22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 MART 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVİN İLYASOĞLU IivaneH/ ShawBizim sütunlanmızın ilgi ala- nı değil Livaneli'den söz etmek. Ancak garip, çelişkili bir durum var ortada. Müzik ve bilim çev- relerinden öylesine tepki geldi ki, ister istemez konu başlıklan- mızdan birisi Livaneli'nin sen- fonisi oldu. Kimdir Zülfti Liva- neli? önceleri protest tarzı şarkı- türkü biçimini sesiyle sazıyla, kendine özgü bir üslupla seslen- dirirken tanımıştık kendisini. Şi- irle öyküyü, sazla sözû halka ses- lenen bir retorik içinde dile geti- riyordu. Bu bir üslup muydu? Şan ve opera sanatçılanmn "de- tone" olarak niteledikleri bir söy- leyiş tarzıydı. (Hele konserierin- de üst üste söylediği şarkılarda gi- derek tondan düştüğünü gözlem- lememek olanaksızdı.) Ancak kendine özgü bir çağnsı vardı, gem'ş kitleye seslenen bir söylem bulmuştu. Daha önce Ruhi Su'nun opera eğitimli donanı- mıyla yoktan var ettiği çizgide değildi kuşkusuz. Sonra yazar Livaneli, sinemacı Livaneli, po- litikacı Livaneli, uluslararasi ör- gütlerin üyesi Livaneli gündem- leriişgalerti. Politikayabirsoyu- nup bir vazgeçmesiyle, gazeteden gazeteye transferleriyle ilgi oda- ğı oldu. Bütün bunlar hâlâ bizim sütunlanmızın konusu dışmda kalır. Ancak bir senfoniden söz edildiğine göre, bizim hangi bes- tecimizbugüne kadar böylesi bir senfonik yapıtı böylesi bir senfo- nik topluluğa çaldırdı, şeklinde- ki beyanlan üstüne müzikk cid- di uğraşanlann. çağdaş müzik ta- rihimizi iyi tanıyanlann da tep- kisini çekti. New Age Rhapsody: Teknik açıdan, biçim özelliği içinde acık- larsak *NewAge" on-onbeş yıl ön- ce moda olan, soft-electronic (yu- muşak elektronik seslerden olu- şan) bir tür. "Rapsodi" ise tek bölümlü ve içinde baştan sona çeşitlenen yerel ezgilerin bütün- lüğu içinde bir tür. Demek ki bu yapıh henüz dinlememiş olan, başlığına göre, elektronik, yu- muşak sesli, kesintisiz çalınan, «tematrtj-'foildoTİk bütünJüğe sahip- bir yapıt bekleyecek. Ancak her- halde burada New Age, "yeni çağ" anlamında kullanılmış. u Rapsodi" ise tek bölümlü olma özelliği yerine on bir bölüme ay- nlmış. Form açısından her biri birbirinden ayn düşünülmüş par- çalar. Tematik bütünlüğe ise iti- bar edilmemiş. Lrivaneli'nin Türk halk ezgilerinden esinlenip bağlama ile söylediği birkaç şarkının melodileri ancak beş-altı bölümde gelip geçiyor. Elli dakikahk süre içindeki bu senfonik yapıt tümüyle Francis Shavv'un bestesi. Bir Ingiliz'in, Ingilizce konuşurken araya Türkçe birkaç sözcük yerleştirmesi gibi bir şey olmuş. Livaneli ise bu yapıtlann artık "besteciliğinin ortaya çıktığını, yaşamının izdüşümü" olduğunu söylüyor. Livaneli bir soyleşibinde "Bes- teciliğinı de görülmeU". bir diğe- rinde, "Şarkı yapar, seslendiri- rim ama esas yönüm bestecilik" demekte. İyi de, burada Livane- li'nin Türk halk ezgilerinden esin- lenip bağlama ile söylediği bir- kaç şarkının melodileri ancak beş-ahı bölümde gelip geçiyor. El- li dakikahk süre içindeki bu sen- fonik yapıt tümüyle Francis Shaw'un bestesi. Bir Ingiliz'in, tn- gilizce konuşurken araya Türk- çe birkaç sözcük yerleştirmesi gibi bir şey olmuş. Livaneli ise bu yapıtla artık "rjesteciöginin orta- ya çıktıgııa, yaşamının izdiişü- mü" olduğunu söylüyor. Francis Shaw, dünyanın en ün- lü şeflerinden biri. LSO da nere- deyse dünyanın en ünlü orkest- rası olarak tanıtıldı günlerce. Bu bir zaferdi! Kimi gazetenin ilk sayfa manşetinden TV'lenn ana haberlerine dek *ilk kez bir Türk bestecisinin ulusiararası arenava taşındığı" söylendi, yazıldı. Ön- ce şefı tanıyalım: Francis Shaw. Etibank'ın desteklediği, Lütfi Kırdar Salonu'nda düzenlenen konserde Cemal Reşit Rey Or- kestrası'nı yönetirken ashnda şef- likle ılgisi olmadığını bizzat ken- disı söylemiş üyelere. Londra Kraliyet Müzik Okulu'nda ve Fılm Müzikleri Akademisi'nde kompozisyon öğretmenliği yap- tığını. bundan önce de bir kez Moskova'da konser yönetmiş ol- duğunu belirtmiş. Ne de olsa her kompozitör orkestrayı tanır, eli- ni kolunu sallayarak müziği çal- dıror! Livaneli'yeyakınbirömek, Theodorakis'tir. Aradaki fark şu ki, Theodorakis müziğini kendi- si orkestralayabilecek bilgiye sa- hiptir. Hem de alçakgönlüyle, kendi kulvannda yanşarak. Bes- teleme sanatı sadece melodiyi yazmak değildır. Yazılan melo- dınin armonizasyonu ve orkest- ralama rengi de bestecinın ka- rakterini yansıtır. Topluma mal ol- muş bir sanatçının yapıtlan Ingi- lizce aksan ile söylenen Türkçe şarkılara dönüşmüş. Oysa Türk müziğinın ruhuna uygun aran- jörlerle çok daha sıcak bir orkest- rasyon ortaya çıkabilirdi. Kaldı ki, kendisi yıllardır çaldığı bağla- ması ile niçin orkestranın önüne oturmamış, niçin solıstlik yap- mamış? Shaw'un orkestlaması adeta bir laboratuvarda profes- yonelce planlanmış. Büyük or- kestranın gücüyle özellikle vur- malı çalgılarda görkemli doruk- laryaratılmış. Birdenbire, müzi- ğin akışını keserek, gelişmenin adımlannı hiçe sayıp patlayıve- ren doruklar... Parasını ödeyen çaldınr Şimdi lstanbul'daCD'leri yok satıyor. Öyle bir reklam yapıidı ki! ÛNESCO. Etibank gibi spon- sorlar bulundu. Bu tür modaya, markaya dü$kün alıcılarla. Zül- fü Livaneli'yı geniş kitlede üne kavuşturan üshıba alışık dinleyi- cı CD veya kasetlerden birer ta- ne edindi. Ingilizce konuşan bu müziği Türk halkı ne yapsın? Ya yurtdışmda?.. Öyle çok var ki böylesıne film müziği benzeri çalışmalar! Birfurya "etnik-otan- tik-senfonik" gibi tanıtımlarla satılacaktır. Hiçmeraketmeyin, devletimizin senfoni orkestrala- n da "Zülfü Livaneli adıdiıüeyi- cigetirir" diye alıp konser salon- lannda çalacaklardır. Ya sonra?.. Livaneli bundan sonraki senfonik bestelerini kime yazdırtacak aca- ba? Herbiri tngilizce mi konuşa- cak, yoksa yeni bulunan kompo- zitörlerle başka ülkelerin dilleri- ni mi? Bu arada şimdiye kadar Londra Senfoni'de hangi Türk'ün bestesi çalınmış, sorusunu he- men yanıtlayalım: Londra'mnbi- linen önemli orkestrası, bütün klasik müzik merakhlannın bile- ceği gibi Londra Filarmoni'dir. Bu orkestranın Gürer Aykal yö- netimınde ve BBC Orkestrası'nın baş viyolacısı Ruşen Güneş so- listliğinde Saygun'un viyola kon- çertosunu CD yaptığını duymuş muydunuz? Hatta. taa 1926'ya uzanıp Cemal Reşit Rey'in Ana- dolu Türküleri'nin zamanın en ünlü Avrupa orkestralarından, Paris'in Pasdeloup Orkestrası ta- rafından Albert WottTun yöneti- minde çalınışından başlayabiliriz söze. Ardından, Cemal Reşit" in nice senfonik yapıtının, hem de kendi yönetiminde Avrupa'nın en büyük orkestralanyla çalını- şının tarihlerini sıralayabiliriz. Saygun'un Yunus Emre Orator- yosu'nun 1947'de Lamaureux (Paris) orkestrası ve 1958'deSto- kovvskiyönetimindeki NBC (New York) Orkestrası tarafından, 3. Senfoni'sinin Moskova Devlet Senfoni tarafından seslendirili- şı.. Ve daha nice ömeklerden son- ra, bir iki yıl önce Kamran İn- ce'nin DavidZinman yönetimin- de Şıkago Senfoni Orkestrası ta- rafindan seslendirilen yapıtlan- na dek uzanabiliriz. Halen, In- ce'nin yapıtlan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bütün büyük or- kestralann dağarcığında yer al- makta. Öte yanda Londra Senfo- ni, Lale Barçın lmer'in de kula- ğma geldiği gibi, parası ödenm- ce dılediğiniz kadar üye toplaya- bilen bir topluluk. Ve henüz bir konserinde çalmış değil Livane- li/Shaw'un senfonik yapıtını. Bize gönderilen çok sayıda faks ve e-mail notlanndan son birak- tarma yapalım: *_Ben bu CD'den hiçbir şey anlamadım. Konser- vatuvar öğrencilerineyaktsan bir orkestraswn ile40 mihîir TL. so- kağa atılmış. Herhalde film mü- ziği olarak dahi kuüanılsa filme bir monotonluk\t sıkınü katacak- ür. Ba/en böy le BBC'de hiç çalın- mamış bestecilerin eserleri yer abr. Onlan dinlediğiniz zaman niçin çalınmadıklannıçok m an- larsımz. 40 milyar harcanarak ya- püan bu CD yerine bestecilik for- masyonu görmüş 40 ayn besteci- mizin birerCD'si \apunlabiHrdL" Bu değinmeler, çeşitlı tepki- lerden sadece birkaçının ortak paydası. Böylesi bir yazıyı kale- me almayı gazetem adına ve bu konuya tepki gösteren bilim ve müzik çevreleri adına kendime görev bildim. e-mail: evini@ boun.edu.tr Gökmen ve Krimetz yönetimindeki ÎZDSO'nun solistleri Bruno Giuranna ve Özgür Aydın'dı lld güzel cliııleticleıı izleııiıııler Ö N P E R KÜTAHYALI İZMİR- Bayramın kıvancı ve mut- luluğu, seçim ortamının heyecanıyla, bombaların ve füzelerin konuştuğu dünya olaylanyla gölgeleniyor. Mü- zik böyle günlerde avutucu ve yürek- lendirici bir dost gibidir. Son haftalar- da Izmir, bir yandan "Avrupa CazGün- leri" ile bir yandan da tZDSO'nin iki dinletisiyle, onun insana sunduğu gü- zellikleri doyum noktasına dek yaşa- dı. Önceki yazımda sözünü edemediğim dinletide orkestrayı Rengim Gökmen yönetmişti. Bu dinletinin en ilginç ya- nı, sanatçılanmızla sanat kurumlanmı- zın çok az seslendirdiği çağdaş Türk müziği yapıtlanndan birini, Istemihan Tavüoğlu'nun süitini tanımamız oldu. Istemihan Ta\iloğlu'nun süiti Bu güzel yapıtta dört halk ezgisi ele alınmıştır: Daldalan. San Zeybek, Oyun Havası ve "Sabahın seherinde ötüyor kuşlar". Besteci, bunlan yeni teknik- lerle, sözgelimi çok akorlu akorlarla, ayna yazısıyla, akorsal polifonlukla ve raslamsal yaklaşımlarla işlemekte- dir. Anılan teknikler, ezgilerimizin özüyle çok iyi kaynaştınlmıştır. Or- kestranuzm kusursuz çaldığı Süit, her- kesi mutlu kıldı ve beğeni topladı. Dinletiye solocu olarak Şef Rengim Gökmen, Moskova Senfoni Orkestrası'nın şefı Konstantin Krimetz, genç ve yetenekli prvanist Özgür Aydın. me yazmasını isteyen dostuma şöyle der: "Schumann senfoni yazmadı Id!" Bestecinın, senfonilerinde piyanonun etkisinde kaldığı. şeflerin, onun or- kestrasını tınlarmakta zorlandıği söy- leniyor: ama eleştiriler ne olursa olsun İZDSO ve Gökmen, onun Op. 120 re minör4. senfonisindebaşanhydı. Doğ- ru alınmış tempolarla tertemiz ve mü- zik dolu bir Schumann şöleni yaşadık. Gökmen, özellikle Scherzo'da, beste- cinin iki kez yinelediği Trio'yu müzi- ğin doruğuna ulaştırdı. Geçen haftaki dinletide ise Mosko- va Senfoni Orkestrası'nın sefi Kons- tantin Krimetz ile genç ve yetenekli pi- yanistimiz Özgür Aydın ı tanıdık. Krimetz^in başanh yorumu Kiev ve Moskova konservatuvarla- nnda eğitün gören Krimetz, İgor Mar- kevich'in kurslannda şeflik çalışmala- nnı pekiştirdi. 1990 da Moskova Sen- foni Orkestrası'nın başına getirilen sa- natçının önemli bir özelliği de, dünya klasiklerine ek olarak, Schnitkc'nın ve daha başka çağdaş Rus bestecilerin yapıtlannı başanyla seslendirmesidir. Krimetz, müziği sadece ruhuna de- ğil bedeninin bütün hücrelerine sindi- ren bir sanatçı. P. İ. Çaykovski'nin Op. 74 si minör 6. (Pathetique) senfonisi- ne getirdiği yorum son derece ilginç- ti. Birinci bölümün Adagio akışlı giri- şinde sanatçı cümleleri iyice vurgula- dı. Yapıtı başlatan fagot solo çok gü- zeldi. Krimetz. gerekli yerlerde viyo- laları öne çıkardı ve sanatçılanmız çok no Giuranna. F. A. Hoffme- ister'in re majör konçerto- sunu çaldı. Roma Santa Ce- cilia Konservatuvan'ndan keman ve viyola diploma- lan alrnış bulunan Giuran- na, I Musici'nin kurucula- n arassndadır. Sanatçı, so- locu olarak kırk yıllık kari- yere saıiptir ve iyi bir viyo- la ustasıdır. Yorumu biraz akademikünlıyor, fakat ken- disini Jinlerken bu yüzden tesdirgn olmuyorsunuz. Her şeye lorşın müziksellik ağır- lıgını ioruyor. Bir ııgiliz müzik yazan, kendısnden Schumann'ın senfonleri üzerine incele- ÎDOB'dan yeni bir bale: Kanşık Duygular Kültür Servisi - lstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin yeni prodüksiyonu 'Kanşık Duygular'ın dünya prömiyeri 2 Nisan'da saat 19.00'da AKM Konser Salonu'nda yapılacak. 'Kanşık Duygular' adlı yapıt, üç ayn koreografm gerçekleştirdiği birer perdelik üç baleden oluşuyor: HUİya Aksular'ın 'Aşka Dair Ne Yoksa'. Erdal Iğurtunun 'Sonkiöcdörf ve Nil Berkanın 'Eski Şarkılar' adlı yapıtlan. Dekor tasanmı Emin Üçer'e, kostüm tasanmı Şanda Zıpçı'ya ait olan yapıtın ışık düzenini Metin Koçtfirk gerçekleştiriyor. 'Eski Şarküar" adlı balenın müziği, şimdiye kadar bale yapıtlan için kullanılmayan Türk sanat müziğinin bestelerine yer veriyor. Müzik yönetmenligini Senlar Yakfuı'm yaptığı yapıtta Arif Sami Toker, Alaaddin Yavaşça. Erol Sayan, Zeld Mûren ve Amir Ateş'in şarkılan yer ahyor. Metnini Kürşat Başar'ın kaleme aldığı 'Aşka Dair Ne Yoksa'nın müziği Eleni Karaiendrou'ya ait. 'Sonkiüçdört'ün müziği ise Michael Nyman ve Mkhael Riessler'in yapıtlanndan oluşuyor. 'Kanşık Duygular'da Tülay Uğuriu, Oktay Keresteci. Sibel SûreL Erdal Ogurlu, Nil Berkan, Nur Berkan. Pınar MüMür, Büşra Mericli. tlke Kodal, Deniz Berge. Alloş Peker. Lale Sezgin. C anan Şadalak, Arkın Zirek. Can Iunalı, Selim Borak. Gökban Demiray. Mustafa Kargacı, Kaan Yazgan. Aylin Özalpman. Abu Ozbay, Emel Kalkan. Özlem Özgen. Serkan Çetik ve Bahadır Ovaakta rol ahyor. 'Kanşık Duygubr', Nisan boyunca ayın 9'u. 23"ü ve 3O'undasaatl7.OO'de sanatseverlerle buluşacak. temiz çaldılar. Buna karşılık viyolon- sellerle kontrbaslarda sesler tutmuyor- du. Allegro'nun ikinci teması, eşnek temposuyla gerçek bir Çaykovski mü- ziğiydi. Dinleyeni romantik duygular- la coşturan bu temanın ardından, ge- liştirim kesimindeki öfke dolu anlatı- ma geçiş çarpıcıydı. ' Üçüncü bölüm (Allegro Molto Vi- vace) dramsaldı; duygu yükü bakımın- dan ezici ve heyecan vericiydi. Senfo- niyi sona erdiren Adagio Lamentoso ise tragedyaya son noktayı koyan bir ağıttı. Yapıt birtiğinde gerçek bir duy- gu patlaması yaşadık. Dostlarla görü- şürken, Krimetz'inbesteciyi biraz abar- tıp abartmadığını tartıştık. Yaklaşımı ne olursa olsun sanatçının ortaya koy- duğu yorum, dinleyene heyecan ve- ren, özenle okunmuş bir şiirdi. Aydın'ın tekniği kusursuz Dinletide, Özgür Aydın, J. Brahms'ın Op. 15 re minör pıyano konçertosunu çaldı. 1991 'de bitirdiği Ankara Devlet Konservatuvan'nda Prof. Semra Kar- tal'm öğrencisi olan Aydın, daha son- ra Londra Krallık Müzik Koleji'nde Be- ter Katin'le ve Hannover Yüksek Mü- zik Okulu'nda da Prof. Karlheinz Kam- meıiing ile çalıştı. Sanatçının kariye- rinde ödüller ve çok sayıda dinleti var. Bu genç piyanistimizi ilk olarak, bir süre önce Istanbul'da ses- lendirdiği Çaykovski Piya- no Konçertosu'yla tanımış- tım; televizyonun yetersiz- liğine karşın yorumuna hay- ran olmuştum. Brahms'ı da çok güzel çaldı. Yaptığı müzik, uzun ve anlam dolu bir söylev gi- biydi. Teknik kusursuzdu. Özellikle de çalgısından el- de ettiği dolgun ve yuvar- lak ton mutluluk vericiydi. Sanatçı, teşekkür olarak Schubert'in serenadını çal- dı; Liszt'ın çeviri yazısında- ki güzellikleri, özellikle de aynı ölçüye sığdınlan For- te-Piyano yankılamalannı belirtirken müziğin doru- ğundaydı. Festivalde Yılmaz Güne>'in' Umut'u da gösterilecek. Efes Pilsen'den ustalara saygı Kültür Servisi - Efes Pilsen, 17 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında gerçek- leştirilecek olan Istanbul Film Festivali'nin 'Usta- lara Saygı' bölümünün sponsorluğunu üstleniyor. Türk ve dünya sinema- sından yaklaşıİc 150 filmi sinemaseverlerle buluş- turmaya hazırlanan 18. Ulusiararası Istanbul Film Festivali'nin önemli bö- lümlerinden 'Ustalara Saygı'da, dünya sinema- sından beş büyük ustaya saygı sunumu gerçekJeş- tirilecek. Bu bölümde, Iran sinemasının önde ge- len ismi AbbasKiarosta- mi, Fransız sinemasının kadın ustası Agnes Varda. Italyan sinemasının sem- patik yönetmeni Mario Moniceffi, Amerika'da ba- ğımsız sinemanın ateşli savunucusu Jerry Schatz- berg ve Türk sineması- nın hayatta olmayan usta- sı Yılmaz Güney'in fılm- leri yer alacak. 1990'dan bu yana sine- ma sponsorlukları ger- çekleştiren Efes Pilsen, bugüne dek 15 Türk fil- mine destek verdi. Ayn- ca. Ulusiararası Ankara ve lstanbul Film festival- lerine de sponsor oldu. Türk sinemasına ver- diği desteği bu yıl da de- vam ettiren Efes Pilsen, 18. Ulusiararası lstanbul Film Festivali'nde 'Ulus- iararası Yarışma' bölü- münde F1BRESCI jürisi tarafından seçilerek 'Onat Kutlar' ödülünü kazana- cak filmin yönetmenine, bir sonraki fılm için 30 bin dolar tutannda 'Efes Pil- senÖzel ÖdiiKi' venlecek. Kitapta güvenHk hologramı' uygulaması başhyor • ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı, piyasada dağıtım ve satışı yapılacak olan süreli yayınlarda güvenlik hologramı bulundurulması uygulamasının 1 Nisan Perşembe gününden itibaren zorunlu olacağını açıkladı. Hologram, Istanbul'da Telif Haklan ve Sinema Müdürlüğü'nden, diğer illerde ise Kültür ll Müdürlükleri'nden temin edilecek. Eser sahibi ile yapılan sözleşme, matbaaya verilen siparişi gösterir sipariş fışi, matbaadan alınmış sevk irsaliyesi ya-da fatura ve istenilen miktardaki güvenlik hologramı bedelinin ödendiğini gösterir banka dekontu ile ilgili müdürlüklere başvuran hak sahıpleri, başka bir işleme gerek kalmaksızın güvenlik hologramı alabilecekler. Satış fiyatı ise 6 bin 500 lira olacak. - ' Isaac Stern ilk kez Almanya'da • KüMr Servisi- Dünyanın en önemli keman virtüözlerinden 78 yaşındaki Isaac Stern, yaşamı boyunca Almanya'ya uyguladığı boykota son verdi ve sonunda Bach ve Beethoven'ın vatanmı ziyaret etme karan aldı. Ukrayna doğumlu Amerikalı bir Yahudi olan Stern, savaşın ardından, asla Almanya'da sahneye çıkmayacağını açıklamıştı. Ünlü bir Beethoven ve Brahms yorumcusu olarak da tanınan Stern, 8-17 Nisan tarihleri arasında Cologne'de genç müzisyenler için düzenlenecek bir kursa katılacak. Stern öncelikle genç Alman müzisyenlerinin, kendi ülkelerinin müzik geleneğini koruyup koruyamadıklan konusunda duyduğu merakı gidermek için bu kursta yer aldığını belirtiyor. Simavi Uluç'un l\lew York konseri begeni topladı I Kültür Servisi - Simavi Uluç'un New York'taki Merkin Konser Salonu'nda verdiği konser izleyicinin büyük beğenisini topladı. Altı kez Emmy ödülünü alan tanınmış besteci Lanny Meyers'in yönettiği 32 kişilik orkestra eşliğinde sahneye çıkan Uluç. Gershwin ve Cole Porter gibi ustalann yapıtlanndan oluşan bir program sundu. Uluç'un, gelecek aylarda Türkiye'de de bir konser vereceği bildirildi. Bandrol 5 Nisan'da başlıyor • İSTANBUL (AA) - Kültür Bakanlığı'nm korsah yayıncılığı önlemeyi öngören Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na dayanarak başlathğı kitapta bandrol uygulaması 5 Nisan Pazartesi gününden itibaren zorunlu hale getirilecek. İlk kez Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı romanında başlatılan uygulamanın yürürlüğe girmesine geçen haziran ayında karar verilmiş, ancak yayıncılar ve yazarlann bu uygulamaya karşı çıkmalan ve 125 yayıncı ile 100 yazann Kültür Bakanlığı'na başvurarak karşıt görüşlerini bildirmeleri nedeniyle enelenmişti. Türkıye Yayıncılar Birliği, karann alındığı geçen haziran ayından bu yana sadece 7 yayınevi ile 2 yazann bandrol almak için başvurduğunu bildirdi. Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Olağan Genel Kurulu'na verilen bir önergeyle, öncelikle sansür zihniyeti taşıyan bu uygulamadan vazgeçilmesi ya da uygulamanın isteğe bağh olması istenmişti. Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Kurulu'nda da bandrol uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi ıstendi, uygulamanın anayasaya aykın olduğu savunuldu. BUGUN • • BELGESEL SİNEMACILAR BtRLtĞİ nde yönetmenligini Mehmet AB Birand. Bülent Çaplı.ve Can Dündar'ın yaptığı 'İhtilalin Pençesinde Demokrasi" adlı belgeselin 9. ve 10. bölümleri 13.00'ten 19.00'a kadar her saat başı gösterilecek/292 39 84) • GRAMOFON CAFE'de Saskia (vokal), Baki Duyarlar (piyano), Nezih Yeşilnil (bas) ve lzzet Hiçkalnıaz'ın (davul) sunacaklan caz dinletisi saat 22.15'te başhyor. (293 07 86)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear