reyting getiriyor olsa da insanlar ar- ök bunun eski büyüsünü kaybetti- ğini düşünüyor. Göriinen o ki, açık- hk adına fazlaca yapüanlar, artık bir tek şeyi 'açıkça' ortaya koymaya başlamış: Her ne kadar hayatm en önemh ve en çok ilgi çeken gerek- sinimlerinden biri olsa da insanlar buderecebır'açıkhga'.belkıde'bû- yüsünü kavbetmemesi adma' sık sık şahit olmak ıstemıyorlar. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN Hangi Çıkarı Savunuyor? | spanyol Komünist Partisi (eski) Genel Sekre- I teri Santiago Carillo'nun ilginç bir kitabını oku- dum; biryerinde şöyle bir lâf etmiş, diyor ki: '...top- lumculukta her şeyin sınıflandınlması, sınrfsal çözümün yapılmasj âdettir; nedense, iki şey, bu- nun dışında bırakılmıştır; birisi, sanatçılar; bi- risi, köylülen her ikisi de, kendi içlerinde, pek de 'sınıfsal' çözümlemelerle incelenmezler; bü- tün olarak ele alınıriar, oysa öyle midir?..' Adam haklı, 'köylü' deyip, topuna 'ezilmiş' gözüyle ba- kamazsın: ağası var, beyi var, küçük çiftçisi var, topraksızı var! Ozan deyince de öyle: kimisi, halk ağzıyja yazar ama, kurulu düzeni ve iktidan savu- nur (Âşık Veysel öyleydi, sözün gelişi); kimisi, hal- kın değil, hacının hocanın çıkannı; kimisi tekkeyi, Mekke'yi; ya da onun, fanatizmini! O 'HalkŞiiri'm toptan alıp, toptan 'Divan Şiiri'nn karşısına koyan; bizim -malûm- Halkevi Devrimci- liği'dir, oysa şu Dadaloğlu, o güzel koşma'lan ve varsağı'lanyla, gerçekte, halkın çıkannı mı savun- muştun yoksa Kozanoğlu'nun, daha geniş an- lamda bakıiırsa, çağı geçmiş bir toplumsal düze- nin çıkannı mı? Adam XIX.yy'da aşiret davası gü- düyor, aşiret beyi'nin yanında, ona 'resmF ozanlık ediyor; bir bakıma, Padişah'ın yanında ona dalka- vukluk eden, 'resmr Divan ozanından hiç farkı yok! Peki, o zaman, 40"lı yıllann toplumcu sanatçıla- nnı; bugün ise hâlâ, aşiret üst/yapısından kafasını anndıramamış bazı ozanlan etkileyen nedir? Bir kere, 'Halkevi Devrimciliği'nin 'beylik' tutumu- nu aşamamalan, tamam; sonra, biltmsef birdi- yalektik yöntem sahibi olmakla övündükleri halde, bu yöntemlerini, kendi tarihterine ve ken- di edebiyatlanna uygulayamamalan; nihayet toplumcu sanatT, duygusal düzeyde, bir baş- kaldırma sanata sanmalan! Ben, bu zincirieme yanılgılann kökenini de me- rak ettim; ister misiniz, lâfı pek dolaştırmadan, bir iki satır da ondan dem vuralım? Burjuva küitürü olmayınca... I X lâsik Toplumsal Gelişme Şeması'nda, feodal Ivtoplum kendi içerisinde Burjuvazi'yi ve kültü- rünü yaratıyor, güçlendiriyor; sonra da bilinen sıç- ramayı (Ulusal Demokratik Devrim) gerçekleştirip; yeni sınıfı, topluma egemen; kiiltürünü de, yaygın kılıyor. Bu kültür, o sınıf egemen olunca, feodal kürtürün, ancak ayncalıkh soylulara ilişkin yük- sekdeğerierini de 'demokratikleştirerek' kala- balıklara yayıyor; zaten 'Demokrasi'nin iyi ta- rafı, 'ilerici' tarafı da, burada! Osmanlı toplumu, yan sömürge birtoplum oldu- ğundan; ancak 'işbirtikçi', bir 'komprador' Burju- vazisi oluşabilmiş; 'Ulusal Burjuvazi'si yok; olma- yınca, 'U/usa/Kü/fü/ü'deolmuyorelbet; zaten 'Ulu- sal DemokratikDevrimi'ni, Emperya/izm'leolan bir çekişmeden yararianarak yapabiliyor; yapan da Bürokrasi'nin Eşraf'ın ve Aydınlar'ın oluşturdukla- n bir 'TarihselBlok' (Gramsci); Müdafaa-i Hukuk Cemryeti, onun 'örgütü'; Kuva-yi Milliye, 'silahlı organı'l Sonunda topluma egemen olan Bürok- rat/Devrimci 'kadro', Osmanlı Kültürü'nü yadsıyor, 'Ümmet kültûrû' sayıyor onu; ne var ki 'Ulusal' bir 'Burjuvazisi' olmadığından, 'ulusal' bir 'demokra- tik kültürü' de yok; doğan boşluğu kapatmak için 'folklor'a başvuruyor Divan Şiiri ve Mûsıkisi, Sa- ray'ındır; Halk Şiirive Mûsıkisi de, Halk'ındır; biz ikin- cisinden yanayız 'ayınmı' böyle doğuyor. Işte bu yüzden, yıllardır; Halkevleri ve Köy Ens- titüleri aracılığıyia, sınıfsal ve ciddi çözümlemele- rini yapmadan, Osmanlı'ya kafa tutmuş herkesi, toplumcu've 'ilerici', haJktan yana birsanaön tem- silcileri sanıyoruz; çoğunda, aldanıyoruz, iolklor'u, ham hâliyle, 'ulus' aşamasında bir toplumun kül- türü saymakta aldandığımız gibi!.. Dadaloğlu ör- neği de, Köroglu örneği de, daha başka çok ör- nekler de, bizim folklorumuzun aslında hangi 'ait/ yap/'nın 'üst/yapısı' olduğunu pek güzel gösterir. 'Tüfek icat oldu, merrJik bozuldu' diyen bir ka- fayı, 'atılımcı've 'ilerici'bulmakacabaolası mıdır? Tanmsal 'yerieş//t'düzene karşı, 'göçeöe'aşiretçi- liği savunmak, geçerli sayılabilir mi? Evetfolktor, yüz- lerce yılın bir toplumda mayalaştırdığı, bir güzellik birikimidir; bizimdir, bizdendin eski fakat şanlı bir görkemi vardır; elbette onu benimser, ondan ya- rarianınz; fakat onu rastladığımız ham hâliyle, artık sanayileşme aşamasına ulaşmış birtoplumun kül- türü sayamayız; hele, bu toplumun içinde getişen Proletarya'nın 'ilerici kûltürû' diye, hiç alamayız. Nâzım, 'üç telinde üç sıska bülbül öten, üçtel- li sazın bize yaramayacağını' daha 30'lu -belki 20'li- yıllarda, söylememiş miydi? Halk şiirinden yarar)anmadımı?Yararfandıama, 'âs/'takjmından, Şeyh Bedreddin'den başkasını ciddiye almadı; Bedreddin ise, bildiğiniz gibi, 'ilkel' bir 'âsi' değil- di: öneriler, toplumsal düzen tasanlanyla geliyor- du. (Politika, 11 Temmuz 1976) Affederslniz. ama... :•'•:" /r\ üşünebiliyor musunuz, bu 'tahliller' öğrenci- l \*J lerin fakülte kapılannda ufka bakıp, 'devrim'] gözlediği dönemde yapılıyor; gündemde Fidel Castro, Ernesto 'Che' Guevara, Ahmed Artf, Mahir Çayan ya da Yılmaz Güney! Yanılgı elbet- te, Inönü Cumhuriyeti'nde 'Çağdaşlığın', 'Batılılaş- mak' sanılmasındaydı; bu da ister istemez 'Halke- vi llericiliği'n'ı -yâni resmîideolojiktavn, 'Sosyalist Sol'a da bulaştırmıştı; oysa, 'Kemalizm' ile 'Sos- yalizm'in 'b/te?/ces/'çoktanterkedilmiş; 1938 son- rasında, 'tek parti, tek şef, tek millet' totalitedi- ğine geçilmişti: metot olarak, diyalektiği doğru dü- rüst öğrenememiş, dolayısıyia uygulayamayan; 68 Kuşağı'nm 'hızlılan', 'âsiliği', 'devrimcilik'teciddi şe- kilde kanştınyoriardı; sonuç. ortadadır türkülerin- den şiirierine, romanlanndan filmlerine, son otuz yılın 'sosyalist' sanat ve fikriyatı', ya dog- matik olarak 'ecnebi'den kopya edilmiştir; ya da, -inanılacak gibi değil- güneydoğu üst/ya- pısının ürünüdür, yâni feodal!.. Affedersiniz ama, ben elbette EnverAytekin'i ter- cih ederim: nur içinde yatsın! http://wvw.prizrna.net.tr/AJLHAN httpV/www.bikjryayır)evi.com.tr/ailhan Faks/O-212/2601988
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear