Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYTA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1999 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yazık!
Yekta Güngör ÖZDEN Hukukçu %
A
tatürk'e yaraşır bir Tür- kimi ygililexi.de derinden yaralamakta-
kiye Cumhuriyeti yurtta- dır. Yalnız devletın ûç ana erki değil, bu
şı, gerçek Atatürkçü ol- erkler içindekı birimler, özerkliği savu-
mayaçalışmanın onurun- nulan kuruluşlar da böyle. Yoğun ve yor-
dan; adaletı karakteri sa- gun yargının yanında suskun üniversite-
yan bir anlayışla dogru ler, durgun barolar, dargın yerel yöne-
şı, gerçek Atatürkçü ol-
mayaçalışmanın onurun-
dan; adaletı karakteri sa-
.yan bir anlayışla doğru
bildiklerini söyleyip yazma çabamın kı-
vacından; yakınlanmın, seçkin, saygın, de-
-• ğerii dostlanmın verdiği mutluluktan baş-
- ka belirtmeye değer bir sevinme ve gö-
nenme duymuyorum. Karamsarlığı, umut-
suzlugu yanıma yöreme yaklaşurmam, he-
le beynıme ve yüreğime hiç yerleştir-
, mem.
Buna karşın. umut verecek bir gelışme
göremiyor, iç açıcı bir haber izleyemıyo-
rum. Rastladığımız, tanık olduğumuz du-
rumlar, yakınmakla kaldığımız çelişkiler,
aykınlıklar, arsızlık- yüzsüzlük nitelığın-
ndeki aldınşsızlıklar, direnmelerle birbı-
rine eklenerek büyüyor, amyor, sürüp gı-
dıyor
Kavramlann bilincinde, kurumlann ve
kişılerin ayırdında olan hiç kimse, yasa-
ma, yürütme ve yargı erklennde, yapılan-
madan verimli ve yararlı olmaya değin ıyi-
leşme olduğu savında bulunamaz. Üzün-
tüyle izlenen bu görünüm, bu erklerde üze-
rine düşenleri yapmaya çalışan kişihkli
timler, kırgın memurlar, işçiler, öğrenci-
ler... Tepkisiz toplumu yanlış yönlendı-
ren, hatta koşullandıran bir kesimi terör
aygıtı gibi çalışan, kendini hem savcı,
hem yargıç yerine koyan medya... "Uhı-
sal onur. büinen anayasayı değiştirerek
toplumsal nanras" bilınen adaletı dağıt-
makla görevlı ulusal yargıyı -üstelık ne
yaptıklan ve ne yapacaklan belli kimıle-
rine devleti niteliklerini bozarak yıkma
çabalannı hızlandırmaolanağı getirecek
siyasal pazarlıklarla- dışlama gırişimle-
rine omuz silkip çoğu düzeysiz gösteri,
konser ve yanşmalar için alanlan dol-
durmanın tanısı nedir?
Hıçbirgerçeğe, hukuksal gereğe dayan-
mayan, tersine hukuksal yönden kimi ay-
kınlıklar içeren anayasa değişikliği öne-
risiy le ilgilenmeyenler içın, haklar ve öz-
gürlüklenn dev let ve demokrasinin, ulu-
sal onur ve bağımsızlığın ne anlamı ola-
bılir? Yaşamı, gününü gün etmek, so-
rumluluğu başkasına yıkmak, çabayı kim
"A"
ilgileniyorsa onlardan beklemek alışkan-
lığı sananlara ne anlatılabilir? Kamuoyu-
nun duyarsızlığı, sağduyunun yitirilmiş
olabileceğı varsayımlanyla geri çekil-
mek de kaçıştır. Devlet olanaklanyla ya-
nıltma, yönlendirme ve koşullandırma
karşısmda yurtseverlik gereğı özvenyle,
doğrunun. gerçeğin, yararlının, uygunun
ve gereklinin bayrağını yasadıkça taşıya-
cağız. Görevi yerine getirmenin, ödevi ba-
şarmanın mutlulugu benzersizdir. tkti-
daı tutkusuyla kişilik bozukluklan sergi-
leyenlerin suçlamaya dönüşen eleştırile-
rine, bırakınız geçmişlerini, kendilerini
unutup saldırmalanna yanıt vererek dü-
zeyimizi değiştirmeyiz. Dilimiz ve kale-
mimizde her ad'a, her soyadına yer ve-
rerekkendımizı düşürmeyiz. Yurdu, ulu-
su ve yannlan için kendinden bekleneni
vermenin tattırdığı güzel duygulan da
birtür satın alınmış ıktidarla değışmeyiz.
Böyle giderse yargıyı kadılara, öğre-
timi müftülere bırakmak, Danıştayı ve
Anayasa Mahkemesi'm kapatmak düşü-
nülürse şaşmayalım.
Değişenleri izliyonım. 28 yıl içinde
birlikte nıce savaşımlar verdiğimiz, ku-
ruluşlannuı başhukuk danışmanlığı ve
yüksek danışma kurulu üyelıği dışında 11
yıl avukathğını yaptığım kımsenin deği-
şip değışmediğini kendisı bıle berum ka-
dar bilemez. Kendini ölçebilseydi güve-
nilir. alanında uzman, bilge nice insanın
saptadığı durumlara düşmezdi. Hiçbir si-
yasal akımın ve amacın adamı olmadan
salt yurtseverlikle yaprığımız uyan ve
önerilerle "çagdışr oluyorsak, tahkımi ulu-
sal çıkarlanna aykın bulan Fransa ve
ABD de çağdışıdır. Kimilerinin dünkü ya-
zı ve sözleriyle bugünkülen karşılaştın-
lınca duyulan düşkınklığı ve güvensizli-
ğin ağırhğı insanın yüreğini burkuyor,
midesıni bulandınyor. Bu "tahkün" öy-
le önemli ki, laikliğin, terörün, anarşi-
nın, toplumu soy ve inanç nedeniyle kış-
kırtıp bölmenin hiç önemi yoktur. O ka-
dar yoktur ki kimi suçlan özellikle kap-
samına alan, hiçbir önemli nedeni yok-
ken, ayncalıklı af yasasıyla yeni ödünler
verilmekte, toplum kuşkulara düşürül-
mektedir. "Umnt'Mar sönse de toplum
yaşamı sürecektir.
Yanhştan dönmek, doğruyu bulmak
güzeldir, "Tarihi yaıuigTlarda direnme-
den, yeni yanılgılara düşmeden. Değiş-
mek güzeldir, yeniye, ileriye, daha iyiye
doğru. Sözle değişme olmaz. Herkes, sa-
vunduğu gibı değişseydi güvensizlik du-
yulmazdı. "Mfflete mal otan-olmayan in-
kri&ptar" deyışıni anımsatan "inançlanı
savgüı laikKk" ile "Talayye belkiiçtenHk-
Kge dönüşebiKr" sözleri kimlerin ileriye
ya da geriye doğru değiştığinin belirtile-
ri, kanıtlandır. Ulusumuz her şey iyi bil-
mektedir, yann daha iyi görecektir. Ulus-
devlet yüucılarmın el ve dilbirliği ederek
getirmeye çalıştıklan düzen, yıllar önce
"bu düzen değjşecektir" diyenlerin neyi
amaçladıklannı bugün daha iyi anlat-
maktadır. Batı'nın tutumunu kavrayama-
mış, kendi yargısma saygıyı yitirmiş si-
yasetçi, kendini yadsımış olur.-^eğil
75'inde 80'ınde de devrimci tanıtıhp ye-
nilenmiş göstenlse de. Gösterge kendisi
değil, her şeydir. Nasıl yurttaşlannı 12 da-
kika yollarda bekletirken yerii araba kul-
lanmanın, yağmurlu günlerde kaldınma
konulan mikrofonlara konuşmanın anla-
mı kalrruyorsa... Nasıl ne olduğu belli
Osmanlı'nın 700. yılönümü kutlanırken,
Atatürk'ün yaptıklan unutturulmak iste-
nircesine ödünler veriliyorsa... Bir gün hiç
kimsenin, hiçbir şeyin anlamı kalmaya-
cak. Ama, Türkiye kalacak, Atatürk unu-
tulmayacak. Bunlar da aşılacaktır. Otu-
rulan yerden çolc, oturma biçimi; gel-
mekten çok aynlmak anlamlıdır. Değişe-
ne değil, değişmeye, değışime bakalım.
Hiç güleceğim yoktu. Ismet tnönü ne gü-
zel söylemışti: "Hadi camnı sen de!"
Böyle mi olmalı, bunlan mı yaşama-
lıydık? Nelere, ne günlere kaldık. Ya-
zık... Çok yazık...
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Şerefine Can, ŞerefineL
BabasıHa-
san Âli Yü-
cel'ebirşitrin-
de şöyle ses-
lenmişti: "Ca-
nım çekti, sa-
naüryanieri-
ğihoşaftyap-
tım I Yanına da domatesli pilav I Yer-
li yersiz biriş çıktı, yemeği unuttun I
Dargın mıyız yoksa?
Erguvanlardan ayırmazdık gözleri-
mizi I Bu yıl erguvanlargörmedim de-
sem yeri I Dargın mıyız yoksa?
Bu sabah, uyanırken tam, gördüm
yüzünü I Kara karaydı gözterinin alt-
lan I Bana çok çok uzaklardan baktın
I Dargın mıyız yoksa?"
Can artık yokl Can'sız kaldı şiirimiz
desem yanlış olmaz.. Can, yaşamı bo-
yuncaşairkalanlardan... Şiirsizolma-
yanlardan... Başka iş yapmadı sanki.
Bir de en güzel çevıriler! Içkıler, dost-
luklar, haksız yere hapislikler... Sonra
hastalıklar, en korkuncu, en acıması-
zıyla aylar, yıllar savaşmak...
Hep beklhyorduk. Bugün yann... Hiç
beklemez olsaydık! Unutabilseydik!
ölümü, yok oluşu! Can Yücel'in o ken-
dine özgü şiir havasını. Giderayak Iz-
mir'den milletvekilliği adaylığını. Son
anlanna kadar hep halkının, haklının,
emegin yanında oluşunu... Unutmadık,
unutamadtk, unutmak istemedik, o da
istemedi...
O, şimdi yok!..
Yok mu?.. ölmek neyi değiştirir? Di-
zeleri mi, anılan mı? Hiçbirini...
Yazma, Sevgi Duvan, Bir Siyasinin
Şiirieri, ölüm ve Oğlum, Şiır Alayı,
Rengahenk, Gökyokuş vb vb...
Şairier şiiriennde yaşar. Gerçek ya-
şamlan bu olduğu için. Bakın, ikiz kar-
deşi Canan'a ithaf ettiği bir şiirde
Brahms'a nasıl seslenmiş:
"Dünyada senlen yaşaması zor I
Ellerini tutuyorum ellenm yok/Ayak-
lannı okşuyorum I Ayaklanm kaybo-
luyor I Dudakların dudaklanm I Gök-
yözüne bakıyo-
rum dudaktann I
Bulutlar I Bu iş-
te/Bu işte Ke-
rem ile Aslı'rnn
hikâyesi I Bu hi-
kâyenin aslı sa-
na dokundukça
I Tutuşuyorum I Sana dokundukça
tutuşuyonım I Benım bûtün yaptıkla-
nm yavanlıklarI Seniiçimden seviyo-
rum I Aynada bakmıyorum sana I Sen
bensin I Gel yürüyelim kekliklehe I
Aşkım benim şiirim."
"Sen en çokbabamı sevdim" diye
yazmıştı Adana Hapishanesi'nde ya-
tarken.. "Bir siyasinin şiirieri'' o gün-
leri yansrtır. 12 Mart fırtınasının sürük-
lediği hapishane izlenimlerini... Şair
olup da, halkını-yurdunu seven kişi
olup da cezaevierinde, mahkemeler-
de, işkence yerlerinde acılı anlar ya-
şamayan var mıdır? Can, bir bakan oğ-
lu olarakyaşadı gençliğını... Londra'lar
bilmem neler, en iyi oğrenimler... Aile
mutluluğu, kardeşlerı Canan, Gülüm-
ser, eşi Güler, oğlu Hasan, kızlan Gü-
zel ve Su... Dostluklar, dostluklar, ama
hep şiir, hep şiirii bir dünyada duymak
kendini...
Son şiirierinden birinde okurlanna,
dostlanna 'Şerefinize' kadeh kalchr-
mış!.. Biraynlıktürküsü, uzaklaşan bır
dostun bizlere el sallayışı:
"Darça 'da oturuyorum, yatyorum I
Sabah kalkıp kapılan açıyorum I Bü-
tün herkes geliyor I Serçeler kumru-
lar isa çiçekleri I Bulutlan çağınyo-
rum geliyorlar I Gökyüzü çok fena
masmavi I Yürümüyorum ayaklanm
yok I Sanki bir ruhum I Ben var mı-
yım I Ne kadar sevmişim bu dünyayı
I Lüzumsuz I Ben artık bir badem
ağacıyım I Benim çağlalanmı yiyin I
Bir kadeh rakryia I Bu dünyada Can'ın
yaşadığını hatırtamak için I Şerefini-
ze"
Şerefine sevgili Can, yaşayacak şi-
irierin şerefine...
Aydmlanmanın Önündeki Engel: Tarikatlar
DİLAVER ÖNVERMEZ
^ slamtarihinebakınca,ırkvemil-
I liyetleri peygamber soyuna da-
I yanmaksızın, kendılerine *^eyh"
I ya da "seyykT sanını (unvanını)
JL. uygun gören onlarca ve bunlar-
dan türeyen yüzlerce kişi, bir o kadar
da kurduklan tarikatlara tanık oluruz.
Cahiliye döneminden henüz uzakla-
şırken, Islamın yayılması ve Kuran'ın
daha geniş kitlelere anlatılmasını amaç-
layan tarikatlar, bu perspektifte iyi bır
özgörev de (misyon da) yüklenmişler-
di. Ama uygarlığın ve bilimin hızlı ge-
lişimi karşısında, köktendincilerin ör-
gütsel ve siyasal hücre evleri olmaktan
farksız duruma geldiler.
Türkiye'nin de kurrulamadığı kam-
buru, feodalizmden güç bulan tarikat-
lann yüklendikleri bu özgörev, mistik
olmaktan çok siyasal ve ekonomik güç
olma yolunda büyük örgütsel faaliyet-
leri beraberinde getirdi.
Cumhuriyet öncesi ve Bayar-Mcn-
deres iktidan Türkiyesı, kendısine yük-
lenen Arap lslamı anlayışı ve adabı
sonucudurki, temelınde olmadığı hal-
de yasadışı bir tstam nıhban suufi oluş-
masına sessiz kaldı, yani anlamıru bil-
mediği Kuran'ı kendisine meal eden
(amaçlı yorumunu yapan) herkesi ne-
rede ise Tann ile arasında ulak halıne
getirdi. Bu gelişim, çıkarcı siyasal çev-
relerden gördüğü primle bugün bir-
çok terör örgütünden daha geniş, da-
ha güçlü ve bir o kadar da saygın du-
ruma geldi.
Gelişimin bir başka ayağında; Türk
ulusunun, ulus-ümmet ayınmını tam ve
kesin hatlanyla kavrayamamış olması
da büyük bir etkendi. Dinciliğin, din
kavramı arkasında tartışmasız kalması,
din öğreticilerinin dayatmacı ve baskı-
cı kişilikleri, tarikatlan; toplum gözün-
de eleştirilmemesi, tam tersine, kollan-
ması gereken konuma getirdi. Bu ko-
numa gelişte medya ve pazar öğelerini
de göz ardı etmemek gerckir.
Bu bölüme gıren küçük tarikat önder-
leri; marjinal çıkışlan ile propaganda-
lannı görsel olarak ülke bütününe ulaş-
tırsalar da, yeterli fînans kaynaklanna
ve önemli devlet kaynaklanna sahip ol-
madıklan için taşra şe\hj kalmaktan öte
gıdemedıleT. Möstünı Gûndüz, Ali KJÜ-
kana örneğinde olduğu gibı... Ama bir
başka trendı yakalayanlar vardı ki, son
günlerde de tanık olduğumuz üzere, ir-
delenmesi bile çok önemli mevkilere,
kişilere ve sermaye sahiplerine kadar
uzanabiliyordu. Bu uzanabilirlik, ko-
nunun tehlikesini ve önemini sanıyorum
büyük ölçüde gösteriyor. Sanıyorum
diyorum, çünkü devlette, sivil toplum
örgütlerinde bazı holding destekli med-
ya kuruluşlannda ve bireylerde, bu sü-
reç sanki Patagonya'da geçiyormuş gi-
bi vurdumduymazhk içinde sürüp gidi-
yor. Devrim yasalan (ırk, din, mezhep,
sınıfaynmı yapılmaması; tekke, dergâh,
ocak ve zaviyelenn kapatılması; fes,
sank, çarşaf gibi giysilerin giyilmeme-
si vb.) Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıl-
lardaki coşkusunu çoktan yitirmiş; Ba-
yar-Menderes iktidanndan sonra, geli-
ne geline, bugün neredeyse hiç kimse-
nin aldırmadığı, bunlann yasa oldu-
ğundan habersiz, bilenlerin de duyar-
sız kaldığı günlere geldik. Yakın za-
manda ders kitaplarından da çıkartılır-
larsa şaşmamak gerekir.
Siyasilerin potansiyday Idtlesiolarak
tarikatlan ve liderlerini önemsemeleri,
iyi diyalog peşinde koşmalan, hatta ica-
zet yanşına girmeleri, onlara ve grup-
larma karşı tüzel (adli) yaptınmı hep ge-
ciktirdi. Çoğu zaman, devletin yanın-
da-karşısında, iyi-kötü, kokmayan-bu-
laşmayan tarikatlar gibi sıfatlar türetil-
di. Ama çok az insan dışında devletin
en üst birimleri de dahil, net bir ifadey
5
le "Tarikatm i>isi kötüsü, devletin ya-
mnda ya da karşısında diye bir aynm
yoktur. Tüm tarikatiar yasalar karşı-
sında meşru değDdlr'' dıyemedıler...
Hatta bazılan, onlann "zamanlatakıy-
yeden kurtulacaklannı ümit ettikleri-
nf söylediler. Nasıl içlerine sindirdiler-
se?!..
Devletin zaafi bu kadarla da kalma-
dı. Başkentin caddelerinde, cami önle-
rinde neredeyse mahkemelerde züdr
ayinlerine,kendılerine özgü sank, cüp-
pe ve örtülerine, daha ilerisi Sıvas-Ço-
rum-Maraş katliamlanna ve çok yakın
zaman öncesi Malatya irtica provsüan-
na seyirci kaldı Türkiye haritası tari-
katlara göre yeniden biçimlendirilır du-
ruma geldi ve tüm bunlar yaşarurken ço-
ğunluk sessizkaldı. Özellikle sola ve de-
mokratlara gösterilmeyen tüm hoşgö-
rii (tolerans) bu gruplardan esirgenme-
di. Giderek kolluk kuvvetleri bile, so-
kak protestolannda en demokratık hak-
lannı teşhir eden akademi öğrencileri-
ne gösterdiği şiddeti bunlardan esırge-
di. Neden?
Nedenlerin arkasında, hep son sağ
iktidarbn ve bunlann tarikaüarlaoian
iç içeiiğiııi gösterdik. Peki ya şimdi...
Demokratik sol olduğunu iddia eden
bir anlayışa sahip kişinın başbakan ol-
masına karşın neden aydmlanmanın ilk
basamağı olan MEB.'in önemli birim-
leri, şube ve okul müdürleri ilahiyat çı-
kışlı insanlardan oluşuyor ve ne oluyor
da imam ve harip olma ereğiyle bu okul-
larda öğrenim gören öğrenciler mezun
olduklannda ilahiyat fakülteleri yerine
devleti yönetmeye talip (mühendislik,
siyasal, hukuk, asker ve polis akademi-
leri vb.) üniversiteleri tercih ediyorlar.
Cumhuriyet, kurulduğu yıllardakı gi-
bi karsKtevrimci bir blokla karşı karşı-
yadır. Bu bağlamda Türk yazın ve bi-
lim aydını, emekçisi, öğrencisi, sanat-
çısı somut üretimlerle bu bloku yok et-
melidir. Bu bir ütopya değildir. ldeal-
dir ve bunu gerçekleştirmek zor değil-
dir. Başansızlık, Türkiye'nin karan-
lığıdır. Benim oğlum karanlığı sevmez.
Yasizinki?..
Hediyesi bedava, taksitleri 5 parça!
Arçelik'ten büyük fırsat!
Şimdi, bir Arçelik Yetkili
Satıcısı'na gelin.
Dilediğiniz model
çamaşır makinesini peşin
fiyatma 5 taksitle alın.
isterseniz Arçelik S-6550
elektrikli süpürge,
isterseniz Motorola
m 3688 kapaklı ya da
m 3788 kapaksız model
cep telefonu, *• ^ ^ - Ü . M
hat ve kartıyla birlikte
sizin. Bu çifte avantajı
sakın kaçırmayın!
3Bf
Çamaşır makineleri hem peşin fiyatına 5 taksitli, hem hediyeli.
PENCERE
Insanca Yaşamak...
'Sol', siyasal sözlüğe 'Aydınlanma Çağı' diye anı-
lan 18'inci yüzyılda yazıldı.
Fransa'da, 28 Ağustos 1789 günlü Kurucu Mec-
lis oturumunda, Kral 16'ncı Louis'nin vetosuna
karşı çıkan ve başkana göre salonun sol yanında
oturan halktan yana milletvekillerini belirlemek ama-
cıyla ilk kez kullanılan sözcük, zamana ve mekâna
göre değişik anlamlarla yüklendi.
Ancak genelde 'sağ', liberal ekonomik düzen ve
tutuculuk kavramlanyla özdeşleşirken, 'sol' top-
lumsallık, ilerleme, eşitlik ve özgürtükle anlamdaş
sayıldı.
Sol sözcüğü 'Aydınlanma Çaö''ndaortayaçıksa
bile, insanlık tarihini avuçlayacak bir zenginliği içe-
riğinde taşımaktadır.
•
Neden?..
Çünkü insanlık tarihi çelişkiden türeyen ikigücün
çatışmasından oluşuyor
Sömüren i\e sömürülen..
Varsıl ile yoksul..
Ezen \\eezilen..
Köte isyanlan kaç bin yıl sürdü?.. Her başkaldın
nasıl bastnldı?.. Sömürge imparatorluklan dönemin-
de 'yeri/ter'in ayaklanmalan acımasızca nasıl ezil-
di?.. Emperyalistler yoksul halklan kaba kuvvetle di-
ze getirdiler. Burjuvalar haklannı arayan işçilerin
üzerine silahlı güçlenni yolladılar. Kapitalistler dün-
yayı paylaşmak için birbirlerine girdilen insan insa-
nın kurdu oldu.
Tarihin içeriğindeki öz, ezilenin ezene karşı dire-
nişinden oluşuyor.
'Hakça düzen' insanın insanla eşitlenmesi dışın-
da kurulabilir mi?..
Solculuk 'hakça düzen '\ amaçlar.
•
Günümüzde solcu kimdir?..
Afrika'daki açlann çığhklannı duyandır ambargo
yüzünden Irak'ta ölen bebeklere ağlayandır; Ana-
dolu'da on yaşında kara çarşafa sokulan kızcağız
için üzülendir; Tayland'da turistlerin şehvetine su-
nulan çocuk pazarlan nedeniyle içi burkulandır; Af-
rika'da sünnet edilen kızlan kendisine dert edinen-
dir; Istanbul'da perişan edilen sokak çocuklannayar-
dım edemediği için helâk olandır, yerinin ezilenle-
rin yanında olduğunu bilendir, işsizlerin kaygısını pay-
laşandır; sömürulenlerin cephesinde konuşlanan-
dır; yoksullar adına dünya düzenini eleştirendir;
açın, çıplağın, fakirin, zayrfın davasını güçlüye kar-
şı savunandır, "Ben zenginleri severim" demekten
utanandır; komşusu açsa, geceleyin uyuyamayan-
dır, okula gidemeyen kimsesiz çocuklan unutama-
yandır, iki büklüm emeklinin hakkını koruyandır; et-
nik savaşlarda öldürülenler için ağlayandır; horta-
nan, aşağılanan, dışlanan kadının safındadır; alın-
terini emekçinin kanı gibi içen sömürücünün karşt-
sındadır; gezegenimizi boydan boya kapsayan de-
rin adaletsizliğin nedenlerini araştırandır; geceleyin
seyrettiğimiz yıldızlann altında insanlann eşit ko-
şullar altında yaşaması için elinden gelen her şeyi
yapandr, yaşamının omurgasını insanın insanlaş-
ması adına oluşturandır.
•
Biıieşmiş Mffletler'in kuruluşlan başta olmak üze-
re Batı'daki bütün kaynaklann bizim medyamızda
da sergilenen verileri, bilgileri, haberlerı, gösterge-
leri neyi vurguluyor?..
Son yirmi yıllık dönemde ülkeler, toplumlar, sınıf-
lar, kıtalar arasındaki varsıllık ve yoksulluk uçuru-
mu büsbütün derinleşti.
Neden?
;
'''"
s
-'
Solcu bu 'neden 1 arayan kişidir.
'Çağdaşlaşma' bir yana, 'insanlaşma' ancak bu
yolda yünjmekle gerçekleşebilir.
Uygartık tarihinde iz süren herkesin kolayca an-
layabileceği gibi insanca yaşamaktır solculuk...
*MJ*
İLAN
T.C.
BAMRKÖY 5. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1998/722
KararNo: 1999/473
Davacı Nevin Demirel tarafından vesayet altına
alınması istenen mahcur Erdoğan Demirel aleyhine
ikame olunan vasi tayini davasıoın mahkememizde
yapılan açık yargılaması sonunda verilen karar gere-
ğince;
Davanın kabulü ile, Kastamonu ili, Bozkurt ilçesi,
Yakaören köyü cilt: 038/06 sayfa: 55 ve kütük sıra
211'de nüftısa kayıtlı Ismail ve Cemile oğlu
15.5.1940 d.lu mahcur Erdoğan Demirel'in hacir al-
tma alınmasına, kendisine aynı yerde nüfusa kayıtlı
ve Filbahri Sokak No: 10 D: 11 Yayla Bahçelievler
Istanbul adresinde ikameteden 13.9.1947 d.lu Salih
ve Hatice kızı eşi Nevin Demirel'in TMK.nin 355.
maddesi gereğince vasi olarak nasp ve tayinine
29.6.1999 tarihli celsede karar verilmiştir, ilan olu-
nur. 3.8.1999
Basın: 39063
çağdaş tiirkçe edebiyatta güçlü soluklar...
m MM « m 37U cep MKfontan ajpyı t t saMp ûrtmtefrfk Hcdıyc «dH*c«k c«p telefonu maddi v« «kktrikN supûtjt, yctküı ututoranodakl
stak hnUnUrma 9&n talla) *dll*c*IRir. tHmıpan)* HsklanmaU ı H a y a t a