Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1999 CUMA
14 KULTUR
Yann yapılacak PEN Kongresi'nde gençlerin sözcü seçtiği Sezer Duru başkan adayı
'Dünyaya açıbnamız gerek'GÜLERÇETtN
PEN Yazarlar Derneği 1980 darbesıyle kendi ken-
dısinı kapatmasınm ardmdan, AzizNesin'ın girişımiy-
le başlayan yeni dönemınde altıncı kongresini yann
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi'nda gerçekleş-
tirecek. Kongrede Ülker lnce, Feride Çiçekoğju, Ma-
hir Öztaş. Ergin Koparan. Turgay Fişekçi. Mario Le-
vi Feridun Andaç, Atilla Birkiye v e Metin CelaT in de
aralannda bulunduğu bır grup son dönem başkanı Al-
pay Kaharalı'ya alternatifolarak SezerDuru'yu aday
göstenyor. Grubunyenı biryönetim talebındebulun-
ma gerekçeleri ıse "PENMn son dönemde içine kapa-
h. yerel birörgütgibiçauşması; yönetim kumlunun dü-
şünce özgürlüğünü lasıtiavan yasalann değiştirilmesi.
PEN Kulüpltr Kongresi'nin Istanbul'davapümasuya-
zmımızm )~urtdışında tanıtılmasL demegin maU olanak-
lannın geliştirilmesi, derneğin kendi çağdaş merkezi-
nc kavuşması. uluslararası düze>de etkinlikkr düzen-
lenmesi konusunda jeterli enerjiyi göstermemesi." Se-
zer Duru ile PEN'in yapısı \e gerçekleştırmek iste-
dikleri projeler ûzerine görüştük.
- Geçen dönemdeki >önetime eleştiriler getirerek
\cni bir oluşum talebi) le kongreye kaülacaksınız. Bu-
na bir ttpki hareketi diyebilir nıiyiz?
Tam olarak tepkı hareketi olduğunu söyleyemem.
Arkadaşlanmızın hepsı bırbinne saygıh. sevgili insan-
lar. Öyle kavga. çekişme nitelığinde büyük bir sorun
yok. Ancak genç arkadaşlareksik olan bazı şeyleri gö-
rüyor. Bunlann başında da dinamizm, dört elle sanl-
ma eksıkliği gelı>or. Belkı de yorulmuştur yönetim-
dekı arkadaşlar. Bu nedenle artık yönetim daha genç-
lenn eline geçmelı diye düşünüyoruz. Gençler beni
de kendılenne sözcü seçtıler. Bunu bir mektupla bıl-
dirdık yönetıme
- PEN'in yeni dönemde nasıl bir yapna kavuşması
gerekiyor sizce?
PEN Türkiye kanunlanna uygun olarak kurulmuş
bir örgüttür, ancak aynı zamanda uluslararası PEN'in
uzantısı olma niteliğine de sahiptır. Tûrkiye PEN ise
daha çok verel bır örgüt gibı ışliyor. Ikı önemli göre-
vı vardır PEN kulüplennin. Birincisi düşünce özgür-
lüğüne, düşüncesmı ifade ettiği ıçin baskı gören ya-
zar ve çizerlere sahip çıkmak. Bu noktada uluslarara-
ürkiye PEN daha
çok yerel bir örgüt
gibi işliyor.
Yönetim kurulu
başkanı ya da üyeleri
uzun süredir
uluslararası PEN'in
toplantılanna bile
katılamıyor.
Oysa Türk yazan son
derece aydmdır.
Çok önemli bir
edebiyatımız vardır.
Bu açıdan dünyaya
açılmamız gerekıyor.
sı kimliği unutmamak. tran'daki, Kolombiya'dakı ya-
zarlann da haklannı korumak gerek. Türkiyenın en
büyük utana tam demokrasıye geçememiş olmasıdır.
Ben öyle bir Türkiye özlüyorum ki ne yazarlan dev-
letten korksun, ne de devlet yazarlanndan korksun. Üs-
telık şimdi öyle bir dönemdeyiz ki bir şair başbaka-
nımız var. Yani başbakanımız bir yazara bir şey oldu-
ğu zaman çıkıp da 'ay çok üzüMüm. canım çok sıkıJ-
dı' demesin. Canını sıkacak bu durumu değiştıriver-
sın lütfen. Bız bunu değıştirmek için yıllardırçaba har-
cıyoruz. PEN'in ikinci özelliği ise hiçbir komplekse
kapılmadan Türk edebiyatını tanıtmak ve yuıidışın-
daki etkinliklere katılmaktır. Bu katılırra sağlamak
içın elbette Kültür Bakanlığı'nın ve devletın tanıtma
fonlannın desteği gerekiyor. PEN'in tek gelıri üyele-
rinden topladığı çok küçükbiraidattır. Bunedenle ken-
di bütçesiyle bu tür etkinliklere katılması mümkün de-
ğıl ama PEN'i çok iyi tanıtırsak sanıyorurn devletten
ya da sponsorlardan destek alınabilir. PEN yönetim
kurulu başkanı ya da üyeleri uzun süredir uluslarara-
sı PEN'in toplantılanna bıle katılamıyor.
- Bu toptanolara kaülmamanın nedeni kasada pa-
ra bulunmaması nu?
Tek sorun bütçe değil. Bıraz da çekingenlik var. Bu
çekingenliğı son derece yersiz buluyorum. Çünkü
Türk yazan son derece aydmdır. Çok önemli bir ede-
biyatımız vardır. Yazarlanmız her gıttiği yerde saygı
gören bir topluluktur. Hem kendi yazınımızın geliş-
mesı, hem yazarlanmızın, ülkemizin tanıtılması, an-
latılabilmesi açısından dünyaya açılmamız gerekiyor.
Bugün yurtdışında Türkiye"den en çok tanınan üç kı-
şıyı sorsanız Atatürk, Yaşar Kemal ve Orhan Pa-
muk'tur. Bunlan göz önüne almak gerekir
Özel sektör biraz edebiyata yaklaşırsa-.
- Geçen dönemde bandrol konusunda PEN'in yö-
netimi ve üyeleri arasında bir sorun çıkmıştı. Aday
olarak sizin bu konudaki vaklaşunımz nedir?
Bır yazann kıtabınm korsan baskısının yapılması
bir hırsızlıkür. Bunu yapan kışinin, basan matbaanın,
dağıtanın. satanın kanunlar önünde suçlu olarak ad-
dedilmesi gerekir. Yoksa Kültür BakanhğVndan alı-
nacak bandrolle bu işin önleneceğinı sanmıyorum.
Nitekim gördük. Orhan Pamuk da korsan ışinin Tür-
kiye'de ulaştığı nokta nedeniyle bandrol istiyordu.
Ama Benım Adım Kırmızf ntn korsanı çıktı. Korsa-
nın engellenmesi ıçin yazann, çizerin, yayıncının Kül-
tür Bakanlığı'na bağımlı hale gelmesi doğru bir yol
değildir.
-SzinTürkçeÇevirmenlerLlushraraaKongresf nin
düzenlenmesi konusunda bir girişiminiz vanh. Bu ko-
nuda bir gelişme oldu mu?
Bu projenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çe-
virmenler yurtdışında yazarlarla eşıt rutulur, en ufak
bir aynm yapılmaz aralannda. Hatta bir sûrü ülkede
kendi örgütleri vardır, her türlü haklan takip edilir. Türk
yazınının tanınmamasının bir nedeni de ne yazık ki
kültür politikalannın içınde Türkçeden yabancı dille-
re çevrilecek olan kitaplara ilgi gösterilmemesıdir.
Türkçeden çeviri yapan kişilerin ve çevrilen kitapla-
nn kataloğunu çıkaralım. bu kişileri Istanbul'da dü-
zenlenen uluslararası bir kongrede bir araya getirehm
dedık. Ulaşnğımızçevirmenlerin büyük çogunluğu Tür-
kiye'yi görmemiş bıle. Bu insanlan çağırmayacaksın.
onlar içın bir uluslararası kongre yapmayacaksın da
kimin ıçin yapacaksın? Dışişleri Bakanlığı tanıtma
dairesi bizı çok destekledi. Yine de bir şey yapılma-
dı. Umanm bu dönemde bunun önemi anlaşılır.
- Bûtün bu etkinlikler sonuç olarak ckkti bir bütçe
istiyor. Sponsoıiar da daha çok büyük kitktere ulaşa-
caklan gösteri dünyasını yeğliyorlar. Destek konusun-
da nasıl bir yol tdenebilir?
Sanata destek giderek yayılıyor ancak edebiyat ve
yazarlar söz konusu olunca iş değişiyor. Özel sektör
biraz edebiyata yaklaşırsa çok büyük bir hamle yapa-
biliriz aslında. Yunanistan'da böyle bir sorun yok ör-
neğin. Rodos'ta açılan Yazar ve Çevırmenler Merke-
zi'nin sponsoru Rodos'lu Otelcıler Birliği'ydi. Bizde
de turist gelmiyor diye ağlıyoruz. Tek başına güneş-
le, denizle olacak iş değil bu. Belli bir kültür progra-
mı gerekli. Bizim de Büyükada'da bir Uluslararası
Yazarlar ve Çevirmenler Evi kurma projemiz var. Bu
projeye destek verilse Türkiye bütün dün>'adan gelen
yazarlann romanlanna girecek.
Yeni yorumla ilk kez 'Bayezid Operası'
Kültür Senisi - 27. Uluslararası
Istanbul Müzık Festivali'ndelibret-
tosunu Agostino Piovene'nin yazdı-
ğı ve 1735 yılında Antonio VTvai-
di'nin bestelediği 'Bayczid Opera-
sı' 11 ve 13 Haziran'dasaat 19.30'da
Aya İrini'de sahnelenecek. Operayı
Milano La Scala Operası'nm baş
rejisörü Luigi Pizzi sahne>« konuyor.
Ünlü ltalyan %efFabio Biondi'nin yö-
neteceği üç perdelik yapıtı Europa
Galante Topiuluğu seslendirecek.
Yapıt, bu yeni yonımuyla dûnyada
il|c kez Istanbul Müzik Festivali'nde
sunulacak. Temsilin sponsorluğu-
nu, tKSV'nin kurucu üyelerinden
olan Osmanlı Bankası üstleniyor.
Vivaldi, 'Bayezid Operası'nda ori-
jinal partisyonlann yanı sıra 1720'li
yıllann ünlü kastratı FarinelK'nin
seslendirdiği aryalan da kullanmış-
tı.CarloFarinelli, 17.yüzyıldaİtal-
yan operalannda başlayan 'erkek
soprano' uygulamasının en önemli
ömeği olarak biliniyor. Barok mü-
ziğe geördigı yeni yaklaşımlaria dik-
kat çeken ltalyan şef Bkmdi de Vi-
valdi'nia, operanın Verona'daki ilk
temsılinde kullandığı vokal düşûn-
cesine en yakm yorumu kullanıyor.
Dünyaca ünlü soprano Leyia Gen-
cer ise 'Bayezid Operası'nın ülkemiz-
de sahnelenecek gerçek anlamda ilk
barok opera olacağını belirterek ya-
pınn bir gelenegin ilk halkasını ohış-
turacağına dikkat çekiyor.
KÜLTÜR SANAT
YAYINCILIK YAPI KREDİ
ARTS FESTIVAL
K3EDİ
S NAT
FESTİVALİ
1999
Brooklyn Funk
Essentıals
& Laço Tayfa
Reggae, funk, soul, acid-jazz ve
hip hop gibi New York'un
underground 'sound' türlerini
birleştirerek müzik yapan BFE ve
projenin Türk kanadını oluşturan
Laço Tayfa grubu, dünyanın çeşitli
bölgelerinden
farklı müzik & *k %û §
türlerinin
bir kanşımını
sunuyor.
Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tıyatrosu, Saat: 21.15
Bilet Fıyatları: 8.000.000 TL, 6.000.000 TL, 4.000.000 TL
Bilet Satış Noktaları
• Yapı Kredi Yaymları Galatasaray Kitabevi (0212) 252 67 45
• Atatürk Kültür Merkezi (0212) 252 79 36 - 252 79 37
• Akmerkez Vakkorama (0212) 282 09 65
• Suadiye Vakkorama (0216) 350 87 42
(Biletlerinizi, gösteri günü Saat: 17.00'den itibaren Cemil Topuzlu (Harbiye)
Açıkhava Tiyatrosu gişelerinden de temin edebilirsiniz.)
Telefonla Rezervasyon
^0212) 249 18 29
İnternetten Bilet Satışı
http://www.superonline.com/ykykultur
DANS SERGİSİ'NİN SEYRİNİ tZLEYÎCt BEIİRLİYOR
• Bir şeyler
üretiyorum ve
üretirken
besleniyorum.
Ortaya
çıkardıklanm
yaşamıma
renk katıyor ve
farklı yerlere
götürüyor
beni.
'Üretirken besleniyorum
y
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
YAPI KREDİ
Aydm Teker'in Dulcinea'nın mekânına
yönelik tasarladığı Dans Sergjsi 11. Ulusla-
rarası Istanbul Tiyatro Festivali'nin ilginç et-
kinliklerinden biriydi. Teker'in şubat ayın-
da da yine aynı mekânda gerçekleştirdıği gös-
teri, beden. hareket, ses ve müziğin mükem-
mel bir birleşimiydi. Mekâna göre tasarlan-
mış bu gösteride, mekânın yapısal nitelik-
leri performansın biçimlenişine katkıda bu-
lunurken bölümlenmiş çok sayıda geçişli
alan hem bakış alanı içinde kalabilen hem
de sürprizler saklamasını bilen boşluklar
toplamı olarak kullanıldı.
Aydm Teker'in Dans Sergisi'nde sadece
dansçılar değil, farklı disiplinlerden sanat-
çılar da yer aldı. Gösteriye Aydm Teker, Ba-
har VTdinlioğlu. FOiz Sızanh. Jim Pywell,
Mustafa Kaplan, Rebecca Lazier. Sema Se-
rap Meriç. Tlığçe Ulugün ve Vahit Tuna ka-
tıldı.
Türkiye'de ve yurtdışında çeşitli festival-
lere katılan, Iskoçya, Danımarka, Belçika,
Polonya ve New York'ta gösteriler düzen-
leyen Aydın Teker Istanbul'da mekâna öz-
gü 'Sıkışarmak'. 'Aşağı-\ukan\ 'Aıılos I, II,
III', 'Geçir^n' gibi çalışmalan gerçekleş-
tirdi.
- Dans Sergisi projesi nasıl ortaya çıkü?
Dulcinea'nın galeri mekânını inşaat ha-
lindeyken gördüğümde dikkatımi ilk ola-
raktavanı çektı. Bu tavanda dans etmeliyim,
dedim. Bu düşüncemi yetkililere söylediğim-
de onlar da çok heyecanlandı. Ve bu proje
üzerinde düşünmeye başladım. Aslında me-
kânı ilk gördüğümde düşündüklerimle şu an
yaptıklanm arasında gerçekten büyük bır
fark var. O an sadece tavanı kullanabilme ola-
sılığıbanaheyecan vermişti. Amayavaşya-
vaş proje gelişmeye başladı. Mekâna her
gelişimde yeni bir bölüm eklendi çalışma-
ya. Çünkü düşünce olarak birbirine bağlı
bir şey yapmayı düşünmüyordum önceleri.
-Çahşügınız sanatçılan nasıl seçtiniz?
Her bölüm ıçin kullanacağım sanatçıya ka-
rar vermem gerçekten zaman aldı. Sanatçı-
lann, dansçılann yara sıra farklı disiplinler-
den gelmesinin daha iyı olacağıru düşündüm.
Gösteride çok iyi dansçılar yer alıyor, an-
cak bunu az düzeyde ortaya çıkanyorlar.
Yapılan iş anlam olarak başkabirbütünükap-
sıyor. Aslında beni en çok gösterinin oluşum
sürecı heyecanlandınyor.
- Mekâna göre işyapmarun dezavantajla-
nvnrnıı?
Elbette var. Öncelilde mekânın sizi kabul
ermesi gerekiyor. Mekânın da ruhu var di-
yebiliriz. Çok cömert olmak, zaman ayırmak
gerekiyor. Bu aşamayı atlattıktan sonra ise
zaten iş. sizden çıkıyor ve gösteri artık ken-
di kendine yön vermeye başlıyor. Hiçbir za-
man yaptığım gösteri başında düşündüğüm
gibi olmadı. Ama iyi ki olmuyor. Bu yüz-
den bir şeyler yapabiliyorum. Orneğin Dul-
cinea'da mekânı biliyordum, tavanı kullana-
bilirim diye düşündüm, ama salt tavan dan-
sı olmadı. Pek çok şey girdi işin içine. Ön-
celeri perspektifin farkında değildim, ça-
lışma süreci geliştikçe ortaya çıktı.
- Gösterinin önemli bir özeüiği ke izleyi-
cinin siirekli aktif bir rol yükknmesL.
Dans Sergisi'nde izleyıciyı farklı bir du-
ruma sokmak istedim. Pasif bir izleyici de-
ğildi amaçladığım. İzleyici bu gösteride sü-
rekli bir şeyler yapmak zorunda. Bu da alı-
şık olmadıklan bir durum. O yüzden doğru
yerde durup durmadıklanndan emin değil-
ler. Nasıl davranacaklan konusunda kendı-
leri karar vermek zonındalar ve hep meşgul-
ler. Yanlış mı yapıyonım? Şimdi bır şey mı
olacak diye sürekli düşünüyorlar. O günkü
gösterinin seyrini. izlemeye gelenler belir-
liyor. Bunun dışında bölümlerin her birin-
deperspektif algılamada bir farklılık var. Al-
gıladığımız boyuttan farklı şeyler göster-
meye çalışıyorum. Başka türlü de olabilir,
biz başka türlü görüyoruz demek istiyorum.
26 Temmuz'da Londra'da
- Dans Sergisi ve bundan önceki diğer iş-
leriniz dansın dışında farklı disiplinkrin a-
nıriannı da zorluyor. İşterinizj nasıl tanun-
hyorsunuz?
Böyle bir tanımlamaya girmiyorum, gir-
mek de istemiyorum. Herhangi bir tanım be-
ni sınırlayacaktır. Bir şeyler üretiyorum ve
üretirken besleniyorum. Ortaya çıkardıkla-
nm yaşamıma renk katıyor ve farklı yerle-
re götürüyorbeni. Gösterilerde herşeyi kul-
lanabiliyorum, önemli olan işin neye ihtiya-
cı olduğu. Kahplara girmenin beni smırla-
yacağmı düşünüyorum.
- Önceleri metin ve müzik üzerine çanşı-
yordunuz. Şimdi ise daha farklı bir düzieme
geçti işJeriniz...
İlk önceleri böyle bir değişimin farkında
değildim. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesı Modern Dans Bölümü'nde
ders verirken öğrencilerimle çalışmalanm-
da bunu daha iyi anhyorum. Gittikçe daha
minimal, saf ve durağan olmaya başladı iş-
lerim. Işlerimde artık aynntılar daha çok
öne çıkıyor.
- Yurtdışında da çahşan bir sanatçı olarak,
Türkiye'dcki koşullardan hoşnutmusunuz?
Aslında çok büyük farklar yok. Türki-
ye'de olmaktan mutsuz değilim. Burada ko-
şullar elbette kolay değil. Gerçek anlamda
sanatçı olarak destek görmüyorum Türki-
ye'de. Ama izleyiciler her türlü desteği ve-
riyor, geliyor ve düşünüyorlar Türkiye'de ol-
duğum için sanatsal açıdan geridehissetmı-
yorum kendımi.
-Bundan sonra hangi proje var sırada?
26 Temmuz'da Ingiliz bir müzisyenle bir-
likte Londra'da Royal Festival Hall'ın özel
mekânını kullanarak bir gösteri gerçekleş-
tireceğim. Bu projede aynca üç Türk dans-
çı da yer alacak.
YAZIODASI
SELEVl İLERİ
Behçet Necafigil'in
Mektupları
"(...) Ve seneler geçti ve yaz aylan geçti ve
gençlikgeçti. Ve kızgın sabahlarda, kızgın öğle-
lerde, ikindilerde, gece bazan saat 9'lara kadar
ter içinde tercümelerde geçti, bir şeyler umarak;
birikecekti paralar... Ve seneler sonra rahatta...
kavuşulacaktı."
Behçet Necatigil'in eşine, öğretmenimiz Hu-
riye Necatigil'e (ve kızlanna) yazdığı mektupla-
rı okuyorum: Serin Mavi. Yapı Kredi Yayınlan'nın
o kadar hüzünlü armağanı.
"Ellerde kalan?Hiç! Ve aptallıktırharcamamız
kendimizidelicesine. Çünkü hiçbirşeybiıikeme-
yecektir elimizde? Beş sene oldu evleneli, belki
altı, belki yedi (sayılan boş ver, zamansız!). Ka-
lan ne? Evleralınamayacaktır, çünkü ikimiz çıp-
lak doğmuşuz dünyalara. (...)"
Yıllardan 1955. Biz Cihangir'e yeni taşınmışız.
Necatigil diye büyük bir şairin yaşadığından ha-
berim yok şu dünyada. Onu tanımama yıllar var:
Lise bir, ders kitabımızda -Nasılsa!- "KırŞarkısı"
şiiri...
Necatigil'i yalnız ben değil, evimizde kimseta-
nımıyor da, ahntıladığım satırlar, bizde de hemen
her akşam söze geçiyor, dilegeliyor. Orayadenk-
leştir, buraya yetiş, biraz biriktir, şuraya gerekli...
Para!
Paradan nefret eden, varliklannı ülkülere ada-
mış, gerçekten okur-yazar bir kuşağın maddi ola-
naksızlıklar karşısındaki yıkımlanydı. Ülküleri, de-
ğişen hayat, değişen yaşama biçimleri karşısın-
da, işte, usul usul göçüyordu.
Çağdaş Türk şiirinde, hiçbir şair, orta hallinin
acıklı serüvenini, bir yanda-ülkülen göçerken, bir
yandan da yeni zenginler karşısında ufalanışını,
Necatigil ölçüsünde, Necatigil çapında, onun du-
yartığında saptayamamıştır.
Ezberimde, içsel bir sızıda dizeler:
"Hepsini birden istemek I Yersiz, I Zaman
var I Biz zengin değiliz." ("Geçim ")
"Alay eder küçümser eziliriz girsek I Hep pa-
raya saygı camlar I Camlann ardı sırnaşık kirli I
Yapışkan çarpar I Evimize gidelim." ("Dışarda")
"Çarşılarda bir şey I Biz pek aramadık çocuk-
lar olmasaydı." ("Çocuklar")
Ölümünden sonraydı, Necatigil'in Tahir Alan-
gu'ya. Oktay Akbal'a, Salâh Birsel'e Yüksel
Pazarkaya ve başka kişilere yazdığı mektuplar
yayımlanmıştı (1000 Tane Yayınlan, 1989). Ora-
daşair, kimileyin şiir-edebiyat dünyasında, kimi-
leyin eğitim, tşgüç sorunlanndaydı.
Serin Mavi öyle değil. Serin Mavi'de "sevgiler-
de", "saklı su"da geçmiş bir hayat, bir aile, bir
dönem gızli bir roman gibi çıkıyor karşımıza. Ben-
zeri hayatlan yaşamışlar mektuplarla acı haz du-
yacaklardır.
Benzeri hayatlan yaşamışlar, tıpkı Necatigil ai-
lesi gibi, bu ülkede daha güzel, daha anlam(ı bic
'gelecek' için hayatlarını harcamış, hayatların^
geleceğe adamış kişilerdir. Behçet Necatigil şi-
irinde ve yazısında onların -neredeyse tek- 'söz-
cü 'sü oldu.
önceieri şiirinin ustalığınahayrandım. Sonra ta-
nıştık, lütfedip evine kabul eti, Necatigil'in kişili-
ğine vuruldum. Şimdi, onsuz geçen yıllarda, onu
çok özlerken, o eşsiz şiirter ve ailesinin iyi ki ya-
yımladığı, hepsi kırık gönüllü, olağanüstü mek-
tuplar bana bir annebaba gibi geliyor.
Necatigil'i okumak, yurdun yaralarına biraz ol-
sun merhem sürmekle eşanlamlı.
Necatigil'i okumak, bir daha, kaç yıl daha ya-
şarsam yaşayayım, dönemeyeceğim, kavuşa-
mayacağım bir evi, bir anneyi, bir babayı gözyaş-
larıyla geri getiriyor.
"Amaşiirinyavaşyavaşyaklaştığınıhissediyo-
rum. Yazılacaktır. Birikiyor. Gece saatlehnde du-
yuyonım. Henüz uzakta, ama yakındır. İş onda.
Gerisi kolay."
Kolay mıydı?
Hiç kolay olabilir miydi?
Büyük bir şairin dürüst hayatıydı.
Takvimde İz Bırakan:
"Olsa bari benzeri duygularla tedirgin, I Siz-
dekini yaşamış I Birkaç kişi. I Işıktasınız seçilmi-
yor, I Karanlıkta hepsi." (Edebiyat Matinesi'nden,
1955).
K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I