Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12EYLUL1999PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Doğru
Adli yılın açılışında
yaptığı konuşma ile
şeriatçıların ve ikinci
cumhuriyetçilerin
büyük desteğini alan
Yargıtay Birinci
Başkanı Doç. Dr.
Sami Selçuk,
Fethuflahçıların
toplantısına
katılmasını
eleştirenlere,
Nâzım Hikmet'i
anma toplantısına da
katıldığını söyieyerek
yanıt veriyor... Nâzım
Hikmet'in mahpusluk
yılları. Hapishanede
atak ve çok konuşan
bir mahkûm var. Bir
gün başlıyor Nazım
Hikmet'e bir şeyler
anlatmaya.
Konuştukça
konuşuyor ama çoğu
zırva... Nâzım Hikmet,
sabtrla dinledikten
sonra, "Bu anlattıkların
doğru değil, yalan
söylüyorsun" diyor.
Lafazan mahkûmdan
yanıt: "Öyle deme
abi... Içinde doğru da
var."
Protesto
Fethullahçılar,
Amerika'dan
ithal, oldukça
pahalı bir
elektrik süpürgesini
taksitle pazariıyor.
Tahsilatı da kendi
finans kurumlan
yapıyor ve depremden
10 gün sonra, Izmit
yöresindeki borçtulara
Kocaeli 3. Noteri'nden
protesto çekiyorlar!
Elektronik posta: som@postaxumhuriyetconi.tr Tei: 0.212,512 OS 05 Faks: 0.212.512 44 9?
- 12 Eylül'ün üzerinden
19 yıl geçmiş...
"Enkazı. 19 yıldır
kaldırılamadı!"
'Benim Tek Istediğim Bir Kitap Yazmaktı'
ırk yaşında okuma-yazma öğrenmiş Dudu
Akpınar. Sıvas'ın birköyünden kalkıp geldi-
ğı Istanbul'da dördüncü çocuğuna hamiley-
ken başlamış okuma-yazma kurslarına. Bir
yandan kursa gitmiş, bir yandan temizliğe. Bir yandan
evin işi, bir yandan çocukların aşı. Onca uğraşın ara-
sında okumayı öğrenmekle kalmamış yazmaya da baş-
lamış. Hem de bir kitap yazmış:
"Benim Tek Istediğim Bir Kitap Yazmaktı"
Anne Çocuk Eğitim Vakfı desteklemiş, Boyut Kitap-
ları yayımlamış Dudu Akpınar'ın kitabını:"Ben köyden
şehre ilk geldiğim gün bir tanıdığımın evine misafirdim.
Oturup sohbet ettikten sonra bana, sen yat diye bir yer
gösterdiler. Ben ışığı üfledim, sönmedi. Bir saat son-
ra ev sahibi gelip ışıkta uyuyamazsın dedi ve ışığı ka-
pattı. Ben sabaha kadar düşündüm ki biz köyde gaz
lambası yakardık, burada ise her yerde bir ışık var."
"Muayene için Sarıyer Devlet Hastanesi'ne gitmiş-
tim. Param yoktu, birileri bana parasız doktora, kefen-
siz mezara girilmez, sen bunu bilmiyor musun dedi. Ora-
da bir doktor, sana iş versem gelir misin, diye sordu.
Ben de evet diye cevap verdim. Sabahtan verdiği ad-
rese gittim. Ama, eşim Hüseyin'e söylememiştim, ön-
ce gidip göreyim, demiştim. Örada temizliğe başladım.
Ama çok heyecanlıydım çünkü her yerde kablolar var-
dı. Birçok hasta gelip gidiyordu. Bir de onlardan sıkı-
lıyordum. Doktor Levent Bey'i sabırsızlıkla bekliyordum
ama eşi Semra Hanım geldi. O da doktormuş. Bana
sen yeni mi işe başladın deyince ben, evet dedim. Ço-
cuğun var mı, diye sordu. Var, dedim. Kaç tane, dedi.
Dört tane, diye cevap verdim. Ama sabırsızlıkla dok-
toru bekliyordu çünkü evde küçük çocuğum vardı.
Doktor geldi. Bana para verince birden çok mutlu ol-
dum. Kazandığım ilk paraydı. Eve döndüğümde eşi-
me artık ben de çalışmak istiyorum, dedim."
"Biz köyde üç etek giyerdik. Sutyen nedir bilmez-
dik. Burada ise kentte gömlek altına sutyen şartmış.
Kendime sen zamana uy dedim. Istanbul'a geldikten
tam iki sene sonra bir gün kendime sutyen almaya pazara
gittim. Tezgâhtar erkekti. Utanarak sıkılarak elimle kat-
ladığım bir sutyenin fiyatını sordum. Bana bir baktı kıp-
kırmızı kesildim. Sana 70 numara iyi, dedi. Numara neydi
acaba? Birkaç dükkân geçtim. Sonra cesaret edip 70
numara sutyen istedim. Çoğu arkadaşım benden birkaç
sene sonra cesaret edip sutyen alabildiler."
SESSİZSEDASIZP) NURİKURTCEBE Vakıfbank; Akdeniz'de turizmi batır bak!
Gözümüz aydın... Sezon başında
PKK tehdiyle sarsılan ancak yıkılma-
yan ve sezon ortasında Körfez dep-
remine dayanan turizmin, sezon so-
nuna doğru Akdeniz Bölgesi'nde yer-
le bir edilmesi için Vakıfbank tarafın-
dan düğmeye basıldı...
Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü,
Akdeniz Bölgesi'ndeki turizm yatı-
nmcı ve işletmecilerinin geçen yıllar-
da yaşanan krızler nedeniyle proto-
kole bağlanan borçlannı ve yanı sıra
bu yılki krizde ödemeleri geciken kre-
dilerin tümünü takibe aldı.
Bankanın hukuk bürosuna
gönderilerLdosyaların işle-
me konması talimatı üzerine
Vakıfbank'la çalışan Akdeniz
bölgesindeki çok sayıda turistik tesis
haciz ve kasalarına el konma tehlike-
siyle karşı karşıya kaldı.
Turizmcilerin gayrimenkul karşılığı
ya da yeni bir protokolle borçlarını
ödeme önerilerini dinleme geregi bile
duymayan ve kapılannı kapatan Vakıf-
lar Bankası yönetiminin sezon sonuna
doğru Akdeniz Bölgesi'nde çok sayıda
turistik tesisi çökertmesi bekleniyor!
Depremzedelere psikolojik destek için
Kadıköy Belediyesi, depremzedelere ulaştırmak için kitap topluyor.
> Çünkü çadırkentlerdeki yurttaşlar vakit geçirmek ve sıkıntılarından
kurtulmak için kitap okumak istiyor. Kadıköy Belediyesi, Sapanca
Kırkpınar'da kurduğu çadırkent başta olmak üzere Değirmendere,
Gölcük gibi deprem bölgelerine her gün birkaç kamyondan oluşan yardım
ulaştırıyor ve depremzedelere psikolojik danışmanlık hizmeti veriyor.
ÇED KÖŞESI
ÖKTAY EKİNCİ
Ya Suça 'Azmettirenler'?..
Depremm ardından sadece yar-
dım konusunda değil. "suçlula-
rın cezalandınlması" konusun-
da da toplumsal duyarlıhk ülke-
yı yönetenlen geride bıraktı. Bu-
nun en açık göstergesi ise "yet-
kililer" bir an önce enkazlan
< jtoaldırmaya çalışrrken, **yetki-
sizlerin" binlerce insanın ölü-
münde "suç kanıtı" olarak umut
bağladıklan aynı enkazlann ba-
şında adeta nöbet tutmalanydı...
Şimdi mahkemeler, sayıları
"15 bini" aşan suç duyurulany-
la birlikte tutuklanmaya başla-
nan müteahhitleri. mühendisleri,
mimarlan ve sorumlu kamu gö-
revlilerini bu kanıtlarla yargıla-
yacaklar. "Ihmalleri" otanlara da
"tedbirsiz davranıp, ölüme ne-
den oldukları" için ceza vere-
cekler...
Öte yandan bunca yaygın bır
"ihmal ortamıın" yaratan ve
tüm ülke düzeyinde sayısız bi-
nanın aynı "tedbirsizlik" için-
de inşa edilmesine adeta "az-
mettiren" bir imar düzenine im-
za atanlar ise, yargılanmak şöy-
ramanlan bugün sorgulanma kor-
kusu bile yaşamıyorlar...
Tıpkı, 17 Ağustos 1999'dan
13 gün önce lçişleri Bakanı Sa-
dettin Tantan tarafından yayım-
lanan "kaçak binalar" hakkın-
daki genelgeye destek olmak ye-
rine "tepki göstcren" kimi çev-
relerin, bugün de hâlâ kendi ga-
zete sayfalannda topluma "imar
dersi" (!) vermeya devam ettik-
leri gibi...
"Deprem öncesi"
kanıtlar...
Tantan, 80 il valisini "yasala-
ra aykırı yapılar hakkındaki
yıkım kararları uygulansın"
şeklinde 4 Ağustos 1999 tarihli
bir genelgeyle "uyardıktan"
sonra, kimi gazetelerde şu tür
"karşı uyarılar" manşetlerde
yer aldı: "Tantan bu defa çuval-
ladı... Kaçak yapılar yıkılınca,
içinde yaşayanlar ne olacak?.."
(8 Ağustos 1999 , Gözcü)
Aynı kalemler, tstanbul Tica-
ret Odası'nın (ITO) "paralel"
lTO Başkaru Mehmet Yıldınm, iç borçtan kurtuhnanın formülürtü açıkladi:
Kaçak yapılar
ılkeyi kurtarır!met Yıldınm, "Kaçak yapılan yasal haJe getrip, elde edüecek gefirie
; borçtan kurtuiunur. Bunun ign de imy refofmu yapılması gerekir" dedi
rantanmjdefaçuvaradı
Depremi önceden 'baber veren" bazı küpiiıier... (8-11/Ağustos/l 999)
le dursun, ilk seçimlerde yeni-
den "aday" bile olabilecekler...
Siyaseti kimler
belirledi? ' ' "
Peki, sayısız insanı böylesi bir
toplumsal suça sürükleyen yağ-
ma düzeninden sadece o siyasi-
ler mi sorumludur?.. Biliminge-
rekleri yerine "arsa rantının ço-
ğaltılmasına" bağımlı kılınan
imar anlayışının, mevzuatla da
desteklenerek "kurumsallaşma-
sına" pohtikacılar kendi kendı-
lerine mi karar verdiler?..
Bu sorular, 45 yıldır "siyasi
zaferlerini" imar aflanna ve ta-
lana destek vermeye borçlu olan-
lan asla "aklamasa"bile. yine de
"hayır" denilebilecek sorular...
Çünkü o siyasiler de sonuçta
bırilerine "hizmet" için ülkeyi
bu yıkım sürecine soktular. İmar
düzeninin "plansız ve denetim-
siz" olması yönünde onlardan "si-
yasi ^estek" isteyen ve "alan-
İar" ise ancak uzmanlığın dışlan-
masıy la elde edilebilecek yüksek
rantı "paylaşanlar" oldular...
Felaketin ardındaki bu gerçe-
ğı, aslında herkes biliyor. Ne var
ki enkaz parçalan "suça azmet-
tirenleri" belgelemekte yetersiz
kaldığı için, aynı gerçeğin kah-
bir açıklamasma da dört elle sa-
nhyor, "Kaçak Yapı Ülkeyi
Kurtanr" başhğıyla haberi şöy-
leveriyorlardı: "Türkiye'deki 3
milyon kaçak yapı legal hale
getirilerek, 30-35 milyarlık iç
borç kapatılabiiir..." (11 Ağus-
tos 1999 ' Gözcü)
Bir başka benzer gazetenin
okurlan da bu görüşü "imar re-
formu" ilan eden manşetin altın-
da öğreniyorlardı; "İTO Başka-
nı Mehmet Yıldınm, İstan-
bul'un yüzde 65'inin kaçak ol-
duğunu, sadece Boğaz'da 14
bin kaçak yapının bulunduğu-
nu. tüm bu yapılann bedeli kar-
şıhğında legal hale getirilmesi
için acil imar reformu gerekti-
ğini belirtti..."
Deprem, işte bu tûr haberlerin
"mürekkebi bile kurumadan"
yağmacı ve bilim dışı imar düze-
nini 45 saniye silkeledi. Ne var
ki suç kanıtlan sadece enkaz par-
çalannda arandığı için, onbinler-
ce bina yıkılmış olsa bile "onla-
n yaratan anlayışın" yıkılma-
sında bir türlü mesafe alınamıyor.
Bunun giderilmesi için ise suç-
lularla birlikte suça azmettiren-
lerin de "deprem öncesi sözle-
ri kanıt kabul edilerek" yargı
önüne çıkabilecekleri bır "hu-
kuk devleti" gerekiyor.
KIM KİME DUM DUMA BEHIÇAK
' • • ••••' ^ J
r
— ı — n —
urvf
... i .;a<" ..-^fSU'relnO j
\ P>——
behicak(a turk.net
- ....
ÇİZGİLİK KÂMİL MASÂRAU
HARBİ SEMtH POROY
BULUT BEBEK NURAYçtFTÇt
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Eylül
TA$ û£M/mSiST/NBOMPeL"/
BU6ÜN, 7#f DBVKİ RFS/VILEKİYLE ÜNLÜ
LA£CAUX(LASKC>)toAĞARASIKEfPeûfLDt. MA6AKA,
PRANSA'NIN A*onmGNAC(W#irt*lrAK)KASABASt
YAKrNLARiHOA, KAVP KOPSKLEBtMİ ARAYAN ÇO~
CIUUAB TARAFINOAH BULUHÂ4UŞ7U- DtPTB, I$IK
GÖRMEYEN KtSlMLAKpAKl PUVA* (ZESİML&&
İNSANUĞIN /LJC SAAJAT ÖKMEKlEfUN&ENDİ VE
OİAĞANÛZTİİ &ÛZELUKTEYOİ• M.Ö. SS OOO -
SOCO YiLlAGl AISAŞINOA YAPtL&IGt SAMILAN
RESIMUÇR, Ç£ÇtrÜ HAYVAN ÇBKlLLeRİHİ
1Ç£RİYOROU- (_BlZON, GeH6eOAN,AT, 6EYIK,
/CUfZT Hff.) H*/SEK£T HAUNDEKJ t-tAYVANlAfi
GBRÇ£KÇt BİÇIMOE ÇİZİLİP gOyAAJM/ÇTI-
MALZEMS İSE TOP&HC 8OYA İLE yAS KAKI-
ÇlMlYOI. ScUa,kâpfkr,af*eologlarla
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
İş Başa Düşünce...'
Bir saattir içeride kayrt işlemleri için bir odadan
öbürüne koşuşturan oğlunu beklerken, gözü oku-
lun giriş kapısı üzerindeki tabelaya kayınca, eli yi-
ne saçlanna gitmişti. Bu işlek caddeden geçmek
zorunda kalıp da gözü ne zaman o yazıya takılsa,
hep aynı hareketi yapardı... Yıllar önce, soğuk bir
aralık günü, okul çıkışında onu bu kapının önünden
almışlardı. "Ne oluyor" diye soramamıştı bile...
Üzerine çullanmışlar, içlerinden biri uzun saçlannın
dibinden kavrayarak onu yere yatırmıştı. O, yerde,
çamurlar içinde debelenirken, adam yere eğilmiş,
kulak zarını patlatırcasına, "Orospu!.. Komünist
orospu!.." diye bağırmıştı. Kafasından kopan tutam
tutam saçlan elinde sallayarak, "Yedireceğiz sana
bunlan!.." demişti. Olan bitenleri birkaç metre uzak-
tan izleyen öğrencileri ağlıyoriardı... Kadınlar koğu-
şuna getirildiğinde ilk işi saçlannı kestirmek olmuş-
tu. Aylarcasüren duruşmalarsonunda "oeraaf" et-
miş, ama okuluna bir daha dönememişti. Özgür
düşünmenin, düşündüğünü özgürce söylemenin
bedelini, o da yüz binler gibi acı çekerek, gözyaşı
dökerek, işsiz kalarak ödemişti. Acılan, gözyaşları
zaman içinde dinmiş, ama yaşadıklannı hiç unut-
mamıştı. Kendisine, ülkesine ve insanlanna bu acı-
ları yaşatanları bağışlamamıştı.
Öğretmenlik yaşamına ilk adımlarını attığı, üç yıl
sonra da kapısının önünde yerlerde sürüklendiği oku-
lunun adının değiştırildiğini ilk gördüğünde yüreği
büyük bir öfkeyle sarsılmıştı. Bir an aklından, o ta-
belayı sökmeyi, parçalamayı geçirmişti. Ama bu, ne-
yi değiştirecekti ki? Insanlar, kendilerine tarihlerinin
en aşağılayıcı yıllannı yaşatmış bir diktatörlüğün
baş mimannın adının verildiği caddelerden hiç dü-
şünmeden, hiç sorgularhadan, hiç direnmeden ge-
çebiliyorlar, onun adına açılan parklarda dolaşabi-
liyorlar, çocuklannı onun adını taşıyan okullara gön-
derebiiiyoriardı. Eğer susmak, suça ortak olmak
demekse, bu iilkede "zalimler" kadar, zulme bo-
yun eğen "mazlumlar" da suçlu değil miydi? Yaşa-
mın kendisini, "resim öğretmenliği"ntien bir iş ha-
nında "tadilat terziliği"ne ittiği kadın, eski okulunuh
önünde, başının üzerinde bir utanç simgesi gibi
yükselen o tabelaya bakarken bunlan düşünüyoc-
du.
Kaç gündür izliyordu... 19 yıl önce, bir eylül sa-
bahı bu ülke insanlannın özgüriüklerine, demokra-
silerine, hukuklanna; farklı bir dünyaya olan özlem-
lerine; aşklanna, geleceklerine, düşlerine süngü-
lerle, tanklarta, toplarla el koyan bir diktatörlüğün
kovaladığı, itip kaktığı, aşağıladığı politikacılar, ga-
zeteleri kapatılmış medya patronları, kalemleri kı-
nlmış köşe yazarian; apış aralanna elektrik verilmrş
aydınlar hanl hanl 12 Eylül Anayasası'nın "meşrd-
iyeti'ni tartışıyorlardı. Kimileri, birzamanlar "tekpa-
çalıpantolon", "deligömleği" diye eleştirilen bu ana-
yasanın savunucusu kesilmişlerdi. O ise dün gibi
hatıriıyordu... Anayasa oylaması öncesi, orada bu-
rada, "Başlanmböyleanayasaya..." diyeuluortako-
nuşan kocasını "içeri" almışlar, dört gün sonra ka-
burgalannda dört kınkla geri göndermişlerdi. Böy-
le bir anayasanın meşruiyeti olabilir miydi? Amğ
bunu kime, hangi politikacıya anlatacaktı? Onlar her
şeyi unutmuş görünüyoriardı. Partilerini kapatmış,
kendilerini Hamzakoy'da, Zincirbozan'da, Mamak'ta
sürüm sürüm süründürmüş; ardında idam sehpa-
lannda sallanan çocuklardan, gelecekleri karartıl-
mış yüz binlerce genç insandan, zorunlu din dersr
lerinden, on binlerce cana mal olan kanlı bir terör-
den; sosyolojisi "Türk-lslam Sentezi", ekonomisi
"yağmacı neoliberalizm", ufku "Yeni Dünya Düzer
ni" olan bir rezillikler yumağından başka bir şey bi-
rakmamış darbenin lideriyle aynı masada oturup ka"-
deh tokuşturuyorlardı. Toplumsa) ahlak yıkımının,
çözümsüzlüğün, tıkanmışlığın rantını yiyorlardı.
"Yeni bir anayasa..." Peki, kim hazırlayacaktı bu^-
nu? Seçim kazandıklan yerlerde içkili lokantalanp
önünden inşaat kepçeleriyle masatoplatan "Müs--
lüman" politikacılar mı? "Akgünler"den gele qe\ç
tarikat pohpohçuluğuna gelebilmiş "demokratik
solcu" oy avcıları mı? "Tahkim milliyetçileri" mi?
Günleri, "Nasılyapanzda sekizyıllık laik temeleğt-
timi Kuran kurslanyla delebiliriz?" diye düşünmek^
le geçen IMF liberalleri mi? "Pantolon kısalt, etek
düzelt..." derken, "böyle şeyler'i uzun zamandr
düşünmemişti. "Yeniden mi başlıyoruz yoksa?.f
Güldü. "Niçin olmasm?" diye mınldandı, "iş başa
düşünce, niçin olmasm?.." >
Yanına gelen oğluna sanldı. Yürüdüler. Arkasına
bir daha dönüp bakmadı.
(Faks:0 216-418 8410) . . ^5
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
SOLDAV SAĞA:
1/ Ucu sivn de-
mirlikısa üven-
dire. II Kasta-
monu'nun bir
ilçesi... Biriyle
eğlenme, onu
küçümseme. 3/
Havadaki su
buhan... Birkaç
renkli iplikten
yapılmış doku-
ma. 4/ Ilaç. ça-
re... Yelkenli
gemilerde di-
reklere çıkıl-
rnası için verilen komut.
5/Solukborusu.6/Gü-
zel... Çemberin çevre 2
uzunluğunun çapına 3
oranı. II Erkek kümes
hayvanlannın en iri ve
yaşlı olanı... "— delik
kaftandelikyKevgirmi-
6
sin be kardeşlik" (Or-
han Veh). 8/ Rize-Er- 8
zurum karayolunda bir 9
dağ ve geçıt... Hintli ka-
dmlann ulusal giysisi. 9/ Tıp dilinde "felçli" anlamınj-
da kullanılan sözcük. ; . . • " ' I
YUKARIDAN AŞAĞIYA: *
XI At eğitimine ve bu eğitimin yapıldığı yere venle^ç
ad... Pokerde her oyuncu tarafından ortaya konan para.
2/ Cennet... "Bu sabah — berrak/ Bu sabah her şey btt-
lurdan gibi" (C.S. Tarancı). 3/ Çölden esen rüzgâr... Dd-
yış biçimi. anlatım. 4/ Dolma yapmak için hazırlanan ka-
nşım... Madeni paranın yüzündeki bütün kabartma A
resimlerden daha yüksek bır çıkıntı oluşturan çe\Te pesrt
vazı. 5/ Dava. 6/ Ostü kapalı ve yaylı bir at arabası... Bff
nota. II Eklenmiş, katılmış parça... Özel gezintı gemiı
si. 8/ Hındistan'da büyük toprak sahibi prenslere veıft
len ad... "Bir alev sarkısı halinde geçerken o — / K|J
olup kaldı hayalimde onun nağmelerı" (F.N. Çamlıbel^
9/ Avuç içi... Sekiz kiloluk tahıl ölçegi. ,a