25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EKİM 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYF5A Kızılay'ın çadırı Kızılay, Marmara depreminde kuramadığı çadıriardan birini getirmiş Kadıköy'de meydanın orta yerine kurmuş... Parke taşlannın arasına demir kamalar ^ çakılmış, ipler gerilmiş; çadırın içine portatif yataklar yerieştirilmiş... Neymiş? Vatandaşın kanını alacaklarmış! Kızılay'ın bağış yoluyla kan toplamasına hiç bir sözümüz yok. Sözümüz, bu işi çadırda yapmalanna... Kentin göbeğinde çadır kurmalarına. Yayaların yürüme hakkını engellemeleri bir yana kent yaşamına yakışmayan bir görüntü yaratmaianna ve özellikle deprem psikozu içindeki insanlann bilinçattında felaket sahneleri çağrıştırmalarına. Kızılay, sokakta kan toplayacaksa bunun yöntemi olmalı... Belki bir karavan ya da içine birkaç yatak yerieştirilmiş bir midibüste olmalı... Trafiği aksatmayacak bir yerde durmalı... Çevreye, kulağa hoş gelen bir müzik yayılmalı... Kızılay, çağdaşlaşmalı! Bektronik posta: swn6posta.ctiinhuriyeLcoiii.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - DSP'liler MHP'lj çıkmış.. "Gûvercin tüyüne bulanmıs kurt!" nayasa Mahkemesi, hükümete birçok ko- nuda kanun hükmünde kararname ile dü- zenleme yapma yetkisi veren ve geniş bir alanda icraat olanağı tanıyan yasayı iptal etti. Karar, Anayasa Mahkemesi'nden 8 üyenin oyuy- la çıktı; 3 üye karşı oy kullandı. Oy çokluğu ile çıkan iptal kararının gerekçesini ya- zıldıktan sonra öğreneceğiz... Kararın açıklanması üzerine Başbakan Bülent Ecevit, yetki yasasında çerçevenin geniş tutuldu- ğu kanısında olmadıklannı belirterek şöyle dedi: "Bu hükümet çok hızlı çalışmalaria Meclis'e de aşı- n yük getirmekteydi. Biz olabildiğince çok sayıda ka- nun hükmünde kararname yoluyla yasama çalışma- lanna katkıda bulunmayı düşündük." Yasama çalışmalarına katkıda bulunmak! Yasama çalışmalarına katkıda bulunmanın "tercü- me"si şöyle yapılabilir: "Hükümetin hızına Meclis ayak uydurmakta zor- Yetki lanıyon yasamanın yerine yürütmeyi koyarsak hızı- mızı kesmeden yolumuza devam ederiz..." Hükümetin Meclisin yerini almasıyla daha da hız kazanırsınız ama o hızla gider demokrasiyi duvara bindirirsiniz... Demokratik bir düzende bundan daha tehlikeli bir düşünce olamaz... Demokrasilerde zaten böylesi- ne bir "katkf düşünülmez... lyi ki yargı varmış... Hani, demokrasiye yeniden geçiş sürecinde olsak neyse... Anlaşılan Bülent Ecevit, emekli orgeneral Ke- nan Evren'in gözetimindekı Başbakan Turgut Özal'ın bir taraftan kanun hükmünde kararnamelerle öte taraftan bütçe dışında oluşturduğu fonlarla memle- keti yönetmesine imrenmiş! Anayasa Mahkemesi'nin yetki yasasını iptal eden karan karşısında Ecevit kadar düşünmesi gereken bir kişi daha var: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer... Çünkü, kanun hükmünde kararnamelerden bazı- larını Anayasa'ya aykırı bularak geri çeviren ve ge- ri çevirdiklerini de bir daha imzalamayan Ahmet Necdet Sezer'in Anayasa'ya uygun bularak geri çe- virmeden imzaladığı yetki yasası Anayasa Mahke- mesi'ndeki 11 üyeden 8'i tarafından Anayasa'ya uy- gun bulunmadı... Tümce biraz uzun oldu ama kısaca: Yargı tek kişinin elinde değildir. Demokrasilerde nasıl ki yasama ve yürütme tek kişinin elinde olamazsa yargının da tek kişinin elin- de olmaması kadar doğal bir şey yok... Yasamaya katkıda bulunmayı düşünen başba- kanla yargıya yardımcı olmak isteyen cumhurbaş- kanı arasında "kriz"ler neden çıkıyor nersiniz? SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuuı yahoo.com Artık dolunayda değıl kamu kuruluşuna gınnce KURT ADAM olunuyor! Adresini şaşıran mektup ve Sayıştay Balıkesir'in Gönen Belediyesi'nde- ki zabrta komiserini memur, memuru da komiser yapmanın yollarını soran belediye yazı işleri müdürünün yanlış adrese gittiği için kamuoyuna yansı- yan mektubunun muhatabı olan Sa- yıştay Başdenetçisi Ruhi Hökelekti di- yor ki: "Hayatım boyunca ne Gönen'e git-! tim ve belediyesi ya da burada çalı-' şan hemangi birisiyle tanışıklığım ol- du. Mali mezuata ilişkin güncel bilgi ve makaleleri yayınlamakla birlikte yine mali konularda bilgi eksikliği bulunan okurlann sorulanna cevap vererek yardımcı olmaya çalışan Mali Hukuk dergisinin çeşitli sayılannda makale- lerim yayınlandı. Dergiye gönderilen okuyucu soru- lanndan cevaplanması ricasıyla der- gi yöneticilerince tarafıma iletılen ba- zı soruları da objektif hukuk kuralları içerisinde cevaplandırarak yardımcı olmaya çalıştım. Dergiye gönderilen sorulara verilen bütün cevaplar, soruyu soranın kim- liği, sorunun özeti ve cevaplayanın kimliği belirtilmek suretiyle derginin 'okuyucu sorulanna yanıtlar' köşe- sindeyayınlanmaktadır. Böylece, ben- zer sorunlarla karşılaşanların bilgisi- ne de sunulmaktadır. Ne Sayıştay, ne de herhangi bir Sa- yıştay denetçisi bu tür mesnetsiz suç- lamaların muhatabı olmadığı gibi, hiç kimsenin ya da hiçbir yerin özel da- nışma adresi de değildir." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKtNCİ Bir Zamanlar 'Kız Kulesi'ydi... KJZ Kulesı"nde törenle hızme- te gıren "Ilamoğlu Turistik Te- sisleri", açılış nedemyle bugün "halka" bedava... Yanndan iti- baren ıse sadece "müşteriler" yararlanabılecek... Basına açıklanan "tarifeye" göre, Salacak'tan 750 bin, Kaba- taş'tan ıse 1.5 milyon lira veren, motorlarla Kız Kulesf ne ulaşa- bılecek. "Ayak bastı parası" ülarak bir bardak çaya 2 milyon lıra "zorunlu ödeme" yapıldık- tan sonra "acıkanlar" için en ucuz mönü ıse, porsiyonu 3.5 milyon lıra olan "fast-food".. Böylece kışı başına en az 6-7 milyon lıraya "tstanbul'un sim- gesi" de zıyaret edilmiş olacak... Bu '"turistik" tarıfeyle eğer bir de "akşam yemeği" düşler- seniz, "önceden rezervasyon" koşuluyla ödemenız gereken üc- ret de kışı başına en az "25 mil- yon" lira .. Demek ki, söz gelimi vaktiy- le Salacak'tan Kız Kulesi'ni "bir- likte" seyredıp karşılıklı duygu- lannızı açıkladığınız sevgiliniz- le, şımdi o eskı günlen bu kez Kız Kulesf nde bir akşam yemeğıy- le "anmak" ıstıyorsanız, (orada- kı "hedijelik eşya" reyonlanna da yaklaşmamak koşuluyla) ce- bınizde en az "70-80 milyon" li- bu ışin "felsefesini" halka şöy- le özetlememış mıydi?.. "-Turistleri sağınız..." Şımdi Hamoğlu da, başta şu medyadakı "şakşakçılar" ol- mak üzere, u oh, ne iyi ettiniz, bu- rada söğüşlenmek bile bfiyük JtfJ(tff- v jdiyeıek Kız Kulesi'ne her ayak basanı bır güzel sagma- lı... • • • Kimileri de dıyorki: "Parasız halk yine uzaktan seyredebi- lir; yoksul şair şiirini yazabilir; çuhuz ressam resmini yapabi- lir... ne engel var?.." Aslında "çok engel" var... Birincisı; şu "restorasyon" (!) denilen ve "kaçak" yapılan müdahaleler sonunda o eski "ba- kir" güzellığın yerini alan ve kendisinı zorla çekicı gösterme- ye çalışan, "kokana kanlann" boyalı yüzlerıne benzer "yeni" ve şımank görûntüsü... Hangı şa- ir amk bu "kabahktan" ve "ken- dini beğenmişlikten" ılham ala- bılir; hangi ressamın ıçınden ha- yal kurmak gelebılir?.. Ikincısi ise o "erişilmez" olan ve tûm "gizemini" de herkese "eşit mesafede" olmasından alan "bü\üsünü" >ıtırmış olması... Çünkü eskıden Kız Kulesi, "en zenginimiz" ıçın neyse ve ne an- O, öylece oradayken, dalıp gitmek de gûzeldi... ra bulunması gerekiyor... Şimdıden afiyet olsun; "hal- kımıza" da hayırü olsun... (gelecek kuşaklar için not dü- şelim: 8/"Ekım'2OOO itıbanyla 1 dolar "670 bin"lira. Asgari üc- ret ıse ayda net "85 milyon"li- ra...) • • • En lüks otellen bile geride bı- rakan bu tarife ıçın denilebilir kı. "Adamlar bu restorasyona (!) 2 trilyon harcadıklarını söy- lüyorlar, tabii ki para kazana- caklar..." Doğrudur... Hatta, bana kalır- sa bu fıyatlar bile az... Dünyada eşı benzen olmayan bu "tek" ve "çok özel" tanhsel mekânda ye- me, ıçme, bılmem ne etmenin "emsalsiz ayncalığı" hiç paray- la pulla ölçülebıhr mı?.. Bu ayncalığı yaşamak ısteyen- lenn önüne sıradan bır şeyler ko- yup, karşılığında ıse "Buradan başka Kız Kulesi yok, bastır kişi başına 500 dolar..." fılan demek lazım... Türkıye'de tarih- sel ve doğal zengınlıklenn tu- rizm yatırımlanna "tahsisini" başlatan rahmetlı Özal, sağlığın- daki bir Antalya konuşmasında lama gelıyorsa, "en fakirimiz" için de oydu ve aynı anlama ge- lıyordu. "O bir efsanedir ve de- nizin ortasında öylece ve sessiz- ce durmasıyla da tüm iyi, gü- zei; dokunulmamış ve temiz duygularımızın ortak tanığı- dır..." Işte şımdi bu denn ve tarihsel anlaının yerini de toplumsal bir "burukluk" alıyor... Kız Kule- si artık halkın değıl, ona zorla yüklenen "görgüsüz" kımlığine de çok yakışacak "özel müşte- rilerin" kulesi oluyor... Peki şu koskoca "T\ırizm" ya da "Kültür" bakanlıklan, hatta örneğinşu "Zeugmacı" banka- lar, ışadamları. gazete patronla- n.. Eskı Kız Kulesi'ni sadece sağ- lamlaştırıp, o zanf, ama bakım- sız yüzünü de kırden pastan te- mizleyerek, yine herkesın gönlün- de "Kız Kulesi" olarak yaşama- sını sağlayamazlar mıydı?.. Bunun ıçın de, paradan önce "sevgi" gerekiyor. "Yeni" Kız Kulesf ndekı turistik tesıs de ül- keye egemen olan "sevgisizBgin" hukukdışı sımgesı olarak hızmete giriyor. KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfn turk.net ÇİZGÎLİK KÂMtL MASARACI KEDİ LEVO APTÜÜKA R3 AVftUPA B/ML/S-/ \ BÜYÜK BJK PALAVRA) TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA* 8 Ekim FMNSlZLIfiEMLE/?/M£f. 19S4'T£ BU6ÜH, VtBTNAM Kl/ffTVLUÇ OZOUSl)'- MUN DIBM BİEN FU JAFERl VE UANOÎ'Yİ IŞGAU. MİAJ AQDfNOAN,6ÜN£YPO&U ASYA'OA FBANSIZ SÖMU#G£CİÜ6lUİN SOMJ G£U4rŞT7. 13. VÛZflL SOHLAfHUOAhl BŞHİ, 8ÖL&EOB VARLtĞM SÖS. TEREN FMN£A,ÖZ£UJKLE t/İETMAM ÜZE&İN- pe BSEUENÜK IOJRMUÇTU. VrETmMULAR,Lİ- O€RL£Kl HO Ş/MİNH VE USTA SAVAÇ 7AKTİK- ÇİSİ SİAP'IN YÖNETİMİND£,ÜLKEL£RİN( FKAN- SI2 BİRLIĞI 'NOBN tOJKTARMAK İÇİN UZUN YtLLAK AfÜCAP£L£ ETTt. SONUN0A KARAR KARÇI TAVIf? -mKINUlÇn. PAHA SONRA VİET- NAM'A PE&T OLACAK OLAN ABD !. OF ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/282 Esas Davacı Yunus Tellioğlu tarafindan davalüar Of Mal Müdürlüğü, Söğütlü Köyü Muhtarlığı aleyhine açılan tescil davasında; Of ilçesi, Söğütlü köyü, Elmalık mevkiinde, doğusu Irmak, Batısı Baltacı Deresi, Kuzeyi Ahmet Kapıcıoğlu, Güneyi Salih Tellioğlu ile çevrili 1247.42 m2 miktanndaki taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak adına tescılini talep etmekle hak sahibi olabi- leceklerin son ilan tarihinden itibaren 3 ay içinde Mahkememize başvurması aksi takdirde haklanndan vazgeçmiş sayılacakla- n ilan olunur. 21.09.2000 Basın: 55007 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU "* AıncamaKJmOWuğumuSöylemeyin^ 0 Beni Hâlâ Bankaa Samyor!..' '!' "Olay" televizyonlarayansıdığında, nedense tl\/C düşündüğüm, o uzun boylu, iri yapıiı genç ada-' mın bir bankacıdan çok Amerikalı bir beyzbek' oyuncusunu andırdığı idi... Ama onun bir beyzbok oyuncusunu andırmasının hiçbir özelliği yoktu as- ' lında. Çünkü Türkıye'de bankacıların çoğu djş,, görünüşleri, davranışlan, kafa yapılan, herşeydşn,; önce de hayata bakışlara açısından bir bankacj^, dan çok bir kayıkçıyı, bir döner ustasını, bir işpqr,-?| tacıyı, bir piyangocuyu andınyorlardı. Örtada, bir, bankacının "nasıl olması gerektiği"ne dair resmf1 bir "fanyhame'olmadığından herkes biryolunu bû-ı > lup banka sahibi olabiliyordu. Liberal ekonomimP' zin bu özelliği, memleketimizin sermaye piyasa*1 '. sına tezgâhtar, inşaat yapsatçısı gibi çeşitli meaîı-11 leklerden birçok "oan/cac/"kazandırmıştı... Bu bar» kımdan, bir beyzbolcu da rahatlıkla bankacı olaj^ bilirdi. Bunun yadırganacak bir yanı yoktu. Yapılabilecek onca iş varken, bu insanlann aâT) mesleklerini bir yana bırakıp, niçin ille de bankâ^ cı olmak istedikleri sorusunun yanıtını, BeyoO2 " lu'nda içkisiz bir meyhanede, meyhaneci ile bir dp5 f : viz bürosu sahibinin aralannda geçen konuşmaf-^; dan almıştım. Ortayaşlı, çopuryüzlü meyhane^;" çevrede iyi iş yapan lokantalardan birinde 18'yıl:ı garsonluk yaptıktan sonra açmıştı kendi meyHk-^ nesini. Ama üç aydır "içki nıhsatı" alamıyordjti^ Bunalıma girmişti. Böyle giderse batacaktı. Dü-^ şünmüş taşınmış, çareyi, daha önce çalıştığı kV'' kantanın devamlı müşterilerinden olan bir döviz."-,, ciye başvurmakta bulmuştu. Beyaz çay fincanla^ rında rakı içıyorlar, konuşuyorlardı. Bır ara mey-. haneci, karşısında oturan kaşları bitişik, gür siyjfft saçlı, bıyıklı dövizcinin elini tutup, "Gel, Mahniûf* abi... Bir banka açalım seninle... "deyince, konüş*^ malarına ilgim daha da artmıştı. "Sende para,^ bende de bilek var abi..." diyordu! Haklı gerekçe-,' ler ileri sürüyordu. Bir bankalan olursa, hem iyi pamı ra hem de itibar kazanacaklardı. Trafiğe kapalı f tiklal Caddesi'ne yalnızca beledıyenin ve b lann araçlannı sokuyordu polis! Bu bile ba şına bir gerekçeydi meyhanecinin bankacı olmakr \ istemesi için... Dinledikçe içimden hak vermeye başlamıştıtft^ adama... Banka sahibi olmanın insanın hayatmi^ kolaylaştıran birçok yönü vardı gerçekten... At\^" ladığım kadanyla başka biryolu da yoktu adarm/\ cağızın... En azından otopark sorununu çözebiMs mek için, belki bir bankaya şube müdürü olabiür A , J dı... Ama bunun için mutlaka yükseköğrenim ge*.J rekıyordu. O ise orta ikiden ayrılmıştı. Banka sa«-ı hibi olmaktan başka bir yolu yoktu yani... o Beyzbolcu görünüşlü bankacının da, hiç kuş-r -. kusuz kendine göre haklı gerekçeleri olmuştu banr^ kacı olmadan önce... Onun, "sosya/sfafü"açısın-'" dan, bankacı olmayı düşünen meyhaneciden göz-^, le görülür farklılıkları olmasına rağmen, anlaşıla- bilir "insani" gerekçelerinde ortak yanları buluna- 1 ^ bilirdi. Belki o da çopuryüzlü meyhaneci gibi ça- 1 -' resiz kalmış, bankacılıktan başka bir çıkış yolu' • bulamamıştı istediği hayatı kurabilmek için... Sonra ne olmuştu da paldır küldür yuvarlanıver- r mışti birden? Ekranlanndakı görüntüsünden bu an- ^ laşılmıyordu. Söylenenlere göre bankasının içir^"- boşaltmıştı. Eğer bu doğruysa, bunun, "daha fazr \ la zengin olmak" gibi bir açıklamanın ötesinde ^ başka bir nedeni, başka bir gerekçesi olmalıydı.,J Hem insanın kendi bankasını soyması Türkiye'cta.-., az rastlanan bir olay değildi! Ondan önce başka- { lan da soymuşlardı kendi bankalarını. Insanlarön- / ce çaresizlikten, başka yapacak iş bulamadıkla- ^ rından bankacı oluyorlar, sonra kendi bankalar/- nı soyuyorlardı. Bunun bir "suç" olup olmadığı n'e_ x ı zamandır birtartışma konusuydu. Çünkü bu beyz- / bolcu görünüşlü bankacıdan önce kendi bank» 1 '? sını soyan hiçbir bankacı cezaevine konulmamış 1 -^ tı. Onlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar,-' arabalan, yatlan, köşkleri, konaklanyla "müret*! feh" bir hayat sürüyorlardı. Soydukları paralan-i devlet, halktan topladığı vergilerle karşılıyordu. Garip, ama gerçekti... Çopur yüzlü çaresiz mey*^ haneciyi de bankacılık düşüncesine iten bu garip gerçekti aslında... •'•3 Kimsesizliği, yalnızlığı mıydı o beyzbolcu görünüş- > lü bankacıyı bu duruma düşüren? Nerede yanlışj yapmıştı? Her şey yolunda giderken ne olmuştu?, j Herkes, amcası bile onu bankacı sanırken naştl.T düşmüştü tongaya? Amcasızlığın bedelini jjji,, ödüyordu yoksa? Henüz bilinemiyordu bütün burv ^ lar... Bu yazıya nasıl bir başlık koyayım derken ak- lıma geldi... "Amcama kim olduğumu söylemeyİB.^^ O beni hâlâ bankacı samyor!.." Faks: 0212 - 723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(atuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN sıl»l 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Ayçiçeğı. 2/ Çıkar yol, ça- re... Yavaş,, ağır. 2 3/"Şimdiuzun karlıklarda bir Lapon kızağı / Önünde — ge- 5 yiğı" (Behçet Necatigil)... Bir şeyi toptan ve götürü alma. 4/ Mezopotam- ya'dakurulmuş en büyük site- lerden biri... Halk ede- biyatına özgü, dört di- zeden oluşan şiir türii. 5/ Çobanlann çaldığı 3 ıslık. 67 Acıbadem ağa- 4 cı... Bir nota. II Lale 5 Devri'nin ünlü şairi... g Kale duvan. 8/ "Insan bu- raisali / Senı eken bıçer bir gün" (Karacaoğlan)... "Vur- gun, kazanç" anlamında argo sözcük. 9/ Halk dilm-) de havuca verilen ad YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hindularda dinsel önder ya da öğretmen.. bir çalgı 11 Emirler, beyler... Baş çoban. 3/ Eski 1 ekmek... Büyük bır orman ağacı. 4/ Rütbesiz asker... Sa-' lamuraya yatmbnış yiyecelder içuı kullanılan bir so»-' ! cük. 5/ Metrenın üçte bin kadar olan eskı bır uzunluJf ölçüsü. 6/ Sert. siyah ve ağır bır tahta... Bir cetvel tütü.-' 7/ Afganıstan'ın başkentı... Yasalara aykın davraruy 8/ Soyundan gelınen kımse... Osmanlılarda kapıkulu as-. kerlerıne ve kımı görevlılere üç ayda bir verilen ücret., 9/ Afhka'da bir ırmak... Kuytu ve sıcak yer. i ' i l
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear