29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2000 PERŞEMBE HABERLER Panama bandıralı geminin sahibinin Caferoğlu Denizcilik olduğu ortaya çıktı 'Varüler Mraızur'dan atddı' Ameliyat olmuştu VedatGünyol Wf V kamştu İstanbul Haber Servisi - Edebiyat dünyasının büyük ustası, denemeci, çevinnen Vfedat Gûnyol, geçirdigi başanlı bir fıtık ameliyaündan sonra dünyaya yeniden "Merhaba" dedi. Ameliyattan önce gazetemızin 2. sayfasında, okurlanna ve arkadaşlanna "Fıük" başlıklı yazısı ile "Bugün yann fiûk sonınumu çözümleyecek ofcın, ashnda ürkûnç ama doktoriarca Donnal sayüan bir >apüruna bırakacağjm kendimi. Sonuç ne olursa ofeun, ameliyat masasında kalsam da kafanasam da umursamıyorum. Gûzel bir yaşam sûrdüm bugüne dek, gözfim arkada kabnayaçak denli güzel bir ömûr tükettim. Ölürsem eğer, kalanlara ttbun olsun diyorum, koca Yunus Emre'ye merhaba" demişti. Vedat Günyol'un, Maltepe'deki özel Marmara Hastanesi'nde önceki gün geçirdigi ameliyat başanlı bir şekilde sonuçlandı. Öğrencüerinin, sanatçı dostlannın ve yazın evrenimızin seslendiği biçimi ile Vedat Hoca'ya yeniden aramıza "Hoş ' diyoruz. Ölümünün 3. yılı BahriSavcı mezan başında anıltyor İstanbul Haber ServKİ - Hukukçu, siyaset bilimci, Cumhuriyet ve demokrasi savunuculanndan BahriSavo. ölümünün 3. yıldönümünde mezan başında anılacak. Gazetemiz yazarlanndan Bahri Savcı için bugün saat 10.30'da Küçükyalı'daki mezan başında yapılacak törenin ardından, Mülkıyeliler Birliğı İstanbul Şubesi Kıızguncuk'ta bulunan merkezinde "Cumhuriyet ve Demokrasi" konulu bir konferans düzenleyecek. Prof. Dr. Fazıl Sağlam'ın konuşmacı olarak katılacağı konferans saat 17.00'de başlayacak. 13 Temmuz 1914'te Balıkesir'in Smdırgı ilçesinde doğan Bahri Savcı, 1933'te istanbul Erkek Lisesi'ni, 1936'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Aym fakülteye 1942 yılmda asistan olarak giren Savcı, 1947'de doçent, 1954'teprofesöroldu. 1961 Anayasası Kurucu Meclis ve Anayasa Komisyonu'nda üyelik yaptı. AÜSBF'de Insan Haklan Merkezi'nin kurulmasına öncülük etti. Emcklilığıne 4 ay kala Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 1402 sayıh Sıkıyönetim Yasası'yla görevine son verildi. Bahri Savcı'nm başhca yapıtlan arasında "însan Haklan", "Demokrasimiz Üzerine DüşünceJer", "Yaşam Hakkı ve BoyutiarT yer alıyor. 69 yaşındaydı Gazeteci Ongen toprağa verildi tstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Koordinatörü, gazeteci Oğuz Öngen (69), dün toprağa verildi. Öngen akciğer yetmezliği nedeniyle önceki gün istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirmişti. Oğuz Öngen'in cenazesi dün öğleyin Teşvikiye Camii'nde kılman cenaze namazırıın ardından, Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi. Teşvikiye Camii'nde düzenlenen törene TGC Genel Başkanı Nafl Güren\ Öngen'in eşi Aysel ve kızı Arzn Ongen, Dünya Gazetesi Sahibi Nezih Demirkent, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç, TGC Yönetim Kurulu üyeleri, mesiektaşlan, Basm Ilan Kurumu Genel Müdürü Gültekin Samancı, Genel Müdûr Yardımcısı Ertan Cilov katıldı. 1931 yıhnda İstanbul'da doğan Öngen, gazeteciliğe 1950 yıhnda Türk Haberler Ajansı'nda muhabiı olarak başladı. Son Posta ve Milliyet gazetelerinde muhabirlik, yazıişleri sekreterliği, istihbarat şefliği yapan Öngen, Türk Haberler Ajansı'nın uzun yıllar genel müdür yardımcılığı görevini üstlendı. 1Ü Iletişim Fakültesi'nde de öğretim görevlisi olarak ders veren Öngen, 1986 yıhndan bu yana da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Koordinatörü olarak çalışmaktaydı. Basm Şeref Kartı sahibi Öngen, evli ve bir kız çocuğu babasıydı. CENGİZDEMİREL SÎNOP-Çevre Baka- nı Fevzi Aytekin, 12 yıl- dır Sinop'ta bir depoda tutulan zehirli 181 van- ün, Caferoğlu Denızci- lik ve Ticaret Limited Şirketi'ne ait 'Munzur' gemısınden Karadeniz'e atıldığının tespıt edildi- ğinı açıkladı. Geminin sahibi olan şirketın yetkilileri ise geçmışte de bu tür suç- lamalar nedeniyle so- ruşturma geçirdikleri- ni, ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadığı- m söyledıler. • 12 yıldır Sinop'ta bir depoda tutulan zehirli 181 varilin, Caferoğlu Denizcilik ve Ticaret Limited Şirketi'ne ait 'Munzur' gemisinden Karadeniz'e atıldığı belirlendi. Şirket yetkilileri, kendilerine geçmişte de bu tür suçlamalar yapıldığını söylediler. FP Samsun Milletveki- li Musa Uzunkaya'mn 3 Temmuz 2000 tarihin- de yönelttiği soru öner- gesine 27 Temmuz'da yanıt veren Aytekin, ze- hirli varillerin Italya'dan hangi yollarla çıkanldı- ğını ve Karadeniz'e bı- rakıldığını açıklaması- na karşın bu gemilerin bağlı bulunduğu Türk şirketi hakkında bilgı vermekten kaçınmıştı. Bunun üzerine FP'li Musa Uzunkaya Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'e ikinci bir soru önergesi vererek Türk şirketinin açıklanmasmı ıstedi ve bu şirket hakkında ne gi- bi işlem yapıldığını sor- du. Aytekin, verdiği ya- nıtta, "Panama bandı- rah Munzur adlı Türk gemisi. Caferoğlu Deniz- cilik ve Ticaret Limited Şirketi'ne aıttir" dedi. Aytekin, önergede yer alan "Bu şirkete ne gibi işkm yapümışnr?" şek- lindekı soruyu ıse yanıt- sız bıraktı. Geminin ait olduğu firmayla ilgili yasal işlem yapılmama- sını eleştiren Musa Uzunkaya, Cumhuri- yet'e yapöğı açıklama- da şunlan söyledi: "Gemibeffi. şirket bel- E.Saymbakan bunlanda açıklamak durumunda kakü. Ancak bu şirkete ne işlem yapıküğı soru- muza açıkuk getirme- miş. Bu da gösteriyor ki, şirketişlediğisuçlavebu işten k«yandığı para ile kalmış. Açıklamada, ulnslararası anlaşma ol- madığıiçjn varüerm ftal- ya'ya iadeedilemediğin- den sözediüyor. Peki, su~ çu bu ülkenin bir genü- si iştemiş,buortada. Bu- na bir yaptınm içinde mi ulnslararası sözkşme gerekiyordu? Yani suç işle, cezasız kalsın. Tabii Id bu mantkla birileri- nin çöpiüğüofanamtzçok doğaL" Uzunkaya ayn- ca, "Bu işin peşini bu- güne kadar bırakma- dım, bundan sonra da bırakmayacağun" dedi. Caferoğlu Denizcilik ve Ticaret Lımited Şır- keti yetkililerinden Nu- rettin Cantaş ise olayı arumsamadığını iddıa et- tı. Birkaç yıl önce de li- man müdürlüğünce Munzur adlı gemi hak- kmda soruşturma yapıl- dığını belirten Cantaş, "Gemüünolaytarihinde nerede olduğunu sordu- lar. Lünanlanmızı. ruh- satlanmızı incelediler, ancakbirşey bulamadı- lar. Hakkunızda bir ih- bar olduğunu söyledi- ler" dıye konuştu. Yapı denetim şirketlerini kuranlar, eleştirilere karşı 'dernek' de kurdular Denetimde 6 etik 9 tarbşmaları • înşaatlan ve projeleri denetlemek üzere 595 sayılı KHK'ye göre kurulan 'sermaye şirketlerinin' sözcüleri, bu uygulamanın bir 'denetim rantı pazan' yaratacağı eleştirilerine karşı, meslek odalan yerine 'dernek' çatısı altında örgütlenerek yanıt vermeye başladılar... OKTAYEKİNCÎ Bazı yapı denetim şirketle- rinin, Bayındırlık ve Iskân Ba- kanı Koray Aydm'ın da kab- lımıyla "açüış töreni" düzen- lemelerinı eleştıfen 23 Ekım 2000 tarihli yazıma, "şirket kurucusu" kimi mımarlardan tepkıler aldım. Böyle bir "profesyoneP ör- gütlenmeyı, denetim rantım paylaşmak için değil "mesle- kihizmet" için destekledikle- rini ve gerçekleştirdiklerini belirten bu "uzman" (!) mi- marlar, sanki söz birliğı etmiş- çesine, aynı tarihte gönderdik- leri faks mesajlannda özetle şu- nu söylüyorlar "Bu uygufanıa- yvsizevesizingibidüşünenk- re rağmen sürdûreceğiz™'' Sadece şımdıkı Bayuıdırlık Bakanlığı'nın değil, yıllardır hemen tüm siyasal ıktıdarlann, özellikle imar ve yapılaşma konusundaki bu tür bıÜm dı- şı ve "rantçT politika ve uy- gulamalannı zaten "bize rağ- men" ınatla sürdürdükleri için "depremlerin de felakete dö- nüştüğünü" sanınm arük bıl- meyen ve kabul etmeyen pek kalmadı. Ne varki, biryapı de- netim şirketi "ortağT olarak bu tarihsel gerçeği yıne de unutmuş görünen mimar Mus- tafa Pınar'ın tepkısı "farkh birönem" taşıyor. Çünkû Mustafa Pınar, aynı zamanda 'Yapı Denetim Kuru- hışlan Derneği' başkanı ve me- sajuıı da bu ımzayla gönder- miş. Yani bir anlamda. aynı demeğin "üyea" olan diğer denetim şirketlerinin de "söz- cülüğünü" üstleniyor... Baymdırlık Bakanı Koray Aydm'ın, 595 sayıh Yapı De- netimi Hakkmdaki KHK'ye göre kurulan şırketler arasm- da bir (A) grubu, bir de (B) gru- bu firmanm açılışuu yapma- sını "demeğin istediğini'' be- lirten Başkan Puıar, bu şirket- lerde yer alan mımar ve mü- hendıslenn "tophıma karşıso- rumhuuklannı bilerek" hare- ket etüklerini vurguluyor ve özetle şunlan söylüyor: "Denetim şirketfcrinin ço- ğunu, emekti olup emekh' ma- Kaçak yapılaşmanın önlenmesini "Yapı denetim şirketleri" de dört gözle bekliyor... Çünkü parah denetim hizmeti için ancak ruhsatb yapı sahipleri "müşteri" olabiİiyor... TEAŞ Genel Müdürü Selvi, kirlilik nedeniyle halktan özür diledi Yatağan lıalkı zelıiı» sohıyor HaberMerkea-Muğla'nın Yatağan ilçesinde, Yatağan Termik Santralf nda yanan kömürlerden çıkan kükürtdi- oksidin ilçe merkezine çök- mesiyle yaşanan hava kirlili- gi dün de devam etti. De\let Meteoroloji Işlen Genel Mü- dürlüğü, Yatağan'daki inver- siyon (çözühne) olayma ne- den olan rüzgârsız hava ko- şullannın, 6 Kasım'a kadar süreceğini bildirdi. Yetkili- ler, yurttaşlardan, hava kirli- liğinin yeniden artması du- rumunda zorunlu ohnadıkça sokağa çıkmamalannı iste- diler. TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Sehi, Yatağan'dakı kMihk nedeniyle Yatağan hal- kmdan özür diledi ve kirlili- ğe neden olan baca gazı kü- kürt antma tesisinin yapımın- dakı gecıkmeden dolayı yük- lenici konsorsiyuma ceza ve- rildiğini bildirdi. Yatağan ilçe merkezinde, dün saat 10.30'da yapılan öl- çümde, kükürtdioksit oram- nın 4446 mikrogram/metre- küp olarak kaydedildiği öğ- renildi. Yatağan Termik Sant- rah'nm 3 ünitesi, TEAŞ Ge- nel Müdürlüğü'nün talima- tıyla kirliliğe karşm düşük kapasiteyle çauşmayı sürdür- dü. Havakirhliğininöğlesa- atlerinde azalması üzerine, termik santralm düşük kapa- siteyle çalışan 3 ünitesi tam kapasiteyle çahşnnlmaya baş- landı. Muğla muhabirimiz Öz- can Ozgûr'ün bildirdiğine göre, yaşanan kirliliğin ar- dından Gökova Sürekli Eylem Kurulu Sözcüsü Saynur Ge- lendost, bir grup arkadaşıyla birlikte Muğla'ya gelerek va- ü Lütfi Yiğenoğlundan Yata- ğan Termik Santralf m ka- patmasını istedı. Gelendost, santrahn kapatümamasını da eleştirirken Yiğenoğlu, "Eğer kaymakam kapat dediyse ve müdür kapatmadıysa tahld- kat açönnm" dedi. Öte yandan, Yatağan Bele- dıye Başkanı Haşmet Işık. "Ciddi önlemler için üle de toplu ölümler mi gerekrvor? Halk sağhğnnn önemsenme- mesiniprotestoiçin yürüyüş yapmayı planhyoruz" dedi. Beşiktaş 'ta kaçak otopark AN.\P'h Beşiktaş Belediyesi'ne bağb BEL-TAŞ Vakfl'nca işletilen Ibiamur'daki otopark, vakfin yeterince gelir elde edilemediği gerekçesiyle, "ihale yapümadan" vakıf aduıa otoparkta çahşan bir kişiye verildi. Yurttaşlar, otopark işletme sahibinin makbuz vermeyerek vergi kaçırdığuu, ilgüilerin sessiz kakfağmı sa\nndular. Beşiktaş Belediyesi yetkilileri, otoparkm vakfin kontrolünde işletfldiğini kaydederek önümüzdeki günlerde alb otopark, üstü ise evlendirme sarayı obnak üzere yeni bir çataşma yapılacağuu, bunun için Anıdar Kurulu'ndan izin alınrlıgını belirttiler. aşlanyla geçjnemeyen meslek- taşlanmızilegeçmişte onurla- n ile iş yapmak isteyen, ancak düzeninaamasızdişhleriara- sında ezilen mimarve mühen- disler kurdular. (_) Onlar için önce İNSAN geliyor ve bir da- ha depremde can kaybı ohna- masiçmdenetimin mutiakge- reklüiğine inamyoriar.-" Mimar ve mühendısler, el- bette ki "tektek" birer meslek sahibi ve aydın olarak önce "insanı" savunacaklar...Bır "dernek başkanı mimar" ola- rak, derneğıne üye bu şırket- lerin, görev ve sorumlulukla- n gereği mimar ve mühendis odalanna değil, sadece 'tica- ret ve sanayi odalanna" bağlı olarak çalışmalannı da "önem- semediği'' anlaşılan Pınar'ın belkı "hakh" olabıleceğı tek yan ise bu uygulamaya "önyar- gıh" yaklaştığımızı söyleme- sı... MimarlarOdası'nuı ısrar- la teklifettiği ve "denetim ku- ruhışlannda sermayenin yüz- de5Vi değü,tamamrmimarve mühendislere ait oisun, avnca bu kuruluşlan da doğrudan meslekodaa denetksin_" şek- lındekı önen, 595 sayılı KHK düzenlenirken Bakanlıkça dik- kate hiç alınmıyorsa, buöne- n Pınar'ın derneğınce bile cid- di ve etkin bir şekilde destek- lenmiyorsa, sözünü ettığı "ön- yargı'' için yeterince gerekçe de zaten doğmuş oluyor... 'Biliın insanı' ne diyor? Pınar'la birlikte "kmama faksı" gönderenler arasuıdakı Prof. Dr. îlhan Sungur da ay- nı eleşnrilerimizı "mimarla- nn ve mühendislerin onurunu rencide edici" bir tavır olarak yorumluyor ve yapı denetim şirketlerinde görev alan mes- iektaşlan "bizekarşT (!) savu- narak, meslek odalannın bu uygulamadan "dışlanmış" ol- malan nedemyle "bağnazca" bir tepkı duyduğumuzu belır- tiyor... Aynı dışlanmışlığa, ken- disi de "meslek odası üyesi" olan Prof. Sungur'un neden "tepkisiz'' kaldığı bir yana, bu uygulamadaher"12yillık" mi- mar ya da mühendıse -hiçbir bilimsel ve meslekı yeterlılik irdelemesi yapümadan- doğru- dan "uzmanhk" belgesı veril- mesine de bir "bflim insanı" olarak nasıl "sessiz'' kaldığı aynca merak konusu. 'Betediyeci' ne diyor? 595 sayıh KHK'nin diğer bır "militanı" olarak faks me- sajı gönderen FayıkGolcükde, Baymdırlık Bakanı Koray Ay- dm'm 11 Ekım 2000 günü ka- tıldığı açıhş töreninın arduı- dan hâlâ "işaz" olduklannı anımsatıyor. Geçmişte uzun yıllar MamakBekdivçs'nde de çalıştığı bılınen Fayık Göl- cük'ün bu "endişesüıe" ıse yi- ne 595 sayıh KHK ashnda "çö- zûm" bulmuş durumda. Çünkü yakında bır inşaat sa- hibiyle "sözieşme" yaptıkla- nnda, şirket gelirini de güven- ceye alacaklar. Eğer inşaat sa- hibi şirkete denetim ücretini ödemezse, Gölcük bunu "be- lediyeye'' bildirecek ve aym KHK gereğince belediye de "bu nedenle" ınşaatı mühürle- yıp "borcun ödenmesini" sağ- layacak... 'Eski belediyecfler" büe yerel yönetimler için as- hnda "onur kma" olan bu "tahsfldarük" nusyonuna dört elle sanlmışlarsa, böylesi bir yapı denetim uygulamasının "etiğinden" falan söz etmek bir anlam taşıyabilır mi?.. İnsan Haklan' Dersleri Prof. BAHRİ SAVa Ortaöğretimde insan haklan öğretilecek. Burada nazik bir husus gündeme gelebilir Bu dersi, görmez- likten gelinemeyecek bir böliimü molla esprili olan hocalara okutturmak... Önce konunun önemi üze- rinde duracağım. İnsan haklan doktrini (Literatürde böyle denmektedir) ulusal egemenlik ekseni üzerin- de kurulmuş çağdaş demokrasinin, en temeldeki bir çağdaş kavramıdır: Bizzat ulusal egemenliği bile o belirler, sınırlar. Onun, çağdaş demokraside, ulusal egemenliği bile sınıriayan bir işlevi vardır. Bu nedenle çağdaş demokraside ve onun laik top- lumunda, heryonüyle bilinmeli, kavranmalı özümsen- melidir. Ancak o zamandır ki onun başka hiçbir ög- retide (doktrinde) -ideolojide- olmayan ömeksiz de- ğeri anlaşılmış olur. Çağdaş demokraside, artık, soyut ve dokunulmaz bir "ulusal istenç" (irade) kavramı üzerine dayanma düzeyi aşılmıştır. Demokrasi, ulusun egemen olarak kendisini yönetmesidir. Fakat, türiü yollarla deyimle- nen o yüce (müteal) ulusal istenç "insan haklan" ile çevrilidir. İnsan haklan denen öğretiye bu yüce ilke- yi bile belirteme ve sınıriama işlevi verilmiştir. Buna göre ulusal istenç her şeye kadirdir, her şeyi yapabi- lır, yalnız, insan hakları öğretısinin "Yapma" dediği bir şeyi yapamaz. Ve de tersine olarak insan haklan öğ- retisinin "Yap" dediği şeyi yapmaklayükümlüdür. Ya- ni, insan haklan öğretisinin ulusal istenci bile sınıria- ma işlevi vardır çağdaş demokraside... İnsan hakları, ilk önce, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde(Mülkiye'de)egıtimalanınagir- miştir. İstanbul ve Ankara hukuk fakültelerindeki ka- • mu hukuku alanındaki hocalarda kendı dısiplınleri için- de insan haklarına yer vermişler, bu aJanda yayımlar yapmışlardır. Konunun, pek bilinmeyen ilginç bir yönü daha var- dır. Bizde Latin kökenli yeni Türk harfteri kabul edit- meden önceki İstanbul Hukuk Fakültesi dergisine ba- karsanız, orada uzun bir bilimsel tartışmanın yapıldı- ğını görürsünüz: Daha eski harflerle çıkan bu dergi- de, "Türk muhakimi, kanunlann, Esas Teşkilat Kanu- nu'nâ mugayeretini tetkike salahiyetkâr mıdır? (Türk yargıçlan, yasalann, anayasaya aykınlığını -yani, ya- salann, anayasada deyimlenen ve güvence altına alınmış olan haklan ihlal edip etmediğini- araştınp ka- rar vermeyeyetkili midiıj konusu irdelenmiştir. Ve da- ha 70 yılı bulan bir süre önce, insan haklan konusu gündeme gelmiştir; ama, onun yaygın eğitimi, daha yeni yeni başlayacaktır. Batı'da ise İkinci Dünya Sa- vaşı'ndan hemen sonraki yıllarda bu disiplin, üniver- site ve ortaöğretime girmiştir. Hatta, Nazilerin işgali altındaki Paris'te, hukuk fakültesindeprofesörler, ne dersleri venyoıiardı biliyor musunuz?" Hukuk fakültesinden otuz metre uzaktaki bulvar üze- rinde, çifte Nazı nöbetçisi kol gezerken bu profesörler, "bireycilik" (individualisme) -bireyin kişiliği ve haklan- bu haklann yadsınması oğretisi olan Nazizmtn ve fa- .şizmin bilim ve ahlak dışılığını belirten dersler veriyor- lardı. Ve otuz metre ilerideki buh/arda işgalci Nazi nö- betçileri, Vıchy kentinde de Fransa'ya Nazizmi getir- meye uğraşan Petaine-Lavalle yönetimi... Bu drama-' tik çelişkidir ki savaştan hemen sonra insan haklannı, üniversite ve ortaöğretimde yer almaya itelemiştir. Buna, Londra ve VVashington'dan iki olgu da hız katmıştır. Londra'daki Lord Bevverich Planı denen ol- gu, çalışan ait sosyal katmanlann haklannı şağlamaj- ya hız getirmiştir: Çalışana iş, -ışinin haklı ücreti- elinde olmayan ne- denlerle çalışmayacak duruma gelene de kendisinin ve kendisine bağlı olanlann sefalete düşmesini ön- leyecek bir gelire sahip olmasını ilen süren bir plan, sosyal hukuk kavramını pekıştırmıştir. VVashington'da da Roosevert, mülkiyete ve eğiti- me, korkudan, yoksulluktan, sefaletten azadeliksağ- lama ilkesiyle kitlelere ve onlann eğitimine yönelmiş- tir. (Fakat sonralan, Johnson, bunun Amerika'ya ma- liyetinin büyuk gelecegi savı ile Roosevelt'in ileri po- litika ve planlannı gölgeye çekmiştir.) Ulus içi hukukta önemi gittikçe artan insan hakla- rı ve onun kitleler vicdanlanna sızmaşı devinimi, Bir- leşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'nin bildiri ve pro- tokolleriyle dünya çapında bir ilgi ve bilgi yaratısına vesile olmuştur. Böylece, 1789FransızDevrimi'nindüşünürveey- lemcilerinden rahip Sieyes'in önerisi, insan haklan- nı öğretme düşü, gerçekleşme alanında yeni aşa- malara kavuşmuştur. Ne diyordu rahip Sieyes? "İnsan haklannı tunç lev- halar üzerine yazmalı (hak etmeli) bütün köşebaşla- nna dikmeli: Gelen okusun, giden okusun. Ve böy- lece insanlar, kendi haklannı öğrensinler; devletinden istesinler, böyle bir isteğe haklan olduğunu öğren- miş olsunlar." Bu arada biz, nerelerde dolanıp durduk? Evrensel demokrasinin, uluslararası alanda "ulus üstü" nitelikte ürettiği mevzuata, boyuna ''çekince- ler" koyarak diplomasi becerileri (hünerleri) gösteri- minde kaldık; bu ulus üstü mevzuata, yargıçlarımızın yabancılaşmalannı imrendirdik. Ancak şimdilerde, ortaöğretimde insan haklan okut- mayı, devlet yükümlülüğü kılmaya yöneldik. Geç, ama kutlu olsun. Ve de uygulamayı saptırmamaya dikkat gereği var. Önce ciddi bir müfredat... Diyanet Işleri'nden fetva al- madan, gerçekten laik bilim adamlannca yazılan ders kitaplan okutulmalı. İnsan haklan derslerini, din dersle- rini, mollaca okutanlann işgaline uğratmamak gerekir. Emin olun, kısa bir süre sonra dincilik taslayanlar ortaya çıkacaktır. Bunlar "Doğu'da 1215 tarihliBatı- lı Magna Carta'dan önce insan haklan semavibirbel- geye kavuşmuştur. O halde bunlan, mevcut din ve ahlak dersleri içinde okutmaktan başkayapılacak bir iş yoktur" diyeceklerdir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitimine safsata de- ğil bilimsel düşünce egemen olmalı, çağdaşlığa gö- re insan haklan okutulmalı. '30.3.1995 DAÇE yöneticileri dava açacak Sugözü santralının temeli atılıyor AKEVBODUR İSKENDERUN - Yu- murtalık'ta tanm arazisi üzerine yapunı planla- nan Sugözü Termik Sant- ralı'nm temeli 4 Kasım 2000 tarihinde Başbakan Yardımcısı MesutYıtanaz tarafmdan atılacak. Yıl- maz temel atarken Doğu Akdeniz Çevre Dernek- leri (DAÇE) yöneticele- ri de Adana Bölge Idare Mahkemesi'nde yürüt- meyi durdurma istemiy- le dava açacaklar. Hatay'ın Erzin ilçe- sinde Çevre Koruma Derneği'nce düzenlenen panelde konuşan DAÇE üyesi Adana ÇETKO Başkanı Doç. Dr. Figen Doran, santraluı yaşama geçmesi halinde çıkacak zehirin, altnıı bile erite- bilecek güçte olduğuna dikkat çekerek, "Nebiz- lerikinci snufv^atandaştz ne de ülkemiz AVTU- pa'nmçöplüğüdür. Sant- rahyapürmav'acağız,ya- püsa da çalıştınnayaca- ğız" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear