29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
'SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2000 CUMA HABERLER Güreşçi püşvet idffasını reddetti • tstanbul Haber Servisi - "Cürüm işlemek amacıyla teşekkül f oluşturmak" suçundan vakalandıktan sonra Istanbul DGM'ce serbest bırakılan Çetın Aydın'dan rüşvet aldığı iddia edilen Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Adil Güreşçi, DGM ya da diğer savcılıklara etkide / bulunmasının mümkün - olmadığını söyledi. Malatya YİMPAŞ'a mühüp • MALATYA '(Cumhuriyet)- Islamcı sermayenın önde gelen kuruluşlanndan , YİMPAŞ'ın Malatya'daki ' mağazası Fazılet Partili belediye taranndan mühürlendi. Işletme ruhsatı bulunmadığı öğremlen YÎMPAŞ'ın bu konuda çok kez uyanldığı belirtildi. Bütün uyarılara karşın ruhsat alınmadığını ifade eden yetkililer, 3 Ekim'de Belediye Encümeni'nce alınan kararla 15 günlük süre içinde işletme ruhsatı alınmasının ıstendığini bildirdiler. TunceH'de yeni uygulama • TUNCELİ (Cumhuriyet) - Tunceli'de bir süre önce gıda ambargosunun kaldınlmasının ardından dün de il ve ilçe merkezlerinde oluşturulan jandarma kontrol noktalan polise devredildi. Tunceli Valisi Mustafa Erkal, belli saatler içinde kullanılabilen yollann da tamamen seyahate açıldıgını belirtti. Çatalkaya soruşturmasi • ANTALYA(AA)- Antalya'run Çatalkaya beldesinde ortaya çıkanlan "çete" ıle ilgili soruşturma genişletılerek sürdürülüyor. Cumhuriyet ı Savcıbğı, bu kez de eski - Antalya Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Okumuş - hakkında mahkemeden - gıyabi tevkıf müzekkeresi - çıkanlmasını talep ettı. - Soruşturmayı yürüten - Cumhunyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan, , mahkemeden söz konusu taleple ilgılı henüz karar çıkmadığını belırttı. • YMınııtalfin ' yeniden başkan * • tstanbul Haber Servisi " -TürkKalpVakfı _ Başkanlığı'na Çetın . Yıldınmakın yeniden seçildi. Vakıftan yapılan yazılı açıklamaya göre. '_ Yıldınmalan önceki gün . gerçekleştirilen Mütevelli Heyeti Genel Kurulu'nda ., ittifakla 6. kez başkanhğa getinldi. Türk Kalp Vakfı 7 Başkanlığı'nda 10. yılını dolduran Yıldınmakın, en [ uzun süreli başkan olma . rekorunu da kırdı. Muhaffllere gözdağı ~ •ANKARA(AA)- . PKK'de yaşanan karmaşa j sürerken örgüt . muhahflerinin ^ Almanya'da işkence i görerek dövüldüğü bildirildı. PKK'den kaçan - bir grup da örgüt ıçı '. katliam yapıldığı ve buna f herkesin seyirci kaldığmı r açıkladı. Gruptan bazılannın ormanlık bölgelere götürülerek n bazılannın da evlennde r dövüldüğü ve işkence yapıldığı ifade edildi. Ankara'danElazığ'a askeri uçakla, Elazığ'dan Tunceli'ye askeri helikopterle kuşgibigittik BurasL, Tunceti'de Jandarma Bölge Komutanlığı'nın er > etnekhanesL. Bu fotoğrafin başhktaiti karakoOaflgisiyok_ Başhğa konu karakol, Ankara'da Çankaya Merkez Karakolu» Orada fotoğraf çekilnıedL. Bu fotoğrafta ise gazetecUer, terörist yakmlannuı dağdaki teröristkrle ilgOi duygu ve düşüncelerini öğreoiyor™ Karakolda 'gebete1 var PENİZSOM lyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmış, bızimkisi de o hesap oldu; yazı konusu ara- yan gazetecirun polis ayağına geldı! Geçen hafta Genelkurmay Başkanlığı'njn düzenlediği ba- sın turuyla Tunceli taraflanna giderken amacımız bir de Tun- celi'den izlenimleryazmaktı... Ankara'dan Elazığ'a askeri uçakla, Elazığ'dan Tunceli'ye askeri helikopterle gittik... As- keri bıruğın içıne kuş misali ko- nup öngörülen programdan dakika sektirmeden kuş misa- li havalandık... Dolayısıyla Munzur çayı ile Pülümür çayınm birleştıği va- dinin yamaçlanna kurulu ken- tin merkezine bile giremedik, caddelerinde yürüyemedik, so- kak aralanna dalamadık, kah- velerinde oturamadık, ınsanla- nyla konuşamadık. Tunceli'den yazı konusu çıkaramadık. Helikopterler bizi alıp sarp dağları aşarak Bingöl'ün, Muş'un, Bitlis'in köylerine de götürdü, ama aklımız hep içi- ne giremediğimiz Tunceü'den yazamadığımız yazıda kaldı... Zaten en güzel yazılar henüz yazılmamış yazılardır! Yoksa, Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı'nın er ve erbaş yemekhanesinde, ara- nan teröristlerin anne ve baba- lanyla yazı konusu arayan ga- zetecilerin karşılaşmalannı mı yazsaydık... Sorular... Sorular... Yakalanna takılmış numa- ralı kartlarda adlan yazılı bi- rinci dereceden terörist yakın- lan kendilerine aynlmış yerde kim bilir kaç saattir sessizce otururken tanıtun kartlannı is- tedikleri yere takabilen gaze- tecilerin ve televizyonculann yemekhaneye girdikten sonra "ne zaman dağa çıkti", "haber alabürvor musun" "yaşadığını bifiyor musun", tt gel teslim ol diyormusun'' sorulan ıle baş- layan uğultuyu mu anlatsay- dik... Uzayıp giden yemekha- nenin ortasmdaki kolonlann yanına özenle yerleştirilmiş saksılardaki yapay yapraklı plastik ağaçlann sessizliğini mi... Belki deTunceli'ninmer- kezınde dolaşıp yazmaya şart- Iandığımızdan yemekhanenin içinde o kadar dolanmamıza rağmen yine de bir şey yaza- madık... İki günlük gezüıin sonunda ve sayısız kez helikoptere bi- nip inmenin yorgunluğuyla programın son durağı Anka- ra'ya geldigimizde. gecenin o saatinde Etımesgut'taki aske- ri havaalanından Esenboğa'ya geçip Istanbul uçağına binecek hal kalmamıştı... Mustafa Bal- bay hariç kapağı otele attık; genel yayın yönetmenimiz Or- han Erinç, Ümit Zileü ve ben- deniz... Balbay hariç, çünkü Ankara temsilcimız olduğu için Ankara'da oturuyordu! Otele girerken Balbay'dan öğrendiğimiz Girit lokantasın- da akşam yemegi yemeyi plan- lamıştık ama odalardan lobi- ye indiğimizde otelin restoran kısmına gitmek bile gözümüz- de büyüyordu... Saat22.00'ye geliyordu ve bir şeyler atıştır- dıktan sonra bir an önce yatıp Kim bilir kaç saat önce getip oturmuşlar, gazetecfleri bektiyorian. Yemekhaneye giren gazetecfler bir anda disiponi bozuyor! uyumak en iyisiydi... Turizm Bakanlığı'ndan dört yıldızlı otelin restoranında üçüncü masa olarak biz, hızlı bir servisle birer duble rakı ve birer dilim beyazpeynirle ye- mek siparişini vermeye hazır- lanıyorduk ki masaya resep- siyondaki görevli geldi... Ümıt Zileli polis tarafindan aranıyormuş! Önce şaka yapıyor sandık... Ciddiymiş... Ümit'in Anka- ra'ya geldiğini öğrenen bir ar- kadaşuıın hınzırlık yaptıgını düşündük... Fakat lobide bek- leyen üniformalı polislerden hiçbiri *vay Ümitçiğim'' diye öne atılmadı... Bir isim benzer- liği olabileceğini söyledik... ve ümlt yakalandı Aranan şahsın baba adı, do- ğum yeri ve tarihi Ümit'in nü- fus kaydıyla aynıydı... Aranan Ümit Zileli'ydi ve Ankara'da bir otel restoranın- da yakalanmıştı! Birkaç saat öncesine kadar generallerle sohbet eden Ümit, şimdi iki den aynldıktan sonra hakkın- da dava açıbnış, tebligat ay- nldığı televizyona yapılmış, fakat televizyon yönetimi du- ruşması olduğunu Ümit'e ilet- memiş, mahkeme sürerken hâ- tam sanıgın yakalanarak duruş- maya getirihnesine karar ver- miş, Ümit bu arada davayı öğ- renmiş ve hemen gidip ifade- sini vermiş, mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiş, dosya ka- panmış... Bir ay kadar önce de başka bir konuda yolu polise düştüğünde, bilgisayar kayıt- larında arandığını görmüş, ge- rekli evrakı vererek Gayrette- pe'deki anabilgisayardan adı- nısüdırmiş... Sonra dayurtdı- şınaçıkmış... Biraz rahatlamıştık; Ümit, anabilgisayara gırerlerse aran- madığımn görüleceğini söy- ledi ama polis, o davanın bu da- va olduğunukanıtlaması gerek- tiğini anlattı nazik bir dille... Gayrettepe'deki polislere gös- terdiği savcılık kâğıdmı çıka- np Ankara'daki polislere de göstermeliydi... - Evrak göründü! Polisler, resepsiyon banko- sunun üzerine dizdikleri kâ- ğıtlan dikkatlice inceledikten sonra "Tamam" dediler ve ka- rakola gidilmesine gerek kal- madığuu bildirdiler. Rahatla- mışûk... Pohsleryakın ilgi gös- termeye devam ediyordu, ev- rakı "gebete"ye fakslayacak- lannı, bilgisayardan Ümit'in adının siüneceğini, ama yine de her olasıhğa karşı savcılık- tan aldığı temız kâğıdını yanın- dan ayırmamasıru söylediler. Polisler gitti, biz de bir saat kadar ayn kaldığımız masaya döndük... Ümit'in Ankara'ya geldiğini karakola kimin 'ib- bar" ettiğini bulmaya çahşıyor- duk ki resepsiyondaki görev- li yanımıza gelerek gereken açıklamayı yaptı: şansın böylesi - Her gece, müşteri listesini karakola bildiriyoruz. Geçen akşam bir avukatı aldılar; as- kerliğini yaptığı halde yapma- enelkurmay Başkanlığı'nın düzenlediği basın turuyla Tunceli taraflarına giderken amacımız bir de Tunceli'den izlenim yazmaktı... Fakat helikopterle Tunceli'ye kuş misali inip kalktık... Kent merkezini bile göremedik... Tunceli'den izlenim yazmak kısmet değilmiş... lyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş, bizimkisi de o hesap oldu; Tunceli'den izlenimsiz dönüp de yazı konusu arayan gazetecinin polis Ankara'da ayağına geldi. polis memurunun karşısında ne diyeceğini bilemiyordu. Da- vet edildiği Çankaya Merkez Karakolu'na gitmek üzere ce- ketini giymişti ki aklımıza Ümit'in neden arandığını sor- mak geldi... Polislerin bu ko- nuda bilgisi yoktu, onlar şah- sı alıp götürmekle ilgiliydi. Dört yıllık dava Orhan Abi'nin soğukkanlı ve güven verici tavn polisleri etkilemiş obnah ki bize aran- ma nedenini öğrenme süresi verdi... Mustafa, henüz Anka- ra Büro'daydı ve karakola te- lefon edip durumu öğrendi... Ümit, hakkındaki bir davadan dolayı aramyordu... Ümit de hatırladı... Dört yıl kadar önce bir televizyonun sorumlu haber müdürlüğün- Ve o kâğıt, Ümit'in yanın- da değildi. Peki neredeydi? Çantasının içinde... Çanta ne- redeydi? Radyodaki odasm- da... Oda neredeydi? tstan- bul'da... Yeni bir telefon trafiğiyle odanın kapısı kınldı, çanta açıl- dı, Ümit'in artık aranmadığı- na ilişkin savcılık kâgıdı. mah- keme tutanaklan bulundu ve Is- tanbul'dan Ankara'ya fakslan- dı... Bu kez de kâğıt ters kon- duğu için faks bembeyaz çık- masınmı! Neyse ki, polisler sa- mimiyetimizden kuşku duy- mamış, kendilerini oyaladığı- mız hissine kapılmamıştı... Hep birlikte faksın nasıl çeki- leceğini anlattık Istanbul'daki gece bekçisine... llk satırlar çıkmaya başladığında, karayı gözleyen gemici gibi sevinç- le havaya ftrladık: mış diye aranıyormuş, sabah döndü! Siz şanshymışsınız... Şansımıza kadeh kaldınp yernek siparişini verdik... Ga- zeteci ohnayan vatandaş ol- saydık geceyi mutlaka kara- kolda geçirirdik diye konuşur- ken yemekler geldi... Yemek bitti, saat gece yansını vurur- ken masadan kalkmaya hazır- lanıyorduk ki iki polis yine geldi: - Lütfen karakola! Amırin emriydi ve ekip oto- su kapıda bekhyordu... Ümit önde, Orhan Abi ve bendeniz arkada, Çankaya Merkez Karakolu'nda grup amirinin odasındaydık... Polis Akademisi mezunu ol- duğu, omzundaki tek yüdızdan belli ve belki henüz askerliği- ni bile yapmarmş genç amir, Ümit'in Istanbul'dan aranma- dığmı biliyordu ama ya başka bir suçtan dolayı başka bir yer- den aramyorsaydı... Kim bu gebete? Durum "gebete M ye sorul- muştu... 5 dakika içinde Genel Bilgi Toplama'dan yanıt bek- leniyordu... Yanıt, potansiyel zanlı oteldeyken de beklene- büirdi. ama anlaşılan Ümit Zi- leli'yi karakolda görmek iste- mişlerdi... Ya da gözümüzün altında olsun demişlerdi... Ya- ni, gözaltuıda! Karakol muhabbetl Çay ikramı... Sigara içebilir miyiz.... Bir ifade için îngiliz- ce tercüman aranması... Telsiz- den ölümlü kaza anonsu... Pil- li radyodan türküler... Bir çay daha alır mıydınız... Fenerbah- çe-Beşiktaş çeki^mesi... Trab- zon'da So^genfaktörü... Benbu beyefendiyi televizyonda gör- müştüm... Cumhurbaşkanı ol- san, "gdbete"ye girmişsen kur- tuluş yok demektir... 82-76 dinlemede... Bütün büyük otel- lerden her gece liste geliyor... Kim aranıyorsa hepsini kara- kola alıyoruz... Beş yıldızlı otellerden aldığınız herkesin tanıdığı baba bir isim var mı... Var... Kim... Yani öyle meş- hurlardan yok... Sahne, Ciba- li Karakolu'ndan bir perdeyi ammsatıyordu... Beklenen faks Beklenen faks 45 dakika sonra geldi... Ümit başka bir suçtan, başka bir yerden aran- mıyordu ve artık serbestti... Saat 01.00 sulannda karakol- dan ilk çıkan Ümit oldu; Or- han Abi taksi çevirdi; ben ise kapıdaki ekip otosunu görün- ce dönüp amirin odasına gir- dim: - Bizi aldığınız gibi otele bı- rakmalısınız... - Şu anda bir ekip otomuz var, onun da debriyajı bozuk, kapıda yatıyor... Beklerseniz, beş dakika sonra öteki ekip gelir... Neme lazım beş daki- ka içinde bır de benim "gebe- te"me bakmaya kalkarlarsa! Siz siz olun otelde, motelde kalırken "gebete''nize mukay- yet olun... BIRBAKIMA SERVER TANtLLİ 'BenDemokpatDeğftn' 18 Ekim günlü Hürnyet'te, Özdemir Ince, "Bu Ne Biçim Memleket" adlı yazısında, hünerli kale- miyle, Türkiye'nin -kısa süreli- bir filmini sunuyor- du okurlanna. Hizbullah'ı ile, güreş minderierine ka- dar bulaşan gericıliğı, hayali ihracatçı ve vurgun- cusu, içi boşaltılan bankalan, zengini-yoksulu ile ülkeden bir kesit. Kendi deyimiyle, "Ülke birkaçyıl- dır kıyamet ötesini yaşıyor. Başka ülkelerin birkaç yılda yaşayabileceği (o da yaşarsa) skandallan, bizler bu ülkede bir iki haftalık süreler içinde ya- şıyoruz". Yazısını da şöyle bağlıyordu: "Bu yaşa gel- dim delirmedim, bundan sonra delireceğimi san- mam". Delirmemeli de Özdemir Ince. Çünkü, ülkeyi bu "kıyamet öfes/"nden çekip çı- kanp insanca bir toplum haline getirmede o ka- lem lâzım bize. Aydınlara büyük görevler düşüyor; onun da yapacaklan var... • özdemir Ince'nin çarpıcı yazısını bitirip de onun gibi "Bu ne biçim memleket" diye düşünürken, dik- katimize, aynı günün Mılliyet'inde, Yalçın Doğan'ın "Taşkent'te Gece Yansı Baskını" adlı yazısı ılişti. Dinleyınız lütfen: Taşkent'te, Fethullah Hoca'ya ait bır okulda, gece mütalâası; yatmadan önceki ders çalışma saatlen... Salonun kapısı birden açı- lır, içeriye birkaç Özbek müfettiş girer; defter, ki- taip denetimine başlar. öğrencilerin sıralannda, önlerinde Kuran vardır. Kuran'lar açılır. Ne mi çı- kar içlerinden? Risale-i A/uriar! Kapak Kuran, içi Risale-iNur\ özbekistan'da, adamlann öyle köyün- de falan da değil, düpedüz başkentınde Nurculuk dersleri venlmekte, Nurculuk propagandası yapıl- maktadır! Araya başka nedenler de gırer ve ıkı ül- ke arasında ilişkılere halel gelır. Şımdı de yavaşya- vaş onanlmaya çalışılmakta... Düşünebiliyor musunuz olanbiteni? Bu Fethullah Hoca, bizde kimi çevrelerin, bu arada Amerika'nın gözunde, "llımlı Islam "ın sim- gesi! Okullan da, örnek kurumlar diye gösterilir. Olayı aktanrken ad vererek alıntı yapmamızın nedeni de, "paranoya" suçlamasına maruz kalma- mak içindir. Ama okurlar, daha aynntıh bilgi edin- mek isteyeceklerdır bu kımlık hakkında. O da ha- zır Daha birkaç gün önce bitirdığimiz, M. Emin De- ğer'in, Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresiya da Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Derin Misyonu adlı, Cumhuriyet Kitap Kulübü Yayınlan'ndan çı- kan çalışması. Okuyunuz bu kıtabı, sonra tartışalım olmaz mı? • Hayır, Cumhuriyet bu bataklığa gelip saplanma- sı için kurulmadı; demokrasi yoluna da, daha ileri ve mutlu bir toplum yaratmanın tartışmasını yap- mak adına çıkıldı, yoksa gericiliğin soluk borulan- mızı tıkaması için değil. Bundan Cumhuriyet zarar görecegi gibi, en büyük yarayı da demokrasi alır. Hırsızın, soyguncunun, gericınin, bu arada düpe- düz Cumhuriyet düşmanının cirit atmasına, ama yalnız onlara kapı açar hale gelmişse, o demokra- sinin geleceginden korkulur. Demokratın bile sıtkı sıynlır. Yann, bir bombalı saldında yaşamını yitiren Ah- met Taner Kışlah'nın aramızdan kopanlışının bi- rinci yılıdır. Imge Kitabevi'nin yayımladığı, onun son birkaç yıllık yazılarını bir araya getiren kitabı, önümde: Ordu ve siyaset, Atatürk ve Kemalizm, demokrasi, laiklik ve türban, Güneydoğu sorunu, sol, kültür ve yazın üstüne, düşündürücü yazılar hepsi de. llginç de bir adı var: "Ben Demokrat Değilim"\ 27 Aralık 1998 günlü Cumhuriyette çıkmış bir ya- zısının adını koymuşlar kitaba. Sonuna doğru şöy- te diyor Kışlalı o yazısında: "Eğer demokrasinin olanaklannı demokrasiyi yıkmak için kullananlar demokrat ise... Eğer dinin siyasetini ve ticaretinı yapanlar demokrat ise... Ben demokrat değilim! Eğeryalancılan, hırsızlan, Türkiye'nin düşman- lannca beslenenleri, çeteleri koruyan düzenın adı demokrasi ise... Eğer demokrasi buysa... Ben demokrat değilim! Eğer demokrasi adına Cumhuriyet'in temelleri- ne kazmayı vuranlar demokrat ise... Ben demokrat değilim! Ve onlann 'demokrat' yaftasını taşıdıklan bir yer- de, ben demokrat olmak istemiyorum... Çünkü onlaria aynı sıfatı taşımaktan utanıyo- rum!" Ahmet Taner Kışlalı, bilinçli ve namuslu bir de- mokrat olarak yaşadı ve öldü. Arkaya bıraktıklan arasında, demokratlığındaki içtenliğini gösteren böyle bir kimlik belgesi de var. Anısı önünde derin saygılaria eğiliyorum... TCC Baskanı Nail Cüreli 'Basının güvenilirliği zedelenir hale geldi' tstanbul Haber Servi- si - Türkiye Gazetecıler Cemiyeti (TGC) Başka- nı Nail Gûreli, bazı ga- zetecilere yönelik ıddı- alann basının saygınlığı- nı ve güvenilirliğini zede- leyecek hale geldiğini be- hrtti. Asılsız ve sorum- suzca ıddialara uğrayan- lann yargıya başvurma- lannı isteyen Gürelı, ba- sının, dışındaki art nıyet- li odaklara karşı daha du- yarlı olması gerektiğinı vurguladı. Nail Güreli, yaptığı ya- zılı açıklamada, her ne biçimde olursa olsun ga- zetecinin çıkar sağlama- sının meslek ilkelenyle bağdaşmayacagını bırkez daha vurgulamak gereğı duyduğunu belirtti. TGC'nın bu gıbı olayla- ra karşı tüzüğü gereğin- ce ve yasalarçerçevesin- de her zaman mücadele- sini sürdürdüğünü ifade eden Gürelı şöyle devam ettı: "Birvandanmeslek- taşlannuzı sorumsuzca yayuılardan kaçınmaya çağuırken bir yandan da bu iddialara muhatap olanlann. eğer iddialar asüsızsa bir an önce bu ya\Tnlan \ apanlara kar- şı yargrva başvurmalan- nı öneririz." Bu durumda TGC'nin de meslek ılkelerini ve kurallannı daha etkin bi- çımde uygulayabileceği- ni vurgulayan Nail Güre- li şunlan söyledi: "Gaze- tecilerve med>a kunıluş- lan hiçbir şeİdlde \-a>ın- la ilgili özel çıkarsağlava- maz. Birtaraftanyolsuz- luklara kanşnuş ekono- nük gfiçodaklan, biryan- dan da siyasal amaçh art niyemlerin basını }iprat- mak ve yolsuzluklann üzerine ^tmesinde gaze- tecileriyıldırmak düşün- eesi ile bazı iddialan or- taya atabfleceği de gözar- dı edihnemeK. Bu tür id- dialan yayımlayanlar, bunlar üzerinde tartış- maya girenler dikkatli davranmahdır"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear