14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1999 ÇARŞAMBA HABERLER IFIer .taypamlaştı * • İstanbul Haber Servisi - . Darokrat Partı (DP) Gene! BaşLanı Korkut Özal, patısinin istanbul tl BaşkanlığTnca eski . basbakanlardan Adnan Menderes ile bakanlan Fanr Rüştü Zorlu ve Hasan Poıatkan'ın mezarlan . bajında düzenlenen bavramlaşma törenine katldı. Özal daha sonra ağabeyı 8. Cumhurbaşkanı TurgutÖzarın An tmezan'nı da ziyaret ettı DP liden Özal, , "Tirkiye, bır gün dünyanın en seçkın. en ileri, demokratik, özgürlükçü ve çağdaş devletieri arasındaki yennı aiacaktır" dedi. Ata'ya çirkin saldı*ı t • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Şakirpaşa Mahallesi'ndekı Milli ^Mensucat llköğretim 'Okulu'nunarşıv bölümüne molotof attıktan sonra gönderdeki bayrağı indiren saldırganlar daha sonra bahçedeki Atatürk büstüne de pıslik sürdüler. Okul görevlisınin sesleri duyduktan sonra ışıklan yakması ve küçük çaplı yangını söndürmeye başlamasını fırsat bilerek kaçan saldırganlann yakalanması için çevrede polisin soruşturma başlattığı öğrenildi. ÖDP meclis kuracak • GAZİANTEP (Cumhuriyet) - Seçimi kazanmalan durumunda belediyecilıği halkla birlikte yapacaklannı belirten ÖDP Gazıantep Anakent "Belediye Başkan Adayı Fahri Atacan, "Mahalle meclisleri kuracağız. Bunlann temsilcılenyle de halk meclisi oiuşturacağız" dedi. Ortaya sadece iddıa olarak dürüstlüğü değil. çağdaş beledıyecilikJe ilgili projeleri de koyduklannı belirten Atacan, "Halk rrieçlisinin-alacajı kararlar bağlayıcı olacak. Yine bu meçlisin hatamızi^bulması halinde 'Geri çağırma hakkı' dediğimiz seçmenın bizi geri çağırması durumunda görevı bırakacağız" diye konuştu. 'Yeşil yakalanacak' • TRABZON (Curohuriyet)-Eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık. "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldınm'ın muhakkak yakalanacağını söyledi. Trabzon'da gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Aşık,"Seçimden sonra da, önce de olabilir. Ama Yeşil muhakkak yakalanacak"' dedi. Aşık Çay-Kur'da 3 trilyon, Tekel'de ise 20 trilyonluk zarar olduğunu belirtti ve bu kurumlann ûrünlerine mutlaka zam yapılması gerektiğini de söyledi. HADEP aracı çocuğa çarptı • ADANA (AA)- Adana'da, HADEP'in seçim aracı bir çocuğa çarparak ölümüne neden oldu. Alınan bilgıye göre Dağlıoğlu Mahallesi. Karasu ka\ şağı 12 sokakta meydana gelen kazada. Okman Öc (26) yönetimindeki 01 ER 605 plakalı HADEP seçim minibüsü, yolun karşı tarafina geçmek isteyen Mehmet Nuh Günay'a (12) çarptı. Ağır yaralı olarak Devlet Hastanesi'ne kaldmlan çocuk kurtanlamadı. Istikram seçeceğiz1 • İZMİR(AA)-Türkiye Işveren Sendikalan Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Refık Baydur, ülkenm son yıllarda dünya genelinde siyasi çalkantılar ve istikrarsızlıklarla anıldığını ıleri sürerek " 18 Nisan seçimlerinde sağ veya sol değil, istıkran seçeceğiz" dedi. Baydur, 1998 yılı sonundan bu yana ekonomide yatınm ve üretimin azaldığını, buna karşın işsizliğin arttığını belirterek seçımler sonrasında istikrarlı ortamın doğmasıyla yılın ikinci altı ayında bu göstergelerin tersine seyir izleyeceğinı bildirdi. Boyabat Yaşar Topçu Yatılı İlköğretim Bölge Okulu Eğitim güneşi kızlara doğdu8 yıllık kesintisiz temel eğiti- min olumlu etkilen gözler önüne seriliyor, Boyabat Yaşar Topçu Yatılı llköğretim Bölge Oku- lu"nda. Çoğu evlendirilmek üze- re iken 8 yıla çıkanlan zorunlu eğitim ile yatılı okula alınan kız öğrenciler, yörenin üzerlerineçö- ken töresel pususundan kurtulma savaşımı veriyor... Erkeklerle karma eğitim aldık- lan için bıryandan ailelennin ge- leneksel çekincelenni yıkmaya, dığer yandan erken evlilık yazgı- sından uzaklaşarak aydınlık gün- lere koşmaya çalışıyorlar. Yoksul ailelerinin kendilerinı ziyaret ede- memesinin acısını. köylülennin yollannı bekleyerek çıkanyorlar. Köylerine giden yolun üzerinde bulunan okulda, "haberci" yeri- ne koyduklan köylüleri ile ailele- nne selam yollamak için uzun so- luklu bekleyiş sırasındaki yerleri- ni alıyorlar. Aileleri tarafından gönderilen harçlıklan da. en sevdikleri gün- de harcayabılmek için yastık al- tında saklıyorlar... Eski Bayındırlık ve tskân Ba- kanı adına yaptınlan Boyabat Ya- tılı llköğretim Bölge Okulu, 1 OO'ü kız toplam 230 öğrenciden oluşuyor. llçeden 5 kılometre uzaklıkta bulunan okul, çevre köylerden gelen yoksul öğrencı- lerden oluşuyor. Taşımalı eğitım- den yararlanamayan pek çok öğ- rencinin 7 ay boyunca okula gıde- mediği bölgede yatılı okul hızla imdada yetışiyor. Sinop tl Milli Eğitim Müdürü HayrettinGürsoy, 9 YlBO'yu da- ha hizmete açarak. 2030 yılına kadar bölgenin tüm eğitim gerek- sinimini karşılayacaklannı anlatı- yor. Giyim yardımı nedenıyle ta- şımalı eğitim gören çocuklann da yatılı okullara yazılmak ıstediği- ni aktaran Gürsoy. Karadeniz'in dağlık konumu nedeniyle Yf- BO'lann çok önemlı bir misyon üstlendiğini vurguluyor. Yaşar Topçu Yatılı llköğretim Bölge Okulu Müdürü Ali Şahin. tamamlanmadan açılan okul bi- nasındaki donanım eksiklerine işaret ederken, 4 kadrolu öğret- menle hizmet vermeye çalıştıkla- nna da dikkat çekiyor. Ökulun bu öğretim yılında hizmete açılması nedeniyle önemli sorunlarla kar- şı karşıya kaldıklannı belirten Şa- hin. 6 öğretmenin görev lendirme sistemı ile çalıştığını, Ingilizce öğretmeninın de ücret karşılığı dışandan getirildiğini belirtiyor. Kurban Bayramı'nda ilçede okula bağış için kampanya başla- tan Şahin, gelecek için program- lı ilerlıyor: "Okulumuza, yakın zamanda bağış yoluyla 20 tane bilgisayar ge- lecek. Büyiik ekran bir televizy on da bağış yoluy la geldi. Bu önemli bir nrsat. İlçe. çok kısa zamanda okulu benimsedi ve okula büyük destek \erdi. Boyabat muhafaza- kâr bir yerdir. Karma okul okftı- ğu için önceleri velilerin endişele- ri vardı. Ama daha sonra okulda- kiyemekbane,yatakhane\e tuva- leflerin erkeklerle kı/Jar için ayn olduğunu göriince çok rahatiadı- lar. Bu da kız öğrenciierin kayıtla- nnı arttırdı. Yelilere daha da gü- ven vermek için taahhütname ıry- gulamasını başlatbk. Cumartesi- pazar ev ci çıkacak öğrenciierin ki- me teslim eidileceği konusunda ya- ab taahhütname aldık. Bu da bi- ze olan gfivenlerini pekiştirdi." Şahin. Karadeniz'in dağlık köylerinden gelen öğrenciierin ilk gördüğü büyük yerleşim mer- kezinin Boyabat olması nedeniy- le bazı sorunlar yaşayabildığine dikkat çekerek gözlemlerinı akta- nyor: "Öğrenciierin çoğu ilk kez köy- lerinden çıküklan için trafik ku- rallannı bilmiyorlardı. İlçeyegktiş genşlerinde kırmızı ışık-veşil ışık kurallanndan. karşıdan karşıya geçerken dikkat edilecek husus- lardan habersizlerdi. Trafik bilgi- leri de aktarmaya başladık. Ma- ğaza. dükkân ve ahşverişe gittik- lerinde de kimi sorunlar yaşıyor- lardı. Bu nedenle öğrencUere nö- betçi öğretmen nezaretinde ahş- veriş yapönyoruz. Altına işeyen çocuklan. gece saatJerinde nöbet- çi öğretmen nezaretinde tuvaiete çıkanyoruz. Çocuklann çoğunun saçı. «eldiğinde bitliv di. O neden- le okul açılır açılmaz ilçeden bir berber getirerek tüm çocuklann saçlannı kestirdik. Brt saptadıkla- nmızı tedavi ettik. Oğretim yıh ba- şında öğretmenler, öğrencikrin bilgi düzeyini taramak için seviye sınavlan >apü. Sınavda birçoköğ- rencinin 6. sınıfta olmasına karşın okuma yazma bilnıcdiğini. bu öğ- rencilerin birleştirilmiş sınıflar- dan geldiğini saptadık. Bazı öğ- renciler de heceleyerek okuvabili- yordu. Bu nedenle seviye grupla- n oluşturularak, programdan ge- ri kalan öğrenciler için etüder dü- zenledik." Öğrencılerin çoğunun okula başladığında lastik ayakkabılan olduğunu vurgulayan Şahin, gi- yim yardımının önemine dikkat çekiyor. Öğretim yılı başında kız öğrencilere forma. hırka, beyaz ~T\ oyabat Yatılı îlköğretim Bölge Okulu, r£ 100'ü kız toplam 230 öğrenciden oluşuyor. JLJ llçeden 5 kilometre uzaklıkta bulunan okul, çevre köylerden gelen yoksul öğrencilerden oluşuyor. Taşımalı eğitimden yararlanamayan pek çok öğrencinin 7 ay boyunca okula gidemediği bölgede yatılı okul hızla imdada yetişiyor. Öğrenci kayıtlan hâlâ süren okulda kız öğrenciierin sayısı da gün geçtikçe artıyor. İşsizliğin yoğun olduğu bölgede öğrenciierin tüm masraflan devlet tarafından karşılanıyor ve veülerin Ugisinj daha çok çekmeye başlryor. gömlek, ayakkabı \e çorap; er- keklere ceket, pantolon. gömlek. ayakkabı ve çorap verilmiş. Baş- lı başına bu giyim yardımı bile çok etkili olmuş. Müdür, birçok velinin. giyim yardımı nedeniyle çocuğunu yatılı okula yazdırmak isteğini belrrtiyor. Yatılı okullann 'eğitim ışığını en uzakta bulunan köylerin ço- cuklanna kadar götürdfiğünü' söyleyen Şahin, önemli bir ölçü- te dikkat çekiyor: "YİBO'lan 'eğitimde fırsat eşitliği' sloganını sözde kalmak- tan kurtararak gerçeğe dönüşrür- dü. YİBO'larda sorunlar çokola- bilir, ama bu sorunlar inançla aşı- labilir." Hepsinin öyküsü var Beden öğretmenı Mehmet Ye- ner, yatılı okulun yalnızca öğren- ciler için değil, öğretmenler için de ilginç bir deneyım olduğunu belirterek başlıyor sözlerine. "Biz de okula yeni alışıvoruz" diyen Yener, buradaki öğrenciierin en belirgin özelliğinin, köylülennin yollannı beklemeleri olduğunu anlatıyor: "Tüm köylerin yolu bu okul- dan geçtiği için öğrenciler dersten çıkûktan sonra dışan çüayor ve voldan geçen köylülerin arabala- nna el sallıyorlar. Aileleri genelde fakir olduğu için sürekli buraya gelemiyor. Buradaki öğrenciler kavgacı ve sorunlu öğrenciler de- ğil. Hepsi ayn bir hikâveyie gelryor okula. Hepsine elimizden geldi- ğince yardımcı olmaya çahşıyo- mz." " Yener, köylerden gelen birçok öğrencinin tuvalet kültüründen yoksun olduğunu. hatta pisuvar- lan görünce ne olduğunu anla- makta uzun süre güçlük çektikle- rini aktanyor. Tuvaletteki sabun- lar da sürekli yok oluyormuş. "Ancak bunlar zamanla otura- cak, Çocuklar2 ay da oldukça me- safe kat etti" dıyerek anlatıyor genç dimağlann yeniliğe açık ol- duğunu. Babası 'namusunu temizle- mek' için üvey annesini öldüren Dursun Bozkaya. Mahsun Kırmı- zıgül'ün 'Yıkılmadım.ayaktavım' arabeskşarkısını seslendirmiyor, adeta ağıtla kanşık haykınyor. 24 yıl hapse mahkûm edilen babası- nın ardından parçalanan ailesinin hüznünü akıtıyor şarkılanna. Ba- basının üvey annesiyle kıydığı i- mam nikâhma içerliyor: "Babamın üvey annemk evlen- mesine başından beri karşı çık- mıştik. Ama bazılan babamın ba- şını döndürmüşler, o da evk'ndi." 8 kardeşi olduğunu. üvey anne- sinden de bir kardeşi bulunduğu- nu söylüyor. Ev in geçimini, tuğ- la fabrikasında çalışan ablası sağ- lıyor. Ablasının ayda ancak 200 bin lira gönderebildiğini anlatıyor. En büyük amacı subaylık, ama bir se- çenek daha var: "Subay olamazsam ses sanat- çısı olacağun." Röportajımızı önemsemesi, bakışlannı okulun önünden ge- çen araçlara kaydırmasını engel- lemeye yetmiyor. 17 yaşındaki Nurgül'ün soya- dı Vanarateş. Ailesinin maddı du- rumu iyi olmadığı için evlendi- rilmek üzereyken zorunlu eğitim ile kendisini yatılı okulda bulan öğrencilerden. Küçük kardeşiyle bu okula yazdınlmış. bebekleri çok sevdiğı için hemşire olmak istiyor. Soyadının çağnştırdığı az- mi yaşam felsefesi yaptığını du- yumsuyor ve yaşamındaki 'zo- runlu' değişikliği dinliyoruz: "Üvey babam beni eniştemin oğlu ile evlendirmek istiyordu. 5. sınıfı bitirince 'bu kızın başını bağlayalım' dediler. Ben de onla- ra 'Beni evlendirirseniz intihar ederim' dedim. İstanbul'a kaç- mayı bile düşündüm. Kanun çı- kınca beni mecburen burava vaz- evlenmiş. Ondan 6 çocuğu olmuş. tki çocuğu da ilk kansından" açıklamasını getiriveriyor. 4 kar- deşinin evlendiğini. babasının da şeker hastalığına yakalandığı için evın geçimini konfeksiyon mağa- zasında çalışan ağabeyinin sağla- dığını anlatıyor. Okulda okumak- tan mutlu olmasının nedenleri arasında 'et yiyebflmevi' gösteri- yor. Köyde 6 ayda bir et yiyebili- yorlarmış. Ancak beklentileri okul yönetimini aşıyor: "Boyabat'ta büyük bir çarşı da var. Ben daha önce çarşı görme- miştim. Keşke okulumuz da çar- şının içindeobav dı. Orada gezme- yi çok sevıyorum." Ancak parası olduğunda köyü- ne gıdebildiğini. ailesinin de 'fa- kir olduğu için' onu görmeye ge- Okulda kız öğrenciierin sayısı da gün geçtikçe arüyor. dırmakzorunda kaldıiar. Ben ev- lenmek istemiyorum, gidebildi- ğün yere kadar okula devam et- mek, iş güç sahibi olmak istiyo- rum." iyot eksikliği Annesinin yaşadığı sıkmtılara geliyor sıra: "Annem, bana hamileyken ba- bamdan ayrılmış. Çünkü baba- annem çok kötüymüş ve annemi sürekli tarlada çalıştımnrmuş. Bu nedenle annem 2 çocuğunu dü- şürmüş. Bana hamile kaldıktan sonra beni de düşürmemek için babamdan aynlmış. Ama babam o zamandan beri beni hiç arama- mış. Ona çok kızgınım. Annem, daha sonra üvey babamla evlen- miş. Ondan da iki çocuğu olmuş." Bölgedeki iyot eksikliğinden payını alan Aysel Köklü. annesi ve 8 kardeşiyle guarr hastalığına yakalanmış bir öğrenci. Annesi, babasının ikinci eşı. Köklü, "Ba- bamın ilk kansı ölünce annemle lemediğinı anlatıyor Aysel. "Ben öğretmen olursam her şey deği- şir" tümcesiyle özetliyor en bü- yük umudunu. Beden eğitımi dersi için ıste- nen eşofrnan ve ayakkabı sıkıntı- sından dert yanan Ne\ln Ekşisoy. ailesıne sorunu açtığında okuldan alınma korkusu yaşıyor: "Zaten babam benim okuma- mı istemivordu. Eşofman gerekti- ğini söylersem beni okuldan al- mak istevebilir. Zaten okuidan al- mak için bahane anyor." 6 kardeş olduklannı söyleyen Ekşisoy. babasının, kalbi delık olan ablasını okutmadığına dik- kat çekerken kanıksamış görünü- yor yaşamın yükünü: "Istanbul'da Haseki Hastane- si'nde ameliyat olması gcrekiyor- du. Ama parasıdıktan onu ameli- yat yaptıramadık. Bazen ablamın ağzından kan geliyor. Böbrekleri de rahatsız." 6 kardeşinden biri askerde. bi- ri mermer fabrikasında, 2 karde- şi de köyde. Babasının sigortadan aldığı 22 milyon lira ile gereksi- nimlerini karşılamaya çalışıyor- lar. "Neden tngilizceögretmeni ol- mak istiyorsun?" sorusuna. sez- diğimiz yanıtı alıyoruz: "Ingilizce öğretmenimizi çok seviyorum. Çünkü o gülünce içim bir şekil alıyor. ablanu haürlıyo- nım. Onu abiama benzettiğim için öyie ısuıdım kL. Aynı onun gi- bi tngilizce öğretmeni olmak isti- yorum. Maddi gücümüz elverdi- ğince okuyacağım.'" Babaya yardım için Böbrek nakli bekleyen babası- nın tedavi masraflannı karşıla- mak için yaz aylannda tuğla fab- rikasında çalışan Hüseyin Bozka- ya, bir yandan derslerine çalışı- yor, bır yandan da en tasarruflu harcamaİan nasıl yapacağınm he- sabını yapıyor. Yeşil kartla teda- vi olan babasına ılaç paralan ne- deniyle çok para harcandığını an- latan Bozkaya. bu nedenle ıkı ağabeyinin okulu bırakarak tuğla fabrikasında çalışmaya başladı- ğını söylüyor. 7 kardeşinden 2 'si- nin de köyde olduğunu belirttik- ten sonra sözü yeniden babasına getiriyor: "Babam iki vıldır böbrek nak- li bekliyor, ama durumu giderek kötüye gidiyor. İlaç paralan çok tutuyor. Bu yatılı okui olmasaydı ben de tuğla fabrikasında çalış- mak zorunda kalacaküm. Ben 3 vıldır yaz aylannda tuğla fabrika- sında çahşıyor, kınlan ruğlalan te- mizliyorum. Gündelik 1 milyon li- ra yevmiye, avda 30 milyon lira veriyorlar. \emek parasuu biz ce- bimizden veriyonız. Aslında 18 yaşından küçükleri çahştırmak yasak, ama ben kaçak olarak mecburen çalışıyorum. Babamın yalnızcaBaşkent Hastanesi'negit- mesinin yol masraflan bile çok fazla." Annesi ve ağabeyinin, "Tuğla fabrikasmda sürüneceğineoku da adam ol" öğüdü kulaklannda. Devam ediyor Hüseyin: " Köyde yaşamak istemiyorum. Subay olmak, Apo gibileri yaka- lamak istiyonım. Burada oku- maktan çokmutluyum. Köyümü- ze gittiğimizde benim giysilerimi görenler, 'keşke biz de oraya ya- zılsaydık' diyorlar. Hertürlümas- rafimızı devlet karşıhyor. AUah ra- n olsun." "Yatılı okul olmazsa okuya- mazdtk" diye söze başlayan İs- mail Akbey. köydeki okulda öğ- retmenlerin sürekli değiştiğini, burada ise 10 tane öğretmen oldu- ğunu belirttikten sonra, benzer sorulann yinelenmesine gerek duymadan yanıtlan sıralıyor: "Babam çiftçi. tki ağabeyim var. Onlan okutmadı. Onlar da çiftçi oldu, şimdi hayvanlara bakı- yorlar. kövde. Bu okulu duyunca çok sevindik, babam hemen yaz- dırdı. Çünkü bu okul olmasaydı okuyamayacaküm. Babam, diğer kardeşimi de buraya yazdıracak. Okumak ve sivil poiis olmak isti- yorum." Sürecek GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU NATO Kosova'ya Battıkça Batıyor NATO kendini Balkan bataklığına attı ve şu ana kadar görünen o ki tüm farfaraya rağmen çaba- ladıkça daha da batıyor. İlk bakışta, NATO'nun Napolyon gibi "Ons'en- gage etpuis on voit" (önce bir girelim, sonra ba- karız) diyerek Kosova sürecinin içine atlamış ol- duğu söylenebilir. Buradan hareketle de insani gerekçelerle büyük bir risk aldıkları için NATO ko- mutanlığına saygı duymak mümkün. Ama ya NA- TO başaramazsa? Diğer taraftan biraz daha dikkatle bakınca, bu operasyonun zamanlamasına ilişkin bir başka ol- gu da dikkati çekiyor. Bu olgudan hareketle NA- TO'nun, nisan ayında yapılacak toplantısında sap- tanmasj gereken "stratejik vizyonu "nun daha şim- diden, toplantının ohayını almadan, yaşama ge- çirilmeye başladığını da söylemek mümkün. NATO, bize söylendiğine göre, "insani gerek- çeyle" Sırp askeri hedeflerıni bombalamaya baş- ladı. Harekât açıklanırken, kara ordusunun asia devreye sokulmayacağı birçok kez vurgulandı. Işi uçaklar bitirecekti. Ne ki, harekâtın daha beşinci gününde saldınların hedefi ve süresi genişletilmiş- tir. Güvenlikli bölgeler kurmak gündeme gelmiş- tir. Gelişmelerin yönü, eğer Primakov'un çabala- n bir sonuç vermezse, NATO'nun kara ordusunu devreye sokarak Kosova'yı işgal etmeye kalkma- dan işi sonuçlandırmayacağını gösteriyor. Olaylar neden bu kadar hızlı gelişti? Bunlar beklenmedik gelişmeler mıdır? Olaylann hızla tırmanmasına, Sırp asker ve po- lisinin, bir etnik temizük/katliam yoluyla, Kosova bölgesini, Arnavutlardan temizlemeye başlaması neden oldu, deniyor. Diğer taraftan NATO sözcü- sünün, "Etnik temizliğin hızlanmasına biz neden olmadık. Sırplar bunun planını daha önce yapmış- lardı" dediğine bakarak bir başka sonuca daha varmak mümkün! Bunlar beklenmedik gelişmeler değildir. NATO, bu gelişmeleri önceden saptayacak bil- gilere sahipti. Öyleyse, NATO daha baştan kara ordusunun devreye sokulmasını zorunlu kılacak bir sürece girdiğini biliyordu. Şimdi olaylar haliha- zır yönlerinde ilerlemeye devam ederse, NA- TO'nun Balkan bataklığına giderek daha fazla saplanması kaçınılmaz. Bu arada, kara ordusunun devreye girmesiyle "dağlık bölgelerde, gerilla sa- vaşında tecrübesi olan" kimi ülkelere de ön saf- larda oldukça iş düşeceği söylenebilir. NATO'nun Kosova'ya giriş tarzı, bu işin nerede biteceğinin tam olarak hesaplanıp hesaplanma- dığı, bir "çıkış stratejisinin" olup olmadığı sorula- nnı da gündeme getiriyor. NATO, başlangıçta he- defini Miloseviç'ın "askeri kapasitesinin düzeyi- ni düşûrmek" olarak saptamıştı. Şimdi devreye gi- ren yeni bir kavramla "soykınmı" engellemek de amaçlara eklendi. Bunlann ikisi de somut ölçü ka- bul etmeyen, ulaşılıp ulaşılmadığı, ancak siyasi olarak saptanabilecek amaçlar. NATO bir süre sonra çıkmaza girerse, "Tamam, hedefıme var- dım " diyerek "bölgeden çıkmayı" seçebilir. NATO, uzun süreli, kanlı bir kara savaşını göze alamadı- ğı takdirde, (ki Yunanistan ve ftalya'nın yanı sıra ABD ve Alman halklarını da buna ikna etmek ko- lay olmayacaktır) başka bir çıkış da pek görülmü- yor doğrusu. Bu arada olan da Kosovalılara olacak, bir an- lamda NATO, Sırpların hedeflerine daha hızla vur- malanna aracılık etmiş olmakla kalacaktır. Bu du- rumda, birçok kişi, Avrupa'nın en küçük ülkelerin- den birine baş eğdiremeyen NATO'nun ne işe ya- radığını, ABD'nın lıderliğini sorgulayacaktır sanı- rım. Harekâtın zamanlaması da ilginç. ABD, bir sü- redir, yeni bir yüzyıla girmek münasebetiyle, NA- TO'yayeni "sfrafe///cm/syon"önerıyordu. Bu stra- tejik misyon, NATO'yu, bir bölgeyı bir bloka karşı savunan bir ıttifaktan, bir kavramlar bütününü sa- vunan bir ittifaka dönüştürmeyi amaçlıyor. Bir böl- geye bağlı olmak NATO'yu yalnızca saldın anın- da bu bölgede etkin kılarken, birkavrama bağtı ol- mak, bu kavramın tehdit edildiği her bölgede, kü- resel düzlemde, NATO'yu etkin kılıyor. Aynca ye- ni konsept NATO'nun harekete geçmesi için BM Güvenlik Konseyi'nin onayını almasını da gerek- tirmiyor (International Herald Tribune 29.11.1998). Bu yeni konsept düne kadar Avrupa ülkelerin- de kuşkuyla karşılanıyordu. "NATO, gerçekte, bû- tün üyelerinin kesinlikle ABD'ye tabi olduğu katı bir hiyerarşik yapıya sahiptir" diyen Fransa Dışiş- leri Bakanı Hubert Vedrine'in "Tek taraflılık teh- likeli hem de herhangi bir ülkenin değil ABD'nin tek taraflı davranması tehlikesi vardır" diyen Al- man şansölyesi Schröder'in sözleri (The New York Times 15.02.1999) Avrupa'daki huzursuz- luğun niteliği ve düzeyı hakkında bir fikir veriyor. Basına sızan en son bilgiler (NYT 26.3.1999) La- fontaine'in istifasının altında yatan en önemli ne- denlerden birinin de NATO'nun yeni konseptine ve ABD'nin Kosova politikasına karşı çıkması oldu- ğunu gösteriyor. ABD. Kosova operasyonuyla NATO'nun yeni konseptini, Avrupa ülkelerinin bilinen itirazlanna rağmen, fiilen yaşama geçirmiş oldu. Belki de so- runa biraz da buradan bakmak, ABD için Koso- va'da başannın. Kosovalı Arnavutların refahından daha çok, pazartesi günü belirttiğim gibi, iki ku- tuplu bir dünyaya dönme yolunda atılan adımlar- da, yeni NATO konseptinde yattığını düşünmek gerekiyor. Ancak zarlar atıldı, ama henüz yere düş- medi. NATO'nun giderek Balkan bataklığına sap- lanması, savaşın yaygınlaşması olasılığı da yok değil. O zaman bu kazanımlar ABD'nin ne kadar işine yarar dersiniz? BODRUM ASLIYE 1. HUKUK MAHKEMESİ 1997-675 Davacı Hülya Çetin vekılı Av. Bülent Özyürek tarafın- dan davalılar Nadir Koç, Nevzat Eryıldınm ve Tuncay L'fuk hakkında açılan trafik kaydının iptalı ve tescil dava- sının yapılan yargılaması sırasında davalı Nadir Koç'un ve Tuncay Ufuk'un adreslenne dava dilekçesi tebliğ edı- lememiş olup ara karan gereğınce davalılara ilanen teb- ligat yapılmasına karar venlmiş olup. Köstence köprusü altı Hatay İzmır adresindeki Tuncay Ufiık ile tkizdere Sokak Küçükesat-Ankara adresindeki Nadir Koç'un duruşma günü olan 14.9.1999 günü saat 9.45'te duruşma salonunda hazır bulunmalan veya ken- dilerinı bir vekille temsil ettirmeleri aksi takdirde duruş- malara yokluklarında devam olunacağı ve karar venlece- ğı hususu dava dilekçesi yerine geçmek üzere ilanen teb- liğ olunur. 17.3. 1999 " Basın: 14144
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear