17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
T EYLÜL 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Para kurulu mu geliyor? Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras, IMF ile görüşmelerin sonunda Türkiye'nin "para kurulu"na razı olma tehlikesine dikkat çekiyor. Sayın Uras'ın "ekonomiyi bütünüyle öldürmeye, Türkiye'yi uzun süre dürrya ekonomisinden tecrit ederek fakiriiğe sürüklemeye" neden olacağını savunduğu para kurulu ne demek? Para kurulu, ulusal Merkez Bankası'nın dışlanması demek. Merkez Bankası devre dışı kalınca, onun yerine geçen para kurulunun, yerel para politikalarını merkezdeki para hareketlerine göre ayarlayan bir işlev üstlenmesi demek. Yaptığımız bir söyleşide, Ankara Üniversitesi lletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Arslan Sonat, para kuruluna ilişkin görüşlenni özetle şöyle açıklamıştı: 'Saf insanlar, para kunılunu birmali disiplin aracı gibi görüyoriar. Merkez 3ankası'nın ulusal para politikası jygulamasını bir çeşit gereksiz nüdahale olarak niteliyorfar ve para Kunılunu dünya sistemiyle tam olarak bütünleşmeyi sağlayıcı bir araç olarak öneriyoriar. Oysa para Kurulu, yakın zamanlara kadar sadece sömürge ülkelerinde uygulanmtş. Sömürge ülkelerinde, bağımsız iktisat politikası uygulanması söz konusu değil. Sömürge ülkesindeki ekonomik dalgalanmalann merkeze yansıması tehlikesine karşı araya sömürge sının konuyor, sömürge parası çıkanlıyor. Ama, sömürge parası ile ilgili bütün kararları merkezden vehyortar. Para kurulları da buna aracılık ediyor." Yeni dünya düzeni, ulusal devleti kemiriyor; milliyetçilik iddiasındaki partilerin iktidarı üç mum yakmış, seyrine bakıyor... ISIK KA\Sl Teknoloji üreten ASELSANUluslararası Savunma Sanayii ve Havacılık Fuarı (IDEF) yarın Etimesgut'taki Türk Kuşu tesislerinde başlayacak. Fuarı gezecek olanlar, mutlaka ASELSAN'ın standına uğramalı. Çünkü istenir ve çaiışılırsa ulusal emek ve akıl gücü ile, özgüven ve ciddi bir örgütlenme ile çağdaş teknolojinin yakalanabileceğine, hatta onun aşılabileceğine tanık olacaklar. ASELSAN, teknoiojiyi satın alıp tüketme ya da yabancı teknolojinin taşeronluğunu üstlenmenin dışında bir yol tutmuş. Işe, yabancı teknolojryi satın alarak başlamış önce. Satın aldığı üretim teknolojisini özümsemiş, ardından aynı konuda daha üstün bir ürün tasarlayarak geliştirmiş. Yani, ulusal olana, özgün olana ulaşmış. örneğin, sivil alanda cep telefonundan tutun, askeri alanda frekans atlamalı telsizden kaideye monteli stinger sistemine degin toplam 99 ürünün 81 'i "özgün tasanm"la geliştirilmiş. Bu araç ve sistemlerin yalnızca 18'inin "teknoloji transferi" ile üretildiğinin ve bunların bir kısmının yurtdışına ihraç edildiğinin altını çizmekte yarar var. Türk Elektronik Sanayicileri Derneği tarafından bu yıl verilen "Elektronikte Yenilikçilik-Yaratıcılık Büyük ödülü"nün alınması nedeniyle yayımlanan • ASELSAN dergisinin özel sayısında, Türkiye'nin çağdaş dünyada yerini alması için teknolojik atılımlar gerçekleştirmesi gerektiğine şöyle değiniliyor: "Türkiye'de herkes çok iyi anlamalıdır ki, bu ülke yalnızca tekstil, tanm ve düşük teknolojili sanayi ürünleri ihraç ederek veya Batılı büyük firmalann üretim taşeronluğunu yaparak veya turizm hizmetleri vererek ve bunun karşılığında uçak, helikopter, silah, elektronik sistemler veya yazılım, yani yüksek teknolojili ürünler satın alarak 100 milyar doları aşan dış borcunu azaltamaz. Türkiye, mutlaka kendi yüksek teknolojili sistemlerini üretmeli, dünyada bu alanlarda rekabete ginmeli ve bunu gerçekleştirmek için gereken bilgi toplumu •_ altyapısını kurmalıdır." Böyle konularda hep "Kaynak nereden bulacağız" diye sorulur ya, ASELSAN dergisinde bu sorunun yanıtı da veriliyor: "Bir modelin ortaya konması, uzun vadeli ülke hedeflerinin ve devlet politikalannın belirienmesi, uygulama yöntemlerinin tespiti, insan kaynaklannın, dolayısıyla milli eğitimin bu yönde planlanması gibi organize bir hareketin başlatılması önemlidir. Bu genel kabul görmüş yaklaşımın önündeki en büyük engel ise finans problemidir. Yabancı yatınmlar, bu kaynak problemini çözemez, çözmez. Çünkü hiçbir ticari oluşum kendine rakip yaratmak istemez. Türkiye bir noktadan itibaren kendi özkaynaklannı yaratarak bu kısırdöngüyü kırmak zorundadır. önerilen organize hareket için birpilot sektör seçilerek uygulamaya buradan başlanabilir. ASELSAN olarak bu sektörün savunma sanayii sektörü olması gerektiği konusunda kuvvetli nedenlerimiz bulunmaktadır." Kimileri, "1930'lara mı döneceğiz birader?" diyorlar ya... Elbette 1930'lara dönülmeyecek, dönülemez de. Asıl amaç, Mustafa Kemal Atatürk'ün halkçılık ve bağımsızlık ilkeleri çerçevesinde ulusal kalkınma ile toplumu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırma anahtarını, akıp giden tarihsel süreç içinde yitirmemektir. ASELSAN'ın doğrultusu, bu pusulanın yitirilmediğine örnektir. Kapalı kapılar ardında Gazeteci Çiğdem Toker, Ekonomi Muhabiıieri Derneği'nin dergisi "Ekonom "da, uluslararası tahkim istemlerinin ilk ortaya atıldığı günlerde tanık olduğu bir olayı aktanyor: ,. "Kısa adı ATC olan Amerikan Iş Konseyi'nin Şubat 1998'de VVashington'da düzenlediği ve ana teması enerji yatınmlan olan seminerler dizisinde özel bir toplant yapıldı. Grand Hyatt Regency Oteli'ndeki bu toplantı, organizasyonun ajandasında yer almıyordu. Basına ve yatmmcılara kapalıydı. Otelin alt katındaki pembe salonda bir araya gelen küçük, ama temsil düzeyi yüksek bir grubun beraber olma sebebi, Türk hukukundaki uluslararası tahkimin yeri ve yatınmlarla ilişkisiydi. Dönemin Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir, müsteşan Süreyya Yücel Özden, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer ile hukukçu olmayan üye Haşim Kılıç, Danıştay üveleri Abdülkadir Genellioğlu ve llhan Dinç gibi isımlerin katıldığı bu toplantıda, uluslararası tahkimin bir kurum olarak Türk hukukuna nasıl girebileceğinin zihinsel egzersizleri yapıldı. Seminerierin sekiz tanesinin enerji konusuna aynldığı toplantıiann birinde Anayasa Mahkemesi üyesi Haşim Kılıç, ABD ve Türk yatınmcılara hitaben yaptığı konuşmada, Türk Pariamentosu'nun imtiyazı yeniden tarifeden biryasa çıkarmasının gerekli olduğunu söyledi." Bakanlar, bürokratlar, yüksek mahkemelerin üyeleri, Amerika'da bir otelde, kapalı kapılar ardında Türkiye'nin ulusal yargı yetkisinin nasıl kaldırılacağını tartışıyorlar. Yaklaşık 1.5 yıl sonra da uluslararası tahkim, anayasa hükmü oluyor. llgi çekici... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL SSK Sigortalılarımn Yeni Emeklilik Koşulları Kamuoyuna Sosyal Güvenlik Reformu olarak sunulan, sosyal gü- venlik yasalannda yapılan değişiklik, 8 Eylül 1999 günlü Resmi Ga- zetede yayımlanmış.tır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nda, SSK şigortaiılanna yaşlıltkaylıgı bağlanması için gerekli sigortalılık süre- sj^.pcım ödeme gün ^ ı s ı ve yaş sının ile ilgili yeni koşullar yasanın yayjm tarihi olan 8 Ştflül 1999 günü yürürlüğe girmiştir. Emeklilik için öngörülen yeni yaş sının, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı uygulaması ise kademeli olarak yapılacaktır. Sigortalılık süresi 25 ile 1 yıl arasında değişen SSK kadın ve erkek sigortalılan için öngörülen yeni uygulama: SSK Sigortalılannın Yeni Emeklilik Koşulları Dolan Sigorta Süresi 25 24 23 22 21 20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Dolması Gereken Süre-Prim Günü-Yaş Kadın Sigortalı Süre 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 20 Gün 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.150 5.300 5.450 5.600 5.750 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 Yaş Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok Yok 41 43 45 47 48 49 50 51 52 52 52 52 52 52 52 52 52 Erkek Sigortalı L Süre 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 Gün 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.000 5.150 5.300 5.450 5.600 5.750 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 6.000 Yaş Yok Yok Yok 45 46 48 50 51 52 53 54 56 56 56 56 56 56 56 56 56 56 56 56 56 56 HAYVANLAR ismiL GVLGEÇ m0 >^v KİM KÎME DUM D\MX Jmft A* [email protected] HARBİ SEMİH POROY KIRŞEHİR SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Kırşehir ilı Merkez Çayağzı köyünde kain, tapuda tbiş Karakaya adına kayıtlı aşağıda cinsi, miktan, muhammen bedeli yazıh taşın- mazlann 1ÎK hükümleri uyannca açık arttırma suretiyie umum ara- sında Karşehir Sulh Hukuİc Mahkemesi Kalemi'nde 18.10.1999 gü- nü saat 10.15-10.45 arasında 1. (binnci) satışı yapılacaktır. Aynı gün alıcısı çıkmadığı veya muhammen bedelin %75'ini doldurmadığı takdirde 28.10.199^ tarihinde aynı yer ve saatlerde 2. (ıkinci) satışı yapılacaktır. Kövfi Mevkü CinsiParsel no MikUn Muh.bed. SaD? saati . '. Çayagzı Sapırt Tarla 2368 6 800 m26 800.000- TL 10 15- 10 30 Çayagn Koyıçı E\-av]u 605 429 m2 50.000.000 - TL 10 30-10 45 I - Satış peşin para ile olup talep halinde alıcıya 20 güne kadar ka- nuni mehil verilir. 2- Satışa iştirak edeceklerden muhammen bedelin %20'si oranında teminat alınacaktır. Paydaşlann payının bu bedeli karşılamaması halinde onlardan da teminat alınarak %20'ye ulaştı- rılacaktır. 3- 2368 parsel sayılı taşınmaz tapuda ve zeminde tarla cin- si olup üzennde herhangi bır muhtesat yoktur. 4- 605 parsel sayıh ta- şınmaz köy içı mevkiinde olup üzerinde enkaz halinde ev bulunmak- tadır. 5- Satışta damga resmi, tellaliye ücreti, tapu masraflan ve %15 KDV alıcıya aittir. 6- Şartnamesi ilan tanhinden itibaren açık olup işbu satış ılanı adresleri belli olmadığı için mahkeme karan da ken- dilerine ilanen teblığ edılen paydaşlardan Emine- Numan Arat, Re- fık Arat, Yaşar Alptekın, Emine Oruç, Hatice Yurduseven, Fatma Tu- ran, Yaşar Doğan, Süle>man Okkay, Abdi Okkay, Aynur Aydın, Sa- niye Ertoğral, Semiha Sabuncu ve Ahmet Ertoğral'a ilanen tebliği yolunda karar verildığinden ışbu ilanm gazetede yayımlanmasından itibaren 15 gün içensinde satış ilanının adı geçenlere teblig edilmış sayılacağı ve satış gün ve saattnde mahkememizin 1999/55 satış nu- marah dosyasına başvurmalan gerektiği, aksi takdirde yokJuklann- da satış ışlemının gerçekleştirileceğinın tebliği yenne kaim olmak üzere ilanen duyurulur. 01.09.1999 Basm: 42356 BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇİ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 27 Eylül Z/RHU KES/F ARACI.. 1351'Pe 8U6ÜN,FGAAISfZ YAPlMI BA21 siLAf ve Astcefü/ueAÇMR peueNMi ZIÜHlı ARAÇLAR AKAStUDA 8i#. 7XA/e- s/ BÜYÜK fcs/ roPLAMffrr. srçtM A//MSA77^fiJ /I&OÇ 8 UÇLARDA LÂSTİ/ZLf, ANGi && ÇLÜeiİNPe &UNLAR HA- GEÇfYOZOU. (Kl YÖNDEOE BûRüLee/LBN VE BM ÇOtC SAATTE- iso KiLOMeme mz YAPAN ARAçm SfR PE TOP BÜLXiNMAfC7AYDl. Zt&HLlHlN OAUA C.OK (*£ŞİF AMA- CtYLA KuUAMILMASl DÜŞÜHÜL/MÜÇTU. GORÜŞ Prof. Dr. NECLA ARAT tÜKadın SorunlanAraştırma ve UygulamaMerkeziMüdürS Deprem ve Etik Jack London, Kurt Kanı başlıklı kitabını,' kahramanının kurtlarla geçirdiği o korkunç geceden sonra, "artık hiçbir şey eskisi gibi- olmayacak" tümcesi ile bitirir. Marmara Bölgesi de 17 Ağustos'ta geçirdiğl büyük deprem felaketinden sonra artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü, büyük bir maddi yıkımın yani sıra ve ondan da önemlisi manevi kayıplar, on binlerce canın yrtirilmesi;. onarılması olanaksız yaralaraçmıştır. Çocuklan" depreme kurban olan ana-babalar, eşlerini yitiren kadın veerkekler, ana-babalannı bir daha asla göremeyecek olan çocuklar, şimdi yaşama srfır noktasından yeniden başlamak, büyük acılarını bilinçaltında gizlemek zorundadırlaf Ama acı oradadır, vardır ve ne tür bir rehabiH- tasyon uygulanırsa uygulansın unutulmayacak, yalnızca uyutulacaktır. İlk gününden başlayarak bu büyük felaket için sorumlular bulunmaya çalışılmıştır. Binaları yapan müteahhitler, mimar ve mühendisler, belediyeler, siyasiler ve maddi çıkar çevreleri sanık olarak gösterilmiş, halk büyük acısının da. etkisi ile müteahhitleri linç etme isteğirû dışavurmuştur. Ama gerçek sorumluluğun kolektrf olduğu yeterli bilgi, bilinç ve iradeyi gösteremediğimiz için tek tek hepimizin suça ortak olduğumuz unutulmuştur. Toplumdaki belli bir kesim ise olayı doğaj çerçeveden çıkarıp metafizik bir boyuta oturtmaya, böylesi birfelaketten bile ideolojisi. doğrultusunda yarar sağlamaya çalışmıştır., Depremin, Islama uygun olmayan bir yaşarn biçimi yüzünden gerçekleşen bu tür ilahi cezalandırma olduğu safsatası öne sürülerek' zaten söylencelere çok meraklı olan halkımiz dinci ideoloji eksenine çekilmeye çalışılmıştır.; Kendilerini "sivil toplum örgütü" olarak tanımlayan bu besleme gruplar, ne yazık ki yine doğa yasalannı, aklı ve bilimi birtarafa atıp din! sömürüsü yapma yolunu seçmişlerdir. Bir başka iç burkan olay da, depremzedelere- yönelik yardımlan ya da ytkıntılar arasında kalan malları yağmalamaya kalkışan, tüm morat değerieri çürümüş insanlar ile karşılaşmamız olmuştur. Daha dafecisi, depremzede ailelerin, ölülerinden organ çalındığına ve organ mafyasının canlı çocuk hırsızlığı yaptığına ilişkin yakınmalarıdır. Son sıcak sapkınlık örneği ise, kendilerine Satanist denilen gençlerin sözde depremi önlemek üzere, şeytana bir genç kızı kurban ederek işledikleri ürpertici cinayettir. Bu dört örnekte de (din sömürüsü, yağmacılık, organ hırsızlığı, cinayet) insana saygının ve insanlık değerlerinin sıfıra indirgendiğini görüyor ve bu örnekleri sergileyenlerden haklı _ olarak nefret ediyoruz. Bu nefret, bana son günlerin kaotik ortamında belli çevrelerce parlatılmaya çalışılan Yargıtay Başkanı Sarrri Selçuk'un "birdemokrasimanifestosu" olarak ' yüceltilen konuşmasının "hoşgörü, görecelik" (tolerans, relativizm) başlığı altında yer alan bir. tanımlamasını anımsattı. Selçuk, bu tanımlamasında "Hoşgörü, ötekinden nefret etmeme bilincinikazandıran erdemdir" diyor ve , ekliyor: "Bilgi, görüş, eylem, ahlak açısından. gerçekler (hakikatler) görecedir." (*) Yargıtay Başkanı'nın sofistlere (özellikle de . Protagoras'a) özgü ve onlardan ödünç aldığı değeriendirmesinin 2000'li yıllann Türkiyesi'nde • bireysel ve toplumsal ahlakı oluşturacak etik • değerler bağlamında ivedi olarak tartışılması gerektiğine inanıyorum. Bu tartışma, gerçekten bir 21. yüzyıl tartışması olacaktır. Çünkü, kanımca : "çağdaş demokrasiyi" oluşturmak üzere Atatürtççülüğü, özgürlüğü, çoğulculuğu, hukukun ' üstünlüğünü, cumhuriyet ve demokrasiyi, din- » devlet ilişkisini ve anayasayı yeniden tartışmadan-' önce, "en ileriuygardeğerieri (çağcılolanı)" (**) ' yaşayabileceğimiz bu çağcıl demokrasiyi üzerine oturtacağımız sağlam bir etik zemine gereksinmemiz vardır. (*) Bkz. Aktüel, Demokrasi Manifestosu veYeni' Bir Anayasa Önerisi, Sh.21 ... (")A.g.k. Sh.7 - " iif * B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SAĞA: 1/ Cinsel ikti- darsızlık. II Bilyeliyatak... Yön göstermek için belli yer- lere konulan işaret. 3/ Tır- nak boyası... Giyim süsle- mede ve şap- ka, çanta, se- pet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit. 4/Asya'da yüksek birbölge... Or- tadoğu'da bir göl. 5/ Aynı doğumda dün- yaya gelen ikı kardeş... Oyunda berabere kal- 5 ma. 6/ Roman, öykü 6 gibi anlatı türlerinde giriş bölümü. II Sula- nnı bir denize ya da bir göle gönderen bölge.. "Sen bir — gibi dağdan dağa kaçsan da yine / Se- . ni aşkım canavarlar gibi takip edecek" (E N. Çam^... hbel). 8/ Köpek... Birnota... Birrenk. 9/Küçükbit-' kilere verilen ortak ad... Fethiye ilçesi yakınJann- * da ünlü bir antik kent. *• YUKARIDAN AŞAĞIYA: '\\ 1/ Cinsel aşk isteği. 2/ Rus köylüsü... İlişkin, değ- \ gin. 3/ Bir sorun için halkın olumlu ya da olumsuz,') kanısınm belirmesi amacıyla yapılan oylama. 4/ ; Kemiklerin yuvarlak ucu... Başlangıcı belli olma- . • van zaman. 5/ Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta... i Iskambillerle oynanan bir oyun. 6/ Temel, esas... Ata-,"' sözlerine dayanan didaktik Çin şiiri... Yabanıl hay-. van bannagı. II Küçük bayrak. 8/ Mücerret... " 0 1 4 - kadar — koştular ki âsiyâb-ı devlete / çiğnemekten, . birbirin dolab-ı devlet dönmüyor" (Neyzen Tevfık). -. 9/ Sürtme ağlannda yanlarda bulunan takviye ip- . leri.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear