Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye'nin Tek Şansı: Yağma Ortaklığından Kurtulmak
Doğan KUBAN
K
ûçûk birayrmtı: Bulgaris-
tan'dan gelen deprem eki-
binın köpekîeri var. Ge-
len deprem ekipleri kö-
pekleriyle birlikte geli-
yorlar. Ulkesinin her kö-
şesi deprem tehlikesı altında bir Tûıkiye.
Bizde köpekli birekip yok. Başka biray-
rmtı: TÜPRAŞ, Türkiye'nin en büyûk ra-
fînensi. Kendi yangınıru söndûrecek ara-
cı yetersiz. Uzmanı da yok. Azerbaycan,
Israil, Rusya. "Biz söndürürüz" diye ge-
liyorlar. Başka bir aynnrı: Fay hattı üze-
rinde Türkiye sanayi kapasitesinin yan-
sına yakıru yığılmış. Başka bir aynntı:
Zengin tatil siteleri. Depremde bütün si-
te çökmüş. Eğer bunun gibi yüzlerce ay-
nntı, aslında bütün bir tablo bu yamalar-
la bir araya getirilmişse, her küçük şokta
bunun parça parça olması kaçınjlmazdır.
Ve toplumun bütün birikimleri, iyi niyet-
li bütün çabalar, değil böyle bir deprem-
de, berufakharekeöeçaördayacakdemek-
tir. Zaten Türkiye ekonomisi sürekli dep-
rem geçiriyor gibidir. Çanrdaya çatırda-
ya dünyanın en zavallı para birimine sa-
hip ülkesi olmuştur. Aftır tafur dolaşan-
lar, bu ekonominin hesabını herhalde, bi-
zim bılmediğimiz birilerine veriyorlardır.
Biz öğrenemiyoruz.
Depremde hem hükümet, hem toplum
kanımca çok iyi bir sınav vermiştir. Hü-
kümet, doğruyu iletmek dışında, canla
başla çalışıyor. Halk sabırla bekliyor ve
gerçek bir dayanışma gösteriyor. Fakat
yarnalı bohça tablosunu değişn'recek, bu
denli ağır bir felaketten toplumu aydın-
Jatmak için yararlanmamak affedilecek
bir şey değildir. Bütün politık söylem,
gerçeği mûmkün olduğu kadar saklamak
amacıyla şekilleniyor. Yalan söylenmi-
yor. Fakat doğru da söylenmiyor. Pöliti-
kacılann özel üsluplan gerçeklerin çev-
resinde dolaşıyor. Bu söylem televizyon-
larda da garip bir metafora dönüşüyor.
Bu politikacı jargonu, bizim gibi bir ül-
kede en tehlıkeli söylem. En cahil halk bi-
le yalaru sezebilir. Fakat hiçbirşey deme-
den yapılan konuşmalar... Bunlar halkı
suya götürüp susuz getiriyorlar. lşin doğ-
rusu, neredeyse yanm yüzyıldır söylenen
ve yanm yüzyıldır politikacı ve işadamı
jargonunda kaybolan gerçek: Tfiridye'nin
efconom§tpoiMllfatopnütveyapıyağm*-
aüğı üzerine kurulmustur. ZenginKkler
toprak spekülasyonu ve inşaat spekülas-
yonu sonucudur. Tabü faidriikler de. .Ne-
den?_Çünkfi en koiayı ba Eğer dürüst ga-
zeteciler ve gazeteler varsa, büyük sana-
yi holdinglerinin toprak elde ederek, tü-
mel gelirlerine göre ne oranda yapı spe-
külasyonu ile uğraştıklannı göstermeliler.
Toprak ve yapı yağması kentlileşememe-
nin bir göstergesidir. Topraksız insanın
bannak açı olması anlaşılabilir bir olgu-
dur. Kente göç ve sayı demokrasisi ve
bunlann istisman da yağmayı doğuran
nedenlerdir. Bunu besleyen geleneksel ta-
vırlarda anımsanabiiir. Örneğin Şile'nin
Türk köyleri son Osmanlı çağında kö-
mürcülüİde geçinirlerdi. Rum köyleri ise
bahçecilik yapıyorlardı. 1960'lara kadar
bu köylüler hâlâ ormandan ağaç kesip
kömür yapıyoriardı.
Aynı bölgede Polonezköy, tanmla ge-
çinilebileceğinin güzel birömeği olduğu
halde, 1970lerde, bizim bıldiğimız köy-
lüler, kendi bahçelerinin ürününü yerken
bile tanma yanaşmak istemiyorlardı. Bu-
gün arsa ve orman arazisi spekülasyonu
ile uğraşıyorlar. Emeksiz para kazanrnak.
Herhalde Türk küitür tarihinde haraon
\t beleşin yeri üzerinde aynnöiı bir araş-
trmııyapmaktayarar var. Fakat butürgöz-
lemler ne acılan dındirır ne de ekonomik
yıkımın baş döndüren boyutlannı salda-
maya yarar.
Yağmadan en ufak bir pay bile alma-
mış olduğuna kesinlikle inandığım sayın
başbakan, depremin dehşetinden sonra,
hatta ondan da daha dehşetli yağma dü-
zenini, birlik, beraberiik. yaralan sarmak
bahanesıyle örtbas etmemeli. Halk, uğra-
dığı felaketm, kendisinin de bilinçsizce ka-
tılarak, bazı gruplan olağanüstû zengin
eden bir toprak yağması olduğunu şirndı
de öğrenemezse, başka hiçbirfirsaftaöğ-
renemez. Bu toprak yağmasmın, buen ko-
lay para kazanma yolunun, bütün yasala-
n delik deşik eden, politikacılann bütün
safsatalannı yönlendiren, Türkiye eko-
Domisinin en büyük motifi olduğunu öğ-
renemezse başka hiçbir zaman öğrene-
mez. Halk, belediyelerin temel işlevleri-
nin geri kalmasında yasadışı, plan dışı ar-
sa ve inşaat izni olduğunu öğrenemezse
başka hiçbirzaman ögrenemez. Eğer Tür-
kiye'de namuslu insanlar kaldıysa, kent-
lıleşememiş, fakat kentli marifetlerinin
kaypak yollannı öğrenmekte pek de zor-
lanmayan bu insanlara, yasasızlıgı nere-
deyse kural haline getiren bu yağma dü-
zeninın şimdi, kendilerini acılara boğan
boyutlannı anlatmak zorundaduiar. Çün-
kü daha deprernkrjirlikn^erıkazlaruıkal-
dınhnaya, yeni ptanlann yapdmaya, yeni
inşaat izmkrinin verflnıeye başlanacağı
önümüzdekidöoemdeyağma çarklan yi-
ne aynı şekide dönmeyedevam edecektir.
Fakat bir ölçüde engellenebılir. Hiç oi-
mazsa zoıiaştınlabilir. Halk, parti politi-
kası ile arsayağması arasındaki ilişkiyi gö-
recek kadar aydınlanmalıdır.
Biz, demokrasinin istenilen yere iste-
nilen inşaatın yapılması olarak anlaşıldı-
ğı bir çağda yaşıyoruz. Her müteşebbis ve
müteahhıtin yaptığı spekülasyon, politi-
kacılar tarafindan tebcıl edilen bırdemok-
rasi etkinlığidir. Ve bunlann, yatınmlan
engelleyen, yasalan hiçe sayan, insan sağ-
lığma, İcentsel yaşam kurallanna ve plan-
lı bir kent gelişmesine aykın olduğunu
söyleyenler de demokrasi ve kalkınma
düşmanlandır. Yalova'da yıkılan siteleri ya-
pan bütün müteahhitler ve onlann ortak-
lan demokrasi havarisi, 'etmeyin,eyieme-
yin,insanlara ve topiuma yaziktır' diyen-
ler de demokrası düşmanıdır. Enkaz altın-
da kalanlar da demokrasi için ölmüşler-
dır. Ve bunun şu sırada söylenmesi de va-
tanın bütünlüğüne zarar getirebilir. Öyle
diyor, büyüklerimiz.
Hükümetbirtekkararla felaketin insan-
sal nedenini aydınlatabilin Yıkılan bina-
lann kaç tanesi malzeme noksanmdan yı-
kıldı? Bunun için proje bulmak, derin in-
celemeler yaprnak gerekmez. Yıkılan ya-
pılardan alınan malzemeler üzerinde ba-
sit bir laboratuvar analizı -deneyim sa-
hipleri bunu harçlara bakarak da anlarlar-
demir boyutlan kontrolü yeterlidir. Proje
noksanı, zemin etüdü noksanı, deprem
koşullanna uymamak. Kuşkusuz spesifîk
birçok neden olabilir.
Fakat bu ydalnudarm büyûk çoğonlu-
ğu mabemecaiiBaktBn kaynaldaanıakla-
dır. Buna neden obn inşaatçı ve buna g&
yuman bdediye kontroİörleri, kötü inşa-
atm temel sorumlulandır. Bu korkunç yı-
kundan sonra yasal karmaşalar çıkarmak,
çeşit çeşit araştırma yaprnak, işi bilerek
çıkmaza sokmaktır. Malzeme hırsızlığı,
yıkılan yapılarda yeterli kanıttır. Hatta
yapı başka bir nedenle yıkılmış olsa bile,
hırsızlık fiil olarak ortadadır. Bu araştır-
mayı bütün üniversitelerin inşaat fakülte-
len yapabilir. Bunu saptamak için malze-
me ömeği almak ve birkaç kesit incele-
mek yeterlidir. Bunu yapmadan kenti te-
mizlemek bahaneayleenkaaortadan kal-
dkrmak açıkça soç nedenini ortadan kal-
dumaktır. Gerçı kimsenin gücü o enkazı
kolayca ortadan kaldırmaya yetmeyecek-
tir. Fakat hükümet ve Bayındırlık Bakan-
lığı iyi nıyetini, bu incelemeyi hemen baş-
latarak göstermelidır.
Türkiye'de böyle bir kendini sorgula-
manın bütün koşullan oluşmuştur. Halk,
kötü yapıcılığın, kötü müteahhidin varlı-
ğına ınanmakta, onlan suçlamaktadrr. Ka-
muoyu vicdanen onlan mahkûm etmiştir.
İnşaatrezaletinigünlerdir, sabahtan akşa-
ma kadar belleklerimize nakşettik. Kuş-
kusuz toprak ve yapı yağması sadece kö-
tü inşaatlarla sınıriı degıldır. Onlarbu çar-
kın sadece bir kolunu oluşturur. Fakat bu
ölümcül bir koldur.
Bir cinayet koludur. Bütün namuslu in-
sanlar, eğer öyle birileri kaldıysa, dep-
remden daha büyük felaketin, depremi
böyle bir felaket haline dönüştüren yapı-
laşma düzensizligi olduğunu halka du-
yurmalıdır. Bütün iyi niyet sahiplerinin,
dürüst bilim adamlanmn, güvenilirplan-
cı ve mimarlann dile getirdikleri ortak
yargı, yağmanın bu felaketin asıl nedeni
olduğunu ve buna göz kırpanlann felake-
ti çağırdıklan gerçeğidir.
Bu dönemdeyapılacak en büyük kötü-
lüklerden biri, halkı kaderciliğe teşvik
eden ortaçağ sözleri söylemektir. Depre-
mi Tann göndermedi. Dünyanın jeolojik
yapısının doğal gelişmesi içinde, dünya
kabuğunun yapısından ve hareketlerin-
den kaynaklanan bir olgudur.
Mevsimler, git-gel, erozyon gibi. Tan-
n işidir diye kimse mayo ile kışı bekle-
miyor. Kimsenin arabasmı Tann yürütmü-
yor. Benzinkoyuncagidiyor. Tann'nın, kü-
çük bebeleri ve genç analan beton blok-
lar arasında ezmek için böyle bir felaket
getirdiğini söyleyenler Tann'nın rahme-
tine bile inanmayanlar, fakat inanç tica-
reti yapanlardır. Aynı şekilde, gözlerinin
önünde, taş, kireç, çimento yığını haline
gelmiş binalann altında kalan annelerin,
babalann, çoeuklann acılan ileeriyen in-
sanlann, "Nerede bekdiye? Nerede bükü-
met? Çocuğuma mama gönderin, bura-
y» bir tek bdedjye memuru gdmedi'' tü-
ründen sözleri ve bunlan dramatizeeden,
dozukaçmış yorumlan bahaneedip, Tür-
kiye'nin bu tür felakedere hazır olmadı-
ğını söylemeye bir türlü cesaret edeme-
yen devlet adamlannı da artık istemiyo-
ruz.
Türkiye'nin bu durumdan kurtulaca-
ğına inanmak başka bir sorun, neden ka-
famızı her seferinde duvara vurduğumu-
zu sormak başka bir sorun. Yangın, su
baskını, deprem gibi bilinen olaylarla kar-
şüaşınca çaresizlik içindeoraya buraya sal-
dıran politikacılardan da gına geldi. Biz
birtek tutum ıstiyoruz. Şöyle diyebihrler
"Bu çok büyük bir doğa otayıdır. Dünya-
nın her yerinde olduğu gibi, bizde de bü-
yük aabr çddunesi bekJenmeMdir. Fakat
bu>iknnınsadecedepremin büvükhığün-
den değil, birikmiş, yıOanmı; >« tekrar
edegefcnkiküpoftikiUardan.rxl0sBİikier-
den,btinçsiziflderden, adaın kay ırmalar-
dan, deRstdüderw lıırszUdardan kaynak-
laiKkğını büyoruz.Hep birikte üstesinden
geleceğtz. Fakatbirdahaofanamas için bu
hastahkiann, bu pishiderin, bu yatanla-
nn üzerine gideceğiz!'' dıyecek kadar dü-
rüst bir söyleme gereksinme var. Türki-
ye ekonomisinin kimbilir kaç yıhna mal
olacak ve kimbilir kaç milyon insanın ya-
şamını altüst edecek böyle bir dunımda
bunu söylemeye cesaret edemeyen adam-
lann vatanperverlikten, politikadan söz
etmeleri insanı umutsuzluğa düşürüyor.
Gerçekten de halkı asıl umutsuzluğa dü-
şüren, bazı şeylerin neden olmadıgı de-
ğildir. Onlara daha güvenilir bir gelecek
için cesaret veren cesur, açık, inandıncı
söylemin yokluğudur. Politik jargonun
yıvışık, eklemsız, içeriksiz sözlerini aşan
birgerçek devlet adamı söylemi. Nefes al-
dıran, taze bir söylem...
Kültür Depremi!..
HÜSEYtN ATABAŞ
K
ültür, her şeyden
öncebirdiıyarlı-
lık, bir algılama
işidir. Sanırım
başka yazılanmda da şu ta-
nımlamayı kullandım: Ge-
nel anlamda kültür, insan
düşüncesinin ürettiği değer-
lerintümüdür Dündenbu-
güne insanın doğaya hâkim
olmak için yaptığı tüm araç
ve gereçler ile bunlan kul-
lanma bilgisi 'maddi kül-
tûr'ü; yaşammı düzenle-
mek, varsıllaştırmak, koru-
mak ve bunlar için oluştur-
duğu kurallar dizgesi de
'manevi küftür' ü oluştu-
rur. Maddi kültür ile mane-
vi kültür, birbirini tamam-
layan tek yumurta ikizi gi-
bidirler. Bu bütünlenmeden
ortaya çıkan duyarlılık ve al-
gılama, kültürü anlamlı ve
yararlı kılar.Bu anlayış cer-
çevesinde baküğım zaman,
Marmara Bölgesi'nde yaşa-
nan doğal deprem olayını,
sonuçlan itibanyla bir 'kül-
tür depremi' olarak görüyo-
rum. 'Kühürsüzlüfün dep-
remi' desem daha mı iyi an-
laşılırsöylemek istediğim?
Anlatmaya çalışayım:
önemli bir deprem böl-
gesi olduğu bilinen Anado-
lu cografyasında alabildi-
ğine başıboş, ilkesiz, so-
rumsuz, ilkel bir yaşam için-
de sürüklenip gidiyoruz.
Umarsızız... Tüccan tüccar
olmayan, müteahhiti mütc-
ahhit olmayan, bürokratı
bürokrat olmayan, kentlisi
kentli olmayan, politikacı-
sının gözünü hırs bürümüş
popülist bir ortamda sürük-
lenipgidiyoruz. Paranın pa-
ra kazandığı, aşklann alı-
nıp satüdığı bu 'çapkm' dü-
zende, etik değerleri olma-
yan bu çıkar arenasında
dostluklar ise diş bılemek
için verilmiş molalara ben-
ziyor!..
İdeallerinize 1. derecede önem veriyor ve size yeni bir gelecek imkânı sunuyoruz.
Çünkü müşterilerimizin olduğu kadar çalışonlarımızın memnuniyeti de bizim içinCl). sırada!
Referans No: GOY-1
i ve Dntnhnse Yönetimi
em
n n p t i m i
»rnet/Tntranet tJyflulnmnlnırı
r n n t i f Dnğıtım KanaMnrı
ii ve Y o z ı l ı m
- s t e m D e s t e k
h i x I s l e t i m S i s t e m i
Ilgılenent«rin ayrıntılı özgeçMt^fertnı en geç 6 Eylul 1?9? tarıhıne kadar yukanda
belırtilen rcferons nunarosı ıle bıriıkte Unıversal Bıljısayar Hıııa«tlerı R ş 'nın
ısbotvunjtfub'l'coM.tr oton e-maıl adreııne vejra fskı 0ü)rü(fdere Cad. Ozcon sok.
No: 13 C ftlok, Eüniy«t*vt«ri 4.lev«nt adr*ıın< ya do Eg«bonk Inson Koynaklorı
tırmi'nın (112) 336 4f İ9 no.fu takt nuaoraııno 90nderpelen rica oltınur.
Yazılıo
• Windows NT. Visual Bosic, C+ +
konularındo 2-3 yıl deneyİMİİ ve
bonkocılık uygolomalorı gelıjtirraif
yaıılıiBcılar
• UNix sjstemleri üıerinde C ile yoıılım
geliştiraiş tecrübeli yozthncılor
Unu Sistealerı ve Datobase Yönetimi
• 2-S yıl den«yi«li UNIX sistem yöneticileri
• RDBMS datobase yönetıcilerı
Sisten Gelijtırme ve Uy^ulaaıa
• Bonkacılık uygulonalon geliştiraesinde
2-5 yıl derteyinli
• Seyahat etmesine engel bufunmayon
sisten geliştireıe elemanları
Hetwork Yönetımi
• TCP/IP, WftM, Cisco ürünferi konusunda
2-S yıl deneyimli network »iihendisleri
Internet/Intranet Uygulamalorı
• Internet uygulanalorındo deneyimli
• JRVfl konusunda bilgili veyo kendisini
yetiştirebilecek düzeyde
Rlternatıf Dağıtın Kanalları
• flTM, POS ve Caft Center uygulamalarında
2-3 yılltk deneyimli yozılımcılar
iflN Yonetımı ve Yalılım
• LRN, Web, DNS, Moil. Windows NT, lotus
Notesfldministcotionve uygulamaları
konulorında deneyimli bilgisoyar
mühendisleri
Sistem Destek
• Meslek yüksek okulu veya meslek lisesi
mezunu
• Teknik literatür takip edebilecek kodar
İngıliıce bilen
• 28 yoşını geçmemiş
• Oto ehlıyetli
• Seyohote engeli olmayan
• Bilgısayar donanım ve LRN, windows NT
bilgisine sahip teknisyenler
Unii İşletim Sıstemi
• Unix İsletim Sistemi operatörleri
Erkek adoyların oskeriikie iiişkilerini
kesmiş olmaları gerekmektedir.
EGEBANK
Mûştefilerimiıin »emnunıyetı bızıa için ı. sırada.
Bu söıünüıü adınızın yanındoki ®'le mühürlüyoruı.
Sanayi devrimi ile önemi
daha iyi anlaşılan kültür, ne
yazık ki sanayi yöremiz
Marmara Bölgesi'ne uğra-
mamış dersem hafıf kaçar.
Çünkü Türkiye 'den geçme-
miş!.. Bu sözü de 'ağır' bu-
lacaklann olduğunu biliyo-
rum, ama ne yaak ki bu,
bizim kendimize söylemek-
ten çekmdiğımiz en önem-
li gerçeğimizdir.
Marmara depremini ne-
den bir 'kültür depremi'
olarak niteliyorum?
Efendim, müteahhit yap-
tığı inşaatın malzemesin-
den çalıyormuş, o yüzden de
bınalarçabuk yıkılıyormuş.
Bu saptayım, doğrulardan
yalnızca biridir. Peki sana-
yinin kurulduğu yer doğru
saptanmış mıdır? Yapı ya-
pılacak yeıierin zemin etüt-
leri sağlıklı mıdır? Kent
planlamacısı, mimar, beto-
narme ve tesisat mühendis-
leri görevlerini doğru ola-
rak yapmışlar mıdır? Usta
demiri doğru bağlamış, be-
tonu iyice kanştırmış mı-
dır? İnşaat bekçisi betonu
gereğince sulamış mıdır?
inşaaün teknik sorumlusu
işyerine uğramış, gerekli
kontrolleri yapmış mıdır?..
Sanmıyorum, ama diyelim
ki bu işlerin tümü de iyini-
yetle yapılmıştır. Hatta be-
lediyenin yetkilileri, görev-
lileri, 'acaba projenin nere-
smdebirgedikbulurdarüş-
vet ahrun' diye düşünme-
miştir bile!.. Yine de bun-
lann hiçbiri sağlam ve sağ-
Iıklı binalar yapmaya yet-
mez. Çünkübubir kültürso-
runudur, algılama ve duyar-
lılık işidir.
Sizinsanlarmızı alanlann-
da uzman olarak yetiştir-
miş olabilirsiniz. Ama o
meslek sahiplerine, insanın
her şeyin üstünde olduğu
algılamasını. bireysel ve do-
layısıyla kamusal yarar du-
yarhlığı eğırimıni vereme-
miş, yani onlan donanımlı
kılamamışsanız hiçbir ve-
rimli sonuç elde edemezsi-
niz.
Nasıl ki sürücüleri kendi
alanında eğıtmekle trafık
sorununu çözemezseniz,
alanında tek tek başanlı in-
sanlar yetiştirmekle de bir
depremden en az zararla
kurtulamazsınız.
Bilgili olmak başka, kül-
tür lü olmak başka şeydir.
Marmara Bölgesi depremi
ile aslında, Türkiye'nin var
olduğu sanılan kültürü çök-
müştür.
Bu depremle, yaşama
kültürümüzün bile olmadı-
ğı ortaya çıkmıştır. Bu acı
yıkımdan öğrendığimizbu-
dur, umanm öğrenmişiz-
dir!.. Latince kökenli kültür
(culture) sözcüğünün anla-
mı 'eldp-biçmek'tir. Bu ne-
denle de, dilimizde kültür
sözcüğü yerine kullanılmak
üzere 'ekn' sözcüğü öneril-
miştir. Dilimizde birde 'ne
ekersen onu btçersin' diye
bir atasözü vardır. Öyle de
oldu, çok yazık.
Bir ekmek
bir de
Cumhuriye!
HCT günkû iki gereksınunMizn koruyucu torbası
Cumhunyet Kıtap Kulûbû Feyonlannda
14 SAAT NÖIETÇİ KİTArÇI: 1212 514 II M HER İŞLCH >İR TELEFOMA
CUMHURİYET'TEN
OKUKLARA
ORHANERİNÇ
HlçOlmazsa
Bu Kez Oers Alalım...
Yıllardır düştüğümüz ya da düşürüldüğümüz
aymazlığın acı, hem de çok acı sonuçlannı yaşı-
yoruz.
En sade yurttaştan en tepedekine kadar hepi-
miz suçluyuz.
Geçen haftanın yazısında, hükümetin sermaye-
ye verdiklerinin yarattığı açığı karşılamak için ça-
lışanlardan alacağının kılıfına dönüştürülen sos-
yal güvenlik yasa tasansını irdeleyeceğimizi be-
lirtmiştik.
Ancak deprem zorunlu bir erteleme getirdi.
Durumun özetini, TV ekranlannda izlediğim bir
bayan, yıkıntılan ve açıkta kalanlan göstererek ya-
pıverdi:
"Büyüklerimiz emeklilik, emeklilik diye tuttur-
muşlardı. Buyunın işte. Cûmleten emekli olduk."
Bir deprem daha geçirdik ya. Yöneticilerimiz
yasa değişiklikleri de dahil btitün önlemlerin alı-
nacağını söylemeye başladılar. Biz bu filmi daha
önce de izlemiştik. O günlerin yöneticileri de ay-
nı yolu izlemiş ama acılar azalınca yapılması ge-
rekenleri unutmuşlardı.
Eğer aymazlıktan vazgeçsek ve en azından ya-
salan geçerti kılabilseydik bugün "40 bine yakın
yurttaşımızı yitirdik" diye dövünmezdik.
Iktidar ortağı partiler, deprem konusunda Mec-
lis araştırması yapılması için görüş açıklayınca
TBMM Tutanak 68'inci cildine bir göz attım.
İçinde "Istanbul llinin Sonınlannı TespitEtmek
ve Buradaki Vatandaşlann Uygar Bir Dûzen İçin-
de Yaşamasını Temin Etmek Amacıyla Kurulan
10/12 Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyo
nu Raponı" da yer alıyor.
60 sayfalık raporda pek çok konu arasında "Ko-
nut, Gecekondu ve Kaçak Yapılaşma Sonınlan",
"Istanbul'un Yönetimine llişkin Kunımsal Sorun-
lar" gibi bölümler de var.
Kuşkuya düşüp *Acaba atladım mı?" diye ikin-
ci kez taradığımda da "deprem" ya da "zelzele"
sözcüğüne rastlamadım. Oysa Istanbul birinci de-
rece deprem kuşağında yer alıyor ve sorunlan bu
yönden de irdelenip çözüm önerilerinde bulunul-
ması gerekiyordu. Ama komisyon üyeleri "dep-
rem " konusunu ya önemsememiş ya da yok say-
mışlardı.
Deprem anlaşılan bu kez doğrudan ele alınacak,
ama, "Tekertek kınldıktan sonra yolgösteren çok
olur" atasözünün doğrulanması gibi kalacak.
Çünkü biz bugüne kadar hiçbir şeyden ders al-
mayan insanlar ülkesi durumundayız.
Oncelikle imar yasalannda değişiklik yapılma-
sı görüşü ağır basıyor. Peki o yasalan kımlerin na-
sıl uygulayacağını düşündük mü?
Hiç sanmıyorum.
Köy Yasamız 7.4.1924 günü yürürlüğe girmiş.
Kimi maddelerini değiştırmişiz ama birinci mad-
desi 75 yıldır aynı.
"Nüfusu iki binden aşağı yurtlara (köy) ve nü-
fusu iki bin ile yirmi bin arasında olanlara (kasa-
ba) veyirmi binden çok nüfusu olanlara (şehir) de-
nir? Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye
teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza ve vilayet mer-
kezleri kasaba itibar olunur. Ve Belediye Kanu-
nu'na tabidir.
1924 yılındaki nüfusumuz 12 mityon dolayında.
1927 yılındaki ilk nüfus sayımının resmi sonucu da
13 milyon 648 bin 270 kışi olduğumuzu gösteri-
yor.
65 milyonuz ve bugün de nüfusu 2 bini geçen
köyferi belediye yapıyoruz.
Partilerimiz "Militanlanmıza iş olanağı yarata-
lım" diye düşünmüyorsa sadece nüfusa dayalı
bir tanımdan artık vazgeçmeliyiz.
Kurulacak belediyenin sağlayacağı getirle, her
dalda yetkin uzmanlar çalıştınp çalıştıramayaca-
ğını irdelemeli veyurttaşlanmızın korunup kollan-
masını sağlayacaklanna aklımız keserse izin ver-
meliyiz.
Belediye ve çevresindeki alanlar dışındaki köy-
lerde yapılan binalar ise sadece "başıboşluğa" ta-
bidir. Çünkü İmar Yasası'nın 27'nci maddesi "Se-
lediye ve mücavir alan dışında kalan bütün köy
yerieşik alanlannda yapılacak yapılar için yapı
ruhsatı ve kullanma izni aranmayacağını" söyle-
mektedir.
Yöneticilerimiz hiç olmazsa bu depremden ders
almalılar. Kaybettiğimız vatandaşlan geri getıreme-
yiz ama, adamsendecilikten vazgeçip yeni kurban-
lar vermekten kurtulabiliriz.
Ülkemizde geçerii kılınan "bireyselcilik", "ken-
di gemisini kurtarma" gibi yanlış yönlendirmeler
de bu depremle büyük oranda yerie bir oldu. Yurt-
taşlanmızın darda kalanlara yardım için gösterdik-
leri hız ve özveri için ne söylense azdır. Sosyal da-
yanışmanın yeniden gündeme geldiğini görebil-
mek de bir toplum için az kazanç değildir.
Keşke bunu acılı günlerden çok önce başara-
bilseydik.
Deprem yalnızca insanlanmızı değil, anadilimi-
zin iki sözcüğünü de elimizden aldı.
"Nezaret altına alınma" karşılığı olarak kullanı-
lan "gözaltr sözcüğünü "müşahade altına alın-
ma" karşılığı kullanılması gereken "gözetim" söz-
cüğüne, "çok" kavramını da "oldukça" sözcüğü-
ne kurban etmiştik.
Deprem bunlara, yıkılma, çökme, yıkıntı, çö-
küntü sözcüklerini bir yana attırarak "göçük", gi-
riş-çıkışlann denetim altına alınması karşılığı ola-
rak da bir sağlık terimi olan "karantina" sözcü-
ğünün eklenmesine neden oldu.
özensiz birTV görevlisinin yaptığı ve düzeltme-
yi de düşünmediği yanlışlar hızla yaygın duruma
geliyor. Bilim insanlanmızın yanı sıra gazeteler bi-
le manşetlerinde kullanıyor.
Türkçemize de saygı duyalım lütfen.
Çünkü o da bir canlıdır.
•
Deprem, gündemdeki tüm sorunlan geriye at-
tı. Gazeteciliğin gerektirdiği ekip çalışması böyle
günlerde somut olarak ortaya çıkar. Cumhuıiyet'in
tüm çalışanlan okura duyduğu sorumluluğu bir kez
daha kanıtladı. Editörterimiz, yazarianmız, haber
merkezimiz, bölüm şeflerimiz, muhabirlerimiz, fo-
to muhabirierimiz, Ankara ve Izmir büroJanmız ve
düzettmenlerimiz kadar, satış, idare, teknik servis-
ler, ulaştırma servisi ve telefon santralı çalışanla-
nmız da zor ama başanlı çalışmalarla dolu bir haf-
ta geçirdiler.
•
Türkiye'ye başsağlığı, yaralılann kısasürede iyi-
leşmesi dilekleri ve saygılanmızla.
oerinc@cumhuriyet.com.tr