Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 AĞUSTOS1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Can Yiicel
"Şiir bir tahta kaşıktır/
Sapı ortasına denk
düşen" dedi; "Çaresiz
dertlere düştüm/ Yok
mu bunun çaresi?
Var./ Yaşamayı
ölecek kadar
sevmek!" dedi;
"Kaybederken
kazanmayı şiirden
gördüm/ Öyle bir harp
meydanına döndü ki
ömrüm/ Mağlup bir
şah iken galip bir
nefer-i merkum/
Yürüyorum sılaya,
uyağımda ölüm" dedi;
"Ben kahraman
değilim./ Demirel beni
affedecekmişse/
Kolay gelsin!/ Benim
endişem,/ Ya beni
affetmeden önce/
Eceli gelip öliirse.../
Ama onu affetmeye
benim/ Sıkletim
yetmez/ Ne de
cesedim" dedi;
"Konser oldum/
Brtmemiş Senfoni'yi
bitirdim" dedi; "Bana
Bir Varmış... de!/ Bir
Varmış Bir Yokmuş...
deme!/ içime
dokunuyor..." dedi;
"Dediğim gibi beni
Datça'ya gömün/ Şu
deniz gören
mezarlığın orday
Gömü sanıp
deşerlerse karışmam
ona!" dedi; ve daha
neler dedi neler;
ömrünce hep muhalrf
yaşadığını söyledi;
artık iktidarda kimin
olduğu umurunda
değil, sonsuza dek
iktidar oldu!
Elektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Izmir'de polis
Alo Mafya hattı kurmuş...
"Umanz hatlar kansmaz!"
A
merikan Adli Tıp Derneği'nin 1994 yılında
San Diego'daki ödül töreninde dernek baş-
kanı Don Harper Mills bir öykü, daha doğ-
1 rusu bir adlı vaka anlatmış... öykü, Izmir
Tabip Odası'nın yayın organı "Hekim ve YaşarrT'da
yayımlanmış:
"23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini in-
celeyen adli tabip onun kafasından yediği kurşun-
la öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, 10 katlı bir bi-
nanın tepesinden intihar niyetiyle aşağı atlamıştı.
Umutsuzluğunu geride bıraİctığı bir notta açıklıyor-
du. 9. katın önünden geçerken pencereden gelen
bir kurşunla hayatı sona ermişti. 8. kat penceresi
düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir
ağ bulunduğunu, ne silahı çeken ne de müteveffa
biliyordu.
Kurşun olmasaydı, Ronald Opus'un intihar giri-
şimi başarılı olamayacaktı ancak intihar etmeye ka-
rar veren biri, mekanizmatasarladığı gibi olmasada
f Intiharbunu eninde sonunda başanr. Ronald Opus'un ke-
sin ölüm yolunda vurulmuş olması, olayı intihardan
cinayete çevirdi. Savcı, elinde bir cinayet vakası ol-
duğunu düşünüyordu.Silahın patladığı 9. kattaki
odada yaşlı bir adam ve kansı yaşıyordu. Tartışıyor-
lardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. öyle
sinirlenmişti ki tetiği çekti, mermi kadını ıskalaya-
rak pencereden dışan yöneldi ve Ronald Opus'a isa-
bet etti. Bir insan, A şahsını öldürmeye teşebbüs
eder fakat B şahsını öldürürse, o insan B şahsını
öldürmekle suçlanır. Bu suçlamayla karşılaştığında
hem adam hem de kadın, silahın dolu olmadığı ko-
nusunda kesinlikle emindiler. Yaşlı adam uzunca bir
süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkan-
lık haline getirdiğini söyledi. Öldürme kastı yoktu.
Böylece Ronald Opus'un öldürülmesi bir kaza olu-
yordu, yani silah kazara doldurulmuştu.Araştırma-
lara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık al-
tı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu, silahı doldururken
gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaş-
lı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve baba-
sının onu silahla korkutmayatemayülünü bilen oğul,
annesini vuracağını umarak silahı doldurmuştu.
Olay, cinayetten yaşlı çiftin oğlunun sorumlu oldu-
ğu noktasına geldi.
Tam bu sırada yeni bir gelişme oldu. Araştırma-
laradevam edilince, annesinin ölümünü birtüriü ba-
şaramayışı nedeniyle oğlun umutsuzluğunun arttı-
ğı anlaşıldı. Bu onu 23 Mart'ta 10 katlı binanın te-
pesinden atlayarak intihara sürüklemişti. Ancak
ölümü planladığı gibi olmadı; 9. katın önünden ge-
çerken pencereden gelen kurşunun kafasına isa-
bet etmesiyle oğul Opus'un hayatı sona erdi.
Dosya, intihar olarak kapatıldı."
cjrcc/7 C/T/~İ2
C/Jr
*£=. ^ / / ———""
ISIZ(') NI0KURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Ülkemize bir gûn Siyasal Loto vuracak;
gökten kaliteli politikacılar yağacak!
Bağımlı olmanın bağımsız adaylığı!
Bu kadar uyumlu çalışan bir paria-
mento Kenan Evren'in kurucu mec-
lisinde bile görülmedi...
Necmettin Erbakan ve arkadaşla-
rını tekrar siyasete döndürmek için
iktidar muhalefetle ve bu ödünün kar-
şılığında da Türkiye Cumhuriyeti'ni
çokuluslu şirketlerin kucağına oturt-
mak için muhalefet ıktidarla can
ciğer kuzu sarması oluverdi!
Bu nasıl bir muhabbettir ki, Erba-
kan'ın meşhur dostlanndan Şevki Yıl-
maz'a bile "pezevenk" yakıştırması
yaptığı pariamentoya girme yolu açıl-
dı!
Başbakan Bülent Ecevit'e sorar-
sanız, Siyasi Partiler Yasası'nda ya-
pılan Anayasa'ya uyum değişikliği
Anayasal ceza alan Erbakan ve arka-
daşlarının beş yıllık siyaset yasağını
kapsamıyormuş...
Ecevit, kapsama alanı dışında kal-
mış olmalı!
Yürürlükteki yasa, bir partinin ka-
patılmasına neden olup da beş yıl si-
yaset yasağı getirilenlerin yeniden
milletvekili adayı olamayacaklannı
öngörüyordu. Uyanık Faziletliler,
yasayı zorlayıp Erbakan'ı bağım-
sız aday yapmak istemişlerdi... Ya-
pamadılar... Şimdi, yaptırdıklan yasa
değişikliği ile "siyasi partiler bu kişileri
hiçbir suretle seçimlerde aday gös-
teremezler" hükmünü getirdiler.
Yani, bağımsız aday olunabilir! •
Uluslararası tahkimle bağımsızlığını
yitirmekte olan bir ülkede bağımsız
aday olunmuş çok mu!
ÇED KOŞESt
OKTAY EKINCI
Bartın Gazetesi,
Melih Aşık, Fikret îlkiz...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
(TGC). her yıl olduğu gibi bu yıl da.
geleneksel "basın özgürlüğü*'
ödüllerinı, ülkemızde sansürün kal-
^dırılışının da yıldönümü kabul edı-
' ien 24 Temrauz 1999 günü verdı.
91 yıl önce, 24 Temmuz 1908
günü Istanbul 'daki gazetelerde "Ab-
dülhamit'in Kanun-i Esasi'yi ye-
niden > üriirlüğe koy acağı ve san-
sürün sona ereceği" haberleri çı-
kınca. Ikdam gazetesi sahibı Ah-
met Cevdet ile Sabah gazetesi sa-
hibı Mihran, aralannda anlaşarak,
aynı gün. 25 Temmuz 1908 tanhin-
de çıkacak gazetelerin provalannı
denetlemeye gelen sansür memur-
lannı, "gazeteler hürdiir. sansür
>asaktır..." dıyerek gen çevırmış-
İer. Böylece 24 Temmuz, ulusal ba-
sın tarihımızde "sansürün kaldı-
rılış günü" olarak kabul edilmış
ve giderek de "gazeteciler günü"
olarak kutlanmaya başlamış...
Peki. günümüzde gazeteler (ya
da radyolar, televizyonlar) üzerin-
deki "sansür baskîsı" nasıl sürü-
yor kı TGC
her 24 Tem-
muz'da. bu
sansüre karşı
"direnen" ga-
zetelere ve ga-
zetecilere ba-
sm özgürlüğü
ödülü verı-
yor?.. Artık
prova baskılar
önceden san-
sür memurla-
nnca denetlen-
• medığine gö-
re, kımi "sa-
kuıcalı" göfü-
lebilen haber
ve yorumlann
basında "yer
almaması"
. nasıl sağlanı-
yor?..
tşte bu so-
runun yanıtı,
TGC'ninl998
yılı ödüllerini paylaşan gazete ve ga-
zetecılenn "kimliklerine" ve "tu-
tumlarına" bakıldığında çok daha
açık olarak ortaya çıkıyor.
Çünkü, gerek kurumsal kımliği
ve yayın çizgısiyle Bartın gazete-
si, gerekse Cumhuriyet gazetesı-
nın sorumlu müdürü Av. Fikret İl-
kiz. ile Milliyet gazetesi yazan Me-
lih Aşık, son yıllarda kimi rant ve
çıkar çevrelerinin basın üzerinde
. hem siyasal hem de "ekonomik
güçleriyle" yarattıklan baskılara
"aldırmadan", kamuoyuna doğ-
ru ve gerçekçi bilgileri aktarmada
"ödünsüz ve kararlı" davranma-
nın adeta sımgeleri gibiler . Aynı
ödülü alan Associated Press (AP)
haber ajansı da benzer tutumuyla gü-
ven topluyor ve yine "özgür bilgi-
lenmeye" katkı yapıyor...
•••
Dilersenız, ne demek istediğımi.
ödül alanlardaki bu "ortak nite-
. likleri" örnekleyerek açmaya çalı-
şayım:
Cumhunyet'in kuruluşundan bu
yana 76 yıldır aralıksız yayımlan-
makta olan Bartın gazetesi, sade-
ce bu tarihsel süreklilıği ile değil,
aynı zamanda bölge sorunlarına
"yüreklice" eğildıği için ve özel-
likle "imar ve çevre yağmacıları-
na" karşı onlann Bartırfdakı "ye-
rel güçlerine göğüs gererek" mü-
cadele etmesınden ötürü vıllardır
Fikret İlkiz ve Melih Aşık,
rantçıların baskısına boyun
eğmeyerek basın özgürlüğü-
nün simgeieri oldular.
sevgı ve dostluk duygularıyla izle-
diğımız bir Anadoiu basmı kahra-
manı...
Türkiye'ye gerçekten "ürete-
rek" hizmet etmek yerine, sadece
bu ülkeyi "yağmalayarak" zen-
gin olup, aynı ılişkıler içinde sıya-
setı de yönlendıren rantçılann ye-
rel basını ulusal basından çok daha
kolay "teslim alabildikleri" de
göz önünde tutulursa, Esen Aliş
yönetımındeki Bartın gazetesınin
özellıkle çe\Te haberlerindeki "yağ-
macüarı kollamayan" tutumunun
basın özgürlügüne de ne denli bü-
yük hizmet verdiğı kolayca anlaşı-
labılir... Benzer şekilde Melih
Aşık'ın da yıllardır bızler için "kur-
tanlmış köşe" gibi olan Açık Pen-
cere'sı. Bartın gazetesınin "ulusal
Slçekteki" ömeğı gibi değil midir?
Kimi "nüfuzlu" çevreler, ekono-
mık bağlantılannı kullanarak ken-
di yağmacı tutumlan hakkındaki
haberleri "önleme" başansını gös-
terirlerken, Melih Aşık ve Açık Pen-
cere bu "etki alamnın" hep "dı-
şında" kaldılar.
Aynı nüfuzlu
imar ve çevre
talancılanna
tepkı gösteren
duyarlı kesım-
ler de seslenni
haber sayfala-
nna yansıta-
mazken, yine
Açık Pencere
bu'Tıili sansü-
rün" geçersız
olduğu bir ay-
dınlanma köşe-
si olarak onla-
nn kamuoyuna
ulaşmalanna
önderlik ettı..
Fikret tl-
kiz'le ılgili ola-
rak ıse bir anı-
mı özetlemek
isterim. Galiba
1993yıhydıve
şımdi Dolma-
bahçe sırtlannda "mühürlü" ola-
rak bekleyen Gökkafes'e yayın yo-
luyla "hakaret" ettiğimız savıyla
milyarlarca lıra "tazminat ödeme-
miz" ıstenıyordu. lnşaat sahıpleri,
bizim daha bina yükselmeden Gök-
kafes projesini "kanğa" benzet-
memizi kendileri için "hakaret"
kabul etmişler ve dava açmışlardı...
Benim ve Cumhunyet'in avuka-
tı olarak bu sava karşı "savunma-
mtn" yapan Fikret Illciz, hazırlık so-
ruşüınnasını yürüten savcıya ve da-
ha sonra mahkemeye şunlan söyle-
di. "MüvekkiHerim eğer bu bi-
nayı eleştirmeselerdi suç işlemiş
olurlardı. Çünkü kamusal görev-
leri. yanlışlan örtmek değil, üze-
rine gitmektir..." Mahkemenin da-
vayı "reddettigi" karannda da "ge-
rekçe" olarak yer alan bu görüşün,
şimdı TGC tarafından "basım öz-
gürlüğü ödülüyle" onurlandınl-
ması kadar anlamlı ve coşku veri-
ci başka ne olabilir ki?..
• • •
Evet... TGC'nin 1998 ödülleri,
"yağmaya karşı direnişin" de
ödüllendırilmesı oldu. Çünkü Tür-
kiye"de en büyük ve "gizli" sansü-
rü, basının "reklam" kaynağını da
oluşturan yağmacılar yapıyor. On-
lara teslim olmayanları simgeleyen
Bartın gazetesini, Melih Aşık'ı ve
Fikret llkız'i, ÇED köşesi yürekten
kutluyor... Tabiı, AP'yi de...
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
HARBİ SEMtH POROY
/Kooof,uSÎ/M/»!..fcife<WR
TARİHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN 15 Ağustos
KOVBOY MIZAHÇI WİLL ROGERS..
tSSS'TK aueÛM,AMEfO*SALI MİZAHÇ/, ŞOVMEN l/e £İN£*** OYUN-
cusu u/fu. 8OG£es(viL. eocufs) şiR UÇAK. KAZAS/NDA ÖLDÛ.
K/ZILDE&U aiK SABAMfJ ÇiFTLİKrE YETİŞMİf oSUJ OLAAİ
fZO&ERS, İYI 8//? BİMİC/ VE KEMENT USmStYtM• WHM HOf£IŞ,
YÛzyrc 8AÇ/MPA, ÖNCE BCJFf=AUD BİU-'İN "VAHŞİ BATr"SrKKİ-
NE, AGDINOAN DA ZIEGFSLT'İKI IZEVÛSÜNE<4rrCM/fT/. BUhJ-
LARJ, SİAJ€AAA OYUMCULUĞO İZlBDİ- TVHtF, 8£<ZERÎK£İ2 V£
CJNSBL ÇGttiC/CİĞl BUUINMAYAAJ SİtS OYUUCUYDU AMA SE-
YİBCİ TABAFtUDAN ÇOK_ TUTVUAUÇTV. HERŞEYB KARÇlMjEM
GÛÇLÛ vmıı hiizAHÇtLiGiYOı. 8iısçoK.K/mP yA2AN eoeozs'.
İU ESPfiiLeiii BÜYÜK. BlK Z£JCÂH/tJ Ü&ÜUÜYOÜ- /f7F «42/
ÖRNEKJJEH: "AİLE PAPA6AUINI2J KEAI71N DEDİKDPUOJSUfJA
SATX8İLECEK 77i£2DA Ml X4ÇrYO/£SUMU2.f'tfz İSA'MM yAÇA-
MINf AMApiA/ BİR FtL/U fÇIN £>EJ
"BUMÜAM 8ÛYÜK. PLM YAPI-
İAUAZ, ÇÜN/CÜ PAHA BÜYÜK BİK KDMU KALMADi ' PEMtŞTİ..
İLAN
T.C.
BAYBURT ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1998/241
Davacı Hanefi Er vekili Av. Atilla Adıloğlu tarafından davalılar Hamit Er ve Necibe Biricik aleyhme açılan mülkıyet tespiti davasın-
da. Bayburt ıli merkez Şıngah mahallesi tapu kütüğünde pafta 5, ada 120, parsel 2'de tapuya kayıtlı taşınmaz ile ilgili olarak açılan mül-
kiyetin tespiti davasında;
Davalılardan Hamit Er ve Necibe Biricik'in tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilememiş ve kendilerine dava dilekçesi tebliğ edi-
lemediğinden ılanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup;
Mahkememizin duruşma günü olan 21.09.1999 günü saat 9.20'de adı geçen davalılar Hamit Er ve Necibe Biricik'in mahkememizde
hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri, aksı takdirde mahkemeye yokluğunda devam edileceği ve karar veri-
leceği HUMK.nin 213. maddesi ve Tebligat Kanunu'nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 23.7.1999
Basın: 38465
İLAN
T.C.
SİNCAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1997/551
Davacı tbrahım Sazak vekili tarafından davalılar Efendi Bal, Hüseyin Alpar ve tsmail Tetik aleyhine mahkememizde açılan
1.502.079.812 TL alacagın tahsili davasının açık yargılaması nedeniyle;
Davalılardan Efendi Bal'ın tebligata yararlı adresi bulunmadığından ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Adı geçen davalının yargılamanın bırakıldığı 16.09.1999 günü saat 10.15 'te mahkememizde hazır bulunması, aksi halde davanın yok-
luğunda devam edeceği ilanen tebliğ olunur. 11.08.1999 Basın: 39122
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
'Değişim'
Pembemsi kavuniçi, ceylan derisi kaplı koltuk-
larıyla, insanda renkli bir masal dünyasını çağ-
nştıran Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Genel Ku-
rul Salonu'nun geniş merdivenlerinden ağır ağır
inen orta yaşlı, gözlüklü adamın allak bullak ol-
muş yüzünü gördüğümde doğrusu içim acırmş-
tı. Bugüne kadar hiç karşılaşmamış da olsak, onu
uzun yıllardan beri tanıyordum. Son yıllara ka-
dar tutarlı, dürüst, ciddi biryaşam çizgisi vardı.
Bugün bile bu görkemli yapıda birlikte bulundu-
ğu insanlann birçoğundan farklıydı. Geçmişrte,
ömrünün kimbilir kaç yılı, şimdi aynı çatı altıncja
birlikte önemli "devlet/şteri" gördükleri bu insan-
lann Türkiye'nin geleceği üzerinde belirleyici ol-
malarının önünü kesmek için verdiği mücadele-
lerle geçmişti. Ama şimdi o da onlar gibi konu-
şuyor, onlar gibi davranıyordu... Değişmişti. j
"Topraksızlık, köyden kente göç, işsizlik, hizlı
nüfus artışı... Vergide adaletsizlik, haksız gefir
dağılımı..." Bunlar, bir zamanlar ağzından hiç
düşürmediği sözcüklerdi. Ankara'da, bol siga-
ra dumanlı bir derginin yazıhanesinde "Dev-
rim"c\ arkadaşlarıyla saatlerboyu tartışır, "Ülke-
miz işte bu sorunlar nedeniyle sürekli bir ekono-
mik ve toplumsalbuhran içinde..."derdi. Çözürn
mü? "Kitleleh sosyal adalete kavuşturmak, isffs-
man kaldırmak ve demokrasiyi kitlelere mal et-
mek..." Belki, "yeni bir devletçilik!.." Devletçili-
ği, "ciddi bir planlamanın vazgeçilmez unsurp"
sayıyor, "kilitsanayilerin mutlaka devletelinde bu-
lunmasını..." savunuyordu. "Planlı bireğitim se-
ferbehiği" başlatılacak, kırsal alanlarda "yaygin
bir kooperatifçiliğin" koşulları yaratılacaktı. Ya-
yımladıkları derginin amacı da bu düşünceleri kit-
lelere yaymaktı...
Yaşam, onun ve arkadaşlarının Türkiye'ye ffiş-
kin siyasal ve toplumsal saptamalarını bir bir
doğrulamış, vurgulamaktan yorulmadığı bu so-
runlar zaman içinde daha da büyüyüp devleşe-
rek, sözünü ettiği "ekonomik ve toplumsal kriz"\
derinleştirmişti. Köyden kente göç hızlanmış,
işsizlik yaygınlaşmış, vergi adaletsizliği ve hak-
sız gelir dağılımı tüm toplumsal dengeleri altüst
edecek biçimde keskinleşmişti. Ya çözüm?.. O
yıllarda önerdiği çözümlerde de haklıydı. "Bel-
li" sorunlar insanların hem ulusal hem de evren-
sel ortak deneyimleriyle genelgeçer kabul gör-
müş "belli" çözümleri gerektinyordu. O ise bir
gün gelmiş, bu çözümlerden vazgeçmişti. Bu vaz-
geçişin nedenlerini bilemiyorduk. Tanıyanlar, "O
da değişti!" diyorlardı. Oysa yıllar boyu, özellik-
le genç kamuoyuna seslenmiş, genç kuşaklan
eyleme yönlendirmiş, aydınlann kafalannda, o za-
mana kadar savunduklarının doğruluğu üzerin-
de kuşkular uyanmışsa, bir anlamda siyasal-
ideolojik bir "inanç"a dönüşmüş bu görüşlerin-
den çark etmeden önce "değişim" düşüncele-
rini tartışmaya açmaları doğru bir davranış olur-
du. O da, 80'li yıllardan sonra "değişim" geçi-
ren birçok aydın gibi bu tartışmadan kaçmış,
"sorun-çözüm" bütünselliği içinde bir tutarlılığı
ve inandıncılığı olan görüşlerini niçin terk ettiği-
ni kamuoyuna açıklamamıştı.
Bir zamanlar, Türkiye koşullarının gerektirdiği
"sınıhı bir devletçilik"\ savunurken, ne olmuştu
da birden, "özelleştirmeci" oluvermişti. Devlet-
çiliği bir çözüm olarak önerdiği ekonomik ve
toplumsal sorunlarımız değişmemişti ki!.. Yok-
sadünyazenginlerinin yoksul ülkelerdeki "değ-
nekçisi" IMF'nin dayatmaları karşısında direnci
kırılmış da, bunu dillendiremiyor, dillendireme-
menin sıkıntısını mı çekiyordu? Bunu da bilemi-
yorduk. Ama, "tahkimoylaması"sonrasıTBMM
merdivenlerinde yüzünün allak bullak görüntü-"
sünün bir anlamı olmalıydı!
Yıllarca heralanda "/sf/Wa/;'fam"birTürkiye'yi
savunduktan sonra, bir gün gelip, -hem de Şev-
ki Yılmaz gibi bir diyeti sineye çekerek- yaban-
cı para güçleri lehıne ulusal yargımızı devre dı-
şı bırakacak bir yasa değisikliğine "Evet!" diye-
bilmek, gerçekten zordu. ışin tuhafı, Türkiye'ye
"olabildiğince özelleştirme"y\ dayatan Avrupa
ülkelerinin hepsinde, başta enerji üretimi ve da-
ğıtımı olmak üzere tüm "kilit sanayiler" ya doğ-
rudan devletin elinde ya da devletin doğrudan
denetimi altındaydı. Bir yandan bunu bilmek,
öte yandan da "Çaresiz kaldık!" deyip, "talan II-
b,eralizmi"ri\r\ kuru gürültüsüne pabuç bıraka-
rak "tahkimci özelleştirmeci" olmak çok daha zor-
du. ,
Gördüğüm o allak bullak yüz, aslında "sağ"a
yenik düşmüş bir eski solcunun "değişen" yüzüy-
dü...
(Faks:0216-418 8410) -,
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ lç Anado-
lu'da, zengin bir
kuş yapısına sa-
hipoluşuylaün-
lügöl.2/"—De- 3
lon":Fransızsi-
nema oyuncu-
su...Demiryolu.
3/ Hoşgörüsü
geniş, açıkyü- 6
rekli ve güvenı- j
lir kimse...
Arapça bir söz- 8
cüktekısa'V ve g
"ı" sesinı oku-
tan işaret. 4/ Ağzımız-
daki dişlerin bir bölü-
müne venlen ad... tlkel
benlik. 5/ Kaçan kimse- 2
yı ele geçirmek. 6/ Bir 3
nota... Muğla'nın bir il-
çesi. 7/ Damızlık dişi
hay"van... Akarsu yatağı.
mecra. 8/ Fazıl Hüsnü 6
Dağlarca'nın bır şiir kı-
tabı... Yüksek bir maka-
ma sunulanmektup ya da
dilekçe. 9/ Tellal. _
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tekirdağ'ın bir ilçesi... Spor karşılaşması. 2/ Vücutta-
ki AIDS vinlsünü saptamakta kullanılan test... Üstün bir
yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 3/ "Aşk söyletir en
— türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde" (C. S. Taran-
cı)... Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. 4/ Ödeş-
me. razı olma... Gözleri görmeyen. 5/ Hayvanlara vuru-
lan damga... Asya'dabir uroak... Utanç duyma. 6/ Tavır,
davranış... Arka. geri. II Üzerinde maden dövülen demîr
araç... Bir yerde oturan. 8/ Bır çoğul eki... Dökülen t«J-
humlarla ertesı yıl çıkan tahıl. 9/ Herhangi bir topluluğu
oluşturan bıreylerden her biri... Tuzlanıp kurutulmuş yi-
yecek.