Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3AGUSTOS1999SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyetcom.tr
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Sahnede geçen yarım asırHaldun Dormen'le buluşmaya gitme-
den önce biraz eskıye dönmek geldi içim-
den. "Sürç-ü lisan ettikse"nin satırlan
arasında dolaştım. Ve bu gezintiyi yapar-
ken sadece hoş anılarla karşılaşmadım.
Se\gili Haldun Dormen'in bu yıl sahne-
ye çıkışının 50. yılı olduğunu da ögren-
dim. Kitabında. Robert Kolej e ilk girdi-
ği yıl okulun büyük aktörlerinin Tunç
Yalman. Ahmet Isvan ve Bfilent Ecevit
olduğunu bakın nasıl anlatıyor: "Benim
hazuiıkyılını okduğum günİerde Marto-
vve'un Dr. Faustus adlı oyunu çahşılıyor-
du. Okulun sonsuunndaolanve herönem-
li faaliyette katktfan bulunan Tunç Yal-
man, Ahmet Isvan ve Bülent Ecevit gibi
öğrenciler baş roUeri aralannda payiaş-
mışlardı. Tunç Faustusu. tsvan da Mefis-
to'yu oynuyordu. Ecevit'se kostümlerinor-
ganizasyonunun dışında. önemiibir rolün
sorumluluğunu da yüklenmiştL. Onlar bü-
yük sınıftaydu bense okula daha yeni gir-
miştim. Beni kimse tammıyordu. Arala-
ruıa ilerinin ne kadar ünlü bir yıldı/ını ai-
madıklannı fark etmemişlerdi zavallılar
Evet, tiyatroyla dolu geçen bir 50 yıl.
Dormen, 1949'da Yak'de PiramfcUo'nun
"IV Henry" adlı oyununda ufak bir rol-
le sahneye çıktıktan sonra bir daha hıç in-
miyor...
"Profesyonel olarak sahneye çıkışımın
§0. yılı bu yıl ama ben bcnim değil bir-
kaç yıl sonra Dormen Tiyatrosu"nun 50.
yıhıu kutiamakistiyorum" dıyor. Bu kut-
İamaya da çok zaman kalmadı sayılır.
Haldun Dormen, sahnede 50 yılını kut-
lamıyor bu yıl, ama belki de bu yılın anı-
sına Plautus'un "Amphitryon"undan yo-
la çıkarak bir manzum oyun yazıyor ve
bunu hayatında yaptığı en mutlu işler-
den biri olarak tanımltyor.
Aslında, Dormen bu oyunu ilk kez
1955'te Cep Tiyatrosu için kaleme al-
mış: "Altan Erbulak. YılmazGruda. Yıl-
dız Alpar oynamışlardı. Oyunun çeviri-
siniNurullah Ataç yapmışn. Benim çahş-
mamı izkdikten sonra geldi >anaklanmı
öptüve "Sendeiş\armış'dedLSonra,ün-
lü bir ressam metni istedi benden okumak
için. O zaman fotokopi filan yok, ben de
etimdeki tek kopyeyi gönderdim. Adam-
cağızöldü ve benim 'Amphıtryon 39" ka-
yıplara kanstı. Bu yıL konservatuvarda-
ki öğrencilerimle tekrar eie aklık. O yü-
lardanelimde kalan bazı bölümJer vanu,
birlikte okuduk. Önce,ben dahil hepimiz
dehşet içinde kaldık. ama cesaretimiri
kaybetmedik. Ö/cllikk de ben ka> betme-
dim ve oyunu manzum olarak yazmaya
kararverdim. 12 Idşilikbir koroekkdim.
Oyunu topariaması için de sonunda He-
ra'yı çıkarttım sahneye. Plautus'u sık sık
devreye soktum. Hoş bir çahşnta olduğu-
nu düşünüyorum."
- Evet, öyle. "Amphitryon"u bir mezu-
niyet gösterisinin ötesine taşımayı düşü-
nüyor musunuz? Kendi tiyatronuzda \e-
ya bir başka toplulukia çahşacak nusı-
nız?
E\et, profesyonel bir ekiple çahşmayı
hedefliyoruz. Belki tstanbıilŞehirTiyat-
rosu ve Halk Sigorta işbirliği olursa or-
taya istedığim gıbi zengin bir prodüksi-
yon çıkabilir. Aynı zamanda bu oyunu
bastırmayı dadüşünüyorum. Bugüne ka-
dar yazdığım hiçbir şeyi bastırmadım.
ama "AmphitryonT>
u çok isterim bastır-
mak.
- Bir yandan muduluk veren çalışma-
lar, istekler. projeler... öteyandan ardı ar-
kası kesilmeyen sorunlar-. Öniimüzdeki
günleritiyatrotaraçısından nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
Ben genelde karamsar bir insan deği-
limdır, ama gelecek ıçın endişeliyim. Hat-
ta korkuyorum. Ciddi bir seyirci sorunu
var. Eskisi gibi gelmiyor artık seyirci ti-
yatroya '6O'lı '70'li yıllann o parlak se-
yircisi artık yok. Tabii. bunun çeşitli ne-
denleri var. Ekonomik sorunlar, ödenek-
li tıyatrolann haksız rekabeti ve televiz-
yon faktörü. Televiz>'on, tıyatrolan des-
tekleyecegine köstekledi. Eskiden, bu ka-
dar özel kanal yokken, TRT oyunlanmı-
zı çeker ve Anadolu seyircisi için göste-
rirdi. Şımdı o da kalmadı. Bütün kanal-
lan saatler süren ve insanlan adeta dilen-
cı halıne sokan yanijma programlan sar-
mış dunımda. Kendısıne belki bir şey çı-
kar diye televizyon karşısına çivilenen
ve abuk subuk esprilere gülen insanlar...
Tiyatroya gitmek yenne, ayağını altına alıp
televizyonun karşısına geçen büyük bir
kesimtüredi. 1920yılındatstanbul'da40
tane tiyatro varmış. "Afife" için yaptı-
ğım araştırmalar sırasında öğrendim bu-
nu ve hayretler içinde kaldım. Kahvele-
re vanncaya kadar her yerde tiyatro oy-
nanıyor o yıllarda. Bugünse dunun vahim.
Salt seyirciye bel bağlarsak perdeler ka-
panır. Özel sektörün sanata eğilmesi,
sponsorluk sisteminin yerleşmeye baş-
laması bizler için önemii bir destek.
- Ozel tiyatrolardan yoksun bir İstan-
bul'u düşiinmek bile acı veriyor insana.
Hele sözünü ettiğinizo 60'h 70'liyıllan bi-
lenler için.
Ortaoynucular, KentOyunculan. Dost-
lar, Dormen Tiyatrosu gibi tiyatrolar as-
lında Istanbul'un birparçası. Bizbiryel-
paze oluşturuyoruz. İnsanlar seçme hak-
kına sahip, ne güzel bir şey. Ama, seyir-
ci gelmiyor artık. Bunun nedenlerini çok
ıyi ıncelemek, araştırmak gerek. Dormen
Tiyatrosu olarak her yıl Anadolu turne-
sine çıkanz biz, ama son turnemiz Ela-
zığ ve 1-2 şehir dışında ıyi gitmedi. Bu
birkaç senedir böyle. Izmir çok kötü geç-
tı. Bir daha yaz aylannda tzmir'e girme-
meye karar verdim. Bu ilgısizlik belki de
pek çoketkinliğin peş peşe sıralanmasın-
dan kaynaklanıyor Bılemiyorum
- Bir yandan bu yaşamsal sonıntarla bo-
ğuşuyorsunuz. ama öte yandan da güzel
projeleriniz var. Saray Sineması gibi.
Evet, tiyatro umutsuz yaşayamaz. VV-
taü Hakko'nun ısranyla Saray Sinema-
sı'nın restore edilip bize verilmesi söz
konusu oldu ve bunun çalışmalanna baş-
ladık. Ydmaz Sanh, Dormen Tiyatrosu
için ücret talep etmeden bir proje çizdi
ve bu proje Saray Sineması'nın sahibi
Erdoğan Demirörene verildi. Sanıyo-
rum şu anda proje belediyeye teslim edil-
mış durumda. Anlaşırlarsa restorasyon
çahşmalan başlayacak. Biz de bir yerler-
den sponsorluk bulup içinin restorasyo-
nunu gerçekleştirececeğiz. Ferhan Şcn-
soy' un tiyatrosu gibi hakikaten liyatro lo-
hkh' bir yer Saray. Geçen gün gittim ve
bir kez daha âşık oldum salona.
- Evet böylelikle Beyoglu bir tiyatro
daha kazannuşolacak. Eski günlerine bir
adım daha yaklaşır mı acaba bövielikle?
Beyoğlu eski Beyoğlu degıl artık. Fer-
han da çok şikâyet ediyor oradan. Şimdi
şimdi biraz canlanmaya başladı. İstanbul
Kühür Sanat Vakfi'nın oraya taşınması-
nın da rolü oldu. Film Festivalı oraya bir
canlılık katıyor. Ortaoyuncular, Küçük
Sahne, Emek, Alkazar, Beyoğlu sınema-
lan önemii mekânlar. Barlann yerini ki-
tapçılar, kafeler alıyor. ama hâlâ bir so-
runlar yumagı Beyoğlu. Bu sorunlar çö-
zülmedikçe beyoğluna tiyatro seyircisi-
nin gelmesi zor. Ama yine de şansımızı
deneyeceğiz.
- Evet, Beyoğlu sanki kent yönetiminin
ilgi aianı dışına itilmişgibi. Batamsız. Gfi-
lümsemiyor. V ine de ben her şey in gönlü-
nüzce olmasını dilerim sevgili Haldun
Dormen
Yasmina Reza 'nın bugüne dek 125 ülkede sahnelenen bol ödüllü oyunu Sanat'ta çoksayıda oyuncu rol aldı
Sanat, dosüukve erkekler üzerinebiroyunKühür Servisi - Fransız yazar Yasmina Reza'nın
"Sanat" adlı oyunu dünya üzerindeki başanlı yol-
puluğunu sürdürüyor. 125 ülkede sahnelenen oyu-
^un New York'taki serüveni kapalı gişe oynanan
600 oyunun ardmdan 6 Ağustos'ta sona erecek. Oyu-
nu tngiltere'de sahneleyen topluluk eylül ayında
Amenkaturnesine çıkacak. OyunNevv York'ta sah-
nelendiği süre içinde 4.5 milyon dolarlık bir kâr sağ-
ladı, yatınlan paranın tamamını altı hafta içinde ge-
ri kazandırdı yapımcılanna. Amerika'daki bu kân pay-
laşan yapımcılar arasında ünlü aktör Sean Connery
de yer alıyor. Oyunun Paris dışındaki yolculuğu da
Connery ailesi aracılığıyla başlamıştı.
Sanat 1994"te Paris'te oynanmaya başladıktan kı-
sa bir süre sonra, Reza daha önce hiç karşılaşmadı-
ğı bir kadından telefon aldı. "Şu anda Paris'tevün"
dedi ses. "SeanConnery'nineşiyim vesizirdehemen
buluşmanyım". Micheline Connery, buluştuklann-
da Reza'ya oyunu çok beğendiğıni ve film haklan-
nı satın almak istediklerini söyledi. Ancak bu teklif
Reza'yı hiç heyecanlandırmadı. Onun amacı oyu-
nun Londra'da oynanmasıydı. Böyle bir girişım bi-
raz yürek isterdi. Londra'nın tiyatro merkezi West
End'm ilgi alanının dışında kalıyorduentelektüel Fran-
sız Tiyatrosu. Micheline Connery, yine de kabul et-
ti bu teklifı. Sean Connery öncelikle Albert Fin-
ney'i ikna etti oyunda rol alması için. Oyunun üç ki-
şilik kadrosu Tom Courtenay ve Ken Scott'ın katıl-
masıylatamamlandı. Sanat Ingiltere'de I996'da sah-
nelenmeye başladı. Yönetmeni Matthevv Wudıus"tu.
Bu üç yıl içinde 11 ayn oyuncu kadrosu tarafın-
dan bin kez sahnelendi Sanat. tngiltere'de Evening
Standard ve Laurence Oliver ödüllerini, Broadvvay 'de
de Tony ve Nevv York eleştirmenler ödüllerini ka-
zandı. Odüllerin yanı sıra her sahnelenişinde kapa-
lı gişe oynayan oyun dünyada pek çok gişe rekoru-
na da imza attı. Sanat'ı ülkemizde de Tiyatro İstan-
bul 1997-98 ve 1998-99 sezonlannda sahneledi.
Gencay Gürün'ün yönettiği oyunda CanGürzap,Cü-
neyiTürdveCihanÜnalrol alıyordu. Yönetmen Gü-
rün'ün Üç C'ler olarak adlandırdığı oyunculan ge-
çen mayıs aymda ızleyiciye veda eden Sanat'la Av-
ni Düligil ve Sadri Ah'şık ödüllerinin sahibi oldular.
Oyun aralanndan birinin boş, beyaz bir kanvas üze-
rine beyaz diagonal bir çizgiden oluşan "modern' bir
tabloyu çok yüksek bir fiyat ödeyerek satın alması
üzerine dostluklannı sorgulamaya başlayan üç erke-
ğin öyküsünü konu alıyor. Peki sadece üç kişilik
oyuncu kadrosu ve son derece sade bir dekordan
oluşan oyunun dünya çapındaki başansının sırn ne?
Hem komik hem duyarlı bir oyun Sanat. Kahkaha-
dangözyaşınasürükleyebiliyorizleyicıyi. Reza'nın
En Iyi Komedı dalında Evening Standart ödülünü
alırken söylediği sözler de çok şey söylüyor Sanat
için. "En Iyi Komedi dalındaki bu ödülün bana ve-
rilmesi çok ilginç gerçekten. Çünkü ben bir trajedi
yazdığımı saıuyordum." Sanat felsefesi, estetik ve iç
mimari konulan çevresinde sanat ve dostluk tema-
lannı işleyen oyun. sahnelendigi her ülkede kapalı
gişe oynadı. O>-un, Jean Anouilh'in 1950'deki ba-
şansından bu yana lngiltere'de kendisine sağlam yer
edinen ilk Fransız yapıtı oldu.
West Yorkshire'ın sanat yönetmeni Jude Kefly'e
göre. Sanat'ın dillere destan başansının nedeni bir
kadın yazann erkeklerin dünyasma sıra dışı bakışı:
" Rezaerkeklerin duygulanru iletme konusundald so-
runlannı irdeliyor. Oyun, erkeklerin bütün Ldeykri-
ler önünde derin dosduklan olduğunu kabul etme-
lerine neden oluyor, aynı zamanda onlann oldukça
çelişkili ve duygusal bir konuyu irdelemelerine ola-
nak tanıyor. Bugüne dek kadın oyunlannda karak-
terier çok küçük bir şey yüzünden kopma noktası-
na gelebiliyorlardL Ancakerkek oyunlannda böyle
bir şey kesinlikle olmazdı. Bu oyunda ise oklannı
doğrudan dostluklannm kalbine yönelten bir konu
üzerinde tarüşan üç erkeği izüyoruz."
Toronto Film Festivali'nde tarih, politika ve aşkKültür Servisi - 24. Toronto Film
Festh'ali. bu yıl 9-18 Eylül arasında
gerçekleştirilecek. Atom Egoyan'm
Felicia's Journey adlı filmiyle açıla-
cak festival kapsamında En tyi Ka-
nada Filmi Ödülü, En tyi Kanada KJ-
sa Film Ödülü verilecek. Festivalde
Kanada'ya Bakış bölümünün açılışı
Jeremy Pedoswa'nm Five Senses (Beş
Duyu) adlı filmiyle gerçekleştirile-
cek. tnsanın kalbi ve duyulanyla aş-
kı. sevgiyi bulmasını anlatan fılmde,
Mary-Louise Parker. Molly Parker,
Daniel Maclvor. Nadia Litz. Gabri-
etk Rose, Marco Leonardi ve Philip-
pe Voher rol alıyor. Bu bölümde gös-
tenlecek filmler arasında şunlar yer
alıyor: Michel Brauh'un 'Quand Je
Serai Parti", Jean Beaudinin "So-
uvçnirs Intimates". Mort Ransen'in
'Touched'. JerryCiccoritti'nin 'The
Life Before Thls', Alan Moylenin
'New WaterfordGirl'. ScottSmith'in
'Rollercoaster'. Carl Bessai'nin
'Johnny', Rodrigue Jean'ın 'Full
Blast", ReginaldHarkema'nın 'AGirl
is 4 Girl'. Yves Dion'un *Le Grand
Serpent du Monde', Curtis Wehrf-
ritz'in 'Four Days'. Catherine An-
nau'nun 'Just VV^atch Me'.
Festival kapsamında tarih. politi-
ka ve aşk konulu beş fîlmin galası ya-
pılacak. Scott Hicks'in yönettiği Et-
han Hawke. Sam Shepard. James
Cromwett"in rol aldığı Snow Falling
on Cedars adlı filmin dünya prömi-
yeri yapılacak. Istvan Szabo'nun yö-
nettiği, Israel Honmitz'in yazdığı
Sunshine ilk kez Kuzey Amerikalı iz-
leyicilere sunulacak. Filmde Ralph
Fiennes, WUliam Hurt ve Molly Par-
ker rol alıyor. Ang Lee'nin Amen-
kan sivil savaşına ironiyle baktığı,
Skeet Ulrich ve Tobey Maguire'in
RideVVlthTheDevilve'CarlosDiegu-
es'nin Orfeu adlı filmlerinin galası
gerçekleştirilecek.
Bir Ülke: Ispanyabölümünde genç
tspanyol yönetmenlerin yanı sıra ts-
panya sinemasında önemii bir yere
sahip yönetmenlerin de filmleri gös-
terilecek. FernandoTrueba'nın The
Girl ofYour Dreams. Alex de la Igle-
sia'nın 'DyingofLaughter', Mariano
Barroso'nun 'VVashington VVotves'.
Benito Zambrano'nun 'Alone' adlı
filmleri bu bölümün konuklan ara-
sında. Ventura Pons 'Beloved/Fri-
end'in yanı sıra 1927 yapımı sessiz
müzikal 'Frivoünas'. bır ispanyol kla-
siği sayılan 'Rapture' adlı filmler de
bu bölümün konuklan arasında. Fes-
tival kapsamında aynca tspanyol si-
nemasını anlatan bir de sergi yer ala-
cak. Özel Gösterim bölümünde bu yıl
iki film yer alıyor. Alan Rudotph'un
KurtVonnegut'un romanından uyar-
ladığı, Bnıce \VUfis ve .\lbert Fin-
ney'in rol aldığı 'BreakfastofCham-
pions" v e Lavvrence Kasdan'ın yönet-
tiği. Ted Donson, Mary McDonnelL,
Martin Short ve Alrred VV'oodard'ın
rol aldığı 'Mumford'.
Spot Altında Yönetmenlerbölümü-
nün konuğu ise Japon yönetmen Ki-
yoshi Kurosavva. Genç Japon yönet-
menler arasında önemii bir yeri olan
Kurosawa'nın son dönem çalışmala-
nndan 'licence to live' ve 'Charis-
ma' adlı filmleri gösterilecek. Daha
önceki yıllarda festivalin yöneticili-
ğini yapan ve geçen yıl yaşamını yi-
tiren David Overbey de özel bir ge-
ce ile anılacak. Festivalin açıbşı Atom Egoyan'ın Felica's Journey adlı filmi ik yapılacak.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Gülhane'de Bir Gece
1957 yazıymış. Fotoğrafın arkasında saptanmış.
Demek kırk iki yıl önce. Hep birlikte, bütün aile Gül-
hane Parkı'na gitmişiz.
Gülhane'de Bahar ve Çiçek Bayramı. Daha doğ-
rusu sürüp giden bir bayram, 1 Mayıs'la sınırlandı-
nlmamış. O zamanlar bizim kuşak 1 Mayıs'ı yalnız-
ca Bahar ve Çiçek Bayramı bilirdi.
Gülhane Parkı bir uçtan bir uca ışıkla donatılmış.
Haziran gecesinde yol boyu ışıktan lâleler. Işıktan
lâleleri inci gerdanlık gibi sıra sıra top ampuller ta-
mamlıyor. Böylesi bir ışık ^snliğiyle ilk kez karşıla-
şıyorum. O kadar hoşuma gidiyor ki...
Bizimkiler parkın kalabalığından yakınıyodar, pek
it kopuk takımı dolmuş... O zamanın böylesi can ya-
kıcı sınıfsal ayınmları vardı.
Iti kopuğuyla bir arada, Gülhane'nin eğlence ge-
cesine karışacağız. Neler mi yok parkta: Elektriklı
otomobiller var, birbirleriyle çarpışıyoriar. Dönme
dolap var. Korku tüneli var, derme çatma kara tren-
le geçiyorsunuz korku tünelinden, hortlaklar, cadı-
lar, maskeli korkunç yaratıklar...
Biraz aşağıda, ağaçlar attı çay bahçesinde kuk-
la tiyatrosu başlamış! Bütün hayatımca beni etki-
leyecek kuklalar! Okjum bittim büyüleyici gelir kuk-
la tiyatrosu, kuklalar, sahne, dekor, kukla giysileri.
Bahçeye girip bir süre kukla tiyatrosunu seyretmiş-
tik.
Sağdan soldan alaturka müzik. Sazlı çalgılı ga-
zinolar mı var? Devrin ünlü ses sanatçılan mı söy-
lüyor. Yazık ki hatırlayamıyorum. Hatırtadığım, bir-
birine kanşan alaturka şarkılar.
Sonra yine ışıklar. Bu kez oval şekillerie dönenen,
birbinne sanlan, birbirinden aynlan ışıklar. Her kö-
şeden ışık fışkırıyor.
Bütün aile atlıkanncaya biniyoruz. Ne var bu at-
lıkanncada böylesine alıp götüren, yıllarca gönül izi
bırakan? Renkli ampuller yanıp sönüyor. Latema-
yı andınr bır müzik. Ve dönüp duruyoruz, ışıklann
parlattığı yuvartak pano çevresinde, boyuna dönü-
yoruz.
Bir adam lâhmacun satıyor. İstanbul lâhmacun-
la yeni mi tanışmıştı, yoksa bizimkiler mi lâhmacu-
nulstanbul'dailkkezgörüyorlardı... "Yenilmez! Pis-
tir..." deniyor. Ince kıyılmışsovan dilimleri, ince ke-
silmiş beyaz turp ve lâhmacun, dumanı tüten... Biz-
den başka herkes yiyor.
Vahşi Hayyanlar Pavyonu' na geldik. Pavyonun ka-
pısında sözümona ürkütecek aslan başı, karton, bo-
yalı, dişleri kapıya doğru uzamış. Bakımsız kafes-
lerde bir aslan, bir de uyuşuk. besbelli uyuşturul-
muş, bedbaht kaplan. Boğa yılanı da var mıydı?
Gülhane bitecek gibi değil.
Siyah, büyük çadırda meşhurAbra Kadabra ina-
nılmaz gösterisini sunuyor. Büyük, siyah çadırın
dörtbir yanında bu gösterinin dehşet illüstrasyon-
lan. Cocuk belleğim kapıyor, sandıkta biçilmişgenç
kızı, kafasını sol elinde tutan adamı, galiba bir de
denizkızı...
Sarayburnu kapısına yaklaştıkça, denizden ge-
len yaz esintisi.
Gülhane biraz sonra bitecek. Ama ben bitmesin
istiyorum.
Alaturka şarkılar burada, sahilde sanki daha da
çoğalıyorlar. Bir kadın sesini bir erkek sesi bölüyor,
aşk, ıstırap, aynlık, hicran...
Bizimkiler bunun "musiki" değil, "gürültû" oldu-
ğunu söylüyoriar. Ama güleç insanlar görüyorum,
başörtülü kadınlar, bıyıklı beyler, çocuklar, yaşlılar,
gençler, hepsi sanki mutlu ve musiki olmayan gü-
rültüyü dinlemekten gönençli.
Yok, durulmaz artık bu "cavalacoz"un arasında.
Durulmuyor. Bütün ısrarıma rağmen girdiğimiz
kapıya geri dönülmüyor. Sarayburnu kapısından
çıkılıyor. Son kez ışıktan lâleler. Gülhane akşamı
böylece sona eriyor.
Cavalacoz sevinmeye devam ediyor.
Biz küskün, asık yüzlü evimize dönüyoruz.
Kırk iki yıl önceki hayal kınkhğım, bir kez daha mer-
haba.
Takvimde îz Bırakan:
"Ey tatlı dostlar, arkadaşlanm, esen kaltn, I evi-
nizden biriikte çıkıp yaban ellere, I ayn ayn dönü-
yonjz bambaşka yollardan." Catullus Şiirler, Gün-
görVannlıoğluçevirisi, Küttür Bakanlığı Yay., 1999.
Taormina Festivali'nde
En İyi Fitan ödülü Fransa'nm
• Kühür Servisi -Taormina Film Festıvali Uluslararası
Yanşması'nın sonuçlan bellı oldu. Türkıye'den
'Parçalanma' ve 'Propaganda' fımlerinin katıldığı
yanşmada Fransız yönetmen Jacques Doillon'ın 'Petit
Freres" adlı filmi En tyi Film ödülünün yanı sıra
FIPRESCI Ödülü'nün de sahibi oldu. Filmin
yapımcısı Marin Karmitz ise Yapımcılık Ödülü'ne
değer bulundu. Jüri başkanlığmı ünlü Iranlı yönetmen
Abbas Kirostamı'nin yaptığı yanşmada, geçen
sezonun en çok ilgi gören fılmlerınden Geçmişin
Gölgesinde (American History X) fılmınin başrol
oyunculanndan Edvvard Norton en iyi erkek oyuncu
seçilirken Iran yapımı 'O Zan'ın başrol oyuncusu Nıki
Karimi, En Iyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Rus
yönetmen Valery Pnemykhov'un 'K.to esli ne my' adlı
filmi Jüri Özel Ödülü'ne, lngiliz yapımı
"The Darkest Light' görüntü dalında mansiyona,
Çek yapımı 'Minulost' ise Halk Jürisi Ödülü'ne
değer bulundu.
ABD'de Kaçak Gelin'
rekora koşuyor
• \VASHINGTON (AA) - Sınemanın ünlü isimleri
Julia Roberts ve Richard Gere'i, yıllar önce çekilen
'Özel bir Kadın' (Pretty Woman) fılminden sonra ilk
defa bir araya getiren "Kaçak Gelin' (Runaway Bride),
ABD'de gösterime girdiği haftanın sonunda 34.5
milyon dolarlık hasılata ulaşarak büyük başan
kazandı. Sevımli bir aşk öyküsünü anlatan Kaçak
Gelin, daha şimdıden, kendi kategorisinde bu yıl
çekilen filmler arasında sivrilirken yılın en korkunç
filmi olarak nitelendirilen 'The Blaır Witch Project'
(Blair Cadı Projesi), 28.5 milyon dolarlık hasılat elde
etti. Ormanda bır cadıyı ararken kaybolan üç amatör
sinemacının korku dolu serüvenini anlatan filmden
çıkan izleyicilerin çoğuna göre. The Blair Witch
Project, dünya korku sinemasının en önde gelen
eserleri arasında daha şimdiden yerini aldı. Ünlü Jaws
serisinin ardından yine bir köpekbalığı, genlım filmi
olan 'Deep Blue Sea' (Derin Mavi Deniz) de 18.6
milyon dolar ile hafta sonunun üçüncülüğünü aldı.
Hâlâ listelerde yer alan Star VVars'un yeni bölümü de
gösterime girdiği haziran başından ben 407 milyon
dolan aşan hasılata ulaşarak tarihin en çok para
kazandıran üçüncü filmi olmayı şimdiden garantiledi.