29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 4 ŞUİAT 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER ORD. PROF.DR. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU'NUBUGÜNANIYORUZ İlk Meclis'in taııığı...'Uaber Merkezi - Cumhuriyet gazetesinin yanm yüzyıllk.yazanolan HfoVfeMet Vetidedeogju'nun ara- mızdarjaynlışırjn yedıncı yılı. 1904 yılında Çorum'da doğan yelidedeoglu 24 Şubat 1992'de 88 yaşmda ve- fat etnışti. Velıdedeoglu, 1925'te Ankara'da açılan Hukuk Fakültesi'ne yazılıpbu fakülteyi 1928 yılın- da bıtıriıkten sonra, Adalet Bakanlığı'nca açılan bır sınavı Lazanarak 1929 başında hukuk doktorası yap- mak Û2ere deviet hesabına Avrupa'ya gönderilmiş- tir. Isv.çre'de Neuchatel Hukuk Fakültesi'nde dok- torasını vermiş, aynca Berlın Hukuk Fakültesi"nde iki yıl öğrenım görmüş, oradan Roma'ya gidip Roma Hu- kuk Fakültesi Ceza Hukuku Yüksek lhtisas Okulu'na devam ederek sertifıka almıştır. Avrupa'dandöndukten sonra 1934'te tstanbul Üni- versıtesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk doçentliği- neatananVelidedeoğlu. 1942'deprofesörlüğe, 1948'de de ordinaryüslüğe yükselmiştir. llki 1946-48. ikinci- si 1952-53'te olmak üzere tstanbul Hukuk Fakûlte- si'nde ıkı kez dekanlık yapmıştır. 24 Ağustos 1974'te yasal emeklilik süresini doldurarak emekli olmuştur. Mecüs'in açılışına tanık oldu Velidedeoğlu, Büyük Mıllet Meclisi'nin açılış gü- nü olan 23 Nisan 1920'den başlayarak 1929 yılı ba- şına dek Cumhuriyet tarihimizin türlü aşamalanna ta- nık olmuştur. Kendisi bu tanıklığı "Mfli Mücadele'ye ilişkin «nönetnliolasiann kimi zaman tam odak nok- tasında, kimi zaman kıyı ve köşesinde, herhalde. ge- rek yergerek düşünce yönünden, her an icinde bulun- dum" diye dile getirir. Ankara Lisesi'nde okurken 23 Nisan 1920'de açılan Tiirkiye Büyük Millet Mecli- si'ne ilk gününden başlamak üzere memur olarak atanmış, böylece Osmanlı devletinin yıkılıp yerine ye- ni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunu gü- nü gününe, dahası kimi zaman dakikası dakikasına yaşarruştır. DevTimleri hem anlatü, hem savundu Daha sonra tüm bu yaşadıklannı, gördüklerini bir bilim adamı niteliğiyle değerlendirerek öğrencileri- ne ve topluma yaşamının son anına dek anlatmış ve Atatürk Devrimi'nin Türk halkı için önemini, ya- şamsallığını vurgulamış, son yıllannda da bütün v ar- lığı ile savunmuştur. Beş ciltlüc "MedeniHukuk" ki- tabı. yüze yakın bilimsel inceleme, araştırması ve konferansı, Almanca ve Fransızcadan büyuklü küçük- lü on beş kitap ve inceleme çevirisi. aynca Italyanca dadahıl olmak üzere üç dilde birçok rapor, tebliğ, kon- ferans ve makalesi yayımlanmıştır. Velidedeoğlu'nun, hükümetin görevlendirmesi üze- rine. hazırladığı Kat Mülkiyet Kanunu Öntasansı. 1965 'te hemen hemen olduğu gibi kanunlaşmıştır. 27 Mayıs 1960 günü Milli Birlik Komitesi'nce. lstanbul Üniversitesi'nde kurulan Anayasa Bilim Komisyonu'na seçilmiş olan Velidedeoğlu, bu komısyonda hazırla- nan öntasanya muhalıf kalarak. bir Anayasa Öntasa- nsı taslağı hazırlayarak Millı Birlik Komitesi'ne sun- muş. daha sonra da bu öntasan komitece bastınlmış- tır(1960). Ayru yılın sonunda kurulan Kurucu Meclis'e de üye seçilen Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, yeni anayasanın kaleme alınması işine doğrudan doğruya katılmıştır. 1961 yılında anayasanın kabulünden ve yeni parla- mentonun bu yasaya göre seçilmesinden sonra K.u- rucu Meclis üyeliği sona erince üniversitedeki göre- vine dönmüş ve 1974'te emekli olana kadar orada ça- lışmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun (Türk Yurttaşlar Yasası'nın) ülkenin ihtiyaçlanna göre değiştirilip ye- nilenmesi için 1951 yılında kurulan komisyonda ra- portörolarak çalışmış, komisyonun dağılmasından son- ra yapılan calışmalarla Adalet Bakanlığı'nın isteği üze- rine (1967) Medeni Kanun Öntasansı'nı hazırlamış- tır. 908 büyük sayfalık gerekçeli bu öntasan, 1971 yı- lında Adalet Bakanlığı'nca bastınlmıştır. Kanunlan Türkçeleştirdi Velidedeoğlu, 1970 yılında Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nu Türkçeleştirmiştir. Bunlar Türk Dil Kurumu'nca yayımlanmıştır, 29 yıldan bu yana da yayımlanmakta ve yararlanılmaktadır. Veli- dedeoğlu 1942 yılında başladığı Cumhuriyet gazete- sindeki yazarlığını da elli yıl boyunca sürdürmüş, bınlerce makale yazmıştır. Birçok dergıde de yüzler- ce yazısı yer almıştır. Hukuk kitaplan inceleme ve araştırmalanna gelin- ce: Medeni Hukuk - Umumi Esaslar (1. basi 1943,7. bası 1968), Şahsın Hukuku (1. bası 1943. 6. bası 1963), Aıle Hukuku (1. bası 1948, 5. bası 1965), Umumi Esaslar, Şahsın Hukuku, Aile Hukuku, Mi- rasHukuku, EşyaHukuku(l. bası 1954,3. bası 1963), tktisat Fakültesi İçin Medeni Hukuk(1969), Türkçe- leştırilmiş metinleriyle birlikte Türk Medeni Kanu- nu ve Borçlar Kanunu (1. bası 1973, 3. bası 1988), Gayrimenkul Tasarruflan veTapu Sicil Tatbıkatı (Ga- lip Esmer ile birlikte) (1. bası 1950,2. bası 1956), Me- deni Hukuk Elkitabı (1961), Borçlar Hukuku Elkita- bı (1. bası 1955, 3. bası 1976), Türk Borçlar Kanu- nu Şerhi (Rıfat Özdemir ile 1987). Anı, deneme ve derlemeleri: Hayat, Hukuk ve Ce- miyet (1944); Türkiye'de Üç Devir (ikı cilt, 3. bası 1974); Sağsız Solsuz Demokrasi (1 ve 2. bası 1974, 3. bası 1976); Devirden Devire (3 cilt 1974-76); Ai- lenin Çilesi Boşanma (1976); Insancı Yolcular (1976); Milli Mücadele Anılan (1. bası 1971,2. bası 1983); Anılann tzinde (1 cilt, 1976); Toplumsal Yaşam ve Hukuk Düzeni (1983); Yol Kesen Irmak (1. bası 1984. 2. bası 1986); Atatürk'ün Söylevinin Osmanlıcadan Öztürkçeye çevirisi (iki cilt) (1. bası 1979, 18. bası 1988); Söylev, ÜçüncûCilt Belgeler (l. bası 1981,3. bası 1988); Osmanlı lmparatorluğu'nun Batış Evre- leri (Ahmet Rasim'den Öztürkçeye çeviri) (2. bası 1988, 3. bası 1989); 12 Eylül Karşı Devnm (1989); 12 Mart Faşizmin Felsefesi (1990); tlk Meclis ve Milli Mü- cadele'de Anadolu (1. bası 1990,2. bası 1993). \'OT 24 Şubat Çarşamba günü (bugün) Velidedeoğ- lu'nun Karacaahmet'teki kabristanında saat 11.30'da toplanılacakar. (Kabristanın yeri !\'o: 2192, Ada: 5) lyi ki doğdun VelidedeoğluSELMASELÇUKER Neşeli çığlıklar ve havaya kalkan el- lerle birlikte ne güzeldır haykırmak: "- ~lyi ki doğdun... lyi Iti doğdun~." Erenköy Camii'nden 27 Şubat günü havaya kalkan eller üstünde ağır ağır ilerleyen bir cenazenin ardından, sessiz gözyaşlanmın çığlığı içinde mınldanı- yordum: "- -İyi ki doğdun hoca_" Cenazeniz. eller üzerinde bir ışık gi- bi süzülüyordu, hocam... Ve sızi izleyenler ışık ışıktı... Pınl pı- nldı. Ömür boyunca ektikleriniz, çoktan fi- lizlenmişti. Birer fikir abidesi ve birer Atatürk meşalesi olmuşlar, yürüyorlar- dı, ardmız sıra... O gün bir tabutun ar- kasındaydılar. onlar da Atatürk idealle- rinin ardında kendi ömürleri boyu birer "dağ" gibi yüriiyecekkrdi. Evet, iyf ki doğdun hoca... Atatürkçü- lerın Atatürkçüsü ve ınsanlann insanı. Ya- zılannızı okurken, içimden hep böyle mınldanırdım. Büyük tevazu ve incelikle bana imkân yaratıp sizinle tanışmak ve sohbet et- mek zevkini bağışladığımz zaman da öyle düşünüyordum. Kasetimdekı sesi- nizi dınlerken de gene içimde hüzünle kanşık neşe kıpırtılan var: Hocalann hocası Sayın Hıfzı Veldet Velidedeoğlu... lyi ki doğdun. lyi ki bin- lerce öğrenci yetiştirdin. tyi ki yazılann veeserlerinlemilyonlaraseslendin... 01- medin ve işte yaşıyorsun. Çünkü fikir- lerin, çünkü Atatürkçülük yaşıyor. 16 Haziran 1991 tarihli Cumhuıiyet'i ve o günkü makalenizi unutur muyum hiç? Gözlerinizdeki o tath pınltıyı görür gi- biyim ve dudaklannızdaki sevecen kıpır- tıyı. Benim Cumhuriyet'te yayımlanan bir yazımdan söz edıyor ve güzel söz- lerle övüyordunuz. Hayır hayır öyle de- meyin hocam, benimki belki sıradan bir yazıydı, ama sizin dikkatiniz ve inceli- ğiniz degil midir asıl övgüye değer olan? "-._Neyaptuı?Sesmakinenitamiret- tirdüımi?" Ya, hatırladım hocam... Bir keresinde, sesinizi alırken makinem anza (Siz ol- saydmız bunun yerine ne de güzel bir öz Türkçe kelime koyardınız değil mi ho- cam?) yapmıştı da benı teselli etmiş, üzülme demiştiniz, bir başka zaman de- vam edenz. Efendim? Ne dediniz? O konuşmala- n yeniden birlikte mı dinleyelim hocam? Elbette, elbette hocam... Siz o herzaman- ki köşenize kurulun. Hoca kendlni tanımlıyor Meleğiniz Meriç Hanım da nazik ik- ramlanna başlıyor işte... Hazır mıyız. makinemi açıyorum (Sizin için ısıtılmış meyve sulan da hazır): - Hocam, izniniziesonıyonım: Sizi bü- yük bir hukukçu, büyük bir yazar, bü- yük bir Atatürkçü olarak tanımlamakis- tesem sanınm yeterli otanaz. Acaba, siz bize kendinizi anlatmak ister misiniz? - Iltifatlannıza teşekkür ederim... Ben- den daha büyük hukukçular var, Ata- türkçüler var. Herkesin de... Memleke- tini seven, ülkesini seven herkesin de Atatürkçü olması gerekir kanaatimce. Kendimi tanımlamak istersem... Bu ta- bii zor bir sual. Çünkü insanoğlu dürbü- nü kendisine tutmaz. Daima başkasına tutar. Kendimi tanımlamak deyince... Bir defa... fıkri takib var. Bir şeyi dü- şündün mü mutlaka sonuca ulaştırmak. Olumlu veya olumsuz bir sonuca ulaş- tırmak. tkincisi, yılmamak... Yıhnamak. Türlü başansızhklardan, hastalıklardan yılmamak. Amaç ne ise ona doğru yü- rümek. Üç, en önemli özelliklerden bi- ri, insanın kendi kendisiyle çelişkiye düşmerftesi. Bütün yaşamımda yalan söylemedim. Yapmayacağım işi söyle- medim. Her şeyi düşünerek söylerim. Babamdan kalma bir öğüt vardı bende. ICüçükyaşlardaydun. oğlum, dedi babam, bir söz ağzından çıkmadan önce kafanın içinde dokuz kere dolandır. Demek istedi ki... çok düşün, ondan sonra söyle. Ben bu sözü kendime ilke edinmişimdir. Düşünmek, düşünmek... Gene düşünmek. Ve düşündükten son- Şimdi, Atatürk düşmanlarının her kıpırdanışlaruıda yedikleri devrimci tokatlan hatırüyo- rum ve yine haykırıyorum: İyi ki doğdun hoca ve iyi ki binlerce Atatürkçü yetiştirdin... ra verdiğim karan yerine getirmek. He- le, ülke menfaatına verilmis. bir kararsa, ondan hiçbir zaman geri dönmemek. Bu, bir inat demek değildir. lnsan hataya dü- şebilir. Hatasını itiraf etmekle insan kü- çülmez. Özellikle büyür. işte ben ken- dimi size bu şekilde anlatabilirim. Çalışmaktan hiç yılmamak. Şimdi 85'i bitirdim (İçimden kocaman bir maşallah geçirdim). Şimdi 86 yaşın içindeyim. Hâlâ gücüm yettiğince çalışınm. Gözleri etrafta dolaştı. Meriç Hanrm'ın hazırladıgı ılık meyve suyundan bir yu- dum aldı. Vücut, günden güne direnci- ni kaybetse de hocanm gözlerindeki o iyimser parlaklık insanı büyülüyordu. tlerleyen bilim, ne olurdu bu onurlu ba- şın içindeki o eşsiz beyni dondurup son- suza kadar insanlığın emrinde tutabilsey- dı... diye düşündüm. - Hocam. dedim. buna ben de bir ila- vede bulunmak isterim. Geçen gün ba- na demiştiniz ki sana söz verdim, onun için konuşacagım. Verdiğiniz söze bağlı- hğınızın işte şu anda şahidiyim, pardon tanığıyım. Bu sözlerime karşı, o ne güzel, ne iç- ten bir gülümseyişti. Bandı dinlemeye de- vam edelim: - Hocam, elbette çok yazdınız, çok an- lattınız. fakat rica etsem Atatürk'ü sizin sesinizden bugün bir kere daha dinleme- yeizinverir misiniz? Atatürk'e göregenç- lik. çocuklar ve kadın ne idi? Atatürk kimdir? Bugün o nerede, biz neredeyiz? - Atatürk nedir, kimdir? Atatürk -en tehlikeli bir zamanda- tarihin bize sun- duğubir armağandır... Önemli olan Ata- türk'te... Nasıl toprağın altında bilmedi- ğimiz madenler, gizli hazineler varsa Türk insanının içinde, kafasmda kendi- ni gösterememiş, henüz dışanya çıkma- mış hazineler keşfeden insandır Atatürk, işte Milli Mücadele'yi bu sebeple başar- dı. Güvenmeseydi, gelmezdi, ortaya atıl- mazdı. Türk halkı ile başardı, onun tem- silcileriyle yürüttü. Biliyorsunuz, Türki- ye Büyük Millet Meclisi'ni topladı. (ls- tanbul Mebusan Meclisi kaparıldıktan sonra) Milli Mücadele'yi bu Millet Mec- lisi ile yürüttü. Yani halk ıradesi ile... Halk idaresi ile... Saltanatı kaldırdı, hi- lafeti kaldırdı. Çağdaş TürkCumhuriye- ti'ni Türk Meclisi ile kurdu. Ölünceye kadar bu Meclis'e saygılı kaldı. Oysa, kendi otoritesi. yeterince büyüktü. Ka- rizmatik bir liderdi. Otoritesi büyüktü, isteseydi tekbaşına orduya dayanarak bir kışisel idare kurardı. Diktatörlükyapar- dı. bunu yapmadı. Atatürk, milletine saygılı, milletine inanmış bir adamdı. lkincısi, nasıl iyi bir hekim hastasını tedaviden önce çok dikkatle inceleT ve ondaki hastalıklan teşhis ederse Atatürk de milletin bu geri kalmışlığının nede- nıni mükemmel surette teşhis etmiş in- sandı. Geri kalmışlığın başlıca nedeni ola- rak din ile dünya işlerinin bir arada yü- rütülmesini gördü. Yani din, hurafelere kanşmıştı. lnsanlar yaşamın her evresin- de, hukukta, ahlakta, hatta ev işlerinde, hatta sağlık işlerinde dini hep ön plan- da görüyordu. Oysa Avrupa'da, bilim al- mış yürümüştü. Atatürk bunu gördü, bu hastalığı gördü. İşte devrimleri, din ile dünya işlerinin birbirinden ayn tutulma- sı ile gerçekleştirdi. Devrimlerin teme- linde laiklik vardır. Halifeliği kaldınp medreseleri kaldınp öğrenim birliği yap- mak. Ondan sonra şeriye yani dini mah- kemeleri kaldınp doğrudan doğruya la- ık mahkemeleri kurdu. Sonra da laikliği anayasanın temeli yaptı, içine aldı. Laiklik... Laiklik... Atatürk devrinde- ki yükseliş.in başlıca nedeni budur. Ata- türk çok akılcı davrandı. Sadece okul- larla yetinmedi. Halkevleri kurmak, Hal- kodalan kurmak. Bu suretle halka, hal- kın bilıncine bu devrimi yerleştirmek... Anlatmak yolunu tuttu. Yani nasıl Mil- li Mücadele'ye halkla birlikte başladıy- sa devrimi de halkla birlikte başarmak ve yerleştirmek istedi. Bilirsiniz, ehven-i şer... Şerlerin ehve- nidir... Mecellede denir ki: tki şerteba- rüz ettikde ehven-i şer ihtiyar olunur... Yani iki kötü şey karşılaşırsa, hangisi ehvense, yani en az kötüyse o seçilir... Halbuki Atatürk diyordu ki iki şer kar- şılaşırsa biz iki şerri de yok edeceğiz... Mecelleye uyar da hafifıni alırsan bu bir ödündür ve bu en kötüsüdür. Nitekim, Türkçe ezan konusunda (Bursa'da) Arap- çacılann bir irtica hareketi oldu. Ve Ata- türk en küçük bir ödün vermedi. irticaya verllen ödünler dönemi Atatürk ödün vermemeyi amaç edin- miştir. Devrimlerden hiç ödün vermedi. Fakat ne yazık ki tek dereceli seçimler- den sonra. halka yaranmak için, daha doğrusu irticaya yaranmak için ödünler verilmeye başlandı. Cumhuriyet balolan vardı, bunlar bi- rer anlam taşır. Bütün illerde memurlar eşleriyle birlikte giderdi balolara... Her- kes birbirinin eşine insan olarak bakar- dı, dişi olarak değil. Bunun bir büyük an- lamı vardı: tnsan olarak yaşamak... Atatürk, kadına çok değer verirdi. Ka- dını ileri olmayan milletler göçmeye mahkûmdur, derdi. Evet, kadım ileri ol- mayan ülkeler geri ülkelerdir. tlk öğret- men kadındır, bir insan için. Kadın, ev- ladının ilk öğretmenidir. Atatürk kadı- na çok değer verirdi. Atatürk her alan- da bir dehadır. Ekonomiye gelince... Atatürk asker adamdı, ekonominin kurallannı elbette bilemezdi. Amaekonomistleri dinleme- sini bilirdi... 1923'te lzmir Iktisat Kong- resi 'nde serbest piyasa eğilimi ağır bas- mıştı... Sonra görüldü ki Türkiye yok- sul bir ülke, sermaye birikimi yok. Onun için yavaş yavaş devletçiliği kabul etme- sinin ve anayasaya koydurmasının sebe- bi budur. lktısadi deviet teşekküllerinin kuruhnası bu yüzdendir. Ve çok yararlı olmuştur. Değerli elemanlar yetişmış- tir. Özelle$tirmede tehllke Şimdi bir parçacık sermaye planlan- ması olunca, bu sefer kendileri bir iş ya- pacak yerde, bu deviet teşekküllerine göz kojfarak, bunlan dağıtma peşinde- dirler. Ozelleştirme... Bu, büyük bir zarardır Türkiye için... Benim kanaatim budur. Bence karma ekonomiyi devam ettirmek lazımdır... Mümkün olduğu sürece, devletin ön planda olması gerekir... Yararlı olan bu- dur. Nitekim, barajlar fılan hâlâ deviet eliyle yapılmakta ve başanlı olunmak- tadır. Atatürk'ün, kadına olduğu kadar ço- cuğa verdiği önem de büyüktür. Biliyor- sunuz, 23 Nisan Çocuk Bayramı, dün- yada ilk defa, Türkiye'de çocuklara ve- rilmiştir. Hayale sığmaz Atatürk Akla, hayale sığmaz Atatürk, 1919'da Samsun'a çıktı. 1938'de öldü.. 19 se- ne... Son 4-5 sene rahatsızlıkla geçti. Bunu çıkanrsak, 14 sene... Bunun 5 se- nesi de çeşitli mücadele ile geçti... Ge- riye 10 sene kalıyor. Onun 10 sene için- de başardıklan bir asra sığmaz... Yüz- yıla sığmaz. Türkiye gibi bir ülkede. He- le ben o dönemi çok iyi biliyorum... Onun yükselişi gözlerimin önünde... Atatürk ve din Sözün tam burasında gel de sorma: - Hocam, ona dinsiz dh«nkr var_ Ne- den? - Atatürk dinsizdir veya dindardır, di- ye bir şey söylenemez. Yanhş burada. Ne- den söylensin? Kimse kimsenin dinine kanşmamalı... Işin doğrusu burada. Ama, ona dinsizdir diyenlere en güzel cevap şu olmalıdır. Atatürk, Balıkesir'e git- miş, camiye girmiş, cemaati toplamış... Dinimiz budur, esaslan da şunlardır, di- ye vaaz vermiştir. Bu, tarihi birolaydır... Yani, dine saygılı olduğunu daima gös- termiştir. Düsmanlan bunlan görmezden gelirler. Onu öyle göstermek işlerine ge- lir. Sebebi, laikliği dinsizlik gibi göster- mek isteğidir... Sebebi de şudur: Ata- türk şeriat hukukunu kaldırmış, yerine akılcı hukuku koymuştur (Birkaç kişi ile ben bunun münakaşasuu da yaptım)... Örneğindiyorlarki... Kuran değiştirile- mez, Kuran tektir... Allah'ın kelamı ol- duğu için onun hukuk karallan da din- dir, diyorlar... Hukuk kurallan insanlar içindir. Bunlar değişen işlerdir. Şimdi uçak devri, fiize devri... Şimdi bunlann hukuku oluşuyor. Uydular oluşuyor, bun- lar o devirde yoktu ki... O devirde olma- dığı için hukuku da olamaz. Hukuku de- ğiştirmek ve akılcı hukuku koymak, her döneme göre de değiştirmek, yenilemek gerek... Atatürk akılcıdır, devrimleri de akıl- cıdır, hukuku da akılcıdır... Hocamız Hıfzı Veldet Velidedeoğlu... Ilık meyve suyundan bir yudum daha aldı... Meleğimdediği, hayat arkadaşı Me- riç Hanım'la bakıştılar... İşte şefkat buy- du, sevgi buydu... Ses makineli söyleşi- ye burada son verdik... Ama onunla soh- bete doyum mu olurdu ki... Makinemi kapatırken içimden iyi ki doğmuşsun hocam dedim. Cenazesinin ardından da öyle diyordum... Şimdi, Atatürk düşmanlannm her kı- pırdanışlannda yedikleri devrimci to- katlan hatırhyorum ve yine haykınyo- rum: - lyi ki doğdun hoca ve iyi ki binler- ce Atatürkçü yetiştirdin... Ah, hocam ah... Sana layık çalışma- lar yapsak da oturduğun sokağa veya caddeye ismini verebilsek... Büstünü, heykelini diksek... Adına parklar, alan- lar yapabilsek... tnşallah yapacağız, ra- hatuyu... Dr. canelden konferans 'Küba, sağlık ve eğitimde mucize yarattı' tstanbul Haber Servisi - Kübalı doktor Anna Ma- ria Diaz CaneL, ülkesinın içinde olduğu zor koşulla- ra karşın sağlık ve eğitim sistemindeki nitelikten ödün vermemeye çalıştık- lannı söyledi. Kübabütçe- sinin yüzde 49'unun eği- tim ve sağlığa aynldığını belirten Canel, "Bu konu- da geldiğimiz noktayı Kü- ba Devrimi'ne borçluyuz" dedi. Türk Tabipleri Birliği'nin konuğu olarak bir dizı kon- ferans vermek üzere ülke- mize gelen. Havana'daki Ulusal Hermanos Amiji- ras Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Canel, Kü- ba'nm ABD ambargosuna ve Doğu Bloku'nun çök- mesınden sonra girdiğı ağır ekonomik bunalıma karşın sağlık ve eğitim konu- sunda geliş- miş Batı üi- keleriyle ay- nı ölçütlere sahip oldu- ğunu kay- detti. "Dev- rimdenönce sağlık siste- mikorkunç- tu" dıyen Canel, dev- rim öncesi Küba'da be- bek ölümle- ri ve doğum öncesi anne ölümlerinde sayılannçok yüksek oldu- ğunu, ölüm- lerin büyük bolümünün de bulaşıcı hastalıklar- dan kaynak- landığım ifade etti. Dev- rim sonrasında altyapı ala- nındaki gelışmeler. halk sağhğına verilen önem ve eğitim sayesinde her şeyin kökten değiştiğini vurgu- layan Canel, "Bu durum halk sagbğı w bügik'ndir- me acBindan daçokönem- IL Aksi halde insanlan bi- linçii hak getiremezsiaiz7 ' diye konuştu. Ülkesınde kitlesel aşılama kampan- yalan yapıldığını, tetanoz, difteri vepolio başta olmak üzere başlatılan aşı kam- panyalan sonucunda, gü- nümüzde 12 hastalığa kar- şı aşı yapıldığını ifade eden Canel, aşılama programla- nnm sağlık alanındaki ge- lişmelerin ilk ayağı olduğu- nu vurguladı. Sağlık alanındaki tekyet- kili kurum olan ve ülkenin bütününü kapsayan Halk • Dr. Canel. Küba'nın ABD ambargosuna ve Doğu Bloku'nun çökmesinden sonra girdiği ağır ekonomik bunalıma karşın sağlık ve eğitim konusunda gelişrniş Batı ülkeleriyle aynı ölçütlere sahip olduğunu kaydetti. Sağlığı Bakanlığı'nın 1960 yılında kurulduğunu söyle- yen Canel şöyle devam et- ti: "Her yurttaşuı her tür sağlık sorunundan de> iet sorumludur. Birinci basa- makta sağtıkocaklanveai- le hekimliği, ikinci basa- makta uzman hastaneter, üçüncü basamakta tsc üst düzey uzmanhk hastanele- ri, araşOrma ve eğitim has- taneleri getir. Doktorlar da uzman hekimler ve aile he- kimleri olarak ikiye av nlır- lar. Mezun olan doktor ön- ce aile hekimliğine dahit- dir. Aynı zamanda asistan olarakda çahşırve3 vılson- ra uzman sıfatı alır.lsterse de çahşmasını sürdürür ve başka bir uzmanhk alanı seçer.Konıyucu hekimfik w yurttaşlann sürekli cğitimi sağlık sistemimizin esasını oluştururf Ekonomik güçlüklere karşın bilımı toplum sağlı- ğında en üst düzeyde kul- lanmaya ça- hştıklannı ifade eden Canel, dev- rimden sonra "büyük düş- man" olarak gördükleri ABD'ye yo- ğunbirbeyin göçü olduğu- nu söyledi. Sağlık siste- mi sayesinde, bebek ölüm oranmın çok düştügünü anımsatan Canel, Dün- ya SağlıkÖr- gütü'nün 1993 yılında Küba'yı po- lio virüsünün ortadan kalk- tığı ilk ülke olarak açıkla- dığını kaydetti. Küba'da sağlık sisteminin ülkenin her yerine yayıldığını ve nüfusun bütününü içerdiği- ni söyleyen Canel. "Küba halkısağlıksiste mineçok güveniyor. Doğan her ço- cuk doktor denetim ve gö- zeriminde büyür. Aile plan- lanıası amacı> la ikinci ba- samak sağtık kurumlan- mızda danışmanlar çalışır. Ülkemizde AIDS virüsü ta- şıyan 2 bini aşkın hasta >ar. 500'den fazla insan da AlDSten öldü. Bunu de- netim amnaalmakiçinözd bir sistemimiz var. AIDS hastalannı isterlerse çok r*- hat, özel yerlerde yaşaüyo- ruz. Fiziki\e teknik olanak yetersizliğimizi güçlü siste- mimizk aşıyoruz" dedi. is merkezi ruhsatsız' konumda Carousel'in imar planı iptal edildi tstanbul Haber Servisi - tstanbul Bakırköy ılçe mer- kezindeki en yoğun kent dokusu içinde kalan eski Vita fabrikası alanındaki 'CarouseT iş merkezine ait imarplanı idare mahkeme- since iptal edildi. Yaşadık- lan semtin yaşama alanla- nnı korumakamacıyla *bd- de sakinleri' olarak dava açan avukat Celal Topra- koğlu ve Krvıkım Topra- koğlu yargı karannı, 'se- çim öncesi imar düşkünü adaylara hukuk dersi' ola- rak yorumladılar. lstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 9.12.1998 tarih ve 1998/1135 sayıh karann- da, iş merkezine ait imar planı değişikliğinin lstan- bul Büyükşehir Belediye- si'nce imar mevzuatına aykın" olarak onaylandığı, aynca 1989'da turizm mer- kezi kapsamına alınan ar- sadaki imar değişikliği için Turizm Bakanlığı'nın da onayı bulunmadığından iş- lemın 'hukuka aykın' oldu- ğu hükme bağlandı. Yüksek yoğunluk Belde sakinleri olarak Celal ve Kıvılcım Topra- koğlu'nun davacı oldukla- n imar planlanna göre in- şa edilen Carousel Iş Mer- kezi için eski Vita fabrika- sının boşaltılmasıyla elde edilen 65 No'lu parselde, 'yüksekyoğunhıknı' bir uy- gulamaya olanak sağlan- mıştı. Bakırköy ilçemerkezin- de ve 'çarşı içi' konumda bulunan parselde bu tür yüksek yoğunluğun sade- ce yapı büyüklüğü açısm- dan değil, iş merkezi işle- viyle çekeceği trafık yükü ve yeni altyapı yükleri ba- kımmdan dakentsel sorun- lan arttıracagı yönündetep- kilere neden olmuştu. Bakırköy Belediye Mec- lisi'nin 12.7.1990 tarihin- de kabul ettigi ilk imarpla- nmın Büyükşehir Belediye Meclisi'nce 16.10.1990 ta- rihinde 'tadilen' (değiştiri- lerek) onaylanması üzerine ortaya çıkan bu yoğunluk ve turizm dışı işlevin 'ka- muyarannaaykın' oldugu savıyla açılan davada. ida- re mahkemesınin ilk kara- n Danıştay tarafmdan bo- zulda Bunun üzerine dava- yı yeniden görüşen 1. İda- re Mahkemesi. belediye- nin savunmasındaki "plan onayı yasal yetkiyle yapıl- nuştjr" diye özetlenen ge- rekçeyi yerinde görmeye- rek imar yetkisınin 'huku- ka ve kamu çıkanna aykı- rı kullanılamayacagı' ne- deniylel6.10.İ990onayh planlan iptal etti. Yargınınbu karanyla. ış merkezinin inşaat ve iskân ruhsatlan da 'geçersiz' olu- yor. Idari yargı hukuku ve anayasaya göre de söz ko- nusu iş merkezini 'yıkma' görevi, imar ruhsatı yetki- sine sahip olan Bakırköy Belediyesı' ndebulunuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear