14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA r CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1999 PAZAftTESl OLAYLAR VE GORUŞLER 57. Hükümete îçten Öneriler Prof. Dr. Türkan SAYLAN Ç ağdaş, laik. demokratik. sosyal hukuk devletınde ve hukuk toplumunda ya- şamak isteyen ulusumuz, bır uzlaşma nitelığinde olan 57. hükümetin kurul- masını büyük bır istekle beklemiş ve so- nuç alınmca da sev inmiştir. Birbinnden farklı gibi gözüken taban- lardan geldiğı varsayılan, ancak ger- çekte. ışsizlik, eğitımsizlik. sağlıksız- lık. paranın değer yıtirmesı gibi ortak sorunlan bulunan ve yalnızca lider kad- rolannın farklı söylemlenyle sanal ola- rak farkh partilere baglanıp oy vermiş bulunan halkımızın ortak beklentısı, bu yaşamsal sorunlara çözüm sağlan- masıdır. Koalisyonu oluşturan her üç parti- nin yakın geçmişinde. onaylanamaya- cak birçok şeyin bulunduğu herkesçe bilinmektedir ve bu konulara, öncelık- le halkımız tarafindan nokta konulmuş. üzeTİenne şimdilik temiz bir sayfa açıl- mıştır (*). Bu durumda, her üç partinin artık, oy sağlamak amaciyla geliştir- dıkleri söylemleri bır yana bırakması. ülkenin i\edi sorunlanna elbirliğiyle. akılcı. çağdaş, dünyadaki gelişmelere uygun çözümler ve projeler üretmesı; siyasal kavgalar nedeniyle durdurul- muş. neredeyse yok edilmeye tutsak edilmiş projeleri yeniden gündeme ge- tinp tamamlarrrası gerekmekte ve bek- lenmektedir. Cumhuriyetin temel değerlerini sars- maya yönelik. çagdışı beyinlerce yapay ' ÇYDD Genel Başkanı olarak üretilen ve ne acıdır ki çagdaş- laşmanın simgesi ve öncüsü sayılan genç kızlanmızı, minik çocuklanmızı hedef alan türban, Kııran kurslan, imam hatip gösterileri vb. ile cami çıkışı kış- kırtmalan gibi. aslında, dinin özûne za- rar veren inanç sömürüsü edebiyatını bır daha el atmamak üzere bir yana bı- rakmanın ve Anayasa, yasa ve Danış- tay kararlanna uyarak gerçek bir hukuk toplumu yolunda yürûmenin, ülkemi- zin siyasal yaşamı ve partilerimizin ge- leceği açısından büyük önemi ve anla- mı bulunmaktadır. Unutmayahm ki, demokrasiyı kullanarak ve "mağdur- lar"ı oynayarak demokrasiyi yoketme girişımlenni haklı gibi gösterme takıy- yesı bazılanna bır süre inandıncı gele- bilir. ancak aklını kullanabilen özgür ve demokrat insanlar, her zaman ve son- suza dek aldatılamazlar. Avrupa mah- kemelerine yapılan başvuruların geri tepmesi bunun çok açık bir örneğidir. Toplumumu/un artık. aşiretlerin ve tarikatlann baskısına; kadın eli sıkma- yan vali. kaymakam, rektör ve dekan- İara; onlann Atatürk düşmanı kadro- laşmalanna, öğrencileri militaniaşbr- malanna hoşgörüyte bakmaya taham- mülü kalmamıştır. Hiçbir önyargı devreye girmeden, ekonomik sorunlara, enflasyona, ha- raç mezat özelleştirmelere, işsizliğe, kırsal kesimın kalkınmasına; halkın. ünıversitelerin, sıvil toplum örgütleri- nin de öneri ve katkılan değerlendiri- lerek ivedi çözümler başlatılmalıdır. Zenginin daha zenginleştiği, fakirinse daha fakirleştiği bir durumun sosyal patlamalara. şiddete, mafyalasmaya, umutsuzluk ve güvensizliğe yol açmak- ta oldugu göz önünde tutulmalıdır. Başta TBMM ve parlamenterler ol- mak üzere tüm devlet ve yerel yönetim kurumlan, son yıllardaki somut olum- suzluklar nedeniyle yitirdikleri güveni yeniden elde etmek için insanüstü bir çaba harcamakla yükümlüdürler. Adam kayırma, dostunu-akrabasını işe yer- leştirme, rüşvet alma, elaltından işi bağ- lama, nüfuz ticareti vb. ahlak dışı, Cum- huriyet yöneticilerine asla yakışmayan, "benim memurum tşini bilir" örneği tutumlar, sonsuza dek geri getirilmemek üzere yok edilmeli; yapanlar, bunca acı çekilmesine karşın bu yoldan uzakla- şamayaniar hem halkın vicdanında hem de yasalar gereğince cezalandınlmalı- dır. Gerekçesi ne olursa olsun, pazar- lıklar sonucu parti değiştirmenin hiç- bir şekilde halkın onayını alamayaca- ğı bilinmelidir. Dürüstlüğün, çalışkan- lığın, saygı ve sevginin, insanlara eşit davranmanın, görev biüncinin ve sorum- luluğunun gerçek erdem sayıldıgı; il- kelerin, çıkarlann önünde gittiği bir Türkiye'de yaşamak herkesin hakkı ol- sa gerek! Son yıllarda oldukça iyi yol almışotan Milli Eğitimimizin, 8 yıllık kesintisiz te- mel eğhimle UgDi oiarak yürütülen pro- jeleri tamamlaması ve XVI. Milli Eği- tim Şûrası'nda alınan kararlan ivedi- iikle yaşama geçirmesi, öğretmenkrin koşullannı iyileştinnesi, flk ve ortaöğ- retimle ünrversiteleri karanhk ve çağdı- $ı kadrolardan kurtarması, öğrendle- re nheükli-çağdaş. eğitim yanında sos- yal ve kültürel olanaklar da sağlaması beklenmektedir. Ülkemizde, "Demiryollan komünist- liktir" diyenlerin ardından karayollan trafiğinin savaş alanına döndüğü, Bo- ğaz'a 3. köprünün kara gölgesinin dü- şürüldüğü, Bayındırlık ve Ulaştırma bakanlıklannın aynı konuda birbirinin karşıtı projeler ve kararlar ürettiği, imar planlannın hiçe sayıldıgı, belediye mec- lislerinde, planlan çıkarlan için değiş- tiren müteahhitlerin hegemonyası, ar- tık halkın tüm bireylerince bilinen bir çelişkiler ve yanhşlıklar yumağı hali- ne gelmiştir. Kesinükle önlenmelidir. Kentleri. göçlerle, seçim gecekon- dulanyla. tarihsel dokunun, ormanla- nn, kıyılann talanıyla. hiçbir çözüm getirmeyen yıkım ve cadde açışlanyla yaşanmaz hale getiren, birbirinden fkrk- İı devlet kurumlannın, bundan böyle, üniversiteler, sivıl toplum örgütleri ve oralarda yaşayan, soluk alan halkla bir araya gelip ortak kararlar almalan ge- rekmektedir. Üç tarafı deniz olan ülke- mizde ve deniz kentlerimizde. su yo- lunu, deniz ulaşımını yok etmeyi, gü- zelim Boğaz iskelelerini restoran yap- mayı nasıl başardık acaba? 10. yılımızdaki "demir ağlarla ör- me" türküsünü hâlâ tutturduğumuz bu güzel ülkede, demiryollannı, yıllardır bekletilen Istanbul-Ankara tren yolu kısaltma çalışmalarını biryeni seferber- likle diriltmekten ve deniz ulaşımını her alanda geliştirmekten tutarlı bır davTanış olabilir mi? 57. hükümetin kendi programına al- dıgını duyurduğu ekonomik ve hukuk- sal konulardaki çalışmalan ivedilikle gerçekleştıreceği, dış ilişkilerdeki bıçak sırtı konumumuzu başanyla dengede tu- tacağı konusunda içtenlikli olduğuna kimsenin kuşkusu yoktur. Ülkemizin dı- şanda tanıtımı, AB'ye girme, dış ilış- kilerde ve dış kamuoyunda planlı ve bilinçli şekilde yaratılmaya çalışılan olumsuz imajın yok edilmesi konula- nnda, devletle biriikte, bilgi birikimi bu- lunan diğer kuruluşlarla. üniversiteler ve gönüllü örgütlerle sıkı bir işbirliği yapılmalıdır. Dış siyasetin başansı, tu- rizm, dış ülkelerdeki yurttaşlanmız ve soydaşlanmızın konumu açısından böy- lesi ortak çahşmalar yaşamsal bir önem taşımaktadır. Farklı amaçlarla kurulan sivil top- lum örgütlerinin, ülkenin ve halkın or- tak çıkarlan, cumhuriyetin temel nite- likleri söz konusu oldugunda ortak söy- lem ve eylemlere girdigi, 2000'li yıl- lara adım athğımız şu günlerde, 57. hü- kümetin üyelerinin de. çevrelerini sa- racak çıkarcılann, kışkırtıcılann ve art- niyetlilerin tuzağına düşmeden, cum- huriyet yasalannı yıpratma girişimin- de bulunmadan var güçleriyle çözüm üreteceklerini umuyoruz. 57. hüküme- tin üyeleri, farklılıklan değil, benzer- likleri öne çıkararak, çağdaş. laik, de- mokratik. sosyal hukuk devletinin öz- lenen, beklenen. uyumlu örneğini ve- rebildiklerinde Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlannın büyük çoğunluğunun iç- ten desteğini yanlannda bulacaklar ve bundan güç alacaklardır. Dinciler ve Sakallı Celal-2 Halit ESKİŞAR Hukukçu B u sayfadakı geçen ya- zımda (30 Mayıs Pazar) dınsel inançlann siyaset aianında kullanılmama- sı gerektigini belirtmış- tim ya. şımdı daha da ileri gıdecegim, laik bir devletin okul- lannda din eğitimine izin verilmemesi gerektigini de söyleyecegim. Bu. ön- ce devletin laik karakterinin geregidir; ikincisi ve daha önemlisı. devletin çağ- daş ve bilımsel eğitim ve öğrenımden geçmiş yurttaşlar yetıştiıme görevinin geregidir. Henüz erginliğe enşmeden ve gerekli çağdaş temel bilgileri edin- meden bir çocugu doğar dogmaz bel- li bir dinin mensubu saymak ve o di- nin dogma'lanyla eğitmek aslında in- sanlık dışı bir davranıştır. Konuya bu açıdan bakan yok (*). Politıkacılann ise bütün derdi iktidaror- tağı olmak... Toplumun ortaçag karan- lığına süriikleniyor olması onlann umu- runda değil. Parti lıderleri asıl kendi- lerinin gerçek Müslüman olduklannı ka- nıtlama yanşına girdiler. Daha dün imam okullannın kapatilmayacagı ko- nusunda güvence üstüne güvence ver- diler. On on biryaşındaki çocuklariçin Kuran kurslan açmaya nıyetlendikle- rinı söyledıler. Seçımlerde dm bayra- ğını dinisiyaseteâletedenpartının elın- den almanın hesabı içindeydiler. Bun- larla Atatürk'ün gösterdigi çağdaş uy- garlık düzeyine ulaşılabilir mi? Şimdi denecek ki "Efendimdinekar- şı mıçıkalım?" Hayır. Kımse kimsenin dinine diyanetine kanşmasın. Ancak de\ let okullannda bilimsel temele da- yanmayan eğirinı \ aponlamaz. Dolayı- sıyladin eğıtimı de yaptınlmamalıdır. Bu okullarda sadece toplumbihm (sos- yoloji) dersi çerçevesi içinde dinin ne oldugu ögretilmelidir, hem de iyi öğ- retilmelidir. Çocuğun, ergenliğe ulaş- tıktan sonra, istiyorsa, dinini özgürce seçme hakkı vardır. Yeri gelmişken be- lirteyim, Medenî Kanun'un 266. mad- desinin b'irinci fikrası çağdışıdır. Çün- kü bu birinci fıkra "Reşid, dinini inti- hapta hürdür" biçimindeki ıkinci fik- ra hükmünü lafta bırakacak nitelikte- dir. Bıliyoruz ki bu düşüncelerimiz özel- likle Islamcılan, yobazlan, din bezir- ganlannı kudurtur. Ancak öteki politı- kacılann ve yöneticilerin de bu düşün- celerimizi kavrayabileceklerini sanmı- yoruz. Çünkü yalnız bizim toplumumuzda değil. uygarlık düzeyi oldukça yüksek toplumlarda bile insanoğlu bu konular- da özgürce düşünme yetisini kazana- madı. Çünkü yüzyıllar boyunca beyni- miz yıkanmış, yıkanıyor. "BejTiimiz yıkanıyor" sözü "Beyni- miz sakaüanıyor" sözüyle eşanlamlı- dır. "Aklımız en büyük hazinemizdir'' diyoruz, ama aklımızın kaynağı olan beynimizi sağlıklı tutmak için özen göstermiyoruz. Yazımın birinci bölü- münde sözünü ettiğim HamduDah Sup- hi'nin önergesinin konuşulduğu günler- de (demek elli yılı aşkjn bır zaman ön- ce) bir gece ünlü Sakallı Celâl'in söy- leşisinde bulunmak mutluluğuna eriş- miştim. Diyordu ki Sakallı Celâl: "lstanbul sokaklarmda kohı bacağı acayip birşe- kilde çarpıbntş dilendlere rastlnordum. Doğa, böylesine ucûbeler yaratmaz. Bir gün Sıvas'ın bir Uçesinde kaymakarn- lık yapmış bir arkadaştan isittim ki, o ilçenin köylerinden birinde dilenci ye- tiştirilrvormuş. Çocuk yeni doğduğun- da, henüz kemikleri kıkırdak halinde iken anası-babası çocuğun kolunu ba- cağını büküvormuş ve zavaUı çocukza- manla acayip bir görünüme kavuşu- yormuş. Çocuk bü>üyünce de tsöin- bul'a postabnıyormuş. Dilenci şebeke- sinin ettne." Sakallı Celâl anlatmaya devam edi- yordu: "Doğada rahvan yürüven at yoktur. Bütün atlar tıns yürür. l'stüne binen de at koştukça np np zıplar. Ama herifçioğtu aön üstünde rahat gıtmek için, daha tay haündeyken atın ön ve ar- ka ayaklannı iki taraflı olarak iple bağ- iıyor. Tay, vürümek için ön ayağmı ile- riye aünca ip arka ayağuu da çekiyor ve tay zonınlu olarak vaylana >aylana yürümeye başuyor ve zamanla buna alışıyor. Bir süre sonra adam ipleri çö- zünce at rahvan vürümeyi sürdürûyor. Doğal vürüyüşünü unutmuş oluyor." Sakallı Celâl sözü bakm nereye ge- tiriyordu: "Nasıl insanuı kolu bacağı acayip şekillere sokulabilhor, atın do- ğal > ürüyüşü değiştirilerek doğal otana- yan bir biçimde yürüme>e alıştınlabi- fiyorsa, bizim başka bir organımız, bey- nimiz de aynı yöntemle bozulabilir, sa- katlanabilir. Cennet, cehennem hikâ- yeleriyle > ıkanmış be>in, doğru düşün- me yetisini kaybeder. Boş inançjara sap- lanır kalır, gerçeklere ulaşamaz. Bir kez sakattandıktan sonra beynimizi sağhğı- na ka> uştunnak çok zordur. Belki çok okumakla, kültürümüzü genişletmek ve derinleştirmekk bu sağJanabilir.'' Sakallı Celâl söyleşisinin sonunda "Size bir Çin hikâyesi anlata> ım" dedi ve şu hikâyeyi anlattı: "Bir Çin fiiozofiı ufka bakıyormuş; uzaklardan bir deve kervanuun geçti- ğini görmüş. Dcvcterin sıründa ipekku- maşlar asılı>mış. Filozof, benim bildi- ğhn de\e4er ipek giysiler gjymez demiş; bunlan insanlar için taşı>or olsalar ge- rek. Sonra şöyle düşünmüş: Yeryüzün- de deve az, insan ise çok, bazı işleri >> ne insanlara yaptırmalı. Bizim filozof ertesi gün eline bir ip almış, bir Çinliyi beünden bağla>ıp götürmüş tarlasına. EHndeki ucu sivri değnekle ÇinHnin la- çmı dürtünce. Çinli can havliyle ileri atılnuş, Filozofda ipin öbür ucuna bağ- ladığı sapanını toprağa baünvenniş, başlamıs tariasınısürmeye.ÇinB kan ter içinde ipin ucundaki sapanı çekerken filozoftuı ipi beline nasıl bağJadığını dü- şünmeye başlamıs ve filozofun yapügı en son hareketi Uk kez yaparak (Sakal- lı Celâl'in anlatunı böyieydi) düğümü çözmüş ve kaçıp kurtulmuş. Filozofer- tesi gün adamın kolundan bağlamış, adam çözmüş; boynundan bağlamış, adam çözmüş; neresmden bağlasa adam düğümü çözüyor. Filozof öyle bir >«- rinden bağlamalıyım ki adamı, eü >eti- şemesin ve düğümü çözemesin diye dü- şünmeye başiamış ve adamın beyni ak- hna geİmiş. Adamın beynini bağlarsa, eli kafatasından içeri giremeyeceğine göredüğümü çözümez. Ve adamın bev- nini bağlamış.'' Sakallı Celâl bu hikâyeyi de anlat- tıktan sonra "îşte o günden beri bir ta- kım insanlar büyük kitlelerin beynini din gibi, millhetçilik gibi mistik ve de metafizik düşüncelerte bağlayBrakyok- sul insanlan emirlerûıde kullamyor- lar" dedi ve "Bu kocaman tapınakla- n, camileri, kiliseleri insanlar bunun için yapıyorlar: bunlan yapmasalar, bunlara narcanan paralardan çok da- ha fazlasmı harcayarak karakol yap- malan gerekir'' diyerek söyleşisini bi- tirdi. Ben de elli yıldan beri gittikçe ko- yulaşarak toplumumuzu saran karan- lığın içinden Sakallı Celâl'in de yardı- mıyla küçük bir mum yaktığım avun- tusuyla noktalıyorum bu yazımı. (*) Uzun süre önce buyazıyıyazıpga- zeteye vermek üzere bekletirken Hüseyin Batuhan 'ın Cumhuriyet gazetesinde h- sa aralıklarla birbirini izleyen çokönem- li dörtyazısının çıktığım belirtirim. NeJeden tavrık yumurtalan çok talep gorûr de hindi yumurtası görmez? Hiç düşündünüz mü? Biz düşündük, sebep tanıtım... Tavuk gıdaklar. Bugün başıboş gıdaklamalar da yetmiyor. Tüm mal ve hizmetlerin, kurum ve kuruluşlann, fikir ve dûşüncelerin, özellikle de Tûrkiye'nin eşgüdümlu bır tanıtıma ıhtıyacı var. Türkiye'de yılda kişi başına 20 $, Yunanistan'da 200 $, Ingiltere'de 300 $'lık tanıtım yapılıyor... Amenka'yn hıç sormayın. Reklam, Halkla llişkiler, Ambalaj, Promosyon, Dogrudan Postalama, Sponsorluk, Satış Noktası Aktiviteleri, Lobı Faaliyetleri ve diger tanıtım enstrümanlannın koordinasyonu gerekli... Sorunlannı ve hedeflenni bir çatı altında çözmeleri, paylaşmalan gerekli. TASEAD işte bunun için var. TASEADTANITIM SEKTÖRÜ EŞCUOUM VE AHAŞTIRMA DERNEGi Kaikıbnnd.ın dola\ı C umhunvet Gazetcsı ne lcşekkûr edcrız Cumhunyet Mah.. Arabayolu Cad No: 1/2 Tarabya 80880 IsUnbul Tcl (0212) 299 21 42 - 43 Faks fO2I2) 223 63 67 CUMHURİYETTEN OKURLARA OBHANERİNÇ Tarih İyi ki Yinelendi Tarihin yinelenmesinden her zaman yakınacak değiliz ya. 75 yıl sonra da olsa, Mustafa Denizli ile milli takımda görev alan futbolcuların Finlandi- ya'ya karşı kazandıklan utku, asık suratlanmızı gü- lücüklerle donatmaya yetiverdi. Finlandiya ile ilk kez 1924 yılında, yani Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yılında karşılaşmış ve yine 4-2 yenmiştik. Peki Cumhuriyet'in kurulmasından önce 1890- 190O yıllan arasında Izmir ve Istanbul'da başlayan futbol hangi koşullarda oynanabiliyordu? Abdül- hamid'in baskı döneminde böyle bir yenilik han- gi zoriuklan aşarak gelişebilir ve yaygınlaşabilirdi? Yetkililerin futbola nasıl baktığını Aydınoğlu Ra- şit Bey 1923 yılında yazdığı, biraz da mızah ko- kan şu yazısıyla gözler önüne seriyor: Zamanın zabrtası: Bombaya benzeyen futbo- lun (topun) yasaklanmasını düşünür ve bu nesne- nin gerçekte zarariı olmadığı açık ise de bir gün aslına da futbol (topu) sanılarak hoşgörü ile bakı- lacağı düşünüldüğünden tümüyle ortadan kaldı- nlmasının zorunlu olduğunu söyler ve bunun pa- dişaha bağlılığın gereği olduğunu eklerdi. Bu da- vayı hal için (rüşvet) verirdik. Zamanın softası: Kerbelâ olayına benzer. Süm- me haşa masum şehitlerin başlanyla kâfirler böy- lece oynadı. Bu sonradan çıkan sey onun benze- rini yapmaktır. Kâfırierin icadıdır. Yan çıplak çocuk- lann bu işle uğraşması küfür ve dinden çıkmadır, fetvasını verirdi. Zamanın memuru: Çayıriar padişah hazinesi- nindir. Otlann çıkması için çayıriar üzerindeki oyun- lann yasaklanması zorunluluktur der, Hazine'nin çıkannı korumanın görevleri olduğunu söylerler- di. Bu davayı hal için caize (bahşiş) verirdik. Meşrutiyet'e kadar padişah adına, din adına, kanun adına bu zorunlu ödemeleri yaptık. Gelelim meşrutiyet denilen devreye. Zamanın ulukoruyuculan: Gençiiğin ayrıca emek harcayışı, özellikle kazanacağı kuvvet ve kudretle, Allah korusun bir ayaklanmayla tahtımı- zı yere çalmak olasılığı nedeniyle spor kuruluşla- nnın başına geçip, idarenin yönünü bizzat tayin et- mekliğimiz gereklidir. Bunun için kulüpleri zorla- yarak koruma kanatlarımıza sığınmasının sağlan- ması Meşrutiyet'in gereklerinden olduğundan sos- yal güvenlik müdürlüğünün dikkatine sunulur der. Bu davayı hal için bu kişilere başkanlık verme- ye mecbur olurduk. Zamanın milliyetçileri: Kulüplerin serbest ida- releri uygun olmayıp, genel merkezimiz yakınında bir de spor genel merkezi kurarak gençligi bağla- mak hürriyetin gereklerinden olmakla Emniyet Ge- nel Müdürü'nün dikkatine sunulur der. Bu davayı da hal için kuruluşları verip hacizli ka- lırdık. Zamanın damadı: Gençlerde iman zayıflığı ol- duğundan kulüplerde na'atı şerif ile mevludu şe- rtf okunması ve izcilerin başına sank sarmasının sağlanması için konunun yiğrt şehir muhafızınâ sunulması der. Bu davayı hal için başa sank sarardık. Ulusal egemenliğe kadar, ulusal onur adına, mil- liyet adına, iman adına bunun gereklerini yerinege- tirdik. Çünkü hak yoktu, hakikat yoktu. Biçemini bozmadangünümüz diline yakınlaştır- maya çalıştığımız yazı böyle. Ânlatılan kişiliklerin ve düşüncelerinin benzerie- riyle günümüzde de ne yazık ki karşılaşıyoruz. Bunlar da tarihin yinelenmesinin kötü ömekle- rinin bir bölümünü oluşturuyor. • Terör örgütü PKK'nin lideri Abdullah öcalan'ın Imralı'da başlayan duruşmalan ile Mudanya'daki gelişmeleri Deniz Teztel, Erdoğan Köseoğlu, Ayşe Yıldınm, Alper Ballı, Levent Gencelli ve Bertan Ağanoğlu, haber, izlenim ve notlanyla ak- tardı. • Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Gerald Do- ucet'nin Türkiye'deki yatınmlara ılişkin istemleri- ni içeren söyleşiyı Banu Salman yaptı. • Avrupa Birliği Köln Doruğu'nun Ankara yansı- malan ile Ege'deki adacık bunalımıyla ilgili geliş- meleri Serkan Demirtaş yazdı. • 18 Nisan'da seçilen belediye başkanlannın iş- ten attığı işçi sayısının 4 bini aştığını; uzman hu- kukçulann, uygulanan siyasi aynmcılığın "insan hak- ları ihlali" oldugu ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülebileceği yolunda- ki görüşlerinı Ali Er haberleştirdi. • Dünyamızın hızla ısınması ve kirlenmesiyle ilgi- li dosyayı Dünya Çevre Günü'nde Asuman Aba- cıoğlu hazııiadı. • Tûrkiye'nin çeşitli kentlerinde öldürme, yarala- ma, çek-senet tahsilatı gibi suçların işlenmesiyle ilgili olarak Mehmet Şirin Aksoy ve çetesinin ya- kalanmasını, "Şirinler Çefes/"nin çok sayıda ün- lü ismi de kapsayan bağlantılannı Adana büromuz aktardı. • Kilis'te DSP'li belediye başkanı Ekrem Çetin'in tabancaylayaralanması olayının ardındaki neden- ler, "ülkücü mafya"yapılanması gibi olgular Ada- pa büromuzdan Samih Azmi Ezer tarafindan ha- berieştirildi. • önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. oerinc(a cumhuriyet.com.tr ŞİŞLİ 5. ASLİYE HUKUK HÂKÎMLİĞİ'NDEN 1997 201 Davacı Hacer Kuru tarafindan davalı Hasan Kunı akyhıne açılas boşanroa davasının yapılan vargılaması sonunda: Gıre- sun. Güce ilçesı. Sanyar kö>ü, C- 062, s: 22, k: 2O'de nüfusa kayıtlı 1958 dogumlu Hacer Kuru ile 1957 doğumlu Hasan Kuru'nun 3444 sayılı kanunla değişık M.K.nun 134/1. madde- sı gereğince boşanmalanna, müşterek çocuk Ehlek Kuru'nun velayetının davaci)^ \enlmesıne, davacı vekılı ıçın takdır edi- len 4.000.000.TL ücretı vekalet, 3.940.500 TL mahkeme mas- raflan, 941 0O0.TL bakıye ılam harcınm davalıdan tahsiline 3.3.1999 tarih 1997,201-1999/176 sayılı Yargıtay yolu açık olmak üzere venlen karar Zûmriitevler Mahallesi, Yılmaz So- kak. No. 17 D. 1 Bursa adresinde mukun davalıya iş bu kara- nn teblığı yerine geçerli obnak üzere ılan olunur. 02.06.1999 Basm: 26073
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear