22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 AĞUSTOS 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Karar izmir'de SSK Tepecik Hastanesi bünyesinde kurulan koruma derneğinin genel kurulunda otoparktan yararlanacak üyelere uzaktan kumanda cihazı alınması karaıiaştınlmış, ancak daha sonra yönetim kurulu kararı ile üyelerin kumanda cihazlannı kendilerinin alması öngörülmüştü. Çelişkili karariar dernekler masasından emniyet genel müdürlüğüne, ordan da Içişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği'ne gitmiş. Hukuk müşavirliği, yönetim kurulu kararını genel kurul karanndan üstün saymış. Gerekçe olarak eşitlik ilkesi gösterilmiş. Dernek hesabından otomobili olanlar için harcama yapılacak olması otomobili olmayanlar için eşitlik ilkesine aykırı bulunmuş. Karar doğru olabilir. Ancak derneklerin en üst karar organı genel kurulun kararına karşı itiraz yolları bugüne dek belliydi, bundan sonra yönetim kurulları bildiğini okursa bakanlık devreye girinceye kadar kimbilir ne ilginç olaylar yaşanacaktır. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: som9posta.cumhuriystcom.tr - Veli GöçerVn Çarkıfelek'te dağıttığı evler çökmüş... "Yardım edin Memetali Bev!" F azilet Partisi Sakarya Milletvekiti Cevat Ay- han, depremin Allahın takdiri olduğunu söy- lüyor. Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grup 1 Başkanvekili Ismail Köse, olayın insani bo- yutundan çok ilahi boyutu olduğunu anlatıp, "bu fe- laketi imanımızlaaşacağız. Bilimin iflas ettiği bir nok- tadayız. Allahın izniyle imanımızla yüreğimize bu me- seleyi basacağız" diyor... İnşaatın temelini atarken kurban kesip dualaredi- yorsun. Açılışını yaparken kurban kesip tekbir geti- riyorsun. Yapının en görünür yerine "maşallah" yaz- dırıyorsun. Ama binaçöküyor... Camiler bile yerle bir oluyor... Demek ki, bilimin iflas ettiği bir noktadayız! Yoksa bu "bilim", dünyanın bir tepsi gibi düz ve öküzün boynuzları üzerinde durduğunu sanan bilim mi! Binlerce kişi ölmüş, onbinlerce insan enkaz altın- da, milyonlar sokakta yaşamaya çalışıyor... Hemen "Bilim gâvuru" Türkiye'ye yardıma koşu- İflas yor... Japon'u, Yunan'ı, Alman'ı... Israil oğulları bile koşup gelmiş... Din kardeşlerimiz nerede? Bir tek Mısır'dan "bir koli" yardım var, hepsi o. Suudi Ara- bistan, Libya, Pakistan, Iran, Kuveyt, Katar, Afganis- tan nerede? Nerede islam birliği? Enkaz altındaki din kardeşlerinin kurtulması için oturmuş dua ediyoriar- sa, istemez kalsın... Önce kendi vicdanlarındaki en- kazı kaldırsınlaıi İslam dünyası için insanlığın iflas et- tiği bir noktadayız... Cumhurbaşkanı Süteyman Demirel, "Devletimiz büyüktür. Yaraiar sarılacaktır" şablonu ile bu felake- ti de geride bırakıyor. Yara bandından vazgeçtik, ke- fen bezi bulunamıyor! Gölcük'te enkaz altından çıkartılamayan ve binler- ce olduğu söylenen cesetler kokuyor... Izmit'te en- kaz altından çıkan cesetleri koyacak yer bulunamı- yor... Başbakan Bülent Ecevit, depremin çok büyük olduğunu söylüyor. Uzmanlar kapsadığı alan ve yap- tığı etki bakımından depremi "asnn felaketi" olarak niteliyor. Deprem "doğal afet" kabul ediliyor, ama dep- rem sonrası milyonlarca insanın yaşamının altüst ol- ması, ekonominin donması, sanayinin durması "ola- ğanüstü hal" sayılmıyor. Hükümet, olağanüstü hal ilan etmiyor. Olağanüstü hal ilan edilse özel sektörün elindeki olanaklarda kamu yaran için kullanılacak... Daha çok insan kurtarılacak, daha çok insan doyu- rulacak. Ama birileri rahatsız olmasın diye onbinler- ce insan enkaz altında bekletiliyor! Kocaeli'nde petrol rafinerisi yanıyor... TÜPRAŞ alev alev... Ulusal servetimiz yanıyor... Bir teleyiz- yon ekranında özelleştirme kapsamında olan TÜP- RAŞ'ın değerinin ne kadar düştüğü konuşuyor... Türkiye herşeye rağmen ayakta duruyor! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Madımak'ı yakamadı ama yolda bıraktı Sıvas Tur'un Sıvas-Mersin sefe- rini yapan 34 AB 0337 plakalı oto- büsü, 9 Ağustos saat 13.30 su- larında Pozantı'ya geldiği sırada otobüsün şoförü ile yedek şoför arabasındaki sohbet koyulaşıyor... ön sıralardaki yolcular da ister is- temez şoförte yedek şoför arasında- ki sohbete kulak misafiri oluyor. Sohbetin konusu Madımak Ote- li'nin yakılması... Oteli yakanlar... Sıvas katliamını yapanlar... Şoför konuşuyor: - Elimde olsa bir kibrit de ben ya- karım. Benim kardeşim onlann yü- zünden içerde yatıyor... ön sıralardaki yolcular, şoförle ye- dek şoför arasındaki sohbetin hiç de hoş olmadığını görüyor. Çoğunluk sessiz kalmayı yeğler- ken Mustafa adında bir yolcu soh- bete müdahale etme gereği duyu- yor... Yolcunun müdahalesi yeni bir tartışma başlatıyor. Tartışma son derece "demokra- tik" bir biçimde sonuçlanıyor ve oto- büsün şoförü otobüsü durdurup yol- cuyu otobüsten indiriyor! Insanlann yakılmasına karşı çıkan yolcu yolda kalıyor. Elinde "yetki" olduğunda insanla- n yolda bırakan zihniyetin eline fır- sat geçtiğinde insanlan yakmak için kibriti çakacağından kimse kuşku duymuyor! Yolculardan biri sessizliğini oto- büsten indikten sonra bozuyor ve Sı- vas Tur'un merkezini arayıp "mü- düriyet"e durumu bildiriyor. Sıvas'tan gelen yanıt insanın yü- reğini yakıyor: - Normaldir... Böyle şeyler otabilir... DUZ YAZI ORHAN BtRGİT Dördüncü Güne Girerken... Amerikalı uzmanlar, geçirdığı- miz deprem felaketinın boyutla- nnı, Ikinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren Hiroşima'ya atılan atom bombasını ölçüt alarak somut hale getiriyorlar. Dünkü gazete- ler bu uzmanlann o somutlaştı- rılmış örneği yöreye 400 atom bombasının atılmış otması olarak anlattıklarını yazıyorlardı. Yıneyabancı kaynaklar, yüzyı- lın en şiddetli felaketini geçirdi- ğimizi söylüyorlar. 400 atom bombasının yerte bir ettiği ve 20 milyon insanımızın yaşadığı felaket bölgesinin bi- lançosunun umulandan çok faz- la sayıya ulaşmasına ne yazık ki hazırlıkh olmalıyız. Ve bir yandan bu büyük fela- ketin yaralannı olabildiğince sar- maya çalışırken öte yandan hiç değilse bu sefer, gerekli dersle- ri almanın zorunluluğuna inan- malıyız. Coğrafyamızın önemli bir bö- lümünün deprem kuşağında ol- duğunu bildiğimiz ve geçmiş yıl- larda küçüklü büyüklü deprem- lerte karşılaşan bir ulus olduğu- muz halde akılcı yardım ekipte- rimizin ve anında müdahale plan- lanmızın hazır olmadığını bu kez de fark ettik. Niçin böyle yapıyoruz? Ve ni- çin Sivil Savunma örgütümüz, kendi devletinden hak ettiği des- teği görmemektedir? Bu genel müdürlüğün başkent- te 110 görevlisi bulunuyor. Bun- lardan sadece 65'inin faal perso- nelden oluştuğunu son deprem nedeniyle öğreniyoruz. Istanbul ve Erzurum'daki iki şubede ise 20'şer görevli bulunuyor. Tabii bir de gönüllü sivil toplum örgü- tü olarak gösterişsiz çalışan 'Akut'umuz var. Elli beşinci hükümet, göreve başladığı günlerde karşılaştığı Adana depremini de göz önün- de tutarak Sivil Savunma örgü- tünün eleman sayısının 770'e çı- kanlmasını sağlayacak bir yasa tasarısını TBMM'ye sunmuştu. 2 yıl bekledikten sonra Içişleri Komisyonu'nda kabul edilen ta- san, seçimlerin yenilenmesi ile kadük oldu. Şu anda da yenilen- miş değil. Üstelik, örgütün gerek- sinmesi otan 15 trilyon liralık öde- nek, bu yılın bütçesinde 1 trilyo- na indirilmiş. Doğal afetlerle kucak kucağa yaşayan bir ülkede Sivil Savun- ma Genel Müdürlüğü biçimsel değil, hem insan gücü, hem pa- rasal güç hem de yasal yetkiler- le desteklenerek bu tür olaylara daha hızlı müdahale edecek ha- le getirilmeli değil midir? Devletin son felakette karşı- laştığı bir başka engel de teleko- münikasyon alanında görüldü. Herkes, böyle bir deprem felake- tinde fiberglas kabloların kop- masını anlayışla karşılayacaktır. Ama teknolojinin uydu telefonla- nnın, Sirkeci'deki mağazalarda 800 dolara müşteri aradığını yi- ne herkes biliyor. Devlet, bırakı- nız deprem yöresine bu mobil aletlerden gönderme cömertli- ğini göstermeyi, Başbakan Ece- vit'in inceleme gezisini örgütle- yen ve çalımlarından yanlanna yaklaşılamayanlar böyle bir uy- du telefonunu hazır etmeyi bile düşünemiyorlar! Başbakan felaketin olduğu sa- bahtan bu yana iki kez gıdip gel- diği bölgede, sorunları bire bir saptayıncaya kadar, başkentte- ki Kriz Masası'ndan devlet yol- larındaki trafik düzenlemesi dışın- da elle tutulur bir çözüm önerisi duyulmadı. O düzenlemenin de uygulama aşamasında yeterli ol- madığını öğreniyoruz. Tüpraş yangınının söndürül- me olasılığı dün öğle saatlerin- de bir merhem gibi, üç gündür o rafineriden yükseien alevlerin adeta kavunduğu yüreklerimize bir merhem olmuştur. Ölenlerın önemli bir bölümü- nün kimlik saptamasının gecik- mesinden dogmakta olan salgın hastalıktehlikesi, gelişigüzel ba- rınma zorunda kalan felaketze- de yurttaşlanmızın çevrede bı- raktıklan atıklarla doruğa çıkmak üzeredir. Başbakan, birincisi için fotoğ- raflı saptamalardan sonra göm- me önlemınin alındığını söyleye- rek akılcı bir yol izlendığini orta- ya koyuyor. Hele evleri yıkılanlar için çadırkent çözümü, eğerger- çekten hızlı bir biçimde altından kalkılabilecekse sadece salgın tehlikesinı önlemek için değil, yı- kanma, yemek gibi en zorunlu İh- tiyaçlar için de bir umut sayılma- lıdır. Ama tüm bunlar için gerekli olan parasal gücü. sadece dev- letten mi bekleyeceğiz? O, kay- nak desteğı sağlayabilmek için açtığı bağış kampanyasına do- laylı yollardan.yani şu herfırsat- ta ne zaman özelleştirileceğini sorduğumuz üç kamu banka- mızdan 250'şer milyar lira sağ- lamış. Milli Piyango Idaresi 200 milyar vermiş. Erdemir 500 mil- yar lira ile öncü durumuna geç- miş. İki gönüllü sivil örgütümüz Esnaf Konfederasyonu ile Şo- förier Konfederasyonu'ndan da alınanlarla dün öğle saatlerinde- ki bağış tutarı 1.5 trilyonu biraz geçiyordu. Küsürat 200 milyar lirayı da bir fınnın işçileri, bir te- rörie mücadele şubesinin polis- leri ve bireysel birkaç bağış sa- hibi karşılamıştı. Ya Körfez'in en rantlı kesimini ve oradan Bilecik, Eskişehir, Bur- sa alanına uzanan her kanşı al- tın değerindeki arsalann üzeri- ne kurulmuş sanayi tesislerinin anlı şanlı sahibi şirketlerimiz? Holdinglerimiz? Ve dünya ban- kaları arasındaki kârlılık sırala- masında aldıklan yer ile haklı bir övünç duyan, övüncü biz mudi- terine dereklamlarladuyuran öte- ki bankalarımız? Her politik krizde televizyon kameralarının karşısında öğüt- lerini esirgemeyen anlı şanlı isim- lerimiz? Oyle anlaşılıyor ki, onlar henüz ilk girişimi kendi kulvaria- nndaki rakiplerinden bekledikle- ri için pamuk ellerinı ceplerine atmadılar? Tevekkeli Milli Eğitim Bakanımız Bostancıoğlu, okul- lara gönderdiği bir genelge ile öğretmenler ve öğrencilerden bu alanda da öncülük etmelerini is- tiyor. Haydi bordrolular bu görevin tamamlanması da önünde so- nunda bizi beklemektedir. Not Bu yazıyı tamamladıktan sonra, Sabancı Holding'in fela- ketzedelere 1 trilyon lira verdiği haberini öğrendim. Faks: (0 212) 677 07 6 İ Email: orhan.birgitldo.net KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(aturk.net MIRMIRLAR UĞUR DUHAK TARtHTE RUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Ağustos CORNEILLE'IN KARDEŞI 16ZS'T£ BUGIİN, FRANSIZ OYUN YAzARI MO- MAS CORUEtLLE (KORNBY') DO6DU. "FRfiN- sız SHAKEsp&tee'i " oiye AHIIAN ÜNUJ OYUN YAZAfil PtEBGE COZMEIUE'İN IOI KÜÇÜK KA/Zl>e$İYDİ. THOMAS CORNEIUE DE AĞA86.Yİ Gigi O/UfJ YAZMAYA YÖUSL£C£K VB yAPITLAClj ZAMA- NINDA tfAUC TAeA&UDAN ÇOK •TUTVLACAfCne.. ANCAK, 8UUUVZ PBK fCACICr OLMtYAC/MCTfe. THOMAS CoeME/US, F&ttJSIZ Ç , AüAOA Bie. AfJSikJ-OPePiK SÖZJJJ- uH HAZseiAHMASlUA BULUNACAICrtR. JÜPİÎER'E YOLCULUK.. 'D£ 8U6ÜN, "VOYASSA 2* İN- SANSfZ UZAY ABACI ABP'PEN Flg.- LATIL0I. 6BNİÇÇE 8/« OMYA SI- ĞABİLECEK İBİLİKTE VB 300Kİ- LO AGI£LtKTA OLAN ABAÇ,6Ü- NEŞ SİSTEMİNPBKİ BAZI UZAK 6EZE&BNLERPEH 8//-- 6İLE& YOLLIYACAKTl. İLK U6RA - £l, İKİ YIL SON/ZA (yS?9)j~UPr7EK 'OLACAK, GEZEGEN VE UYOULARI- ' Ul İMCEÜYECEKTİR. ANCAK, VOYAOE£(yoyACIlC) YOL&JLUĞUNU giR Y££e rHMEt>£t &4TVGAJ, U/ZAAJUS (1986) HEPTİIN'E İLAN T.C. BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/69 Davacı Emine Yener davalı Birol Yener aleyhi- ne davalının kusurlu davranışlan ile evlilik birli- ğinin sarsıldığmı müşterek çocuklann velayetinin kendisine verilmesini isteğiyle dava açmıştır. Davahya Yenimahalle Kuyu Sok. No. 38 A. Hi- san adresine çıkanlan tebligat bila tebliğ iade edilmiş adreside tespit edilemediğinden ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla; Davalının mahkememizde 27.9.1999 günü saat 10.00'da yapılacak duruşmada bizzat hazır olma- dığı veya vekille temsil edilmediği takdirde du- ruşmanın yokluğunda yapılarak karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 7.7.1999 Basın: 39902 T.C. KIRKLARELİ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1999/42 Davacı: SS Asilkent Arsa Konut Yapı Koop. Vekili: Av. Fahrettin Cura- Kırklareli Davalılar: Naci Özer- Ali Kaya , . .-; Dava: Menfı tespit Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dilekçe ile davalılar- dan Ali Kaya ve Naci Özer'e açılan menfi tespit davasında davalılar- dan Ali Kaya'mn adresi tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılma- sına karar verilmekle davalılann Küçükçekmece lcra Müdürlüğü'nün 1998/3512 sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduğu ancak davacı ve- kilinin müvekkillerinin Naci Özer'e ve çeki devreden Ali Kaya'ya bor- cu bulunmadığmı tespiti için menfi tespit davası açtığını netice olarak 7.12.1998 tarihli 600.000. 000 TL bedelli cekle ilgili müvekkilinin bor- cu bulunmadığmı talep ettığinden duruşma günü olan 7.9.1999 günü saat: 9.00'da duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri aksi takdirde HUMK.nun 213 ve 337 maddeleri ge- reğince yokluklannda yargılamanm sûrdürülüp sonuçlandınlacağı da- va dilekçesinin talebi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 30916 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKtMOĞLU MerhabaMavi Körfez'de ikinci sabah, denize daldım, bir güzel yüzdüm, dostlarla selamlaştım kumda, ko- nuşmaya vakit yok, Sevda Şener'e kahveye gi- deceğim. Bahçe kapısının önünde düştüm birden, kınğın tınısı hâlâ kulağımda! Sevda'ya gideme- dim, Ankara'ya geldim. Geliş büyük servüven, ama başka türlü yaşan- mıyor ülkemizde! Başucumda Sudi Savcı, sekiz saatlik bir yolculuktan sonra Ibn-i Sina Tıp Fakül- tesi'ne ulaşmak mutlu bir olay gerçekten. Saat iki buçuk, ambulansın kapısı açılınca şaşınyo- rum, tüm dostlar karşımda. Hastalığı da seviyo- rum kimi zaman. Telefonlar, çiçekler, şiirler, dün- yanın heryanından seslenişlerle sevgiyi, dostlu- ğu daha derinden hissediyor insan. Güzel birlik- teliğe yeni boyutlar katıyor. Yeni doktorlar tanı- yor, dost çevresine onlar da ekleniyor. Bu kez de çokonurlandım, bilimin ışığıyla parladı gözlerim. Masal yazan ellerin gizemiyle gülümsedim dün- yaya. Başladım yürümeye! Kireç çağı geride kala- cak, yaşamımda yeni bir çağ başlayacak belki de. Masalsı bir olay, ama belli gerçekleri kanrtlıyor. Hay- li değişik ve çelişik gerçekler. Ameliyattan sonra ilk konuklarımdan biri AHan Öymen evde, yüzyılın yarısına varıyor dostluğu- muz, yeniden güldüğümü görmek istiyor. Ben de ona CHP Genel Başkanı olarak sesleniyorum. Bir solukta aktarıyorum son gözlemlerimi. Sağ- lık sorunlarına daha gerçekçi açıdan bakmak ge- rekiyor. Her dalda tırmanan doktorlanmızla onur- lanabiliriz, ama sağlık çalışmalannın insan onu- runa yaraşır düzeyde olduğu söylenemez. Yan ça- lışmalarda çarpıcı yetersizlik var. O yetersizliği yaşayınca bir üniversite kliniği, örneğin bir orto- pedi ya da başka bir klinik özveri olayı diye nite- lenebilir ancak! Elbet toplumun sağlam dokusu- nu da yansıtıyor bu olay. Siyasal sahnede yaşa- nan tutarsızlıklara, özüneters düşenlere, sözüne yorum yapılamayanlara karşın hâlâ büyük özve- riyle çalışanlar var ülkemizde! Kaç ameliyat ya- pılıyor günde! Ne güç koşullarda çalışılıyor! Üni- versite kliniklerinin dar olanaklarını genişletmek gerekiyor. Koridorlarda insan seli, yaşlılar, genç- ler, bebeler, yaralılar, sakatlarla bir hasta seli. Dok- torlar da, hemşireler de olağanüstü çaba göste- riyor ama boşlukları örtmek olası değil! Olamaz da. Uygar bir ülkenin üniversite klini- ğinde, diyelim Upsala ya da Clevland'da 18 bin kişinin üstlendiği bir görevi Ibn-i Sina'da simge- sel bir kadro gerçekleştiriyor! Devletin eli lüks hastaneler üretimine yol açıyor, astronomik üc- retlerle özelleştirme pompalanıyor ama başta üni- versite klinikleri, devlet hastanelerine uzanamıyor. Halka uzanırken kısa kalıyor, devleşmeden söz ederken cüceleşiyor! • • • Yazımı bitirmeden depremi yaşadık, yaşıyoruz. Bu kaçıncı, ama doöanın uyansına duyarsız ka- lıyoruz her zaman. Önlem alınmıyor, uyduruk ya- pılar yükseliyor her yerde, kurallar işlemiyor. Iş- letmeyenler, yan çizenler hesap vermiyor. Umur- samazlığı, aldırmazlığı sergiliyor her şey. Ekran- da izlediklerimiz çok düşündürücü değil mi? Dev- letin eli çok kısa her yerde. Vatandaşı saramıyor, ısıtamıyor. Yalnızlığı, umutsuzluğu aşmasına des- tek olamıyor. Sevgisiz bir toplumda yol almak çok güç, ama bu güçlüğü yaşamak da yararlı bence. Kimin kimi sevdiği, kimden yana olduğu daha iyi anlaşılıyor. Acı deneylerle belli bir birikim oluşuyor. Insana sevgiyle bakan, sevgiyle bütün- leşen bir dünya kurmak, bir yönetim seçmek yo- lu da açılıyor, aydınlanıyor giderek. Deprem de önemli bir uyarı bence. Duygumuzla, düşünce- mizle, davranışımızla da bir sallantı başlatabilir, o rüzgârla soluklanabiliriz. Altan öymen'in iyimserliği de buradan kaynak- lanıyor bence. Rüzgârı hızlandırmaya kararlı gö- rünüyor CHP yöneticileri. Toplumdaki özlemi sol- durmadan yeşertmek, yoz toprağı yenilemek is- tiyor. Prof. llker Çetin'in sözleri de yeniden çın- lıyor kulağımda. Ortopedi dalında doruklarda do- laşan bir doktor, ama ayağı yerde. Sade bir kişi, ne yaptığını biliyor, konuşmaktan hoşlanmıyor. Bana yürümemi söyledi yalnız: - Yürüyeceksiniz, yürüyerekonanlacakbacağı- nız. Kırık kemiği çıkardılar, maden bir topuz taktı- lar bacağıma, yeni bir bacak oluşuyor, daha güç- lü, daha sağlıklı. Biri doğal, öteki yapay iki yaban- cı yürüyerek bütünleşiyor. Kireç çağına bir nokta aslında. Başka bacak- lara, eskimiş, yoztaşmış kurutuşlara da bir örnek, bir umut bence. Bir adım, bir adım daha yürümek, yolları yürüyerek aşmak gerekiyor. Haydi merhaba. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLD.VN SAĞA: 1/ Kafkasya'da yasayan Müslü- man bir halk. 2/ Üstü kapah ola- rak anlatma... Geçimsizlik, an- lasmazlık. 3/Ba- lıkesir yöresine özgü bir halk oyunu. 4/ Müs- tahkemyer...Ba- yağı, sıradan... "Aba var, post var, meydanda - -- yok" (Yahya Kemal). 5/ Eski Roma'da aşağı sınıf halkın ve ba- 1 lıkçılann giydiği bir çe- şit palto. 6/ "Ne şair — 2 döker,neâsıkağlar/Ta- 3 rihe kanştı eski sevda- * lar" (F. N. Çamlıbel)... Püskürtü.7/HawaiiAda- ö lan'na özgü. gitara ben- 6 zerdörttelliçalgı.8/Yer 7 ölçümünde kullanılan o taksimatlıcetvel... "Tan- n kabul etsin" aniamın- ' da kullanılan sözcük. 9/ Sürülmemiş tarla... Fotoğraf du- yarlıgını belirtmekte kullanılan sayısal deger. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yer döşemesi olarak kullanılan bir tür muşamba. 2/ Niğde ve Nevşehir yörelerinde yetişen ve kaliteli bir şa- rapverenbeyazüzümcinsi... Birsüstaşı.3/Sanı... Buğ- day, şeker, kuru üzüm gibi şeylerle pişirilen bir tatlı. 4/ Hizmet hayvanlannın ayağına çakılan demir... Samit de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlannın ge- nel adı. 5/ Felsefedeki kuşkuculuk öğretisinin eski adı. 6/ Coşkun, esinle dolu... Bir nota. 7/ Zeybek... Din bil- ginleri. 8/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Gözde sanya ça- lar kestanerengi... Duman lekesi. 9/ Atış taliminde he- def tahtasını bile vuramama.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear