Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1999 CUMA
14 KULTUR kulturCg cumhuriyet.com.tr
52 yaşmdaki uluslararası festivalde önemli ödüller genç Fransız yönetmenlere verildi
Locarno
6
yeni dalga'yı sevdi• Locarno Uluslararası
Film Festivali'ne üçü kendi
yapımlan, dördü de ortak
yapım olmak üzere yedi
filmle katılan Fransızlar
Altın ve Gümüş Leopar'ı,
en iyi kadın oyuncu ve en
iyi erkek oyuncu ödüllerini
ülkelerine götürmeyi
başardılar.
GÖNÜL DÖ\ME2>COLCS
Locamo UtusiararasıFOmFestivaM'nin
ödülleri, bu yıl en çok Fransızlan sevin-
dirdi. Altın ve Gümüş Leopar, ıki Fran-
sız genç kadın yönetmene verildi. En iyi
kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu
ödülleri de yine Fransızlanndı.
Bu yılın programında daha başlangıç-
ta ülkeler açısından bir dengesizlik gö-
ze çarpıyordu. Yanşan yirmi fılmden üçü
Fransız yapımı olduğu gibi aynca dört
film de Fransız ortak yapımı idi. Italya
da üç film ile yanşmaya katılmış, diğer
bölümlere yerleştirilmiş bırçok ülke ola-
rak sivrilmişti. Geçen yıllarda Asya sı-
nemasından seçkın örnekler sergileyen
Locarno'da bu yıl her açıdan nitelikli de-
nilebilecek Asya filmi çok azdı. Latin
Amerika ve Afrika için de aynı şey söy-
lenebılirdı. Kısacası en azından yanşma
filmlerinin üçte ikisi Türkiye de içinde
olmak üzere Avrupa ülkelerinden geli-
yordu.
Genç Fransız sinemasının festivalde-
kı başansının bir rastlantı olmadığı ke-
sin. Sonyıllardabaşlayanyeni"yenidal-
ga" ülke izleyicisini Hollywood yapıtla-
nndan bir dereceye kadar kopanp gişe-
lerde göze çarpar bir başan sağlarken
dünya festivallerinde de kendini göster-
di.
Festivalin birincisi Helen Angel
Altın Leopar alan "Peau d'Homme,Co-
eurdeBete"nin (Derisi lnsan. Kalbi Hay-
van)yönetmeni Helen Angel,otuzıki ya-
şında bir Fransız kadını ve bu ilk uzun
konulu fılmi. Serge Riaboukine,bu film-
deki rolü ile En İyi Erkek Oyuncu, Bronz
Leopar ödülünü aldı.
Gümüş Leopar alan "Baraka" fılmi,
Valerji Ogorodnikov imzasını taşıyan bir
Rus-Alman ortak yapımı. 1953yazında
Urai üaglafı'nda, Rusya ile Sibirya Gu-
lagları arasına sıkışmış bir kasabada es-
ki bir barakaya sığınan insanlardan bir
portre galerisi sunuyor.
Zeki Demirkubuz'un üçüncii uzunmetrajlı filmi Üçüncü Sayfa ödül alamadı ama eleştirmenlerin beğenisini topladı.
Fransız fılmleri ile yanşamasa bile Ze-
ki Demirkubuz'un yarışmaya katılan
"Cçüncü Sayfa" filmini begenen çok ol-
du. Özellikle festıval yöneticileri arasın-
da. Daha şimdiden Toronto, Selanik gi-
bi festivallerden çağnlar geldi. Türk si-
nemasını yakmdan tanıyan bir festival yö-
neticisini filmin senaryosu etkilemişti
en çok "Son yıllarda gördüğüm Türk
filmleri içinde senaryosu en iyi olanı" di-
yordu.
Yabancılann Türk filmlerini eleştirir-
ken ilk söyledikleri "senaryosu bozuk"
sözcüğüdür genelde. Bu açıdan kıvanç
verici yönetmenin kendi kaleminden çı-
kan ve gerçekten de iniş çıkışlan, yo-
kuşlan, dönemeçleri ile izleyiciyi de-
vamlı peşınde koşturan, hiç beklenme-
dik anda yoldan çıkartan, köşe kapma-
ca yapan, ama hiçbir zaman izleyiciye yu-
kandan bakmayan bir senaryonun her
gün sayısız film görenler tarafindan böy-
le yeğlenmesi.
Filme gelen en olumsuz eleştiri teknik
açıdandı. Gerçi bunda "Üçüncü Say-
fa"nın dar bütçesinin etkisı olabilir. Sa-
lonlardaki gösterimlere yetişemediğinden
filmin videosunu izlediğimden sözünü et-
'ennet Sineması 'yla
tanıdığımız İtalyan
yönetmen Giuseppe
Tornatore, sabırsız
Amerikahların hatın
için filmini 45 dakika
kadar kısalttu
tikleri teknik zayıflıkların ayırdına vara-
madım. İyi bir senaryo üzerine kuruldu-
ğu ise hemen göze çarpıyordu. Türkiye
gerçeklerini, köşeye sıkışan küçük ada-
mın dramını, kadınlann toplumumuzda-
ki konumunu hiç zorlanmadan veren ku-
runtusuz, kibirsiz bir film bence "Üçün-
cü Sayfa". Hele bir "dolar" sahnesi var.
Geriye dönüp birkaç kez izleyerek ken-
di kendime dakikalarca güldüm çevrem-
de kimse olmadığından yararlanarak.
Garibi köşeye sıkıştırmışlar. "Verulan"
diyorlar, "elli dolar isteriz." Vermezse
ağzından bumundan kan getirecek iki
fedai. Komşu kadın becerikli. "Bırakın,
ben vericem'' diyor araya girerek. Ama
Anadolu kadını. "KaçparaymışşueOi do-
lar?" diye soruyor. "Türk parası olmaz
mı?" Iki fedai arasında bir konuşma:
"Dolar kaç para bugün?" "Alış mı? Sa-
nş mı?" "Bugün bakmadım." Derken
cep telefonlan ve cep hesap makinelen
çalışıyor. Dolann karşılığı bulunuyor.
Dolara endekslenmiş yaşamımızı, eko-
nomimızi, kültürümüzü böyle ayak üs-
tü iki dakikada olup biten bir sahnecik-
le verebilen filme bin kere bravo!
Ikincisi, filmin bir bakıma medva üze-
rine kuruhı olması. Kahraman fdaha doğ-
rusu anti-kahraman) Isa. televizyon di-
zilerinde iyi kötü rol bularak geçimini sağ-
lıyor. Kadın kahraman Meryem'in yaşa-
rru ise televizyon programlannataş çıka-
rbrcinsten. Herdavranışını izledığı prog-
ramlar yönlendirdiğine göre buna şaş-
mamak gerek. Bodrum katında iki çocu-
ğuyla yaşayan, dışan hemen hemen hiç
çıkmayan bir kadın, televizyon izleme-
sin de ne yapsın. Çoğu zaman gerçek ve
televizyon arasında bir aynntıyı görebil-
diği bile kuşkulu. Çocuklannın adı bile
bir televizyondan: Sibel ile Can. Sibel
Can'ı sevmese bile kocası öyle istemiş.
'Yannın Leopan' Esen Işık'ın
Zeki Demirkubuz'un fılmlerinde ka-
dınlar genelde güvenilmez, dolapçı, çı-
karcı kişilerdir. Burada bir mizojini (ka-
dın düşmanhğı) söz konusu olup olma-
dığını da tartıştık aramızda diğer eleştir-
menlerle. Ben Zeki Demirkubuz'un ka-
dın düşmanı olduğunu hiç sanmıyorum.
Tersine, toplumun yarattığı kadın tipini
çok iyi incelemiş genç yönetmenimiz.
"Üçüncü Sayfa"nın Meryem'i çok iyi
biliyor kendi başının çaresine kendi bak-
mayı. Bakacak başkası yok çünkü. Ya-
şamın neresine dönse başınabir darbe vu-
rulacagından emin. Kocasından hayır
yok, metresi olduğu adam onu horluyor.
Sanki başka erkek başka türlü mü ola-
cak. Meryem çok iyi biliyor köşeyi dö-
nemeyenleri nelerin beklediğini. Dedi-
ği gibi: "Herkesköse>esıkışmış,vnracak
geriye!"
"Üçüncü Sayfa" ile ödül alamadıksa
da kısa filmlere verilen Yannın Leopar-
lan ödülünü Türk kökenli genç bir yö-
netmen Esen IşuV ın filmi. "Babamı Hır-
sızlar Çaldı". Portekız Margarida Car-
doso'nun "Aramızda" filmi ile paylaştı.
Bir Isviçre filmi olarak gösterilen "Ba-
bamı Hırsızlar Çaldı" yetmışli yıllarda
babasını sivil polis götüren bir çocuğun
yarattığı düş dünyasını sergiliyordu. Esen
Işık'ın mezuniyet filmi "Ölmeye Yat-
mak" 1997 yılında yine festivalin aynı
bölümünde göstenlmişti.
Festivalin kapanış fılmi Cinema *Cen-
net Sineması''yla tanıdığımız Giuseppe
Tornatore'nin "1900 Söylencesi" filmi-
nin "ABD" versıyonu idi. Başlangıçta
iki saat ve kırk dakika olarak ltah/a'da gös-
terime girip büyük gelir getiren bu fil-
min kırkbeş dakikasını sabırsız Ameri-
kalılann hatın için kırpan Tornatore, ün-
lü Amerikalı oyuncu Tim RotiTun baş-
rol oynadığı bu "Ingilizce" çekilmiş film
ile Amerika'da da büyük ilgi göreceğini
umuyor.
15 yıllık gnıp Mazhar-Fuat-Özkan Ueriki bir taribte Açıkhava konserini gerçekleştirecek.
MFO konsere çıhnıyor
CUMHUR CANBAZOĞLU
Çarşamba günü mesaimizin büyük bölümü-
nü, Açıkhava Tiyatrosu'nda bu gece düzenle-
necek Mazhar-Fuat-Özkan konsennin akıbe-
tini öğrenmek için harcadık. Konserleri düzen-
leyen Most Production şirketi Yaşar, Timur
Selcuk, Uğur Yüçel gecelerinin iptalinden son-
ra programa MFÖ'yle devam edileceğini açık-
lıyor ve gelirin bir bölümünün depremzedele-
re aktanlacağını söylüyordu.
Diğer yanda. gruptan Fuat
Güner bu şartlarda konser
yapılabileceğini sanmadığı-
nı, tatilini Yalova'da geçıren
Mazhar Alanson'dan da bir
haber alamadığını belirtiyor-
du.
Akşama doğru Most Pro-
duction bir açıklama daha ya-
parak konserin kesinleştiğini,
Mazhar Alanson' un deprem-
den sağ olarak kurtulduğu-
nun öğrenildiğini, cuma ak-
şam üstü prova yapacak gru-
bun gece de konsere çıkaca-
ğını bildirdi. Gazetelere ve-
rilen ilanlarda da konserin ya-
pılacağı insanlara duyuruluyordu. Ancak gnı-
bun boyle büyük acı ve stresten sonra gece
konserde nasıl bir performans vereceği, onla-
n dinlemeye kaç kişinin geleceği meçhuldu.
Dün sabah görüştüğümüz Ozkan Uğur ise
ülke böylesine büyük bir felaketin içindeyken
sahnede şarkı söylemenin hiç bir anlamı ola-
mayacağını. konsen yakın bir tarihe erteleyıp
gelirinın depremzedelere bırakılacağını söylü-
yordu.
Ayrıca tatilini geçirdiği Yalova'da iki gün
• Açıkhava
Tiyatrosu'ndaki
konserleri
düzenleyen Most
Production şirketi
programa MFÖ'yle
devam edileceğini
açıkladı ama grup
bunca açıdan sonra
sahneye çıkıp müzik
yapmayı reddetti.
boyunca zor saatler geçiren Mazhar Alan-
son'un da ruhsal açıdan çok kötü durumda ol-
duğunu belirtiyordu Özkan Uğur.
Türkiye'nin en iyi vokal grubu
Türkiye'nin en iyi vokalini, en iyi şarkı söz-
lerini üreten MFO, 1984 albümü Ele Güne
Karşı'dan bu yana çeşitli deneyler yaptı. tkin-
ci çalışma Peki Peki Anladık'ta bir yüzü Ingi-
lizce parçalara ayırmışlardı. Üçüncü albüm
Vak The Rock'ta çocuklann
hedeflendiği albümün isim
parçasıyla. SanatçınınÖvkü-
sü gibi dört dörtlük parça yan
yana yer alıyordu. No Prob-
lem fazla problemli bir al-
bümdü MFO için; beklenen il-
giyi de görmedi. Ardından
klavyeağırlıklı Gektiler'le ye-
niden doğdu grup. AM Deside-
ro ve Anında GÖrüntü "yerli
rap'in ilk örnekleriydî...
Eskı popülarite yakalan-
mışken 1992'de bir ay arayla
önce Agannaga. ardından da
Dönmem \olumdan albümle-
rini çıkarmak zorunda kaldı-
lar. Üç yıl kadar pop piyasa-
sındaki kargaşanın dinmesini bekleyen grup, gi-
tar ağırlıklı, sert soundlu Mazeretim Var Asa-
biyim Ben'le geri döndü. Albümü birçok ödül-
le süsleyen grup, pop pazarındaki şartlann de-
ğişmemesi üzerine yine bir suskunluk dönemi-
ne girdi. Şu anda ekipten Fuat Güner kendi al-
bümününtanıtımıylameşgul. Alanson ise Her
Şey ÇokGuzdCHacak filmımn müzik albümün-
den sonra bir solo yapıt için çalışıyor. Ozkan
Uğur da yine bir solo albüm hazırlığında. Ye-
ni bir MFÖ albümü ise ufukta görünmüyor.
ETKİNLİKLER SARAH CHANG
S
IN RESİTALİYLE BAŞLIYOR
Yapı Kredi'99'a ,
kaldığı yerden devam
KüMrServisi-Yapı Kjedi Sa-
nat Festivali '99'un eylül ayı et-
kinlikleri 3 Eylül Cuma aksamı
Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu'nda. Sairah Chang'ın keman
resitali ile başlıyor. Philadelp-
hia'da doğan Chang, henüz 4 ya-
şında yerel orkestralar eşliginde
bırçok konser \erdi. 8 yaşınday-
ken Zubin Mehta ve RicardoMu-
ti karşısında verdiği sınavlarda
sağladığı başan nedeniyle New
York Filarmoni ve Philadelphia
Orkestrası ile sözleşme imzalayan
Sarah Chang, 1992 yılında Avery
Fisher Meslek Ödülü'nü kaza-
nan en genç kışi olarak yeteneği-
ni kanıtladı.
Sarah Chang'a resitalin bir bö-
lümünde Jonathan
Dariington şefliğin-
de Cemal Reşit Rey
Orkestrası eşlik ede-
cek.
Yapı Kredi Sanat
Festivali'nde 13-14
Eylül akşamı Cemil
Topuzlu Açıkhava Ti-
yatrosu'nda saat
21 .OO'de. Endütüs Fb-
menko Dans Toplulu-
ğu'nun (Compania
Andaluza De Danza)
muhteşem iki farklı bö-
lümünden oluşan gös-
terisi yer alıyor. Jose
Antonio'nun yöneti-
mindeki topluluğun
gösterisinin ilk bölü-
münün koreografisi
Manolete'ye, müzikleri Mariano
Compollo \e Pacolglesisias'a aıt.
Gösterinin ikinci bölümünün ko-
reografisi ise Marie Pages'ye,
müzikleri Peter Gabriel. Sonie
WTeder-Daria Horora. Astor Pi-
azzolla. Tom VVaits, Nino de Pu-
ra gibi farklı müzisyenlere ait.
18 Eylül akşamı, Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda ise Bre-
zilyalı müzisyen kardeşler Assad
Brothers'ın gitar resitali yer alı-
yor. Sergk) ve Odair Assad'dan
oluşan ikilinin 1985 yılında yap-
tıklan ilk albümleri PiazzoOa, Pas-
coal, Ginestra ve VTlla Lobos gi-
3
bi bestecilerin yapıtlanndan olu-
şuyordu. Teknik üstünlükleri, ara-
lanndaki uyum ve gerek müzik,
gerekse bıçemsel duyarhklanyla
tüm dünyada tanınan ve bir dü-
zineyi aşkın albüme imza atan
Assad Kardeşler, White Moon
albümünde soprano Dawn Ups-
haw'a eşlik ettikleri gibi, Yo-Yo
Ma. Nadja Salerno Sonenberg,
Fernando Suarez Paz ve Cidon
Kremer gibi ünlü sanatçılara eş-
lik ettıler.
Festival çerçevesinde 25 Eylül
Cumartesi akşamı ise Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu'nda Polon-
yalı ünlü altus Jochen Kowals-
Eylül
Cuma akşamı
Cemal Reşit
Rey Konser
Salonu'nda
başlayacak
konser ve
gösterilerin
biletleri 20
Ağustos'ta
satışa
sunuluyor.
ki'nin şan resitali yer alacak. Ko-
vvalski'ye piyanoda Shelley Katz
eşlik edecek. Opera dünyasında
sesi 'olay' olarak nitelendirilen
Kovvalski'nin. albümleri arasın-
da Carmina Burana, Orpheus ve
Eurydice, Haenchen Capriccio
ve Bach Solo Cantatas sayılabi-
lir. Kovvalski, resitalde Mozart,
Çavkovski ve Schumann'ın yapıt-
lannı seslendirecek.
Yapı Kredi Sanat Festivali
'99'un eylül ayı gösterilerinin bi-
letleri, 20 Ağustos'tan itibaren
YKY Galatasaray Kitabevi, Tak-
sim, Suadiye, Akmerkez Vakko-
rama'dan temın edilebilir.
YAZI ODASI
SELtM İLERt
Bir Semtin Kıyısında...
Moda edebiyatımızın son yüzyılda sıkça andığı
semtler arasındadır. Sergüzeşt'\n (1889) Avrupaî
konağı oradadır. Tam yüz yıl sonra, Peride Celal'ın
Kurtlar romanında da geçer Moda. Sanki son kez
konuşmaktadır.
Çocukluğum Kadıköyü'nde geçti. Kırk-kırk beş
yıl öncesinin Moda'sını birkaç kez yazmaya çalış-
tım. Ada, Her Yalnızlık Gibi'de yine anıyorum Mo-
da'yı. plajını, sokaklannı, plaja inen yokuşu.
Şimdiki Moda'yı; pastacıları, dondurmacılan ha-
di neysede, pidecileri, kebapçılan, mantıcılan, lâh-
macuncuları, kuytu kulüp-bar taslaklanyla günü-
müz Moda'sını yazanlar çıkacak mı diye düşünü-
yorum.
Yerieşik bir semtin böylesine çehre değiştirme-
si beni oldum bitti üzer. Moda, üzüldüğüm semt...
Şurada, köşe başını geçer geçmez, Kız Sanat
Enstitüsü'nün duvara gömük camekânı göz okşar-
dı. Camekânda öğrencilerın inciklı cıncıklı el işleri
sergilenirdi. Sarı duvar boyunca, mevsim mevsim,
koyu yeşilden kızıla, sanyayürüyen sarmaşık. Sar-
maşıklar, camekânın ahşap çerçevesini sarar.
Ne o badanalı duvar, ne sarmaşık, ne ahşap
çerçeveli camekân...
Apartman bolluğuna açılan Moda Caddesi'nde,
Sanca Köşkü, olanca iriliğine karşın şu yeni zaman
mimarisinde, geriye çekilmiş, bahçesi yabanlığa
bürünmüş, ağaçlan ihtıyar, kendisı gölgeli, uzak bir
rüyada silinir gibi. Belli ki son direnç günlerini ya-
şıyor.
Sarıca Köşkü, caddedeki son eski yapı. Sergü-
zeşt'in Asaf Paşa konağmı bir tek o çağnştırabili-
yor. Fakat niye geriye kalsın. Kimi ilgilendirir bu-
gün Sezai'nin romanı, romandaki 'esaref' sorunu...
Cadde kalabalık, herkes birşeylertıkınıyor, aya-
küstü. Ayaküstü atıştımna, günümüzün bu 'fast-fo-
od' kasırgası! Sağda solda kuyruklar var. Otomo-
billeryol alamıyor. Milyariıkarabalar. Duran kalkan
taşıtlar, birbirlerine öfkeyle bakan sürücüler. Oto-
mobilleri düşmanca süzen yayalar.
Sezai'nin Moda'sı pastoral tablodur, akşam gü-
neşli bir kır ve tehnahk tablosu. Peride Celal, kırk-
ların Moda'sında, yamaçlardaki çimenlerden söz
açar. Bende hep hoparlörlü, You Are My Destiny 1i
plaj...
Moda, kayıkhanesiyle, Bomonti çay bahçesry-
le, o eski Deniz Kulübü ve denize girilir 'raft'ıyla,
Koço'suyla Moda'ydı. Koço iyi kötü koruyor var-
lığını. ötekiler unutuldular bile.
Vedat Tek imzalı güzelim iskelesi bakımsız ve
işlevsiz. Geçmiş günlerinin mavili lâcivertli çiniler-
le örülü şiirinden tek dize söylemiyor.
Iskeleye gelirdik. Akşamüstü bilmem kaç vapu-
runa, oraya, babamı karşılamaya giderdik. Baba-
lanmızın işten, '/sfanöu/'dan eve dönüşü, böyle-
ce küçük bir şenlik, sıcak bir tören olup çıkardı.
Hızla kirlenen deniz, Istanbul'da bütün iskelele-
rini öğüttü. Şimdi kirli denizde, üç beş büyük is-
kele. Küçüklerindeki incelik, Istanbul'un da ince-
liği değil miydi?
Koço'nun altındaki Aya Katerina Ayazması, bir"•
bakjma, Bursalı Nezihe Halamıan ayazmasıydı. Bur-''
sa'dan gelişlerinde, her defasına ayazmaya uğra-'
yan Nezihe Hala'nın bitmez tükenmez adaklan
olurdu. Ya gümüşten bir ev, ya çocuğu olmayan
komşu kızı için gümüşten bebek, küçük kordela-
larla bezenmiş...
Yahya Kemal'in "Moda'da Mayıs" şiirini eski-
den sevmezdim; şafaktan önce uyanmış, bahar oda-
sındaymış... Moda'da mevsimleri hatırladıkça, ağ-
dalı şilr bile çekici geliyor. Hele "Sürekli sevgiyi duy-
dukça anne toprak'tan" dizesi, içimi yakıyor.
Istanbul'un birçok semti 'kendi' olmaktan çıktı.
"Anne toprak"a insafsızlığımızı, besbelli, daha çok
ödeyecegiz.
1
• V
Takvimde İz Bırakan:
"Hayatı rayiha sihriyle sindiren toprak, I Bugün
ne semtine baksam, çiçek, çimen, yaprak! I İçin-
de rahata varmış yatan snz ölüler/Demek ki böy-
le bahar örtüsüyle örtülüler!" Yahya Kemal Be-
yatlı, "Moda'da Mayıs."
Devlet desteğinden yararlanmak
isteyen özel tiyatrolar
• ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı, 1999-2000
sanat sezonunda özel tiyatrolara toplam 347 milyar
lira maddi yardımda bulunacak. Devlet desteğinden
yararlanmak isteyen özel tiyatrolann projelerini, 1
Eylül'e kadar Kültür Bakanlığf na ulaştırması
gerekiyor. Kültür Bakanlığı, 'ulusal kültür ve çağdaş
anlayışa uygun etkinlikleriyle kültür ve sanata
hizmette bulunan ve gelişmekte olan özel tiyatrolann
projelerine destek vererek tiyatro sanatının
yaygınlaşıp sevilmesini sağlamak, yerli oyun
yazarlannı teşvik etmek, oynanan oyunlann kalitesini
yükseltmek ve bu yolla da Türk tiyatrosunun
gelişmesini ve tanıtılmasını desteklemek' amacıyla
bu yıl da özel tiyatrolara maddi destek sağlayacak.
Devlet desteğinden yararlanmak isteyen özel - •
tiyatrolann 1999-2000 sanat sezonunda
sahneleyeceği oyunu projelendirerek, 1 Eylül'e kadar
Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğü'ne sunmalan gerekecek. Baş\oırulan
değerlendirerek desteklenecek tiyatrolan ve destek
miktannı belirleyecek olan Değerlendirme Kurulu 17
Eylül 1999 tarihinde toplanacak. Kültür Bakanlığı,
yönetmelik gereğince, 15 Ağustos 1999 tarihinde
sona ermesi gereken başvuru süresini ise, destekten
daha fazla özel tiyatronun yararlanabilmesi amacıyla,
bu yıl 1 Eylül 1999 tarihine kadar uzattı. Kültür
Bakanlığı, 1998-99 sanat sezonunda 66 profesyonel
tiyatroya 113 milyar 300 milyon lira, 26 çocuk
tiyatrosuna 5 milyar 740 milyon lira, 22 amatör
tiyatroya 4 milyar 620 milyon lira, 8 geleneksel
tiyatroya 840 milyon lira destek sağladı. Aynca, 8
tiyatroya da salon onanmı için toplam 35 milyar 500
milyon lira yardım yapıldı.
Tekstjl Sanatı ve Obje Sergisf
• Kültür Servisi - Geçen yıl eski bir Rum evinden
restore edilerek sanat galerisi haline dönüştürülen
Alaçaü Sanat Galerisi, 24 Ağustos'a kadar Dokuz
Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin
öğretim elemanlannın gerçekleştirdiği 'Tekstil
Sanatı ve Obje Sergisi'ne evsahipliği yapacak.
Sergide dokuma, patchvvork, tekstil baskı, özgün
takılar ve Art Shop Sanat Galerisi'ndeki satılık
objeler yer alacak. Sergiye katılacak olan sanatçılar
şöyle: Füsun Özpulat (patchvvork), Şerife Sezgin
(dokuma), Sühandan Ozay (dokuma), Cemal
Meydan (özgün tekstil baskı), Halidun Acara
(özgün tekstil baskı), Nimet Musaoğlu (Özgün
tekstil baskı) ve Birol Şenoğlu (takı).