Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 1999ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sevgiyle Yaşattıklanmızdan,
ABDULLAHTEKÎN
2
4 Şubat 1992 tarihinde yaşama
gözlerinı yuman Ord. Prof. Dr.
HıfnVekk*\felkiedeoğlu, 1942
yılından başlayarak 1992 yılı-
na kadar 50 yı1 bu sütunlarda ya-
zı yazdı.
Ak saçlı. ak yürekli, her dem çağdaş,
an dil kullanan ve değeri yıllar geçtikçe
daha da artan Sayın Velidedeoğlu'nu iç-
tenlikli sevgilerle aruyoruz.
Bu sütunlar 4x 100 bayrak yanşı örne-
ği kalemden kaleme devredilir. Sütunlar
gazetenin erdemli çizgisindeki yerini ko-
rur. Değişen sadece sûtunlardaki yazar-
lardır. Değişen yazarlarbirbirlerinden al-
'dıklan ışığı devretmekle kalmaz, ateşin al-
tını tazeleyerek toplumun ışıklanmasına
da katkı sağlarlar.
Vehdedeoğlu, ateşi tazeleyip güçlü bir
ışık bırakarak bu dünyadan aynlmıştır.
Bu tür iz bırakıp unutulmayan msanlar dü-
şüncemizde, yaşamımızda ve içimizde
olduklan içın ölmezler.
Bu sütunlann 50 yıllık yazan Velide-
deoğlu. Cumhuriyet'te yazma konusunu
şöyle anlatır: "Ben bunu yalnız hizmet
değiL daha fazia bir şey, bana dü$en bir
ödev savdım. Bu sorunlan halka ındirebü-
mek için düze>1i bir halk ripi yayın yap-
tnak gerekiyordu. Bu yolun doğru oWu-
ğuna inanıvordum. Gazeteye vazmamayı
ögütkyen arkadaştanmıdinlemedim.'Hak
belledığim yolda' yürûmeve devam et-
tfaL"(l)
Velidedeoğtu'nun kitaplan okunurken,
bu ışıklı insanın, tazelemeyi bir görev bil-
diğı ateşi nereden aldığına da tanık olu-
nur. Obirçok aydın gibı TevflkFikreteko-
lü'ne mensup erdemli bir insandır. Doğ-
ru bildiğı yolda yalnız da olsa giden in-
sanlardan...
Prof. Velidedeoğlu, Ulusal Kurtuluş
Savaşı'nm başladığı ve Atatürk'ün Ana-
dolu'dan Ankara'ya geldiği yıllarda bir li-
se öğrencisıdir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin kurulduğu 1920 tarihinden
başlayarak 1928 yilının sonuna kadar
Meclis'te ve Ankara lstiklal Mahkeme-
si'nde memur olarak çalışmıştır. Velide-
deoğlu o günleri "Milli Mücadele Anda-
nm* adlı kıtabında anlatır (2). Altı yüz
elli yılhk uzun bir saltanatın genç bir li-
seöğrencisinin gözleri önûnde yıkılıp git-
mesi ilginç bir anı zenginliği oiarak ka-
bul edilmelidir.
Velidedeoğlu'nun yaşamı yeni kuşak-
lar için çok seçkin bir örnek niteliğinde-
dir. Ozerinde yaşadığı toprağın insanla-
nna bilgi veren, sevgi yeşerten, güzellik
katmak isteyen bir aydındı, gerçek bir in-
sandı.
Bilimsel çalışmalar yapan, yazılar ya-
zan. insanlık yolunda rehberlik yapan ger-
çek bir insan... Onun dûşünceleri, önen
ve yaklaşımlan bir kuşağa ışık olmuş, yol
göstermiştir; "Özgürlüklere yakışır (la-
yık) ofanaran çabası içinde bulunmalryız.
Bir çabanın. bir savaşunın, bir yürekHB-
ğjn buhınmadtğıve tad ılmadıgı yerde ger-
çek insanın da bütün boyutlarıjla betire-
meyeeeğine inanıyorum. İnsan ancakola-
ğanüstü ile burun buruna gelirse, gerçek
kimliğini ve kendi gerçek boyutlannı gö-
rebilir.Tıpkı bir alün parçasınınsaf nn ka-
üşık mı olduğunun denektaşma sürülme-
siyle anlaşüması gibi bir şey'" (3).
Velidedeoğlu gerçek bir Atatûrkçüdür.
Ulusal Kurtuluş Savaşı, ilk Meclis ve
Cumhuriyetin ilk yıllannı yaşayan bir ki-
şi olarak Atatürk'ü yakından tanıması ve
sonrasındaki olaylann akışı boyunca za-
man onu katıksız bir Atatürkçü yapmış-
tır. Gençlerin Velidedeoğlu'nu bu boyu-
tuyla da iyi tanımalan gerekir. Bir bilim
adamı, halk sevgisiyle dolubir aydın. yü-
reği sevgi dolu bir insan, hep çağdaş kal-
mış, hep sevgi ve bilgi dağıtarak yaşamış
ve etrafına ışık saçmıştır. Velidedeoğlu
"Yol Kesen Innak" adlı kitabında bir tür-
beden söz eder: "Giden bütün sevdikle-
rimize ve kendimize hayallerimizin en ge-
nişcomertliğiyte kucakkucakkır menek-
şesi>ığınlanndan geniş bir türbe kuraJım
uzayda." (4)
Gökyüzünde pamuk ömeği beyaz bu-
lutlar, ak saçlı, ak yürekli "hoca"nm uzay-
dakı türbesidir. Onu her gördüğümüzde
gökyüzüne bir kucak roeuekşe savnrup
gûleç yüzüne sevgi göndermeliyiz. Gök-
yüzünde sevgi türbeleri oluşturarak bu
dünyadan aynlan insanlara ne mutlu! On-
lar hep menekşelerin kokusunu duyarak
bahar tadında kalacaklardır.
(1) Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet. Sağsı:
Sobuz Demokrasi, Istanbul, Çağdaş Ya-
yınlar, 1973, s. 9. (2) a.g.y. Milli Müca-
dele Amlarım, Istanbul. Hil Yayınları,
1983. s 135. (3) a.g.v. Toplumsal Yaşam
veHukuk, Istanbul, Hil Yayınları, 1983,
s. 115. (4) a.g.v. Yol Kesen Irmak, Istan-
bul, Çağdaş Yayınları, 1983, s. 210.
ARADA BİR
ALİ DÜNDAR
Yüksek Köy Enstitüsünün
Koca Bekir'L.
Türk ordusunun yüksek öğrenimli Bekir Ça-
vuş'u, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nün Ko-
ca Bekir'ı, Yapı Kolu'nun Bekir Abi'si yok artık.
Çifteler Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy
Enstitüsü'nün ilk çıkışlılardan Bekir Semerci, 22
Ocak günü aramızdan aynldı. 194O'!ann Köy Ens-
titülü kuşağı, bir yaprak dökümüne durmuş gibi,
giden gidene. Doğanın önlenemez yasası bu. Ki-
mileri gelirken kimileri gidecek. Üstelik yeni gele-
ne, "Sen giderken ben geliyordum" da diyeme-
yecek. Tolstoy, ölüm döşeğinde yatarken "Sana
papazçağırahm, kimi çağıralım, kimiistersin?"d\-
ye sormuşlar. Büyük yazar başını öte çevirmiş,
"Gerekmez" demiş, "tabiat hükmünü işliyor."
Bekir Semerci, Köy Enstitülerinin yetiştirdiği ya-
pıcı, gerçek anlamtyla yapıcı kişiliklerden biriydi.
Taşı taş üstüne koymanın, duvara malayla harç at-
manın ya da kapılara fırçayla boya çekmenin sa-
natsal boyutunu düşlerdi çalışırken. Hasanoğ-
lan'daki Açık HavaTiyatrosu (ki Anadolu'da Cum-
huriyetin ilk açık hava tiyatrosudur), Yüksek Köy
Enstitüsü'nün, derslik, işlik. kitaplık, toplantı salon-
ları ve yatakhanelerini de kapsayan ana yapısı,
yemekhane ve öğrenci dinlenme salonu, tasanmın-
dan çatısına, Bekir Semerci, Abdullah Özkucur
gibi yapıcı veyaratıcı öğrencilerin alınteri anıtlany-
dı. Bugün o anıt yapılann üstünden bunaltıcı ke-
şişlemeler esiyor, çakırdiken\en dalıyor, Bekir Se-
mercilerın, Özkucûriarın bir bebek gtbtokşadıkla-
rı yontularını.
J
" '
:
'
Sevgili Uğur Mumcu'nun deyişiyte, 40'larvtcar
dı kazanı içincle kaiynayanlardan biri de Bekir Se^'
merci idi. Yüksek Köy Enstitüsü ögrencıliği yılla-
rında, sözüm ona komünistlikle/htoaredilen 28 ki-
şilik listenin başında o vardı. O yüzden Semerci'yi
yedek subay okulundan alip çavuş olarak kıtaya
çıkardılar. Oysa, hakkında ne bir doğru dürüst
araştırma-soruşturma, ne de yargı kararı vardı.
Yaşamı boyunca da böyle bir şeyle karşılaşmadı.
Ama onu ve 28 arkadaşını dizelgeleştirip Meclis
Başkanlığı'na, MlT'e ve kendilerince gerekli yer-
lere gammazlayanlar, birtakım aşamalaria ödüllen-
dırildiler. Kimileri Avrupalara, Amerikalara eğitime
öğretime gönderildi, kimileri Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın yüksek kadrolannda ödüllendirildi, kimileri
de politikaya çekilerek milletvekili ve senatör ya-
pıldı.
Yüksek öğrenimli Bekir Semerci, hiçbir şey ol-
mamış, hiç de hakkı yenmemiş gibi davrandı. Köy
Enstitüsü eğitimciliğinin kendisıne verdiği ülke ve
ulus sevgisinden ve özverisinden zerre eksiltmek-
sizin görevini sürdürdü. llkokul öğretmenliğinden
başlayarak hemen her aşamada eğitim-öğretim hiz-
meti verdi. öğrenciler yetiştirdi, okullar-öğretme-
nevleri yaptı, yaptırdı. Yapı denetçiliği, halk eğiti-
mi öğretmenliği ve Halk Eğıtimi başkanlığı yaptı.
llgililer, onun başanlannı görmezlikten gelemez
durumda kaldılar, araştırma göreviyle Israil'e yol-
ladılar. Dönüşünde anılannı, izlenimlerini anlattı,
400 sayfalık bir yazanak hazırlayarak Milli Eğitim
Bakanlığı'na verdi. Konya'nın Hadim ilçesinebağ-
lı Kalınağıl Köyü'nden bir semercinin yetimiydi.
Ulusu ve ülkesi için hiçbir yolu üşenmedi, hiçbir
görevi yüksünmedi. Özümsediği iş ahlakının ödün-
süz gereğini yaptı; üretmeden tüketmenin ahlak-
sızlık sayılması gerektiği bilinciyle...
Sağlam bir dili, yalın ve vurgulu bir anlatım bi-
çemi vardı Bekir Semerci'nin. Benim de araların-
da bulunduğum, Köy Enstitüleri Dergisi'ni çıka-
ran Dengi Kolu'nun başkanıydı. Bu işte yol göste-
ricımiz Sabahattin Eyuboğlu idi. O da hayrandı
Semerci'nin kısa tümce kurma ustalığına.
Kırklann cadı kazanında ısınan sular çok canlar
yaktı. Hâlâ da yakıyor. Hastalandığını damadından
öğrenincetelefonlaaradım. Eşi, "Nasılkonuşacak-
sınız bilmem, bilinci pek yerinde değil" deyince
irkildim. Aradığımı söylemiş. "Ha, Mimi?" demiş
ve bir daha uyanmamış. Anladık ki Bekir Çavuş
bizden selamı sabahı kesti.
ÎLAN
T.C.
, BALASULHHUKUK
MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 1997/298
Davacı Mustafa Albakır'ın Maliye Hazinesi ve Bey-
nam köyü tüzel kışilıği aleyhıne açmış oldugu tescil
davasmın yapılan açık duruşması sırasında verilen ara
kararı gereğince;
Davacı Mustafa Albakır'ın Bala ilçesi Beynam köyü
hudutlannda Lalepınan ve K.urtdcresı mevkiinde kam
bulunan doğusu ziraata elvenşsız arazi, batısı 3016 no-
lu parsel, kuzeyi kısmen 3016 kısmen de ziraate elve-
rişsiz arazı, güneyi ziraate elverişsiz arazı ile çevrili bi-
lirkişı raporunda A.B harfleri ile gösterilen 29.515.00
m2 nüktanndakı ziraate Galihsalih arazi ile çevrih bu-
lunan bu taşınmazlan adına tespıti tesciline talep etti-
ğinden bu taşınmazlarda üstün hak ve iddia sahipleri-
nın bu ilanın yapıldığı tarihten ıtibaren üç ay içerisinde
mahkememizin yukanda nosu yazılı dosyasma iddıala-
nnı kanıtlayan belge ve delılleri ile başvurmalan aksi
takdirde davacı ıddiasmı kanıtladığı takdırde davacı
adına tespit ve tesciline karar venleceği ilan olunur.
Basm: 7384
Geçmişten Geleceğe Trabzon...
RAHMİ K U M A Ş Hukukçu, eski Parlamenter
ilindiği gibi kimi tarihçiler, Trab- kurtarmakiçinkızınıpadişahaveriyorvekentisa-
I zon'un kuruluşunu M.Ö. 2000 yıl- vaşmadan teslim edeceğıni bildiriyordu. Böyle-
lannda Orta Asya'dan göç eden Tu-
k ran boylanna dayandırmaktadır. An-
|cak çok kabul gören görüş. Trab-
zon'u M.Ö. 1000 yıllannda Sinop
üzerinden gelen Miletoslu göçmenlerin kurmuş
olduklan görüşüdür. Karadeniz kıyılanna ege-
men olmak için uzak bir yerde kenti kurmuşlar-
dır. Miletoslular kenti kurarken, masayı andıran
biçimler üzerine oturması nedeniyle buraya Tr»-
pesa ya da doğal limanının tepsi gibi görünüşün-
den ötürii Trabeza adını vermişlerdir. Başka bir
söylentıye göre, bu yöreye ilk gelen topluluk olan
Tibarenler zamanla Elizonlarla kaynaşarak kuT-
duklan kente Tıbaren-EBzon adını vermişler ve
TürklerbunuTrabzon'açevirmışlerdir. Trabzon'a
Trapezus adını veren İyonyalüar olmoştur.
Roma lmparatorluğu ikiye bölününce Trab-
zon daBransDönemi (395-1204) baijladı. 1204'te
Bizans împaratorluğu'nun zayıflamasından son-
ra Komnenos soyundan I. Aleksk», Gürcistan kra-
liçesi teyzesi Taman'nın da yardımıyla Trab-
zon'u ele geçirerek bağımsız bir Rum Pontus dev-
leti kurdu. Bu devlet 257 yıl yaşadı. Başkenti
Trabzon olan bu devleti FatihSulOm Mebmetor-
tadan kaldırdı. Bu tarihsel olay kısaca şöyle ger-
çekleşti: 1461 ilkbahannda Veziriazam Mahmut
Pa^a komutasmda özel bir donanma Istanbul Bo-
ğazı'ndan yola çıktı.
Padişah ise kara ordusu ile önce Sinop'a gel-
di. Çünkü Fatih, Trabzonîdan önce Uzun Hasan'ın
işini bitirmek istiyordu. Öyle de oldu. Fatih ile Uzun
Hasan arasındaki çatışrnaya umut bjglayan Da-
vit,, Fatih'i Trabzoii slrtlannda göfince, cajıını
ce Fatih. Istanbul'da Bizans'ın tacmı devirişinden
8 yıl sonra, onun Trabzon'daki uzantısmı da tari-
hın çöp sepetine atıyordu (26 Ekim 1461).
Şımdi, Avrupa'nın bizı dışlamak isteyişinde bu
tarihsel derinligin de açık izleri vardır sanmm. Os-
manh împaratorluğu'nun 700. yıldönümünü al-
gıladığımız bu ortamda, bunlan yazmanın birde-
ğerbihrlik ödevı olduğu unutulmamalıdır.
Trabzon'a atanan ilk vali HızırBey'dir. Fatih'in
torunu Y«vuz(l. SeHm)burada valilik yaptı ve bu
dönemde bu yöre çok gelişti. Kanuni Sultan Sü-
leyman bu kentte doğdu. Osmanlı ticaretinin ge-
lişme döneminde Trabzon lımanı, ticaret gemile-
rinin uğrak yeriydi. Îran-Avrupa ticareti Trabzon
üzerinden yapılmaktaydı. 1890Tarda, yılda orta-
lama 580 buharlı gemi Trabzon limanına yük alıp
boşaltıyordu Bugün Trabzon Hmanı o günlere
göre daha gelışmiş olduğu halde, yılda bu sayıda
gemi yük alıp boşaltmıyor. Karadeniz ticareti ile
Osmanh'nın ödemeler dengesi açıklan kapatilı-
yordu.
tşte, bu Trabzon üzerinde oyunlar oynanıyor.
14 Nisan 1916'da Rus işgalini gören Trabzon'da
"Anlaşma Devteüeri" bir Pontus devleti kurma-
ya kalktılar. Bunun için Pontus çeteleri ortalığı kan
gölüne çevirdıler. Trabzonlularbiryandan Rum-
lar. öte yandan Ruslar arasında bağımsız kalma
savaşı vermek için Trabzon ve Çevresi Hukuku
Savunma Derneği'nı kurdular. Çetin direnişleriy-
le Trabzon'u düşmandan temizleyen Trabzonlu-
lann Kurtuluş Sav'aşı'ndaki katkılanm, Atatürk'ün
15 Eylüjçl924£Ünü Trabzon'a gelişinde Beledi-
^ k M Hfcejin Kazaz'ın konuşmasına ver-
diğı yanıttan alalınr "ArkadasJar.?>Tİönceflkkez
Samsun'a a\ak basügım zaman bana > ürek gücü
veren yurttaşlanmın ilk sırasında kahraman Trab-
zonlulann bulunduklannı kesinlikle unutnıayaca-
ğun. Sakarya Melhamei Kübrası'na (bü\ük kan-
h savapna) üçüncü ürka ile \rtişenTrabzon çocuk-
lannın sa\aş alanında gösterdikleri özverilerin de-
ğerii anıa beynimde işlenmiş (menkuş) kalacak-
ör.
Bu yurtsever halka. o kahraman çocuklara ma-
Hk olan bu değerii ilimizi bir Ermenistan mahre-
ci (çıkışı) ya da muhay>el (düşsel) bir Pontus kraJ-
hğ) ülkesi yapmak istek \e basküan ne uğursuz-
du."
1887 yılında lisesi kurulan, 1955 yılında üni-
versitenin yasası çıkanlarak bu kuruma kavuşan,
Osmanlı döneminde Selanik'ten sonra operanın
temsil edildiği ikinci il olan ve bugün devlet ti-
yatrosuyla kültürümüze katkı yapan Trabzon; ne
yazık ki deniz kıyısmdan Samsun ve Sarp'a, içer-
den de Erzurum'a demiryoluyla bağlanmasını
1924'ten beri beklemektedir. Çünkü 10 Nisan
1924 günü çıkanlan "Trabzon-Erzurum demir-
yollanyia Trabzon timanı keşfiyat ve ihzaraünın
1340 senesi zarfinda icrasına dair kanun" ancak
liman için uygulanmış, demiryollan için uygulan-
mayı 75 yıldır beklemektedir. Gerçekte bu yasa
unutulmuştur. Ben onu, Trabzon'un Fatih tarafin-
dan ele geçirilişinin 538., Ruslardan kurtuluşu-
nun (24 Şubat 1918) 81. yıldönümûnde yetkili-
leîe anımsatmak istedim. Çünkü demiryollany-
la Trabzon tarihteki uluslararası boyutlanna ka-
vuşmuş olacaktır.
Trabzon'un ilk ödevi, 18 Nisan 1999 günü Ata-
türkçü bir yöneticiye kavuşmak olmalıdır. Bunu
yapamazsa Atatürk'ün k.crrulden,.bizijn de bey-.
nimiz ve yüreği miz sızlayac^thr *•
•**••-:\£
Uyuduğumuz Yetsin Artık
ADNANHUNCA
R
adikal dinciliğin
toplumlar üzerinde-
ki etkileri, akılcı yol-
larla kesin olarak
önlenmelidir. Bu
akılcı yollan bula-
mayan toplumlar, kaderlerine boyun
eğmek zorunda kalmışlardır. Çağ-
daş dünyadan koparak çağdışı bir
sürünmeyi yaşayabilirler bir süre,
ancak Atatürk'ten kalan. miras olan
laik, bağımsız ve halka dayalı cum-
huriyetimiz dört tarafından kökten
dincilerin saldınlanna açık bırakıl-
mıştır. Devletin birçok kademele-
ri bunlar tarafından işgal altmdadır.
Bu radikal tslamcılar halkımıza,
kendi siyasal görüşlerini din diye
yutturmaktadırlar. Sistemin iyi iş-
lememesi bunlann ekmeğine yağ
sürmektedir. Toplum şaşkın, ümit-
siz, perişan ve tuttuğu dallar kın-
lıp ellerinde kalmaktadır. Çoğulcu
demokrasi sistemi çalışmıyor ya da
çalıştınlamıyor.
Gözbebeğimiz ordumuz dışında
cumhuriyetin tüm kurumlan uyu-
şukluk içindedir. Hep birlikte gö-
rüyoruz, yıllardır talan ve yolsuz-
luklar önlenemiyor. Belki de ön-
lenmek istenmiyor. lrtica ile hiç ka-
nıksanmadan, yorgunluk göster-
meden bir savaş vermeliyiz. Irtica-
yı destekleyen kesim, ülke ekono-
misinden yüzde 30'lara varan birpay
almaktadır. Bunlann çoğu vergisi
ödenmemiş illegal servetlerdir.
Tabii bunlann günahı, dünlerden
başlayarak bugünlere dek ülkenin
yönetiminde söz sahibi olan siya-
sal parti ve liderlerinindir. Bunlar
dün olduğu gibi bugün de devam-
lı çifte standarthbirpolitikagûtmüş-
lerdir. Hiçbirisi samimi olarak la-
ik cumhuriyeti, köktenciler karşı-
sında açıkça savunmamışlardır. De-
mokratik rejimi ışletememişler, iş-
lemesini de devamh sekteye uğrat-
mışlardır. Bu, siyasetçilerin küçük-
lüğü, çıkarcılığı ve ahlaksızlığıdır
HâlâTürkiye'mizde irtica, din dev-
leti kurma çabalanndan vazgcçme-
mişse nerede hata yaptık, diye dü-
ne ve bugüne bakmamız gerekir.
Halk geçim sıkıntısının kızgınlığı
içindedir. Çalışanlannaldıklan ay-
lık onlara yetmemektedir. Aynca
toplumumuzun büyük bir kısmı,
eğitimsiz ve işsizdir. Ne acıdır ki bu
durum siyasetçilerin umnında de-
ğildir. İşte böyle talihstz bir döne-
mi yaşıyoruz; bu nedenle, Ata-
türk'ün atılımlanna, devriminülke-
mizi aydınlattığı yıllara özlem du-
yuyoruz. Bu özlemi duyanlann si-
yasete girip iktidar olmalan için
var gücümüzle çalışalım diyoruz.
Geçmişe özlem yerine geleceğe atı-
lımdırönemli olan.
Rüştünü henüz ispat edememiş
olan toplumlann ulusal kimlikleri-
ni de tartışmaya açmalıyız. Kendi
kendini idare etme yeteneğinden
yoksun toplumlarda sık sık askeri
müdahaleler oluyor. Bu büyük ku-
surumuzu daha ne kadar taşıyaca-
ğız? Bu hususlarda torunlanmızm
sorulanna nasıl cevap verebilece-
ğiz? Tepkisiz bir toplumdan. en kı-
sa zamanda kişilikli bir toplum ya-
ratmalıyız. Bu toplum yapımızla
uluslararası platformlarda gör-
dügümûz muamele bizleri rencide
ediyor.
i
s * ~»
' 4 * ^
\ •
C^ ^>s
*
iî
Tüm Yataş Home vePuffy CenterMarda YATAÇ
peşin fiyatına taksitleîJSfe:
PENCERE
Ozal'a Hayran..
Ecevife Baygın..
Ali Püsküllüoğlu nun Türkçe Sözlük'ünde
"centilmen" karşılığında şöyle yazıyor: "HişkHehnde
ince ve görgülü erkek..."
"Çelebi"nin karşılığı da "görgülü, bilgili, ince
olgun..."
Peki, "centilmen "in dilimızdeki karşılığı "çelebi"
olabilirmi?..
•
Bülent Ecevit çelebi bir insandır.
Biliyorurn kimi okurumuz Eceyit'e karşı tepki
duyuyor; DSP ile CHR İP ile ÖDP arasındaki
çekişme, çoğu zaman kişılere dek indirgenerek
gazeteye yansıyor; solun birleşip bütünleşmesi
gerekirken, aynlıkların körüklenmesi bitmiyor.
Ancak bu tartışmalar, Ecevit'in çelebi bir kişi
olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bülent Ecevit'in sade bir yaşamı vardır; giyimi
kuşamı, oturuşu kalkışı, gösterişten kaçınması,
şairliği ve yazarlığı kişıliğini vurguluyor.
Ya Rahşan Ecevit?..
O da eşi gibidir.
Sanattan tat alan, edebiyattan hoşlanan,
gösterişten kaçınan bir ikili...
•
Türkiye'nin yönetiminde Ecevrt'lerin tam tersi
olarak gösterebileceğimiz hangi ikili var?..
Özal'lar..
Turgut Bey'i anımsayın, her tutumu ve davranışı,
gösterış ve görgüsüzlük üzerıneydi.
Semra Özal'ı simgeleyen nelerdi?..
Yüzükleri.. ;
Bilezikleri..
Gerdanlıklan..
Küpeleri..
Süslü püslü Semra Hanım ile şıngır mıngırTurgut
Bey birbirierine yakışıyorlardı; lüks arabalar, pahalı
yatlar, beş yıldızlı oteller, "yükselen değeher"\n
geregiydi; "yeni zengin" havasında araoesfc'in
devlette simgesi idiler.
'Lüküs Hayat" opereti, siyasal yaşamın tepesinde
oynanıyordu.
Ya kirii ilişkiler?..
Mafyacabasıydı.
Başta Alaattin Çakıcı olmak üzere çetenin
adamlanyla al takke ver külah...
•
Peki, Ecevit'lerie Özal'lan bir köşe yazısında
buluşturmanin amacı ne?..
Çünkü vaktiyte Özal çrftine hayran çoğu medyatik
kişi, şimdi Ecevit'lere baygın...
"Yükselen değerler"\n rüzgârına tutunarak
köşeyi dönenler, dümeni kırdılar; vaktiyle Özal'a
yalakalık yapanlar, şimdi Ecevit'i yere göğe
koyamıyorlar; oysa Ecevit'in çikita muzu yok,
tüketim furyasıyla ilişkisi yok!.. Görgüsüzlüğe,
ham ervahın zenginliğine, hele "köşe dönmeciliğe"
karşı değil mi Ecevit!..
•
Vaktiyle özal'a hayran olanlar, şimdi neden
Ecevit için cama tırmanıyorlar?..
Sorulurmu: • JIH^İ- Ju A.*Jıu *..•,.
Dün Özal Başbakandı.^' ••'-..< »> •— - . - ^
Î. Bugün Ecevit Başbakan. >**• '
!
'
ÇAL TEREKE MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1995/5
Müteveffa Çal ilçesi Develler köyünden Sadık Ca-
nım'a ait mahkememıze açılan Tereke davasmın yapı-
lan açık yargılaması sırasında venlen ara karan gere-
ğince:
Muris mırasçılanndan Sengişah Doğan (Mevlüt kızı
1972 d.lu) ve Mevlüt kızı 1977 d.lu Nalan Doğan'ın
bütün aramalara rağmen adreslerinin tespit edilemedi-
ği, bu nedenle duruşma gününün ilanen tebliğine karar
venlmiştır.
Muns Sadık Canım mırasçılanndan Sengişah Dogan
ve Nalan Doğan'ın duruşma günü olan 28.04.1999 gü-
nü saat 09.00'da bizzat kendilerinin Çal Tereke Mahke-
mesi'nde hazır bulunmalan, veya kendilerinı bir vekil-
le temsil ettirmeleri, gelmedikleri takdirde muns Sadık
Canım'ın terekesinden yararlanmış saytlacaklan dave-
tiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
27.01.1999
Basın: 7142
KÜÇÜKÇEKMECE BİRİNCİ AS1İYE
HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1998,895
Davacı Memduh Çaparoğlu vekıli tarafından davalı
Nurcan Çaparoğlu aleyhıne ikame olunan boşanma da-
vasında:
Davalıya yapılan teblıgata rağmen gelmediği ve za-
bıta tahkikatına rağmen de adresı tespit edilmediğinden
davalı Nurcan Çaparoğlu'na duruşma günü olan
22.4.1999 günü saat 10.00'da bizzat duruşmaya gelme-
sine veya kendisinı bir vekil ile temsil ettirip diyecek-
lerini ve delillerinı ibraz etmesi aksi takdirde
HUMK'nin değişik 377 ve müteakip maddeleri gere-
ğince duruşmanın yokluğunda yapılacağı ve sonuçlan-
dınlacağı ilan olunur. 22.2.1999
Basın: 7346
T.C.
KARTAL ASLtYE 3. HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
1998/384
Davacı Müribet Güngör tarafından davalı nüfus mü-
dürlûğü aleyhine mahkememızde açılan isim tashihi
davasında:
Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/384
es. 1998'866 karar ve 24.12.1998 tarihli karannda Ela-
zığ Karakoçan ilçesi Sanbaşak köyü c: 078/03 s: 9 k:
63 'te nüfusa kayıtlı Alı ile Zeynep'ten olma 1967 do-
ğumlu Müribet Güngör'ün Müribet olan isminin Zey-
nep Güngör olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
28.1.1999
Basın: 7241
ZEYTİNBURNU SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEiN HÜKÜM ÖZETİ
EsasNo: 1998/1570
KararNo-. 1999/92
Hâkim: Kemal Güzel 20998
Kltip: Zarif Nalbantoğlu
Makememıze aıt 1998/1570 esas 1999/92 karar sayı-
lı 12.2.1999 tarihli ilam ile küçük Murat Durak'a Nek-
tar Nersesyan vasi tayin edılmıştir. 12.2.1999
Basın: 7223