Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 1999 PERŞEMBE
14 JvLJJ-il U r i . [email protected]
MontrealFilmFestivali 'ndebuyılçokkültürlübiryapı egemendi
Majidfye ildııei kez büyük ödiilGÖNÜL DÖNMEZ - COLLN
Montreal Dünya Film Festivali'ne bu
yıl yine kentin çok kültürlü yapısını yan-
sıtan bir hava egemendi. Bir yandan
eleştirmenler özellikle yanşma bölü-
mündeki filmlerin niteliksiz olmasın-
dan yakınırken öbür yandan birçok film
kapalı gişe oynadı. Sabah dokuz sean-
sında bile kuyruklar cadde boyu uzan-
dı. Kentin Japon sakinleri geldiler. Ja-
pon filmini alkışladılar. Iran filmleri
Iranlılarla dolup taştı. Hint filmlerinde
Pakistanlı. Bangladeşlı, Pencablı bırlik-
te güldü ağladı. Çin filmlerinde Hong
Konglusu, Tayvanlısı. komünisti yan
yana, baş başaydı. Bu arada uzak ülke-
lerde tatil yapmaya kese gücü yetmeyen
birçok Kanadalı da yaz tatillerini bu haf-
taya denk getirerek sağlam koltuklann-
dan Butan'a, Filipınler'e, Meksika'yauç-
tu. Aıjantin'de başlamadan biten aşklar
için gözyaşı döktü.
Türldye'nin imajını kötülemek
Bu kültür haritasına bu yıl bızlerin de
v,eşnıli katkılan bulundu. Sinemamız
konusunda festivalin ardmdan bellekler-
de olumlu iz bırakacak tek film tartış-
masız "Güneşe Yolculuk" filmiydi. Fil-
min her bakımdan profesyönel yapısı,
gerek eleştirmenlerin gerekse diğer iz-
leyicilerin gözünden kaçmadı. Sinema-
nın çıkışında Yeşim Lstaoğlu'nu bu üs-
tün başansından dolayı kutlayanlann
arasına giren bir genç bayanın, yönet-
menimizi dışan ülkelerdezaten imaj so-
runu olan Türkıye'nın imajını daha da
kötüleştirmekle suçlaması bizi hiç şaşırt-
madı. Ve aşağı yukan yirmi yıl önce yi-
ne Montreal'da "Otobüs"' filminin gös-
teriminin ardından "Siz utanmıyor mu-
sunuz bizün köylümüzü böyle aptal gös-
termeye" diye Bay Okan'a kafa tutan ba-
yanı anımsattı. Bu gibi kişiler için so-
run olan
u
imaj"ın Türkiye'nin ımajın-
dan çok yabancı ülkede yaşayan bir Türk
olarak kendi imajlan olduğunu bılmem
vurgulamaya gerek var mı?
İmaj sorunundan söz ederken Türki-
ye'nin bu konudaki sorunlannı katmer-
leyecek bir film varsa o da Canan Ge-
rede'nin "Split" filmiydi Bufılmenkı-
sa yoldan bir "Midnij^ıt Express" ola-
rak tanımlanabilir. (Eksi Alan Parker'in
yönetmen olarak > etenekleri ve o fılmin
diğer plastik nitelikleri.) "Parcalanma"
sansasyon ûzerine kurulu abuk sabuk de-
taylar ve teknik yanlışlarla dolu. oyun-
culann yapay bir performans çıkardığı
bir film. Gündemde olan köktendinci-
lik konusunu, üzerine dikkati çekmek için
kullandığı bir yana, hiç değilse konuyu
özenle inceleyerek yola çıksaydı belki
bir şeyler verebilirdi ama onun yerine ma-
ço Türk erkeğinin on vurup bir sa>dığı
dayak sahnelen. camilerden mescitler-
den gerekli gereksız görüntüler. Bennu
Gerede'nin Mahmutpaşa Yokuşu'ndan
aşağı uzun san saçlan
rüzgârda uçuşarak aynı
Iranlı kocasından kızını
kaçıran annenin saçma
sapan öyküsünü veren
Hollywood filminde iz-
lediğimiz gıbi koşuştur-
ması gibi, derinine in-
mek istemeyen Avrupa-
lı izleyicinn aradığını
kolay bulai ıiecegı bir
film. Burada eieştirmen-
leri şaşırtan. Fridrik
Thor Fridriksson gibi
yetenekli bir yönetmen
ve yapımcının nasıl bu
filme girdiğiydi.
Canan Gerede'nin fil-
mi gibi Bugünün Sine-
ması bölümünde göste-
rilen Sinan Çetinın
"Propaganda" filmini
Türkrye izieyicisi iyi bil- ^ ^ ^ _ ^ ^ ^ _
diğinden aynntıya gir-
miyorum. Thomas Arslan'ın Berlin'de
ilgi gören "Dealer" filmi ise yakışıklı
delikanlı ile güzel sevgilisinin kötü iş-
ler yaptığı filmler arasında gelip geçti.
Yanşan yirmi film içinden iyi film-
ler bulmak çok zordu bu yıl. Sanki ha-
rita genış olsun diye seçilmiş birtakım
Çin. Japon filmi boş yere zamanımızı
aldı. Halkın en çok beğendiği Carios
Saura'nın son filmi "Goya" idi. Onlü
ressamın Fransa'nın Bordeaax kentin-
de sürgün olarak geçirdiği son günlere
yerleştirilmiş bu filmde Goya, son sev-
gilisinden olma kızına yaşamının bir
dökümünü yapar. Genç bir adam olarak
saraya girişi, orada izlediği entrikalar, ya-
şamını etkileyen büyük aşkı, işitme duyu-
sunu yitirmesiy le bambaşka bir yön alan
göriiş açısı, yaşamöyküsünü yansıtan
bir romanın uçuşan yapraklan gibidir.
Ustanın sanatına yakışırbiçimde renk-
lenn başrolü oynadığı bir filme Goya gi-
bi Aragonlu olan Saura'nın her şeyini
verdiği ilk bakışta göze çarpıyor. Dedi-
ğine göre de on iki yıldır düşünü kur-
duğu bir tasanmmış "Goya."
Yine Ispanya'dan ünlü bir yönetmen
MarioCamus'un "Harikalar KentT ya-
pıtı 1888 yılında dünya fuanna ev sahip-
liği yapan Barcelona'da geçen özel hırs-
JL eşim Ustaoğlu'nun
'Güneşe Yolculuk',
Canan Gerede'nin
'Parçalanma', Sinan
Çetin'in 'Propaganda*
adlı fiîmlerinin
gösterildiği festivalde,
halkın en çok. beğendiği
Carios Saura'nın 'Goya'
adlı son filmiydi.
Ettore Scola'nın
'Akşam Yemeği' ise
masa sohbeti üzerine
kurulu bir filmdi.
lann, siyasanın, aşkın birbiriyle yanş-
tığı, teknik özellikleri öne çıkan, biraz
uzun tutulmuş bir filmdi.
Ettore Scola'nm "La Cena" (Akşam
Yemeği) filmi daha önce çok örnekle-
rini gördüğümüz "masa sohbeti" üzeri-
ne kurulu bir filmdi yanşmalı bölütn-
de. Ahmlı Fanny Ardant'ın işlettiği ti-
pik bir îtalyan lokantasında insanlann
en özel yanlanna, kuruntulanna, zayıf-
lıklanna tanık oluruzbu filmde ister is-
temez. "LaCena"nın hoşça vakit geçirt-
mediği söylenemez ama îtalyan izleyi-
cilerin güldüğü sahnelere diğerlerinin
uzak kalmasırun bir alt yazı sorunu mu
yoksa fılmin dünyaya açılış açısından bi-
raz dar mı olduğu tartışılabilir.
Ünlü Fransız oyuncu Gerard Depar-
dieu'nun Frederic Auburtin ıle birlikte
yönettığı (ve başrolü oynadıği) 'Köprû'
filmi gerçek ve sinema arasında bir köp-
rü kurmaya çalışan başanlı bir yapıttı.
'Range-Khoda'(Tannnın Rengi) fil-
mi 1997 yılında Montreal'de Büyük
Ödül alan Iranlı Majid Majidi'nın üze-
rinde uzun zaman çalışarak gerçekleş-
tirdiği dört dörtlük bir filmdi. Bu film
de diğer birçok Iran filmi gibi çocukla-
n konu almıştı. özellikle büyüklerin göl-
gesinde ezilen çocuklan; hele en çok
_________ ezilen bir kör çocuk
olursa. Belirlı baskılar
altmdaderdini anlatma-
nın yolunu bulan yete-
nekli yönetmenlerden
başanlı bir örnek oldu-
ğu konusunda eleştir-
menler ve halk birleşti
tartışmasız.
Iran deyince, bir baş-
ka bölümde gösterilen
bir filmden söz etmek
istiyorum. Tahmineh
Milani Iran'da yaşayan
genç bir kadın
%
lki Ka-
dın' beşinci filmi ve her
filminde iranlı kadınla-
nn sorunlannı irdeliyor.
(Filmi tanıtırken bunu
söylediğinde salonda
kopan alkış her şeyi an-
lanyordu gerçekte.) Mi-
_ ^ _ ^ — _ lani bu filmi yapabil-
mek için yedi sekiz yıl-
dır uğraşıyormuş 'yetküilerle'. Ve an-
cak yeni hükümet sayesinde izin çık-
mış. 'bdKadın' Islamdevrimini izleyen
yıl başhyor. Tahran Üniversitesi'nde mi-
marlık okuyan iki genç kız, umut dolu
bir geleceğe kucak açmışlar. Kızlann
biri akılh ve güzel, öbürünün ise şimdi-
lik arkadaşından öğrenecek çok şeyi var.
Ama varlıklı, kentsoylu bir aileden ge-
liyor. Güzel kızın güzelliği başına bela.
Peşinde bir alay erkek. Bunlardan biri
iyice belalı. Ve yok yere kızın başını
derde sokuyor. Dışarlıklı aile, seni bu-
nun için mi okutuyoruz diye kızı eve
kapıyor ve sonuç görücü yollu bir evli-
lik. Öbür kız ise okulu bitirip istediği-
ne vanyor ve mutlu bir evlilik kuruyor.
Yıllar sonra karşılaştıklannda öğreniyo-
ruz güzel kızın başına gelenleri. Koca-
sının malmış gibi onu eve kapayışını, hiç
kimseden destek görmeyişini, boşanma
davası bile açamadığını...
Kocan seni dövmüyorsa, sana bakı-
yorsa daha ne istiyorsun, git başımdan,
diyor hâkim. Milani konuyu hiç abart-
madan incelemiş bu filmde. Öğrendiği-
me göre erkekJer arasında birçok düş-
man kazanmış kendisi, tehditler almış
ama film Iran'da çok tutulmuş ve birçok
da ödül almış.
Montreal Dünya Film Festıvali gibi
3OO'ü aşkın film gösteren bir şenliğin
her filmini bırakın, her kayda değer fil-
minden bile söz etmeye burada yer ol-
madığından kısacası en güzel filmlerin
yanşma dışı ve Bugünün Sineması gi-
bi bölümlerde izlendiği, bu yıl kısa film-
lerin oldukça titızce seçildiği söylene-
bilir.
Depardieu ve Washington
O her festivali parlatan yıldızlara ge-
lince, kaphkaçtı yapan Denzel Washing-
ton(Montreal'de çekilen The Bone Col-
lector filmi için), filmini tanıtan Gerard
Depardieu dışında pek yıldız görmedik
bu yıl. Scola ve Saura da oradaydı. Bağ-
dat Cafe ile anımsayacağımız Percy Ad-
k»o, Mario Monfcelli, Fernando Solanas
gibi yönetmenler, 'Crying Game'den
anımsayacağımız trlandalı oyuncu Step-
hen Rea. Bergman fiîmlerinin unutulmaz
oyuncusu Isveçlı Bibi Anderson, jüri
üyeleriarasındaydı. 6 Eylül akşamı gör-
kemli bir törenle ödüller sahiplerini bul-
du.
•Range-Khoda' (Tannnın Rengi) fil-
mi ile Majid Majidi bir kez daha Grand
Prix America büyük ödülünü aldı. özel
jüri ödülü Amerikan filmi Minis Man
ile ttalyan filmi Not of This World ara-
sında paylaşıldı. Montrealli genç yönet-
men Luis Belanger ilk filmi 'Fost Mor-
tem' ile en iyi yönetmen ödülü aldı.
Uluslararası Sinema Eleştirmenleri en
iyi film olarak 'Aptallar Köyü' adlı bir
kısa filmi seçip Post Mortem filmine
mansiyon verdi.
OTOĞRAF SANATIDERGİSI: GENİŞAÇI
Moda ve fotoğrafin
gizemli birlikteliğiKültür Servisi - Fotoğraf dergisi Ge-
niş Açı'nın 'Moda ve Fotoğrar konulu
8. sayısı çıktı. 'SahneSanatlanveFotoğ-
raf, 'Kadın ve Fotoğrar. 'Gezive Fotoğ-
rar ve 'Şahin Kaygun
1
' konulu dosyalar
hazırlayan Geniş Açı'nın 'Moda ve Fo-
toğraf dosyasında moda ve fotoğraf iki-
lisinin yüzelli yılı aşkın birlikteliği çe-
şitli açılardan ele
alınıyor. 'ModaFo-
tografiTarihJ'baş-
lıklı yazıyla açılan
dosya, moda fotoğ-
rafının önde gelen
isimlerinden Koray
Erkayaileilgiliya-
pılanbirsöyleşiyle
devam ediyor.
1892'de magazin
dergisi olarak ya-
yın hayatına başla-
yan ve zaman 1a
modaya yön veren
birdergi haline gel-
meyi başaran Vo-
gue dergisi ile ilgi-
li bir inceleme ya-
zısı ve moda fotoğ-
rafçılannın son dö-
nem işlerinden ör-
nekler sunan bölüm
de'Moda ve Fotoğ-
raf' dosyasında yer
alıyor.
Hem modacı
hem de fotoğrafçı
kimliğiyle öne çı-
kan Zeki Başeskioğlu ile yapılan söyle-
şi ile süren dosya, moda sektörünün fark-
h kesimlerinden moda ve fotoğraf iliş-
kisi üzerine alınan görüşlerle son bulu-
yor.
Derginin 'Ustalar' bölümünün 8. sa-
yıdaki konuğu Îtalyan fotoğrafçı Ferdi-
nandoScianna. Fotoğrafı, dünyayı anlat-
eniş Açı'nın sekizinci
sayısının dosya konusu Moda ve
Fotoğraf. Dosyada ikilinin yüzelli
yılı aşkın birlikteliği çeşitli
açılardan ele alınırken çeşitli
fotoğrafçılarla yapılmış söyleşilere
de yer veriliyor.
ma ihtiyacını karşılamak için seçen ve
çektiği fotoğraflarla kendi dünyasını in-
şa ettiğine inanan Îtalyan fotoğrafçı, Si-
cılya'dan Bolivya'ya yapmış olduğu fo-
tojurnalist çalışmalarla olduğu kadar,
1980lerin sonlanndan itibaren çektiği
moda fotoğraflanyla da fotoğraf dünya-
sınuı önde gelen isimlerinden biri. 'Us-
talar' bölümünde
moda fotograflanna
yer verilen Scian-
na'nın en son çalış-
malanndan örnek-
ler ise, Geniş
Açı'nın Haziran
2000'de yayımlana-
cak portfolyo sayı-
sında fotoğrafsever-
lere sunulacak.
Köşebaşı bölü-
münde Merih Ako-
ğul, August San-
der"in fotoğraflan
özelinde fotoğrafı
çekilen kişi ve fo-
toğrafa bakan kişi
arasındaki ilişkiyi
ve fotoğrafı çekilen
insanlann kamera
karşısında aldıklan
tavn sorgulayan bir
yazıyla katılıyor
Geniş Açı'ya. Op-
tik Zamanlar bölü-
münde ise Nafîz
Topçuoğlu. çağdaş
sanat dünyasıyla fo-
toğrafçılık arasındaki köprünün kurulma-
smda ilk adımlann atılmasını sağlayan-
lardan biri olan Cind>' Sherman'ın son
dönem çalışmalannı ıçeren sergi ile dü-
şüncelerini aktanyor. ŞebnemIşigüzel,
moda fotoğrafının modası olmaması ge-
rektiğinı savunarak moda fotoğraflany-
la ilgıli yorumlarda bulunuyor.
De Koonlng'ln "O, Ud btra kutusunun Içtne köpekyavrusu koj«ı bflesattr "sözkri,Casteffl'nlnk»rinnatlkklşfliJlırfvuı^uhıyor.
Sanata tutkulu bir 'satıcı 'ydıKültür Servisi - "Holh^vood, sinema-
mızı etkisi atüna aldı" "Radvolarda her
günsaatlerceEKis Presley'in müzikle-
rini dinlemek zorunda nuyız?" "Ame-
rika şimdi de modem sanaü egemenliği
alona almak istiyor." "Roy Rıchtenste-
in denen adam da kim?" "Andv War-
hol gibi adamlan ciddiye almak zorun-
da mıyız?"
Avrupalılar 1960'lann başından iti-
baren bu cümlelerle dile getiri^rlardı sa-
natta Amerika'nın egemenliğine karşı
duyduklan tepkiyı. O güne dek sanatın
kalbinin attığı Paris, artık yavaş yavaş
New York'a taşınmaya başlamıştı.
II. Dünya Savaşı sonrasında bütün
görsel sanatlar dünyasını etkisi altına
alan 'Amerikancılık'ın son temsılcile-
rinden biri. pop sanatın dünyaca ünlü
bir akım haline gelmesinde büyük bir rol
üstlenen Leo CastelB, artık aramızda de-
ğil. Castelli. resim pıyasasının Paris'ten
New York'a taşınmasmı, soyut dışavu-
rumcu sanatçılann bir araya gelmesini
sağlayan, 'değişimin' başrol oyunculann-
dan binydi.
1902 yılında halya'da doğan, Castel-
li için herkesin aynı düşüncede olduğu
• Leo Castelli, resim
piyasasının Paris'ten New
York'a taşınmasmı, soyut
dışavurumcu sanatçılann bir
araya gelmesini sağlayan,
'değişimin' başrol
oyunculanndan biriydi.
bir şey var; "Leo, New York için bir ar-
mağandı" Leo Castelli, Amerika'ya
1940'larda ayak bastı. Buraya gelme-
den önce Paris'ı mesken tutan, galerile-
rin nasıl ışlediğinı yakmdan takip eden
ve dene^m kazanan Leo Castelli. Ame-
rika'ya geldiğınde soyut dışavurumcu
sanatçılarla birlikte olmaya başladı.
tlk galerisini 1957'de 50 yaşınday ken
açan Castelli, özellikle RobertRauschen-
berg ve Jasper Johns gibi sanatçılann
New York ve dünya sanat ortamında ta-
nınmalannda büyük birpay sahibi oldu.
Bunun yanı sıra Andy \Varhol. Roy Lich-
tenstein, FrankStefla, RobertMorris. Rie-
hard Serra. James Rosenquist. Donald
Judd, Dan Flavin ve BruceNauman da
onun kanatlan altında korundular uzun
süre.
Castelli adı ilk kez 1958'degerçekleş-
tirdiği iki başanlı sergiyle duyuldu. İlk
sergi Johns'ın, ikincisi Rauschenberg'in-
dı. Castelli'nın JasperJohns'ı keşfetme-
si ise resim piyasasının hikâyelerinden
biri olarak anlatıldı sürekli. Johns ile
Rauschenberg'in atölyesinde tanışan
Castelli, Johns'ın yapıtlannı gördüğün-
de "lste Tutankamon'un hazinesi" diye-
rek sanatçının gelecekteki başansının
sinyallerini vermiş oluyordu bir bakı-
ma. 1960'larda Castelli Galerisi'ninünü
Stella.ve Cy Tvvombley'la daha da güç-
lendi. Ve tüm bunlann ardından Ameri-
ka ve Avrupa onun pop sanat 'yıkhzla-
ruun': Lichtensteın, VVarhol, Rosenqu-
ist ve ClaesOtdenburg'un ateşiyle tutuş-
maya başladı. Fakat Castelli, sadece pop
sanatçıtarla kalmadı, minimalistler ve
post-minimalistleri de listesine kattı.
DeKooning'in "O.ikibira kutusunun
içine köpek yavrusu koysa bik satar"
sözleri ise Castelli'nin karizmatik kışı-
liğınin altını çiziyordu.
Leo Castelli. kuşkusuz 20. yüzyıluı
ikinci yansının en önemli isimlerinden
bin olarak anılacak. O sadece bir satıcı
değıldı, sanata tutkundu.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKtYE
Eylülde Gel
Işte yine Eylül düştü yeryüzüne; Eylül geldi sen
yoksun; uzaklardasın ey aşk!
Ey aşk en güzel aydır, en anlamlı aydır oysa ki
Eylül.
Istersen önce Eylül'e gel...
Kentin tüm kırmızı gülleri seni bekliyor.
Bir şair, adı bilinmeyen bir şair özlem şiiri yazı-
yor aşka, uzaklara:
Uzaklardasın
Çok da yakın
Rüzgâr dudaklannı esiyor
denizden
Âşık bir adam elinde gitarı, Boğaz'ın bir kıyısın-
da, aşk şarkıları söylüyor; hep Eylül'de, hep Ey-
lül'e...
Yüz yıl önce Boğaz'ın bir kıyısında Suat'ın, Ne-
cip'e piyano çaldığını anımsa.
Ey okur, elin düşerse bir kez daha oku Eylül'ü,
bu Eylül'de.
Ey aşk, uzaklarda da olsan. varsın ya! Belki de
Eylül'dedir kente dönüşün.
Istersen önce EylüI'e gel.
Şiirlerin seni bekliyor.
Elinde gitanyla o âşık adam -hep Eylül'de aşk
şarkılannı söylemeyi sürdürüyor.
Aşk ateşiyle yanıp kavruluyorsa bir insan, nasıl
şarkısız olabilir, şiirsiz kalabılir.
Nasıl aşksız olunmuyorsa -istenildiği kadar in-
kâr ıslıkları çalınsın-, şarkısız da şiirsiz de olunmaz.
Hele Eylül'ün dolunayında. Eylül dolunayının ge-
cesinde Boğaz sırlannı, gizlerini suyun üstüne çı-
karır.
Lacivert suyun üzerinde parlayanlar, yaşanmış,
yaşanmamış, yaşanacak olan aşklardır; mutlu,
mutsuz âşıklardır...
Bir yazı, hiç kuşkusuz ki çok yetersizdir büyük
bir aşkı anlatmaya; ısteryüz yıl önceki olsun ister-
se de geleceğe ait olsun.
Ancak bir yazı, diyelim ki bu yazı -ey okur unut-
magitar çalan adamı, çılgınlar gibi âşıktır güzel bir
genç kadına-, büyük bir aşkın ancak önsözü ola-
bilir, olabılirse.
Ya da biten bir aşk filminin yazılan olabilir, olsa
olsa...
Eylül aşk ayıdır: aylardan en çok Eylül yaraşır aş-
ka:
Biten
Gizlenen
Başlayan
Süren
Saklanan
Başlayacak olan
Uzaklarda kalan.
Uzak aşklar da olsa en çok Eylül'e yakışır.
Gitar çalan adam tüm yüreğiyle söyler, söyler aşk
şarkılannı, hem âşık olduğu kadına hem de yeryü-
zündeki tüm âşıklara ve de aşklara.
Ama hep Eylül'de.
Ey aşk sen ne kadar uzak olsan da, Eylül'de gel
kente.
Istanbul'a, aşklann ve âşıklann kentine gel; ve
şöyle söyler kent, adı bilinmeyen şairin dizeleriy-
le:
Aynhğa dayanmak güç •"'—
:!
-
:u
*
i a
*
u n
sevgilim
Söyle ' ." '" "
Ne zaman yiteceğim
gözlerinde
John Berger konferansı
• Kültür Servisi-
Pamukbank Fotoğraf
Galerisı'nin 4 Ağustos'ta
Tarih Vakfı işbirliği ile
Topkapı Sarayı'ndaki
Darphane-i Amire'de açtığı
Henri Cartier-Bresson'un
'Avrupalılar" sergisi
kapsamında, dünyaca ünlü
yazar ve sanat eleştirmeni
John Berger'ın 9 Eylül
Perşembe günü vereceği
konferans, sanatçının kişisel mazereti nedeniyle
iptal edildi. Avrupalılar sergisi çerçevesinde
gerçekleştirilecek yan etkinlikler, 16 ve 20
Eylül'deki Jean Baudrillard ile sanat tarihçisi ve ,
Vıctoria and Albert Müzesi'nin küratörü Mark
Haworth-Booth'un katıldığı çeşitli konferanslar ile
devam edecek. Sergi kapsamındaki etkinlikler, 23 ve
30 Eylül tarihlerindeki, fotoğraf sanatçılan,
sinemacılar ve akademisyenlerin katıldığı 'Haber
Fotoğrafçılığı" ve 'Gerçeği Arayan İki Sanat:
Sinema ve Fotoğraf panelleri ile son bulacak.
Atatüpk'ün yaşa
• Kültür Servisi - Atafurkün ilk tngilızce
biyogTafisi yayımlandı. Yunan ve Türk tarihi
uzmanı Andrew Mango'nun kaleme aldığı,
Ingiltere'de yayımlanan kitap, Atatürk'ün asker ve
siyasetçi yönünü ortaya koyuyor. Atatürk'ü
Avrupa'nın hasta adamını iyileşüren kişi olarak
tanıtıyor Mango. Türk kaynaklanndan yola çıkılarak
yazılan kitapta Atatürk'ün Müslüman bir ülkede
devrim yapabilmiş ilk lider olduguna, Türkiye'yi
20. yüzyıla taşıdığına dikkat çekıliyor.
"Glzll Kamera'nm yaraöcısı öldü
• Kültür Servisi - 'Gizli Kamera' adlı televizyon
şovunun yaratıcısı, Hollywood yapımcısı ve
yönetmeni Allen Funt, 84 yaşında yaşama veda etti.
"Gülümseyin, gizli kameradasınız" anonsu pek çok
esprili konuşmaya konu olan Funt, aynca uzun ve
kısa metrajlı fılmlere imza atmış. kitaplar yazmış ve
müzik albümleri yapmıştı. Bugün bazı
üniversitelerdeki sosyoloji ve psikoloji kürsüleri,
Funt'un 50 yıldır yaptığı 'Gizli Kamera' (Candid
Camera) adlı şovunun arsiv kayıtlannı ders olarak
okutuyor. Yaptığı işi çok sevdiğini her fırsatta
söyleyen Funt, "Her an dünyanın her yerinde olmak
ve insanlann 'Bizi gülümsettin, teşekkürler'
dediğini duyabilmek çok mutluluk verici bir şey"
diyordu.
Nezih Danyal'a Hollandadan
^olden Pencil' ödülü
• Kültür Servisi - Bu yıl 13 'üncüsü yapılan
Hollanda Karikatür Festivali'nde karikatürist Nezih
Danyal, Karikatür Kitaplan Yanşması'nda 'Sergiler'
isimli kitabıyla 'Golden Pencil' (Altın Kalem)
ödülünü kazandı. Yanşmada büyük ödülü
Almanya'dan VVerner Rollow alırken, özel ödüller
Belçika'dan Descheemaeker, Ukrayna'dan Valentin
Durizhinin'e verildi. Yanşmada 'karikatür' dalına
birincilik ödülünü Rusya'dan Vladimir Nenachev,
ikıncilik ödülünü Hollanda'dan Bert Witte,
üçüncülük ödülünü de Almanya'dan Marlene Pohle
aldı. Hollanda'nın Eindhoven kentinde düzenlenen
festivalde, sanatçılara ödülleri bir törenle sunuldu.