25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 9 ARALIK 2000 CUMARTESİ 8 HABERLER Birliğin genişlemesini isteyen Isveç, 1 Ocak'ta 6 ay süreyle AB dönem başkanı olacak Türkiye,AB içîn yararbLEYLA TAVŞANOĞLU AB dönem başkanlığı 1 Ocak 2001'den başlayarak altı ay süreyle Isveç'in ola- cak. Isveç, öbür AB ülkele- rine kıyasla Türkiye'nin AB tam üyeliğinin önünü aç- mak isteyen, kimilerinın "Aman egemenliğimiz, ulu- sal bağımsızlığımız elden gi- diyor" naralannı yumuşa- tarak AB koşullanna uyum sağlamasına yardımcı ol- mak isteyen bır ülke. Bun- da hiç kuşkusuz Isveç'in Ankara Büyükelçisi Hen- rik Lüjegren'ın rolü önem- li. Liljegren'in eşi özbeöz, Atatürkılke ve devrimleri- ne bağlı bir Türk kızı. Ma- gazin basınının abartılı bi- çimde duyurduğu da bilini- yor. önceki gün gazetemi- zi ziyaret eden tsveç' in An- kara Büyükelçisi Henrik Lil- jegren'le Isveç'in AB dö- nem başkanlığında neler yapmayı tasarladığıru, Tür- kiye'nin tam üyeliğe uyum hazırlıklarını ve insan hak- lan konusunu konuşurken söyleşimiz şöyle geliştı: - tsveç, 1 Ocak'tan itiba- ren AB'nin alü aylık sürey- le dönem başkanı olacak. Siz Isveç'in Ankara Büyü- kelçisi olarak Türkiyc'nin AB üye ada\ lığındaki fırsat ve riskle- ri nasıl değeriendiriyorsunuz. - Bence üye adaylığı Türkiye için önemli açıhmdı. Bu tarihi bir fırsat- tı. Hiç kuşkusuz Türkiye bunu ken- disine bir meydan okuma olarak da algılayabilir ve işin üstüne üstüne gi- debilir. Tartışmalar saflhklı Doğaldır kı bazı aksaklıklar ola- caktır. Örneğin Katılım Ortaklığı Bel- gesi'nde (KOB) son dakikada ortaya çıkan sürpriz ve her şey Brüksel 'de çö- zülene kadar ortaya çıkan tatsız du- rum gibi... Ama şahsen ben, Türki- ye'nin şu sırada nasıl kendi içinde tartışmalar yaşadığı ve kendi kendi- ni sorguladığının dikkatle izlenmesi gerektiğine inânıyorum. Türkiye, bir yandan kendi sorunlannın üstesin- den gelmeye çahşırken bir yandan da geiecek için vizyonunu oluşturma ça- bası içinde. Bence bu tartışmalar son derece sağlıklıdır. - PekL bu arada patlak \eren ban- kalar krizini nasıl değerlendirhorsu- nuz? Bu da mı sağlık belirüsi? - Türkiye budur. Türkiye zaman zaman felaketlerin kıyısına gelir, sık sık da altın bir geleceğin eşiğine ka- dar ulaşır, ama hiçbir zaman o eşik- ten içeri adım atmaz. Her zaman da son anda doğruyu bulur ve ona göre davranır. Şimdi Uluslararası Para Fo- nu'ndan (IMF) gelen bu epeyce cö- mert destekle Türkiye doğru yöne yönelecektir. - Kimileri de IMF'nin ya da kimi Gazetemizi ziyaret eden tsveç'in Ankara Büyükelçisi Henrik Liljegren ile Türkiye'nin AB'ye uyum hazıriıklanru ve insan haklarmı konuştuk. uluslararası flnans kunıluşlannın bu kredileri yüzünden Türkiye'nin ulu- sal bağunsızhğuun hiç obnazsa bir kısmınuı clden gittiğikanısmdalar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? AB, kolektlf yaşamdır - Hepimiz küreselleşmeyle yaşa- mak zorundayız. Bir kere AB üyesi olduktan sonra egemenliğınizin bir bölümünden ödün vermek zorunda ol- duğunuzu göreceksiniz. AB üyeliği sü algıbvor, bunun için ne gibi hazır- lıklar yapıyor? - Isveç'in öncelikleri, bilindiği gi- bi AB'nin genişlemesi, çevre koru- ma ve istihdam konulandır. Bir şey- ler yapıyoruz. örneğin 1 Aralık'tan başlayarak internette bir site açtık. Bu siteye girdiğıniz zaman dönem başkanlığı için yaptıgımız planlan, bu süre içinde yer alacak toplantıla- n, çahşmalan bulacaksınız. Biliyor- sunuz, tsveç'in önemli düstınian açık- bk ve saydamlıktır. Kamuoyunun ge- Biz, Isveç olarak dönem başkanlı- ğını üstlendiğimiz andan ıtıbaren kırn olursa olsun bütün AB üyesi ülkele- rin çıkarlanna hizmet etmeye çalışa- cağız. Hiçbir ulusal önceliği öne çıkar- mayacağız. Sadece saydığım ilkele- re önem vereceğiz. Dışişleri Bakanınız tsmafl Cem'in Isveç'in dönem başkanlığından hiç kaygı duymadığını, aksine Türki- ye'yle tsveç'in dost olduklannı söy- lediğini biliyorum. Ankara'daki AB / sveç'in Ankara Büyükelçisi Henrik Liljegren, "AB için, Türkiye gibi, üstelik nüfiısunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyr bünyesine almak çok da öğrefici ve yararlı olacaktır" diyor. Dönem başkanlığı süresince Isveç'in hiçbir ulusal önceliği öne çıkarmayacağını söyleyen Liljegren, Türkiye'nin AB üyeliğini mayınlamak gjbi bir düşünceleri olmadığını, aksine, Türkiye'yi en kısa zamanda AB'ye üye görmek istediklerini belirtti. kolektif bir yaşam demektir. AB'nin kolektif iradesine bazı bakımlardan boyun eğmek zorundasınız. Avrupa Para Birliği (EMU), örneğin çok il- ginç bir projedir. EMU da bir bakı- ma, üye ülkelerin egemenlik hakla- rını alıp götürüyor. Belki de gün geiecek ve AB sınır- lan içinde kalan topraklara özerklik verilecektir. - tsveç, AB dönem başkanhğmı na- reksindiği bütün bilgileri ona sağla- makla kendımızı yükümlü hissederiz. Bizim önceliğimiz de, herkesin bil- diği gibi, AB'nin genişlemesidir. - Ya insan haklan? - Tabii kı bu da var. tnsan haklan öğesi bizim esas siyasetimizin bir parçasıdır. Bu öğe dış siyasetimizin de kapsamındadır. Isveç'in insan hak- lan ilkesinden sapmayacağuu herkes bilir. - lumuen ae ııvır nın ya ua Kimı - ısveç, AD uunem uaşıuıııııgıuı na- Diıır. 'CJ Atatürk'e hakaret ettiği için Mezarcı'ya ilk dava açan işçi Demir 'MezatukuHandjyor' Temsilcisi Karen Fogg da, "tsveç her zaman diyalogdan yanadır ve diyalo- ğa açıkür," dedı. Tflrfclye'yl destekllyoruz Biz her zaman AB'nin genişleme- sinden yana bir ülke olduğumuz için Türkiye'ye de yardımcı olmak; de- mokrasi, insan haklan yolunda iler- lemesini desteklemek isteriz. Bizim Türkiye'nin AB üyeliği yo- lunu mayınlamak ya da baş- ka engeller koymak gibi bir fikrimiz de yok. Aksine, Türkiye'yi en kısa zamanda AB'ye tam üye olarak gör- mek isteriz. AB içinde kimileri, "AB bir Hristiyan kulübü olarak kalmahdır'' dıyorlar. Bız ay- nı fıkirde değiliz. AB için, Türkiye gibi, üstelik nüfusu- nun büyük çoğunluğu Müs- lüman olan bir ülkeyi bün- yesine almak çok da öğreti- ci ve yararlı olacaktır. Enpel görmüyorum Ben Türkiye'nin AB yo- lunda, en a7indan bİZİm baş- kanlık dönemimizde her- hangi bir engel olacağını görmüyorum. Belki Savun- ma ve Güvenlik Işbirliği ko- nusunda bazı pürüzler orta- ya çıkabilir. Türkiye burada söz hak- kı istiyor. AB de "Size her raıtmn VnıhagamA» hiy Anr. ıtmdan d-stnt^rrr Ama hııra- da karar mekanizmasa konu- sunda bir çizgi çekmek gibi bir de meseJemiz var" dıyor. Bu konu bizim dönem başkanhğımızda gündeme gelebilir. Ama Isveçli diplo- matlann hem Türkiye heırı de AB'yi tatmin edecek bir çözüm bu- lacaklanndan hiç kuşkum yok. Şimdi top Türkiye'de. Biz Türki- ye'nin ulusal programını dört gözle bekliyoruz. Şunu da hatırlatmak is- terim. KOB, AB'nin Türkiye'ye em- poze etmek için hazırladığı bir belge değildir. - Peki, son anda Kıbns maddesinin KOB'ye konması konusunda ne dü- şünüyorsunuz? - Bu madde Yunanistan'ın Avrupa Komisyonu Temsilcisi (Anna Diama- topulos) tarafından herkesi şaşkınlık- ta bırakan bir biçimde eklendi. Bir de Ege sorunu da yer aldı. Ama şunu söylemek istiyprum ki tam üyelikten önce bütün buKonulann halledüıne- si bir zorunluluktur. ' Ama bu konulann konulduklan yerler önemlidir. Neyse ki komisyon hem Türkiye hem Yunanistan'ın ka- bul edebıleceği bir hal yolunu başar- dı, KOB'de. - Peki, şu Ermeni soykınmı tasan- smın,özeffilde AB üyesi ülkekrde gün- deme getirflmesine ne diyorsunuz? - Hükümetler tarafından değil de parlamentolar tarafından diyelim. Par- lamenterler, kendilerinin ve partile- rinin sorumluluğunu taşıyorlar. Hü- kümetler bundan uzak durdular. Ör- neğin Isveç hükümetı, "Osmanh tm- paratorluğu'nunsondöneınindeolan- lan yarguamak tsveç hükümetinin tşi değÛdir. Bu, tarihçikrin işidirf dedi. Biz Kafkaslar'da istikrardan yana- yız ve dileriz ki Türkiye'yle Ermenis- tan, aralannda bir diyalog zemini bul- sunlar. istanbulHaberServisi-Me- sih olduğunu söyleyerek ye- niden gündeme gelen ve Ata- türk'e hakaret etmesiyle bi- ünen, kapatılan RP'nın mil- letvekillerinden Hasan Me- zara'yı mahkûm eden dava- yı başlatan işçi Veysel Demir, Mezarcı'nın nasıl bir süreç sonucu yurtdışına çıktığını anlayamadığını belirterek medyanın konuya magazin boyutuyla yaklaşmasını eleş- tirdi. Kendisini "Kemalist bir emekçi" olarak tanımlayan Demir, "Bu adam şeriatçüa- rm zaten hoşuna gitmiyordu. Sivrümis, rantlannı kesmiş- tL Dışarı çıkanp böyle bir rol biçnüş olabilirler. Bazı sağcı- br kendirezOBklerinL daha re- zil bir model ortaya çıkara- rak örtmek istemiş olabilir- ler" dedi. Kartal'da SHP'li belediye döneminde basın biriminde çahşırken belediyenin RP'ye geçmesiyle temizlik işçiliğı- ne getirilen ve bununla da övünen Demir, 1993 yılında Kartal 4. Asliye Ceza Mah- kemesi'ne açtığı dava ve Me- zarcı'ya karşı verdiği hukuk mücadelesiyle ilgili sorulan- mızı yanıtladı: -Mezara'ya neden dava aç- nuştmız? - Bir ulusu, umudu olma- yan insanlara önderlik ede- rek yok olmaktan kurtaran Atatürk'e yapılan saygısızlı- ğı kabullenemezdim. O da- va. çoluğu çocuğu, Isviçre bankalannda hesabı, hırsız- lık çetesi ohnayan büyük bir devlet adamına hakaret edil- mesine karşı bir tepki, yurt- taşlık göreviydi. 'Davayı kazandun' Ve sonucunda, devlet ceza veremese de kazanılmış bir zaferdi. 12 Eylül sonrasında, suskunluğun kanıksatıldığı bir ortamda, onca tehdide rağ- men dava açtım ve işçi Vey- sel olarak milletvekilliği yap- mış birine karşı davayı ka- zandım. Mezarcı, hakaret dolu ko- nuşmayı yapınca benden son- ra 4-5 kişi daha dava actı ve bunlar usulen birleştirildi. Öteki davacılan bir daha gör- • Kartal Belediyesi'nde çalışan Demir, Mezarcı'nın nasıl bir süreç sonucu yurtdışına çıktığını anlayamadığını belirterek medyanın konuya magazin boyutuyla yaklaşmasını eleştirdi. medim ama ben her oturuma katdıp görüşlerimi savundum. Son 2-3 oturuma, avukatlığı- mı üstlenen eski ADD Kar- tal Şubesi Başkanı Celal Ül- gen de katıldı. Rüşvet öneri- lerine, tehditlere aldırmadım. 3 yıl ceza yiyen Mezarcı, da- va sonrası yurtdışına çıkma- ya çahşırken yakalanmıştı. Sonra nasıl çıktı bilmiyo- rum. Örgütsel bağlannsı olma- yan biri, bu toplumun en bü- yük değerlerine sövüp rahat- ça ülke dışına çıkamaz. - Peygamberlik iddiaları hakkında ne düşünüyorsu- nuz? - Delirdiğini değil, yönlen- dirildiğini düşünüyorum. Böyle uç bir ömekten sonra, sağın içinde yer alan başka tuhaflıklar makul görülecek- tir. "Bu adam deüdir'' diyor- lar ama Sıvas'ta aydmlan ya- kan, oruç tutmayan öğrenci- leri bıçaklayanlann akıl sağ- lığını eleştinniyorlar. Mezar- cı, başka bir kesimin eğlen- cehği,reytingaracı oldu. Özel televizyonlann canlı yayın önerisini kabul etmedim. Memleketin daha büyük so- runlan var. Tophımsal kavga - Nelerdir o sorunlar? - Demokratik talepleri yü- zünden memurlar, öğrenciler dövülüyor. " F tipi"ne karşı mücadele için insanlar canla- nnı vermeye hazırlanıyor. 30 bin kişi Hizbullah'ın arkasın- dan yürürken poüs seyrediyor. Türban eyleminde, Mustafa Kemal'e sövülürken polis tel- sizlerinden "Sıradan insan- lanfar, bu-akm" anonsu geçi- liyor. - Mücadele yöntemi nasıl otanah? - Mücadele eden insana de- li derler, gülerler, tehdit eder- ler. Sadece, devletten halen her ay 1 müyar 250 milyon pa- ra almakta olan birine, haklı olduğum bir konuda dava aç- tığun için tüm bunlan yaşa- dım. Toplumsal kavganın yanın- da bir dava nedir ki? Türki- ye'de Kemalist ve sınıfsal ba- kışı bir arada gerçekleştirme- den hiçbir konuda halkın so- runlan çözülemez. Atnaç, sosyal yardım miktarını indirmek Norveç'te 40 bin kadın mnsizkısıriaştırıldı GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Norveç'te 1945-1970 yülan arasmda 40 bin kadının istekleri dışında veya izni ahnmadan kısırlaştınlmış olduğu açıklandı. Kısırlaştınlan kadınlann çoğunun işçi ve köylü kadınlar olduğu beürtüiyor. Norveç'teki skandal, tarihçi Per Haave'nin Sosyal Işler Bakanlığı'nın bugüne dek gizli tutulmuş arşivlerini elegeçirip araştırmasıyla patlak verdi. Norveç halkını ayağa kaldıran bu sağlık skandalında 1945 'ten başlayarak 1970'li yıllann ortalanna kadar 40 bin kadının izinleri ahnmadan kısırlaştınbnış olduğu ortaya çıkn. Belediyelerin, kadınlann İasırlaştınlması yoluyla sosyal yardun masraflanru asgari düzeye indirmeyi planladıklan iddia ediliyor. Norveç Radyosu'nda konuyla ilgili bilgi veren tarihçi Per Haave şöyle konuştu: iVorveç'teki skandal, tarihçi Per Haave'nin Sosyal Işler Bakanlığı'nın bugüne dek gizli tutulmuş arşivlerini ele geçirip araştırmasıyla patlak verdi. "Birçok kadm doğum yaparken veva kürtaj sırasmda izinleri ahnmadan kısıriaştınkn. Bu kadınlann büyük çoğunluğu dar gettrfi aUeterdendL" Per Haave, özellikk çok çocuklu kadınlann kısırlaştınldığını vurguladı. Konuyla ilgili olarak bir parlamenterin, iddialann araştıniması için meclise önerge verdiği belirtiliyor. Hukuk profesörü Asbjörn Kjönstad, izinleri ahnmadan kısırlaştınlan bütün kadınlan yargı makamlanna başvurarak tazminat istemeye çağırdı. Geçenyülarda da Isveç'te bir kısırlaşnnna skandah ortaya çıkmıştı. Norveç'teki olayın tsveç'te açıklanan kısırlaştırma olayından farkı, bu kez akıl veya hareket özürlü kadınlann değil, yalnızca yoksul ve dar gelirii kadınlann hedef alınmış olması. GÖRÜŞ MUSTAFA OK EshBakm Sıradanlık (i) O kanıdayım ki Batı dünyası ve emperyalist güç merkezleri çok güçlü ve etkili diplomatik, medyatik, finans ve propaganda kaynaklannı ve teknolojik üs- tünlüğünü ustaca ve ortaklaşa motive ederek glas- nost (açıklık), perestroika (yeniden yapılanma) ve demokratizasyon üçlüsünün komünist dünyada yarattığı karmaşa, kararsızlık ve özgürlük sarhoşlu- ğu ortamından yararlanarak dikkatli ve sabıriı bir taktikle ilkin ortam bakımından en elverişli olan Po- lonya'da, işçi lideri Lech VValesa'yı kullanarak Var- şova Paktı'nı; Arkasından çerçevesini glasnost ve perestroika yapıtian ile çizdiği devrimci girişimiyle kendisini ye- ni bir sosyalist toplum yaratma sevdasına fazlaca kaptırmış olan Gorbaçov'u kullanarak Sovyetier Bir- liği'ni (SSCB) glasnost, perestroika ve demokra- tizasyon ile içine düştügü geri dönülmez karmaşa girdabında parçalamış ve yıkmıştır. Bu konuya tanıklık edecek birçok ünlü kişi yanın- da, bunlardan en ünlüsü, herkesin agzına baktgı ABD Başkanı Jimmy Carter'ın başdanışmanı, Polonya asıllı Zbignievv Brzezinski'dir. Brzezinski "Büyük Çöküş" yaprtında diyor ki: "Doğu Avrupa da değişikliğe müsamaha eden bir Sovyetler Biıiiği, kanşıklıklar ortasında perest- roika arayışı içinde olan bir Sovyetler Birliği olacak- tır." (s. 207) "Beklenen güne Mihail Gorbaçov'un demokra- tizasyon ve perestroika's/y/a kavuşulmuştu. Gor- baçov, zamanla bastınlan kinlerin ve bölgede daha çok söz ve yetki sahibi olma isteklerinin su yüzûne çıkmasına zemin hazırladı." (s. 220) "Polonya hariç, uzlaşmazlık küçük gruplaıia sı- ntriı idi. Fakat ani bir uyanış için gerekli potansiyel hızla artmakta ve bu potansiyel ideolojik meşruiye- tini Gorbaçov'un glasnost ve perestroika müca- delesinden almakta idi." (s. 120) "Doğu Avrupa'nın 'BalkanlaşmasT ile Sovyet- ler Bihiği'nin 'Lübnanlaşması' arasmda kesin bir bağ olduğunu söylersek pek fazla abartma yapmış olmayız." (s. 216) O Rusya Devletler Topluluğu ki Büyük Petro za- manında (1689-1725) geniş çaplı bir Batılılaşma ha- reketini başanyla gerçekleştirmiş ve 1709 Pultova zaferinden sonra Rusya Devleti çokuluslu Rusya Imparatoriuğu haline dönüşmüştü. O Sovyetler Birliği kı Brzezinski'ye göre, "dünya- nın en geniş imparatorluğu haline gelmiş ve şu ana kadar (Ağustos 1988) dünyanın en dayanıklı ve de- vamlı çokuluslu imparatorluğu olduğunu kanıtla- mıştı". (s. 224) O Sovyetler Birliği ki daha kısa bir süre önce Reykjavik'te (Ekim 1986) ABD Başkanı RonaM Re- agan ile Gorbaçov'un, dünyanın ve özellikle Avru- pa'nın kaderini belirieyecek bir anlaşmayı, Gorba- çov'un deyişiyle "tarihte bir dönüm noktası" sayı- lacak ve "Batı Avrupa'nın panik denebilecek duy- gular içine düştüğü" bir anlaşmayı Avrupa'dan her- hangi birtemsilci davet etmeksizin gerçekleştirmiş- ti. (Perestroika, s. 229-23/.) ' • Bu konunun üzerine ibretle eğitiyor ve düşünüyo- rum: Bu ülke, Isveç Kralı XII. Chartes'ın (Demirbaş Sari) üst üste devam eden akınlanna dayandı ve Pul- tova'da (1709) bozguna uğrattı. Bu ülke Avrupa'yı meydan savaşlanyla dize geti- ren ve beyaz atı üstünde Moskova'ya giren Napo- leon Bonapart'a dayandı ve onu da yenilgiye uğ- rattı (1812). Bu ülke dünyanın en iyi hazırianmış Majino hat- tına karşın 15 günde Fransa'yı ezerek Paris'e giren Adolf Hitler'in yıldırım savaşlanna ve çok güçlü or- dulanna karşı dayandı ve sonunda onlan da yenil- giye uğrattı (1939-1945). Öyle ki Rusya halklan 300 yildır, her yüzyılda dün- ya durumunu topyekûn değiştiren zaferlere imza attı. Trophy saatterde radyoaktif madde • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Uzakdoğu'da üretılen Trophy marka T65007-3 model kol saatlerinin metal kordonunda, Kobalt-60 radyoaktif maddesinin tespit edildiğini bildirdi. TAEK'ten dün yapıla yazılı açıklamada, kurumun kriz merkezinin, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan bu konuda bilgi aldığı belirtildi. Kol saatlerinin Uzakdoğu'dan Fransa'ya ihraç edildiğine ışaret edilen açıklamada, "Kordon üretimi aşamasında kullanılan metale radyoaktif madde kanştığı düşünülmektedir. Bu marka ve model saat ticareti yapan veya kullananlar, Türkiye Atam Enerjisi Kurumu'na başvurduklan takdirde, gerekli radyasyon ölçümleri yapılacakur" denildi. kıtap kulübü I> >> ,MZA GUMU TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 9 4ralıfr (jmmim i%mM) 3aat:15.00-18.00 Kitaplarını imzalayacak. istıklal Cad. (Fransız Konsoloslugu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear