Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
\SAYFA CUMHURİYET 12EYLUL1999PAZAR
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Belleğini 'çıfıt çarşısı'na benzeten Ece Ayhan, hastanede de okumaktan vazgeçmiyor
.'Eiik'i kaybedersek lıapı yutarız'-»AHSEN ERDOĞAN
'^t Deniz perisi Thetis, Agamem-
'r
non ordusunun en yiğit, en ya-
„ Ibşıklı ve en savaşçı askeri olan
, oğlu Akhilleus'u topuğundan tu-
iârak Styks ırmağına daldınr.
. Böylece Akhilleus, anasının tut-
, tuğutopuktanbaşka hiçbir yerin-
., den yaralanmaz olur. 'Akhille-
us'un topuğu' deyişi de bu öykü-
.den kaynaklanır. *Benim topugu-
mu da bulamadılar daha" diyor
r
Ece Ayhan. "Bunu, ilk kez Zü-
rih'te ameliyat olduktan sonra
.-Edip Canse\er'e attığun kartta
söylemiştim. Ama hâlâ bulama-
dılar topuğumu."
;
Öyle ya, yakalanmadığı has-
._ıalık, görmediği tedavi, yatma-
dığı hastane kalmadı şairin. Kı-
sa bir süre önce Heybeliada Sa-
natoryumu'nda tüberküloz teda-
Visi görmüştü, şimdi ise Çapa
• Tıp Fakültesi'nin damarcerrahi-
"*i bölümünde ayaklanndan te-
°3avi görüyor. Şairin şekerhasta-
' hğıyla ilintili olarak tıkanan da-
1
marlan. önümüzdeki günlerde
balonla açılacak. Biraz solgun
ve yorgun görünüyor ama başı-
^-flın ucunda kitap hiç eksik ol-
' 'muyor. Günlük gazeteleri sek-
tirmeden izliyor, eşin dostun ge-
''firdiği şiir, felsefe, deneme ki-
fâplannı büyük bir iştahla oku-
• r
yor. Zaten zıyarete gelenlerin
"•elinde bir kitap mutlaka var. Ki-
"taplan görünce yüzü gülüyor,
-gözleri ışıldıyor.
'' "Gazayollannızıdahenüzbu-
tamadılar galiba" diyoruz, gü-
"lüyor ve 'gaza yollan'nın öykü-
Sünüanlatmayabaşlıyor: "Doğu-
aa kaymakamlık yaparken Da-
rende'ye bir arkadaşımı ziyare-
te ghmiştim. Oranın imamı beni
gezintiye çıkardı. Fırat'ın en bü-
yük koüanndan olan Tohma Ça-
yı'nın yanmdaki Battal Gazi Ka-
İesi'ne götürdü. Eskkten insanlar,
bir savaş, bir kuşatma sırasuıda
o kalenin içinegirerier. kapıyi ka-
paürlarmış. Kalenin içinden de
gizli. belli belirsiz yollar varmış.
Oraya gaza \ollan deıûürmiş. O
yollardan gizlice arka tarafa Toh-
ma Çayı'na çıkılırmış. Dışanda
istediği kadar kuşatma olsuru içe-
ridekiler gaza yoilan sayesinde
yakayı kurtanrlarmış. Bu öykü-
yü ilk dinlediğimde de 'Benım
zihnimin de gaza yoilan var' de-
miştim. Gerçekten de öyle. O ka-
dar anestezi yapılıyor, uyutuluyo-
rum, ama daha gözümü açar aç-
maz beynim hemen devir yap-
maya başhyor. Doğanın bana bir
armaganı işte."
'Haüm selim adamımdır'
Aykın mı Ece Ayhan? Herkes
onu 'aykın şair' diye tanıdı. Ama
o. "Hayır ay kınlık filan yok" di-
yor. "Biz insanla kapışük. Kapt-
şırken de "Aykın olan sizsiniz.
Siz bu tarafa gelin' dedik." Bu-
radaki 'biz' sözcüğü Ikincı Yeni
şairlerini imliyor. Cemal Süre-
ya'yı, Edip Cansever"i. Turgut
Uyar'ı, Sezai Karakoç'u. Metin
EtoğhTnu... "Amaonlar insanla
kapışmayi unuttular zamanla,
kendi içlerine döndüler. Oysa ÇH
kış noktamız buydu."
Içlerinden bir tek o, "Şiirimiz
karadır abüer" diyerek devam
ettiğı için belki de, adı 'huysuz'a
çıkmış. "Vallahi ben aslında ha-
lim selim bir adamımdır" diyor
Ece Ayhan. "Bizdehakkınısavu-
nan huysuz oluyor. Bir de insan-
değil,
etikçiyim'
diyor
Ece Ayhan.
Her insanın
etikçi olması
gerektiğini
savunuyor.
Etik; ahlakı,
iyiliği,
kötülüğü aşan
bir kavram
ona göre.
larefsaneter üretmeyepek merak-
lıdıriar. Örneğin. bir hastanenin
ortopedi bölümündeyatögım st-
rada "Ece Ayhan kaçmış. Cum-
huriyet meyhanesine gitmiş' di-
ye bir söylenti çıkmışb. Yıllar ön-
cedeZühtü Bayar benim hakkım-
daolumsuz biryaa kaleme almak
tstediginde 'Aman sakın ha' de-
mişler, Ece Ayhan kendisi hak-
kında kötü yazan eleştirmeni Ba-
bıâli'detabancayla kovalar' Kay-
makamlıkyapögım sıradada bir
köyü iki tabancayla basttğun ha-
beri çıkmışü. Halbuki öyle bir
şe> yok! Bazen insanlara kızabi-
lirim ama o kadar da değil."
Ama bir de 'efsunlu' olduğu-
na dair söylenti çıkmış: Ece Ay-
han hangi dükkâna ayak bassa o
dükkânın işleri o gün bereketli
olurmuş. "Osmanhlarda Paza-
roğlu Hasan Bey diye koca kafa-
h bir adam varmış" diye başh-
yor anlatmaya. "Hangi esnafın
dükkânına girse o dükkânın işi
iyi gkkrmiş. Biiriin esnaf da bü-
tün gün beklermiş Pazaroglu Ha-
san Bey gelsin diye. Ben de biraz
öyle oİdum herhalde. Bir gün
Eminönü'ndekitap saöcılannın
önünden geçiyorduk. Esnaûn bi-
ri bize saüş yapmak için'Ece'nin
tavsıye ettıği kitaptır, alın' dedL
Hiç bozuntuya vermedim tabuV
Şairlenn çoğunu 'sanşın' ola-
rak nitelendiriyor. Etliye sütlüye
bulaşmayan, tatlı su balıklan an-
lamında kullanıyor 'sanşın' söz-
cüğünü. Şairlenn parası, pulu,
olanaklan olan egemenlere çok
boyun eğdiklerini düşünüyor.
"Öysa eğmemeleri geriardL Ba-
n şeyleri hiç kurcalamamışlar.
Ona çok krayorum. Böy le boy te
birçoğuyla da aram açıldı." Ma-
yasında iyi şairjik bulunan pek
çok şairin de kendisini geliştire-
mediği için hep yerinde saydığı-
nı belirtiyor.
'Ne bulursam okurum'
Ece Ayhan, 'solgun halk ço-
cuklannın yanında' bir şair oldu-
ğunu söyledi hep. Solgun halk ço-
cuklan onu tanıdılar mı peki?
"Onlann arasından beni gören-
ler oldu tabii. Iki-üç kişi de olsa
gören oldu." Yıllar önce yazdığı
bir yazıda, halk çocuklannın ya-
nında olduğunu iddia edenleri
eleştirmişti şair: "Halkı konı-
mak için ona siper olup ateş edi-
lince eğiliyorsunuz. biiriin kur-
şunlar halka gidiyor. Sonra da
'Bak bak halka ateş ediliyor' di-
yorsunuz."
İlk kitabı 'KınarHanımın De-
nizleri'nden (1959) başlayarak
bugüne kadar yazdığı her şürin-
de tarih' var Ece Ayhan'ın. Ama
o. tarihi 'düzünden okur'. anlat-
tığı tarih de masa üsrü tarih'tir.
Halkın 'masa alo tarih'le yıllar-
dır uyutulduğunu düşünüyor:
"Bir uydurmaca ki hem nasıL_
Ama bunlara girmeyelim şimdi.
Birinci ekien siyasal konular çün-
kü."
Hep tarihi düzünden okuma
kaygısı taşıdığı için 'Ben şair de-
ğil, etikçiyim' diyor ve her insa-
nın etıkçı olması gerektiğini sa-
vunuyor. Etik sözcüğünü ahlak-
la sınırlandıranlann da çok bü-
yük bir hata yaptığı görüşünde.
Etik: ahlakı, iyiliği, kötülüğü
aşan bir kavram ona göre. Her in-
san kendi kendısine sorduğu "Ni-
yeburadayız, niye vanz" sorula-
nnın bile etikten kaynakJandığı-
nı söylüyor "Bizi bağlayan bir
etikotmakEnazıhkatiklebîk\-ar-
dır etik. Bütün katiller kendile-
rinin melekolarak görülmesini b-
terler. İki dakika önce birisini bo-
ğazlamış, ama bir bakryorsunuz
küçük bir çocugun yanağmdan
makas ahyor. Işte budur etik.
Eğer etigi kaybedersek hapı yu-
tanz."
Biraz bu tarihçiliğinden. biraz
her şeyi algılayıp kaydermeye
hazır olan beyrıinden kaynaklan-
dığını düşünüyor olsa gerek, bel-
legini 'çmtçarşısı'nabenzeriyor.
Evin bütün eski eşyalannın kon-
duğu tavan arası gibi... Belleği-
nin tavan arasma aldığı her bil-
giyi. anıyı bir sisteme sokama-
maktan, bir yönteme dayandıra-
mamaktan yakınıyor: "Bilimsel-
lik iddiam olmadu ama olsun is-
terdim doğrusu. Olmasını ister-
dinı ama işte yetiştiriliş, parasu-
lık Her şey aynı anda olmuyor.
Ama öyle bir iradem vardır ki
arayıp bulunım. Ne bulursam
okurum. Kitap alamadıgmı za-
manlarda sahafa gider. bir Idta-
bıokur, kaklığun yvri işaretier.ye-
nkten gekligimdeokumayi sürdü-
rürdüm. Zaten böyk olmah,baş-
ka türiii olmaz."
Ece Ayhan günlerini hastane
odasında geçinyor artık. Ama
şiiri hâlâ kara... 1954'te yazdığı
ilk şiirlerinden birinde sanki bu-
günleri görüyor gibiydi:
"Bir soluk varyaşıyor uzak
uzak
Bu daha ölmemişsin demektir "
Yolları, Himalayalar ve Otesi
Seraklardan inen bir dağcı.
KüJtiir Servisi - Son
günlerdekurucusu
olduğu kısaca AK.UT
diye anılan Arama
Kurtarma
Topluluğu/Derneği'nin
etkinlikJeriyle de
adından sıkça söz
ettiren Nasuh
Mahruki'nin yeni kitabı
'Asva YoUan, Himayalar
veOtesi'YapıKredi
Yaymlan tarafindan
yayımlandı.
1995 yıhnda YapıKredi
Bankası sponsorluğunda
Everest'e(8848m.)
tıımanarak dünyanın bu
en yüksek tepesine
tırmanan ilk Türk ve ilk
Müslüman unvanını
alan ünlü dağcımız
Nasuh Mahruki, 'Bir
Dağcının Güncesi'
(1995),'Everest'te İlk
Türk' (1995, 1999) ve 'Bir Hayalin Peşinde'
adlı yapıtlannın ardından bu kez yeni
kitabında uzun yıllar hayalini kurduğu
overland (karadan) Doğy yolculuğunun gezi
notlanna ve gözlemlerine dayanan öyküsünü
anlatıyor.
Mahruki'nin yolculuğu Katnıandu. Hbet, NepaL Hindistan, Pakistan ve Iran'ı içeriyor.
Nasuh Mahruki, "Asya YoUan, Himalayalar
ve CHesi'nde; motosikletle lstanbul'dan yola
çıkıp Katmandu'ya gidişini, Tibet'te bir ay
süren ekspedisyonla 28 Eylül (1997) günü,
dünyanın altıncı yüksek dağı olan Cho
Oyu'nun (8201 m.) zirvesine gerçekleştirdıği
Türkiye'nin en
yüksek solo
tırmanışını ve Nepal,
Sıkkım, Hindistan,
Pakistan ve lran'ı
geride bırakarak
tekrar lstanbul'a
dönüşünü anlatıyor.
Sıradan bir insanın,
sıradan yaşamuu
sürdürürken de
tinselliğini
güçlendirebileceğini
savunan Mahruki,
herkesin dış yaşama
da dahil olması ve
sistem için gerekli
içsel sorumluluğa
sahip olması
gerektiğini
düşünüyor: "Benim
yeteneklerime sahip
sıradan bir insan için
bunun yolu, eskilerin
katı disiplininden değil
de nrmanmak, uçmak. dalmak ve gitmekten
oJuşuyor. Benim yaptığım yahuzca bu; herkes
gibi ben de kendi yoluma gidiyorum. Kendi
dağıma tırmanmaya. kendi göğümde uçmaya,
kendi denizimc dalmay a. kendi gözlerimle
görmeye, kendimi görmeye çahşıyorum-.*'
'Ben, artıkben değilim!'
Korku romanlarının yazan Stephen King geçirdiği trafik
kazasının ardından aklının tamamen boşaldığını söylüyor
Kültür Servisi - Ünlü korku romanla-
»Jj yazan Stephen King, iki ayı aşkın bir
süre önce geçirdiği trafik kazasının ar-
.dmdan yavaş ya\aş iyileşiyor: ama vü-
" cudundaki ağnlar hâlâ dinmemiş. Yaşı-
yor olmaktan memnun; ama istediği sık-
lıkta yazamamaktan rahatsız. Kazadan
sonra basınla ilk buluşması olan ve Da-
ily News 'de yayımlanan söyleşide King.
kendisine çarpan adamın hâlâ sürücü
belgesiyle trafıkte dolaşmasına çok kız-
dığını belirtiyor.
51 yaşmdaki yazar. 19 Haziran günü
Maine'deki North Lovell'da, elinde Bent-
kALittle'ın 'TheHouse' adlıkitabıylakal-
,4mmda yürüyordu ve birdenbire 42 ya-
şındaki Bryan Smhh'in kullandığı kam-
yonetin üzenne geldiğini gördü. Smith,
omzuna atlayanköpeğınden dolayı biran-
lığına kontrolünü yitirmiştı. King'in ise
kaçmak için sadece birbuçuk saniyesi var-
dı. İşte bu bir buçuk saniye ve küçük bir
hareket ünlü yazann yaşamını kurtardı.
Çiddi biçimde yaralandı ama hâlâ yaşı-
yor \e şimdi istediği tek bir şey var:
Smith'in sürücü belgesinin iptal edilme-
^si!
Z'[ Da\ ayı karara bağlayacak olan büyük
jüri 30 Eylül'de toplanacak. Işin en ilginç
yanı ise. Smith'in son 10 yılda tehlikeli
araba kullanmak suçundan çeşitli defa-
lar trafik cezası almış olması.
•,"" < Çarpma anınının belleğinden silindi-
ğini belirtiyor King. Ancak ifadesini ver-
dikten sonra, o gece uyuduğunda kaza sah-
nesini rüyasındayenıdenyaşamış: "Her
şey birdenbire aklımda canlandı. Kam-
yonetin gelişL. Tüm kaldırunı kaplamıs-
tı ve tam o an bir otobüsle karşı karşıya
King, sağhklı günlerinde yazdığuun
döröebirini bfleüretemediğini belirtiyor.
kaldığımı sandım. Kendimi sol tarafa at-
tını. Anımsay abildiğim tek şey bu, bir de
sonrasL"
Hastanede kaldığı günlerde bir kez ka-
nsı Tabitha'ya "Kamyonetin markası
Dodgemuydu? Tanmuşüm_
n
demış. King.
Kazadan hemen sonra Smith oolis çağır-
mış ve olay yerine dönmüş. Ünlü yazar
o anlan. yerde yatışını ve Smith'in ba-
şmda durduğunu anımsadığını söylüyor.
Ambulans yanm saat sonra gelmiş: "Ba-
na hangi hastaneyegitmek istediğimi sor-
dular. Ben de en küçük oglumun doğdu-
ğu Bridgton Hastanesi'nigösterdim. Yol-
da doktorun ambulans şoförüne 'Daha
hızlı!" diyebağırdıgını duyuyordunLUçu-
yorduk» Doktora ölüpöhneyeceğimi sor-
dum, bana "Hayır. ölmeyeceksin" dedL"
King önce yakındaki bir hastaneye gö-
türübnüş. daha sonra da Levviston Tıp
Merkezi 'ne sevk edilmiş. Bu yolculuk sı-
rasmda neler hissettiğini şöyle ifade edı-
yor: "Gökyüzünü görebiliyordum. Çok
güzekli. masmaviy di_ Ama ben artık ne-
fes alamıyordum*'.
King'i önce solunum aracına baglamış-
lar, sonra da vücudunda şişme olduğu
için parmağındaki iki yüzüğü keserek
çıkarmışlar.
Bunlardan biri kansıyla evlenirken
taknğı alyans, diğeriyse yine kansının ken-
disine armağanettiğı bir yüzükmüş. Şim-
di yenisini almak yerine. alyansını tamir
ettirmeyi düşünüyor.
Artık günde bir saat terapi görüyor ve
iki günde bir rehabilitasyona gidiyor.
*Herşey yolunda''diyor ünlü yazar. "Es-
kiye oranla çok daha iyiyim. Bacakları-
mıhareketettirmeji yenklen ögreniyorunı.
Kazadan sonraki ilk altı hafta hiçbir ye-
rimi kımıldatamıyordum. İki hafta için-
de beş ameliyat geçirdim. Ama kısa süre
içinde yeni gözlüklcrimle bir şeyler oku-
maya başladım. Kanmsa gerçekten bii-
yüleyiciydL Bana büyük destek oldu, hep
yanımday dL İyi bir terapiyle yeniden ça-
lışmay a başlamamı sağladL İşteevliolma-
nın anlamı da bu galiba."
King, yazmaya başlamış olsa da eskı-
si kadar çalışamamaktan oldukça rahat-
sız. Sağhklı günlerinde yazdığının dört-
te birini bile üretemediğini söylüyor: "O
kazadan sonra sanki aklım boşaldı ve
tüm entelektüel birikimimi yitirdim. Bu-
nu da eve döndüğüm zaman anladım.
Nasıl mı? O sırada televizyonda Tıtanik
oynuyordu ve ağlaya ağlaya filmi izle-
dim."
Nazizmin gerçek yüzünü savaştan sonra anladı
Bergman'ın Hitler tutkusu
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Isvıçreli ünlü
yönetmen Ingmar Bergman. genç-
liğinde AdolfHitler'e hayran oldu-
ğunu ve Nazizmin gerçek yüzünü
ancak II. Dünya Savaşı'nın ardın-
dan anladığını belirtti. 81 yaşında-
ki Bergman ın, SouthChinaMor-
ning Post'ta yer alan haberde. fe-
minist yazar Maria-Pia Boethi-
us'un Isveç'in Nazi Almanyası'yla
ilişkileri hakkmdaki kitabımn 2.
baskısında yer alan itiraflan büyük
yankı uyandırdı. Bergman'ın Bo-
ethius'a yaptığı açıklamalar şöy-
le: "Politik konularda gerçekten
tarafsızdım. Ancak, Almanlann
ideaflerine ilgi duymuyor da değü-
dim."
Bergman, babasının aşın sağcı
bir görüşte olduğunu ve Bolşevik-
lerden nefret ettiğini belirtirken
anılannı şöyle anlatıyor: "Sma-
dalarö'de bir evimiz vanh. Komşu-
muzYahudi biryönetmendL Birge-
ce ağabeyim ve arkadaşlan. yönetme-
nin evinin duvanna gamalı haç çizdiler.
Hiçbir şey söylemedim. 1936 yıhnda Al-
manva'nın Haina kentindeki bir rahibin
evine öğrenci mübadelesi nedeniyle git-
tim. Bütün aik Nazi'ydi. Oyaz Hitter'in
partisi, Weimar'da kongre yapn. Hitler
müthiş etldkyici bir hatipti. O konuşur-
ken halk etektrikleniyordu. Oysa biz İs-
veç'te onu yahuzca fotoğraftanndan gö-
rüyorduk."
Ingmar Bergman, Almanya'dayken
kendisinin de tanıdıklanna Hitler sela-
mı verdiğini itiraf ediyor.
"Nazizm bana, gençler için çok elve-
rişG birhareketgiMgörünüyorda Ahnan-
Ingmar Bergman, gerçekJeri anlayınca
•bekaretimi kaybetmiş gibi hissettim' diyor.
lar İsveç'in komşulan Norveç ve Dani-
marka'yı işgaledince memnun ohnuştum.
O ülkeleri koruyacaklanm düşünmüş-
tüm."
Ünlü yönetmen, savaş bitip Naziz-
min gerçek yüzü ortaya çıkınca gerçek-
ten utandığını ve kendisini 'bekâretini
kaybetmiş' gibi hissettiğini söylüyor:
"Kamplar acıhp korkunç gerçekler or-
taya çıkınca önce tanıklann anlatnkla-
nna inanamadun. Her şeyin müttefik-
lerin propagandası olduğunu sandım.
Gerçeği anlayınca şoke oldum."
Ingmar Bergman, bugün bile hâlâ Na-
zızme sempati duyanlann olmasını an-
layamadığını da sözlerine ekliyor.
Menuhin, 7O.yaşında
konserle anılacak
• Yehudi
Menuhin in 70.
doğum yıldönümü
anısına 6 Kasım'da
Ingiltere'deki Royal
Albert Hall'da büyük
bir konser
düzenlenecek. Mstislav
Benno Schollum
Londra Koro Topluluğu
ve Bach Korosu ile
Teresa Seidl. Liliana
Bizineche ve Algirdas
Janutas'ın katılacağı
konseri şef Mstislav
Rostropovich
yönetecek. Konserde
Sarasate, Bach.
Mozart ve
Beethoven'ın yapıtlan
seslendirilecek.
• Blrglt Cullberg
91 yaşında öldü.
Modern dansın
kraliçesi olarak anılan
ünlü koreograf, çağın
toplumsal ve politık
sorunlanna değinen
teatral
koreografileriyle
'politik dans' adı
verilen bir türiin
yaratıcısı olmuştu.
1957'de Strindberg'in
ünlü 'Miss Julie"
yapıtından uyarladığı
bale gösterisi uzun
yıllar belleklerden
silinmemişti.
• Ceorge Lucas,
Anadandoğma filminin
yıldızı RobertCarlyle'ı
çok başanlı bulduğunu
ve Star Wars serisinin
yeni fîlmınde mutlaka
Carlyle'm da rol
almasım istediğini
açıkladı.
• Naomi
CdlTipbell, yönetmen
Michelangelo
Antonioni'nin yeni
fılminde oynayacak.
Ünlü model şimdiden
oyunculuk dersleri
almaya başlamış bile.
Jack Finney'in bir
öyküsünden uyarlanan
bilimkurgu
niteliğindeki fılmin
adı 'Destinazione
Verna".
• Letonya
Ulusal Operası.
büyük bir ekonomik
kriz yaşıyor. Devlete
ödemek zorunda
olduğu 2.9 milyon
dolarlık vergiyi
ödemediği
gerekçesiyle vergi
dairesi tarafindan
yeni sezondaki bilet
satışlan durdurulan
opera, bu yıl sezonu
hiç açamayabilir.
Ekonomik bunalımdaki
bir başka kurum olan
Letonya Ulusal Senfoni
Orkestrası'mn üyeleri
de uzun bir süredir
hükümeti, kostümlerini
yenilenmezse sahneye
kot ve spor
ayakkabısıyla çıkmakla
tehdit ediyorlar.
• Lauren Bacall.
Shirley McLaine ve
Debbie Reynolds,
'Those Old Broads' adlı
fıhnde başrolleri
paylaşacaklar. Bir
Disney yapımı olan
fılmin senaryosunu
Reynolds'm kızı
Carrie Fisheryazmış.
• Ettore Scola,
'LaCena' adlı
filminin yanşmalı
bölüme katılması
nedeniyle bulunduğu
Montreal Film
Festivali'nde yaptığı
açıklamada. yeni
çalışmasında bir
Katolik ve bir
Musevi aılesinin
öyküleri çerçevesinde
1938 yıhnda uygulanan
ırkçılıkla ilgili yasalan
ele alacagını belirtti.
• Alexander
Payne, yeni fılminde
1960'larda ünlenen
Meksikalı müzisyen
Juan Garcia Esquivel'i
anlatacak. Filme adını
da veren Esquivel'i
John Leguizamo
canlandıracak.
Leguizamo filmin
yapımcılığını da
üstlenivor.
• Kenneth
Branagh ve Robin
Wright Penn, 'How to
Kill Your Neighbour's
Dog' adlı bağımsız
filmde başrolleri
paylaşacaklar. Senaryo
yazan Michael
Kalesniko'nun ilk
yönetmenlik denemesi
olacak komedi
türündeki filmde
Branagh, zor günler™1
'
geçiren ve komşusumın
köpeğinin havlamalan
yüzünden uyuyamayan
bir oyun yazannı
canlandınyor. Filmin
bütçesi 10 milyon •
dolar. !
• Krulger-
Poniatowski
çiftinin, 1400'lerden
bu yana yaşamış çok
önemli Avrupalı
ressamlann 188
yapıtından oluşan dev
koleksiyonu
Venediİc'te
sergileniyor. 'The
Timeless Eye' başhklı
serginin küçük bir
Louvre Müzesi'ni
andırdığı söyleniyor.
Sergide Tintoretto'dan
Beccafumi'ye.
Rembrandt'dan
Cezanne'a büyük
ustalann resirnleri yer
alıyor.
• Emma
ThompSOn en çok
canlandırmak istediği
rollerden birinin,
James Bond serisinin
'Rusya'dan Sevgilerie'
filmindeki Rosa Klebb
karakteri olduğunu
belirtti. Filmde bu rolü
Lotte Lenya üstlenmişti.
• Chrlsties
Müzayede Evinin
sahibi François
Pinault'nun .
dürüstlüğünden kuşku
duyuluyor. Avrupa
müzayedeciliğinin
en önemli
isimlerinden biri
olan Pinault'un sarm
aldığıveM.Ö. 19.
yüzyıla ait olduğu
sanılan, Mısır
hükümdan 3.
Seasotris'in
heykelinin sahte
olduğunu idia eden
uzmanlar,
Pinault'nun bu
heykeli satmasuu
önlemeye
çalışıyorlar.