23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 OCAK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HiJVIJiıVfi?JJ. / ekonomi(Şcumhuriyet.com.tr 11 Dünya Bankası'yla kredi • ANKARA (ANKA) - Dünya Bankası'nın Türkiye'ye kullandırmayı planladığı 3 milyar dolarhk kredinin koşullan ocak ayı içinde yapılacak görûşmelerle netleştirilecek. TopJam tutan 3 milyar olan "ekonomik reform" ve "mali sektöre uyum" kredilerine ilişkin, ocak ayı içinde banka ve hükûmet yetkilileri arasında bir dizi görüşme yapılacak. Bu görüşmelerden çıkacak sonuca göre krediler onay ' için Dünya Bankası yönetim kuruluna gönderilecek. Ekonomik reform kredisi Tûrkiye'nin tanm, emeJdiJik, özelleştirme, enerji ve haberleşme sektörlerindeki yapısal reformlan için kullanılacak. Ev sahiplerine vepgi uyarısı • ANKARA(AA)-Ev sahiplerinden 1999 yılı içinde toplam 420 milyon liranın üzerinde kira geliri elde edenler, bu ay içinde gelir vergisi beyannamesi verip, vergisinin ilk taksidini ödeyecek. Gelirler Genel Müdürlüğü, kira geliri nedeniyle vergi mükellefiyeti bulunan vatandaşlara, 31 Ocak akşamına kadar beyannamelerini verip vergilerini ödemeleri uyansında bulundu. Aynca, vatandaşa yardımcı olmak amacıyla Kira Gelirleri Beyanname Düzenleme Rehberi bastırarak, defterdarlıklara ve vergi müdürlüklerine gönderdi. Parada yeni • ANKARA (ANKA) - Merkez Bankası IMF'yle imzalanan stand-by anlaşması uyannca belirledigi kur ve para politikalannı yanndan itibaren uygulamaya >-•: - koyuyor. Merkez Bankasf ev bünyesindeki piyasalann işleyişınde bu politikalara paralel olarak yapılan yeni düzenlemeler de bugünden itibaren uygulanıyor. Döviz kuru belirleme yöntemi de bugünden itibaren değiştiriliyor. Yeni dönemde piyasanın kapanış saati olan 16.00'da geçerli Merkez Bankası dolar ve Euro döviz alış kurlan resmi alış kurlan olarak kabul edilecek. Piyasa değeri en yüksek şirket • tSTANBUL(AA)-tş Bankası, 1999 yılını 7.3 katrilyon üra piyasa değeri ile kapayarak, lstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın (İMKB) bu alanda " 1" numarası oldu. Ulusal Pazar'da işlem gören 258 şirket, 28 Arahk 1999 tarihi itibanyla toplam 60 katrilyon 69 trilyon 926.3 milyar lira piyasa değerine ulaştı. Otomotivde ihracat artışı • ANKARA (AA) - Ihracatın gözde sektörlerinden biri haline gelen otomotivde fırmalar, 1999 yılının Ocak-Kasım döneminde ihracatlannı yüzde 123.5 arttırdılar. Otomotiv Sanayii Demeği'nin verilerine göre, Türkiye'de toplam taşıt ihracatı yılın 11 ayında 79 bin 153 adede ulaştı. Toplam taşıt ihracatı geçen yılın aynı döneminde 35 bin 422 adet idi. Söz konusu dönemde ticari araç ihracatı, geçen yılın 11 ayında 6 bin 512 adet iken, bu yıl aynı dönemde yüzde 17.3 artışla 7 bin 640 adede yükseldi. ORÜS'ün • ANKARA (AA) - Orman Ürünleri Sanayii AŞ'ye (ORÜS) ait 38 adet arsa ve lojmanın satışı gerçekleştirilirken, satılmayan, teklif alınamayan veya satışı uygun görülmeyen lojman ve arsalarla ilgili ihale iptal edildi. ORÜS'ün işletme ve varlıklannın satışma ilişkin Başbakanlık Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nın (ÖİB) tebliği, dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Türkiye Tanmcılar Vakfı, tanm sektöründe planlanan oyunlara ışık tuttu 4 Refbrm çiftçinin zaranna' • Türkiye Tanmcılar Vakfı tarafından hazırlanan raporda IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye'yi dışa bağımlı hale getirmeye çalıştığı ortaya kondu. Raporda, reform adı altında tarımsal üretimi bitiren politikalar uygulandığı vurgulandı. BANU SALMAN ANKARA - Türkiye Tanmcılar Vakfı, tanm üzerinde Dünya Banka- sı, GATT, ABD ve IMF'nin yıllardır sürdür- düğü politikalarla Türki- ye tanmının dışa bağım- h hale getirilmeye çalışıl- dığını ortaya koydu. Va- kıf Baskanı AbduHah Ay- su, IMF'nin isteklerinin yerine getirilerek, "re- form" adı altında çiftçi- nin zaranna uygulama- lann yürürlüğe sokula- cağına dikkat çekti. Japonya'da üretici ba- şına 15 bin dolar, Avru- pa Birliği'nde 8 bin do- lar desteklemeye karşın Türkiye'de bu rakamın yalnızca 36 dolar olduğu- na dikkat çekildi. Türkiye Tanmcılar Vakfi Genel Başkanı Ab- dullah Aysu'nun hazırla- dıgı raporda, ABD'nin Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçeve- sinde, azgelişmiş ülke olarak Tûrkiye'nin eko- nomisinin tanma dayalı olmasının istendiğini vur- guladı. Üretim girdileri üretmek yerine gelişmiş ülkelerden satın almak durumunda bırakılan Tür- kiye'ye, örnegin traktör alımı dayatılırken, Ital- ya'ya traktör fabrikası- nın kurulmasının saglan- dığı ammsatılan raporda, "Türkiye'ye reva görü- len, dışa bağımh tanm ül- kesi olma rolüydü" de- nildi. Üretim girdilerin- de dışa bağımlılıktan kur- : İ * i j l k l hn târirh reformusayıla- bileceği vurgulanarak, IMF'nin isteklerinin "ta- nm reformuvmuş" gibi gösterilmesinin gerçek- çi olmadıgı kaydedildi. "Tanm sekröründe uy- gulanan politikalarda 1960'h yıllarda başlayan IMF baskısı, 1980'den sonra etkisini arttırmaya başladı" denilen rapor- da, "IMFdirektifleriyie" tanmda yapılmak iste- nenler şöyle sıralandı: " Destekleme kapsanu- nı daraltmak. Girdi süb- vansiyonunu düşürmek. Liberal politikalaıia dış tkareti özendirmek. Dev- lete ait destekleme alımı yapan kunımlan azalt- mâk.Taban fıyat uygıüa- malannı kaldırmak. Ta- nnısal KlT'lerin özelleş- tirilmesL Tanm sanş ko- operatiilerineyapılandes- teğin azaltılması. Tanm- sal kredi faizJerini yük- seltmek. Sulama gibi ka- mu yatınmlanndan ya- rarlananlardan maliyeti tahsil etmek." IMF'nin GATT anlaş- masının koşullanna uyul- masındaki ısrarlı tutumu yanında, Türkiye'de ta- nm desteklerine aynlan kaynağın fazla olduğu ve bütçeye yük getirdiği sav- lannın gerçekçi olmadı- ğı kaydedilen raporda. "EVfFnin bu tutumu doğ- nıltusunda hazırianacak tanm politikaları ülke- nıizin tanmsal üriin ihti- yacı bakunından dışa ba- ğımlı hale getirilmesin- den başka bir şey değOdir. Kabul edilemez" denil- di. Raporda şu verilere yer verildi: "AB ve GATT anlaş- malan çerçevesi dışına çı- kılamıyorsa, üretici başı- na Norveç'in 32 bin dolar, Japonya'nın 15 bin do- lar, AB ülkelerinin 8 bin dolar yaptıklan destek- ler Türkiye'de de veril- meli. Türkiye'de üretici başuıa verilen destek 230 dolar. AB birçok tanm ürününde pazar fiyatla- nnın yaklaşık 3'te l'i fi- yatlaria ihracat yapıyor. Bu ülkelerde halen 22 grup üriin desteklenmek- tedir. Bizde sadece 3 üriin ..destekleme kapsanundat Gerek iç gerekse dış tica- ret açısından destekleme çok önemli." Raporda, SEK, EBK ve Yem Sanayii özelleş- tirmelerinin zaran orta- dayken, "TMO, Şeker Fabrikalan, EBK, SEK, Çay-Kur, Türkiye Vapa- ğı ve Tiftik Kurumu gibi iktisadi devlet teşekkül- leri ile Tariş, Antbirlik, Çukobirlik. Fiskobirlik, Trakyabirlik. Karadeniz- birlik, Kozabirtik,Güney- doğubirlik gibi tanm sa- öş kooperatiflerinin" ön- ce işlevsizleştirilip sonra satılmaya çalışıldığına dikkat çekildi. Buğdayda fiyat tarbşması süriiyor. TMO'nun kendine has ahm ve satış politikalan sanayici tarafindan eleştiriHyor. Tüccardan TMO'yasııçlama İZMİR - Toprak Mahsulleri Ofi- si'nin (TMO) yerli girişimciye 120 dolara verdigi buğdayı, yabancı gi- rişimcilere 90 dolardan satmasına, TMO'nun a kendine has alım ve sa- üş politikalan" gerekçe gösterildi. TMO Genel Müdürü Doç. Dr. Mev- lütKarakaya, TMO'nun yabancı gi- rişimciye ucuz buğday satmasının söz konusu olmadığını ve yapılacak düzenlemelerle yerli sanayicilerin de TMO'dan dünya fıyatlanyla buğday alabileceklerini savunurken, sanayi- ciler ilgili yasalann bir an önce çık- ması gerektiğini söylediler. TMO'nun. geçen yıllarda yürürlü- ğe giren Dahilde Işleme Rejimi kap- samında, yerli un ve makarna sana- yicilerine dünya Fıyatlannın üzerin- de buğday sağlanması uygulaması- nın haksız rekabete yol açtığı savla- nnı yanıtlayan Genel Müdür Kara- kaya. "TMO'nun ihraç fiyatlan da- hildeki satışfi>atlanndan düşük, fa- kat elbettedünya fîyatiannda olmak- tadır. lcuza buğday satmak diye bir şey söz konusu değiidir" dedi. TMO'nun hububat fıyatlannı den- gede tutmak amacıyla kendine has alım ve saüş politikalan olduğunu kay- deden Mevlüt Karakaya, ihtiyaç faz- lası bugdayın bir şekilde ihraç edil- mesi gerektiğini belirterek şugörüş- lere yer verdi: "Türk fîrnıalanna TMO'yu bağ- lavancarimevzuat nedeniyie ihraç edB- mek kaydıyla hububat vvrilememek- tedir. Ancak Dahilde İşleme Rejimi kapsamında un ve makarna sanayi- cilerimizi desteklemek ve hububatın işlenerek katma değer kazanması ve bu şekOdeihraçedibnesionemUamaç- larunızdan birisidir." Öte yandan ülkenin ihtiyaç duydu- ğu kaliteli bugdayın yabancı girişim- ciye ucuza verilmesine karşın, aynı kalitedeki buğdayı yerli sanayicınin daha yüksek fiyatla almasının hak- sız rekabet ortamını yarattığını vur- gulayan Izmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı HasanÖz- men ise yanlış uygulamanın önüne geçilmesi için gerekli yasalann bir tür- lü çıkanlamadığına dikkat çekti. DPT KURUMSAL VE YASAL DÜZENLEMER YAPILMASINI tSTEDİ 'Dolaylı destekler çok düşük' ANKARA (ANKA) - Tûrkiye'nin lMF'ye 2000 yılından başlayarak kade- meli olarak geçme sözü ver- diği tanm sektöründe doğ- rudan gelir ödeme sistemi- ni degerlendiren Devlet Planlama Teşkilatı. siste- min basit bir uygulamayla başlatılmasının doğru ol- madığını, sistemin uygu- lanması. ızlenmesi ve dene- timi açısından kurumsal ve yasal düzenlemeleryapılma- sı gerektiğini bildirdi. DPT İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Mü- dürlüğü Tanm Dairesi tara- fından hazırlanan "Geael Tanm Politikalan Çerçeve- sinde DoğnıdanGelir Ode- meleri Sistemi" başlıklı ra- porda, Türkiye'de doğru- dan gelir ödemeleri ile ta- nma yapılan destekleme- nin halen çok düşük düzey- de olduğu, desteklemelerin yaklaşık yüzde 87'sinin fi- yat destekleri, kalan kısmı- ran büyük bir bölümünün de girdi destekleri şeklinde sağlandığı vurgulandı. Ra- porda tanmsal KlT'lerin önemine dikkat çekilerek şöyle denildi: "Baa önemli ürünlerin ahnundan sorumlu kurum- lann (TMO gibi),etkin ola- rakişle\ lerini görmeleri açı- sından yeniden yapılandı- nlmalan sağlanmalıdır. Bu kurumlann tamamen özelleştınlmeleri ya da dev- re dışı bırakılmalan, üre- tim ve üretici açısından çok olumsuz sonuçlar dogura- cağından, bu kurumlann devre dışı bırakılmaması gerekmektedir. Tanmsal KlT'lerin özel- leştirilmesinde; Et ve Balık Kurumu, Türkiye Süt En- düstrisi Kurumu ve Yem Sanayii AŞ'nin aynı dö- nemde özelleştirilmesinin piyasalar üzerinde yarattı- ğı olumsuz etkiler unutul- mamalıdır." Raporda, doğnıdan gelir ödemeleri sisteminin uygu- lanması, izlenmesi ve dene- timi açısından kurumsal ve yasal düzenlemeleryapılma- sı gerektiği belirtildi. ANKABAPAZARI YAKUP KEPENEK Mektubun 'Niyeti' Hükümetin IMF'ye verdıği Niyet Mektubu, ekonomiyi istikrara kavuşturmayı amaçlayan bir kısa dönemli önlem- ler programı değiidir. Üç yönüyle çok köklü ve uzun dö- nemde etkili olacak ekonomi politikası belgesidir; tanm, sosyal güvenlik ve özelleştirme. Mektupla öngörülen köklü politika degışıklıklerinden bi- ri tanmsal destektemedir. Türkiye'de tanmsal destek- lemenın zengın çıftçılere yaradığı saptaması doğrudur. An- cak, mektupta, üretime desteğin yerine üretimden bağım- sız destekleme sistemine geçilmesi öngörülüyor. Ülkemizde, halkın yüzde 40'ından fazlası geçimını ta- nmdan sağlıyor. Böyle bir ortamda kişılerı üretimden ko- parmanın ne ölçüde gerçekçi olduğu en az/ndan tartış- ma götürür. Küçük çiftçttenn üretim ile bağını kesecek bir politika. ekonomik ve toplumsal sonuçlarıyla büyük olum- suzluklara yol açabilir. Türkiye, tanmsal desteklemenin yükünü esasen tüke- ricilere yüklemektedir; bütçeden desteklemeye giden pay toplam desteklemenin üçte biri dolayındadır; yükün üçte ikisini de, örneğin ekmeğine yapılan zam ile, tüketi- ci çekıyor. Oysa, ODTÜ'de yapılan ve sonuçlan yakında açıklanacak olan bir araştırmaya göre OECD ve AB ül- kelerinde bu oran tersınedır; desteklemenin üçte ikisi büt- çe kaynaklanndan sağlanmaktadır. Ve sıkı durun sonuç- ta, Tûrkiye'nin 1999 için tüm destekleme ödemeleri ta- nmda çalışan başına alınırsa. yıllık 115 milyon liradır. Oy- saAB ortalaması çiftçı başına 20 bin dolardır. Türkiye, ta- nmsal desteklemede, uluslararası anlaşmaları ve üyeli- ğine aday olduğu Avrupa Birliği yaklaşımlarını da göz önünde tutan bir uygulamayı gündeme getirmelidir. Ya- pılmaa gereken, tanm kesiminı bütünüyle ele almak ve AB'ye geçış bağlamında bir yapısal dönüşüm için ge- rekli düzenlemeleri yapmaktır. • • • Mektup'la, sosyal güvenlik özelleştirmeye açılmak- tadır. Türkiye gıbı gelir dağılımının olağanustü bir biçim- de eşitsiz olduğu bir ortamda özel sosyal güvenlik, dü- şük gelirlilerin dışlanması anlamına gelecektir. Buna ge- rekçe olarak sosyal güvenlik kurumlarının kaynak açıkla- nnın gösterilmesi özellıklede 2050 yılındaaçığın GSMH'nin yüzde 16'sına çıkacağının mektupta yazılması, yalnızca gülmece konusu olabilir. Hükümet, 50 sene sonrasını gö- rüyor. Türkiye sosyal güvenlik sıstemıni çağın koşulla- nna göre yeniden yapılandırmalıdır. Sosyal güvenlik ku- rumlannın bırleştinlmesı, etkınliğı ve dürüst yönetimi ve devletin sosyal güvenliğe katkısı sağlanmalıdır. • • • Sümerbank olayının da somut olarak kanıtladığı gibi uy- gulanmakta olan özelleştirme baştan-sona yanlıştır. Ancak, özelleştirme gelırlerının Mektup'ta öngörüldüğü gibi kamu açıklarını kapamak uzere kullanılması, yanlı- şa yanlış katmaktır. Çünku özelleştirmeyı savunanlarda özelleştirme sonucu elde edilen gelirlerın kamu borçlan- nı ödeme yerine, yatırımlara ve yeniden uretıme dönüş- türülmesi gerektiğini ısrarla vurgulamaktadırlar. Hükümet, kamu açığını elindeki KİTİ satarak kapatmakla tam bir if- las eden ve hazırı yiyen duruma düşmekte ve yanlış yapmaktadır. • • • Son olarak kımi noktalann altı çizilmeüdır. Enflasyonun düşürülmesı amacı doğrudur ve başanlı olmalıdır. Ancak, yaklaşım yanlıştır. Mektup, enflasyonu duşurmenin tüm yü- künü, dar ve sabit gelirlilerin üzerine yıkmaktadır. Yapı- lan ve yapılmakta oian acımasız zamlar bunun kanıtıdır. Vergilemenin en adaletsiz türü olan dolaylı vergiler da- ha da ağırlaştırılmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği akar- yakrt vergisidir. Esasen toplam vergi gelirleri içinde yüz- de 17'lere ulaşan bir pay ile çok yüksek olan akaryakıt vergisinin, "akaryakıt fiyatlannın hareketi ne olursa ol- sun" "otomatik" olarak ayarlanacağt Mektup'ta belirtil- mektedir. Bu anlayış ne vergi adaleti anlayışıyla bağda- şır ne de serbest piyasa kavramıyla. • • • Hükümet, Mektup'la, tanmsal destekleme, sosyal gü- venlik ve hızlı özelleştııme gıbı köklü ekonomi politika- sı değişikliklerini IMF eliyle yapmak ve sorumluluğu başkalannayıkmak istemektedir. Mektup'un gerçek ni- yeti budur. Oysa, ekonominın kötü duruma düşmesinın nedeni IMF değiidir, eskisiyle-yenisiyle, bu ülkeyi yöne- tenlerdir. Köklü reformlan da yıne bu ülkeyi yönetenler, de- mokratik süreçleri işleterek katılımcı, dayanışmacı veyü- kü hakça dağıtan bir anlayışla yapmalıdır. Hükümet bu noktaları tümüyle unutmuş görünmektedir. • • • Yeni (bin) yılınızı ve Şeker Bayramınızı, banş, sağlık, esen- lik ve mutluluk içinde geçinmenizi diliyorum. Bana gön- derdiğiniz kutlamalara aynca yanıt veremediğimden ba- ğışlamanızı istiyorum. e-posta: yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ERGINYILDIZOĞLUJ LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk 1999, dünya ekonomisinde yara- lann sanldığı bir yıl oldu. 1997-98 dö- neminde dünya ekonomisini siste- matik bir çöküşün eşiğine getiren "Asya Krizi" geride kaldı. Asya ekonomileri, IMF'nin hayret dolu bakışları altında, hızlı bir ekonomik toparlanmasergilediler. llginçtir, ne- oliberal kehanetlerin aksine, ser- maye kontrolleri uygulamasına ge- çilen Malezya ekonomisi çökmedi! Rusya ve Latin Amerika'da ekono- mi ve piyasalar oldukça sakin bir yıl geçirdi. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlann 2000 yılı dünya ekono- misi büyüme hızı öngörülerine ba- kılırsa, bu yıl da benzer bir iklimde yaşıyor olacağız. 1999 yılında hız- la artan petrol fiyatlanna rağmen henüz dünya ekonomisinde rahat- sız edici bir enflasyonist baskı da yok. Ne kj bu yıl dünya ekonomisinde teh- likeli bir sarsıntı yaşanması olasılı- ğının geçen yıla görearttığını düşün- düren nedenler de var. Ipin ucu ABD'nin elinde Bu nedenlerin başında ABD'nin dünya ekonomisi içinde yerleştiği özel konum geliyor 1999 boyunca bir taraftan ABD ekonomisi ve bor- sa, Asya krizinin, ithalatı, dolayısıy- la girdi ve tüketim mallan maliyet- lerini düşüren uluslararası yatınm- cılan ABD piyasalanna çeken etki- lerinden büyük ölçüde faydalandı- lar. Diğer taraftan Henry Kissin- ger'ingeçenlerde, "küreselleşme- den en çok ABD'nin faydalandı- ğını..." "küreselleşmenin esas olarak ABD modelinin küresel düzeyde benimsenmesi anlamı- na geldiğini" vurguladıktan sonra işaret ettiği gibi dünyanın geri ka- lanı, ABD ekonomisine giderek da- ha bağımlı bir hale geldi. Böylece "Yerel ekonomiler küresel ola- rak daha da bütünleştikçe, ABD'deki uzun resesyonlara kar- şı daha korunaksız hale gelme- 2000, Tehlikeli Bir Yıl Olmaya Aday ye başladılar" (Los Angeies Times 20/12/99). ABD Hazine Sekreteri Summers da ABD'nin bu belirleyici konumu- nu, geçen yıl birTrilateral Commis- sion (ABD, Japonya ve Avrupa li- derlerinin dünyanın kaderini tartış- tıkları başına kapalı toplantılar) top- lantısında daha açık ve çarpıcı söz- lerle şöyle dile getirmişti: "Bugün, dünya ekonomisinin kaderi ABD ekonomisine, ABD ekonomisi- nin kaderi borsaya, borsanın ka- deri de hisse senetleri olağanüs- tü prim yaparak el değiştiren bir avuç şirketin kaderine bağlıdır" (The New York Tımes 20/12/99). Bu yüzden, örneğin şimdi Asya'da dikkatler (Japonya'da kısa dönem- de birtoparlanmabekienmediğinden) ABD ekonomisi üzerinde yoğunlaş- mış durumda. Zira yatınm bankası, S.G. Securrties'den Manu Bash- karan'ın ekim ayında bir WorW Eco- nomic Forum toplantısında vurgu- ladığı gibi "Eğer ABD'de birreses- yon başlarsa, Asya üzerine bu- gün geçerli varsayımlar toptan değişebilir" (Washington Post 20/12/99). Summers'ın vurguladığı gibi ABD ekonomisinin kaderi, do- layısryla bir resesyon olasıJığı ABD bor- sasının kaderine bağlı. Burada ise gö- rüntü artık gerçeküstü bir boyut ka- zanmış durumda. Wall Street'in durdurulamaz yükselişi 1999 yılında ABD ekonomi çev- relerinde üzerinde en çok tartışılan konulardan biri "yeniekonomi" kacv- ramı oldu. önce Wall Street çevre- lerinde ortaya atılan, sonra Busi- ness Week tarafından sahiplenilen bu kavram, geçen sene Wall Stre- et Journal yazarlannca da açıkla- yıcı unsur olarak kullanılmaya baş- landı. "Yeni ekonomi" kavramına göre teknolojik gelişmelerin şirket- lerin üretkenliklerine yaptığı olağa- nustü katkılardan dolayı, ABD eko- nomisi kalıcı olarak düşük enflas- yonlu bir gelişme trendine oturmuş- tur. Borsanın, hemen tüm gösterge- tığına ilişkin kanıtlar var. Ama geçen sene de borsa yük- selmeye devam etti. Özellikle tek- noloji şirketlerinin hisse senetlerini izleyen Nasdaq endeksi, 1999 yı- lında toplam yüzde 84.3 oranında yükselerek, ABD borsa endeksle- ri tarihinin en güçlü performansını lere göre yüzde 40 oranında aşın de- ğeıienmiş (Global Economic Fo- rum 29/12/99) ve de değerlenme- ye devam edecek olmasının arka- sında bu "yeni ekonomik" durum var. Geçen yılın başında da değinmiş- tik, ABD ekonomisinin bu şekilde sü- rekli büyümeye devam etmesi için ortada ne teorik bir gerekçe ne de teknolojinin katkısının ise böyle bir mucizeye yol açacak düzeye ulaş- sergiledı. Nasdaq'in değennin yüz- de 50'sinden fazlasını oluşturan bil- gisayar kâğıtlan endeksi ise yüzde 103.8 arttı (New York Times 30/12/99). Içi boş kâğıtlar... Nasdaq'in performansına daha yakından bakınca, bu artışlara iliş- kin neden "gerçeküstü bir durum" kavramını kullandığımı daha iyi an- latabileceğim sanınm. Piyasaya ilk kez çıkan senetler (IÇS) üzerine uz- manlaşmış bir kuruluş, Renaissan- ce Capital'in yıl sonunda yayımla- dığı bir rapora göre (Aktaran: R. J. Samuelson, VVashington Post 28/12/99), IÇS'lerin toplam hacmı 1998 yılında 45 milyar dolardan 1999'da 93 milyar dolara yükselmiş. Rapora göre 1999 yılındaki toplam 482 IÇS'nin 224'ünü Intemet sek- töründe, faaliyete yeni başlayan şir- ketler oluşturuyor. 1998 için bu ra- kam yalnızca26.1999'datüm IÇS'le- rin yüzde 73'ü henüz hiç kâr yap- mamış şirketlere ait. Intemet sek- töründe ise bu oran yüzde 93'e yük- seliyor. Renaissance Capital'dan ekonomist Linda Killan, "IÇP şir- ketterinin çoğunun hiç kâr yap- madığı böyle bir dönem daha ön- ce hiç olmadı" diyor. Buna karşı- lık IÇP'lerin kâğrtlannın fiyatlan yıl için- de ortalama yüzde 300'den fazla artmış. Kısacası ABD ekonomisi- nin çehresini değiştirdiği ileri sürü- len teknoloji sektöründeki şirketle- ri izleyen endeksin başını çeken kâ- ğrtlann durumu işte böyle: Içi boş bir performans, hızla şişen bir "köpük". Diğer taraftan, ekonomik geniş- lemenin yedinci yılını tamamlayan ABD sanayiinde kapasite kullanım oranlan, 1980'lerdeki ("Yeni Eko- nomi" öncesi) genişleme dönemi- nin tepe noktasına henüz ulaşma- dı. Ekonomide hâlâ fazla kapasite var (age). Bugün ücretleri ve fiyat- lan düşük tutan işte bu kapasite fazlası, depresyonist basınç. Kapasite fazlasını bir tüıiü eme- meyen, buna karşılık, dış ticaret açı- ğından geçerek hızla büyüyen bir ca- ri açık sorunu yaratan tüketici har- camalannı, büyümenin sekizinci yı- lında hâlâ canlı tutan etken ise işte borsadakı bu "köpük". Busines- se Week'in bir araştırmasına göre ABD aılelerinin elinde hisse senet- leri 1994-1999 arasında yüzde 100 artarak 10 trilyon dolara ulaşmış. Bugün ABD aılelerinin yüzde 50'sin- den fazlası hisse senedi sahibi. Bu oran 1983'te yüzde 19 civannday- mış. Bu yüzden borsada ani birge- rileme, son 9 yılda tasarruflannın gelirlerine oranı yüzde 8.3'ten yüz- de 2.5'e kadar genlemiş olan tüke- ticinin harcamaeğilimi, 1987'ye gö- re çok daha şiddetleetkileyecek. Ki- mi hesaplara göre tasarruf oranın- da yüzde 1 'lik bir gerileme, yakJa- şık 66 milyar dolartık bir harcama gü- cü yaratırken (The VVashington Post, age). hisselerin düşmesiyte yok olan her 1 dolarlık servet tüketim- de 3-5 sentlik kesinti yaratıyor (Glo- bal Economic Forum). Bu bağ- lamda Morgan Stanley Başeko- nomisti Roach'a göre borsada yüz- de 20'lik bir düzeltme gerçek eko- nomide 70 milyar dolardan fazla bir daraltıcı etki yaratacak. Borsanın 1987 çöküşündeki gibi hemen to- parlanmaz da kayıplannı 6-9 ay ko- ruduğunu düşünürsek diyor Roach, ortaya 70 milyar doları aşan, "asi- metrik bir etki" çıkar ve ekonomiyi ciddi bir şekilde daraltmaya baş- lan hatta bu "II. Dünya Savaşı son- rasının ilk borsa kaynaklı reses- yonuna yol açabilir". Böyle bir riskin var olması, ger- çekleşeceği anlamına gelmiyor. An- cak ekonomilerin ve borsaların da yerçekimine tabi olduğunu unut- mamakta büyük fayda var. ABD'de borsalaryerçekimi kurallanna uyma- ya başlayınca. eğer Japon ekono- misi. dünya ekonomisinde lokomo- tif rol oynayacak güçte bir toparlan- ma başlatamamışsa, dünyanın gö- rüntüsü bugünkünden çok farklı olursanınm. Bu risk 1999 için söz konusuydu. 2000 için de geçerli. Gerçekleşme olasılığı ise geçen yı- la gore çok daha güçlu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear