17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeC tmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenr. Orhan Erinç # Genel Yayın K.oordinatörü Hikmet Çetinkaya • Yazuşlen Müdurü tbrahim Y'ddız '• Sorumlu Müdüf Fikret Ükiz 0 Haber Merkezı Müdüru Hakan Kara # Görsel Yönetmen. Fikret Eser tstıhbarat: Cenjpz Yddınm 9 Ekonomı Öziem Yüzak • Kultur: Handao Şenkoken • Spor Abdülkadir Vücelman • Makaleler Sarai Karaören • Duzeltme Abdullah Y azıcı # Fotograf. Erdoğan Köseoğlu 0 Bügı-Belge. Edib« Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın Kurulu Ilhao Selçuk (Başkan), Orhan Erinç. Okta> Knrtböke. Hikmel Çetinkaya, Şflkran Soner. tbrahim YıMız, Orhan Bursalı, Mustafa Balba), Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No 125. Kat4. Bakanlıklar-Ankarâ Tel 4195020(7 bat), Faks 4195027 • iznurTemsılcısı SerdarKızık, H.ZıyaBlv. 1352 S Z'3Tel 4411220, Faks.4419117 • AdanaTemsücısı Çeün Yiğeooğlu. tnönüCd. 119 S.No lKat:I,Tel 363 12 11. Faks. 363 12 15 Müessese Müdüru Üstün Akmen # Kcordınatör Ahmet Korulsan • Muhasebe Bûknt Yener • 1da- re Hüseyin Gürer# Bılgı-Iş- lem Nail tnal • Satış. Fazilet Kuza MEDYA C: • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Cülbin Erduran • Koordmatör Reha lşıtman • Genel MüdürYarduncısı: Sevd»Çoban Tel 514 07 53 - 51395 8O-51384«Wl.Faks.5l384ö \ l>tmta\sa \e B&saa*. Yem Gûn Habet Ajansı, Basın ve Yavıncılık A 5 Türkocajb Cad 39 41 Cağaloglu Î4334 lstanbul PK 246 - Sukecı 34435 Istanbul Tel (0 2121 511 05 05 120 has I Faks 10 212ı 513 85 95 www.cumhunvet.cora.tr 3 ARALIK 1999 tmsak 5.31 Güneş: 7.04 Öğle: 12.01 tkindi: 14.22 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.11 Pars Tuğlacı'dan I Haber Merkezi-Dilve tanh uzmanı Prof. Dr. Pars Tuğlacı, resmi davetli olarak gıttiğı Kahire'deki Amerikan Universitesi'nde, Balyan ailesinin Osmanlı Mitnarhğı'ndakı rolü konulu ilginç bir tebliğ sundu. Pars Tuğlacı, her yıl dünyanın bir ülkesınde Amerikan Bıyografî Estitüsü Ue Ingiltere Cambridge Bıyografî Merkezı'nce düzenlenen Uluslararası Sanat ve lletışım Kongresı'nın yakın bir gelecekte tstanbul'da düzenlenmesıne ilışkin dıleğmi Kültür Bakanı lstemıhan Talay'a bıldirmiştı. Kongrenin 2002 yılında lstanbul Çırağan Sarayfnda düzenlenmesi kararlaştınlnuştı NamıkKemal anıMı • TEKİRDAĞ (Cumhumet) - Vatan ve Hürnyet şaın Namık Kemal 111. ölüm yıldönümünde doğum yeri Tekırdağ'da anıldı. Anma töreni, şairin Namık Kemal Parkı'ndakı aıutına çelenklerm konulması ve saygı duruşuyla başladı. Şairin evınde de eserlen ile ressam Jale Onan'ın yağlı boya resimlerinın yer aldığı sergınin açıhşı yapıldı. Ramazanziyafeti • Haber Merkezi - Four Seasons Hotel, bu yıl da Ramazan ayı boyunca zengin mönüsü ve geleneksel tathlan ıle konuklannı ağırlayacak. Geleneksel Türk mutfağı yemekleri ve tatlılan ile boza ve sahlebin de yer aldığı mönüden seçeneklı olarak sunulacak yemeğin fıyatı kişi başına 13 milyotı 500 bin olarak belırlendi. Rezervasyon için Seasons Restaurant'ın (0212)638 82 00No'lu telefonuna başvurulabilir. Dünya Özürlüler Günü'nae acıma değil destek, sevgi ve ilgi bekliyorlar Oıılaı-la yaşam daha giizel • Meslek ve bir anlamda özel yaşamlannda da özürlülerle birlikte olmayı seçen üniversite öğrencileri, yaşadıklan koşulsuz sevgi ortamından büyük mutluluk duyuyor. FİGENAIALAY Bugün Dünya Özürlüler Günü. Hani so- kakta gördüğümüzde ya başımızı çevırdi- ğimiz ya da acıyarak uzun uzun bakugimız, aynı ortamda bulunduğumuzda rahatsız ol- duğumuz. yok saydığımız, bir türlü yaşa- ma hakkı tanımadığunız ınsanlann günü. Hiç olmazsa bu özel günden başlayarak biz "nonnarierin de her an çizginın öteki ta- rafina geçeceğini hiç unutmadan, bizim gi- bi olmayanlara daha doğal davranmaya ça- hşabılir mıyiz dersuüz? Kimüeri özürlülerle birlikte olmayı, on- lara ve ailelenne destek vermeyi bir yaşam biçimi olarak seçiyor ve özürlülerle yaşa- dıklan koşulsuz sevgi ortamından büyük mutluluk duyuyor. Seriye Çatak, "lnsanlar onlarla yaşamayı öğrenseler hayafın güzel- liklerini farkedecekler" dıyor. Otistikler Klübü Başkanı Yard. Doç. Dr. Nevin Eracar, "Herkesin kendi gibi olma- ya hakkı bulunduğunu unutmayahm. Bu durumu yaşam içinde kendileri seçmedi- fcr" dıyor ve sözü, meslek ve bır anlamda özel yaşamlannda da özürlülerle bırlikte Onlar içindebuhınduldan durumu kendileriseçmedi,herkes gibiyaşama hakkı istiyorlac olmayı seçmiş öğrencilenne bırakıyor. Mannara Üniversitesı Eğırim Fakültesi Rehberlik ve Psıkolojık Danışmanlık bölü- mü son sınıf öğrencısı Seriye Çatak, ikin- ci sınıftan ben özürlülerle çahştığını ve özellikle otıstiklerle yaptığı çalışmalar sa- yesmde depremzedelere çok daha kolay ulaştığını anlatıyor. Depremzedelerin geçıcı olarak otıstık davramş kalıbı içine girdiklerine dikkat çe- ken Çatak, "Depremzedeter otistikler gibi içkrine kapannuşo. Geçki olarak dış dün- yayla bağlantılan kopuktu. Otistikler iste- dikleri zaman kendilerini açariar. Deprem- zedelerde bir yerde otistik da\ rantşlan gös- teroorlardı ve otistiklerie çahşıruş oünamız depremzedelere daha yararh olmamıza ne- den oldu" dıyor. İnsanlann özürlülerle bır- hkte yaşamayı denemelen hahnde hayatm güzellıklerini farkedeceklenni belirten Ça- tak, onlarla hırlikte olduğunda kendısini daha doğal, daha rahat hıssettığinı ve hayata daha cıddi baktiğını söylüyor. A>TU sınıila öğrenci olan OytunSerin. otis- tiklerie ilk karşılaşmasım ve sonrasını şöy- le anlatıyor: "Önce kafam çok kanşü. Bana çok an- laşümaz. çok uzak, çok karanhk gekifler. Ama zamanla bütün soru işreüeri dağüdL Bazı zamanlar içimde üzüntü duyuyorum ama onlarla birlikte olnıak bana çok iyi ge- lhor. olumlu enerji alryorum. Onlan tanı- dıktan sonra her şey çok keyifli. Koşulsuz bir sevgi ortamı var. Birlikte olmak bir sü- re sonra külfet değil keyif oluyor. Otjstikle- ri tanıdıktan sonra bende hayatı dahaoidu- ğu gibi kabüUenme duygusu otuştu." Meltem Yöney ıse otistiklerie ilk kez bir yıl önce karşılaşmış. Çok heyecanlandığı- nı ve korktuğunu anlatan Yöney, "Bana b i zarar vereceklerinL daha da kötüsü benim onlara bir zarar verebileceğimi düşünüyor- dum" dıyor. Karşıhklı zarar değil, yarar sağladıklannı. otistıklerden pek çok şey öğrendiğiru anlatan Yöney, onlarla birük- te olmaktan çok mutlu olduğunu belırtıyor. Behçet hastahğunn sırrı çözülemiyor tstenbul Haber Servisi-Nede- nı hâlâ tam olarak bılınmeyen Behçet hastalığının Türkiye'de en az 45 bin kişide görüldüğü tahmin edıliyor. Uzmanlar, göz- den eklemlere kadar vücudun tüm bölgelenm etkileyen hasta- hğıntüm hekımlerce bdınmesı ge- rektiği vurguluyorlar. Genellik- le 20-30 yaşlannda ortaya çıkan hastalık, azgelişmış ve gelişme- miş ülkelerde sıklıkla görülüyor. tstanbul Tıp Fakültesi bünyesin- de kurulan Türk Behçet Hastahğı ile Savaş Derneği'nce düzenlenen Behçet hastalığı kongresı The Mar- mara Otelı'nde dün başladı. Kong- re Sekreten Doç. Dr. Afet Akdağ Köse, Behçet hastalığının ülkemız- de çok sık görülmesıne karşın hiç bılınmedığını söyledı. Hastalığın "Ağızda aft denen yaralar, genkal böigede ülser.gözde uçuşmalar,ek- lem tutuunalan" gıbı belırtılerle kendini gösterdığini söyleyen Kö- se. hastalığın yüzde 60-70 bır ke- simde ıyi huylu seyrettiğıni söyle- di. Köse, hastalığın nedenınin tam olarak bilinemediğini, ancak çev- resel faktörlerin ve genetık geçişin etkıli olduğunu belırttı. Köse. hastalığın takıp edileme- mesı durumunda gözde kayıplar, sa- katlıklann meydana gelebıleceğı- ne dikkat çekerek şöyle devam et- ti "Bu çahşmada 22 bin 700 kişi- ye ulaşdk. 1700 kişi şüpheb bulun- du ve hastanemizedrât edSdL Şnn- dh« kadar kabuledlengerçe0n ak- sine hastahğın toplumu büyük bir kesimindegörüldüğünü tespitettik. Behçet hastahğı toplumumuzun yüzde l"i ile binde3"üarasındagö- rûlüyor.'' Yokohama Ünıversitesi Öğre- tım Görevlısi ve Japonya Behçet Hastahğı Komıtesı Başkanı Prof. Dr. Sbigeaki Ohno. "Bizde arük yeni >-aka pek yok. Ancak Türki- ye'de hâlâyenivaka görülüyor" dı- ye konuştu. Prof. Dr. Ohno, hasta- lığın nedenıninbilinemediğini, an- cak Japonya'dakı düzehnenin ha- yat şartlanndaki iyileşmeye bağlı olabıleceğini söyledı. Bitkilerle tedavi Yeşilçay kanseri önlüyormu? Haber Merkezi - 'Ca- meUia- Suıesüı' ağacmdan elde edılen ve Çinlıler ıle Japonlann geleneksel içe- ceği olan yeşil çayın kan- ser ve kalphastaİıklan baş- ta olmak üzere çok sayıda hastalığın önlenmesınde etkili olduğu ileri sürüldü. Günde dört pardak içi- len yeşil çayın aynca yük- sek tansiyon ve kan şeke- rini düşürdüğü, mıgreni geçirdiği, bakterileri ve grip virüsünü öldürdüğü, depresyonla ve yorucu ya- şam temposunun yol açtı- ğı stresle mücadele ettiği, dış çürürnelenni ve kemik erimesüıi önlediği, ıdrar söktürücü olduğu belirtü- di.OTC Farma tarafından Türkıye'ye getirilen ve sa- dece eczanelerde sanşa su- nulan Additiva Green Tea, bilım çevrelerinin de ince- lemelerine konu ojmuş. Ja- ponya Shizuoka Üniversi- tesi Beslenme Bılimleri Profesörü Itago Oguni ve pek çok bilım adamınm polifenollerin kanseri ön- lemedeki rolü üzerine yap- tıklan araştırmada. *poB- fenolkrin antioksidan et- kisinin £ vitamininden 20 kat daha etkili' olduğu be- ürtıliyor. e-posta : tan (a prizma. net tr SÖYLEŞİ ATTİL İLHAN "Osmanlı' Konusımda İnce Ayar' Gidiş, 'Cumhupiyerten Tanzimâfa mı? (Osmanlı'nın 'safvet'i, Müslümanlığından mıdır; yoksa, ağır zırhlı şövalyeye karşı, hafrf ve seyyal, 'tı- mar' süvarisinin, 'üstünlüğünden' mi? Ya da, şöyle so- rulamaz mı: Osmanlı, sonraki yüzyıllarda,"daha da 'Müs- lüman' kesildığı halde; niye süreklı gerilıyor: 'kefe- re'nin 'ateşlı silâh' üstünlüğünden mi; yoksa, Do- ğu/Bab ticaretınin, Ipek Yolu'ndan, okyanuslara in- tikalinden mi? Cevapsız olarak, bu sorular bile, ışın içi- ne 'bilinç' kanşınca, değerlendimnenin ne kadar fark- lı olacağını göstermiyor mu? Oysa, 700. yıl tartışma- lannda, hâlâ aynı 'inanç' disiplini içinde görünmekte- yiz: Osmanlı, ya her şeydir, ya da hiçbir şey! Fark nerede, 'Küreselteşme'nin, fufucu'nun (mu- hafazakâr) ve 'geric/'nin (mürteci), ekmeğine tereya- ğı sürmesınde mı? Eğer 'Kemafet' Türkiye, yanm yüz- yıldır süreklı 'küresellesmese'ydı; günümüzde oldu- ğu gibi, zilzuma bir 'dotar küftürü' içinde kaybolur muy- duk? Bundan çeyrek yüzyıl once, kım çıkardığı gaze- teye ya da dergiye, Ingilızce bir ad koyabilirdi? Hangi yayınevi, 'küreselleşmiş' yazarları 'pazarlayarak', 'ulusal kültürü', bu kadar rahatlıkla torpilleyebilirdi? Bu kadar 'vakıf üniversite, garip birşekilde, devlet üni- versitelerinin karşısına çıkanlır, çoğunda, 'ulusallığın' çanına, böyle ot tıkanır mıydı? Daha ilginci, yirmi beş yıl önce, Iğrap'ta mahalli olmayan 'ılımlı Islâm' tezle- rinin, bu arada 'devreye sokularak'; 'Osmanlı'nın -özel- likle, çöküş dönemindeki 'kozmopolıt' yaşantısının- bir hoşgörü sembolu gibi sergilenmesi! 'Osmanlı' konusunda 'ince ayar' söyleşilerinde, ne yapmak istedım: biryandan, yirmı beşyıl öncesine oran- la, Türk irrtelligentsia'sıntn, ilerlemtş olmaktan çok, gerilemiş olduğuna işaret etmek! öbür yandan, çey- rek yüzyıl önce kaleme alınmış, bazı düşüncelerin, bu ortamda, handiyse 'militan' bir 'kimlik kazandığını saptamak! Zıra, bu 'ayar'da, size aktardığım düşünce- lerin 'girizgâh'lan sonra gelen kısmı, o yıllarda yazdı- ğım çeşitli yazılardan, bölümler içeriyordu. Oysa, ne kadar 'güncel' görünüyorlar. Bu 'güncellik', Cumhuıiyetten, Tanzimât'a doğ- ru bir gerileytşin, açık kanıta sayılamaz mı? Tanzimâf öncesi, çok mu iyi? Şöyle bir inanç seziliyor, bazılanmızda; Türklük, Müslümanlığa sımsıkı sanldığı dönemlerde, ye- nilmezbirgüç, 'c//ianşümû/'birdevletti; Hristiyan Ba- tı'yı duman ediyor, hertarafa damgasını basıyordu; o ki, Tanzimat ile Hristiyanlık, Osmanlı üzerinde nüfuz sahibi oldu, devlet yöneticilerine kadar herkese el at- mayı becerdi; sonunda hem devtetin çökmesine, hem de Hristiyan Batı kafasına uygun yeni bir devletin or- taya çıkmasına neden oluşturdu. Ne dersiniz? Doğru olabilir mi bu? Isterseniz, bazı şeyleri hatırlayarak, işe başlayalım. Böyle bir düşüncenin temeli, Tanzimât'ın Bat'hla- nn etkisiyle yapılmış, Hristiyan azınlıklara büyük ödün- ler getiren bir anlaşma olmasına dayanmaktadır; bu kafaya göre, Tanzimât'tan önce Türklük, Osmanlılık attından kocaman bir imparatorluktu; kimse onun gü- cüne karşı koyamıyordu. Bu da, Islâm sayesinde ger- çekleşmişti. Sanınm yanlışlığın temeli buradadır Osmanlı Dev- leti, sanıldığı ya da okutulduğu gibi, on dokuzuncu yüz- yılda sallanmaya başlamamıştır; kimsenin hesaba kat- mak istemedıği dönem, 1699'dan 1830'lara kadarki dönemdir ki, ortada Tanzimat da, Hristiyan etkisi de olmadığı halde, Osmanlılann savaş üstüne savaş kay- bettikleri, aralıksız geriledikleri koskoca bir zaman par- çasıdtr. Demek ki yanlış, devletin gücünü Islâmlıkla bir tutmak yanlışıdır. Osmanlı güç olmasına güç ol- muştu, gerçekten büyük bir imparatorluk kurmuş- tu ama, bunun toplumsal ve ekonomik nedenleri vardı; bu nedenler ortadan kalkıp, koşullar tersi- ne dönünce; yine eskisi kadar Müslüman olduğu, Halifeyi bağrmda taşdığı halde, Kaıiofça, Pasarof- ça, Kaynarca vs gibi hep aleyhine olan sözieşme- leri kabul etmek zorunda kalmıştı. Palavrayı bırakır, 'Osmanlı tarihi'ne gerçekçi bir gözle bakarsak, ne görürüz; XV11 .yy.'dan XX.yy ba- şına kadar, üç yüz yıl aralıksız gerileme, savaşlarda ye- nik düşme, durmadan toprak venme! Tanzimât'la ön- ceki yükseliş (satvet) devri arasındaki bu dönem- de, 'bütün insanhğı kardeş sayan' ulvî Müslüman- tığın, neden dolayı Osmanlı'yı kurtaramadığını dû- şünmeliyiz. Dahası var. İşin içindeki iş' Sözüne inanılır tarihçilere göre, Osmanlı Devle- ti'nin 1300 ile 1600 yıllan arasındaki gelişmesi ve yükselmesi, dininin Müslüman olmasından çok, o dönemlerde Asya ticaret yolunu eline geçirmiş olmasına, denizlerde egemenliğini kurabitecek bir gemi inşa teknolojisini kazanmasına; Bat'lı, Or- taçağ tipi, ağır Avrupa Hristiyan ordulanna karşı, hafrf zırlı suvari güçlerinden oluşan, çağına göre modem ordusuna; fakat en önemlisi, Osmanlı 'Dir- lik Düzeni'nin, hâlâ Ortaçağ kalıntsı birderebey- lik/serflik düzeni yaşayan; hâlâ kilise ile derebey- ieri arasında ezilen Doğu ve Orta Avrupa halkla- nna, son derece ileri gelmesine bağlıdır, öyle ki, Os- manlı'nın yönetimine geçer geçmez, bu halklar hem Kilise, hem derebeylik baskısından kurtuluyor; dinini serbestçe taşıyabildiği gibi, güçlü bir devletin mutlu yurttaşı haline gelıyordu. Osmanlı Imparatorluğu'nun 'bellnikıran' olayın da, dinle diyanetle bağlantısı yok; bu olay, çeşitli görünüşlerde meydana çıkan, Amerika'nın keş- fi; ticaret yollarının, Avrupa ile Hindistan ve Çin arasından; Avrupa ile Amerika arasına dönüşü- dür, Amerika'dan Avrupa'ya akan servet, bu- nunla Merkantilizm'in doğuşu, Kilise'yi de tah- tndan indirecek, laik Fransız Devrimi'nin hazır- lanışıdır, ki bu devrimi soylu, feodallere ve kral- lara karşı, zenginleşen burjuvalar hazırlamış- lardır. Bu arada Akdeniz'de ticareti Ingilizler, Hollandalılar, Fransızlar ele geçirdiler; daha 1500'lerde bu, kaprtülasyonlann doğmasına; Os- manlı ekonomisinin, ticaret açığı vermeye baş- lamasına yetmiştir; bunu, ödeme açığı izlemiş; değeri düşük ve kalp para salgını da üstüne ek- lenince, Osmanlı maliyesi çökmüştü. Giderek 'Dirlik Düzeni'nin bozulduğunu, ülkenin Dersa- adetve yakın çevresinden ibaret, bir 'çiftlik' ha- line geldiğini, yine tarihçiler söylüyor. Demekki 'Y(j/cse//ş'gibı, 'Gen/ey/ş'indeMüslüman- lıkla ikjisi yok, olamaz dazaten, dinler insanlarta inan- dıklan Tanrı arasındaki ilişkiyi düzenler; yeryüzünde- ki rjlaylar ise ekonomik, toplumsal, tek kelimeyle 'dün- yevi' nedenlere bağlıdırlar. Onun için Tanzimat gel- di, Müslümanlık bozuldu; ondan önce çok iyiydi id- diası, gerçeği yansrtamaz; 1600 yılında da Tanzimat mı vardı, gerilemenin kökeni ta oralara uzanıyor. httpy/www.prizma.nettr/AlLHAN http7/www.bikjiyayınevi.com.tryailhan Faks/0-212/26019 88
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear