25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ARALIK1999CUMA CUMHURİYET SAYFA DIZI A n g l o s a k s o n I a r d a l a i k l i k v e c u m h u r i y e t - 2 arayişCÜVEYTAKALIN A3D"nın daha doğrasu Amerika anatarasında kurulan ilk kolonilerin, Avnpa'dan göçen göçmenler tarafin- dan kurulduğunu biliyoruz. Bu büyük göçin bellı başh üç nedeni vardır: Si- yasd, ekonomik ve dinsel. Anerika anakarasının 1492'de Kris- tof tolomb tarafından keşfı, ilk anda, bır jöçmen akınına yol açmadı. Göç- merJer esas olarak 16. yüzyıhn sonun- da vs 17. yüzyılda Amerika'ya göçet- meye başladılar. Bu göçün başlıca siya- sal aedeni Ingiltere'de Stuart Krallan üe Parlamento taraftan ve Püritenler arasnda sürüp gıden mücadeledir. Pek çok tngiliz baskılardan kaçmak için Araerika'ya göçtü. lngiliz ekonomisi- nın tarşı karşıya kaldığı güçlükler de kitle halindeki göçlerin nedenlen ara- sındı yeralır. Müksüzleştirilmiş çiftle- rin ı;ıne düştükleri sıkıntılar, 'Borçtu- lar \asas'run katıldığı, iş olanaklaraın sınuiılığı ve yena bir yaşama başlama arzu.su. binlerce insanı yeni dünyaya gö- çe yöneltti. Dln ve baflnazlık Amerika'yı yaratan üçûncü etken, dinsel özgürlük arayışıdır. En az öteki ıki etken kadar önem taşıyan dinsel öz- gürlük arayışının. siyasal nedenlerle ilintili olduğu da açıktır. Olaylann başlangicını 16. yüzyıhn ortalannda gelişen Reform Hareke- ti'nde aramak gerekır. Ingiltere Kralı XIII. Henry'nın 1534'te Roma Katolik Kilisesi'ndenkoptuğunudahaönce be- lirtmiştik. Refonn Hareketi'nin öncüsü Martin Luther'in ünlü "Doksan Beş Te- ri"ni VVittenberg Kilisesi'nin kapısına asışı, bundan biraz daha önceye, 1517'ye rastlar. Konumuz Anglo-sak- sonlar olduğu için, Kıta Avrupası dene- yimini kısa kesip yeniden Ingiltere'ye dönelira ve bırkaç cümleyle Ingiltere konusunu kapatalım. I. Charles döne- minde başlatılan Karşı-Reform Hare- keti ıle Püritenlere yönelik baskılar yo- ğunlaşır. 1630'larda Püritenler kitleler halindeNew England'a göçetmeye baş- larlar. 1670'lerin başındaki Hoşgörü ^Biîdirisi dinsel kısıtlamalann azalması- nâVöoehr. 1689'dakabuledilenHoşgö- ru nsası, dinsel hoşgörüsüzlüğü bir öl- çüde engeller ve sert çatışmalar azalır. Ancak Anglikanizm "ResmiKilise 7 " ko- numunu pekıştırir. tngiliz Krahnın kurduğu Kilıseye karşı çıkan kimi protestan mezhepleri. Püritenler, Quakersp lar, tngiltere'de azınlıkta kalan Katolikler. Fransa'da azınlıkta kalan Protestan Huguenot lar var ve Alman prensliklerindeki Karvin- ciler, 'Resmi Din'e karşı çıkarak, dinsel A merika kıtasına göçün belli başh üç nedeni vardır: Siyasal, ekonomik ve / | dinsel. Amerika'yı yaratan üçüncü etken, dinsel özgürlük arayışıdır. En az - Z A öteki iki etken kadar önem taşıyan dinsel özgürlük arayışının, siyasal nedenlerle ilintili olduğu da açıktır. Olaylann başlangıcını 16. yüzyılın ortalannda gelişen Reform Hareketi'nde aramak gerekir. Pennsyrvania'yı kuran VVilliam Penn (ortada) kızılderililerie pazarük yapıyor. özgürlük arayışı için yeni anakarantn yolunututarlar. Pünten ülküsü Thomas Dale tarafından Amenka'dakı Virgirua Kolonisi'ne götürülür ama Püritenler açısmdan en elverişli koşullar New England'da (Kuzey Amerika'nın kuzey doğusu) ortaya çıkar. Massachusetts Kolonısi'nde 'Presbiteryen sistenT ile 'Bağımsız Piiritenler' sistemi arasında "ortayolcu'"birkoloni modeli oluşturu- lur. Ama 1648'de New England'daki 4 Püriten Kolonisi, Kongregasyonel Kili- se modelini (bir tür tarikat modeli) ör- nek almayı kararlaştınrlar. Massachu- setts'den çıkanlan lngiliz kolonici Ro- ger Williams tarafından Rhode ls- land'da, Quaker WUliam Penn tarafın- dan da Pennsylvania "da Püriten örgüt- lenmenin yeni deneyimlerine girişilir. Ancak dinsel bağnazlıktan kaçan bu azınhk gruplanndan bazılan da, Ame- rika'ya ayak basarbasmaz, kendı kural- lanru dayatırlar, öteki dinsel azınlıkla- ra haklanru tanımazlar. Kolonyal döne- min başlarında hoşgörünün çok sınırh kaldığı Amerikan kaynaklannca da sık sık belirtilir. Rhode Island eyaletinin kunıcusu RogerWilliams 'dinselgörüş- leri' dolayısıyla Massachusetts Eyale- ti'nden çıkarölınca, buna tepki olarak Rhode Island Eyaletı'nde herkese din- sel özgürlük temelinde yeni bu sistem kurar. •: Hoşgörü vasası ^ ,: Amerika'ya göçen Katoliklerin din- sel özgürlüğü için kurulan Maryland Eyaleti'nde durum bıraz daha farklıdır. 1649 tarihli Hoşgörü Yasası. tüm Hris- tıyanlann dinsel özgürlüğünü güvence altına alır. (Oysa öteki Protestan eyalet- lerinde Katolikler ve Yahudiler için ve doğal olarak o sıralarda Amerika'da bu- lunmayan Müslümanlar için) dinsel öz- gürlük ise bir adım daha atarak, Allah'a ınananlann (yani ehli-kitabın) dinsel özgürlüğünü tann". Koloniler Anglikan Kilisesi'nden de şikâyetçi idiler. Lüter- ciler, Baptıstler, Presbiteryenler, Qu- aker'ler ve öteki ınançlardan ınsanlasr Anglikan Kilisesı'ne vergj ödenmesi— ne şiddetle itiraz ediyor ve Kilise rahip-- lerinin ayncalıklanrun kaldınlmasını is- tiyorlardı. ilk Quaker'lar Kolonilere 1656'da vardılar. Mary Fısher ve Ann Austin Barbados'tan Amerika'ya geldüer fa- kat büyücülük yaptıklan kuşkusuyla hapsedıldiler. Aynı yıl, 8 Arkadaş (8 Quaker) Boston'a geldi fakat onlar da tutuklandılar. Kimi koloniler onlara karşı yasalar çıkardı; 1662'de çıkanlan Quaker Yasası ve öteki yasalara bağh olarak hapsedılen Quaker'lardan yakla- şık beş yüz kişinin lngiliz hapishanele- rinde öldüğü büiniyor. Tarikat. Ingiltere'nin kuzeyinde hız- la yayıldıktan sonra Kuzey Amerika'ya yayıldı ve burada da etkili oldu. Akımın Amerika'daki merkezleri New England, New Amsterdam ile Maryland, Virginia ve Batı Hint Adalanydı. Slyaset ve mezhepier Kral II. Charles, olumlu bir adım at- tı. 168l'de BatıNew Jersey topraklan- nı, önde gelen lngiliz Quaker'lanndan olan ve babasının adım verdiği yeni Pennsylvania Kolonisi'ni Quaker'lar için bir dinsel hoşgörü ülkesine dönüş- türmek isteyen William Penn'e verdi. ABD'nin en büyük eyaletlerinden biri olan Pennsylvania böylece kuruldu. 1689 tarihli Hoşgörü Yasası Ingilte- re'deki kıyımlara son verdiyse de, sorun tam anlamıyla çözüme kavuşturulama- dı. Devlet görevlerine alınmayan ve yükseköğrenim olanaklanndan yarar- lanamayan Quaker'lar çabalannı ticaret ve sanayide yoğunlaştırdılar. Toplumun katı kurallan dışında çok sayıdâ küçük aile şirketi olarak çıkn. Çevrelerine gü- ven veren Quaker'lar taşrada çok sayı- da banka kurdular. 16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Ameri- ka'ya göçen Protestanlar arasında baş- ka mezheplere bağh olanlar da vardı. Ancak konumuzu Hristiyan teolojisine boğmamak için, en önemli bir-ıki mea- heple yetinmeyi tercih ettik. BÖ bağ- lamda Rhode Island Kolonisi'ni kuran Roger Williams'ın öyküsü ilginçtir. Bir terzımn oğlu olan Williams, Olivier Cronmell ve Püriten siyaset adamlany- la ilişki kurdu. Ingiltere Kilisesi'ne kar- şı görüşlerini serbestçe savunabılmek için 1630'da New England'a gitmeye karar verdi. 163l'de Boston'a ulasan Williams, Anglikan Püritenlerle işbir- liğine yanaşmadığı için burayı ter- kederek aynlıkçılann yaşadığı Ply- mouth Kolonisi'ne gitti. Toprak üzerin- deki mülkiyet haklanna ilişkin görüşleri ve Koloni yöneticılerimn dın işlerine kanşmaya hakkı olmadığını öne sür- . »*nesi, bir süre sonra Massachusetts *" Koyu'ndan sürülmesine yolaçtı. Wil- liams 1636'da satın ahnan topraklar üzerinde Providence kentini ve Rhode Island Kolonisi'ni kurdu. Providence kısa sürede Anabaptistlerin, Quaker'lann ve inançlannı özgürce dile getiremeyen öteki dinsel gnıplann sığınağı durumuna geldi. Roger Wil- lıams tekil bir örnek değildir, benzer pek çok örnekten sözedilebilir. Sürecek Tan gazetesinin demokrasi düşmanlarmm kışkırtmalan sonucu yaktırılmasının 54. yıldönümü Serlel Demokrasi OdüKiİstanbul Haber Servisi - Bombalı bir saldın sonucu yaşarmnı yitiren gazetemiz yazan Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlah'mn "Laik ve demokratik cumhuriyeti savunan yazdanndan ötürü" bırinciliğe değer bulunduğu "Sertel Demokrasi ÖdüDeri", Tan gazetesinin demokrasi düşmanlan tarafından yıktınlmasının 54. yıldönümünde yann düzenlenecek törenle sahiplenne verilecek. Sertel Gazetecilik Vakfı'nca düzenlenen "Sertel Gazeteciük Ödûlfcri''nin verileceği tören, yann saat 15.00'te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) Cağaloğlu'ndaki merkezinde gerçekleştirilecek. Tan gazetesinin yakümasnıın yıldönümü konuşmalann da yapüacak progTamı gazeteci tpek Çalışlar yönetecek. Sertel Gazetecilik Vakfı Başkanı Yddız Sertel'ın progTam kapsamında "Çok Partili Demokrasij'e Geçis Döneminde Tan Gazetesi ve Serteüer" konulu konuşmasmm ardından, gazeteci-yazar Aydın Engin de "Kalemhie Cumhuriyeti, Demokrashi ve Laiküği Korumak" başlıklı bır konuşma yapacak. Daha sonra bırinciliğe Ahmet Taner Kışlah'mn, Doğan Tıhç'ın ise "L'tanıyonun Ama Gazeteciyinıw adlı kitabı nedeniyle ikinciliğe değer bulunduğu Sertel Demokrasi Ödülleri sahiplerine verilecek. Ödül töreninin ardından TGC Başkanı Nail Gûrefi'nin yöneteceği "Dûşünce < SuurlandınlabUir mi" konulu münazara yapüacak. Münazarada, Uğur Dündar, Umur Talu, Doğan Tıhç ve Gûlçin Çayhgfl konuya ilişkin görüşlerini açıklayacak. Tan gazetesi, 4 Arahk 1945'te faşist Mihver Devletleri'ni destekleyen sağ basının kışkırtmalan sonucu faşist öğrenciler tarafmdan basdmış, baskı makineleri ve s>. araçlan kınhıuş, gazete kâgıdı bobinleri dağıtıhnıştı. . - ; MEÜH CEVDETANDAY'INKALEMİNDEN TAN GAZETESİNİN YAKILMASIOLAYI Sayın Zekeriya Sertel'in Türkiye'ye dönebile- ceğine ilişkin haber gazetelerde çıkmadan önce, Tan gazetesinin yıkıldığı tarihteki gazeteleri kü- tüphanelerde bulup inceleyerek bundan birtaknn yararlı, düşündürücü sonuçlara varabileceğimi ta- sarladığunı arkadaşlanma söylemiştim; fakat bu"- takım engeller bunu yagmamı önledi. Sonra Meh- met Kemal'in u Babn Ali'den Portreter" başlıklı kendi gazetesındeki dizi yazı ıle bu konuya, hem de can ahcı yerinden değ^ndiğini okuyunca ama- cının gerçekleştiğım görüp sevindim Hüseyin Ca- hk Yalçın'ın "Kalkın Ey Ehl-i Vatan" yazısı gözü- mün önüne geldi. Meşrutiyet döneminde gazetesi yıktınlan Yalçın, özgürlük kahramaru geçinen bu kavgacı yazar, şimdi bu makalesı ıle üniversite gençliğini Tan'ın yıkımrna itıyordu. Diyebilirim ki, o zaman üniversite gençliği hementümden sağ- cı idi: gazetesinin önü anababa gününe dönüyor; basımevindeki makineler, gazetedeki araçlar, ge- reçler yıkıhyordu. Nedendi bunca öç ahna hıncı? Düşün kavgası yapmayı bilen Hüseyin Cahit Yal- çm niçin kaba güce başvuruyordu? Bu sorulann üzerinde durmak istiyorum, sonra da o güne göre ilerledik mi, ilerlemedik mi, onu düşuneyim diyo- rum. Bu olayın geçtiği 1945 yılında Cumhuriyet Halk Panisi, çok partili demokrasiye geçiş karan üzerin- deydi. Bu karann alınmasında günün Cumhurbaş- kanı İnöoü'nün ağırlığım koyduğunu biliyoruz; fa- kat, o da. yamndakiler de (yarundakilerin bir takı- mı bu girişime kesin olarak karşıydılar) yapacak- lan işin anlamını tam olarak kavramış değillerdi: Muhalefete, eleştiriye, yergiye dayanıksızlıklan- nın çok kısa süre içinde görünüvermesi bunu tanıt- lar. Gerçi, çoğulcu demokrasiyi istiyorlardı, fakat "istek1 " tek başına tarihin doğurucu güçlerinden değildır. Çağ ve koşullar gerektinneseydi, o 'istek" gerçekleşemezdi. Demokrasi için nelerin gerekli İlerleme olduğu bilinmeli, bunlann gerçekleştirilmesine gi- rişilmeli ıdi. Işte bunu ilk ortaya atan Zekeriya Sertel olmuş- tur. Sade ve güçlü kalemiyle Zekeriya Sertel, Tan gazetesinde. tek parti ile bu toplumun artık yöne- tilemeyeceğini, değişiklık gerektiğini yazıyordu. Yıkrma yaklaşan günlerde üç önemli başyazı ya- yımlandı. Bunlardan birinde. beklenen değişikliğin o günkü anayasa ile yapılamayacağı. ikincısinde o günkü parlamento ile yapılamayacağı, üçüncüsün- de o günkü Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılama- yacağı anlatılıyordu. Bu görüşlerin doğru olduğu- nu zaman tamtlamıştır. Tan gazetesinin yıktınlmasını sadece bu üç ya- zıya bağlamak istediğim samlmasın. Sabiha Ser- tel'in yazüan da göz önüne alınırsa, bu gazetede ortaya atılan düşünceleri, yöneticiler olağan göre- cek nitelikte değillerdi. Onlann daha nice deney- lerden geçerek insan düşüncesinin dokunuhnazlı- ğma ahşmalan gerekiyordu. Böyle bir alışma ye- terli miydi? Değildi kuşkusuz, kamuoyu da bu bi- linçte değilse. birtakım yöneticilerin iyi niyetleri de para etmezdi, çünkü toplumu kandınnak isteyen- ler kolayca başanya erebilirlerdi. Biri çıkıp da, "Kalkm ey ehi-i vatan!'' dedi mi, ayaklanacaklann bulunduğuna inanıyor demekti. Bugün o ayaklan- dırma sloganınuı unutulduğunu biliyorum. ama slogan dediğiniz nedir ki.. yerine başkası buluna- maz mı? O zaman ilerlemeyi. slogandan slogana geçiş diye düşünmekte bir yanhşlık ohnasa gerek- tir. O dönemde hükümetin, rejimin durumunu eleş- tiren bir de Vatan gazetesi vardı: Bu gazetenin baş- yazan Ahmet Emin Yabnan lıberal düşünceli biri idi ve gözüpek olarak tanınmıştı. Fakat Tan'ın yık- tmlmasından iki gün önce Sabiha Sertel'in "Tan- Vatan Cephesi" başlıklı yazısı Ahmet Emin Yal- man'ı çok korkutmuş olmalı ki. Vatan gazetesi er- tesi gün "Tan gazetesi ile hiçbir cephede birtik oi- madığını'1 söyleyerek yaklaşan tehlikeden sıyrüma- smı bildı. Böylece yıkıcı kaba güç, onun gazetesi önünde sadece bir gösteri duruşu yapıp geçti. Bunlan kütüphanelerde gerekli araştırmalan yapmadan, yapamadan sadece belleğime dayana- rak yazdığırn için kimi yanlışlıklara düşmüş olabi- lrrim. Bundan ötürü okurlann beni bağışlamalan- nı dilerim. Ancak niyetimin tarihsel sosyolojik bir araştrrma değıl de kimi karşılaştırmalara olanak sağlayacak bir anımsama olduğunu söylersem su- çum azalır sarunm. Diyeceğim şu; otuz iki yıl öncekı bu olayı bu- günkü koşullar içinde anlamak, açıklayabilmek bir bakıma olanaksızdır ya da en azından çok güçtür. Zekeriya Sertel'in; bardağı taşıran yazılan şimdi okunsa "Kalkm ey ehl-i vatan!" çağnsından coşa- rak Tan'a saldıranlann bağnazlıklan kişiyi şaşrrtır. Ne vardı onca kızıp köpürecek? Solculuk mu? O Halk Partisi bugün ortanın solunda yer ahnadı mı? Şunu da ekleyeyim; o zaman Tan gazetesini mil- liyetçilik duygulan ile yıkan gençlerin birçoğu son- radan bu bağnazlıktan vazgeçmişlerdir; içlerinde sosyalist olanlar da vardır. Bunlarla eski günleri ko- nuşurken kafalan bunca bağnazlığa, sertliğe, acı- masızhğa iten propaganda gücü nasıl bir güçtür di- ye düşünürüm! Daha önemlisi, o zaman gençhği ayağa kaldıran bu propagandanın o günkü dayanak- lan artık geçerli ohnayacağma, olmaması gerekti- ğine göre toplumumuz bu olaylardan gerekli dersi çıkarmış mıdır, diye sorarım kendime. Işte Sabiha Sertel ıle Zekeriya Sertel; hem bun- ca korkunç, hem bunca saçma sapan bir olaydan sonra, gördüklerine inanamaHiVlan sağlam bir kül- türe, güçlü bir toplum sevgisine dayanan düşünce- lerinin boşlukta kalışından ürperdikleri için pasa- portlannı alıp yurtdışuıa çıkülar. Önce Paris'e, ora- dan da Azerbaycan'a giderek Bakû'da yerleştikle- rini duyduk. Ben çağnlı olarak gittiğim Mosko- va'da ikisi ile buluşmuştum. Sabiha Sertel hasta ol- duğu için tedavi amacı ile Moskova'ya gehnişti. Bir otelde kalıyorlardı. Konuşmalanmız hep Türkiye üstüne geçti. Bu konudan nasıl heyecanlandıklanru anlatabilmek için gerekli sözcükleri buhnakta güç- lük çekiyorum. Nitekim o gece Sabiha Sertel'in bir kalp krizi geçirdığini ertesi sabah öğrendik. Yurt özlemindendi. Sabiha Sertel öldû, yaslı Zekeriya Sertel'in çok sevdiği yurduna yakmda döneceği söyleniyor. On- lann kültürümüze olan katkılan uzun uzun yazıla- cak, anlatılacaktır. Ben bu yazrmda bu iki değerli kişi üzerinde bu kadarla durup şu soruna geçmek istiyonım. Sabiha ve Zekeriya Sertel'i yurttan ay- nlrna karanna sürükleyen o bağnazca saldırgan- lığın korkunçluğu ve saçmalığı bugün gözler önüne serilebildiğine göre toplumumuz bu açıdan bakıl- dığında ilerlemiş sayılabilir mi? Yazık ki; burada derine inmeden söy- leyebileceğimiz; bağnazlıklann kılık değiştirip görühnemiş yeni biçimlere girdiğidir. Bugünkü egemen parasal güçler; Zekeriya Sertel'in yurttan aynldığı günkünden çok daha kanlanmışnr çünkü. Gerçi Tan olayını anlamsız bulan akıl bakımmdan bir güçlenme vardır, ama faşizm de o güne göre çok daha geniş olarak örgütlenmiştir. Samyorum ki, hemen her gün bir gencin öldürühnesi Zekeriya Sertel'e; Tan'ın yıkılmasuıdan daha anlaşıhnaz görünüyordur. Cumhuriyet, 18 Şubat 1977 BIR BAKIMA SERVER TANİLLİ Strasbourg'a Dönerken... Ankara'yı ne zaman görsem heyecanlanınm, bir başka güven içinde duyanm kendimi ve geleceğin güzelliğine inancım güçlenir: Tarihte ilk ulusal kur- tuluş mücadelesinin örgütlenip zafere ulaştınldığı; arkasından Cumhuriyet'in kurulup devrimlerin yapıl- dığı ve devtetin de toplumun da çağın aydınltğına ka- vuştunjlduğu bir kentte başka ne duyabilirsiniz ki? 25 Kasım Perşembe günü Istanbul'dan Ankara'ya vardığımda bu duygulanımlar içindeydim. O gün ikindiye doğru Siyasal Bılgiler Fakültesi'nde yaptı- ğım Aydınlanma ve Bugünkü Türkiye konulu söyte- şide, bunlan bütün boyutianylayaşadım. Büyük Am- fi'de toplaşmış yüzlerce oğrencinin, o genç "Mülki- ye"lilerin vaıiığı ve gösterisi görülecek şeydi. Bu genç insanlar bir güzel ve büyük gelecege inancın, onu bir an önce hayata geçirmenin heyecanı ile do- lular. Başka neye bağlanabiliher ki? Tevfik Fikret'in söyleyişiyie, "fezayıferc/a'nınbu "küçükgüneşler"\, "umudun gülümseyen çehre "\e- ri değiller mi? Ankara'ya hareket etmeden bir gün önce Istan- bul'da Tank Zafer Tunaya Küttür Merkezi'nde "21. Yüzyılın Eşiğinde Dünya ve Türkiye" konusunda yaptığım söyleşi sırasında da salonu dolduran o seçkin topluluğun çoğunluğu da gençlerdi; konuya ve sorunlara ilgili, gelecege bağh insanlardı. Bilmez olur muyum, gericiliğin, hele hele özalcı- lığın genç saflarda açtığı gedikleri ve verdiği yanlış işmarian? Bunlara, kerametleri kendilerinden men- kul birtakım zibidı solculann yaptıklan yıkımlan da eklemelisinız. Ama bir gençlik kesimi de var ki, bu savrulmalann dışında kalmış; günün moda akımla- nna iltifat etmez durumda ve ayağını sağlam yere basıyor. Toplumda köklü reformlara girişiniz, özel- likle de eğitimi, bu arada üniversiteleri ıçine düşü- rüldükleri çapaçulluktan kurtannız, karşmızda yep- yeni bir gençlik bulacaksınız; Demokrasiye sahipçı- karken, "1923 Devrimi'ne, onun laik ve devrimci cumhuriyetine bağlanmış bir gençlik. 2J-yü2yilın fethıne bu gençlikle çıkacağız. '' GazetemizinAnkara Bürosu'ndabuluştuğumuz- o unutulmaz- öğlen öncesinde konudan konuya ge- zinirken bunun üzennde de durduk. Keşke Ekmek- çi, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışialı da olsay- dılar orada. Nasıl da yandık... Ankara'da ikinci günün akşamında "21. Yüzyılın Eşiğinde Eğitimimiz ve Gençlik Politikamız" konu- lu bir söyleşi yaptığım Uğur Mumcu Merkezi'ni do- laşırken, gelecege umudum daha da tazelendi. Baş- ta Güldal Mumcu ile yardtmcılannın önayak olduk- lan ve topluma açtıklan göz alıcı bir kurum. Daha da gelişecek, serpilecek ve başta gençlik olmak üze- re, insanlanmıza aydınhk götürecek; götürüyor da şimdiden... Bizim Sevgili Ekmekçi'nin kurduğu Ankara Çağ- daş Gazeteciler Demeğı de olumlu çalışmalar yapı- yor. Istanbul'da, Gazeteciler Cemiyeti'nin başında Nail Güreli dostumuzun gerçek bir demokrasi doğ- rultusundaki unutulmaz çabalanna yardtmcı olduk- tennı da söyiediler kı işin doğrusu budur. Ankara'yı bir 25 yıl önce görmüştüm. O yıldan bu yana büyük bir gelişme göstermiş kent ve eski sı- nırlannın dışına alabildiğine taşmış. Ama bu taşma- da, uzağı gören ve yapıcı bir beledıyecilik anlayışı- nın sahiplerini de yanı başında bulmuş. özellikle Murat Karayalçın'ın Batıkent'te ve Çayyolu'nda yaptıklan herrürlü övgünün üstündedir. Çayyolu'nda ADA Kitap Müzik Multimedia adıyla yeni kurulmuş bir merkezi de dolaştırdılar ki, sanryorum btanbul'da^ da bir eşi yok. 27-28 Kasım cumartesi ve pazar günleri llhan ll- han Kitabevi'nde, okurlanmca adeta kuşatldım; ko- nuşmalar da yaptım. Muzaffer llhan Erdost'un ve Sadun Aren Hoca'dan başlayarak Ankaralı aydın dostlanmın gösterdiklen jlgiyi unutmayacağım. Pazar akşamı, Hasan Âli Yücel'in kızı sevgili Ca- nan Yücel Eronat bizı evinde topladı. Ali Uzun'un nazlı kızı Nuran Uzun da oradaydı. Şarkılar söylet- tik Canan Hanım'a ve ünlü su muhallebisinden tat- tık. Babasından kalanlan gösterdi, kaygılannı dile getirdi; ayn bir yazıda ele alacağım bu konuyu, ben de kaygılıyım! Ankara dönüşü benı en çok heyecanlandıran, Me- lih Cevdet Anday' la karşılaşmanın yanı sıra, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'ru ziyaret oldu. Göz doldurucu bir çalışma yapılmış ve pek yetkin kişile- rin elinde kurum. Büyük şaire yakışmak için daha çok şeyteryapmak gerekiyor elbette; onlara destek olmak hepimizin görevi. Ziyaret akşamında, vakrf- ta, "Çağdaş Türk Şiirinde Aşk ve Nâzım Hikmet'in özgpnlüğü" adlı bir söyleşi yaptım ve hepimiz o şi- irterin büyüsüne kapıldık gittik. Siz bu yazımı okuduğunuzda, ben Strasbourg'a dönmüş olacağım. Bir 18 yıllık yurt hasretinin arka- sından yaptlmış unutulmaz bir gezinin esinlettiği düşünceler ve duygularla dolu olarak... Tutukluların jdamı isteniyor Ulucanlar katliamına takipsizlik karan ANKARA (Cumhuri- ...yet Bürosu) - Ankara Cumhuriyet Başsavcılı- ğı, Ankara Merkez Ka- palı Cezaevı'nde 10 tu- tuklu ve hükümlünün öl- dürühnesiyle ilgili ola- rak operasyonu düzenle- yenler hakkında "takip- sizlik'' karan verirken ce- zaevi içinde operasyona hedef olan 85 tutuklu ve hükümlü hakkında ıda- ma kadar varan ceza is- temiyle dava açtı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde 26 Eylül 1999'da meydana gelen olaylarla ilgili soruştur- mayı tamamladı. Iddianamede, ceza- evinde terör suçlulannın kaldığı 4., 5. ve kadmlar koğuşunda "ciddi boyut- ta tünel" olduğuna iliş- kuı Jandarma Alay Ko- mutanlığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne ihbar yazılan geldıği kaydedilerek sanıklann görevli personeli koğuşa ahnadıklan belirtildi. Id- dianamede, bunun üzeri- ne jandarma komutanla- nmn megafonla, arama yapılacağını anons ettiğı ve bu çağnlara cevap gelmediği öne sürülerek sanıklann molotofkok- teyli attıklan ve tüpün ağzuıa hortum bağlaya- rak lav sılahı durumuna getirerek saldırdıklan ılerı sürüldü. tddianamenin sonuç bölümünde, sanık Cemal Çakmakın u adam öl- dûrme" suçundan idamı; sanıklar Cafer Tayyar Bektaş. Haydar Baran, Veysel Eroğlu, Behsat Örs, Feyzullah Koca,Ha- tke Yürekli, Saime Örs, Edibe Tozlu ve Deniz Aktaş'ın da aralannda bulunduğu 84 sanığın da çeşitli suçlardan 12 yıl ile 47 yıl arasında deği- şen hapis cezalanna çarptrnlmalan istendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear