Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Ankara'da beş sergi: Mürşide tçmeli, Aliye Berger, Ferruh Başağa, Abidin Elderoğlu ve Hayati Misman
Ustalar, teknik kısıt cliıileıııez
• Usta ellere sahip yaratıcı
dimağlann teknik kısıt
engelini rahatça
atlayabileceğinin kanıtını
Hayati Misman, Mürşide
îçmeli ve Aliye Berger'in
sergilerinde buluyoruz.
Ferruh Başağa ve Abidin
Elderoğlu'nun sergileri de
kış aylannın önemli iki
etkinliğini oluşturdu.
ERHAN KARAESMEN
Baskı, ilginç bir sanatsal işlem türü-
dür. Konturlann, hatlann, renklerin uy-
gun bırlikteliğini bır yûzey üzerinde
doğrudan firçayla ya da kalemle ara-'
mak yerine dolaylı bir çabaya girilmek-
tedir. Taş, ahşap, metal, linolyum gıbi
sert maddelerin oluşturduğu yüzeylere
kafanızdaki bitmiş yapıt imajının ka-
lıplannı oyuyorsunuz. Sonra çeşitli renk-
lerde özel kâğıtlar üzerine bu oyuntula-
nn basksını alıyorsunuz. Sert bir yüze-
yi oyma mecburiyetı konturlann, hatla-
nn ve renklı yüzey parçalannın geomet-
nlerine kaçınılmaz bir sıruriılık geürmek-
tedir. Aynca, renk özgürlüğü de kısıtlı-
dır.
Buna karşıhk, ana kahptan çok sayı-
da baskı yapılabılmesi ve bu sayede gö-
rülebilme-izlenebilme şansımn arttınl-
mış oluşu bir görsel yaratı ürünü için
önemli bir özelliktir. Böylece, bir mü-
zede ya da özel bir koleksıyonda biri-
cik tek bır resim yerine sanatçısmın elin-
den çıkmış çok sayıdabenzerlerinin ge-
niş kitlelere ulaşması kolaylaştınlmak-
tadır. En büyük ressamlann bile geç-
mişte ve gûnümüzde zaman zaman bas-
kı resmini denemiş olmalan bu üstün-
lükle bağlantılıdır.
Baskı ile çoğaltılmış resme. haksız
ve anlamsiz bir ortodoks tavır içinde
Mürşide İçmeli'nin sergisi İş Bankası Sanat Galerlsi'nde. Aliye Berger'üı gravürleri ve Nejad DevrinVin resimJeri Gakri SeJvin'de.
ıkıncil sanat gözüyle biraz küçümseye-
rek bakanlar yok değildir. Aslında. gü-
nümüzde artık çok yaygın biralan kap-
layan bu anlatım biçimi betımlenirken
teknık kısıtlamalardan elbette söz edı-
lebüir. Ama ustası o adamdır ki, teknik
kısıtlan zorlayarak özgür ve özgün bir
anlatım yakalar. Halen Ankara Armo-
ni'de sergıleyen Hayati Misman bu tür
birustadır Değişık renklerdeki yaygın
baskı yüzeylerinde fırçadan çıkmışlı-
ğın tazeliğinı sergilemektedir.
Kuytuluklann sanatçısı
Usta ellere sahip yaratıcı dimağlann
teknik kısıt engelini rahatça atlayabile-
ceğinin kanıtını aynca iki büyük leydi-
nin, 1999 Ankara Şubatf ndaki sergile-
rinde de buluyoruz: Mürşide Içmeii ve
Afiye Berger.
Iş Bankası Sanat Galerisi'nde sergi-
leyen Mürşide Îçmeli için bu etkinlikle
ilgili hazırlamış küçük bir el kitapçığı-
nın kapak yazısını onur duyarak ve zevk-
le yazmıştım. Bır bilgisayar disketi bo-
zukluğu ve buna ek olarak bır faks met-
ninin matbaada net okunamaması yüzün-
den maalesef bazı yazım hatalanyla ba-
sılmış bu metınden düzeltilmiş kısa alın-
tılar yaparak diyorum ki: "_.Bu olağa-
nüstü özeffikterine rağmen Mürşide Ha-
nım bir miktar kuytuluklann sanatçısı-
dır.Sadeceolağanüstüyapısını degiLsa-
natçı kişiliğini de herkese göstermez.
Medyatik itiş kakışın biraz gölgesinde
kahr. BeHd de bilerek. Bu, bir çeşit sak-
lanma ve içe dönme tavndır; ama. biraz
da çok ötçülü ve görgülü bir protesto ya-
tar bu tabloda» Mürşide Hanım'da sı-
nıriı anlatım araçlan ile en üst düzeyde
ulaştığı ürün güzelliği parmak ısırtKi
bir verim yoğunluğuna işaret etmekte-
dir. Türk sanat dünyasının Mürşide tç-
meli olavına biraz daha yakından ve dik-
katli bakması gerektiğini hep düşünmü-
şümdür. Kuytu bölgelerde ve gündelik-
itğin ötesindeki haflf loş alanlarda ken-
dini saklayan bu bü>ük kadınm, sağlık
koşullannı falan da hiçe sayarak sürek-
U ürettiği güzelliklerden, 1998/99 Anka-
ra sergileme sezonu da nasibini ahyor. Bu
çerçevede bu büyük leydinin üzerine da-
ha fazla eğilinme fırsatı çıknğını da dü-
şünüyor \e kendisine, bildiği ve emûı
adımlarla yürüdüğü yolda başanlar di-
Byonım_"
Aliye Berger'e (1903-1974) gelince,
bilindiği gıbi, sanatsal yetenek ve renk-
likişilikdoluinsanlarçıkaragelmışson
Osmanli aristokrasısinden bir ailenın
BeHin'deMsavaşı 'barış' kazandı
Yeşim Ustaoğlu, Kutluğ Ataman ve Thomas Arslan 'ınfılmleri ödül aldı
Kesffrri Yanştna
Aitm Ayı: "The
Thin Red Line'
(Terrence Malick)
Jüri Büyfik
Ödülü: Mifune-
Dogme3" (Sören
Kragh Jacobsen)
En İyi Kadın
Oyuncu: Juliane
Köhler ve Maria
Schrader (Aimee
& Jaguar)
En İyi Erfcek
Oyuncu: Michael
EntviYöoebn«:StephenFrearsCrheHi-
Lo Country)
Gümüş Ayı: Marc Norman ve Tom Stop-
pard (Shakespeare in Love)
GümüşAyı: DavidCronenberg (eXisten Z)
Mavi Meiek Ödülü: Yeşim Ustaoğlu (Gü-
neşe Yolculuk)
AHredBauer Ödülü: Karnaval (Thomas
Vincent)
Özel Mansryordan John Toll (The Thin
Red Line), Iben Hjejle (Mıfune -Dogme 3),
Ça Commence Aujourd'hui (Bertrand Ta-
vemier).
Kısa Film
Ahın Ayı: Faraon ve Masks
Gümüş Ayı: Desserts
CJ.C.A.E
f Panorama: The War Zone (Tim Roth)
Forum: La Vida Es Silbar (Fernando Pe-
rez)
• Qzd Mansiyoo: Juha (Aki Kaurismaki)
Fiprescl
Yanşma: Ça Commence AuJourd'hui (B.
Tavernier)
Forum: Dealer (Thomas Arslan)
Panorama: Ah, Maru (Shinji) Soai
Banş Film ÖdUlü
Güneşe Yoculuk (Yeşim Ustaoğlu)
Killseier Blrltfll
., Yarışma-En İyi Film: Ca Cmence
Aujrd'hui (B. Tavernier)
Yanşma Özel Ödülü: Emporte Moi (Lea
Pool)
:
, Panorama-Özel Ödülü: Solas (Beoito
Zambrano)
Forum-SOOOMarkMk Ptra Ödülü: De-
aler (T. Arslan)
Teddy Bear
Lola+Bilidikid (Kutluğ Ataman) ile Ai-
mee & Jaguar (Max Farberböck)
En tyi FBın: Fucking Amal (Lukas Mo-
odysson)
En tyi Belgesd: The Man Who Drove
with Mandela (Greta Schiller)
En İyi Kısa Film: Liu Avvaitıng Spring
(Andrew Soo)
KültürServisi-49. Uluslararası Ber-
lin Film Festivali, Zoo Pabts'da düzen-
lenen gösterişli bır törenle geçen akşam
sona erdi Festivalin büyük ödülü olan
Altın Ayı, beklentilerin aksine sürpriz
bir şekilde 'Shakespeare in Love' yeri-
ne Terrence Malick'in 'The Thin Red
line' adh Fılmıne gıtti. Film. 'görün-
tü yönetmeni' dalında da John Toll'a
ödül kazandırdı. Terrence Malick'in
yirmi yıl aradan sonra James Jones'ın
aynı adh romanından beyazperdeye ak-
tardıgı film, Ikinci Dünya Savaşı sıra-
sında bir adayı ele geçirmeye çalışan
bırliğın vaşadıklannı, savaşın çılgınlı-
ğını anlatıyor ve bu yanıyla da Spiel-
berg'm savaşın vahşetini yansıtmayı
amaçlayan Er Ryan'ı Kurtarmak adlı
yapıtına rakip gösterilıyor. Gerek 170
dakıkalık süresı, gerekse Sean Penn,
Ben Chaplin, George Cloonev, John
Cusack, Nick NoHe gibi usta oyuncu-
lan ile de dıkkat çeken fılmin aldığı Al-
tın Ayı Ödülü, bir bakıma Oscar'ın fa-
vorisi olan Spielberg ve filmine Berlin
aracılığıyla gönderilmiş, Avrupa sine-
masının yanıtı olarak da değerlendiri-
liyor.
Festıvalde Jüri Bü>ükÖdülü adıyla
ikincı fılme venlen Gümüş Ajı Ödülü
Danimarkalı yönetmen Sören Kragh-
Jacob-Sen'ın 'Mifune-Dogme 3' adh
fîlmmın oldu. Bir işadamı ile hayat ka-
dını arasında geçen ilişki> i anlatan 'Mi-
fune-Dogme 3'ün genç kadın oyuncu-
su lben Hjejle de özel mansıyon ka-
zandı.
Oyuncu dallannda verilen Gümüş
Ayı ödülleri yönetmenliğıni Max Far-
berböckm yaptığı 'Aimee and Jaguar' ın
başrol oyuncuları Maria Schrader ve
Jutiane Köhler"in oldu. Film, ikinci
Dünya Savaşı'nda Alman bir kadınla
Nazi baskısı altındaki Yahudi bir kadı-
nm aşkını konu ediniyor. Kitabı Can Ya-
yınlan tarafindan Türkçeye çevrilen
film, yakında Türkiye'de de gösterime
girecek
En tyi Erkek Oyuncu Ödülü ise yö-
netmenliğıni AndreasDresen'in yaptı-
ğı ve üç öykü üzerine kurulan 'Nacht-
gestahen'deki rolüyle Michael Gwis-
dek'e verildi. Festivalin 'En tyi Yönet-
men Ödülü', yaşadıklan topraklara ge-
ri dönen iki arkadaşın aynı kadına âşık
olmalannı konu alan ' The Hi-Lo Co-
untıy'nin yönetmeni Stephen Frears'a
verildi.
Oscar"a pek çok dalda aday gösten-
len ve Shakespeare'in dünyasını anla-
tan 'Shakespeare in Love' senaryosuy-
la, senanstleri Tom Stoppard ve Marc
Norman'a Özel Gümüş Ayı Ödülü'nü
getirdi Festivalin aykın filmlerinden
'eXisten Z' ıse 'sanatsal başansı nedc-
ni>'le' yönetmen David Cronenberg'e de
Gümüş Ayı kazandirdı.
Türkiye adına sevindırici olan ise
Yeşim Ustaoğlu'nun 'Güneşe Yolculuk'
adlı fılminın, 'güncel bir konuyu tşle-
yenen iyi Avrupa filmi' olması gerek-
çjjsiyle 50.000 marklık Mavi Melek
Ödülü'ne ve resmi yanşma sonuçla-
rından bır gün önce açıklanan Banş
Ödülü'ne değer bulunmasıydı. Seçıci
kurul, Ustaoğlu'nun filmıni, 'Türki-
ye'nin poütikgerceklerini şiddetten uzak
kalarak. aşk \e arkadaşlık duygusuy-
la, başarüı bir şekilde anlatması' nede-
niyle ödüllendırdı. Türk ve K.ürt iki
gencın arkadaşlıklannı konu alan film,
Abduttah Ocalan'ın ele geçirildiği bir
döneme denk düşmesı ile haylı ilginç
karşılanıyor izleyenler tarafindan.
Panorama bölumünün açılış filmi
olan, Kuthığ Ataman'ın yönettiği 'Lo-
ia + Bilidikid' ıse festıvalde son 10 yıl-
dan bu yana eşcınsellik konulu filmle-
re verilen 'Teddy Ödülü'nü Aimee&
Jaguar fılminın yönetmeni Max
Farberböck'le payla>tı Aynca Alman-
ya'dakı Türk kökenlı yönetmenlerden
Thomas Arslan ın Forum bölümünde
gösterılen filmi 'Deater'. Uluslararası
Eleştırmenler Birliği Ödülü'nün (Fip-
resci) ve Kıliscler Bırliğı'nın verdiği
5000 marklık ödülün de sahibı oldu
Fransız sinemasından BemardTaver-
nier'ın 'Ça Commence Aujourd'Hui'
adlı fılmıneozel mansiyon verdı. Buara-
da Frearsve Cronenberg'e gıden ödül-
ler, tören gecesı davetliler tarafindan
uzun süre ıshklarla protesto edildı.
çocuğudur. O ailenin parlak insanlan-
nın çoğu gibi uzun yıllar süren ulusla-
rarası bir yaşantısı olmuştur. Gravürcü-
lüğü de bu dönemlerde Londra'da baş-
lamıştır. Rafme bir göz ve geniş bır ge-
nel kültür birleşikliğiyle mutlu çocuk-
luk anılan nostaljisi içinde zanf ve ka-
dın sı biranlatımı benimsemiştır. Anka-
ra Selvin'deki gravürlerinde de bu an-
latımın hoş ve başanlı örneklerini bu-
luyoruz.
Ailenin en yetenekli sanatçısı
Aliye Berger gösterisinde yeğenı Ne-
jad Devrim'den de beş soyut resmi ser-
gilenıyor. Uluslararası piyasada kestir-
meden anılan adıyla "Nejad" teyzele-
ri, dayısı, annesi falan da dahıl. ailenin
çıkardığı en yetenekli sanatçı olarak ka-
bul edilir. Kabına sığmayan hareketli-
likte, yaratıcılık taşan, ama bu-
nun yanı sıra bellı bir uçanlık-
la hercai gönüllülükten nasip
almış kişiliğıyle Paris'in par-
laklığından Varşova'nın soluk-
luğuna çizdiği garip parabol
"Nejad"ı daha ziyade hüzünle
anımsamamıza yol açmaktadır.
Yaşamının üçte bınni geçir-
me durumunda kaldığı Polon-
ya'da uluslararası soyut akımı-
nın bu yakışıklı ve hanka ço-
cuğunun sanatsal ûstunlüğü hak
ettiği yankıdan ve alkıştan mah-
rum kalmıştır. Mutsuz, kendi
içıne katlanık ve ikircikli bir
son dönem geçirdiğini uzaktan
üzüntüyle izledik. 1960başla-
n Pansi'nden etten kemikten
aynlmış olsa da Nejad rüzgâ-
nnm hâlâ estiğı dönemlerden
kendisini benim gibi saygıyla
hatırlayanlar için Varşova'daki
yıtik, huysuz bır yaşh Türk res-
samı imgesi çok aykın görü-
nüyordu. Geçen günlerde bas^ı-
nlı bır son sergısini izlediği-
mız değerli diplomat- sanatçı
Daver Darende'nın Varşova'da-
ki resmi görevi sırasında ken-
disine sahip çıkışıylabaşlayan
bu "Nejad"ı hatırlama ve yeni-
den keşfetme dönemmde Nejad
DevTİm adının bazen yalan yan-
lışıyla da olsa, en azından da-
ha sık edilişinden biz eski hay-
ranlan kıvanç duyuyoruz.
Ahidin Elderoğlu
"Nejad" vesilesıyle sözüedi-
len "soyut akım" kavTamınm
yerli çerçevedekı en güçlü tem-
sılcilen Ferruh Başağa'nın Do-
ku Galerisı'ndeki Abidin Elde-
roğlu'nun Halkbank'taki ser-
gileri de kış aylannın önemli iki
etkinliğini oluşturdu. Otuzlar
kuşağından, Setim Turan önde
gelmek üzere birkaç yaş ağabey-
len Hakkı Anh, ya da biraz kü-
çüklen Nejad Devrim, Mübin
Orhon gibi dünyadabaşa dövü-
şen önemli "abstre'' sanatçıla-
nnın çıktığı bilinmektedir. Bu
kuşağın ve "Lünan Sergisi'' ha-
reketinin büyük ismi Ferruh
Bey dünyadaki kavgaya girme-
miştir. Soyutlamasının kozası-
nı buralarda örmüştür. Bu ör-
güye, Ferruh Bey'in "adam-
insan" kişıliğiyle bitmiş ürün
arasındaki etkileyici benzerlik
damgasını basmıştır. Zarif, in-
ce beğenıli ve eskı yazılanm-
dan bir betımlemeyle "kristal
parçacıklanndan oluşmuşcası-
na say dam." Seksen dört yaşın-
daki bu ezelı gence derin say-
gılar.
Abstre sanat sözcüğünü (o
zamanlar "soyut" lafı henüz
yoktu), ilk kez üsedeki resim ho-
cam Abidin Elderoğlu'ndan
duymuştum. Kırk beş yıl önce,
falan. Abidin Hoca abstrenin
sadece lakırdısını etmiyor, ken-
disini de yapıyordu. Çocuk ak-
lımızla anlamıyorduk. Ama, bu
bılgili, kültürlü, yakışıklı ve
heybetli adama hayrandık. Kö-
tü bir şey yapamayacağmı dü-
şünüyorduk. Yaptıklannın ne
denli has ışler olduğunu anla-
mamız yıllar aldı. Son sergisi
dolayısıyla anısı önünde say-
gıyla eğiliyoruz.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
• •Yol'dan Çıkanlar.
Yol filmi, on yedi yıl sonra da gösterime girse,
gerçek sanat yaprtlanna özgü evrensel özellikle-
riyle izleyenleri büyülemeyi, peşinden sürükle-
meyi başardı.
Filmin başansına giden yoldaki temel taşlan sı-
ralamak yarariı olabilir.
öykü: Beş insanın bir haftalık öyküsü anlatılı-
yor filmde. Ulkenin değişik yörelerinden beş in-
sanın dünyası. Bu dünyalann toplamından o ül-
ke ve insanı üstüne bir düşünce bütünlüğüne ula-
şabiliyooız.
öykünün insancıl ve şıirsel anlatımı: Film kah-
ramanlannın dünyalannın alabitdiğine sert, ac/ma-
sız koşullannı, alabildiğine insancıl ve şiirsel bir
dille anlatıyor. Trajikyazgılı insanlann öyküleri san-
ki hayvan kahramanlarla (donarak ölen at, hapis-
teki sahibini yıllar boyu unırtmayan köpek, bir hü-
kümlünün yanında taşıdığı kafesteki muhabbet ku-
şu) kesişiyor. Açmazlan şıirsel ve insancıl bir an-
latımda birleşiyor.
Evrensellik: Film, son derece yerel öyküler an-
latsa da bunlan bütün insanlığa seslenen bir an-
latımla verebiliyor. Filmin bambaşka toplumsal
koşullara sahip Kuzey Amerika'da sağladığı ba-
şarı, yalnızca Cannes Film Festivali'ndeki ödülle
açıklanabilir mi?
Sanatçı kişiliğin damgası: Her sanat yaprtı
bir sanatçı kişiliğin damgasını taşır. Filmde baş-
tan sonaYılmaz Güney'ın sanatçı dünyasını bu-
luyoruz. Bu dünya 1970'te L/muf'la başlayan,
1971 'öeAcı, Ağıt ve Umutsuzlar'\a, 1974'te/Ar-
kadaş'\a süren, 1978'deSünj, 1979'da Düşman
ile en iyi örneklerini veren, sıcaklık, şiirsellik ve yü-
rek burkan dokunaklılık taşıyan bir sanatçı kişili-
ğin dünyasıdır. Yb/'da Yılmaz Güney kişiliğine art
olmayan hiçbir sahne bulunamaz.
Filmin yönetmeni Şertf Gören, oyuncu yöne-
timindeki ve mekân seçimlerindeki başarısıyla
kutJanmalıdır. Yılmaz Güney'in yarat dünyasını kav-
rayıp, benimseyebilmiş, son derece güç koşul-
larda çekildiği her sahnesinde belli olan fıtmin
böylesine bütünlüklü bir biçimde sonuçlanabilmiş
olması da en başta onun başansıdır.
Yo/'dan bu yana geçen on yedi yıl içinde Türk
sineması, kişilikli, anlattığı öyküye egemen, yer-
yüzündeki bütün insanlara söyteyeceğı bir şeyi olan
ancak birkaç film yapabildi. Ne Kültür Bakanlığı
yardımlan ne Avrupa Topluluğu katkılan bunu
sağlayabildi.
Sinemanın önünde ne edebiyatınki gibi dil en-
geli ne de gösteri sanatlannın mekân sorunlan var.
Yüzyılımızın sınırtanımayan bir başka sanatı olan
karikatür alanında dünyaca tanınan pek çok sa-
natçımız var.
Sinemamız ise dünyaya bir türlü açılamıyor.
Dünyaya açılmayı yalnızca bütün dünyada gös-
terime giren filmler olarak düşünemeyiz elbette.
Bu alanda ABD'nin egemenliğini kırmak çok zor.
Burada amaç bizim insanlarımızın ya da başka
uluslardan insanlann izlediklerinde insan vartığı-
nın temel sorunlarıyla yüz yüze gelebilmeleri, bir
sanat yaprtı nedenıyle paylaşacak şeyten olduğu-
nu görmeleri. Bu Yol gibi çok ızlenmiş bir yaprtla
da sağlanabilir, kimi zaman çok az insana sesle-
nen bir Godard ya da Bresson filmıyle de olabi-
lir. Su götürmezolan, ortayaçıkanlan ürünün ger-
çek bir sanat yaprtı olabilmesidir.
Bilmediğiniz ya da bildiğinizi sandığınız alanlar-
da filmler yapmaya kalkıp, sonra da bunların ilgi
görmemesine şaşırmak da yine bir başka bilgı-
sizüği göstermez mi?
Şu güngörmüşyeryüzünde, bunca curcunaya
karşın yine de sanat yapıtını anlayan ve ona sa-
hip çıkan bir sağduyunun varlığından söz edile-
bilir.
Iş, o sağduyuya seslenecek ürünler verebil-
mekte.
ABO'B fflm eleşttpmeni
Gene Siskel öldü
• CHJCAGO (AA) - ABD'nin en önemli film
eleştirmenlennden olan Gene Siskel (53)
Chicago'da öldü. Dokuz ay önce, ünlü eleştirmenin
beyninden tümör alınmıştı. 1967 yılında Yale
Üniversitesı'nden mezun olduktan sonra film
eleştirmenliğine başlayan Siskel, özellikle
Holyvvood yapımı fılmleri eleştiriyordu. Sıskel'in
değerlendirmelerinin, Oscar Ödülleri 'nin
sonuçlannda da önemh rol oynadığı belirtiliyordu.
Amerikalı sinema izleyicilerinin de en çok
önemsediği eleştirmen olan Siskel,
değerlendirmelerini. kendisi gibi ünlü bir eleştirmen
olan Robert Ebert'le birlikte hazırladığı televizyon
programından kamuoyuna duyuruyordu. Ünlü film
yönetmeni Robert Altman, Siskel'in ölümü
nedeniyle yaptjğı açıklamada sinema endüstrisinin
önemli bir ismi yitirdığıni belirttı. Altman, "Siskel
benim filmlerimi beğenmezdi, ben de eleştirmenleri
dikkate almadığım için ona kızmazdım. Ama bir
eleştirmenin ölebileceği hiç aklıma gelmezdi"' diye
konuştu.
K Ü L T Ü R » Ç Î Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I