02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 EYLÜL 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Mustafa Balbay geçen gün "beyninin üşüşen binlerce soruyla dolu, yüreğinin de karmaşık duygularla yüklü" olduğunu söyleyen Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un bu yoğunluk ıçinde "rahat bırakılması"n\ önermişti. Çok doğru... Çünkü, Sayın Sami Selçuk'un beynine ve yüreğine üşüşmüş karmaşıklık bir değil, on değil... Sami Selçuk, 1997 yılında Hasan Celal Güzel grubunun çıkardığı "Türkiye Günlüğü" dergisinde yayımlanan makalesınde şöyle diyor: "Türk anayasasına göre, mahkemeler halk adına karar verirler. Otuz beş yıllıkyargıç olarak ne halk adına karar verdim, ne de böyle karar veren bir mahkemede bulundum. Çünkü beni halk seçmedi, maaşımı da halk vermedi. Devlet atadı, devlet maaşımı verdi. Ben de halkı düşünerek değil, her zaman yasaları , r , ^ gözeterekkarar verdim." "', Sözlerinin üzerinden iki yıl geçiyor, Karmakarışık"özgühükçü" Sami Selçuk, yakındığı, eleştirdiği bir kurumsal yapının en tepe noktasına, Yargıtay Başkanlığı'na "kendi isteği" ile aday oluyor. Sami Selçuk, hem ağlanm hem giderim örneği, devletten daha fazla maaş almayı, devletin kırmızı plakalı arabasına bınmeyi seçiyor. Yani Sami Selçuk, eleştirdiği kurumsal yapıya hem kanşıyor, hem karışmıyor. Sami Selçuk, laik devlette, devlet aygıtının dinlere eşit uzaklıkta olacağını, din okulları açamayacağını, ancak dinsel toplulukların din okulları açmasını önleyemeyeceğini söylüyor. Selçuk, önce özgürlükçülüğün doruklarına çıkıyor, sonra devletçi oluveriyor. Diyor ki, "Din dersleri beyin yıkayıcı olmamalı, din okullannı devlet denetlemeli" filan. Yani Sami Selçuk'a göre, devlet hem din alanına karışacak, hem karışmayacak. Özgürlükçü, "az devlet, çok hukuk"çu Sami Selçuk, din okullarının devlet tarafından denetlenmesi sırasında çıkacak uyuşmazlıkları da düşünüyor sağolsun: "Bu konuda uyuşmazlık çıkarsa sonınu bağımsız yargı çözecektir." Ama aynı Sami Selçuk, türban davasının Anayasa Mahkemesi'nde görülmesi ile ilgili olarak 1991 yılında şu savı dile getiriyor: "Dinsel giysilerın bölünme ve zortama tehlikesi yaratacaklan iddiası, yargı organını değil yasama organını ilgilendirir." Buyur, çık işin içinden şimdi! Din okullarının devletçe denetlenmesi sırasında bağımsız yargı organı devreye girecek. Eğer konu dinsel giysiler ise bağımsız yargı organı devre dışı kalacak. Yani Sami Selçuk'a göre, yargı din alanına bazen karışacak, bazen karışmayacak... Görüldüğü üzere Sami Selçuk, baştan aşağı karıştınyor. Balbay haklı. Sayın başkanı beynine üşüşen sorular ve yüreğine oturan karmaşıklıkla baş başa bırakmak en iyisi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "sosyai devlet" ilkesine son darbeyi vuran "sosyal güvenlik reformu"nu onayladı. Bundan sonra ne olacak? Türk Harb-lş Sendikası Başkanlık Danışmanı Dr. Kemal Öke, bu sorunun yanıtını şöyle özetledi: "20 yaşında işe girmiş bir işçiysem, 40 sene sonra 60 yaşında emekli olacaksam, o günkü ölçülere göre 100 milyon lira maaş alacaksarp, hastaneye gittiğimde sağlık hizmetinden yararlanamayacaksam, benim sosyal güvenlik sisteminden bir beklentim olamazki. Niye sigortalı olayım? Üstelik benden Şili Modeline Onay kesilen yüzde 15, işverenden kesilen yüzde 20 olmak üzere toplam yüzde 35'lik bir reel ücret kaybı da söz konusu olacaksa, benim sosyal sigorta sistemine girmemin bir mantığı yok... Peki bu durumda bana fayda getirecek yöntem ne olabilir? Herhangi bir özel sigorta şirketine giderim, işveren ile anlaşırım, dehm ki 'SSK'ye filan gerek yok, sen primlerimi maaşıma yansıt. 1 O özel sigorta şirketiyle 15 yıl sonra emekli olacak şekilde bir anlaşma imzalanm. Rakamı kendim belirlerim. Dolar cinsinden primimi yatırdığım sûrece -eğer ekonomik gücüm yeterse tabii- kaç lira emekli maaşı alacağımı da bilirim. Dolayısıyla böyle bir sistem çalışanlar açısından rasyonel, işverenler açısından kayıt dışında kalmayı temin açısından -çünkü işveren SSK primi ödedi mi, işçinin vergisini de vermek zorunda kalacak- son derece rasyonel. Özel sigorta kurumlan açısından da rasyonel. llk aşamada, bu tablonun yarattığı durum bir tek SSK açısından rasyonel değil. Dolayısıyla refoırn, kamuya ait sosyal güvenlik sistemini çökertici bir operasyondur. Kısa vadede olmasa da, orta vadede SSK çok ciddi açıkiar vermeye başlayacak ve 'Işte görüyorsunuz, bütçenin üzerinde kaldırılamaz bir yük var. Artık özel sosyal güvenlik kurumlarını devreye sokmaktan başka çare yoktur' denecek." Kemal Öke, sözünü şöyle sonlandırdı: "Sofraya sunulan Şili modelidir. Isterye, isteryeme... Yannlanmıza yazık oldu." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Az Sonra! • 12 Eylül'ün yıldönümünde Kenan Evren'den Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'a yanıt: "82 Anayasası'nın zorla ka- bul ettirildiği yalandır! örne- ğin kimse beni 'evet' oyu ver- meye zohamadı, en küçük bir baskı olmadı, tamampr) kendi /steğVmte ve irademje anaya- saya Tabul oyu verdim!" Az Sonra! • Şok bakan kım? "Yunanis- tan'ı kınıyoruz! Rakıyı aldılar, döneri, musakkayı aldılar, Ha- civat'la Karagöz'ü bile aldılar. Fakat ulusal değerimiz haline gelen ve tüm dünyanın bizle il- gilenmesini sağlayan depremi kendilerine mal etmelenne ızin vetmeyeceğiz" diyen mılliyet- çi bakan ortaya çıkacak mı? Az sonra! • Susurluk Çetesi örgütleni- yor! Çete mensuplan. AKUT'a özenerek MAKUT'u kurdular! MAKUT'a adının baş harfini veren çete mensubu M. A.'nın yakın çevresine "AKUT bize ilham verdi. Biz de örgütlene- cek ve işi daha sıkı tutacağız. Nerede bir çete zor durumda kalırsa, hemen orada olaca- ğız, anında toparlanıp ele ge- çirilen çete üyelerinikurtarmak için harekete geçeceğiz, gere- kirse ötmemesi amacıyla sus- turacağız" dediğı oğrenildi! Az sonra! • Bedelli askerlik konusun- datartışmalar bitmiyor! Bir ke- sim "Oldu olacak, daha fazla para verip 'Bedelli gazi' sayıl- sınlar, madalya taksınlar" şek- linde ggrüş bildirirken, karşıt görüşte olanlar, "Bu yaşa ka- dar binbir dertle uğraştık,' be- delli sivillik' yaptık, askerde ko- laylık sağlanması hakkımızdır" diye konuştular! Az sonra! • Fay hattı sonunda konuş- tu! Canlı yayında Reha Muh- tar'ın konuğu olan fay hattı, şunları söyledi: "Olanlar için üzgünüm! Kınlmam doğamın gereğidir. Ben aslında yine de direnir, kınlmazdım, ama bak- tım ki bu ülkede bunca şey oluyor, halkın tepkisiyok, bel- ki bir faydam olur diye duşün- düm. Buncazam, zulüm, ışken- ce, çete, sefalet, yoksulluk, sö- mürü vardı ve ülkezaten dep- rem sonrası gibıydi. Ban halk biraz sılkinip toparfar diye kı- nldtm. Ama görüyorum ki dep- remi 'Allah'ın ıkazı' olarak ni- teleyenleraz değil! Size yapa- cakbirşeyimyok. 'Yapaygün- dem, yapay gündem' diyor- dunuz, ben gündemi doğal yaptım. Artık gerisi size kal- mış!" Az sonra! • Şair-müteahhit Veli Gö- çer cezaevinde ne yapıyor? Göçer'in dev eseri "ÇürükSi- te Destanı" için hazırlıklara başladığı doğru mu? Göçer, çaldığı malzemelerden birkıs- mını valizınde mi taşıyor? Az sonra! •;• .. ,. .. İLAN • " •' • = ' T.C. BAKIRKÖY 4. AŞLÎYE HUKUK .'•-,,. HÂKİMLİĞİ'NDEN •'• •' DosyaNo: 1998/817 Davacılar: Mehmet Metin, tbrahim Metin, îhsan Değirmen- ci Vekili: Av. Nihat Öztürkcan Davalılar: Hamdiye Çırıar, Ist. Güngören Çeliktürk Cad. Ayvacık Çıkmazı No: 2 Kat: 4 Hatice Çetin, Ist. Güngören Çeliktürk Cad. Ayvacık Çıkma- zı No: 2 Kat: 2 Dava: Müdahalenin Men'i Davacılar vekili tarafından davalılar Hamdiye Çınar ve Ha- tice Çetin aleyhine mahkememize açılan müdahalenin men'i davasında: Müvekkillerinden Mehmet ve Ibrahim Metin'in Güngören, Kartaltepe mevkii, 17 pafta, 2604 parselde sahip olduklan ta- şınmaz üzerine kat karşılığı inşaat yapması için Mustafa Şen ile anlaştıklannı, bunun üzerine inşaata başlandığını, müteah- hidin kendisine verilen daireleri ahara sattığını, inşaatın an- cak % 45'inin tamamlandığını, bu arada müteahhit Mustafa Şen'in öldüğünü, müteahhidin ölümü üzerine mirasçılar bina ile ılgılenmedığini, ölümü fırsat bilen tapuyla pay sahibi da- valıların müvekkillerinin nzası olmadan kapılan kırarak da- irelere yerleşmiş olduklannı, davahlann bu dairelere vaki mü- dahalelerinin men'ine karar verilmesıni dava ve talep etmiştir. Davalılardan Hamdiye Çınar'a gerekli tebligat yapılama- mış, zabıta marifetiyle de adresi tespit edilememış olduğun- dan, duruşma günü 13.10.1999 saat 09.30'da mahkememızde bizzat hazır bulunmanız, bulunmadığmız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdirde dava dilekçesinin ılanen tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. 29.7.1999 Basın: 42469 Haklı Çıkmanın Uzuntusu Ziraat Mühendisleri Odası, tanm alanlannın tanm dışı kullanılması- na ilişkin yönetmelığin sık sık de- ğiştirilmesine karşı tepki göstermiş- ti göstermesine, ama bunlann hep- si kulak arkası edilmişti. Ziraat Mühendisleri Odası, Ada- pazarı'nda, Izmit'te, Yalova'da ta- nm alanlanna yapılan sanayi tesis- lerine karşı Danıştay'da açtığı da- vaları kazanmıştı. "Ne yani, bu alanlarda otomobil yerine patates üretsek daha mı iyi" diye gerdan kıvırıp özel çıkarlar için yargı ka- rarlannı uygulatmayanlar olmuş- tu. Depremdetanm alanlannın üs- tüne kurulan sanayi testsleri, ko- nutlar yerle bir oldu, insanlar öldü. Sonuçta Ziraat Mühendisleri Oda- sı haklı çıktı. Oda Başkanı Gürol Ergin, dep- rem bölgesi ile ilgili ızlenimlerini köşemize aktanrken hem kızgın hem de üzüntülüydü: "Depremle ortaya çıkan gerçek, aymazlığın sınınnın olmadığını or- taya koydu. Yalova'nın elma bah- çeleri betonlaştığı zaman ya da Adapazan ovası sanayi veyerteşim alanına çevrildığı zaman Türki- ye'nin bu yöreleri çöl olmadı mı? Dün Adapazan'nda, Izmit'te tanm alanlannı yapılaşmaya açanlar bu konuda açtığımız davalar sonucu Danıştay'ın aldığı yürütmeyi dur- durma karannı uygulamayanlar, bugün aynı hatayı aynı alanlarda ve tüm Türkıye'nin bereket fışkıran topraklannda sürdürenler, üç ku- ruşluk çıkannı ülkemizin ve halkın geleceğınden önemligören sana- yıciler, umursamaz, vurdumduy- maz, hırsız yerel yöneticiler, ay- maz, çıkarcı bürokratlarve siyasal kadrolar ve suskun kalan halkımız Türkiye'nin çölleşmesinin, yok ol- maya gidişinin sorumlulandır." KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfâ turk.net ÇlZGlLİK KÂMIL MASARACI HARBÎ SEMtH POROY MIRMIRLAR UĞUR DVKAK TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 11 Eylül ; 1364'fe ikfidardan uzak/crçhrı/ane değın Sovyetler S/rfiği'mn tn güçlii adamıydı KRUŞCEV'/ATÖlt/Mİ/.. ISM'PE BU6ÜN, Sa/YETLBKBİHÜĞİ'NtN £SW P£ri£T&Af- KAMAfUNDAH NİK/TA KRUŞÇEV 7?yA$lNDA ÖLDÜ. STAÜU'İN İSSS'TE OU1MUNPBN SONRA, KBUŞÇEIı' 11 Y)L,ÜUÇENİN SİR HUMABAU JOÇfSIYP/.. BSKİ İÇ POLİTİKAYI YUMUŞAPuiAYA, "BARlÇ IÇİNPE 8/HLlKTE YAÇAMA* SLOGANIyiA Z>4 C»Ç POLl- TlKAOA DOSTÇA BlR HAVA YARATAMYA ÇALIŞMIŞ 71. ANCAK, 1356 'C* MACARİSTAN AyAKLANUASINI -TANKLABLA SAsneMAs/, i9£S'7E OB,I>UJBA K&ZJ 0E, ABO İLE SAVA&N £$IĞ/M£ GELMESl, BUNLARIN~ DtŞINDA TUTUIMALI&IK. Kip OLARAK *ENKJj,ŞA- KACI 8İH HALK APAMI OLAN KRUÇÇ£V, ÇABUK Sİ- NİÜLENMBSlYLE OE ÜULÜYPÜ. 19S3'PA, BİRLBÇ- M/f MlU£TL£/İlAJ BiK 7DPLAMT(£/HPA, PA&UCÜ- - NU EUNE ALIP MASAYA I/URMUÇTU.'. ' GÖRÜŞ Dr. EMIN GURSES Birleşmiş Milletler ve Doğulimor Birleşmiş Milletler'in (BM) asıl görevi, uluslarara- • sı banş ve istikran korumaktır. Fakat DoğuTimor'da nedense göz göre göre çatışmaların yayılması için ortam hazırlanmış ve bölge kaosa sürüklenmiştir. Bu küçücük adanın bağımsızlığı için ABD ve bazı müt- tefiklerinin bu kadar çaba harcamalannın arkasın- • da 'askeri olarak biryerde varsanız, siyasal ve eko- nomik olarak orada etkinliğinizi sürdürürsünüz' an- layışı yatmaktadır. BM 1975 yılından bu yana, Endonezya'nın Doğu Timor'u işgalini tanımadığı halde kayda değer hiç- bir şey yapmamıştır. Bölgede referandum için ka- rar alındığında, BM, referandumdan aynlık yönün- de bir karar çıkarsa çatışmaların başlayacağını uz- manlann açıklamalanndan ve uyarılanndan biliyor- du. Fakat hiçbir ön hazırlık yapılmamıştır. Referandumda yüzde 78.5 aynlık yönünde oy çık- ' ması, çatışmalan kaçınılmaz kılmıştır. Özellikle BM, ABD ve Avustralya'dan aynlığı cesaretlendırici de- - meçler gelmiştir. Endonezya'nın genişletilmiş oto- nomi talebi desteklenmiş olsaydı, şimdikı bu çatış- malar yaşanmazdı. Jakarta yönetimi bunu haîkına, askeri kanada ve Doğu Tımor'daki aynlık karşıtı güç- lere anlatabilirdi. Fakat ABD ve bazı müttefiklerin istediği genişle- tilmiş otonomi değildi. Çünkü genişletilmiş otono- mi Doğu Timor halkı tarafından kabul edilseydi, ABD ve müttefiklennin bölgeye müdahalesı mumkün ola- mazdı. Ayrılıkçılann kazanması ile Jakarta yönetimi zor durumda bırakılmıştır. Jakarta yönetimi tuzağa düşürülmüştür. ABD'nin de istediği buydu. Çatışma- > lar, müdahale ve bölgeye yerleşerek burasını bir ekonomik, askeri bölgesel üs haline getirmek için gerekliydi. 800 bin nüfuslu Doğu Timor'da fert başına milli gelir 300 dolar, okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 35 civanndadır. Bu yoksul halka Batı'nın ver- • diği 'bağımsızlık, yatırım ve zenginlik getirecektir' yolundaki mesaj ile aynlıkçı oylar arttınlmıştır. Amaç ülkeyi Kosova'da olduğu gibi, önce çıkmaza sok- mak, daha sonra sorunu çözmek için ınsani müda- hale adı altında bölgeye yerleşmektir. Şimdiye ka- , darhesaplartutmuştur. Uluslararası kamuoyu, haf- talardır böyle bir ortam için hazırlanmış ve sürekli Endonezya yönetimi suçlanarak gerçek amaç göl- gelenebilmiştir. llginçtir, bölgeyi yaklaşık 400 yıl sömürge olarak elinde tutan Portekiz, Doğu Timor'a müdahale için BM'ye adeta davetiye çıkarmaktadır. BM, Doğu Ti- mor'da egemen yönetim olarak Endonezya'yı tanı- mamış, fakat Portekiz'e bu hakkı tanımıştır (Avust- ralya hariç). Bu nedenle Lizbon yönetimi, BM'deki büyükelçisi Antonio Monteiro aracılığıyla Güven- lik Konseyi'nden bölgeye, Jakarta'nın ne dediğine bakılmadan, banş gucü askeri göndermek için ace- le edilmesini istemiştir. Bu arada ABD'nin, Jakarta yönetimine karşı as- keri ve ekonomik tehdrtleri de sürmektedir. IMF ve Dünya Bankası, mali destekleri ve yardımlan askı- ya almak tehdidiyle işe başlamıştır. ABD Dışişleri Ba- kanlığı'ndan Stanley Roth'un Habibi yönetimini askeri müdahale konusunda uyarmaşından sonra Clinton'ın ABD ile Endonezya arasındaki ilişkilerin bozulabileceğini Hatırlatan birmektubunu Habibi'ye ulaştırmıştır. Bu kibar mektubun, aslında ekonomik ve askeri tehdidin VVashington verisyonu olduğu bi- linmektedir. Lizbon yönetiminin sömürgeci yönetim gibi dav- ranması, Jakarta'yı rahatsız etmiş ve Lizbon'daki ba- rış görüşmeleri sonuçsuz kalmıştır. Lizbon'daki gö- rüşme heyetinin başkanı Nughrobo Wisnumurti, böl- genin Kosova olmadığını ve yabancı askeri guçle- re karşı direnileceğini ifade edince, Portekiz Dışiş- ' leri Bakanı Jaime Gama, Doğu Timor üzerinde bir hak ıddia etmek planlannın olrnadığını açıklamak ge- reğini duymuştur. 1975 yılından bu yana Endonezya ile Soğuk Sa- vaş döneminde Doğu Timor'la ilgili önemli bir gö- rüşme süreci başlatmayan Batı, uluslararası siste- min yeniden yapılandınlma sürecınde sıra Uzakdo- ğu bölgesine gelince, referandumlan gündeme ge- tirerek insani müdahalenin koşullannı hazırlamanın hesaplannı yapmaya başlamıştır. Doğu Timor hal- ' kı, liderlerinin kâr- zarar hesaplanyla bu oyuna gel- miş, geniş kapsamlı bir otonomiyle işe başlayaca- . ğına, Jakarta yönetimini bir oldubittiyle karşı karşı- ya bırakmıştır. Böylece kendisi de iç çatışma tuza- > ğına düşmüştür. Aynlıkçı liderlerin bencil hesaplannın faturası, her ' zaman olduğu gibi, Doğu Timor'da da bölgeden göç etmek zorunda kalan sıradan insanlara çıkmak- tadır. Çatışmalann yarattığı dumanlı hava, hegemon ; ulkelenn planlannın yürürluğe konulması için uygun ortam hazırlar. Erdemi kirieten guç yarışının bir ma- şası haline getırilen BM ise bu hegemonya yanşın- ; da Batılı güçlerin hesaplanna göre hareket etmeye% devam etmektedır. ) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDANSAĞA: 1/Maden ocakla- nnın işletmesınin kıraya verilmesı. U Aşın şişman- hk.3/Asya- dabır 3 ülke... Yaşlı, koca, ıhtiyar. 4/ "Şu dünyanın ikı imış kapısı/Geldıgeç- ti —günümün he- pısı"(Karacaoğ- lan).. Bırdüşün- ce yazısı türü. 5/ Deminn simge- 9 sı.. Ingiltere'de çok sevilen bır tûr bira. 6/ Ölü gömüldükten sonra mezar başında ımamın 2 söyledığı dinsel sözler... 3 Bir cetvel türü. 7/KazDa- 4 ğı'nın antık dönemlerde- ki adı... Celp eden, çeken 8/ Afrika'da yaşa>an ve çok hızlı koşabilen bir an- tilop. 9/ Bir dınin öğre- 8 mlraesı gereken ınançla- 9 nnın ve tapınma kuralla- nnın tümü.. Bır tür erkek deve. \TJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Maden ışletmek ıçın mülk sahibme verilen pay. 2/ Kü- me, grup... Kısa çızme. 3/ Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından ıstenılen durumu .. Küçük bayrak. 4/ Yoğurt, pekmez gıbı koyu şeylen suyla ınceltmek.. Matematıkte kul- lanılan sabıt bır sayı. 5/ Hint müzığine özgü tellı bır çalgı... Yenı bır şey yaratma. 6/ Sarrançta bır taş.. Erden Kıral'ın bir fılmı. 7/ Asya"da bır ülke... Değerlı bır süs taşı. 8/ Me- saj. 9/ Vücutta bınken azotlu madde... "— Tıyatro": Ber- tolt Brecht'm öncülüğunü yaptığı tıyatro anlayışı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear