25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 MAYIS 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 10 yıl önce 'kadınlarm kapanmasma karşı' olan Ilıcak, bugün Meclis'e türbanı sokmaya çalışıyor AYŞE Y1LDIRIM ] 988 yılında "kadınlannkapanması- na karşı olduğunu" söyleyen Nazlı Ilı- cak. buguıı Türkı>e"\ı türban krizıyle kilitleme\eçalışanlann"akılhocası'ola- rak sahneye çıktı. Gazetecilik yaşamı boyunca "daldan dala" konduğu için is- tıkrarsızlıkia suçlanan Ilıcak. meslek- taşlannca "meslek ahlakı" sorgulanan. "demokrasi" maskesı altmda süreklı bi- rilerini "savunmaya çalışan" bır portre sergiledi. Bugün sa\Tinduğu keMmi tem- sil eden Akit gazetesı bile geçmışte ken- disi hakkında "Patroniçenin kirii çama- şnrlan'" başlığını atacak kadar ağır yazı- lar yazdı. "Yalçın Özer. M Ali Ilıcak ve Nazh Haıum konuşurken renkten renge girdi MiIUGazeteYazûskri Müdiirü Ekrem Kı- zıltaş. Bir ara gözlerinin faltaşı gibi açü- dığuıı gördüm. Adeta, 'Yanı RP iktıdar olalı bunlarbizden de hızlı Refahçı ol- muşlar' dergibiydi. Ekrem,'Refahçılık'ta kefldKİnibfle soi- layanlar karşısında herhalde kiiçük di- hni yutmuş obnahydı ki; tek kelime ko- nuşamadan kalktı masadan." Buyazı 11 Kasım 1996'da Akit gaze- tesi yazan Hasan Karaka\anın Ayna adlı köşesinde ver aldı. Nazlı Ilıcak'ın RP'ye >anaşmasından son derece rahatsız olan Akit gazetesi o günlerde bu rahatsızlığını sık sık dile getirdi. Bu yazıdan kısa bir süre <onra farklı bir Nazlı Ilıcak portresını yıne bır köşe vazarı sundu. Milliyet gazetesi yazan YalçuıDoğan 16 Ekım 1997'de köşesin- de. 1996 Mayısı'nda yaşadığı bır olayı aktardı: L. lıcak'ın "daldan dala" gezintisi gazetecilik yaşamı boyunca sürdü. Demireî'den Özal'a; Özal'dan Çiller'e; Çiller'den Yılmaz'a; Yılmaz'dan Erbakan'a uzanan ilişkilenni hep "demokrasi adına" diyerek maskelemeye çalıştı. -ANAP-DYP koalisyonu sırasında 19% -'<Vfarnsı'ndfc"Başbakan Yılmaz Alman- 1 ya'ya gitti. l çakta Sabah'tan Mehmet Ali Birand, Hürriyet'ten Sedat Ergın, Tür- Idye'den Sabahattin Önkıbar, Akşam'dan Nazlı Ihcakve MUIi>ct"ten ben \ardik. Baş- bakanla uçakta konuşurken Nazh Ilıcak yerinden doğruldu ve IVIesutYılmaz'a ay- nen: 'Efendim, Çiller"le hükümet ortağı ol- dunuz: aman dikkat edin. hiç güvenilmez bıridir o." Nazlı Hanım devam etti: "Mesut Bey ben sızı çok seviyorum, bundan sonra ben izm yağdanhğınız ol- mak ısterim." Nazlı Ihcak'ın bu sözleri uçakta bulu- nan herkesi şaşkınhğa uğratırken biz dört gazeteci yerimizden fııiadık. 'Ne yapıvorsun Nazlı. ne bıçım sozler bun- İar' diye tepkimizi dile getirirken Nazlı Hanım gulümsemeye devam etti, 'A ne varbunda şekerim. Mesut Bev dürüstbir kişi' drverek' yağdanlık perdesıni' hemen orada açmış olduL" Akit gazetesi, Doğan'ın bu yazısını kendi okurlarına "İmparatoriçeninldr- li çamaşuiarT başlığı ıle duyurarak Ilı- cak'a tepkisinı sürdürdü. Ilıcak'ın "daldan dala" gezintisi ga- zetecilik yaşamı boyunca sürdü. Demı- - rel'den Özal'a: Özal'dan Çiller'e; Çil- .' lerUen Yılmaz'a; Yılmaz'danErbakan'a ; uzanan ilişkilenni hep •'demokrasi adı- ". na" diyerek maskelemeye çalıştı. Özal \e ANAP'a kızgmlığını 1991 'de "Pavlov'un köpekleri 1 " başlıklı yazısıy- la dile getırdı ve 102 ANAP mil'letveki- line dört yüz milyon lira hakaret tazmi- natı ödedi. Özallar \e ANAP tabanıyla kavgası nederuyle kemal Ihcak. Nazlı Ha- nım'ı Tercüman'ın genel yayın müdür- lüğünden aldı \e baş yazılanna son ver- di. Bir süre sonra kendisiyle yapılan rö- portajlarda Özal'la banşmak istedığı mesajlannı verdi. "Beniçağırırsaneden gtaneyeyim"dedi vesonundaÖzal'ınoğ- lu Efe'yı Boğaz'dakı yalısında misafır edecek kadar Özal'a yanaştı. Ancak bu dostluk da diğerleri gibi uzun sürmedi. Ilıcak, bir dönem Tercüman grubu- nun ikınci gazetesi olan Bulvar'ın imtı- yaz sahipligini de üstlendi. Ancak gaze- tenin magazine ağırltk vermesi yüzün- den Tercüman'ın siyasi çızeisi eleştiril- di. Bu nedenle gazetenin prestij kaybet- D e m i r e l k e n d i s i n e Haşarı k ı z ı m ' d i y o r d u İlk}xıkmlapğı siyusetçiCelalBayar'dı Adnan Menderes'in ulaştırma bakanlanndan ve Yassıada'da yargılanan Demokrat Parti milietvekili Muammer Çavuşoğhı'nun kızı olan Nazh Ilıcak'ın ılk yakınlaştığı siyasetçi Celal Bayardı. Bayar'ı Kayseri'de yattığı hapıshanede sık sık ziyarete de giden Ilıcak, gazeteciliğe 1969 yılında Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ebcak'la e\ lendıkten sonra başladı. Ilk yıllannda Türkeş ile DP tabanını banştırmaya çalıştı. Daha sonra kendisine "Haşan lazun" diyen Süleyman Demirel'le yakınlaştı. 12 Eylül'detı sonra Demirel Zincirbozan'dayken kendisiyle yazıştı. Demokrasi mücadelesi verdiğini söylediği Demirel'in görüşîerine "bir btten" olarak köşesinde yer verdi. Demirel'le yakınlığı 12 Eylül 1980 ihtilaliyle kapatılan AP'nin devamı olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi'nin veto edilmesinden sonra zedelendi. BTP'nin yerine DYP kurulmuştu. Demirel yasaklı olduğu için partinin başına geçemiyordu. "Emanetçi" bır genel başkan aranıyordu. Ilıcak, DYP'nin başına Mehmet Yazar'ın, Demirel ise Hüsarnettin Cindoruk'un getirilmesini istiyordu. DYP'nin * olayh kurultayında. Cindoruk genel başkanhğı kazanırken Ilıcak'ın yazdığ) Tercüman gazetesi ıse yuhalandı. Ancak Ilıcak'ın Mehmet Yazar'la yakınlığı sürdü. Hatta Yazar'ın Hür Demokrat Parti 'yi kurmasında katkısı oldu. 1980'lerde kendi gazetesiyle de görüş aynlığına düştü. Gazetesi TurgutSunaip'in MDP'sinı desteklerken o ihtilal aleyhine yazılar yazdı. Bu nedenle Ankara Yanaçık Cezaevi'nde bir süre yattı. Siyasettekendisine tam ankunrytayer bulamayan Ilıcak. zaman icinde demokrasi adına farklı görüşlerin savunuculuğuna soyundu. tıgi bile savunuldu. Nazlı Ihcak, 1990'larda Demirel ile iliş- kilenni yıne düzeltmiştı. 1993'depatlak veren İLKSAN olayında eşi Kemal Ilı- cak'ın da adı geçti. Yolsuzluğa bulaştı- ğı ileri sürülen ve borç içerisinde bulu- nan Kemal Ilıcak, İLKSAN'ın basında yer almasından iki gün sonra kalp knzi geçirip öldü. Ilıcaklar. bu sırada Demi- rel"in bü>ük desteğini gördü. Demirel, miras kalan Yeniköy'deki yahyı satmak zorunda kaldılar. Ana- oğul bu nedenle anlaşmazlığa düştü. Zaten ipotekli olan yalı sonunda Erol Aksoy'un eline geçti. Milliyet'ın sahibi Aydın Doğan, Nazlı llıcak'a yardım elini uzatarak ona gru- bun Meydan gazetesinde köşe verdi. Bu arada M. Ali Ilıcak, soru işaretle- riyle dolu hızlı biryükseliş sergiledi ve AJcşam gazetesini çıkardı. Annesiyle nal 7'de ÖzerÇiller'le "danışıklı dövüş" havasında geçen bır söyleşı yaptı. Babı- âli'de büyük fırtına koptu. Köşe yazar- lan llıcak'a "çanak" sorulan veÖzerÇıl- ler'in gerçeği yansıtmayan yanıtlan kar- şısında suskunluğu nedeniyle veryan- sın edıyordu. Emin Çölaşan. Ihcak-Çiller dostlu- ğunu 19Ekim 1997'de köşesinde Akşam gazetesinin aldığı kredileredayandınyor- 4AP-DYP koalisyonu sırasında Mesut Yılmaz'a yanaşan Ilıcak, RP-DYP koalisyonu sırasında o sırada sahibi olduklan Akşam gazetesi aracılığıyla da Çiller ve Erbakan"a yafcınlaşmaya çalıştı. Ilıcak ve Çiller'in dostluğu eskiydi. Çiller, politikaya atılıncaya kadar Ilıcak'ın yalısına sık sık giderdi. Daha sonra birbirleri hakkında sert sözler söyleyecek kadar aralan açıldı. RP-DYP koalisyonu sırasında ise eski dostluklar hatırlandı. tLKSAN yolsuzluğuyla ılgılı bir soru üzerine "\'erdimse ben verdim" dedi. Önce el değiştiren Tercüman gazete- sinin daha sonra kapanmasıyla Nazlı Ilı- cak bır süre basından uzak kaldı. Nazlı Ilıcak'ınoğluMehmetAh'Ihcak da o günlerde oldukça popüler olmaya başlamıştı. Süleyman Demirel, Sait Ha- lım Paşa Yalısı'nın bahçesinin işletil- mesıni İlıcakJar'a verdi. Mehmet Ali flı- cak, burada bir yandan gece kulübü iş- letirken bir yandan da şarkı söylüyordu. Nazlı Ilıcak da "Alem" adlı gece kulü- büne sık sık gidıp hem eğleniyor hem de oğluna destek oluyordu. Nazlı Ilıcak. eşinin ölümünden bır sü- re soıira Fenerbahçe Kulübü yöneticile- rinden. eskı Hisarbank'ın ve kardeşi Ömer Çavuşoğlu" nun ortağı Emin Şirin ile ev lendı. Ne var ki oğlu buevliliğe kar- şı çıktı ve aralan açıldı. Kemal Ilıcak'tan arası henüz düzelmediği için Nazlı Ilı- cak"ın gazetede yazı yazmasına izin v er- medı. Bir süre sonra dargınlık sona er- di ve Nazlı Ilıcak Akşam"da yazmaya başladı. 'Çiller'e dönüş' ANAP-DYP koalisyonu sırasında Me- sut Yılmaz'a yanaşan Ihcak. RP-DYP ko- alisyonu sırasında o sırada sahibi olduk- lan Akşam gazetesi aracılığıyla da Çil- ler ve Erbakan'a yakınlaşmaya çalıştı. Ilı- cak ve Çiller'in dostluğu eskiydi. Çiller, politikaya atılıncaya kadar Ilıcak'ın ya- lısına sık sık giderdi. Daha sonra birbir- leri hakkında sert sözler söyleyecek ka- dar aralan açıldı. RP-DYP koalisyonu sı- rasında ise eskı dostluklar hatırlandı. Hatta dostluklan o kadar ılen boyut- lara vardı ki Ihcak, Ekim 1997'de Ka- du. Çölaşan şöyle diyordu: "Nazh Ibcakyakın geçmişte Tansu Çil- ler'e hakarerter yağdırdı. Ne zamanld oğlunun çıkardığı Akşanı gazetesine geç- ti, onların bir numaralı yağdanlığı olu- verdi Niçüı? Bu soruyu geçen gün burada sordum. Soru çok açık ve nertir. Akşam gazetesi, Tansu Çiller'in baş- bakan ve REFAHYOL bükümetinde devlet bankalanndan sorumlu başba- kan vardınıcısı olduğu dönemde, bu ban- kalardan. örneğin Halkbank'tan kaç mil- yon dolar kredi almıştır?" Bütün bu tartışmalardan sonra Ilıcak tahlilini ise gazeteci Nezih Demirkent bü- yük birustalıkla yapıyordu. Demirkent. Sah Vazılan köşesinde Ilıcak'ı şöyle ta- nımlıyordu: "Ölenleröldü,kalan sağlar bizhndirdiyedüşünenkr olunca Nazh Ib- cak bir defa daha önplana çıktL Onu ta- nımavanlar Kanal 7'de Çiller ailesiyle yaptığı vayın dolayısnla suçlamalarda bulundular. O da cevap vermekten ka- çınmadı. Nazlı'nın tek hedefi vitrinde oi- maktır. Fikirler önenıli değildir. Sadece yıllar öncesi babasının iktidardan düşü- rülmesi dolayısı> la ihtilallere ve bir ölcü- de orduva karşıdır. Aklına geleni söyler. Kendisine bakarsanız hep doğrulan sa- vunmuştur. Ancak doğru konusunda ye- terince araştırma yapmaz. Ne zaman ne yapacağını bildiğini iddia etmek zordur. Bu yüzden Tercüman'ın yok olup gitti- ğini söyle>enler hayli fazladır. Bulvar ga- zetesi macerasını bilenler de çoğunluk- ta™" Nezih Demirkent'in söz ettiği "Bul- var macerası'*, Emin Çölaşan'ın köşe- sinde önceki gün yer aldı. Tercüman ya- zarlanndan ErgunGöze. Çölaşan'a gön- derdıği yazıda o günleri şöyle anlattı: "Nazh'nın bizim gibi muhafazakâr yazaıiara Tercüman gazetesinde nasıi kan kusturduğunu birgün anlatabüsem. Bu kadm şimdi Fazilet'li \e türban savu- nucusu oldu. Nazh Ibcak bana kan kusturmamıs- nr. Beni sadece, \aptiklanyla iğrendirmiş- tir. O, Tercüman Gazetesi \e kocasına (Kemal ibcak) kan kusturmuştur. Bir \akitlerin destan gazetesi Tercüman'u Ahmet Kabaklı 'sız ve Ergun Göze'siz bir Tercüman haline getiremeyeceğini anla- yınca, Bulvar ismiyleseks yozlaşmasının şahaseri bir gazetenui başuıa geçmiş. Ter- cüman'la vanşa kalkmış \e kızınca da Al- çak Tercümancılar' diyecek kadar ken- dini ka> betmiştir. Biz Tercüman'da milii ahlak'tan bah- De"emirel, cumhurbaşkanı olduktan sonra Ihcak'la yollan bir kez daha aynldı. Ilıcak, kendisiyle yapılan söyleşide bir dönem görüşlerini yansıttığı. "onun yüzünden Özal'la takıştığını" söylediği Demirel'i bu kez "kendisine sahip çıkmamakla" suçladı. sederken o Bulvar gazetesinde en açık sa- çtk resimler ve hatta bir seks ansiklope- disi >a\ımlamış \e bunu Tercüman'ın nüfu/unu kullanarak Müli Eğitim Bakan- hğı'na tavsiye ettirmeye de kalkışmıştır. Şudur asıl söylenecek: Birileri NIüslü- manlann parasını gıdım gıdım toplayıp dansözcülere, popçulara,birileri de Müs- lümanlann oylannı topla>ıp samimiyet- sizliklerinden başka hiçbir noktada sa- minıi olmamış tiplere peşkeş çekmekte- dir. Benim asıl ıstırabım bu psikososyal marazi yozlaşmadır. Sizinle o günkü sohbetimizin konusu medyadakiyozlaşma idi. Nazh Ihcak bu- nun güncel bir göstergesiydi. Şimdi "ül- kücüler için hapıs yattım' dh'esiymiş! Clkücülere 'faşist'de demişti. 'Fakirfukaranm. acızinyanındaoldum' dcmiş! Acaba nasıl? İşçüeri 10 a> maaş alamadı. O 10 a\ zarfinda bir gün yalı- sında şampanvalı zivafeti eksik oldu mu'.'İnsan bir kumaş parçasuıın değiL hi- cabın (utanıp sıkıhnamn) savunmasım yapmalı. Eğer yapabilecek liyakatı var- sa." Demirel. cumhurbaşkanı olduktan sonra Ihcak'la yollan bir kez daha ay- nldı. 1998 başında Akşam gazetesinde yazılanna son verilen îlıcak. kendisiyle yapılan söyleşide bir dönem görüşleri- ni yansıttığı. "onun yüzünden Özal'la takışüğınT söylediği Demirel'i. bu kez "kendisine sahip çıkmamakla" suçladı. Yeni Şafak'ta yer alan söyleşide Ilıcak. kendisine yöneltilen "Demirel cumhur- başkanı olunca ilişkiniz kesildi gibi" so- rusu üzerine şu yanıtı veriyordu: "O onlara bağh. Onlann vicdanına bağh bir hadise. Bakın benim başıma böyle birolav geldi İşine son verilmek du>- gusu son derece rencide edici. Şimdi böy- le bir hadise başıma geldi. Bu gazeteden çıkanlmamı.eski zamanlan da biliyor De- mirel. Özal'la takışmamızı biliyor. Onun vüzünden tabii. benim yüzümden değil. Özal bana her zaman çok yakın davran- dL" Akşam macerasından sonra yeni sa- fını da belirleyen Ilıcak. Erbakan'la ya- kmlığını ilerletirken Yeni Şafak'ta yaz- maya, Kanal 7'de de program yapmaya başladı. FP'nin ıçinde ne kadar kalaca- ğı merak edilen Nazlı Ilıcak. aslında bu soruya yıllar önce kendisine yöneltilen "politikaya atdmayı düşündünüz mü" sorusuna verdiği yanıtta açıkJık getiri- yordu: "Politikayı çok seviyorum ama politika hayatma atılmayı hiç düşünme- dim. Çünkü ben belirli bir parti disipü- nine \e bir Uderin disiplinine giremem." "Katlııılaıiıı kapanmasına karşıyun' Yıl 1988. Başbakan Turgut Özal'ın eşi Semra Ozal, hacdan dönmüş. Basında bir tartışma başlamış. Bazı din adamları "Müslüman kadına hacdan sonra tesettür şart" diyor. Semra Özal, buna karşı çıkıyor. Kadın adlı bir dergı ise Nazh Ihcak'la "Kadın Hürriyetine" ılişkın bir röportaj yapıyor. Söyleşide. Nazlı llıcak'a, yaşanan bu tesettür tartışması da soruluyor. Işte Ilıcak'ın yanıtı: "Ben şahsen kadınlann kapanmasma karşıyun. Ama kadınlarunız inançlan doğrultusunda kapanma ihti\ acını hissediyoıiarsa kapanabUûier. Ancak zorla kapanmaya karşıyım. Ben dini yorum yapacak degilim. Hacdan sonra kapanmak o kişinin kendi inancına kalmış bir mesele. Zaten Semra Özal'm kapanma>acağını biliyorduk. Kapanamaz da. Ben de doğnısu Başbakanımızm eşinin kapanmasını arzu etmem." 10 yıl sonra bu kez farklı bir Nazlı Ilıcak. çıkıyor karşımıza. 10 yıl önce kapanmaya karşı olduğunu ifade eden Ilıcak, bu kez "Benim savunduğum inançlar Fazilet Partisi'nin savunduğu inançlar. Başörtüsü meselesi" diyor. 10 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın eşinin bile kapanmasına karşı çıkan Ihcak. bu kez türbanı Meclis'e sokmaya çalışıyor. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Hangi Radikalizmden Yanasınız? Fazilet Partıli bayan milletvekilinin Meclis salo- nunatürbanlagirmesi radikal birdavranıştı. Bir an devrim Fransası parlamentosundayaşanabilecek göruntülere tanık olduk. Bir grup alkışlıyor. başka bir grup protesto ediyor, başbakan kürsüde Ro- bespierre'ımsi bir tonlamayla konuşuyor, koyu renk giysiler içinde bir çoğunluk dillerini yutmuş- çasına suskun oturuyor, başkanlık kürsüsündekı fraklı yaşlı adam bir çizgi roman kahramanına dö- nüşüyor, türbanlı bayan, heyecanını gizlemeye ça- lışarak protestoların dinmesini bekliyordu... Davranışın radıkalliği çok geçmeden daha ryı anlaşıldı. Ertesı gün düzenlenen basın toplantısın- da eline tutuşturulan açıklamada çizilmek istenen görüntünün tersine, Fazilet Partili bayan milletve- kilinin, "faziletlı bir hanım" olmaktan çok, kararlı bır köktendincı mılitan olduğu kısa sürede ortaya çık- tı. Aynı yazılı açıklamadaki "şehit anneleri, şehit eşleri" demagojileri, radikal davranışın gerekiirdi- ği açıklıkla bağdaşmayan bu ikiyüzlülük, kötü bır makyaj gibi sıntıyordu. Nitekim, o akşam Kanal 7'nın haber programı konuğu, türbanı "sivil, bireyselbir hak" olarak değertendiren aydınlarımızdan Kürşat Bumin, program sunucusu Ahmet Hakan'ı (ve bu arada, itiraf ederim ki beni de) şaşırtan bir açık söz- lülükle (başka eleştirileriyle biıiikte) bunu dile ge- tirdi. Kürşat Bumin'in eleştiri ve önerileri, kökten- dincileri ne ölçüde etkiler, bilemem. O akşamkı programda gördüğüm, orada bir vitrin gibi kaldı- ğıydı. • • • Türbanlı bayanın radikal davranışı bana bir baş- ka radikalizm görüntüsünü, daha önce de bir ya- zımda sözünü ettiğim bir kitaptan, C. Armst- rong'un "Soz/curt"undan "şapka devrimi"ne iliş- kin bölümleri anımsattı... Bu bölümlerden bazıla- rını birlikte okuyalım: "Fes kaldınlmalıydı. Çünkü fes, Osmanlı ve Müs- lüman olmanın resmi şapkasıydı. Mustafa Ke- mal 'in eylem çizgisi kendine özgüydü. Şiddetli bir muhalefetin doğacağını biliyordu. Doğrudan doğ- ruya her Türk için en derin anlamda kökleşmiş uyum duygusuna darbe indirmekteydi. Ihtiyatla h§- reket etti. Muhafızlarına siperli kasketler giydirdı. Itiraz görmeyince bütün ordunun bunlan kullan- ması için genelge yayımlayarak kasketin güneş ve yağmurda eski fese göre ne kadar avantajlı ol- duğunu anlatacak danışmanlar gönderdi. Asker- lerkaskete itiraz etmediler. Artık ordudan emin olâ- rak, halkı da festen döndürmeye girıştı. Karadç- niz kıyısına bir seyahatyapt. Kastamonu 'da birhalk toplantsı düzenledi ve kencüsi bu toplanüya birşa/5- kayla katıldı. Halkın şaşkınlıktan soluğu kesilmis- ti... Sıradan bir Türk için şapka, canavarlığın dam- gası, iğrenç, melun Hıristiyantanhv&yâbancıtânn simgesiydi. Mustafa Kemal fiziksel âhfatncfaoldt/- ğu kadar zihnen de korkusuzdu. Fes yerine şap- ka giymek ve halk toplantısına böyle katılmak, râ- hatlıkla maskaralık olarak değetiendirilebilirdi. Ka- labalık onunla alay edebilir, ona gülebilirdı. Fizik- sel şiddetle karşılaşmaktan korkmadığı gibi, alay edilmekten de çekinmiyordu. 'Eğer uygar bır halk olacaksak' dedi, 'uygar, uluslararası kabul gör- müş giysileri giymeliyiz; fes, cehaletın simgesidiF'. Yolculuk ettiği heryerde, başındaki şapkayla ay- nısözleri va 'z etti. Ama başanlı olamadı. Kamuoyp şok halindeydı... Halkı ikna etmekte başanlı ola- mayan Mustafa Kemal, zora başvurmaya karar verdi. Eğerşapkayı kendi iradeleriyle gıymiyoriar- sa, zorla giyeceklerdi. Emirieri üzerine partamen- to hemen fesı yasaklayan ve fes gıymenin suç oluşturacağını bildiren bir yasa çıkardı. İki gün sonra her kentte ve her köyde, polıs sokaklarda fes giymiş insanlann başındaki fesleri topladı. Kar- şı koyan, hatta sızlananlarhapseatıldı..." (s. 205- 206). Armstrong'un kendine özgü sözcükler ve anlâ- tımlarla çizdiği tabloya Büyük Larousse Ansiklo- pedisi'nin "şapka devrimi" maddesindeki bazı bi)- gileri ekleyelim: "... ulkenin çeşitliyörelerinde (Ec- zurum, Rize, Sıvas, Maraş, vb.) şapka giyilmesj- ne karşı çıkanlar Istiklal Mahkemeleh'nde irtiĞa yanlısı olarakyargılandılar. Erzurum'da3, Rize'de 8, Giresun'da 2, Maraş'ta 6, Ankara'da 2 kişi idA- ma mahkûm edildi. Pek çok kişi 3 ile 15 yıl arasın- da hapis cezasına çarptınldı..." ••• Meclıs'teki türban olayının, (tıpkı üniversite vb. kurumlardakı benzerferi gibi), masum ve kişisel bir inanç olayı değil, örgütlü ve radikal bir girişim d - duğu yeterince anlaşıldı. Yukardaki alıntılarda ise Cumhuriyetin kurucusunun radikalizmini görüyo- ruz. Sadece demokrat olmak değil sıradan bir du- rüstlük bile kimi kez açıkça yan tutmayı gerektir- diğine göre, siz hangi radikalizmden yanasınız? "Hiç- birinden"derseniz, Meclis'teki suskun çoğunluk- tan farkınız kalmaz. Susmaktan ya da bu soruya açık ve inandırıcı yanıt verememekten daha da kötüsü, bazı "s/V/Vhafc"yandaşlarının, bilinçsizlik, sorumsuzluk ya da kendini fazlaca beğenmişlik- ten, farkında olmaksızın gerici radikalizmin savu- nucusu konumuna düşmeleridir. '•' Aslıtürk'ün zimmet ; davasına devam edildi tstanbul Haber Servisi - Eski Şişli Belediye Başka- nı GülayAshtürk'ün de ara- lannda bulunduğu 25 sanı- ğın. 11 milyar liraya yapıl- ması gereken inşaatı Abaküs AŞ adlı firmaya 115 milyar liraya yaptırarak "ammet" suçunu işlediklen iddiasıy- la yargılanmalanna devam edildi. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesfrndekı duruş- maya. tutuklu sanıklar Ah- met Işık ıle Altan Demirel ve ıfade vermeye gelmedı- ği için hakkında gıyabi tu- tuklama karan çıkanlan tb- rahim Koşan katıldı. Gıya- bı tutuklu olarak yargılanan Gülay Aslıtürk, OğuzÖngen ve Nalan Öngen'ın yakala- namadıklan için hazırbulun- durulamadıkları otururrla turuksuz yargılanan 19 sa- nık da katılmadı. Gı>abi Wı- tukluluğu vıcahiye çevrileVı Ibrahim Koşan sorgusunda. inşaatın belediye encümenı karan uyannca ŞtPA tarafjn- dan yaptınlmasına karar ife- rildiğini belirterek "Daha sonra ne okhığunu, inşaatın Abaküs isimli şirkete ne $- kildevcrildiğuıi bilmi>urunı. BuişlerGüia> AslıtürkveAI- tan Demirel taranndan >ü- rütülüyordu"dedı. " Sanıklardan Koşan' ı. sor- gusunun vapılması nedfc- niyle serbest bırakan ma4j- keme heyetı. tutuklu sanık- lann tahlı>e istemini redde- derek duruşma> ı erteledr:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear