14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyeİ İmtfcız Sahibi: Berin Nadi Oenel Ya>m Yönetmenı Orhan Erinç 9 Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya 9 Yazıışleri Müdürij: tbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür- Fikret llkiz 9 Haber Merkezı Müdurü: Hakan Kara 9 Gorsel Yönetmen: Fikret Eser tstıhbarat Cengiz Yıldırım 9 Ekonomr. Özlem Yüzak 9 Kültur: Handan Şenköken 9 Spor: Abdülkadir Yüçelman 9 Mak.aleler. Sami Karaören 9 Düzeltme: Abdullah Yazıcı 9 Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu 9 Bilgı-Belge: Edibe Buğra 9 Yun Habcrlen: Mebmet Faraç Yayın Kurulu: llban Selçuk (Başkan). Orhan Erinç. Oktay Kurtböke. Hikmet Çeönk»>a, Şükran Soner. Ergun Balcı, lbrahim Yıldız. Orhan Bunah, Mustafa Balbav, Hakan Kara. Ankara Temsilcisı Mustafa Balbav Atatürk Bulvan No: 125. Kaf4, Bakanhklar-Ankarâ Tel- 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 •tzmirTemsücısi: Serdar Kızık. H.ZıyaBlv. 1352S.2 3Tel 4411220, Faks: 4419117 9 AdanaTemsilcisı: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd 119 S No 1 Kat:l, Tel: 363 12 11. Faks: 363 12 15 Muessese Muduni Ün KoordınatorAlıınetK. sebe- Bülent Yener * Görer»Bılgı-lşkm "»ail!aJ#Bıİgı- sayarSıstem Mi™ FaafetKiBa > MEDYA C: • \ Başkanı - Genel K Erduran • K-••• Iptman 9 Genel Sevda Çoban T. , 513958O-51384« . YayımUan ve Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basıo ve Yayıncılık A Ş TürkocajCad 39 41 Cağaloglu 34334 Ut PK 246 Sırkecı lsıanbul Tel (û'212) 51205 05 UOtoll Faks-10'212) 513 SS S5 31MART1999 lmsak:5.15 Güneş: 6.44 Öğle: 13.16 Ikindi: 16.46 Akşam: 19.34 Yatsı: 20.57 Prostat karoerinde alarm • AMCARA/CENEVRE (ANKV) - Prostat kansetne ilişkin olarak yapılaı son araştırmalann sonuçannın alarm verici olduğı bildirildi. Dünya SağlıkÖrgütü, prostat kanser. olaylannın ABD ve bircok Avrupa ülkesiıde yüzde 100 arttığnı duyurdu. Dünya SağlıkÖrgütü, prostat kansennde gözlenen hızlı artışı, -ıüfusunun giderek yaşlaımasmm yanı sıra, kansenn varlığını çok iyi saptayın PSA testinin yaygınlaşmasına bağlıyor. Dünya Sağlık Örgütü, henüzyayılmış olmayan bir prostat kanserinin ameli\atla alınabileceğini veya radyoterapi uygulanabileceğini belirthor. Türk UFO'cular taternerte • A]SKARA(ANKA)- Türkive'deki uçan daire meraklılan hazırladıklan lntemet sayfalannda Anadolu'daki UFO olaylanna yer vermeye başladılar. "Http://artemis. efes.net/ ilhansAifo.htm" adresindeki "Türkiye ve Ufo'lar" başhklı sayfada "Türk Uzay Uçuş Projesi- Feydamit" tanıtılıyor. Site 'Sirius Ufo Uzay Bilimleri Arastırma Merkezi' tarafından hazırlandı. Türk ufoculann hazırladığı bir başka sayfa ise, "http://www.geocities. com/Athens/Agora/9789/ Giris.htm'" adresinde yer alıyor. Hiperaktivite ve bağımlılık • İZMİR(AA)-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dah'nca yürütülen bir arastırma, alkol ve uyuşturucu madde kullanımıriın 'hiperaktif ve dikkat dağınıkhğı' olan çocuklarda daha yaygın görüldüğünü ortaya koydu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Eyüp Sabri Ercan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireylerin, farianda olmadan alkol ve uyuşturucu maddeleri kullanarak. kendi kendilerini bir biçimde tedavi ettiklerine işaret etti.. Parasn turiste • EDIRNE(AA)- Türkiye'de kalmalanna. yetecek kadar parası olmayan yaklaşık 3 bin yabancı, Edirne'nin Kapıkule Sınır Kapısı'ndan geri çevrildi. Kapıkule Emniyet Şube Müdürlüğü yetkilileri," Yaptığımız araştırmalarda, kadınlann fuhuş. erkeklerin de kaçak olarak çalışmak için parasız olarak Türkiye'ye geldiklenni belirledik. Bu kişileri yurda sokmuyoruz" dedi. Prof. Dr. Şarman Gençay, yeni bir radyasyon kazası yaşanmaması için TAEK'i uyardı 'Radyoaktif denetim yetersiz'• Radyoaktif güvenlikten TAEK'in sorumlu olduğunu belirten Prof. Şarman Gençay, Türkiye'de üretilen ya da yurtdışmdan gelen tûm radyoaktif kaynaklann sadece kaydetmekle yetinilmeyip izlenmesi ve denetlenmesi gerektiğini belirtti. İSTANBUL (AA) - Istanbul üretilen radyoaktif kaynaklann Teknik Üniversitesi (tTÜ) Nük- leer Enerji EnstitüsüNükleer Bı- limler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şarman Gençay. Tür- kiye'ye giren tüm radyoaktif kay- naklann kaydedilmekle yetinil- meyip TAEK taranndan izlenme- leri ve denetlenmeleri gerektiği- ni belirterek "lldtelli'deki kaza, bu işlemlerin yeterti özende ya- pthnadığımgöstermektedir" de- di. Bir ülkeye giren veya orada kontrolünün sorumlu devlet ku- ruluşuna ait olduğunu vurgula- yan Prof. Dr. Gençay, şunlan söyledi: "DenAebflir Id, radyoaktif kı\- naklar sorumlu kuruluşun etin- dedoğar veonun elindeölür. ÜV- kemizde bu sorumlu kuruluş. Türkiye Atom Enerjisi Kuru- mu'dur(TAEK). Halkırmzmrad- yasyon güvenliğinden TAEK so- nuntudur. Yurdumuza giren tüm kaynaklar kaydedilir, kullanıcı- lara verilir. Kullanma ömrü do- luncadaTAEK'egeridöner. Kul- lanma süresi 10-15 vıiı bulabilir. Bu nedenle sadece kaydetmekle yetinilmeyip izlenmeleri, denet- lenmeleri gerekir. Son kaza, bu işlemlerin yeterli özende yapd- madığını göstermektedir.'" Radyoaktif kaynak kullanan kuruluşlann TAEK."in izni ve li- sansı ıle çahştıklannı, radyoak- tif maddelerin alımı. kullanım alanınagetinlmesi vedeğiştiril- mesinın ancak TAEK onayı ile yapılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Gençay, "YönetmeKkleregö- re. knDanıa ber üç ayda bir en- vanterini ve güvenlik önlemleri- ni gözden geçirmeye, TAEK'in denetimine hazır olma\a mec- burdur. Denetimin yülarca ih- maİLmekanizmayıcaDşamazdu- ruma getinniştir'' dedi. tkitelli'deki kazaya yol açan radyoaktif maddenin yan öm- rünün yaklaşık 5 yıl olduğunu be- lirten Prof. Dr. Gençay, "Bu,hiç- bir zaman 5 yıl sonra zararsız olacağı anlamuıa gelmez. Öyle bir kaynak 50 yıl sonra dahi or- ta şjddette bir radyoaktif aük ka- bul edilir" dedi. "Gömü yok' 'Kullarulan kaynaklann gö- mülerekzararsc duruma gedril- diği' söylentilerinin yanlış oldu- ğunu ve radyoaktif kaynaklann gömüldüğü bir yerin Türkiye'de henüzbulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Gençay, şöyle devam etti: "Gömü yapmak hesap, in- celeme, arastırma isteyen bir iş- tir. Her yere radyoaktif kaynak gömemezsiniz. Kullamlan kay- naklar Çekmece Nükleer Araş- nrma Merkezi'nde geçici depo- ya konulurve isteyen kuruluşlar bunlan TAEK'in onayı ile alıp tekrar kullanabilir. Bir kurulu; için zay ıf olan bir kaynak, bir başka kuruluşun işine yaravabi- Br. Radyoaktif aüklar yeterince biriktiğinde, bir gömü yeri seçi- tip elbette gömüleceklerdir." Gençay, sözlennı şöyle ta- mamladı: "Yaygın kanuun ak- siııe, ülkemize radvasyon nükle- er güç reaktörleri ile gelecek de- ğildir, zaten vardır ve olacaknr. Bu kaçmdmazdır. Ancak gereAen özen gösterilmeli, önlenüer alın- maudır. 1990'dan önce hastane- lerde, yan ömrü 1200 yıl olan radyum kaynaklar kullanıurdi. Bunlann kuHanımından vazge- çflmiştir. HepsiTAEK'egeri dön- müş müdür? Yine bir zamanlar radyoaktif kaynaklı paratoner- ler kullanılırdı. Bunlann ka\- naklannın \an ömrü 450 >ıldîr. Bunlarizlenmekte midir? Şiddet- leriendişe\erecek kadar mıdır? Bu komılara gereken özenin gös- terileceğini ummaktayız. Halkumz da. kendisinin rad- yasyon sağbğı konusundabir gü- ven bunalımı içerisindedir. Yet- kililere güvensizlik duymakta- dır." 300 yıllık bayram geleneği Trabzon'un Şalpazan ilçesine bağh Sütpınar Köyü'nde genç kız ve erkekler Kurban BaNramı'nın 1. günü köy me> damnda toplanma geleneğini sürdürüyoriar. Muh- tar Mehmet AJi Oztürk. köylerinde gençlerin tanışma- » vc kayaaşmaa »çin yüzyiUârdır bay ranılarda köy mey- damnda toplandığını söyledL Geçmişte mevdanda top- lanan gençlerin "tura" ve "kesme bayrak" oyunu oy- nadıklannı belirten Öztürk, "Ancak bu oyunİar 10 yı- la vakın süredir oynanmıyor. Bunun yerine gençler el topu oynuyoriar. Kızlar ise gruplar halinde birbirieriy- le sohbet ediyoriar. Bu gelenekteki asıl amaç, köy genç- lerinin birbirierini tanımalan" dedi. (Fotoğraf: AA) Yeşilçam'm 'tuvaletçi kadım' Suzan Akay yaşamını yitirdi Sinemacının sessiz ölümütSTANBUL (AA) - Türk sinema- sının 'figüran' olarak adlandınlan sessiz kahramanlanndan biri olan ve Türkan Şoray'ın başrolünü oyna- dığı 'Soğuktu ve Yagmur Çisdiyor- du' filmindeki unutulmaz 'tuvalet- çi kadın" tiplemesiyle tanınan 76 ya- şındaki Suzan Akay yaşamını yitir- di. Tarlabaşf nda tek başına yaşadı- ğı evinde 15 Mart Pazartesi günü rahatsızlanarak SSK Okmeydanı Hastanesi'ne kaldınlan sanatçının aynı gün toprağa verilen cenaze tö- renine yalnızca 5 kişi katıldı. Aynı zamanda Türkiye'nin ilk kuklacı ve tel cambazlanndan olan Suzan Akay, eşini 20 yıl önce yi- tirmiş ve 50 milyon lira emekli ay- lığıyla 'virane' sayılabilecekbıreve ayda 6 milyon lira kira ödeyerek tek başına yaşayordu. Hayatta aldığı tek ödül '1997 Or- hon Murat Anburnu Alh e Rona Jü- ri Özel Ödülü" olan Türk sineması- nın 'Suzan AMa'sı, bugüne kadar 20 filmde rol aldı. Son yıllarda gös- terime giren popülerfümlerden 'Ha- mam', 'Kaçıkhk Diptoması', 'Yara', 'Ağır Roman' ve 'Hollyıvood Ka- •Hamam', 'Ağır Roman' ve 'Kaçıkhk Dipiomasr gibi son dönemin önem- ti filmlerinde de rol alan Akay'un cenazesine sadece S kişi kaüldı. çaklan'nda oynadığı rollerle dikka- ti çeken Suzan Akay, özellikle Tür- kan Şoray'ın başrolde olduğu 'Soğuk- tu veYağmur Çiseliyordu' filminde- ki unutulmaz "tuvaletçi kadın' tiple- mesiyle gönüllere taht kurmuştu. İstanbul'da 1923 yılında doğan Akay'ın hayatından birkesiti içeren ve Ankara Üniversitesi İletişim Fa- kültesi Radyo-TV ve Sinema Bölü- mü öğrencileri Deniz Sonay Özen ile Uguı Pmar'ın sanatçının evinde çektiği 17 dakikalık belgesel film ise sinemanın bu 'sessiz kahrama- nı'ndan geriye kalan son görüntüler oldu. Belgeselin sonunda Suzan Akay'ın dudaklanndan adeta hayatmı özet- leyen şu sözler dökülüyordu: "Yaşamak buysa. \uşa>ahm_ Anw yaşamak bu değilse, o zaman yaşa- mak neredeyse oraya gjdeüm." T ü r k T a b i p l e r i B i r l i ğ i r a p o r u 'Tıp eğitimi düzeltilmeli' ENVERSEVİŞ e-posta : tan @ prizma. net tr DtYARBAKIR-TürkTabiplen Birliği'nce (TTB) hazırlanan "Türkiye'deld Sağhk Sek- törünün Durumu" başhklı raporda. Türki- ye'deki tıp fakültelerininönemli birkısmınm hekim yetiştiremeyecek durumda olduğuna dikkatçekilerek yeteısiz tıp fa- kültelerinin kapatilması isten- di. Türkiye"de gereksiz yere, araç ve gereç donanımından yoksun tıp fakültelerinin açıl- maya devam ettiği vurgula- nan TTB raporunda, "Dabada kötüsü, hekim sayısuun art- ması sağlık sektöründeki so- runlann çözüm yolu olarak gosterilmektedir. Tam tersine Türkive'de tıp fakültesi açma süreciıün kendisi önemli birso- run dunımunagelmiş bulun- maktadır" denildi. Türkiye"de 1964 yılında tıp fakültesi sayı- sı yalnızca 4 iken bu sayının 1970'te 8'e, 1975'te 16'ya, 1989"da24'eve 1998'de47'ye yükseldiğine dikkat çekilen TTB raporunda, bu fakültelerden mezun olan öğrenci sayısı- nın ise yine aynı yıllarda sırasıyla 426,778, 3 bin 664 ve 4 bin 500 olduğu belirtildi. Bu sürecin kamu sektöründeki personel kısıtla- • Yetersiz tıp fakültelerinin kapatilması, öğrenci sayısuun azaltılması gerektiğini belirten TTB, hekimler arasında i^izliğin arttığını vxırguladı.Raporda devletin üniversitelere yeterli kaynak ayırmadığı da vurgulandı. yıcı istihdam politikalanyia birleşmesiyle iş- sizliğin hekimler için önemli ve gerçek bir so- nın haline geldiğinin altı çizilen raporda şu görüşlere yer verildi: "Bugün Türkhe'de Rilen işsiz oian birkaç bin hekimin bulunduğu biliniyor. Bu durum üp fakülteleri arasında eğitim olanaklan ba- kımından önemlifarkhhklar ya- ratmaktadır. Fakültekütüpha- nelerinde öğrenci başına düşen referans kitap sayısı Ankara Tıp Fakültesi'nde 13. ÇukurmaTıp Fakültesi'nde 14, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi'nde 53, Erzurum Atatürk Tıp Fakültesi'nde 1, DicfeTıpFakültesi'nde2.Trak- ya Tıp Fakültesi'nde 1. Süley- man Derairel Tıp Fakültesi'nde iseO'dır." Tıp eğitimınin temel amacı- nın bireyin ve toplurpun sağlı- ğına katkıda bulunacak nitelik- li hekimler yetiştirmek olduğuna işaret edi- len TTB raporunda, özellikle son yıllarda tıp eğitimınin niteliğini etkileyen çok önemli so- runlar yaşandığı vurgulanarak şu önerilerde bulunuldu: "Tıp fakültelerindeki öğrenei sa- yısı azalnlmalı. Veni tıp fakültelerinin açılma- sıyerine mevcutfakülteler geliştirilmeli. Dev- let ünh-ersitelerinc yeterli kaynak aynlmalı." G e n ç l e r i n 1 6 s o r u n u v a r 'Çocuk gibi davraımayın' İSTANBUL (ANKA) - Türkiye'dekı gençlerin ailelerinden şikâyetçi olduğu konular 16 ayn başlık altında toplanıyor. Özellikle 12-17 yaş döneminde ço- cukluktan gençliğe geçiş sürecindeki bi- reyler, ergenlik dönemini yaşarken bu dönemdebelırginolan 'künlikarayışıve bunahm' sürecini değışik derecelerde yaşıyor. Bu dönerrtde gelecek endişesı ta- şıyan bireyler, yine bu dönem yüzünden doğal bir ruh hali olarak 'otoriteye baş- kaldın' psikolojisi içinde toplumsal de- ğerlerin dışına çıkmak, yanlış eğilim ka- zanmak tutumu gösteriyor. Bu duruma aileden gelen olumsuz et- kilerin de eklenmesi ile genç birey, bi- linçsiz bir şekilde çevTesel etkılere çok açık ve dayanıksız bir hale geliyor. Türkiye'deki gençlerin. ailelerinden şikâyetçi olduklan konular şu başlıklar altında toplanıyor: "Çocukmuameksi görmek. kardeşler arasında aynm yapılması. ana-babanın yeniliklere uymamasu karariara müda- hak edilmesL ailenin baskıcı tutumu. ana- babanın aşın eleştirileri. arkadaş grup- lannın begenilmemesL aile içinde eglen- me olanaklannın olmaması. arkadaşla- nna müdahak edilmesL giyime kanşü- masL, ailenin tutuculuğu. gü\en hissinin yaratılmaması, e\c yük olduğunun söy- lenmesi, ebeveyn ile dertkşememek, fildr- lerineönem verümemesi, meslek seçünin- debasla" Kulağa Çmlar deyip geçme: İSTANBUL (AN Halk arasında, kulal' masi 'dostlarbenian ye nitelendinlse de u; lar, çınlamanın iki uzun sürmesi halinde tümörünün başlangıc bileceği uyansındabu yor. Gazi Universitesi' Kulak Burun Boğaz U/ nıProf.Dr.NebflGöks aydan uzun sÜTen ku kı 'tek taraflı sürekfi • ma'nın beynin içindf vetsiz misafirin, tüm işareti olabileceğini b; di. Göksu,"AkustikN ma (AN), yani8. sinir u rii olarak adlandınian tahğa her yıl 600 kişi; lanıyor" dedi. Göksu, teşhis durumunda ted kolay ve hasarsız old vurguladı.Göksu, şı larda bulundu: "Ülkemiz her ti ameliyatı \apabü< ülketerden biridir. şınız 65'in üzerir cerrahi müdahale' sanız Gamma Kı mörünüzün bu durdurabiürsinK. şınız 65'in aranda miz hem tümörüı lanmaması için he ve işitme sinirierir.- fazla riskalmamak laka cerrahi mfio gündeminize ahn. S^ ki büyütüp. besleyq)ş < latnıa\ın. Çünkü, yi - zün \e işitmenizin katiı bilirsiniz." SÖYLEŞİ ATTİLA İLHAN 'Içerde Özgürlük, Dışarda Bağımsızlık!' Geçen akşam, yalnızım: dışarda, sevimsiz ve so- ğuk bir Mart yağmuru; parkta çiçek açmış ağaç, mahzun; ilkbahann uzak deniz fenerleri, bi- linmez hangi yorgun şileplere göz kırpıyor; içerde, televizyon açık, hangisi olduğunu kestiremediğim bir 'özel kanal'da, 'Haberier': birden kulağıma, Yekta Güngör Özden'in sesi yankılandı, kesin ve dik, dedi ki: "...Anayasa'mızda, 'Özelleştirme'nin, Ö'sü bile yoktur!". Durdum ve düşündüm: bir işin uzmanı, 'kralın aslında çıplak olduğunu' bu kadar yalın ve açık, başka nasıl söyleyebilir? Böyle bir anayasa ile hem 'sosyal', hem 'hukuk devleti' ol- duğu tesb'rt ve teyit edilmiş, bir Cumhuriyet^e; na- sıl olur da, 'özelleştirme'ye kalkışılabilir; hele bu işin uygulaması, nasıl millet malının 'yağmalan- masına' dönüştürebilinir? Şimdi gülersiniz! Anayasalanmızın, şüphesiz en kötüsü olan bu şimdikinin 'Beşinci Kısmı'n han- giniz hatıriıyor? Hadi, bellekleri tazeleyelim: orada 7nkı/âp Kanun/an'nın, 'korunması' öngörülmüş- tür, deniliyorki, 'bu kanunlar ve hükümleri, ana- yasaya aykın olduğu şekilde anlaşıiamaz ve yo- rumlanamaz'; kısacası. o tanhte de, bugun de 'In- kılâp Kanunlan', muteberdiryemer'iyettedir: yâ- ni, başta Tevhid-i Tedrisat (Öğretimi Birleştirme) Kanunu olmak üzere; hemen hepsi '/aMk'le, bir manadan 'demokrasi'den çok 'cumhuriyet'\e ilgi- li, yedi kanun! (Bkz. Türkiye Cumhuriyeti Anaya- sası, s. 106. Cumhuriyet'in armağanı, 1995) Neresinden bakılsa, 'kara mizah'! Çünkü yanm yüzyildır ülkemizde, bu 'Inkılâp Kanunlan'nın ca- nına okunuyor; üstelik bu işi, seçımle iktidar olmuş, partiler ve liderier yapıyor: eğer Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 4. maddesinde, 'hidemât-ı diniye' (Din Görevlileri) yetiştirilmek maksadıyla önerilmiş, 'Imam/Hatip Meslek Okullan'; bugün de ülkemi- zin kaderinde söz sahibi partiler ve liderlerce, ön- ce inanılmaz bir hızla yaygınlaştınlıp; sonra 'geçer- li' ortaöğretim kurumlanna dönüştürülmüş olma- saydı;.acaba bugün 'Cumhuriyet'. bu 'irtica be- /âs/'y'a karşı karşıya kalır mıydı? Ne diyor şair?: 'Kimi, kimden, kime, edeyim Şekvâ?' Bir 'Amerikan sendromu!..1 Söyleyip dururum: Türkîye'de 'Soğuk Savaş' iktidarlan ve liderleri, Atlantik'ın ötesinden ge- ten 'demokrasitelkinlerini', 'Cumhuriyet''mizin, öz- gün ve özel niteliklerine uyar mı uymaz mı, bak- maksızın; adeta 'emir saymışlar'; Gâzi'nin Cum- huriyet'inde binbir müşkilâtlaoluşturulan anti/em- peryalist ve laik 'yapıyı', her gün yeni ve yanlış bir uygulamayla, sanki tahribe çalışmışlardır. 'Yanılgı' mı, 'yan//ş tercih' mi; tarih bunu da çok tartışacak: 'cumhuriyet', kendi 'demokrasisi'ni; inkılâpçılığmı, devletçiliğini, halkçılığını, lâiklığini, mil- liyetçiliğini ve cumhuriyetçiliğini, 'Anayasa 'ya hap- setmeyip; toplumun ve ekonominin 'tabanınaya- yarak' hayata geçireceğine; el altından, bir 'millîve manevî değeher' edebiyatına girip, etkisizleştiril- miş ve devre dışı kalmış mezhepleri ve tarikatlan, ufak ufak uyandınyor; sanki, 'çokpartilipariamen- ter' demokrasinin 'mayası'nı, bunlardan oluştur- mayı deniyordu. Regis Debray, bunun bir 'Amerikan sendro- mu' olduğunu yazmıştır: Amerikan toplumu, an- cak din 'mayasıyla' bir arada tutulabiliyor. Bu, 'ma- yası' 'istiklâl-i tam' (yâni 'tam bağımsızlık') ve 'aydmlık felsefesi', (yâni lâiklik) olan 'cumhu- riyet'in, kanı pahasına yerleştirdiği değerier düzeninin yıkılması demekti. O yıllarda, onca baskıya rağmen, bu uyanyı yapan 'Sosyalist Sol'u, 'duman edenter'; bugün yarattığı canavarm önün- de dehşete ve paniğe kapılmış Dr. Frankenste- in'adönmüş; Ctıet-i Askeriye'den medet ummak- tadtr: 'Cumhuriyet' hükümetleri, görevlerine ge- rektiği gibi sahtp çıksalardı; acaba böyle bir ihti- mal varit olur muydu? Aynı Regis Debray, Cihet-i Askeriye'nin bir 'cumhuriyet'teki konumu ve durumu konusunda, acaba ne diyor? "...küçük ve orta boy veya geçmişi ile ilgili borcu olan bir 'demokrasi', herhangi bir ra- hatsızlık duymaksızın; veya herhangi bir şeyi inkâr etmek zorunda kalmaksızın, askeri ba- kımdan bir başka devletin himâyesi altında bu- lunabilir Almanya, Katya ve Japonya, bu tür 'de- mokrasi'lerdir..." "...ancak bir 'cumhuriyet', bir cumhuriyet olarak, kendisini inkâr etmeksizin, kendisine ait savunma işini, başka bir devlete havâle «• mez'. Onda içerdeki özgüriükle, dışanya \> şı bağımsızlık, bir ve aynı şeydir. Yurtseveı nen kîşi, cumhuriyette 'özgürlük' aşkıyla,' tan sevgisini' birbirinden ayırmaksızın, va* na komşulanna göre hiçbir özsel üstünlük nımayan kişidir. Kendisinden daha zayıf o> ezen bir cumhuriyet, kendi ilkelerini çiğneı olur ve bunu er ya da geç farkeder. Demok silerde ise, yurtseverler 'miUiyetçiler 5 adını alı lar. bunlar, 'özgüriüğü', 'kudret'le değiştirme- ye hazır, korkunç insanlardır..." (Le Nouvel Ob- servateur, 30 Kasım/6 Aralık 1989). İki paragraflık bir metinde, yanm yüzyıldır yaşa- dığımız, ne çok 'yanlışlık' dile getirilmiş! Sizce, Ci- het-i Askeriye'nin ülkemizde sık sık bu durum- dan rahatsızlık duyması, acaba şu sözlerin Türki- ye'ye ifade ettiği tarihi manayı, siyasi partilerden ve onların liderierinden daha iyi anladığından mı- dır? "...bir 'cumhuriyet' bir 'cumhuriyet' olarak, kendisini inkâr etmeksizin, kendisine ait savun- ma işini, bir başka devlete havâle etmez. (Bu- raya dikkat!) Onda içerdeki özgüriükle, dışan- ya karşı bağımsızlık, bir ve aynı şeydir..." Türkiye Cumhuriyeti'ndeki 'Soğuk Savaş De- mokrasisi'nin, 'yanlış' liderleri; bu gerçeği kesin- likle anlamamışlardır. 'Adlî kapitülasyon' mu? Kafadan mı atıyorum, hayır: eğer anlamış olsa-' lardı, şu içine sıkıştırıldığımız durumda bile, 'dışanya karşı' yeni 'bağımlılık' angajmanlanna, girmeye kalkışırtarmıydı? Dışarsı, (yâni 'Sistem , hem Öcalan'ın Davası, hem de 'Çokyönlü YL- bnm Anlaşması' (MAİ) ddayısıyla, 'bağımsız Tür- kiye Adaleti'ne, yeni bir 'adlî kapitülasyon' ke- lepçesi takmak nryetindedir: bunun adı 'ulus- lararası tahkim', (yâni hakeme gitme!) Cumhuri- yet Hükümeti'nin, bu teşebbüse tepkisi, Türk hal- kının ve sivil toplum kuruluşlarının, tepkisi kadar güçlü görünmüyor. DSP'li Enerji bakanı, 'ulusla- rarası tahkim mekanizması'nı handiysesavunmuş, (Bkz. Cumhuriyet, 18Şubat 1999), dahası, Baş- bakan Ecevit, sebebi ne olursa olsun, 'tahkimin gerekliliği' konusunda, beyanda bulunmuştur. Türkiye'deki 'cumhuriyet' ahlâkını ve değerier düzenini savunmayı, boynuna borç sayan 'Ulusai Sol'dan, bu 'yanlışlığa' en manalı tepkı, hangi ka- nattan gelmiştirtahmin edersiniz? Müdafaa-i Hu- kuk Doktrini'nin tarihteki yerini ve önemini; fiu- rasya'daki Mazlum Milletler'in ve onların 'Istik- lâl-i Tam' mücadelesinin mahiyetini; ve bu iki 'hak- lı mücadele'nm birbiriyle derin ilişkisini, kavramış bir kesiminden: Türkçüler'den! Onu da, bir sonraki söyleşinin, gündemine al- sak!... http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear