02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
•^SAYFA CUMHURİYET 12 EYLUL 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUKLARI Ecevit 'in ABD ziyareti öncesinde Foreign Policy Association Başkanı Lateefve BMKalkınma Örgütü Danışmanı Kırdar ile konuşt 'Siviltoplumkuruluşlan etkisini arttıracak' LEYLA TAVŞANOGLU NATO'nun yeni kimliği - NATO'nun yeni alan dışı kavramı ve Türkiye 'nin bu bağlamdaki rolüyle Ugili ne düşünüyorsunuz? NOEL LATEEF - NATO bir süredir kendine yeni bir kimlik arayışı içindeydi. Soğuk Savaş bittiği ve artık Varşova Paktı da kalmadiğına göre NATO'nun, baslangıçtaki varlık nedeni de ortadan kalkmıştı. NATO bence çok dikkatli bir ölüm sonrası dunım değerlendirmesi yapmalı. Bunu daha yapmadı. Örneğin Kosova'daki savastaki rolüyle ilgili ciddı bir çözümleme yapılmadı. Eğer bu çözümleme yapılabilirse alan dışı harekâtlan daha iyi değerlendirebiliriz. NATO, Kosova'daki soykınmı durdurmak için o insani harekâtı yapmakla uluslararası sahnede memnunluk verici bir aktör olmustur. Bir kenarda durup Mfloşeviç'in yaptıklanna seyirci kalmak olacak şey değildi. Türkiye'nin, bölgenin güvenliğiyle ilgili, BM'nin kurucu üyelerinden birisi olması ve gelecekte AB'ye üye bir ülke olarak oynayacağı çok önemli roller var. Ben Türkiye'nın AB"ye tam üyeliği konusunda umudumu yitirmedim. Helsinki'de yapılacak AB zirvesinde olumlu bazıadımlaratılacağını duyuyonız. Türkiye'nin yanılgısı - türkiye'de toplumsalkaynaşmaden söz ettiniz. Bu görüsünüzü açar mısınız? Dr. ÜNER KIRDAR-Türkiye'de anayasaya göre herkes kanun karşısında eşittir ve bu eşitlik daha çok hukuki bir eşitliktir. Ancak bunun fiili bir eşitlik olduğu konusunda araştırmacılanmızın bazı sorulan var. TESEV VaktVnın yaptığı biraraştırma sonucunda bugün Anadolu topraklan üzerinde 40 farklı etnik grubun yaşadığı anlaşılıyor. Bu etnik gruplar içinde en büyiiklerinden birisi Kürt kökenli yurttaşlar. Bunlann yoğun olarak yasadıklan Güneydoğu Anadolu, Türkiye'nin en yoksul bölgesi. Öte yandan Türk siyasileri ve merkeziyetçi zihniyet sivil toplumun mayalaşması ve güçlenmesıne uzun bir dönem engel oldu. Oysa. çağdaş liberal demokrasi, yurttaşlannın inanç ve kültürel tercihleri konusunda örgütlenmelerini destekiemektedir. BM çerçevesinde düzenlenen ve hizmet etmekten gurur duydugum HABITAT Konferansı, Türkiye'ye yeni bir açılım getirmiştir. Ondan sonra, ülkemizde sivil toplum kuruluşlan bugün daha güçlenmişlerdir. - Siz, bir konuşmamzda Türkiye ve ABD'nin insan haklan hukukunun tam parçaları olmamalan bakımından birbirlerine benzediklerini söylemiştiniz— Dr. ÜNER KIRDAR- Evet. BM üyesi 146 ülke bu hukukun parçalanyken Türkiye ve ABD gibi iki saygın ülke değil. ABD, sadece siyasi haklan onaylamış, ama ekonomik haklan onaylamamış. Türkiye ise her iki anlaşmayı da onaylamamış. Çok daha ileri yıllarda Avrupa Insan Haklan Anlaşmasf m onayladık. Bunu yaparken AB üyesi olabileceğimizi sandık. Ama olamadık. Öte yandan öbür anlaşmalan imzalamamamız ve onaylamamamızın nedenini anlamak son derece zor. Eğer bu anlaşmaları ülkedeki terör olaylan nedeniyle imzalamıyorsak çok yanhş. Türkiye dünyada layık olduğu yere gelebilmek için bu anlaşmalan imzalamalıdır. Ikinci berızerlik içe dönüklük. Türkiye çok büyük bir ülke olmasına karşm ne yazık ki dış siyasetinde içe dönük. Bunu BM'de geçirdiğim yıllarda gördüm. Türkiye BM'nin 46 kurucu üyesinden birisi. BM'nin kuruluşunun 53. yılı bu yıl. Türkiye bu 53 yıl içinde kendi başına hiçbir konuda bir kanuntasansı vermedi. Türkiye artık evrensel toplumun saygın bir üyesi haline gelmelidir. Belki bunu yapmamamız nedeniyle Türkiye 53 yıl içinde BM'nin hiçbir organına yönetici seçilememiştir. ABD'yle üçüncü benzerlik ise şu: ABD toplumu bugün bir birleşik kaplar örneği veriyor. Çeşitlı etnik gruplardan gelen insanlara eşit imkânlar sağladığını belirtiyor. Bizise 16., 17. yüzyıllarda bunun en güzel örneklerini \ erdik. Biz insan haklannı Avrupa'dan önce uygulamış bir ülkeyiz. O güzelliklerden faydalanarak bu kötü düzenimizi düzeltmenin zamanırun geldiği kanısındayım. Dünya, 21. yüzyıla dört ay kala değişimler için kollan sıvamış çahşıyor. Dünyanın güçlü devletleri her türlü an- lamda kendilerini bu değişikliklere hazırlıyorlar. Artık iç sorunlarla uluslararası sorunlann ya da konulann iç içe geçtiğinin bilinci içinde, ülkeler hem kendi bünyelerinde hem de uluslararası arenalarda atılımlar yapıyorlar. Sivil topluma daha çok önem veriyorlar, yö- netimlere sivil toplumun katılımını hızlandırmaya ve arttırmaya çalışıyorlar. Artık ülkelerde insancıl yönetim ya da bireyin devlete egemen olması (hu- man govemants) bilinci yerleşiyor. 21. yüzyıla girerken etnik gruplan banndıran ülkelerin bu gerçeği içlerine sindirememeleri durumunda çok ciddi ve önemli sorunlarla karşı karşıya kalacaklan vurgulanıyor. Bu yazıda saydığımız bu noktalar uluslararası sivil gruplann toplantılannda ele alınıyor; konu- lann altlan tek tek çiziliyor. Bu gerçeklerin ışığında ve Başbakan Bülent Ecevit'in bu ay sonu gerçekleşecek ABD ziyareti öncesinde ABD'nin önde ge- len sivil toplum kuruluşlanndan, 7 bin üyeli Foreign Policy Association'ın (Dış Politika Birliği) Başkanı Noel Lateefve BM Kalkınma Örgütü Başdanış- manı Dr. Üner Kır- dar'la 21. yüzyılın eşiğindeki dünya ve Türkiye'yi konuş- tuk. Lateef, kurulu- şunun Başbakan Ecevit onuruna bir resepsiyon vermek istediğini ve davet mektubunun Başba- kan 'a gönderildiğini söyledi. Kırdar da, "21. yüzyıl bireyin devlete egemen ola- cağı (human gover- nants) ya da sivil toplum kuruluşlan- nın etkilerinin arta- cağı 3. binyıl olacak- tır" mesajını verdi. PORTRE/NOEL LATEEF Roma, 1956 doğumlu. Öğrenimini Roma 'da St Stephens School, Princeton Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Hukuk öğrenimini bitirir bitirmez dönemin ABD Danıştay Başkanı James Browning'in bürosunda çalıştu Çeşitli şirketlere, bu arada Bowery Savings Bank'a hukuk danışmanlığı yaptu Daha sonra bu bankamn yönetim kurulu başkanı oldu, 1995'te bankamn satılmasıyla birlikte Foreign Policy Association 'da (Dış Politika Birliği) görev aldı; bu kuruluşun başkanlığına seçildi. Pek çok sivil toplum kuruluşu üyesL Batı Afrika 'daki Sahel bölgesinin ekonomik kalkınmasıyla ilgili bir kitap yazdu PORTRE/Dr ÜNER KIRDAR 1933, İstanbul doğumlu. tÜ Hukuk Fakültesi 'nde yükseköğrenimini tamamladıktan sonra lisans üstü çalışmasını London School ofEconomics'de yaptu Cambridge Üniversitesi'nden doktorasını aldu Ankara 'da Dışişleri Bakanlığı 'nda görev yaptu Cenevre 'de BM Daimi Temsilciliği nezdinde Daimi Temsilci Yardımcısı görevinde bulundu. Daha sonra BM ye geçti. 1976 'da Kanada 'da düzenlenen HABITATIve 1996'da İstanbul 'da düzenlenen HABITAT IIİnsan YerleşimleriKonferansları'nın mimarlığınıyaptu BM Kalkınma Dairesi Başdanışmanlığı görevini sürdürüyor. Sürdürülebilir insan kalkınması konusunda 16 kitap yazdu - Siz, ABD 'nin bütün büyük şehirlerinde şubeleri olan Foreign Policy Association 'ın (Dış Politika Birliği) başkanısınız, Bir grup Amerikalı ve Türk düşünce insamnı, Başba- kanımız Bülent Ecevit 'in ABD 'yi ziyareti ön- cesi bir araya getirerek "Yeni Yüzyılda Tür- kiye 'nin önünde Sorunlar ve Olanaklar" ko- nulu toplantıyı düzenlediniz. Bufıkir nereden aklımza geldi? NOEL LATEEF - Haziran ayı başında sev- gili dostum Dr. Üner Kırdar'la Yale Üniver- sitesi'nin sosyal tesislerinde öğle yemeği yi- yorduk. Kuruluşumuzun hazırladığı ve içinde Türkiye'yle ilgili sekiz kadar yazının bulun- duğu kitabı gözden geçiriyorduk. Sizin bölge- nizde olaylann hızla geliştiği ve değiştiğinden söz ediyorduk. Bunun üzerine Türkiye 'den üst düzey bir grup insani davet edip neler olup bit- tiğini konuşabileceğimiz fikri akhmıza geldi. Grubun çerçevesini de geniş tutmak istiyor- duk. Yani medyadan. eski hükümet göreviile- ri, üniversite öğretim üyelerinı davet etmeyi planladık. Amerikan tarafından da benzer bir grup oluşturmayı düşündük. - İşin başında planınız neydi? - Türk-ABD ikili ilişkilerine odakJanmak istiyorduk. Bu çok önemli bir ilişki. Türkiye ve ABD hem NATO içinde müttefikler hem de Türk ve ABD halklan arasında karşıhklı çok önemli iyi niyet duygulan var. Bakın, biz bunu ezbere düşünmüyoruz. Belli aralarla Amerikan halkı içinde kamuoyu yoklamalan yapıyor ve örneğin Türkiye ve Türklerle ilgi- li düşünce ve duygulannı öğrenmeye çalışıyo- ruz. Son yaptığımız kamuoyu yoklamasına katılan deneklerin büyük çoğunluğu Türk- ABD ilişkilerinin daha da sağlamlaştınhnası gerektiğıni ve bunun çok önemli bir ilişki ol- duğunu dile getirdiler. Bu çalışma ABD çapın- da 300 bin kişi üzerinde yapılıyor. Amacırmz bu kişılerden doğru bilgileri aldıktan sonra onlara doğru bilgileri ulaştırmak. Böylece de onlann, vekillerine ya da seçtikleri kişilere. bakanlıklardaki atanmışlara, doğru sorulan yöneltmelerini sağlamak. Dışişleri Bakanımız Madeleine Albright, etkili bir dış politikanın kamuoyuna anlatılması ve kamuoyunun bu- nun içine çekilmesinin önemini vurgulayan bir konuşma yapmıştı. Albright, yıllardır bi- zim kuruluşun "Great Decisions" (Büyük Ka- rarlar) adlı televizyon programına çıkıyor ve konuşuyor. Üstelik, daha ABD'nin BM Daimi Temsilcisi'yken kendısine Dış Politika Birli- ği olarak madalya vermiştik. Öte yandan Dış Politika Birliği olarak geçen yıldan beri bir ye- nilik yaptık. ABD çapında, okullar ve üniver- sitelerde kitaplanmız ve yayınlanmızı tanıtı- yoruz. Bukitaplarveyayınlar uluslararası iliş- kiler kurslannda okuruluyor. Genç Amerika- hlan, yeni karşılaştığımız globalleşme olgu- su konusunda bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Global ekonomi kaçınılmaz hale geldi. Buna hazırlıklı olmak çok önemli. Türk öğrenciler de dünyanın almaya başladığı bu yeni görü- nüm konusunda bilgilenebilir ve daha hazır- lıklı olabilirler. - Great Decisions adlı program hangi tele- vizyonlarda gösteriliyor? - ABD çapında 200 kadar kamu televizyo- nunda. Bütün büyük şehirlerde izlenıyor. Üç milyon kadar da izleyicisi var. - Düzenlediğiniz toplantı iki gün sürdü ve gerçekten de konuşmalar çok aydınlatıcıydu Bu toplantılardan sonra bir kapanış konuş- ması yaptınız ve üç öneride bulundunuz, Bi- -e bu önerüerinizi açıklar mısınız? - Gerçekten bu toplantı benim hayal edebi- leceğimden de çok daha mükemmel geçti. Türk ve ABD tarafmdan katıhm olağandışıy- dı. Çok açık ve net fikir ahşverişleri yapıldı. Bu toplantının sonunda çok daha fazla bilgi- lendiğimi düşünüyorum. Önerilerime gelince şöyle sıralayabilirim: Birinci olarak Türki- ye'yle ilgili bağımsız bir çalışma grubu oluş- turarak bir yılı aşmamak üzere ikinci toplan- tıyı yapmak. İkinci toplantının da NVashing- ton'da düzenlenmesini sağlamak. ikinci olarak Dış Politika Birliği'nin bu top- lantıyı yaptığı grup ve ilgilenen başkalanyla da çalışmaya hazır olduğunu, amacın Türk ka- muoyuna Türk dış politikasını daha iyi anla- tabilmek için Türkiye'de de bir Dış Politika Birliği kurulmasını sağlamak olacağını söyle- dim. Bu özellikle bireykr arasında görüş alış- verişi açısından çok önemlidir. Belki demok- rasilerin bir eksikliği ama kamuoyu her neden- se dış politika konulannda fazla katılımcı de- ğil. Üçüncü olarak da eylül ayı sonunda ABD'ye gelmesi beklenen Başbakanınız Bü- lent Ecevit'i, birliğimizin merkezi olan Was- hington'da geniş bir davette ağırlamayı öner- dim. Daha önce birliğimiz Avustralya, Hindis- tan, lsveç ve daha birçok ülkenin başbakanı- nı benzer davetlerde ağırladı. Böylece New York iş dünyasının liderleri, dünyanın önem- li bir siyasi liderinin, özellikle Asya krizinden sonra yeni parlamaya başlayan pazarlara kar- şı fazlasıyla temkinli davranan New York ış dünyasının kararsız davrandığı şu sıralarda konuşma yapmasmın çok önemli olacağmı düşündük. Bu aynı zamanda Türkiye için de çok önemlidir, diye düşündük. -ABD ve Türkiye, 50'li yıllardan beri çok yakın müttefik ilişkilerinisürdürüyorlar. An- cak Amerikan ve Türk halklan arasında bu derece bir yakınlık bulunduğu söylenemez. Bu coğrafı uzakhktan mı kaynaklanıyor,yok- sa başka nedenler mi var? -Türkiye'nin coğrafi konumu bir kere Ka- nada ve Meksika gibi ABD'nin kapı komşu- lanndan çok farklı. Ama bence iki taraf ara- - Dünyada globalleşme süreci bütün hızıy- la yaşanıyor. Bu globaüeşmenin etkilerine karşı sizce Türkiye ne yapıyor? Dr. ÜNER KIRDAR - Bugünlerde Türk si- yasi ortamında değişim tartışıhyor. Hatta bi- reysel düzeyde değişimin gerekliliği konuşu- luyor. Bu hem memnunluk verici hem de bi- raz komik bir olay. Gayet tabiidir ki gerek bı- reysel, gerek yönetim düzeyinde değişime ayak uydurmak yaşamın bir koşuludur. 21. yüzyıla girmemize birkaç ay kaldı. Bir- kaç ay sonra sadece yeni bir yüzyıla değil, ye- ni bir bininci yıla giriyoruz. Dünya, 20. yüz- yılın son on yılında hızlı bir değişime girdi. Bu değişimi tarihsel bakımdan değerlendirdiği- miz zaman önceki devrelere göre çok hızlı bir değişim geçirdi. Bu değişiklikleri özellikle üç alanda görüyoruz. - Sedir bunlar? . ^ , - Birincisi, dünyanın küreselleşmesi, ikinci- si bu küreselleşmeye yol açan telekomünikas- yon düzenindeki çok büyük değişim, üçüncü- sü de ekonomik politik sistemlerdeki değişim. Küreselleşmeyi iyi anlamak gerekiyor. Olumlu yanlan olduğu kadar olumsuz yanla- n da var. Şunu bilmemiz gerekiyor ki küresel- leşmeye karşı tersine kürek çekme olanağı yok. Küreselleşme öyle bir süreç ki artık ge- riye gidiş bileti almak imkânsız. Hem birey- sındaki karşıhklı ilışkiyi cesaretlendirmek la- zım. Daha çok akademisyen birbiriyle temas etmeli. daha çok Türk öğrencı ABD'ye gel- melidir. Ya da daha çok Amerikalı öğrenci Türkiye'ye gitmelidir. Bu tür değişim prog- ramlan çok yararlı olacaktır. Halktan halka ilişki ne kadar sıklaşırsa dostluk da o derece güçlenir. Bakın. size biranımı anlatayım. Çok iyi bir Türk arkadaşim var. Adı AHye Çelenk. Aliye Çelenk, Princeton Üniversitesi Mimar- lık Fakültesi"nden mezun olan ilk kız öğren- ciydi. Çünkü, yıllar önce Princeton'ın Mimar- lık Fakültesi'nde kız öğrenci yoktu. Aliye. üni- versiteye başvurunca adından onun erkek ol- duğunu sanmışlar ve baş\aırusunu kabul et- mişler. Ama Aliye günün birinde karşılanna çıkınca itiraz edememişler Muhtemelen Ka- nadalı olsaydı, hemen "Kanada'ya geri dön" diyeceklerdi. Ama Türkiye'den geldiği için onu geri çevirememişler. Aliye Çelenk bir sü- re önce Princeton Üniversitesi mütevelli he- yeti üyeliğine aday gösterildi. - ABD, Türkiye'nin AB 'ye dahayakınlaş- masından memnunluk duyar mı? - Pek çoğumuz Türkiye'nin üyelik adaylığı- nin Lüksemburg zirvesinde geri çevrilmesini büyük şaşkınlıkla karşılamıştık. Bence ABD, Türkiye'yle AB arasında daha yakın ilişkiler kurulmasından memnunluk duvacaktır. sel düzeyde hem de hükümetler düzeyinde ül- keler küreselleşmenin getirdiği değişüdiklere hazır olmalıdırlar. Küreselleşmenin sonunda dünya üzerindeki sermaye hareketleri bütün güçlere hâkim oluyor. 9O'lı yıllarda hiçbir sı- nıra tabi olmadan bankalar arasındaki Fınan- sal değişim dünya ticaretinde olan değişimden 60 kat daha fazla olarak gerçekleşti. 10 yıl ön- ce bu oran 20'ye 1 'di; 70'li yıllarda ise eşitti. Küreselleşme sonunda esas sınırsız olan bir gecede fonlann gidip gelmesi. Bu nedenle ül- keler ve bireyler bir gecede zenginleşip bir gecede yoksullaşabıliyorlar. Bunu önlemek için olacaklan önceden görüp önlem almak gerek. Soğuk Savaş'ın bitimiyle birlikte re- jimlerin yıkılmasından sonra pazar ekonomi- si sistemi geldi, ama pazar ekonomisi ister is- temez 21. yüzyıla girerken başka faktörler ta- rafından şekillendirilecek. - 21. yüzyılın insancılyönetimler ya da bi- reyin devlete egemen olması (human gover- nants) çağı olacağı görüşlerine katüıyor mu- sunuz? - Hiç kuşkusuz katıhyorum. 20. yüzyılda te- melleri atüan insancıl yönetimin bu temeller üzerinde daha güçlenip egemen olacağı kanı- sındayım. İnsancıl yönetim insanın ana itke- lerinin üçlemini getiriyor. Evrensel düzeyde banşın, güvenliğin ve insan mutluluğunun sağlanıp devam ettirilmesi, ikincisi sürdürüle- bilir bir insan kalkınması modelinin gerçek- leştirilmesi, üçüncüsü de insanın güvenliğinin sağlanması. Lısan haklan, her insanın insanca yaşayabil- mesi içingerekli ilke ve güvencelerdir. 2. Dün- ya Savaşı'ndan sonra kurulan Yeni Dünya Dü- zeni'nin önemli temelidir. Bu temelde ilkeler siyasal demokratik bir düzenin gerçekleştiril- mesi ve insanın evrensel haklannın sağlan- ması ve korunmasıdır. Bu bakımdan BM'nin görevlerinin başında temel insan haklannın sağlanması, geliştirilmesi ve korunması gel- mektedir. Temel haklar (International Bills of Human Rights) Uluslararası İnsan Haklan Anayasa- sı'ndan kaynaklanmaktadır. -Bu anayasanın temelinioluşturan ûçbel-, ge var. Bize bunları anlatır mısınız? -Birincisi 1948 yılında bir karartasansı ola- rak kabul edilen tnsan Haklan Evrensel Be- yannamesi, ikincisi Uluslararası Siyasal ve Medeni Haklar Anlaşması, üçüncüsü de Ulus- lararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Anlaşması'dır. Bunlan izleyen 60"ı aşkm an- laşma, sözleşme yapıldı. Sürdürülebilir insan kalkınması, on beş yılı aşkın bir çalışma so- nucu geliştirilen bir kalkınma modelidir. Bu- nun geliştirilmesinde oldukça katkım var. Bu konuda aşağı yukan on altı da kitap yazdım. tnsana yapılan yatınmlar artık bu modelin iş- leyip işlemediğini kanıtlamaktadır. İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi'ne gö- re insanın dört temel hakkı bulunuyor. Birin- cisi söz ve belirtme hakkı, ikincisi her kişinin kendi yöntemiyle Tann'ya inanç hakkını kul- lanması, üçüncüsü kişinin yoksulluktan kur- tulma hakkı, dördüncüsü de kişinin korkudan kurtulma ya da güvenlik hakkıdır. İnsan haklan ilkeleri evrenseldir \e her ül- ke tarafından insanlara uygulanması gerek- mektedir. Aynca insan haklan bir bölünmez ve vazgeçilmez bütündür. Şu devletın insan haklan vardır, bu devletin insan haklan konu- mu değişiktir gibi fikirler ileri sürülemez. Ya da "Ben insan haklannın şu bölümünü uygu- lanra, ama bu bölümünü uygulamam" demek de son derece yanhştır. Örneğin siyasi hakla- n uygulayıp ekonomik haklan uygulamamak büyük bir yanhştır. Bu hukuka taraf olmayan bir ülke çağdaş, uygar bir ülke olarak nitelendirilemez. Türki- ye, Atatürkdönemınde kadına ilk siyasal hak- lan tanıyan ülkeydi, ama bugün bu konuda son derece geri olduğunu görüyoruz. Nüfusu- nun yansı kadın olan Türkiye'de siyasal ba- kımdan kadına ancak yüzde 2.5 'ten az hak ta- nınıyor. Bugün Türkiye'de siyasal, toplumsal ve kültürel dokumuzu derinden etkileyen hız- lı değişimler yaşanıyor. Ekonomik ve toplum- sal güvensizliğin etkileri bugün kendını Türk toplumu üzerinde açıkça hissettiriyor. Bütün bunlar Türk toplumunun 21. yüzyılın getire- ceklerine birlik ve bütünlük içinde cevap ver- me yetisini zayıflatıyor. - Sizce 21. yüzyıla girerken bu gerçeklerin ışığında neleryapmaltdır? -Türkiye, 21. yüzyıla artık bu konulan içi- ne sindirerek, bakarak ve yönetiminde gere- ken düzenlemelere giderek kendini hazırla- malıdır, kanısındayım. Bugün Türkiye'de top- lumsal kaynaşma konusunda gözlenen sorun- lann kaynağında insan gelişmesi ve insan gü- venliği alanrnda yeterince mesafe alınmama- sı yatmaktadır. Ne yazık ki Türkiye'de bugün siyasal güçler ve siyasetçiler toplumun çok gerisinde kahnaktadır. Toplumda var olan kadın-erkek eşitsizliği, gençlerin toplumsal yaşamın gerisinde tutul- ması, karar ahna sürecinde ilgili tüm aktörle- re söz hakkı tanınmaması gibi eğilimleT. etnik dışlamalar ve aynmlar daha da göze batar bir hale gelmiştir. Ancak, Çinlilerin söylediği gi- bi her kriz yeni fırsatlara ve umutlara yol açar. Türkiye'de de etnik ve dinsel gruplann hak ve hukuklannın korunduğu, toplumsal saygı ve sevginin hâkim olduğu, kamu hizmetlerinde değer ölçülerine göre yükselişin sağlandığı bir sistem 600 yıldan fazla uygulanmış ve yaşan- mıştu". Bu bakımdan, 700. yılını kutladıgımız Osmanh'nın bu verilerini içimize sindirerek 21. yüzyıla demin değindiğim değerlerle gi- rilmesinin faydalı olacağı kanısındayım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear