02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12EYLUL1999PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Bilim Çağında Insan ve Küreselleşme PH0f. Dr. AbİdÜl K U M B A S A R City HospitalA.Ş. Tıbbi Direktörü Y aşadığımız çağın "bi- lim çağT olarak anıl- masma neden olan bi- limsel hızlı gelişim ve onun verilerinin uygu- lanması olan teknolo- jinin ulaştığı düzey, yerküremızin her noktasını her an görüntülenebilır ve kı- sa sürede ulaşılabilinir duruma getirdi. Sonuçta, öncelikle yaşantı küreselleşti, güncel deyımle globalleştı. Böylece yer- kürenin daha da hepımizin olduğu bi- linci benimsenmeye başladı. Ozon taba- kasının durumu, oksijen kaynağımız olan yağmur ormanlannın önemi, deniz- lerin kırlenmesinin yarattığı sorunlar, genel tartişma konulan olur duruma gel- di. Herkesin her şeyden sorumlu oldu- gu duygusu. artan oranda bılinçlerde yer eder oldu. Bütün olgular, giderek tüm topiumlann insana ve doğaya say- gı paydasında birieşeceği küresel düze- nin kurulacağımn kanıtlan gibi görülü- yor. Her ülkeden, sa> ılan azımsanama- yacak düzevevaran avdınlar.doğanın tüm \aşam alanlan ve değerlerinin tüm in- sanlığın ortak yaranna sunulmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulamaktalar. Yaşadığınuz bilgi çağuun koşuHarmda sy- dıniann giicii, iletişimin ışık hızına var- İ | EVET/HAYIR İ ması nedeniyle, geçmişin hiçbir döne- miyle kıyaslanamayacak boyutlara ulaş- mıştır. Bütün sorun bu gücün, geleceğın dünyasıru kurmak için, yozlaştvnlmadan ve eşgüdümlü olarak, siyasal güçlerin etkisinden anndınlarak kullanılmasın- dadır. Yüzyıllar boyunca geçmişte birbiri- ne benzer olaylar ve sorunlar yinelen- miş, eski deyimle, "Tarih tekerrüreder" yanlış kanısı ınsanlığın bilincine yer- leşmiştir. Bilim çağı insanımn, geçmi- şin kötü olaylannı yineletmeyecek güç- te olduğuna inanması ve geleceği bi- linçle yaratabılecek yeteneğe eriştiği- nın ayırdında olması gerekir. Geleceği değiştirmenın ve geçmişin kötû olayla- nnın yeniden yaşanmamasmın tek çıkar yolu, gelecek kuşaklan bu amaçla eğit- mektir. Geleceğin kuşaklarmı, doğa ûs- tü güçlerin varlığı kör inancından kur- tarmak, ilkel gelenek ve alışkanlıklar- dan soyutlayarakbilimselliğe yönlendir- mek zorunludur. Güncel tartişma konusu olan küre- selleşme (globalleşme) olgusu da bu bakış açısından eleştirilmelidir. Bugün yerküremizde her an her yere ulaşabi- len başlıca iki güç vardır. Bunlardan bi- risı sözlü ve görsel Uetişinı, öbürü de pa- rasal güç olan anamal (sermaye = kapi- tal)dir. Her iki güç de ınsanlığın yaran- na olarak, uluslararası düzeyde ve yoz- laştırmadan planlanarak kullanılırsa ge- leceğe umutla bakabiliriz. Mutlu bir ge- lecek kurabilmek için iletişim ve para- sal gücün küreselleşmesiyle birlikte zo- runlu olarak eğitim, sağlık ve emek so- nınlannın da küresel boyurta ele alınma- sı gerekir. Sözlü ve özellikle görsel iletişimin eğitim sorunlanyla birlikte, bilgi eksik- liğine dayalı sağlık sorunlanm ve emek- çilerin egitimi sorunlannı çözmekteki et- kinlığı yadsınamaz. Sağlık sorunlannın eğitime dayalı aksakhklannın iletişim yo- luyla gidenlmesi yanında, parasal des- tek gerektiren sorunlannı da küresel bo- yutta çözümlemek kaçınılmazdır. Bugün- kü bilimsel düzey ve ekonomik güç, nü- fus planlaması yaparak uygulayabile- cek, sadece sağlıklı bebeklerin dünya- ya gelmesini gerçekleştirebilecek, do- ğanlann çağdaş eğıtimle yeteneklerinin gelişmesinin koşullannı sağlayabilecek düzeydedir. Yetişecek yeni kuşaklann bi- reylerinin yaşam (hayat) yanşında yal- nızca doğal yetenekleri etkin olmalı, sosyal ayncalık ve parasal gücün ver- dıği haksız öncelikler ortadan kaldınl- malıdır. Böylece büyük düşünür Bert- rand Rınsd'ın dediği gibi; "Gefcceğin dünyasuıda başan, parasal güç, dalka- vukiuk ya da kurnazlığın değü, yetenek ve çabşmanııı ürünü oLmatadır." Geçmişten günümüze gelen koşul- lardaki uygulamada ise parasal gücün kendi kurallannı kendi koyan sorum- suz küreselleşmesini görmekteyiz. Top- lumlar, parasal gücün kendi çıkanna olan kurallannı benimsemeye zorlan- makta, emek göz ardı edilerek denge- ler bozulmaktadır. En yüzeysel ekonomi bilgisi olanla- nn da bilincinde olduğu gibi, parasal güç (anamal=kapital) ve emek birbirin- den ayn düşünülemez. Bütün değerleri yaratan emektir. Doğal varlıklara katı- lan emek, onlan değerli kılar. Parasal güç (anamal) ise karşıhğı tam olarak öden- meyen emekten arttınlarak biriktirilen artı değerierle oluşur. Özetle anamal, emekçiden esirgenen ve karşılığı tam olarak ödenmeyen artı değerlerin ürünüdür. Parasal güce ken- di kurallannı kendi koyarak küresel bo- yutta öncelik verirken onu yaratan eme- ği yapay kurallarla güçsüz kılmanın ge- tireceği sosyal sorunlann boyutlan kes- tinlemez. Üygar topluluklarda güçlü- ye. zayıf olanı ezmesi için özgürlük tanj- namaz. Parasal gücün kendi kurallann- ca, küresel boyutta, ucuz ve sömürece- ği emeğe ulaşması özgürlüğüne karşın, emekçiye de emeğini değerlendirmek için ıstediği yöreye gitmek ve uluslara- rası düzeyde hakkını aramak özgürlü- ğü tanınmalıdır. Geçmişte pek çok kez görüldüğü gi- bi bütün toplumsal çalkanülar ve patla- malar, 'baksız özgürlükler ve haksız la- sdamalar'dan kaynaklanırlar. Artık top- lumlan yönetenlerin, Jeremy Bentfaam'ın (1748-1832)-Hiçbir haksKfckkflçük, hiç- bir insan önemsiz değUdir" özdeyişini ılke olarak benımseyerek uygulamada bulunmalan ve haksız arka çıkmalardan kaçınmalan gerekir. Her şeyin herkesin gözleri önünde gelıştiği gezegenimızde. insanlan sa- nal-öbür dûnya mutiuluğu ile aldatmak giderek güçleşmektedir. Bihnçlenen insan türü, cennet haline getirebileceği bu dünyada cehennem yaşantısı sürdürmenin anlamsızlığının ınancına eriştiğinde, topluluklan cen- net umuduyLa avutarak yönetme kolay- ltğı kalmayacaktır. Küçük çıkarlar için kitleleri karanhğa itmenin bedelıru öde- mek kaçınılmazdır. Yerküremizde gelişen tüm olaylar, bi- lim çağına yaraşır düzeyde 'us'la ('akıria) eleştirilip küresel boyutta irde- lenerek kitlelere aktanlırsa globalleş- menin de mutiuluk getireceğine inanmak gerekir. OKTAY AKBAL Mercan, Hüzne Soyunmasın! "Bizim için her saniye çok önemli. Yok oluyor yazınımız ve kültürümüz! Türkçe konuşmak ya- sak, okullann açılışı soru işaretınde. Gazeteler, der- giler çıkmıyor, çıkmayacak da... Radyo gibi, TV gibi enstitüler hak getire! Iş yok, aş yok!" Kosova'nın ünlü Türk şairı Hasan Mercan son mektubunda böyle yazryordu. Kosova'daki Türk azınlığın durumunu en iyi orada yaşamış olanlar bilir. Hasan Mercan bir şair, bir yazar, bir gazete- ci... Makedonya ve Kosova'dasevilen, sayılan bir aydın... Birkaç aydır Ankara'da. Canını zor kurtar- mış, eşi veçocuklanylagelmişTürkiye'ye... Bjrrast- lantı sonucu Başbakan Ecevit'le karşılaşmış. Mer- can'ı tanıyan Ecevıt onu ve ailesini Ankara'ya al- dırmış, geçici bir burs ve konaklama olanağı sağ- lamış!.. (Sevinerek öğrendiğime göre Mercan, Ko- sova'da açılacak bir Türk Kültür Evi yöneticısi ola- rak Prizren'e dönmek üzere.) Birkaç yıl önce "Dayler Dayler" adlı şiir kitabı- na yazdığım önsözde şöyle demistirn; m *öftjgoslavya Türk yazınının önâ&gefen blr\ indır Hasan Mercan. Yazıntmambır{. Türk-yasnı... Anayurt dışındaki Türk; natçılar bizim birer parçamızdır. Hepsinin katkı- lanyla genişliyor, yüceliyor Türk kültürü... Hasan Mercan'ın 'Dayler Dayler'/n; okurken içimde bü- yüyen bir sevinç var, Türk dilinin gücünü gör- mekten gelen bir duygu bu." Hasan Mercan kırk yildır Türk yazınının Make- donya'da, Kosova'da en güçlü temsilcisi, sözcü- sü, tanıtıcısı... Hemen bütün çağdaş şair ve ya- zarlanmızın dostu, arkadaşı... Ben de, onu 1970ten, daha sonra Ohri'daki Pen Kongresi'ndeki birlik- teliğimizden tanıyor, izliyorum... Bir şair nasıl ta- nımlanır? Kendi dizeleriyle, bir de onu anlayan başka şaırlerin dedıklerı, yazdıklanyla... Bakın, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Struga'da bü- yük şiir ödülü Altın Çelenk'ı almaya gittiğinde ne yazmış Mercan için: "İyi bir ozan Mercan, gözü tumalarda hep ve o vuracak şiir turnasını birgün buna ınanıyomm. Belki vurdu bile... Büyük yerselliğinden büyük evrenselliğine ulaşan sevgili Mercan'ın şiirine bir sevgi" (1986). Aziz Nesin de Mercan'm şiirierini okuduktan son- ra şöyle yazmış: "Hasan Mercan ve öteki Yugoslav Türk şairle- ri, Vardar ovalannda ve Şar dağlannda Türkçe- nin şiirini estiriyohar, kimileyin fırtınalarla, kimile- yin imbatlarla, kimileyin güzyelleri ve kimileyin ilk- yaz esintileriyle... Hüzne soyunan Mercan'ı kut- luyoruz. O, uzun ve ince biryoidan ince ve kılıç- tan keskincedir ve sırat köprüsünden çok daha derincedir..." (1988) Ankara'da yazdığı son şiirlennden birinı okumak bile Mercan'm yaşamının acılı döneminden izler getiriyor: "Bizim orada I Korku var I Kuşkuya soyunur I Şiirde I Gerçekler düştür daha bir II Benim ora- da I Bir utku var I Burkuya dayanır I Şairce I Erekler gülüştür daha bir" Son kitabının adı "Hüzne Soyunmak". Dileğim bu hüznün ardından yeni bir ufkun, bir güvencin doğması... Hasan Mercan gibi bir Türkçe dostu- nun, hüzün denizinden mutiuluk deryasına açıla- bilmesi... "Doğduğum yer Pürzerin yüreğimin dağıdır" di- yen Hasan Mercan'a yeni görevinde başanlar dilerim. HAYDİ DAYANIŞMAYA!.. DERNEĞÎMtZ DEPREMZEDE YURTTAŞLARIMIZ ÎÇÎN YARDIM KAMPANYASI DÜZENLEMÎŞTÎR. Tüm Yüksek Ticaretlileri halkımızla dayamşmaya çağınyoruz. Nakdi yardımlar için: Vakıflar Bankası Üsküdar Şb. Hs. No: 2034236 Aynca giysi ve malzeme yardımı yapmak isteyen üyelerimizin demeğimizle ilişkiye geçmeleri rica olunur. Kampanyamız 31 Arahk 1999'a kadar sürecektir. ISTANBUL YÜKSEK TtCARET VE M.Ü. I.I.B.F. MEZUNLARI DERNEĞt 'Ilahi Uyarı' Kime... Sedat BOZKURT B aşta, kapanlan Refah Partisi'nin Genel Başkanı Neanettm Erb»- kan olmak üzere bazı lslami çevrelerden Marmara Bölgesi'nde ya- şanan depremle ilgili olarak oldukça ilgınç açıklamalar gelıyor. Hatta bazı lslami örgûtlenmeler, budepremı çok ciddi bir ıdeolojik malzeme yapabıli- yorlar. Bu tûr açıklamalan din adına yap- tıklannı mutlaka iddia edecek olan bu kışilerin en bü> F ük kötülügü, hizmet et- tiklenni varsaydıklan dinlenne karşı yaptıklannı anlamalan sanınm müm- kün değil. Depremı bir vicdani uyan olarak aldığımiz zaman -düz bir ba- kış açısıyla, böyle bir felaketı ömek- leyerek anlatmak biraz yürek sızlatı- yor ama.. galiba mecburuz- uyannın kurbanlan, masum insanlar, hele bu olaylarla uzaktan yakından ilgısi ol- mayan çocuklar olmamalıydı. Tam tersine. bu "iahi" uyannın kurbanla- n, kendisinden sonra gelenlere örnek olabilmeleri ıçin, süreklı adı ğectigı için söylüyorum, VeİiGöçer ler olmalıydı. Yoksa yıllannm bırikimini. başlannı sokacak bir ev sahibi olmak ıçın feda eden masum insanlar, bir 'Üahi oya- nyı"hak edecekne yapmışlardı ki? He- le o masumluk anıü çocuklann, bebek- lerin ve çocuklan ile bebeklerinı ko- rumak için vücutlannı canlan paha- sına siper eden saygı, sevgı timsalı koca yürekli ve bu nıteliklen nede- niyle bile yaşamayı hak eden analann suçlan neydi? Deprem bilimsel bir gerçek, bunun üzerinde tartışmayı çok anlamlı bulmuyorum. Bilim de o dar zihinlerin alamayacağı bir bıçimde, yine onlann anlayacağı ifade ile söy- lendiğinde bile, yani Allah'ın verdiği aklı kullanan ınsanlann kurumlaştır- dığı bilgi bırikimı, dünyanın tamamı- na olmasa bile büyük birkısmına ege- men artık. O yüzden insanlığın hizme- tinde olan bir kurum. Bilimın ulaşa- madığı alanlar da var tabii doğal ola- rak, hatta karşılayamadığı inançlar... Işte burada insanlann dine ıhtıyacı var. O yüzden. bir daha depreme ya- kalanmamak için insanlar bir yandan depreme dayanıklı evler yapıp, dep- rem kuşağının dışına çıkarken, bir yandandada"Aflahbirdahabceböy- leaaiaryaşatmasm'' dıye dua edıyor- lar Tabiıse\diklennekavuşanlar,"Al- laha bin şükür", sevdiklenni kaybe- denler de, "AJlahun. mekânı cennet obun" demeyi ıhmal etmıyorlar. De- mek kı, insanm ıhtıyaçlannı karşıla- dığı iki kurum olarak karşıtnıza çıkı- yor din ve bilim. Bunlan birbirine ka- nştınp, insanlan dinden soğutacak açıklamalaryapmamak gerek. Eğer, bi- lımın yenne dinı koyup, onun öğretı- sıyle bilimsel gerçeklen açıklamaya kalkarsanız, aynen bu günümüzde ya- şadığımız gibi, tercihlernedeniyle, di- ninız de dınınızin tannsı da "adalet" anlayışı açısından tartışılır konuma düşer. Yanı depremi, 'ifaihi bir uyan" olarak sunanlara, canı yanmış bir dep- remzede çok rahat bir bicimde sora- bilir, "Ni>e bana?" diye. Hatta bir adım daha öne atarak, "Eğersizin Tan- n'nızuı adaleti bu ise, biz başka Tan- n'mn çocuklan mıyız" demez mı? ıftıâ makineleri temizlik seti hediyeli! BİR ARISTON YETKİLİ SATICISINA GELİN. ARISTON ÇAMAŞIR VEYA_ BULAŞIK MAKİNESİ ALIN. TEMİZLİK SETİ HEDİYENİZİ UNUTMAYIN. ÜRÜNLER ısoa M H t aH31JQI I 47.572 PEŞtNAT t 4 TAKSİT ı PEŞİNAT * 6 TAKSİT ' rTAKStT TDPLAM mnım aauı 2JUİ8JM 3UMJ0I TAKSİT TOPUUH PEŞİHAT + B TAKSfT TAKStT TOPUM 31274JM I 2I1 PEŞİNAT +10 TAKStT TAKSİT TOPUM PEŞİHAT -, 12 TAKStT TAKStT TOPUM 3I7.7NJM 2UtUM l>:-ı •' Im > •>::»:;t ıı.ı>ı • rnnum i-i'i ı ıf•<: « ı IKI>:II »»fj ' ı ı n ı U2HICTCTI 37.4KUM t'^'Aı:' IBTVIH i r F f ' ! •--r i •tlHl!-i II l -I •IBTj • «H- ı i t H ı ı l lk-»^|j ifyi: ü I 3WJ7um tıtttaa 4ffj»mı tuıum SUSUM msam 5*.TTUW 32U47J tıi'i:' ı>i< i' •r~'. t w.tı.T~ln-<m IJ.I ıi It'i»:-' ıt-'.ı • M.MITI M.BMTI tnummammaı—** vmu KMurrmu tMHTomfc tuuşn ı MMİL •MlLiflMJBÜİ.M» Dtrir20 + 5 « t VM DNIITIUUC zruuuu 71.117.» IU71Mİ UATUM 55H7JM 4in7.ni 3U7MM 3U1UM uuum 3MJHM UUIIMI 1» t, ; n.ıi:ı ı MUTtM» 41171111 suram UU17JH 4U1MN MU (HTİSJH m.mm stunm mxum\ ı t i ^ i i ı » >,-• •OU3MH ItSCJM i »i • ıM7>-< Mi •' -i ıfc 4UTIJM 4S.I4IJH I t ». • IMJI-;J utrTC ' ı 3L2HM aun» 47U74JM t'ti-in'— •'i'Mft-tırr-r- ı'fMHtf']), *-Mi1 Trı»ı;f.f •T'iWfT*T-.*-""L T*u *f •.f-iHiu *u *r"TVlWı IMIU <0y daMMiı. S«vk tartlıMtU KPV vı nrft kuuıttrtıı4aU dttijltlikte» 4olıyı ıtltbıkctk yeni verııler flyıtlıra tyM« ytuıtıltcaktu. T»i2İik Setl kıropm(i»u 1530 tVLOL 1 1 SKtrll «hıp itıtin <t ıtek lakııttjn Hc «mrMir. (M#Mrw><: Snuyi n Tictret 8tkj»lı|ı'm« 2s.05.iM4 Urlk, >1M« uyı n *t,Q%tfn lırlh. 4077 Mytlı m a l p M r t ı lUn tdlleıı tıhll|t<rlıu 1 «21140 42 ^ 21140 43 > ıtso VtfldU SMcı • TSt ARISTONE v i n i z e d e ğ e r k a t a r Ur U M M B« 5 nta ımtaknnMz. Mayk Mlfl için 0C8ETSİ2 UMIŞMA SUVlSl'al MV« m y^H Mb5nM rtTKİLİ SElVİSl'al PENCERE Kitap Yazmak?.. Son zamanlarda okuduklanm arasında beni en çok etkileyen kitabın yazarı: Dudu Akpınar. Kitabın adı: "Benim Teklstediğim Bir Kitap Yazmaktı" (Bo- yut Yayın Grubu). Kurşunla zıpkın arasındaki fark ne?.. Kurşun da bedene girince acı verir, ama zıpkın bir ipte atan kjşiye bağlıdır. Dudu Akpınar, zıpkını atan kişi!.. Kırk yaşında okuma yazma öğrenen, kırsal kökenli, dört çocuk annesi bir özgün yazar. Yüreğımden vurdu beni. İnsan dramını bunca sadeliğin duruluğunda saydamlaştıran bir başka krtap okumamıştım. • Kırk yaşında okuma yazma öğrenen Dudu Ak- pınar'ın özyaşamöyküsünün yazınsallığında bü- yüyen sorgulama çengeli yüreğime takılı kaldı; kimbilir, "abece'den yoksun yaşayan insanlan- mız arasında ne büyük yazarlar sessizce yok olup gittiler. Ülkemizde 10 milyon kişi kendi adını bile oku- yup yazamıyor. Çoğu kadın... Okuma ve yazrnadan yoksun anne, eksikJiğini çocuklanna yüklüyor. En aşağı yirmi milyon ço- cuk, cahilliğin ceremesini küçüklüğündeyükleni- yon tüm yaşamında çekiyor; hayata geriden baş- lıyor. Okuma yazma bilmeyen kişi, toplumsal yaşam- dan dışlanıyon horlanıyor yurttaşlıgın özünü oluş- turan bağımsız birey kimliğinden uzak yaşayıp ölüyor. • AÇEV ne demek? "Anne Çocuk Eğitim VaWi"nın kısaltılmışı AÇEV, bu sh/il toplum girişimi UNESCO ile dayanışma içinde çalışıyon okuma yazma bilmeyen yetiş- kinlere ulaşıyor, şimdiye degin 59 ilde 70 bin ki- şi AÇEV'de öğrenim görmüş; okumasını yazma- sını öğrenmiş. (Katılım için AÇEVin telefonu 0 212 234 02 00 ve 0 212 225 00 63) Dudu Akpınar, AÇEVde kırk yaşından sonra okuma yazmayı bellemiş; kitabında özyaşamın- dan kesitler bir bütün oluşturuyor, ortaya çarpıcı bir hayat öyküsü çıkıyor. Bir örnek veriyorum. Yazının adı: "llkSutyen" Biz köyde üçetek giyerdik. Sutyen nedir bilmezdik. Burada ise kentte gömlek altına sutyen şart- mış. Kendime sen zamana uy dedim. • rf Istanbul'a geldikten tam iki sene sonra birgün kendime sutyen almaya pazara gıttim. Tezgâhtar erkekti. Utanarak sıkılarak elimle katladığım birsutye- nin fiyatını sordum. Bana bir baktı kıpkırmızı kesiidim. Birkaç dükkân geçmL ..-» i i . Sonra cesaret edip 70 numara sutyen istedim. Çoğu arkadaşım benden birkaç sene sonra cesaret edip sutyen aiabildiler." • Okuma yazma bilmez milyonlann arasında ya- şayıp benliklerındekı yazarlık yetilerini karanlığa gömenler, yeteneklerini hayata geçirebilselerdi, nelerolmazdı?.. Ya da neler olurdu?.. + *L İyi yazarlar, ülkelerini yarınlara hazırlar... "Yazma Seminerlerimiıe" bu yıl da 30 Eyliil 1999 tarihinden itibaren devam ediyonız. • Yazmaya Hazırlık Semineri • Lygulamalı Yazarlık Semineri • Felsefeye Giriş - Felsefe Yazın Ilişkisi • Sinema Tarihi ve Senaryo Yazma Teknikleri • Toplum Önünde Soz Söyleme Semineri • Radyo-TV Metin Yazarlığı Semineri Düşündüklerinizi yazı ile doğru ve güzel bir biçımde aktarma yeteneğinizi geliştirmek, her biri kendi alanında deneyimli eğitimcilerle metinler arasında meraklı bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, seminerlenmizle ilgili daha geniş bilgiyi Vakfunızdan edinebiürsıniz. Son başvunı tarihi 17 Eylül 1999'dur. mu uğuı mcu UİARAŞTIRMACI GAZETECİLİK VAKFI Parlf CaUol N«: 14 M»H KlvaUı4<rc ANKARA TH: 1*312) 417 77 }• pt> Tıkl. («311) 417 Î7 A* SİNCAN ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN EsasNo: 1997/558 Sincan Aslıye Hukuk Mahkemesi'nin 04.06.1998 ta- rih, 1997/558 Es. 1998/396 K. sayılı ilamı ile Kınkkale ıli, Delice ilçesi, Tekke köyü, cilt 044, sayfa no: 61, kü- tûk sıra no: 17'de nüfusa kayıtlı Nihat ve Tûrkan'dan ol- ma, 01.07.1979 d.lu Pevnıl Tosun'un ismi lsmail olarak düzeltilmiştir. ÎJan olunur. 07.09.1999 Basın: 42729
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear