22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13HAZİRAN 1999 PA2AR CUMHURİYET SAYFA 17 Turistik oyunlar £ Turizmci dostlardan biri ı; yıllardır Türkiye pazan için Almanya'da uygulanan "damping"i anlattı. Almanya'dan Türkiye'ye tatile gelecek turistlere olağanüstü düşük fiyat verilmesinin altında halı ve mücevher satışı yapan bazı büyük turistik alışveriş merkezlerinin bulunduğunu açıkladı. Dostumuz, seyahat acentalannın kişi başına 100-120 mark zaranna tur düzenlediğini ve aradaki farkı alışveriş merkezlerinin kapatmayt taahhüt ettiğini belirtti. Ne ki, havaalanına inen her turist için 50 mark, dükkâna gelen her turist için de 100 mark vermeyi taahhüt eden tekel durumundaki turistik alışveriş merkezleri sözlerini tutmayınca birçok seyahat acentasının battığını bildirdi. Turizmde yıllardır uygulanan "damping"e Almanya'nın göz yummasının da dikkat çekici olduğunu belirtti. Düna kadar Almanya'dan transfer dahil beş yıldızlı tesiste yarım pansiyon bir haftalık fiyatı merak ediyorsanız: 299 mark. JL Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektrorek posta: sorneposta.cumhuriyet.com.tr - Memur, maaş zammı için meydanlara inecekmiş... "Hükümet yine COD sınavmda!" A nkara'dan Veli Yıldınm, Dünya Hristiyan- lığını Birleştirmek İçin Kutsal Ruh Cemiye- ti'nin ya da kısaca Birleştirme Kilisesi'nin kurucusu Sung Myung Moon'un "zama- nı geldiğinde dünyayı yönetmek için" çalışmalarına 40 yıl önce Amerika Birieşik Devletleri'nde başladı- ğını hatırlatıyor. Yıldırım anlatıyor: Moon tarikatı da denilen bu örgütlenme içinde şirketler, okullar, üniversiteler, yayınevleri, gazeteler, hoşgörü kuruluşlan bulunuyor. Parasal kaynaklan ka- rantık ve güçlü olan tarikat, çevresinde çok sayıda politikacı, yazar, sanatçı besliyor. Örgüt, Birleştirme Kilisesi olmasına karşın Hristi- yanlığın ötesine geçiyor ve Yahudilerle Müslüman- ları da kucaklıyor. Ortak buluşma noktası Ibrahim peygamber oluyor. Dinlerarası Federasyon, Dünya Üniversiteleri Fe- derasyonu, Profesörler Dünya Barış Akademisi, Ba- rış Kadınları gibi Moon tarikatının yan kuruluşlan ABD'de inziva Latin Amerika'nın borç sorunundan Ortadoğu'daki barış sürecine kadar dünya genelinde etkinlik gös- teriyor. Profesörler Dünya Barış Akademisi'nin Tür- kiye'deki temsilcisinin bir süre önce ölen eski bir po- litikacı Kasım Gülekolduğu biliniyor. "Akademi"nin Türkiye'dedüzenlediği ve Yunanistan'la ilişkileri ko- nu olan "konferans"ına katılanlar arasında Emre Gönensay, Sabahattin Zaim, Ekrem Akurgal gi- bi isimler bulunuyor. Deniz Baykal bile ABD'de Mo- on'un konuğu oluyor. Mr. Moon, Kore'den Amerika'ya kapağı atarak cemaatini kurarkan aynı yıllarda Türkiye'de Kürt Sait (Said-i Nursi) dinsiztere (komünistlere) bayrak açarak Amerika'ya yaslanmaya çalışıyor; Kore'ye sa- vaşmaları için Nur talebeleri göndermeyi öneriyor; Papa'ya risalelerini postalıyor. Ama gözden ırak ol- duğu için gönülden de ırak kalıyor; beceremiyor. Kürt Sait'in rüyasını yıllar sonra bir talebesi hayata geçiriyor. Amerika keşfedildikten sonra VVashing- ton'da konferanslar başlıyor. Papa'ya mektup yazı- lıp üç büyük dinin işbirliği için Vatikan'da el sıkışılı- yor. Şirketler şirketleri, okullar okülları izliyor. Kitap- lar, dergiler, gazeteler yayımlanıyor, radyo ve tele- vizyonlar kuruluyor. Mr. Moon'un izinden aynı taktikler uygulanıyor. Katolik üniversitesinden profesörler, liberal dünya- dan yazariar, entel kesimden sanatçılar, her düzey- de politikacılar besleniyor; ödüller dağıtılıyor. Mr. Moon "mesih" olma sevdasını yaşarken Kürt Sait'in talebeleri "mehdfyi bekliyor. AmaTürkiye'nin sağı solu belli olmuyor. Bir aksilik oluyor. Birilerinin kalbi sıkışıyor. Kalbi sıkışan Amerika'ya kapağı atı- yor... Yeni kıbleleri Amerika'da inziva, hele "Moon" ışığında pek ruhlara ferahlık veriyor! SESSİZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE Çanakkale'den Girne'ye ödül öyküsü Çanakkale 18 Mart Universite- si'ndeki şeriatçı ve ülkücü faaliyet- leri anımsıyor olmalısınız... Işi, Ata- türk'ün fotoğrafını duvardan indir- meye kadar götürmüşlerdi. Mızrakçu- yala sığmayınca da YÖK, 18 Mart Üniversıtesi Rektörü Prof.Dr. Abdur- rahman Güzel'i görevinden uzaklaş- tırmak zorunda kalmıştı. Güzel'e he- men Girne Amerikan Üniversitesi sahip çıkmış ve Türk Dili ve Ede- biyatı Bölümü'ne başkan yapmış- tı. Geçenlerde gazetelerde bir ha- beryayımlandı. Girne Amerikan Üni- versitesi Abdurrahman Güzel'den son- ra "Atatürkçü düşünce ve davranış"la- nndan ötürü Yekta Güngör Özden ve Aydın Doğan'ı ödüllendirmişti! Okuldaki dayak gizlenmeli miydi? Alanya'daki Ayşe Melahat Erkin Anadolu Usesi'nin tarih öğretmeni Nasuh Göksu, velilerin anlattığına göre derste cennete nasıl gidileceği, cehennemde nasıl yanıldığı gibi ko- nulardân arta kalan zamanında tarihi konuşmalar yapıyor ve gerektiğinde yumruklarını konuşturuyor. Göksu, geçen hafta yedinci sınıftaki bir öğ- renciyi fena halde dövüyor. öğren- cinin avukat annesi Halime Şenli suç duyurusunda bulunmak üzere Alanya Cumhuriyet Savcılığı'na gidi- yor. Savcılık öğrenciyi doktora sevke- diyor ve "üç gün iş ve güçten kalır, ye- dı günde iyileşir" şekilde dayak yedi- ği saptanıyor. Konu yerel basınayan- sıyor. Veli, öğretmenden şikâyetçi ol- mak üzere okuta da dilekçe veriyor. Ancak okul müdürü Mevlüt Uysal veliye çıkışıyor: "Niye gazeteye bildirdin?" ÇED KÖŞESİ OKTAY EKINCI Bayındırlık Bakanı Koray Aydın Karadeniz'i 'seviyor' mu?.. Bayındırlık ve Iskân Bakanı Ko- ray Aydın, Trabzon'daki bir ye- rel televizyona yaptığı açıklama- da; "Karadeniz Kıyı Yolu" ko- nusunu en kısa zamanda ele ala- cağını ve-tüm ilgililerin bir araya geleceği toplantılarda "tarafla- rın görüşleriyle netleşecek doğ- rulara göre" hareket edileceğinı bildirmiş. Arkadaşımız Ahmet Şefik'in haberine göre olayın çok boyutlu olduğunu söyleyen Ko- ray Aydın: 'bu aşamada proje hakkında olumlu ya da olumsuz bir görüş belirtmck istemediği- ni' de vurguluyormuş... (Cumhu- riyet. 9/06' 1999) Sayın Bakan'ın "olay çok bo- yutlu" sözünden neyi ve hangi ilişkileri kastettiğini biz de me- rakla bekliyoruz. Ancak bu yol ınşaatının "önce- ki "itiraf " etmiş oluyordu. Çün- kü o "devireceğiz" dediği dağlar (ki gerçekten şimdi deviriyorlar) Karadeniz'i 'Karadeniz' yapan kültür ve doğa zenginliğinin be- şığıydı. Yıne o "dolduracağız" dedi|i (ve şimdı gece gündüz dol- durulmakta olan) deniz ve kıyı kuşağı da zaten Karadeniz'in "kendisiydi..." Derken. siyasal sürec öyle işle- di ki MHP'nin "ya sev ya terk et" sloganı sanki Topçu'nun da yaz- gısını belirledi. Memleketinin dağ- lannı. denizlerini sevmek yerine "otomotiv tekellerinin karayo- lu dayatmasına" gönül veren bu Bayındırlık Bakanı. sonunda kol- tuğunu "terk etmek" zorunda kaldı... Şimdi ise aynı slogan, "MHP'li bakan'" Koray Aydın'ın yakası- kı\ ı v olu cinayetinin vadilerdeki tahribannın resmidir... Bu de- re "Fırtına Deresi". Kayalar ise denizi doldurmak için dina- mitlenen yamaçların parçaları... (Fotoğraf: OKTAY EKlNCl) likli bir boyutu" var ki o da her geçen gün Karadeniz'in "kim- lik" değerlerini hızla ve acımasız bir şekilde "yokediyor" olması. Dahası, sadece kıyı kuşağında değil, denize dolgu malzemesi el- de edebilmek için hemen tüm akar- su boylannın bağnnda açılan "taş ocaklanyla" birlikte Karadeniz'in eşsiz güzellikteki "vadilerinde" de akıl almaz bir doğa tahribatı- nın aynı hızla sürmesi... Eğer Koray Aydın, bu büyük çevre ve kültür katliamına neden olan "projenin"(!) sahiplerini ve uygulayıcılannı dinlemeden önce "olayı yerinde incelemeyi" yeğ- lerse ve kıyı kuşağı boyunca he- likopterle alçaktan uçup olanabi- tene şöyle bir "insan gözüyle" ba- kabilirse, tam da "'bu aşamada" yapılacak tek şeyin "inşaatı dur- durmak" olduğunu hemen göre- cektir... • • • Karadeniz bölgemizin başına böylesı bir "felaketi" getıren bu uygulamayı (üstelik tartışmalı iha- lelerle) başlatan 55. hükümetin Bayındırlık Bakanı Yaşar Top- çu, kendini övmek için şu ben- zetmeyi yapmıştv. "Dağlarıdevi- receğiz, denizi dolduracağız..." Topçu aslında 'Sinoplu' olma- sına rağmen, bu sözleriyle mem- leketinin dağlannı ve denizlerini hemen hiç "sevmediğini" de san- na yapışmış durumda. Ortada bir "proje" bile olmadığı için adını da tam koyamadığımız bu "dol- gu yol vahşeti", hem doğa sevgi- sinden, hem kültür sevgisinden, hem Karadeniz sevgisinden, hem ülke sevgisinden. hem vatan sev- gisinden ve hem de insan sevgi- sinden tümüyle "yoksun" bir uy- gulama. Bilime, uygarhğa, gele- cek kuşaklara ve tüm ulusal değeT- lerimize karşı ise "yasalar çiğne- nerek" işlenen bir büyük "hu- kuk ve insanlık suçu" niteliğin- de... Bu ürkütücü gerçek her gün gözler önünde açıkça yaşanırken. MHP'li Bayındırlık Bakanı'nın da önünde "iki seçenek" var. Ya bu ülkeyi "sevdiğini" bir an ön- ce kanıtlayacak ya da seçimler- den önce haykırdıklan sloganın "geregini" yerine getirecek... • • • Diyorlar ki; "Peki, yol soru- nunu nasıl çözelim?" Hele siz öncelikle şu cinayeti Karadeniz'i daha fazla katletme- den bir durdurun. Sonra sakin ka- fayla oturup konuştuğumuzda gö- receksıniz ki "yurtsever çözüm- ler" de var. Ama önce şu denize, kıyıya ve yeşil vadilere gece gündüz saldı- ran damperli kamyonlannızı Ka- radeniz 'den hemen ve "bugün" uzaklaştınn... HAYVANLAR ÎSMAIL GVLCEÇ KİM KİME DUM DU3WA BEMÇAK behicak@turk.net ÇtZGlLtK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN ~P£MAGONUN KİRLİ ÇAMA$IRUW 13 Haziran fS7/'0£ 8U6ÜN. YİSTHAMS*V*p İl£ İLSUJ "ÇOKOau' , ne NEWVOBC TIMES MKJ AueeMN İ , ASD SAVUUUA S*tX_ M ROB£gT IUCAJ<U44£4 FHtCAN HA2teiAMMÇn. BU KUfSULA &A6LI ÇAUÇAN İKİ TILDt&N/ SÖSrEX£AJ DOSYALAI? YAHMtANINCA.YET- Arckm Stmb 7Wto Hcmj TlKLARlNI AÇUCLJyACAKlABPi ml Kuttnay 8apentbğı veSatuma PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Kadınlar Niçin Daha Uzun Yaşıyop? Köln Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma, sana- yi toplumlannda kadınların erkeklerden ortalama yedi yıl daha fazla yaşadıklannı ortaya koyuyor. Ay- nı araştırmaya göre, bu süre Rusya'da on üç yılı bu- luyormuş. Bu araştırmadan yola çıkan bilim adam- lan, çok uzak olmayan bir gelecekte, dünya üze- rindeki birçok toplumun 'azerkeklikadın toplumla- n'na dönüşeceğini söylüyorlar. Peki, erkekler açı- sından bu 'şanssızlık' nereden kaynaklanıyor? Bilim adamlan, erkeğin, toplumun kendisine da- yattığı belirli beklentilerin üstesinden gelebilmek için 'gücünü aşan' sorumluluklar yüklendiğini söy- lüyorlar. Erkeğin üstlendiği 'eş', 'baba've 'meslek' rolü onda, başta kanser ve kalp hastalıklan olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açan sürekli streslerya- ratıyor. Kadınlarda ise tam tersine, çalışma ve aile yaşamına bağlı 'artı yükler' onlann sağîığını olum- lu etkiliyor. Kadınlar, erkekleri strese sokan bu 'yük- ler'\ yeni bir 'yaşam tasanmı' ya da yeni bir 'proje' olarak algılayıp, bunlann altından daha kolay kal- kabiliyorlar. 'Rol değişimleri' kadınların dimağlannı daha uzun bir süre açık tutmalanna, bedensel zin- delik kazanmalanna yaradığı gibi onlan beyin ka- naması, enfarktüs gibi erkeklerde çok daha fazla görülen hastalıklara karşı da koruyor. Uzmanlar, özellikle duyguya dayalı dostluklann in- san sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu konu- sunda birleşiyorlar. Erkeklere oranla dostluk ve ar- kadaşlık ilişkileri daha yoğun ve daha yaygın olan kadınlar burada da şanslı konumdalar. Kadınlann kadınlarla arkadaşlıklan çoğunlukla duygu temelin- de kurulup gelişirken, erkeklerin kendi aralannda- ki arkadaşlıklan 'stafü eşitliği', 'çıkarortaklığı', 'ilgi biriiği' gibi farklı temellerde kuruluyor. Kadınlar duy- gulannı daha kolay, daha açık olarak dışa vururken erkekler bundan kaçınıyoriar. Erkek dostluklan ço- ğu zaman yeni streslere de kaynaklık ediyor. Ote yandan kendilerini sağlık sorunlarına karşı daha duyarlı hisseden kadınlar, olası bir hastalık belirti- sini, kendilerini sürekli ve düzenli işleyen ve hep öy- le kalacak bir 'makine' olarak gören erkeklere kı- yasla çok önceden ciddiye alıp, bunu önlemenin yol- lannı araştınyorlar. Köln Üniversitesi'nin araştırma- sına bakılacak olursa, dünyamız, bir 'kad/n/ardün- yası'na dönüşme yolunda hızla ilertiyor. Ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum, ama böyle bir dünyada 'az rastlanan bir cins' olarak yaşamaya benim b'ır itirazım yok! Ama madalyonun bir de öbür yüzü var... Dilerseniz bir göz atalım... Tokyo kaynaklı bir AP haberine göre Japon hü- kümeti kadınlara karşı uygulanan 'şiddet'e karşı et- kili bir savaşım başlatacakmış. Başbakanlık Müs- teşan Bay Hiromu Nonaka, konuyla ilgili olarak yap- tığı açıklamada, önce ülke genelinde kapsamlı bir kamuoyu araştırmasının yapılacağını ve 'şiddetfe- nomeni'nm yaygınlık derecesinin saptanmasına ça- lışılacağını ilan etmiş. Japon basını, hükümetin bu karannın, geçen mayıs ayında açıklanan bir rapor- da, Japon toplumunun 'kadına şiddete' hoşgörüy- le baktığı gerçeğinin yer almasına bir misilleme ol- duğunu yazıyor. Bir AFP haberi ise bizim hep 'zarif', 'nazik', 'ki- bar' insanlar olarak bellediğimiz Fransız erkekleri- nin ise aslında nasıl 'bencii', 'haris' ve 'maço' ol- duklannı dünyaya duyuruyor. Paris'te yayımlanan L'Express dergisinin yaptığı birsoruşturmayı yanrl- layan kadın okuriar, Fransız erkeklerini bu srfatlar- la nitelemişler. Almanya'nın sosyal demokrat Federal Aile Baka- nı Bayan Christine Bergmann, eşlerine karşı şid- det kullanan en\ekler için süreli 'eve girmeyasağı' konulacağını açıklamış. Alman Haber Ajansı DPA, RTLTelevizyonu'nun bu konudaki soruşturmasına katılan 15 bin 789 izleyicinin yüzde 81.7'sinin ya- sağı 'olumlu' bulduğunu bildiriyor. Haberde aynca benzer bir yasağın bir yıldan beri Avusturya'da uy- gulandığı ve bu süre içinde konulan yasak sayısı- nın 2 bin 500'ü bulduğu yer alıyor. Avrupa Parla- mentosu milletvekili Bayan Lissy Gröner ise 16 bin Avrupa yurttaşı üzerinde yapılan bir araştırma- nın sonuçlannı duyurmuş. Buna göre 'Avrupalı' her iki kişiden biri herhangi bir 'ev içi şiddet' olayına ta- nık olduğunu söylüyor... Şaşırdıntz değil mi? Ya bizde?.. Erkeklerin kadınlara 'şiddet' kullanmalannın il- kellikten aşağılık kompleksine kadar bilinen sayı- sız nedeni var. Bir neden de, erkeğin, kadının ken- disinden daha uzun yaşamasına karşı duyduğu bi- linçaltı kıskançlık olmasın! Ne dersiniz? (Faks:0216-418 8410) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ tzmir'ın bir ilçesi. 2/ Afh- ka'da yetışen ve parlak kerestesi 2 mobilyacılıkta o kullanılan bir ağaç... Bir tür- 4 de ya da birey- de bulunan, ay- nı cinsten başka 6 hiçbir türde ya da bireyde rast- lanılmayan. 3/ Peru'nun baş- kenti... Dağke- 9 çisi. 4/ lcraat... Dinsel ınançlan olma- yan. 5/Kuzusesi...Kır- 1 sal kesimde büyük top- 2 raklan olan, varlıklı ve sözü geçerkimse... Ital- ya'da bir ova. 6/ Yaşan- mış olaylann anlatıldığı yazıtürü..."Akşam..Le- 5 kesiz, —, iyi bir yüz gi- -, bi akşam" (Yahya Ke- mal). 7/Parlaklığı geçi- 8 ci olarak artarak patla- 9 yan yıldız... Asker. 8/ Verme, ödeme... Kaynağı din şarkısı olan orkestra par- çası. 9/ Bir organ ya da organizma kesitinin röntgenle fil- mini çekme yöntemi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hidratlı doğal kalsiyum borat. II Ağızda güç eriyen bir şeker... Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine" anlamı katan yabancı önek. 3/ Gaziantep yöresinde ye- tişen beyaz bir üzüm cinsi... Halkın aşağı tabakası. 4/ Göz- leri görmeyen... Maksim Gorki'nin bir romanı. 5/ Be- rilyum elementinin sımgesi... Zehir... Bin gramın kısa ya- zılışı. 6/ Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluş- turan halk... Hastalık, dert. II Bir elektrik devresindeki akımı, başka bir devreden geçen akımdaki değişiklıkler aracılığıyla denetleyen aygıt... Limonluk. 8/ Israil yapı- mı bir tür tabanca... Kısa imza. 9/ ölmüş kımselerle cm- sel ılişki kurma şeklinde kendini gösteren sapıklık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear