22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Durmuş'un cep telefonu yorumu • ANKARA (AA) - Saglık Bakanı Osman Dunnuş, İngıltere Sağlık Bakanlığrnın cep telefonlan ıçın 'sağlığa zararlı' uyansı yapılması zorunluluğu getirmesine ilişkın olarak "Ben uyan yazdırmam. Yani ne yapalım. Kızılderililer gibi dumanla mı anlaşalım" dedı. Hayatı etkileyen birçok olayın beklenmedik anlarda ortaya çıkabileceğini anlatan Durmuş şunlan kaydetti: "Kızılay'da gezerken olmamasını dılerim, ama kalbiniz aniden tekleyebilir. 0 anda cep telefonunuz varsa 112'ye bastığınız anda ambulans başınıza gelir veya doktorunuzu ara>abılirsinız. Bu hayat kurtano olur" dedi. Üniversitelerde eylem • AMvARA(ANKA)- Öğıctnujnlerden sonra öğretım elemanlan da ücretlerın ve çalışma koşullannın ıyileştinlmesi için harekete geçiyor. Oğretım Elemanlan Sendikası Başkanı Doç. Dr. Hayn Kozanoğlu, 30 Kasım'da Istanbul Üniversitesi bahçesinde 'Serbest Kürsü' kurarak, gûn boyu öğretim üyelerinin sorunlannı konuşacaklannı, 1 Aralık"ta da iş bırakacaklannı bildirdi. Bu arada YÖK de öğretim üyelerinin ücretlennın yetersizliğinden yakınarak maaşlara zam istedi. 'Apo'ya ince ayarr • ANKARA (ANKA) - DYP. yılan hıkâyesıne dönen affı "kirli" ve "Apo"yu kurtarmak için ince ayar" olarak tanımladı. DYP. afla ilgili "görüşlerini" yazılı bir metinde toplayarak partili milletvekillerine dağıttı. DYP TBMM Grup Başkanlığı tarafından hazırlanan çalışmada partinin affa karşı olmasının gerekçeleri 11 maddede özetlendı ve koalisyonun kendisini alaşağı edecek yolsuzluklardan kurtuluşu afta aradığı belırtildi. DÜMTME: Gazetemızde dün yayımlanan 'Avni Dillıgil TiyatroÖdülleri' haberinde "'Yılın En Başarılı Çeviri Ödülü 'Sıradan BirGün" adlı oyunun çevirisıyle Egemen Öğüt'e, En lyı Oyun Yazan Ödülü 'Sokağa Çıkma Yasağı' adlı oyunuyla Divan Canova'ya verildiği" yanlışlıkla yazılmıştır. Doğrusu Egemen Berköz ve Cı\an Canova olacaktır. Düzeltır. özürdileriz. Başbakanlık eyleme katılanlar hakkmda işlem yapılmasını istedi 1 Arahk'ta yaşam duracak KESK'ten eylem Yüzde 10'a protesto Haber Merkezi - Kamu Emekçileri Sendikalan Konfe- derasyonu (KESK) üyesi emekçiler, 2001 yılınm ilk 6 ayı için memur maaşlarında öngörülen yüzde lOoranmda- ki artışı protesto ettiler. Me- murlar, 1 Arahk'ta gerçekleş- tirecekleri iş bırakma eylemi için de destek istediler. Diyarbakır'da Eğitim-Sen üyelerinin oturma eylemi gü- venlik güçlerince engellendi. Adana'da memurlar Uğur Mumcu Alanı'nda toplanarak "Sadaka değfl toplusözkşme", "Hükümet al zammı başına çal" sloganlan attılar. KESK Ankara Şubeler Plat- formu üyesi memurlar. dün öğ- le saatlerinde Kızılay Meyda- nı'nda toplandılar. Memurlar, çeşitli sloganlar atarak, istem- Jerini dile getirdiler. Tûrk Mü- hendis ve Mimar Odalan Bir- liği (TMMOB) Istanbul ll Ko- ordinasyon Kurulu, Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nde, Taksim'de, Maslak'ta ve Eren- köy'de düzenlediği eylemlerle 2001 yılı bütçesinden çalışan- lara aynlan payı protesto etti. ALİ ER/CENGtZ DEMlREL Emek Platformu'nun 30 Ekim'de aldığı karar doğrultu- sunda, onbinlerce memur ve işçi, 1 Aralık Cuma günü yurt genelinde iş bırakacak. Eylem nedeniyle, vergi daireleri, tren- ler çalışmayacak, köprüler ve otoyollarda trafık kilitlenecek, okullarda eğitim büyük oran- da yapılmayacak, acil dışında- ki sağlık hizmetleri verilme- yecek, enerji sektöründeki an- zalar onanlmayacak. Başba- kanlık, tüm vali ve kaymakam- lara genelge göndererek 1 Arahk'taki toplu iş bırakma eylemine katılan memurlar hakkında yasal işlem yapılma- sını istedi. Memur sendikalan yasasıyla ilgili çalışmalann sürdüğü gerekçe gösterilen ge- nelgede eylem "yasadışı" ola- rak nitelendirildi. Genelge tep- kiye neden oldu. Emek Platformu'na üye KESK, Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen, Türk-lş, DlSK ve Hak-lş konfederasyonlan ile çok sayıda meslek odası ve si- vil toplum örgütünün birlikte gerçekleştireceği eyleme Tür- kiye Kamu-Sen ilk kez katıla- cak. Çalışanlar, Ankara'da TB- MM Başkanlığı'na, diğer il- lerde ise valiliklere yürüyerek istemlerini içeren dilekçe ve- recekler. Ankara'daki yüriiyûş saat 11.00'de Kızılay Meyda- nı'ndan, tstanbul'daki yürüyüş ise aynı saatte Beyazıt Meyda- nı'ndanbaşlayacak. Eylemin omurgasını me- Fotoğraf: HATICE TUNCER uyumadı Haber Merkezi - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, bugûn TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek Sağlık Bakanlığı Bütçesi öncesinde Türki- ye çapında toplu nöbet tuttu. Gerekli düzen- lemeleryapılmazsa aralık ayında "işbırak- maya" kadar varan eylemler yapmayı plan- layan birlik, Sağlık Bakanlığı'nın desteği- ni de arkasına aldı. Bakan Osman Dur- muş'un "hastalan mağdur etmeden hakkı- nızı arayın" telkininde bulunduğu öğrenil- di. Hekimler maaşlannın ve nöbet ücretle- rinin arttınlmasını, göreve çağnlmalarda ek ücret verilmesini, hafta.lık çalışma süresinin 45 saatten 35 saate düşürülmesini istiyor. Kasım aymı "hükümeteuyan" eylemle- riyle geçiren hekimler, aralık ayında daha köklü eylemlere hazırlanıyor. Doktoriar, dün Türkiye çapında işyerlerinde ya da oda- lannda uyumadan nöbet tuttu. Ankara Nu- mune Hastanesi'nde "sabaha kadar nöbet tutma eylemi'' gerçekleştiren doktoriar, Sağlık Bakanlığı'na aynlan bütçeyi protes- to ederek ellerindeki fenerler ve şemsiyeler- le tepkilerini dile getirdiler. Istanbul'da da 4 hastanede topluca nöbet tutan hekimler, yüzde 2.6 olarak öngörülen bütçenin kabul edilebilir bir rakama çıkartılmasını istedi- ler. Hekimler, sağlık çalışanlanna verilen ücretin toplum sağlığına gösterilen önemin bir göstergesi olduğuna dikkat çektıler. murlann oluşturması beklenir- ken, işçilerin katılımının me- murlara oranla zayıf kalacağı belirtiliyor. Karann altında imzası bulunan Türk-lş, düne kadar kadar eylemle ilgili üye sendikalanna bilgi vermedi. Gazetemize konuşan çok sa- yıda sendikacı, Türk-lş yöne- timinin eyleme ilişkin pasif tu- tumunu eleştirdi. Emek Platformu Dönem ÎĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Türk, ölüm orucundakilerin isteklerinin kabul edilmeyeceğini söyledi Eylemcflerde rahatsızlıklar başladı Haber Merkezi - Hükümetin. kamuoyun- dan gelen tümtepkilere karşın taviz vermedi- ği' F tipi cezaev lerine karşı 99 tutuklu ve hü- kümlü tarafından sürdürülen ölüm orucu 41. gününe girdi. Tutuklu ve Hükümlü Yakınlan Derneği (TAYAD) üyesi aileler, "Kim zorla, baskıyla bedenini açhğa yanrabüir Id. Evlatia- nmızdan önce öleceğjz" derken Adalet Baka- nı Hikınet Sami Türk ise terör örgûtterinin' istekJennin kabul edilmesinin sözkonusu ola- mayacağını söyledi. Türk, "Açhk grevlerinin sona ermesini bekliyoruz. Ölüm oruçlannı doktor müdahalesiyle önlemeye çalışacağız" dedi. Eyleme katılan tutuklu ve hükümlüler- de bas dönmesi, mide bulantısı, tansiyon dü- şüklüğü. konuşma \e yürüme zorluğu, mide kanaması gıbi rahatsızlıkJann başladığı belir- tildi. TAYAD tarafından yapılan yazılı açıklama- da. 1996 ölüm orucu sırasında Şevket Ka- zan'ın söyledikleri ile bugün Hikmet Samı Türk tarafından söylenilen sözlerin birbirin- den farkı olmadığı belirtildi. Ankara'daki TStP Genel Merkezi'nde ölüm orucuna baş- layan tutuklu ve hükümlü yakınlannm eylemi 10. güne girdi. Cezaevindeki çocuklanna des- tek için ölüm orucuna başlayan tutuklu yakın- lan yaptıklan ortak açıklamada, Türk'ün tu- tuklu yakınlanndan kendilerine yardımcı ol- malannı istediğini anımsatarak "Anavebaba- lar Adalet Bakanı'na yardım etmeye söz ver- di Ölüm orucuna yatarak kendisine böylece yardımcı oluyoruz" dediler. T3MM tnsan Haklannı Inceleme Komisyonu'nun FP'li üyeleri dün UlucanlarCezaevi'ne giderek aç- hk grevindeki tutuklu ve hükümlülerle gö- rüştüler. Komisyon üyelerinden FP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu. Ulu- canlarCezaevi'nde kalan ve açlık grevini sür- düren kadın turuklu \e hükümlülerle görüş- tüklenni belirterek "2 kişi ölüm orucunda. Şu anda hayati tehlike söz konusu değil. Adalet Bakanlığı'na, bilinçlerini vitirseterdetibbi mü- dahale yapılmaması için bir yazı yazmışlar" dedi. Türkiye Barolar Biriiği (TBB) Başkanlık Divanı üyeleri, dün Adalet Bakanı Türk'ü zi- yaret ederek cezaevlerindeki açlık grevleri ile ilgili endişelerini ilettiler. ÖDP. EMEP, DBP, TMMOB, TEB. KESK, DİSK, IHD. TİHV, Mazlum-Der, Halkevleri. PSAKD ile ÇHD'den yapılan ortak açıklamada, F tipi ce- zaevlerinin tutuklulann insanca yaşama ola- nağını ortadan kaldırdığına işaret edildi. Sözcüsü Fuat Uğurlu. "Ana- dolu kıpır kıpır. eylem emekçi- lerin sesine kulak tıkayan hü- kûmete iyi bir mesaj olacak" dedi. Uğurlu, çalışanlann te- mel istemlerini de şöye sıra- ladı: Sendikalann 1 Ara- hk'ta iş bırakma karan al- ması Başbakanhğı hare- kete geçirdi. Başbakanlık Müsteşan Yaşar Yancıoğ- lu imzasıyla Başbakan Bülent Ecevitadına valile- re gönderilen bir genel- geyle eyleme katılan me- murlann cezalandınlması istendi. Kamu görevlile- rinin sendikal haklannın uluslararası sözleşmeler' çerçevesinde düzenlen- meye çalışıldığına dikkat çekildi. Süleyman Çdebi (DtSK Genel Başkanı): Hükümet IMF'nin rotasına kendisini şartlandırmış durumda. AB normlan konusunda da tek adım atacağı yok. Siyami Erdem (KESK Genel Başkanı): Hiçbirhü- kümetin yurttaşına "Seni yoksullaştıracağım, bunu kabul et" deme hakkı yok- tur. Salim Uslu (Hak-tş Ge- nei Başkanı): Eylem, çalı- şanlardan hükümete ciddi bir uyan ve "Bizi dinleyin, bizim kararfılığımızı gö- riin" mesajı olacak. Resul Akay (Türkiye Kamu-Sen Genel Başka- nı): Hükümetin yoksullaş- tırma operasyonu düşman- ca bir hal aldı. Öte yandan Kütahya'da kamu işyerlerinde örgütlü sendika başkanlanmn KtT'lerin özelleştirmesi- ni protesto etmek ve so- runlara dikkat çekmek için başlattıklan yürüyüş yann Ankara'da sona eri- yor. Maden-lş Sendikası Şube Başkanı Mevlüt Dönmez, iş bırakma ey- lemlerine katılacaklannı bildirdi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Beraat eden Manisalı gençler 2.5 yıl hapis yartılar. işkence gördüler, okullanndan oldular, ağır bir travma yaşadılar. Onların işkence gördüğü- nü herkes biliyordu, IzmirDGM r!!şm- da. Manisalı gençlerin beraat karan, adalete olan güveni arttınr mı? Mani- salı gençlerin yargı önünde aklanma- sı Türkiye'deki ceza sistemintn doğ- ruluğunu kanıtlar mı? Olağanüstü gayretleriyle işkence- nin ortaya çıkanlmasına çalışan avu- kat abla Pelin Erda \ie işkenceye kendi gayretiyle tanık olan Manisa Milletvekıli Sabri Ergül olmasdyd', bu çocuklar mahkûm edilmişleraı. Onlann çabası ve kamuoyunda olu- şan duyaıiılık, yine de bu gençlerin sonunda aklanmalarını sağladı. Bundan sonra ne olacak? Çekilen bunca eziyetin. hapiste geçen iki bu- çuk yılın hesabını kim verecek? Ney- se yine de Manisalı gençler şanslılar hiç olmazsa sonunda aklandılar, bu- na bile şükür edebilirler. Birçok genç benzer iddialarla mahkemeler önüne çıktılar ve çok ağır cezalar aldılar. Şimdi "terörist" olarak cezalarını ta- Manisalı Gençlerin 2.5 Yılı N'olacak? mamlamaya çalışıyortar. "Terörist" olduklan için af kapsamının da dışın- da tutuluyorlar. Onlann bir kısmı da şu anda ölüm orucundalar. Bu köşede birkaç kez söz ettiği- mız, aralannda Ümit Kanlı ve Banş Yıldınm'ın da bulunduğu ve terör ör- güti iddiasından yargılanan bir grup gencin Yargrtay 9. Dairesi'nde duruş- malan yapılacak. Yargıtay iki kez boz- duğu halde, mahkeme kararında ıs- rar etti ve bu gençler tam 5 yıl 9 ay- dır tutuklular. Üniversite öğrencileri, haklannda herhangi bir şiddet eylemi iddiası da olmadığı halde, Yargıtay'ın bozduğu bir davadan nasıl 6 yıla yakın tutuklu otarak kalabilirter? Diyelim ki mah- kûm oldular ve cezaları kesinleşti. Cezalan o zaman yatarlar. Ama be- raat ederlerse, bu çocukların çektik- ierinın bedelini kim ödeyecek? Ceza- evinde uğradıklan ağırsaidınlann ne- den olduğu birçok kaiıcı sakatlığın bccieiini kim ödeyecek? Bekliyoruz, bakalım neler olacak. • • • Öğretmen bir anne, çaresizliğini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'e açık mektupla dile getırmeye çalışıyor: "Aylardır, günlerdir, uğradı- ğımız haksızlıklan nasıl haykırsam di- ye, adelet sistemimizdeki çarpıklıklar, infaz yasasındaki yanlışlıklar nede- niyle ülkemde düşüncelerinden ötü- rü cezalandınlan ve aslında çoğunun siyasi tutuklu ve hükümlü olduğu, 168, 169. maddelerden mahkûm ol- muş binlerce gencin (çocuk yaşta hapsedildikleri dört duvar arasında büyüyen, dünün gençleri) uğradığı haksızltklan kamuoyuna duyurabilme çabasıyla oradan oraya kendimiatıp bir şeyler yapma telaşı içindeyim... Ben 'insan gibi insan' olma niteliği- nesahip, çocuğu 'örgüt üyesi olmak' suçundan 12 yıl hapse mahkûm edil- miş, oradan oraya koşturup uğradı- ğı haksızlığı haykırmaya, sesini du- yurmaya çalışan, çaresizlik içinde kıvranan, devletinın maddi manevi işkencesine maruz kalmış bir anne- yim. Tam 7 yıldır sustum, ama artık yeter. Kızım siyasisuçlu oimayıp kas- ten adam öldürseydi, adlı suçlu oldu- ğundan cezasının üçte biriniyatıp çı- kacaktı. Ama hiçbir eyleme katilma- dığı halde 7 yıldır hapiste, tıpkı baş- ka birçokları gibi... Lise yıllarında dengeli beslensin diye hergün üşen- meden yemeğini, meyvesini vererek okula gönderdiğim kızım, açlık grev- lerinde harap olursa, buradan yetki- lileri uyanyorum, bunun hesabını sor- mak için her şeyi yapanm." Anne Cumhurbaşkanı'na mektu- bunu şöyle bitiriyor: "Devletin hırsıza, katile, soyguncuya değil kendi yan- lış uygulamaları ve antidemokratik yasalan nedeniyle hak etmediği bo- yutlarda cezalara çarptırdığı insanla- ra afuygulaması gerektiğini, ancak o zaman demokratik bir devlet niteliği kazanacağını düşünüyorum. Bu dü- şünceden hareketle önce hukukçu kimliğinize, sonra da size yüklediği sorumluluğun bilincinde olduğunuz- dan bir an bile şüphe etmediğim Cumhurbaşkanı kimliğinize sesleni- yor, ilginizi ve desteğinizi bekliyo- rum." Ceyhan Cezaevi'nden 21 yaşında yine 168. madde tutuklusu bir genç şunlan yazıyor: "21 yaşındayım veşu an Ceyhan ûzel Tip Kapalı Ceza- evi'nde ikamet ediyorum. Bir buçuk sene oldu buraya kapatılalı. Tutuk- lanmadan önce Adana'da bir vergi dairesinde devlet memuruydum. Rüşvet almadım, zimmetime para geçirmedim. Bir gün (ne olduysa o gün oldu) polisler tarafından sokak- tan alındım. Daha ne olduğunu anla- madan kendimi burada buldum." Mehmet Kan mektubunun sonunda süresiz açlık grevinde olduklannı söy- lüyor. Manisalı gençlerin beraat kararla- nnı dinliyorum. N'olacak onlann çek- tikleri diye düşünüyorum. Onlar gibi mahkûm edilen gençlerin içeride ge- çen hayatlannın bu ülkeye ne kazan- dırdığını merak ediyorum... GLOBALpOLİTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 'Baba'mn Gözüyle Kimi ıfadeler vardır ki, bir dönemin ruhunu, daha belirgin bir biçimde söylersek, o dönem toplumda egemen ideolojinin birleştirici prensibini, özlü bir bi- çimde dile getirirler. Öyle bir ifadeyle karşılaştığınız- da, adeta kafanızda bir şimşek çakar ve yaşadığı- nız toplumun en karanlık yerini aydınlatır. Hele bu ifadeler, çocuksuz olmasına rağmen popüler söy- lemde lakabı "Baba" olan bir politikacıya aitse... Süleyman Demirel'in pazartesi günü, Yakup Ke- penek'in yazısında, aktanlan "Hem serbest piya- sa, pazar, liberal ekonomi ve liberal siyaset di- yeceksiniz, sonra da bu ülkenin adamlarını tut- tuğu işi yapmış olmaya pişman edeceksiniz. Bu olmaz!.. Bu ülkenin insanlan kendilerinin düz- gün insanlar olduğunu ispatlamak gibi bir so- rumlulukla karşı karşıya iseler, bu ülkede güven filan olmaz... iş hayatinda ürküntü var. daha da derinleşeceğinden endişe ediyorum" ıfadeleri- ni okuyunca egemen ideolojinin oluşmasıyla. "bü- yük sürünün babası" (Freud, Lacan) kavramı ara- sındaki ilişkiyi düşündüm ister istemez... (İçinde yaşadığımız ideolojik evren, neyin doğru neyin yanlış, neyin olanaklı neyin olanaksız, neyin serbest neyin yasak olduğunu söyleyen sonsuz sa- yıda saptamadan oluşuyor. Her tarihsel dönemde, tüm bu yüzer gezer, birbiriyle ilgisiz, çoğu zaman bir- biriyle çelişen saptamaların arasında, ancak belli bir "bakış açısından" bakınca görülebilen bir ilişki olu- şur. Bu ilişki, toplumun çelişkilerinden arınmış bü- tünsel bir sistem olarak algılanmasını sağlar. Böy- lece toplumun içindeki en temel eksiklik, çrkar bir- iiği eksikliği (örneğin, sınrf çelişkileri) gizlenmiş olur. Bu egemen bakış açısının kaynağında ise otoplum- daki iktidarın temsilcisinin, "büyük sürünün baba- sı"nın bakışı vardır. Toplumun, kendisini temsil et- tiğine inandığı irade babanın iradesi; yangılayan ba- kış onun bakışı; seven okşayan ve cezalandıran el onun el'ıdir. Bu "simgesel baba" aslında, yukanda değindiğim eksikliğin oluşturduğu bir simgesel boşluğa karşılık gelir. Babahğı kendisinden değil, kendi dışından kaynaklanır. Toplum ona "Baba" de- meye devam ertiği sürece, onu o boşluğa yerleştir- diği ve orada tuttuğu müddetçe baba olarak kalma- ya devam eder. Her tarihsel dönemde o sembolik boşluğu dolduran "babanın adı" değişir: Kral, kili- se, devlet, hatta "serbest piyasa"...) Ve sonra kendi kendime sordum, bir mali krizin ve ailesine, yakın çevresine kadar bulaşan yolsuz- luklann ortasında, bu sözleri sarf ederken "Baba' aslında ne diyor?" (Demirel, 1960'lardan bu yana, zirveye en yakın politikacılardan biri. 1980'den beri hemen hiç de- ğişmeyen bir reçete gereğince, biteviye, yeniden yapılandınlan toplum, onun elinde krize girdi. Herye- ni hükümetin yeniden başladığı "yeniden yapılan- dırma sürecini" ilk kez o başlattı. Bu, "yapılandır- ma" süreci, esas olarak 1960'tan sonra şekillenen ekonomik modelin, 1970'lerde patlak veren krizine bir çare olarak gündeme gelmişti. Simgesel/ideolc- jik evrende, "Yeniden yapılanma" metaforuyla be- timlenen reçete, ilk uygulamaya konduğundan bu yana hep aynı bileşenlerden oluştu: Serbestleştir, , özelleştir, dışa aç, kamu alanını tasfiye et, sos- yal harcamalan kıs, emekçi kesimlerine yöne- lik sosyal harcamalan kaldır, ücretleri düşür, sendikal hareketi tasfiye et, işçi haklannı kulla- nılamaz hale getir. Bunlann hepsını de bir fante- ziyle gerekçelendir: Yabancı sermayeye güven ve- relim, ülkeye yabancı sermaye girsin, sonra tamam- dır. her şey yoluna girecek. Gerçekte ise "yeniden yapılanma" söylemi ve "yabancı sermayeye güven verme" fantezisi saye- sinde, mali sermayeyi istediğini yapması için serbest bırakan, karşısındaki tüm diğer toplumsal, sınrfsal, ulusal çıkarian ve iradeleri kısıtlayan; piyasa ilişkile- rinin dinamiğini toplumsal irade olarak dayatan, bu- nu da "direnilemez, tek gerçek" olarak vaftiz edip Tann katına çıkaran, ona ibadeti zorlayan bir anla- yış egemen oldu. Artık borsa bu yeni dinin tapına- ğıdır. Ruhban sınrfı ise köşe yazarlarından ve TV yo- rumculanndan devşirilir. Bu egemen ideolojik-ku- rumsal dünyanın içinde ülkenin tüm ekonomisi, do- ğal kaynaklannm, emek gücünün kullanımı, bu ül- kede en ufak bir tarihsel, manevi, siyasi toplusal ya- tınmı ve geleceğe ilişkin beklentisi olamayan bir uluslararası mali sermayenin ve onun işini kolaylaş- tıracak olanlann engelsiz, koşulsuz kullanımına açılır.) Demirel, bu sistemin, simgesel/ideolojik evreninin "babasına" herkesten daha yakın oldu. Demirel'in imajıyla, "babanın boşluğu", sık sık örtüştü. "Ba- ba", büyük sürünün babasının sesi oldu hep. Bu yüzden de çoğu kez toplumun egemen "ruhu", "egemen ilişkilerinin ruhu" onun ağzından ortaya dökülüverdi: "Hem serbest piyasa, pazar, liberal ekonomi ve liberal siyaset diyeceksiniz, sonra da bu ülkenin adamlannı tuttuğu işi yapmış olma- ya pişman edeceksiniz. Bu olmaz." Diğer bir de- yişle: Yasalar herkes için aynı ölçüde geçerii değil- dir, "büyük sürünün babası" da yalnızca ufak (imti- yazlı) sürünün babasıdır. "Bu ülkenin insanlan ken- dilerinin düzgün insanlar olduğunu ispatlamak gibi bir sorumlulukla karşı karşıya iseler, bu ül- kede güven filan olmaz.. iş hayatinda ürküntü var.. daha da derinleşeceğinden endişe ediyo- rum." Diğer bir deyişle, 20 yıldır, bu ülkenin insan- lan denildiğinde akla yalnızca, iş hayatındakilen iş hayatındakiler deyince de akla, yalnızca mali ser- mayeden nemalananlar gelir. Bunlar da kimseye doğru düzgün olduklan konusunda güven vermek zorunda değildir. Bakanlıktan 2 kaynak Erıııeııi iddialarına kitaplı savunma ANKARA (AA) -Kül- tür Bakanlığı, sözde Er- meni iddialanna iki fark- lı cepheden bakan iki ay- n kitap hazırladı. Bakanlık, "Ermeni CMaylan"nı Alman kay- naklanndan, Türkleri ise Pierre Loti'nin mektup- lanndan anlatan iki yeni kitap yayımladı. Rama- zanÇahk'ın yazdığı "Er- meniOlajları'' adlı kitap- ta, Almanya'da hâlâ te- mel kaynak olarak kabul edilen Papaz Lepsius'un yazdığı "Deutschland Und Armenian 1914- 1918" adh kitapta Türk düşmanlığı yapıldığı be- lirtiliyor. "Sevgili Fransa'mızın Doğudaki Ölümü" adlı kitapta ise Pierre Loti'nin Türkleri savunan mek- tuplan yer alıyor. Çalık, "Alman Kaynaklanna Göre 2. Abdüİhamid Dö- neminde Ermeni Olayla- n" adlı kitabında, Al- manya'da hâlâ temel kay- nak olarak kabul edilen bu kitabın, Türk ve Müs- lüman düşmanı Papaz Lepsius'a Alman Dışiş- leri Bakanlığı'nın müsa- ade ve desteğiyle hazırla- tıldığını öne sürüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear