22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 HA2İRAN 1999 PAZAR 10 P A Z A R Y A / I L A R I dishab@cumhuriyetcom.tr Kirli parmak uçlan efsanesi...tngilizlerin dünyaca tanınmış çello sanatçısı Julian LJoyd Heber, kendisiyle ilgilı. kaynağı da kendisı olan bır söylentiyi yalanlamayı on beş yıl sonra da olsa akı! edebildi çok şükür. 1984 yılında basılan "Çeilom ile Gezinti" adlı kitabında, durduk yerde karaladığı bir cûmle yüzünden, adı dünyanın en pıs çellistine çıkacaktı adamın. Her yönüyle ilginç olan bu kitabında Weber, garip yönleriyle tanınmış müzisyenlerden söz ederken kendisinin de sol elinin parmak uçlannı hiç yıkamadığını vurgulamıştı. O gün bugiindür, verdiği bu bilgi yüzünden, zaten var olan ününe "sol eüni hiç yıkamayan çeüist" unvanı da eklenıverdi. Konser için gittiğı Avustralya'da ömeğin, yanma yaklasan bir öğrencinin ilk sorusu "Sol elinizi gerçekten hiç mi yıkamıjorsunuz" oluyormuş. Öyle ki herkesin yeni bir şeyler katarak yaygınlaştırdığı bu söylentiyi Weber'in meslektaşlan bile ciddiye almışlar. Çok tanınmış bir piyanist olan Gersüd Moore bir de yazı yazmış üstelik ve cıddi cıddi sormuş, "Pfeki sağ eüni nasd yıkıyor" diye. Böyle bir durum yani. Ingiltere müzik dünyası yıllarca Weber'in sol elıyle ilgili bu "efsaneyle*1 yatıp kalktı, deyim yerindeyse. Trajikomik tavırlar da başgöstermedi değil bu arada. lyi bir çellist olmanın sol eli hiç yıkamamakla mümkün olduğuna STOCKHOLM inanan yeni çello sanatçılan bile türedi. V.'eber farkında olmadan, "sol el yıkamama tara"nın teorisyeni ve önderi olacaktı az kaldı. Hani vardır ya öyle tipler, kafalan bassın basmasın, kimi şeyleri taklit ederler. ^ • BobMarley, Rastafaraman dinine mensuptu ve inançlan gereği, hiçbir zaman imza atmazdı ya, söz konusu dinle hiç ilgisi olmayan, ama yazılı metinlere imza atmayan on binlerce Marley hayranı var hâlâ. Bob Dylan'ın kapısının önündeki çöp tenekesini kanştınp, ona ait bir şeyler bulmayı umut eden hayranlan yok muydu? Dylanoloji diye bir dal bile çıkacaktı neredeyse. Insan aklı bir tuhaf. Her neyse. Şimdi, "d yıkamama miti" artık sona ermek üzere. Çünkü bu "tarzın peygamberi (!)" Weber, basma en nihayet açıklama yaptı ve 15 yıldır sol eüni yıkamadığı yolundaki bilginin bir yanlış anlamadan kaynaklandığını söyleyiverdi. Meğer, konser öncesi yumuşattığı, dolayısıyla performansını etkiledigı gerekçesiyle sol elinin panriak uçlanna mümkün olduğunca su değdirmemeye çalışırmış. Kitapta bunu anlatmak istemiş, ama nedense olmadık anlamlar yüklenen söylenti. bugünkü içinden çıkılmaz duruma gelmiş. Umanm, ne ilgisi var, diye düşünemezsiniz, aklıma sol tarihimizde adına çok MUSTAFA K. sık rastlanan Cuntaa ERDEMOL Mahmutgeldıbırden nedense. Eski tüfeklerden Galip ^ — ^ — - ^ — Mükerrenı Ataç'a, "Galip Amca, neden cuntaa Mahmut demişler acaba" diye sormuştum. Hani sol cuntacı falan mıdır diye. Galip Amca yanıtlamıştı: "Ne cuntacı» evladım. Yakalandığında mesfegini soran polise verdiği çantacı vanıtj. döndü dolaşn cuntaa oİdu. Bütün hikâyebu." Weber vakasında da bütün hikâye bu. Tabii insan neyi, ne zaman söyleyeceğini, en önemlisi nasıl ifade edeceğini her zaman ayarlayarmyor. Tom Hanks'in buna örnek olacak bir gafı vardır, anımsadıgım. Galiba "Philaddphia" filmindeki eşcinsel avukat rolüyle Oscar'a layık görülmüştü. Ödül gecesi yaptığı konusmada, eşcinselleri anlayabilmesinde, kolejdeki eşcinsel öğretmeninin etkisi olduğunu belırtip, ona teşekkür edeyim derken, sen kalk cinsel tercihini yıllarca saklayan ve o sıralarda evlenmek üzere olan adamı dünya âleme reklam et. Weber, kendi yarattıgı söylentiden, Hanks'in öğretmeni kadar olmasa bile, oldukça zararlı sayılır. Çünkü gerçekten adı pis sanatçıya çıktı çıkacaktı ki durumu açıklığa kavuşturuverdi. Sol ellerini yıkamayarak onu takip eden müritleri ise Çakırcalı Mehmet Efe'nin yaşadığı şaşkınlık ve hayal kınklıgının aynısıru yaşıyorlardır herhalde. Umanm yanlış anımsamıyorumdur. Kurtuluş Savaşı öncesi, düzenli bir ordu kurulmak istenmektedir. Mustafa Kemal, Ege yöresinin ünlü efesi Çakırcalı Mehmet Efe'yle de görüsecektir. Çakırcalı'da ve efelerinde öyle bir Mustafa Kemal imajı vardır ki bilinenin tam aksine, Mustafa Kemal sesi gür, kara yağız, devasa bır adamdır onlara göre. Görüşme günü efeler büyük bir heyecan ve saygıyla Atatürk'ü görmeye giderler. Karşılarında sanşın, çok da uzun boylu olmayan Paşa'yı gören efeler şöyle bir şaşınrlar önce. Paşa'nm incecik bir sesle "Merhaba arkadaslar" deyişi ıse bambaşka bir şaşkınlıktır. Oturulduğunda, Mustafa Kemal'e şekerli ve çok açık bir çay getırildığinde Çakırcalı dayanamaz ve "Bize bunu bari yapmayacaadın paşam" deyiverir. Malum, çayı koyu ve şekersiz içmeİc, Anadolu'da çok bir erkek tavndır. WebeT'in takipçileri de şaşırmalanna yol açan ve kendilehne bunu da yapan üstatlanna kızgınlar şu ara, ama başka bir gariplik buluncaya kadar sol ellerini yıkamaya tekrar başlamak zorundalar. Ulusal kimliğimiz utanç vermemeli MOSKOVA Bazı Türk şirketleri Rusya'da ticari başan kazanmak için Türk olduklannı gizlemeye çalışıyor. Kimısi başka Türklerle bir arada görünmekten bile kaçınıyor. Kimisi de "Aslında Türkiye'deniz ama, falanca işi yaparken bir başka kimlik kuüanıyonız" diyerek daha yumuşak ve kararsız-çelişkili bir yaklaşım sergiliyor. Bunlann bir kısmı yurtiçinde ve dışında ciddi başanlara imza atmış dev firmaİar. Galiba ticaretin kurallan. onlan, nüfus cüzdanlannı mümkün olduğunca uzak bir yere saklamaya zorîuyor; aksi takdirde "memleketin imaj mesetesT ile uğraşırken daha uzun süre ceplenne para girmeyebilir. "Memleketin imaj meseksi" üzerinde pek uzun durmadığımız, ama fazla yorucu olmayan yüzeyse! dostane sohbetlerde hepimizin söyleyecek sözü bulunan "kaygan" bir konu. Bir yandan hepimiz Türkiye'nin imajının iyi olmasını istiyoruz, çünkü kötü olduğunu hissettiğimizde rahatsız oluyoruz. Öte yandan her ne kadar tek tek hiçbirimiz zekâmıza toz kondurmasak da biliriz ki "büyük işler" bizim dışımızda çözülür; "ulusal düzeydeki sorunlar" içinde çalıştığımız burolara sığmaz, üstünde ticari görüşme yaptığımız masaların dışında kalır. Sonuç: Türkiye'nin imajını düzeltmek "elbette hepimizin rşkür". ama asla "benim işûn" değıldir!.. Ben Sovyetler Birliği'ne ilk kez geldiğimde (Brejnev döneminin sonlanydı), Türkiye adına, geçmişten kalan bazı tozlu iz ve kalıplann dışında fazlaca bir şey yoktu. İlk tanıştığım kızlardan birinin Türkiye'nin hantadaki yerini gösterememesine ve onu Hindistan yakınlannda aramasına epeyce bozulduğumu hatırlıyorum. Yaşım ilerledikçe, "tanınmamak"tan çok daha kötü bir şey olduğunu öğrendim: "Yankş tanuunak." tlk müteahhitlerimizın ortaya çıkmasının, onlann kazandığı ilk başanlann üzerinden on yılı aşkın zaman geçti. O zamanlar imajımız olumsuz değıldi. Tek bir sektörde (inşaatta) de olsa "Türk mucizesi"nden söz ettirebilmiştik. Mosko\a'nın en deneyimlilerinden Murat Gülmezoğlu'nun anlattığına göre o dönemlerde buraya gelen inşaat işçilerimiz kılığına kıyafetine dikkat ederdi, sanatla- kültürle tanışmak, ilişki kurduğu insanlarda iyi izlenim bırakmak için elinden geldiğince titiz davranmaya çalışırdı. Kendimızi ne zaman bıraktık? lçımizdeki olumsuzluklan ne zaman tüm boş vermişliğimizle dışanya taşır, özensızlikle sağa sola saçar olduk? Moskova özgürlüğe doğru adım atıp sınırlar şeffaflaşmaya başlayınca eski Sovyet yurttaşlan, en başta Türkiye'yle birlıkte iki şeyi keşfettiler: Uluslararası turizm ve "bavul ticareti"ni. Bu sürecin olumlu yanlan bizi birbırimize daha da yakınlaştırdı. Ama gizlenmesi olanaksız karşıhkh olumsuzluklanmız ılişkilerimizde koca lekeler bıraktı. Tarihte, çok az halkın yaşadığı keskin bir değişim sürecinden geçen eski Sovyet yurttaşlan, ekonomik, kültürel ve ahlaki bunalıma girdiler. On yıllara dayanan istikrarlı hayat alışkanhgının yıkılması, bunlann bir kısmını, kurallannı kolay öğrenemedikleri ticarete, bir kısmını ise yeraltı ilişkilerine ve fuhuşa yöneltti. Dünün "süper" devletinin "erişüemeyecek derecede kültürlü" yurttaşlannı diz çökmüş halde fotoğraflayan pek çok fırsatçı Türk, bundan yararlanmaya çalıştı. Ticarette üç kâğıtçılık, sınırlan aştı. Bu ortamda ideolojik ve siyasi kıvılcımlara körükle gidenlerin ekmeğıne yağ sürüldü. Daha yeni tanışmaya başlamış olan iki ülkede devletler, toplumsal örgütler, medya kurumlan ve aydınlar bu olumsuzluklan zamanmda saptayıp karşı çıkamadılar. Bugün Rusya'da "Türk", Türkiye'de "Rus" deyince milyonlarca insanın aklında oluşan imaj, yer yer iki halkın da kesinlikle hak etmediği kadar yanlış, yüzeysel ve çarpık çizgilerle dolu. Ya tarihimizdeki ve bugünkü ekonomik-ticari ortak başanlanmız? Ya Kurtuluş Savaşı ve ulusal endüstrinin kuruluş döneminde Türkiye'ye yapılan Sovyet yardımlan? Ya Rusya'daki bankalanmızın, inşaat ve ticaret şirketlerimizin başanlan, yaptıklan yatınmlar, açtıklan fabrikalar ve alışveriş merkezleri? Ya Antalya'nın "Rusya'mn bir numarah tatil bekksi" haline gelmesi? Ya iki halkın ulusal karakterindeki benzerlikler? Hayır, üzerimize yapıştınlmaya çalışılan kötü sıfatlan kabul etmiyoruz. Ne Rusya hak ediyor olumsuz imajı, ne de Türkler! Ama bir bütün olarak "sütten aknuş ak kaşık" olmadığımızın da bilincindeyiz. Rusya'da Türkün ve Türkiye'deki Rusun kendi ulusal kimliğinden utanmayacağı bir geleceği hak ettiğinden kimsenin kuşkusu olmasın! Papa kayarak düştü J5SSSK5; duşmesi sonucu başından yaralandı. Papa'nın kesik oluşan şakağuıa ûç dikiş atıkbğı büdirildL Varikan Sözcüsü Joaquin Navarro-Valls yapOğı açıklamada, II. Jean Paul'ün kaza ge- çirdiği sırada Varşova'daki Vatikan Büyükelçiliği'nde buhınduğunu, Papa'nın kazaya rağmen yapılacak ayine katümak üzere güneydeki Sandomierz kenti- ne gittiğini kayderti. Papa'nın büyükeJcUikten çıkarken civan kazayla kayarak düşmesi sonucu başuu yere çarpöğını belirten sözcü Navarro-Valİs, Papa'nın ayağının kaymasma neyin yol açüğnı bilmediklerini söytedL Amerikan düşü devam ediyor LOS ANCELES Amerika kıtasının keşfı, dünyanın çeşitli ülkeierinde baskı altında yaşayan insanlar için o dönemde yeni bir umut olmuştu. Kimi din baskısından. kimi yaşama şartlannın ağırlığından, bazılandagüç kullanılarak bu kıtaya göç ettı. Bu insan mozayiğinin meydana getirdiği ABD, dünya cografyasında yerini alırken farklı kültürleri bu yeni kıtaya taşıyan insanlar kendilerine sığınabilecekleri bir toprak bulmanın sevincindeydi. Göç yıllarca sürdü, bugün de sürüyor. Tarihten gelen bir özellik olsa gerek. ABD günümüzde dünyanın en çok göç alan ülkelerinin başında geliyor. Yasal yollardan bu ülkenın vatandaşhğını seçen insanlann dışında illegal olarak ABD'de yaşamayı tercih edenlerin sayısı her geçen gün arüyor. Amaç eskisinden biraz farklı olsa da bu topraklara ayak basan umut yolculan güzel bir yaşamın hayalini kuruyor. Ancak bu farklı dile, farklı dıne sahip insanlardan hiçbiri Meksikalılar kadar bu düşe yakın görünmüyor. tki ülke düşünün, biri dünyanın süper gücü olsun, diğeri yoksulluğun yaratnğı sorunlann üstesinden gelemesin. Birinde yaşam standartlan tavana vururken dığerinde ekonomik sorunlar ülkeyi kasıp savursun. Ve bu iki ülke birbirine sınır komşusu olsun. Sözünü ettiğimiz ülkeler, ABD ve Meksika. tki ülke arasmdaki komşuluk ilişkilerinde gözle görünür problemler yaşanmasa da ABD ve Meksika'nın "hasıram" ettiği göç sorunu çığ gibi büyümeye devam ediyor. Konuyu rakamlarla anlatmak gerekirse bu sorunun büyüklüğünü daha kolay anlamak mümkün olacak. Her ay ortalama 10 bin Meksıkalı yasadışı yollardan ABD'ye giriş yapıyor. Bu sayı yılda 250 bin kişiyi buluyor. 270 milyonluk ABD'nin 55 milyonu illegal olarak bu ülkede yaşıyor. ABD'ye yasadışı yollardan yapılan girişlerde genellikle Meksika sının tercih ediliyor. Sayının büyüklüğü göz önüne ahndığında bazı istenmeyen olaylar da meydana gelebiliyor, yani ABD'de özellikle bu göçmenlerin toplu halde yaşadıklan bölgelerde suç oranı sürekli yükseliyor. Işte bu noktada Amerikan halkı da sesini yükseltiyor. Ancak sorunun çözümlenememesine kimse doyurucu bir yarut veremiyor ve bu durum biraz zihinleri kanştınyor. Dünyanın en gelişmiş güvenlik sistemlerini kullanan bir ttcetun sınır gecışlenni Dastl okıp da ödleyemedıği zihinleri kurcalıyor. Bu noktada pek çok Amenkalmın içinden mınldandığı konuyu isterseniz biz size aktaralım. İllegal geçişler istenildiği takdirde engellenebilir, ancak bu yapılmıyor, çünkü ABD bu yolla ucuz işgücü kullanıyor. Clkede kimsenin yapmaya yanaşmadığı pek çok iş Meksikah göçmenler tarafından yapılıyor. Bu ucuz işgücü sosyal güvenlik de istemiyor. Onlar için önemli olan bir saat başına alacaklan 5 dolarlık asgari ücret. Teksas, Arizona ve California, ABD'nin Meksika'yla sınınnı oluşturan üç eyaleti. Teksas ve California eyaletlennin son yıllarda aldığı geniş güvenlik önlemleri nedeniyle Meksikah göçmenler Arizona sınınna yakın bölgelerde karşı tarafa geçecekleri en uygun zamanı kolluyor. 350 mil uzunluğundaki bu sınırda devriye gezen REMZİ GÖKDAĞ polislerin dışında herhangi bir güvenlik önlemi yok. Çöldeki bu alanda dikenli teller ya da buna benzer herhangi bir fiziki engel bulunmuyor. Meksika sınınnda hazır bekleyen göçmenler özellikle sınır " ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ polisinin nöbet değişim saatlerinde geçişleri yapıyor. Sınırlı geçmeyi başaran göçmenler en yakın karayoluna ulaşıp ülkenin çeşitli eyaletlerine dağılabiliyor, yakalananlar ise sınır dışı ediliyor. Ancak bu insanlar hiçbir zaman umutlannı yitirmiyor ve ilk fırsatta smın tekrar geçmeyi deniyor. Sınır geçişlerini sağlamak amacıyla Meksika'daki yasadışı örgütler kişi başına 1000 dolar karşıhğında göçmenlere sının geçirme sözü veriyor. Bu gruplann ABD topraklanndaki uzantılan da sının geçenleri istedikleri yere ulaştırmakla yükümlü. Geçmişte Meksika'nın sınırlan içinde bulunan Teksas, Arizona ve California'da nüfusun büyük bölümünü "Hispank"ler yani Meksika ve diğer orta ve güney Amerika ülkelerinden göçen insanlar oluşturuyor. Hatta bazı bölgelerde Hispanic'lerin yoğunluğu yerli Amerikalılann sayısını geçiyor. Devlet dairelerinden bankalara, restoranlardan alışveriş merkezlerine kadar herkes Ispanyolca konuşuyor, yazıyor. Bölgedeki sokak işçilen ve mahalle adlan dahil tspanyolca. Bu üç eyaletteki Meksikalı nüfusun gücü, Meksikah siyasilerin de rüyâlannı süslüyor. Geçen günlerde ilk yurtdışı gezisini California'ya yapan Meksika Başbakanı, Los Angeles'ta kalabalık bir gnıba hitaben yaptığı konuşmasında Meksikalılara kendisini seçtikleri için teşekkür edebiliyor. tllegal sınır geçişleri ABD için ciddi bir sorun olarak algılanmasa da Amerikalılar bu duruma hiç de sıcak bakmıyorlar. Özellikle Meksikah nüfusun yoğun olduğu bölgelerde harcamalann büyük bölümünü Amerikalılann evlerine, işyerlerine aldıklan güvenlik önlemleri oluşturuyor. Doğal olarak bu durum bazılannın da işine geliyor. Bölgede adı konulmamış bir işgücü hüküm sürüyor. Her şeyin parayla ölçüldüğü bir toplumda daha çok insan, daha çok ticaret anlamı taşıyor. Son günlerde Arizona'nın sınır kasabası Douglas bu söylediklerimize güzel bir örnek oluşturuyor. Tam anlamıyla yol geçen hanına dönen bu sınır kasabasmda . ticaretle uğraşan Amerikalılar hallerinden bir hayli memnun görünüyorlar. Ulaşım, konaklama ve yiyecek sektörlerinde göçmenler sayesinde bir patlama yaşanıyor. Hatta işyeri sahipleri kendi aralannda yaptığı bir ankette önümüzdeki yıl 200 bin göçmenin kasabalanna geleceğini tahmin ederek iş durumlannı bu sayıya göre ayarlıyor. iki yıl öncesine kadar 2 otobüs şirketi bulunan kasabada bugün 30'un üzerinde otobüs şirketi ağırlıklı olarak göçmenlere hizmet veriyor. Motellerde üçüncü sınıf odalann fiyatlan 40 ila 100 dolar arasında değişiyor. Yani her yıl binlerce Meksikah, sağlam bir gelecek umuduyla bu topraklara bir şekilde giriyor. Kimi tutunuyor, kimi tutuklanıyor. Kendilerine böylesine riskli bir maceranın nedeni sorulduğunda agızlanndan iki kelime çıkıyor. "Por trabajo"', yani bizdeki karşıhğıyla "ekmek paraa". Porno oyuncusunun kalite arayışı PARİS MİŞEL PERLMAN Burada sözünü edeceğimiz ünlü bir yagız delikanlının yaşamını rüyamızda görsek inanmazdıkdoğrusu... Lakin, iyice bilmenizi isteriz, yakışıklı delikanlının "müthiş" serüveni birçok insanı hayrete düşürecek kadar ilginç. Yakışıklı Rocco elinden geldiğince çabalayıp durduktan sonra, doğduğu Italya'dan aynhp günün birinde Fransa'ya yerleşiverdi. Otuz beş yaşındaki Rocco Siffredi'nin yaşamına renk getiren fılm, artiste neler getirmedi ki... ttiraf ediyoruz: Biz bugüne kadar Italyan fılm artistinin "marifederini" göremedik. Ancak, adamın şimdiye kadar, yaklaşık bin fılm çevirdiğini öğrenince, bayağı heyecanlandık...Bu sektörü iyi bilenler bile, "porno kralTna hayranlıkla bakmaktan kendilerini alamıyor. Evet, şunu kabul etmek gerekir ki, Italyan "porno fılm artistr şimdılerde daha "ka»eli",daha "kûkûrhl" fılmler üretmenin peşinde. Zaten, geçenlerde, Rocco'nun birkaç dakikacık oynadığı "Romance" fılmi çeşitli tartışmalara neden oldu. Bütün mesele, "kültür'' ile "kaüte"nin çatışmasından kaynaklanmaktaydı. Elbette öyle olacaktı diyor kimileri. Bu tartışmalar bir yana, 35 yaşındaki Rocco Siffredi günümüze dek çevirdiği porno filmlerinden her biri için, 500 ile 700 bin Frankı cebine indiriyor. Kendisine soracak olursanız yeterli değil bu para. Bütün bu aynntılann bir kez daha, Fransa'nm önde gelen günlük gazetelerinden, Lib'eration tarafından kamuoyuna açıklandığını da hatırlatmak isterim. Ev sigortasında... Hayat sigortasında... işyeri sigortasında... Ferdi kaza sigortasında...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear