Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT1999 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Gözleriniz size yabancılaşınca...7eni kara, saçı kara, kaşı kara...
Ama gözleri... Kara değilse bile
bûtün gücüyle karalığa uzanan
tartışmah bir kahverengi
oiduğundan hiç kuşku duymadığım
gözleri masmavi... Mavi gözler
gûzeldir. Bakış itici değilse insanı
alır götüriir, denizin hissedilmeyen
dalgalanyla uzaklara savurur.
Buraya ilk geldiğimde ben de mavı
göz hayranıydım. Hele san saçlarla
vevrelendiğinde bir başka iç açıcı
Dulurdum bu gözleri. Zamanla mavi
gözler arasında büyük farklılıklar
alduğunu keşfettim, tonlan
/akaladım. ıçten dışa uzanan
aalkalarla tanıştım, haleti ruhiyedeki
degişimin siyah merkezle mavi
çember arasmdaki mücadeledeki
yansımasını fark ettim. Mavi
gözlerin bazılannı daha da sevdim.
Ancak mavi olmayan gözlerde de
benzer titreşimleri buldukça onlan
mavi gözlere rakip yaptım. Ama
açık ve koyu renk gözlerin zeminini
bu tartışmanın dışında bırakmadım.
Onlann uyumundan ya da çekici bir
farklılık taşıyan uyumsuzluğundan
bir başka etkilendim. Sonradan
yapılabilecek müdahaleleri kesin
olarak reddetmesem bile, "Tann
vergbi" başlangıç noktasının ve
sadeliğin güzelliğe en yakın nokta
olduğunu sık sık düşündüm...
Şimdi önûmde bir esmer güzeli
oturuyor. Onun görmesi durumunda
küstahhğa dönüşmeye aday meraklı
bakışını gizleyerek gözlerini
inceliyorum. Güzelliği, esmerlere
özgü güzelliklerden. Tabloyu
tamamlaması ve hatta vurucu olrnası
gereken unsur, koyu renk gözler.
Ama... gözler masmavi. Ostelik açık
mavi. Dahası lens. doğal sınırlan
kapatacak gibi yerleşmediği için,
gerçek kenardart taşıyor: Gözler
koyu kahverengi. Gözlerin sahıbı
onlann açık mavi olmasını çok
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
istemiş, ama olmamış...
Bir de saçlar var. Siyah zemine san
saçlar. Azerbaycan'da sıkça
gördügüm tablo. Bizim memlekette
de... Her şeyiyle esmerlik
kategorisinde olan bazı kadınlar
iradi kararlar alarak dengeleri
değiştirmeye kalkıyorlar. Bunun
tersi de var. Ona da Rusya'da yeni
yetme kızlar arasında sıkça
rastlıyorum: Bembeyaz ten, açık
renk gözler ve bu biîeşimi bir "şok"
etkisiyle tamamlamayı amaçlayan
simsiyah saçlar. Yalnızca gençligin
yoğun ilgi alanlan içinde unutulmus
bir özeni dışa vuran açık renk saç
dipleri. Kökler başkaldınyor. Yapay
çabalar doğallıkla boğuşacak kadar
güçlü değil. Doğalhğı bastırmak
için iyi bir plan gerekiyor. Ve usta
araçlar. Aynca sürekli bir denetim:
Gerçegi ele vermemek için.
ErkekJerde daha masum
kabullenilen bir yöntem: Saçlannın
ıhanetine uğrayanlar, kalan sadık
saçlan kenarlardan ortaya
nakletmeye gayret ediyorlar. Rüzgâr
böylelerinin hain düşmanı olsa
gerek. Buralarda bizim "Lukaşenko
modası" dediğimiz şey.
Akksandr Lukaşenko, Belarus'un
devlet başkanı. Sahip olduğu onca
ıktidara karşın kelliği içine
sindiremiyor ve saçlannı her gün
kenardan tepeye ihraç ediyor.
Duygusal tavırlara ve sert jestlere
alışik olduğu için zaman zaman
saçlanna gergin manevralar
yaptınyor. Kalkıp iniyorlar. Onu
izlerken, saçlann aynı yere -
inmemeleri ihtimali insanı
korkutuyor. Ne garip: O, bir devletin
lideri! Ama sürekli aklında tuttuğu
şeylerden biri, olmayan ve yeri
yapay yöntemlerle doldurulan
saçlan... "Kıhç YarasıGibi"deki
padişah gibi: Koca imparatorluğa,
her şeye sahip, ama boyu 3 santim
artsın diye ne heyecanlar yaşıyor.
Büyük sözleri tereddütsüz sarf eden,
hayatta en temel değerlerinin ahlaki,
siyasi, ideolojik vs. olduğunu
haykıran önemli birçok kişi
arasında, iş ve aile hayatında saygın
yeri olan pek çok erkek ve kadın
içinde bir saplantı olabihyor bazen.
lnsanın kendi şeklini, saçlannı. hatta
gözlerini yabancılaştırmasına yol
açabilecek kadar güçlü bir değişim
isteği doğabiliyor. Doğalı değiştırme
istegi bazen o kadar güçlü olabiliyor
ki, onu da doğal karşılamak
gerekiyor.
Hangi beyazlan geride
bıraktık acaba?Sevgili ozan Fdiz Doğan
soruyor: "hüzne vuran
rengini / nasıl tanımlamah /
beyazın.
Nasıl tanımlamah yanlış
limanlara demir atan
gemilerimizi? Ya da bunca
koyu lacivertten birlikte
çıktıktan sonra, garip bir
pembenin esiri olan sözde
dostlanmızın davranışlannı?
Stockholm'de halk birbuçuk
yıldır metroda Seul ve
Tokyo'daki gibi gidiyor: yani
içeri sığışmalan ve popolannı
kapınm kapanması için içeri
çekerken resmen
değnekçilerin yaptığı gibi.
Belediyenin ilgili kurumu,
metro hatlannda sinyal
sistemini değiştirmekte;
sinyalı bilmem, ama halkın
sistemi fevkalade değişti.
Otobüs durağında iki kişi
bekJerken kuyruk oluşturan
haJk, şimdi tıklım tıklım
metro vagonlannda hısım
akraba olmakta. Bir buçuk
yıl, az zaman değil. Hiç
kuşkusuz bu. ne ile
karşılaştınldığına bağlı. Ama
akJa şöyle bir soru da
gelebiliyor: Metro tıkır tıkır
işlerken böyle bir ortamı
lsveç'in başkentine uygun
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
görürler miydi? Yanıtı "nü"
yani *nh."
Ocalan'ın yakalanmasından
sonra basındaki tepkiler de
aklıma Filiz'in beyazın nasıl
tanımlanacağıyla ilgili
sorusunu getiriyor. Adaletin
beyazı nasıl acaba? Örneğin,
Italya'da Interpol'ce aranan
bir kişiyi yargı önüne
çıkarmayan, Almanya'da
arama emrinin gereğini
yapmayan adalet beyazın
herhangi bir tonunda mı,
yoksa lacivertin bile başlayan
bir nüansında mı?
Kış gelip gidiyor bu kente;
aynen beyazın tonlan gibi.
Belki de en kalıcı renk gri,
yalnızlığın rengi. Bazen kar,
bazen erimiş kar, bazen kuru
ayaz. Iklim bildiğini okuyor.
Ya insanlann iklimi? Yanlış
limana demir atmakla
bitmiyor iş; hangı limanı ıska
geçtiğini de bilmeli kaptan.
Şu sıralar lsveç'te, Türkiye
rotasını ne kadar belli etse de
yanlış limana gönderilmekte.
PKJC ve Öcaian, Türkiye
Kürtlerinin sorunlannı temsil
etmiyor. ama kamuoyunun
karşısina çıkan bir avuç "en
iyi biür" Türkiye'de her türlü
dersi vermeye hazır. Bir
gazetenin şef redaktörü
geçenlerde sordu: "Madem
Avrupa Birliği ülketeri
Ocalan'ın nasıl yargılanmas
gerekriğinde çok titizdiler ve
ilgi doluydular. o zaman
neden Italya ya da Almanya
bu işi üstienmedi?"
Evet, sevgili pazar sayfası
okurlan, beyazın hüzne vuran
renginin tanımlanması
gereken günlerdeyiz.
Gemilerimizin yanlış
limanlara demir atmaması
gerek.
Joan Baez'in saf
değiştirmesinden sonra bu
satırlann yazanna sevgili
Barbro Dane'in on küsür yıl
önce dediği gibi "Kendisine,
bu zamana kadar
yapüklanndan öfürii
teşekkür ediyoruz.."* tşe
beyazdan başlamak gerek...
Bir de bu rengin tonlannı
bilebilsek...
nUVUlUr nUSll. b o y U
y t a
Uganda'nın en uzun baylu insanı.
Uganda'nın doğusundaki Yokolo köyünde \aşayan Ofvvono, insanlann ilgisinden bunaldığı
için köyünden pek çıkmı\or. Dev adam, boyuna göre kız arkadas, bulamamaktan veannesiyle
babasını öperken iki büİdiim egilmek zorunda kalmaktan yakınryor. (REUTERS)
Fransa'da Dışişleri
Bakanlığı kanştı
Bir kitap yayımlandı şu
günlerde Paris'te. Roman
falan değil, siyasal nitelikte
bir yapıt. Hem de oldukça
ilginç. Yapıtın yazan
gazeteci. Daha önce Fransız
televizyonunda çeşitli
görevler üstlenmiş, üst
düzey sorumlulanndan biri.
Doğrusu, kendimize
sormadan edemedik. Bir
yerde "kuyruk aas" mı
acaba, diye. Fakat öyle değil
bu durum. MeslektaJşımızın
seçtiği boy hedefı Dışişleri
Bakanlığı 'ndan başka bir
şey değil...
Şunu bilin ki, entipüften bir
komı değil adamın seçtiği.
Önce, şöyle bir göz atmak
gerekmez mi? Fransa'nm bu
prestijli kurumu, yabancı
ülkelerde 166büyükelçilik
ve de 113 konsolosluk
çalıştınyor!
PARISBu denli
kalabalık bir
kadro
çalıştırmak
günümüz
koşullannda
acaba çok
mu etkin <
_ ^ ^ _ ^ ^ _ _
olur? Evet
dıyeni de var, hayır diyeni
de. Ancak, kıtabın yazannı
dinleyecek olursak, Fransız
Dışişleri Bakanlığı kendi
faaliyetleriyle pek
bağdaşmayan etkinliklere de
kanşırmış.
Bu arada, gazeteci-yazar
Louis Beriot, kimi bölümleri
Marianne dergisi tarafindan
yayımlanan kitabında,
dışişleri, 1999 bütçesinde,
devlet bütçesinin ancak
yüzde 1.28'inden
yararlanırmış, diyor. Louis
Beriot soruyor: Bunca
büyükelçilikle konsolosluğa
ülkenin gereksinimi var mı?
Bu sayısal değerlendirmeyi
bırakalım da başka yöne
çevirelim bakışlanmızı.
Daha doğrusu sorulanmızı
yöneltelim gazeteci-yazara.
Ona göre. yaşadığımız
çağda çalışma yöntemini
degiştirrnerun zamarçt geldi
ve geçü bile! Bir.de çrnek
veriyor Louis Beriot:
Avrupa Birliği içinde
büyükelçilik bulundurmanın
ve hatta yenilerini kurmanm
yeri bulunmaması gerekmez
mi? Soruyu, elbette diyerek
MİŞEL
PERLMAN
karşılayan Beriot, daha da
ileri giderek izah ediyor
durumu: Eski zaman
diplomatlannın önemi, yani
politik boyutu kalmadı.
Artık, gazetecinin parmak
bastıgı gelişmeleri
tartışmanın bir anlamı
kalmadıysa da konuyu tam
olarak gündemden çıkarma
hususunda kesin bir görüş
ortaya koymak olanaksız.
Çok olsun veya az olsun
sorusuna. alın size kesin bir
yanıt! Sağlıklı verilere göre,
en büyük diplomatik ağa
başta ABD sahip olurken
Fransa da ikinci yere iyice
yerleşmiş durumda. Rusya,
Büyük Britanya ve îtah/a ise
peşinden geliyor.
Fransız Dışişleri
Bakanlığf nın çeşitli
servislerinı eleştiren Louis
Beriot, bununla
birlikte, en
etkın dairenin
kültür, bilim,
teknik
olduğunu kabul
etmekten de
doğrusu, geri
_^______ kalmıyor.
Bunun yani sıra
diplomat sayısının
azaltılması gereğine temas
ederken, gerekçe olarak,
küreselleşen dünyada
sürekli iletişim olanaklannı
gösteriyor.
Öte yandan, Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Anne
Gazeau-Secret Marianne
dergisiyle yaptığı söyleşide,
Fransa'nın. Sovyetler
Birliği'nin u
padama"sı
sonunda. 17 büyükelçilik, 4
konsolosluk kurduğunu
belirtti ve başka yerlerde 3
büyükelçilikle 30
konsolosluğun kapatıldığını
ekledi. Bakanlığın personel
sayısı, eski Işbirliği
Bakanlığı dahil olmak
üzere, toplam 9 bin 474
kişiye ulaştı. Dışişleri
sözcüsünün verdiği
bilgilere göre, aynca, bakan
HubertVedrine'nin,
1997'den beri, derinliğinc
birrnoâernizasybn '?
süreci başlattığını
vurguladı.
Görüldüğü gibi, Fransa'nın
Dışişleri Bakanlığı, Hubert
Vedrine yönetiminde yoğun
bir çalışma içinde.
'Dağılmış pazaryerlerine benziyor memlekefKentin en işlek, birbirine paralel
iki caddesi arasında yer almasına
rağmen oldukça küçük ve sakın
bir meydandır Karl-August
Meydanı. Kendısine açılan hangi
sokaktan gelirseniz gelin,
meydanın ortasında bulunan
Trinitatis Kilisesi ile
karşılaştığınızda, bir kartpostalla
çarpışmış gibi olursunuz. 1896-
1898 yıllan arasında. yeni gotik
tarzında inşa edilen kilisenin
etrafına, çarşamba ve cumartesi
günleri olmak üzere, haftada iki
gün kurulan pazar ise bu sakın
meydanı hareketlendirir,
canlandınr. Özellikle cumartesi
günleri. Charlottenburg ilçesi
sakinlerinin uğrak yeridir bu
pazar. Berlin'in kozmopolitik
yapısının tam bir karşılığı olan
Cumartesi Pazarı'nda. birçok
ülkeden birçok insan birçok şey
alır, satar. Elinize aldığınız
maskenin ne anlama geldiğini,
size kınk Almancasıyla anlatmaya
çalışan Afrikalının yani sıra. kınk
Türkçesiyle "Kartoffel beş mark
anne" diyen Alman satıcıya da
rastlayabilirsiniz bu pazarda. Son
yıllann, özellikle de son günlerin
sihirli sözcüğü uyum
"entegrasyon" böyle bir şey olsa
gerek diye geçirirsiniz içinizden
ve biraz önce pazara ulaşmak için
geçtiğiniz anacaddede, "çifte
vatandaşük"a karşı imza toplayan
genç Hıristiyan Demokratlan
unutuverirsiniz. Işte bütün bunlar
bana şair Edip Cansever'in
"Dağümış pazaryerlerine benziyor
memleket"" dizesıni hatırlatıyor.
Almanya'nın bugün içinde
bulunduğu durumu belki de en iyi
bu dize açıklıyor. Bir dağılmışlık,
bir bölünmüşlük yaşanıyor ülke
genelinde. "Çifte vatandaşlık"
tanımlamasıyla halka sunulan.
aslında birçoklannın içeriğini bile
doğru dürüst bilmedikleri "Yeni
Vatandaşlık Yasa Tasansı" çeşitli
görüşlerden birçok insanı Türk,
Alman, Kürt, Yahudi demeden
karşı karşıya getiriyor. Neler var
bu yasa tasansında?.. İlk olarak,
Alman vatandaşlığına geçmek için
kan bağını şart koşan maddenin
kaldınlmak istenmesi.
Almanya'nın şimdiye kadar
çoktan değiştinnesi gerekirdi bu
maddeyi. Kan bağının öneminin
Almanya'ya nelere mal olduğu en
çok Almanlar tarafindan biliniyor
sanıyorum. Bunun dışında burada
doğan göçmen çocuklanna
vatandaşlık verilmesi istemi var ki.
evlere şenlik. Çıksa bile nasıl
uygulanabileceği konusunda
politikacılar dahil kimsenin bir şey
bilmediği bu yasa gereğince,
yasanm (eğer çıkarsa) uygulamaya
konulmasından bir gün önce
BERLIN
GÜRKAN
KEStCl
doğacak göçmen çocuğun
durumunun ne olacağı konusu
çözümsüz. Çözümsüz konular
bununla bitmiyor tabii. Bu yasa
tasansı hayata geçirilirse ne
olacak? tşlemler nasıl hızlanacak?
Bir önemli nokta da, birinci kuşak
göçmenlerin durumunun, -her
zaman olduğu gibi-. bu konuda da
gözden çıkanlması. Kimsenin
hesaba katmak istemediği birinci
kuşak göçmenler hakkında
hafızamızı biraz zorlarsak
karşımıza şu sonuçlar çıkıyor
Birinci kuşak göçmenler buraya
gelir gelmez, dil sorununun önemı
göz ardı edilerek, fabrikalara
sürüldü. Sağlıklannı bu ülkede
yitiren ve işsiz kalan birinci kuşak
göçmenler, şimdilerde dil
bilmemekle, işsizlikle suçlanarak:
oturup zaran-yaran tartışılmayan
bir yasa tasansına malzeme
ediliyor. Birinci kuşak
göçmenlerin geri dönmeyeceğini
Alman devleti de, göçmenler de
hesaplamadı, ancak bu faturayı
göçmenlere yüklemek de insanca
bir yaklaşım değil.
Yeni vatandaşlık yasa
tasansının aksayan yönleri
bunlarla bitmiyor. Işsizler,
sosyal yardım almak zorunda
kalanlar, daha önce suç işlemiş
olanlar da yasa tasansı kapsamı
dışında tutulmak ısteniyor. Bütün
bunlann dışında bir de anayasaya
bağlılık maddesi var. Bir insanın
anayasaya bağlı olup olmadığınm
nasıl tespit edileceği ise ayn bir
merak konusu. Bir başka merak
konusu ise bir insanın anayasaya
bağlı olmadığı tespit edildiginde
hangi yaptınmlann uygulanacağı.
Sistemın size yabancı olmayı
dayattığı bir toplumda
yaşıyorsanız, yabancı
sözcüğünü günde en azından bir
kez duyuyor, okuyor,
konuşuyorsanız, göçmen
kavramının. göçmenlerin çabalan
ile dile sokulmaya çalışıldığinı
görüyorsanız, birlikte ve uyum
içinde yaşamalıyız çağnlannm
samimiyetine inanmanız zorlasır.
Almanya'da herkes aynı fıkirde ise
yani yerlisi, göçmeni beraberce,
huzur içinde yaşamayı istiyorsa
"nasıl" sorusunu tartışmak gerekir
önce. Bu soruya verilecek ilk
yanıtsa "eştt" olur. Almanya,
sorunlan olan bir ülke. Bu noktada
koalisyonun işi de zor. Aklıma
takılan sorulara yanıt anyonım
pazan dolaşırken. Biraz da
kuşkuculuğumdan olsa gerek,
şunlan düsünüyorum: Acaba
kandınlıyor muyuz? Yıllardır
konuşulan bu sorunlar, vatandaşlık
yasa tasansı adıyla başka
zeminlere çekilmeye mi
çahşılıyor. Bu sayede gündem mi
saptınhyor? Mehter takımı gibi
adım atan koalisyon çatırdıyor
mu? Pazar turu biterken ve sürekli
konuşulan bu sorunlan
düsünürken şair Edip Cansever'in
dizeleri takılıyor yine aklıma:
"Gördün mü bak
Dağümış pazaryerlerine benziyor
şimdi istasyonlar
Ve dağümış pazaryerlerine
memleket
Getaniyor içimizden hüzünknmek
bile
Gelsede
Öyle sürekli değU."
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
BATTALGAZt İCRA DAİRESİ'NDEN
Dosya Talimat No: 1998/70
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymetı, adedi, evsafı: Malatya ili
Battalgazi ilçesi, Alişarköyü, sahife: 1033, parsel: 1004, yüzölçümü: 3650-m2 bahçe
niteliğindeki gayrimenkul 1.154.000.000 TL muhammen bedelle açık arttırma ile satı-
lacaktır. Saöş şartlan:
1- Satış. 09'04/1999 günü saat 14.00'den 14.30'a kadar Battalgazi lcra Müdürlü-
gü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüz-
de 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geç-
mek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü
baki kalmak şartıyla 19/041999 Pazartesi günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttır-
maya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok
arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma tlamnda gösterilen müddet sonunda en
çok arttırana ihale edılecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıy-
metinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacagına rüçhanı olan alacaklann top-
lamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı
geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey
akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır.
Satış, peşin para iledir. alıcı istediğınde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tel-
laliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış be-
delinden ödenir.
3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklan-
nı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını da>anağı belgeleri ile on beş gün için-
de dairemıze bildirmeteri lazımdır. Aksı takdırde haklan tapu sicili ile sabit olmadık-
ça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır.
4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine se-
bep olan tüm ahcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki
farktan ve diger zararlardan ve aynca temerrüt faizinden müteselsılen mesul olacaklar-
dır. ihale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızm dairemizce tahsil olu-
nacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup
masrafı verildiği takdırde isteyen alıcıya birörneği gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayıla-
caklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin talimat: 1998/70 sayılı dosya numarasıyla mü-
dürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 18/2/1999
(*) Ilgililer tabirine ırtıfak hakkı sahipleri de dahıldir.
Basın: 7435
VEFAT
Sevgili eşim ve sevgili babamız
ALTAN
ULUSAGÜVEN'İ
kaybetmiş bulunuyoruz.
Cenazesi 28.02.1999 Pazar günü Erenköy
Galippaşa Camii'nde kılınacak öğle
namazını müteakip Kanlıca aile kabris-
tanına defhedilecektir.
Allah rahmet eylesin.
Eşi: ÜLKÜ ULUSAGÜVEN
Çocuklan : BEYSUN ULUSAGÜVEN
H. BURAK ULUSAGÜVEN
SEZİN ÖZERGÜL
Not: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim
Vakft 'na bağışta bulunmalan rica olunur.
TYS GENEL KURUL ÇAĞRISI
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın 11. Genel
Kurulu 6-7 Mart 1999 Cumartesi-Pazar gün-
leri saat 10.00-18.00 arasında Beşiktaş, Bar-
baros Bulvan, Yıldızsarayı Dışkarakol bina-
sındaki toplantı salonumuzda yapılacaktır.
Sendikanın tüm üyeleri Genel Kururun do-
ğal üyesidir. Sendikanın tarihinde ilk kez Ge-
nel Merkez Lokali'yle aynı yerde bulunan
kendi toplantı salonumuzda gerçekleşecek
bu genel kurulumuzda en büyük katılımla
yer alalım. (Aynntılı bilgi için 0216-259 74
74'e telefon edilebilir.)
TÜRKİYE YAZARLAR
SENDİKASIYÖNETİM KURULU
Nüfus cüzdanımı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
GÜLER ULUSOY
Nüfus cüzdanımı ve
ehliyetımi kaybettim.
Hükümsüzdür.
İBRAHİM BAHADIR
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayırtladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke soaınlarına ilişkın raporlarıyla, araştırmalanyla. köşe
yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil topiumlann gazetesı.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Nüfus cüzdanımı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
SÜMEYYE ULUSOY
Nüfus cüzdanımı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
BETÜL ULUSOY
OltfMNAPOTDN
DBM0KRA8İVEBMIŞVAKH
1999YUANMAf
PANa,Ö0ÜL
llhan Selçuk
Dr. Erdal Atabek
Prof. Dr. ServerTanilli
Program
Açış konuşması
Anma konuşması
1998 yıh ödaü
Panel
TÜRKİYE NEDEN BİR HUKUK
DEVLETt OLMASIN
Yöneten : Orhan Erinç
Konuşmacılar : Doç Dr. Yücel Sayman
Istanbul Barosu Başkanı
Prof. Dr. Sühe>l Batum
Ist. Galalasaray üniversüesı llenşım
Fakühesi Dekanı Ânayasa Huhıku
öğrenm C>KJI
Av. lsmet Erdemoglu
OHıan Apaydın Öemokrası veBanş
Vaifı Genel Midûrü, Esh Yargıç
Turih 2SŞubjtl999Pazar
Sut . 1 4 30
Yer AtatüA Kûltür Metiezı. Taksimistanbul
220 m Hadımköy'de arsa
Ev Tel: 241 33 38 Iş Tel: 259 55 83
Cep Tel: 0532 276 52 99 Şengül Hanım
Marmara Üniversitesı öğrenci kimlığimi
kaybettim. Hükümsüzdür.
AYHAN ÇAĞLAYAN
Marmara Üniversıtesi öğrenci kimlığimi
ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür.
MURAT GÜLER