25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Temfc gelecek güvenle ohır' • SIVAS (Cumhuriyet) - Sıvas'ta Persil tarafından düzenlenen "Temiz Aile Temiz Gelecek" konulu konferansa katılan Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, temiz toplum ve gelecek için çocuğun kendine güven içınde yetişmesi gerektiğini söyledi. Cüceloğlu, kendine güvenen, kendi önemini hisseden, varlığımn farkına varan, birey olabilen çocuğun temiz gelecek için gerekli olduğunu belirterek "Temiz bir gelecek aileden başlar, anne karnında başlar" dedi. Cüceloğlu, Cumhuriyet Üniversitesi ve Atatürk Kültür Merkezi'nde iki ayn konferans verdi. Konferansa katılanlara, "Çocuğunuza güvenin ve ona güven duygusunu verin ki gelecekten umutlu olasııuz" diye konuştu. Türbam destekleyenlere gözaltı • KONYA (Cumhuriyet) - Konya merkez, Selçuklu ilçesi Mahmud Sami Ramazanoğlu Anadolu Imam Hatip Lisesi'nde düzenlenen türban eylemlerine destek verdikleri iddiasıyla Ittifak Holding Başkanı Seyit Mehmet Buğa, S&BSLttûl&Bb müdürü Ramazan Aituıtaş ve Kombassan Holding danışmanı Mustafa Büyüktemiz gözaltına ahndı. Buğa, polis arabasına bindirilirken "Çocuklanmızın haklı mücadelesüıin sonuna kadar yanındayız. Hukuk çerçevesinde desteğimiz sürecektir" diye konuştu. Gazeteci Yücak'a saldın • Yurt Haberieri Servisi - Gebze'de yayın yapan Son Deyiş dergisinin ortağı, Yazıişleri Müdürü ve Yeni Haber gazetesi köşe yazan gazeteci-yazar Cengiz Yücak'ın evinin önünde park halindeki arabasının camlan önceki gün kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce kınldı. Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nden olayı kınamak için yapılan açıklamada, "Siyasi dergi Son Deyiş'in 20.10.2000 Cuma akşamı kundaklanarak yakılmak istenmesinin ardından bu iğrenç eylemle amaçlanna ulaşamayanlar bu sefer kin ve nefretlerini gazeteci-yazar Cengiz Yücak'm arabasının camlannı kırarak kustular" denildi. Açıklama • Radikal Gazetesi Genel Yayuı Yönetmeni îsmet Berkan, gazetemizde 31Ekim2000 tarihinde "Kaynaklan Kendi Lehlerine Kullandılar" başhğıyla yayımlanan haberle ilgili olarak bir açıklama yaptı. îsmet Berkan, haberde "Radikal gazetesinin Etibank ile Bank Kapital haberlerini ilk gün yayımlamadığı" şeklinde yanlış bir bilginin yer aldığını, Radikal gazetesinin 28 Ekim 2000 tarihli sayısında haberi manşetten okurlanna duyurduğunu belirtti. Çağdaşlık yolundaki iki büyük devrim, saltanatın kaldınlması ve Harf Devrimi'nin yıldönümü Cımılıııriyethı küometre taşları tstanbul Haber Servisi - Mo- dern Türkiye Cumhuriyeti'nın kurucusu, Türk Aydınlanma- sı'nın önderi Mustafa Kemal Atatürk' ün çağdaşlık yolunda- ki iki büyük devrimi olan Sal- tanat'ın kaldınlması 78 yıl ön- ce, Latin Alfabesi'ne geçişi sağlayan Harf Devrimi de 72 yıl önce kasım ayının ilk günü gerçekleştirildi. Siyasal iktidann babadan oğula geçtiği 623 yıllık Osman- lı saltanatı, 1 Kasım 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldınldı. Saltanatın kaldınlması ile Osmanlı Devle- ti tarihe gömülmüş oldu. Kurtuluş Savaşı'nın, ulusun demokratik siyasal iradesini temsil eden Ankara hükümeti- ninüstünlüğüylesonuçlanıp 11 Ekim 1922'de Mudanya Müta- • Siyasal iktidann babadan oğula geçtiği 623 yıllık Osmanlı saltanatı, 1 Kasım 1922'de TBMM tarafından kaldınldı. Cumhuriyetin modernleşme atılımlannın en önemlilerinden olan 1 Kasım 1928'deki Harf Devrimi ile de Arap Alfabesi kullanımdan kaldınlarak tüm yurttaşlann Türkçeyi konuştuğu gibi kolayca okuyup yazmasını sağlayan Latin Alfabesi kabul edildi. rekesi'nin imzalanmasından sonra, Yunanlılann Trakya'yı boşaltmasını denetlemek üzere Refet Bele Istanbul'a gönderil- di. Itilaf Devletleri, 27 Ekim'de hem Ankara hem de tstanbul hükümetlerini Lozan'da bir ba- nş antlaşmasına cağırdı. Bu ge- lişme, saltanatın geleceği ko- nusundaki tartışmalan hızlan- dırdı. Bu süreçte Mustafa Kemal ve 80'i aşkın milletvekilinin TBMM'ye verdiği önerge üze- rine 30 Ekim'de kurulan ko- misyon, saltanatın hilafetten kaldınlması yönünde hazırla- dığı tasanyı Meclis'e sundu. Ancak devrimle kurulan mo- dern ve bağımsız cumhuriyete muhalıf bazı karşı-devrimci milletvekilleri, saltanat ve hila- fetin aynlamayacağını öne sür- düler. Tasanyatepki Bu milletvekilleri, hilafetin de sonraki aşamada kaldınla- cağını sezinleyerek tasanya tepki gösterdiler. Mustafa Kemal'in, saltana- tın kaldınlmasının gerekliliği- nı ortaya koyan kararlı konuş- masından sonra komisyon, so- runu çözüme bağladı. Istan- bul'un 16 Mart 1920'de işga- liyle Istanbul hükümetinin so- na erdiği ve hilafetin saltanat- tan aynlması gerektiği yönün- deki iki maddelık tasannın TB- MM'de oybirliğiyle benimsen- mesiyle 1 Kasım 1922'de sal- tanat kaldınldı. Padişah Vah- dettin, 17 Kasım 1922'de bir Ingiliz savaş gemisiyle ülkeyi terk etti. tstanbul hükümetinin egemenliği, Ankara hüküme- tince resmen devralındı. Cumhuriyetin modernleşme atılımlannın en önemlilerinden olan 1 Kasım 1928'deki Harf Devrimi ile de Arap Alfabesi kullanımdan kaldınlarak tüm yurttaşlann Türkçeyi konuştu- ğu gibi kolayca okuyup yazma- sını sağlayan Latin Alfabesi kabul edildi. Atatürk'ün talimatıyla 1926'da Alman eğitimci Kub- ne'ye hazırlatılan rapor uyann- ca Atatürk, 1927 Hazıranı'nda Milli Eğitim Bakanlığı'ndan, Latin harflerine geçiş için ha- zırhk yapmasını istedi. TB- MM'nin 1 Kasım 1928'de ka- bul ettiği 'Türk Harflerinin Kabulve Tatbiki Hakkmda Ka- nun'la yasada 'Türk harfleri' olarak belirtilen Latin harfleri, Osmanlı Devleti'nin kullandı- ğı ve yalnızca karmaşık oldu- ğu için Osmanlı seçkinlerinin öğrenebildiği Arap harflerinin yerini aldı. TBMM KOMİSYONU ÇALIŞMASI Trafikcezalan yetersiz kalıyor ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - TBMM Trafik Güvenliğini Araştırma Komisyo- nu'nun hazırladığı tas- lak raporda, alkollü araç kullanımı gibi "isteye- rekkazaya neden obın- lara" karşı caydıncı ce- zalann yetersizliğine işaret edildi. Trafik ca- navannın en çok "gö- rüldüğü" il tstanbul olarak saptanırken "hiç uğramadığı n ıller de Bayburt ve Tunceli ola- rak belirlendi. TBMM Trafik Gü- venliğini Araştımıa Ko- misyonu üyeleri, taslak raporunu tamamladık- tan sonra, önceki akşam üzeri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i, dün de Başbakan Bü- lent Ecevit'i ziyaret ede- rek çalışmalar hakkında bilgi verdiler. Demiryollan Demiryollannın öne- mine değinilen görüş- mede, Cumhurbaşkanı Sezer, komisyon üyele- rine. "Ben de acaba trenle bir kez seyahat edip demiryohı kuOaıu- mını özendirmeye kat- kıda bulunsam" düşün- cesını dile getirdi. Bu görüş, komisyon üyele- rince de olumlu karşı- Iandı. Sezer, aynca uyulma- sı en kolay kurallann trafıkle ilgili olanlar ol- duğunu da belirterek yurttaşlann bu konuda bilinçlendirilmesine dö- nük her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğu- nu ifade etti. Komisyonun yakla- şık 200 sayfalık taslak raporunda, trafik kaza- lannm nedenleri ve alınması gereken ön- lemlere ilişkin saptama ve değerlendirmelerin- de dikkat çeken nokta- lar şöyle: • Türkiye'de trafik kazasına neden olan en önemh sürücü davranı- şı, "abartünuş kendine güvenden kaynakla- nan" davranışlardır. Hız kurallannı ihlal etme ve alkollü içki kullanma gibi trafik suçlannı işle- yen sürücüler için ıslah edici hiçbir uygulama yoktur. Bu tip sürücüle- re dönük, cezalar da ye- terlı değildır. • Alkol,hızihlali,ha- talı sollama, ışık ihlali gibi kural ihlallerini yaptığı tespit edilen sü- rücüler birinci defada cezalandınlmah ve sü- rücü davranış geliştir- me-rehabilıtasyon ve yeniden eğitim prog- ramlanna katılma şartı getirilmelidir. • Sürücü belgesine sahip olanlann yüzde 87'si erkek, yüzde 13'ü kaduıdır. Sürücü belge- sine sahip kadın sürücü- lerin kazalara kanşma oranı yüzde5.3 'te kalır- ken erkeklerde bu oran yüzde 75'tir. Konu ile il- gili yapılmış olan araş- tırma sonuçlanna göre erkeklerin kadınlara gö- re daha fazla risk alma eğilimine sahip olduğu, saldırganlık, bağunsız- lık, yanşçılık, macera- perestlik gibi özellikle- ri trafikte daha fazla gösterdikleri saptan- mıştır. • 1999 yılı sonuna kadar sürücü belgeleri- nin yüzde 59.8'ini ve- ren sürücü kurslannda sürücü belgesi alanlann yüzde 53'ü kazaya ka- nşmıştır. Bu da kurslar- da verilen eğitimin ye- tersizliğini ortaya koyu- yor. Geçici süre ile belge • Deneyimsiz sürü- cülerin ilk yıl hata payı yüzde 30, ikinci yıl yüz- de 17, üçüncü yıl yüzde ll'dir. Bunu önlemek için sürücü belgeleri 1- 2 yıl gibi geçici süre ile verilmeli, süre sonunda sicili temizse asıl belge- yi almaya hak kazanma- hdır. • Belirlenecek büyük kentlerimizde farklı ka- mu kuruluşlannın işe başlama ve bitiş saatleri kaydınlarak trafığin sı- kışık olduğu saatlerin daha geniş birzaman di- limine yayılması uygu- laması başlatılmalıdır. Kaçak cami inşaatmagözyumuluyor S paşa Betediyesi'nin okul alanına cami yapumasma göz yumarak suç işlediğini belirterek tstanbul Valiliği'ne başvurdu. Ğaziosmanpaşa tlcesi Barbaros Hayrettin Paşa Mahallesi'nde, 4 pafita ve 213 parseldeki 14 bin 235 metrekareük arsanm imar planlannda okul alanı olarak gösterildiğmi belirten Mehmet Polat, "Bekdi- ye, 1997 yıhnda imar planı tadilaü yaparak burayı imara açmışO. ancak Valiliğeyapüğımız başvurular sonu- cunda plan tadilaü iptal edilmişti. Şimdi de burada kaçak cami inşaaüna göz yumulmaktadır" dedi. Barba- ros Hayrettin Paşa Mahallesi'nde bir tek okulun bulunduğunu, yeni okullara gereksinim ojduğunu. vurgyj?- \ an Poîat, "Bu yerin cami yapnrma derneklerince işgal edümesme göz yuman FP'li Ğaziosmanpaşa Beledi- yesi, suç iştemeyi sûrdürmektedir. İlgili ve yetkilileri göreve davet edivorum'' dedL (Fotoğraf: YEŞIM GÜL) A l m a n y a ' d a a d I i s u ç l u o l a r a k k a b u l e d i l i y o r Kaplan'a 4.5 yıl ceza istendi METtNGÜR DÜSSELDORF - Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde 8 Şubat'tan beri devam eden Kaplan- cılardavasının 54. oturumunda Baş- savcı VVolker Bringmann ve Savcı CarohnaHilmann, 25 Mart2000ta- rihınden ben Düsseldorf Ceza- evi'nde tutuklu bulunan ve 'Hafife' olarak tanınüanan Mctin Kapbn'uı 4.5 yıl, bundan iki hafta önce tutuk- suz yargılandığı sırada firar eden Hasas Basri G.'nin 3 yıl hapsini istedi. Her oturu- munun gideri 100 bin markı bulan davantn mas- raflannı yasalara göre Kaplancılar ödeyecek. Mahkeme çevTesinde özel timler tarafından sı- la güvenük önlemlerinin alındığı, mahkemenin dışındave içinde yüz- lerce sanklı, siyah çarşafh Kaplan- cı müritlerin hazır bulunduğu otu- rumda, Başsava Bringmann iddi- anamesini okudu. Bringmann, "Al- manya'da çok sayıda Müslüman var.Kendi inançlannı rahatça \«ri- negetiriyorlar. "Hılafet Devleti' di- yeiddia edilen Kaplanve yandaşla- n sadece bin kişidir. Bunlar 1 mfl- varMüdümanadınakonuştuklan- m söylüyorlar. Bütün ipler Metin Kapkfl'm eMnde. Kendisine karjı olanlara karşı şiddet uyguluyor, dövdürüyor, ölümfc tehdit edrvor. Bunlar sadece şiddet ve ölum kor- kusu estirmekle kahmyoriar. Al- manya'da800ibadetyerinderahat- ça inançlannı gerçekleştiren Müs- lümaniara da zararveriyoıiar" de- di. 1995'te Köln'de ölen Cemalet- tin Kaplan'ın yerine kendisisi ha- life ilan eden Metin Kaplan'a biat etmeyerek Berlin'deki taraftarlany- la biıiikte, asıl haüfe kendisinin ol- • Başsavcı Wolker Bringmann'ın iddianamesinde, Metin Kaplan'ın, kendisine karşı olanlan ölümle tehdit ettiği vurgulanarak, Dr. Halil tbrahim Sofu'nun katilinin net bir şekilde bulunamamasına karşın sorumlunun Kaplan ve taraftarlan olduğu savıınuldu. duğunu açıklayan Dr. HaKl tbra- him Sofu'nun, 8 Mayıs 1997'de öl- dürülmcsı olayına da değinen baş- savcı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sofiı'nun katffîni net bir şekilde bulamadık. Onun ökhlrühnesmm sorumhısu Metin Kaplan ve taraf- tarlandır.Otümemrinionlarverdt- kr. 'Kim kendisinı ikinci halife i- lan ederse boynu vuruhnalı' fetva- smı Metin Kaplan verdi." Savcı Hilmann, Kaplan ve Ha- san Basri G.'nin, ölüm fetvasını kabullendiklerini, ancak bunun ın- fazmı Anadolu'da kurulacak tslam devletinin ardından gerçekleştire- ceklerini söylemelerine karşın, gerçekte Sofu'nun ortadan kaldı- nlmasmı acil bir sorun olarak gör- düklerini belirtti. Başsavcı Bringmann, Kaplancı- lann, mahkemede tslam yargılanı- yor şeklindeki iddialanna da yanıt vererek "Biz, vabancı,Alman, Müs- luman ve Hıristhan aynmı yapmı- yoruz. tslam dinine saygunız var. Mahkemede bayanlann başlannın açık olması geretdr- kea Kaplan yandaş- larmdan böyİe bir ta- lepte bulunmadık. Kaplan ve taraftarla- n,teşkflatiannıdikta- torce yönetirken, ay- nhnak isteyenleri ölümle tehdit ederkenbizdenkendfleriiçinhoşgö- rü istiyoıiar. Ama bu köktencflerde hoşgörünün eseri yok" dedı. Savcılann iddianamesinde, hu- kuksal değerlendirme bölümünün çok az olduğu, tanıklann ıfadesıne daha geniş yer verildiği görüldü. Kaplancılar, Ahnan Ceza Yasa- sı'nın 111. maddesıne göre yargı- lanıyor. Buna göre dava, suç işle- meye çagnya gıriyor. Savcılık böy- lece Kaplancılann davasını adli suç olarak kabul ediyor. Oktay Kurtböke yarın anılaeak Oktay Kurtböke 1936 yıhnda doğmuştu. tstanbul Haber Servisi- Gazetemizin eski Yayın Kurulu Üyesi, Genel Yayın Yönetmeni, Cumhuriyet Vakfi Genel Müdürü ve eski Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Oktay Kurtböke toprağa verihnesinin 1. yıldönümünde yann Zincirlikuyu'daki mezan başında anılaeak. Oktay Kurtböke, 1936'da tstanbul'da doğdu. Gaiatasaray Lisesi ve tstanbul Üniversitesi tktisat Fakültesi Gazetecilik Ensn'tüsü'nden mezun olan Kurtböke, gazeteciliğe 1959 yılında Ankara'da Yenigün gazetesinde başladı. Oncü, Kudret, Ankara Ekspres ve Son Baskı gazetelerinde çalışan Kurtböke, 1967'de Cumhuriyet gazetesinde Yazıişleri'nde sayfa sekreteri olarak çalışmaya başladı. Kurtböke daha sonra Yazıişleri Müdürü olarak görev yaptı ve 1972'de Genel Yayın Yönetmeni oldu. 1981 yılında emekli olarak görevinden aynlan Kurtböke, Hürriyet gazetesinin Yönetim Kurulu Danışmanhğı'nı yaptı. Kurtböke bir süre ANKA Ajansı'nuı tstanbul Temsilciği görevinde de bulundu. tçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın Güreş Federasyonu Başkanlığı yaptığı dönemde Asbaşkanhk görevini üstlenen KurÖJÖke, TGS tstanbul Şube Sekreterliği ve Genel Sekreteruği yaptı. Kurtböke, iki dönem Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanlığı yaptı., tÜ Basın-Yayın Yüksekokulu ve Anadolu Üniversitesi tletişim Biümleri Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak ders veren Kurtböke, çok sayıda genç gazetecinin yetişmesinde emeği geçti. "Büknt Dikmener Haber ÖdüDeri"nin kuruculanndan olan Kurtböke, evh ve bir çocuk babasıydı. Kurtböke, 12 Mart Muhtırası sonrasmda Askeri Mahkeme'de yargılanmıştı. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Yunanistan'la Dostluk... Doğrusunu isterseniz, bir yıldan fazla bir sü- redirhayretleriçındeydim. "Acaba, Yunanistan, Türkiye ile gerçekten dost olmak istiyor mu?" sorusunun yanıtını vermekte zortanıyordum. Zi- ra, ortada "dostluğun göstergesi" olabilecek hiçbir şey yoktu. Sadece bir "çiçek uzatmışlar" ve bizden bazıları da, "mal bulmuş Mağrîbi gi- bi" bu çiçeğin üstüne atlamışlardı. Yunanistan'la temel sorunlarımızı oluşturan Kıbns, kıta sahanlığı, karasulan, FIR hattı gibi konularda hiçbir somut öneri getirmedikleri gi- bi, Avrupa Birliği konusundaki çabalarımızı da, ellerinden geldiğince baltalamayı sündürüyoriar- dı. Peki, o zaman estirilen dostluk havasının se- bebi neydi? Inanın, bunu anlayamıyorum. Örneğin Istan- bul Üniversitesi'nin geçen ders yılı açılışını Yu- nanistan Dışişleri bakanının yapmasınt büyük bir hata olarak degertendiriyorum. Atina Üniversite- si'nin ders yılı açılışını, bizim dışişleri bakanımız yapmadığına göre, böyle bir "jestin" ne anlamı vardı? Kaldı ki böyle bir hareket, herhalde belir- li çevrelere sormadan yapılmazdı. Peki, acaba o "belirti çevreler" ne düşünüyor ve bekliyorlardı? Birkaç şarkıcının ortak kaset doldurmalanyla dostluk mu oluşur? Hele, karşılıklı ziyaretlerin dostluğa katkı yapacağını düşünmek ne kadar yanlış. Rahatsızlanmasam, bu ziyaretlerden bi- rine biz de katılacaktık, ama katılsam da düşün- celerimde bir değişiklik olmayacaktı. • • • Bazı arkadaşlarımız, Yunanlılann "Avrupalı" olduğunu ve hiçbir bıçimde "çifte standart" uy- gulayamayacağını zannederler. (Hatta Avrupalı- lann, bizde de demokrasiyi yaşama geçireceği- ni zanneden süper zekâlılanmız da var). Oysaki tüm tarihimiz boyunca, her iki devletin karşılıklı polıtıkalan incelenirse, "kimin kimin toprağında gözü olduğunu" görebiliriz. Hele ders krtaplan bir incelenirse, düşmanlığı kimin körükledigini an- lamamak mümkün değildir. Türkiye'nin tüm tek yanlı jestlerine karşılık, yıl- lardır Türk vatandaşlarına vize uygulayan Yuna- nistan, kimılerine de vize vermiyor. Örneğin ge- çen pazar akşamı, bir televizyon kanalının haber- lerinde ilginç bir şey izledim. 'Rumeli Tûrkleri Federasyonu' Genel Başkanı Taner Mustafa- oğlu'nu Yunanistan'a sokmuyorlamnış. Bunun nedeni, Yunanistan'da bir "Türk variığı"olduğu- nu dile getirmesiymiş. Malum, Yunanistan'a gö- re Türk yok, "Müslüman Yunan vatandaşı"var... Doğrusu, ne RumeJi Tûrkleri Federasyonu'nun nasıl bir örgüt olduğunu biliyorum ne de Taner Mustafaoğlu'nu tanıyorum. Ancak şu kadannı biliyorum ki, bize "insan haklan" konusunda ders vermeye çabalayan Yunanistan, kendi vatan- daşlan söz konusu olduğu zaman, bunlann "kimliklennı" saklamak için h^r türji^cirikinligi^ö^ ze alabılıyor. * ** ••• Bunlar, bilmediğimizşeyferdeğil. 8 Ağustosta, gazeteci arkadaşımız Nur Batur'un bir televiz- yon programını izlerken bazı notlar almıştım. Türk kökenlı Aysel Zeybek'in dramını anlatıyor- du. "Türk kökenli Yunanistan vafarjdaş/'diyemi- yorum, zira Aysel Zeybek "vatansız", yani "he- imatlos". 1954'ten sonra Yunanistan vatandaş- lığından çıkartılan Türk kökenii 60 bin kişiden bi- ri. Programı izlerken, eskiden yaşadığımız acılar yeniden canlandı. örneğin Sadık Ahmet'in çek- tikleri ve nihayet katledilmesi dile getirildi. Aynı biçimde, Türk kimliğinden bahsettiği için Ibra- him Şerif'in başına gelenler anımsatıldı. Pa- pandreu'nun, "Türk kimliğinden korkmamalı- yız" sözü, herhalde boşuna söylenen bir söz de- ğil, ama acaba bu düşünceleri hâlâ savunuyor mu?.. Batı Trakya'daki Türk GençlerBirliği'n\n loka- linin tabelasının neden olduğu baskı ve zulüm hâlâ anlatılıyormuş. Zaten o tabela orada hiç tu- tulmamış. Gençler asmış, polis indirmiş... • • • Yurtdışında uzunca bir süre kalanlar iyi bilirler. Dünya üzerinde, Türk ve Yunan halklan adına bir- birine benzeyen ve anlaşabilen iki halk buluna- maz. Ama eğer yıllardır dinmeyen bir kin ve so- na ermeyen bir düşmanlık varsa, bunun bir so- rumlusu olsa gerektir. Geçmişi körükörüne savunmak, elbette çok yanlış. Ama geçmişini körükörüne karalayanla- ra da "illet" oluyorum... Lozan banş görüşmeleri sırasında Türklere ça- mur atmaya çalışan ve "Bizim ellerimiz temizdir" diyen Lord Gürson'a; Ismet Paşa'nın verdiği bir •yanıt var ki, bayılınm: "Bizim ellçrimiz, bilhassa temizdir." ANMA Değerli Varhğımız OKTAY KURTBÖKE'yi ölümünün 1. yıldönümünde mezan başında sevenleri ve özleyenleri ile anıyoruz PÜRLEN&GUFRAN KURTBÖKE Yer: Zıncirlikuyu Mezarlığı Tarih: 03 Kasım 2000 Cuma Saat: 11.00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear