Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 1999 CUMARTESİ
O L A Y L A R \lL (jQİAİJŞLJji.li olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Inönü: Atatürk'e Saldıramayanlann Hedefi...
Eltuğnil KAZANCI Eğitimci/Hukukçu
G
azi Mustafa Kemal dır. Atatürk dönerru on beş yüı kap-
Alatürk'ün Irişiliği, uğ- sar. Yerleşme sürecindeki özenlı onur
raş ve yapıtlanyla ilgi-
li çok sayıda yayın var-
dır. Önderlik ettiği dev-
rim konusunda ise yer-
li ve yabancı kalemlerin ürettiklerine
her an için başvurulabilir. Ama Ismet
Inönü'nün tek tümcesi bile çoğımun or-
tak bileskesini aşan ağırlık ve güzellik-
tedır: "ınsanlıkidealininâsıkveseckin
siması.eşsiz kahraman Atatürk, vatan
sana minnettardırL"
inönü ^jvaşlan'nda "Ulıısun ters
dönmüş aimyazısuu yenen" Lozan'ın
yapıcısı ve demokratik rejiınin uygu-
layrcısı Ismet Paşa, çok bılinen yergi-
lerden günümüzde de kurtulmuş değil-
dir. Atatürk'e dil uzatmanın yasal so-
nuçlannı dikkate alan karşı devrimci-
lerden tutunuzda, olaylan kendi koşul-
lan bakımından değerlendirmekten
yoksun çevrelere ya da liberalizmin
"nurhı unıklarmda" yarım yüzyüı aş-
kın şekılde seyrederilere, solculuğu,
tekelınde sanan yazarlara, şairlere de-
ğin bağdaşık bir cephenin her dem ta-
ze hedeflen Ismet Inönü olmuştur. Der-
hal işaret edelim ki, gerçek dışı yo-
rumlarla örgûlü yergilerin, tarifain akıl
ve manük süzgecinde yeri elbette yok-
tur. Ama "hurafe ve safsatalarla" iş
görmeyi ilke edinmiş "idare-i masla-
batçriann" elinde özünden saptınlmış
bir demokrasi dünyasında tam elli dört
yıldır Inönü, yaman bir saldın odağı-
ise îsmet tnönü yönetımine aittir. Dev-
let başkanlığırun daha ilk yıllannda
karşılaştığı Öcınci Dünya Savaşı, Îsmet
Inönü için gerçek bir sınav olmuştur.
Savaşın tarafdurumuna getirdiği ülke-
ler, uluslararası düzeyde yürütülenba-
şanlı diplomasinin bir sonucu olarak
Ankara'ya dost kalmışlardır. Öte yan-
dan, değişebilir ve henüz pekişmemiş
bir ıç dengeyi devrimin çizgisinde yön-
lendirebilmek de bu dönemin ağır so-
rumluluğunu oluşturmuştur. Kısacası,
Atatürk'ü, îsmet Inönü'nün kudretli
bir cumhurbaşkanı sıfaüyla izlemesi bu
ülke ve bu halk için bir şans sayıima-
lıdır. Böylesi bir nitelemenin ise sağ-
lam gerekçelerini şöyle sıralayabiliriz:
Açıkça söylenmesi gerekirse, yakın
tarih Inönü dışında bir kişiliği Ata-
türk'ün "hayırb haJefi" çapında görme-
mektedir. Her bıri kendi başlanna bir
değer bulundukJarı kuşkusuz olan
"Kurtuluş Savaşı'' kadrosunun hangi
adlan cumhuriyet devriminin bütünüy-
le gerçekleştinlmesi yolunda kararlı
ve bilinçlj olabilmişlerdir? lrdelene-
cek durum budur. Bu irdeleme ise her-
hangı biryanlı yoruma gerek duyulmak-
sızın, sabit olaylara bağlı şekilde ya-
pılmalıdır.
Lozan Antlaşmasrnı imzalayıp dö-
nen îsmet Paşa'yı; Gazi Paşa'nın uya-
nsına karşın, karşılamarnak için hem
hükümetin başından ve hem de Anka-
ra'dan Sıvas'a kacan, Cumhuriyet du-
yurusundan sonraki halk şenlikleri ne-
deniyle gazetelere: "Şehrayinikyaşa-
tuamaz" yargısıyla ulaşan, "Padişa-
hm nan-ı nimetiyie perverde oimuş bir
ailedenim" yönündeki söylevıni hiç
bırakmayan RaufOrbay, devnme "fîk-
ren" yanidaş mıdır? Yoksa "Terakkiper-
ver Cumhurîyet" adını aldıktan sonra
hiç de ilericiliğe uygun bir yol izleme-
yen, iç ayaklanmalarda ise kuşkulu iliş-
kiler içinde bulunduğu saptanarak ön-
ce örgütünün birkısmı, sonrada "Tak-
rir-isükûn"yasası uyannca tamamı ka-
patılan bir partinin, adı "tzmir Suikas-
ö" etrafinda her nedense dolaşmış küs-
kün liden Kâzım Karabekir nu güven
vericıdir? Gazi'nin canına yöneük "An-
kara tertibini" önceden öğrenmesine
karşın yakın arkadaşı Cumhurbaşka-
nı'na bügi vermeyi savsakladığı öne sü-
rülen ve bu bakımdan da "aa stemle-
re* hedef olarak 1924'te yollannın ay-
nldığı Ali Fuat Paşa artık kadroda mı-
dır? 1930 yılında Gazi Paşa'yı kaste-
derek, "Bizi bundan kurtar" çığlıkla-
n arasında Ege'de kitlelere hitap ede-
bilen ünlü liberal FethiOkyarcıddı bir
devrim bilincinde midir? 1950-1960
yıllan arasındalri rurumu ıyi bılinen
BayaryadaAbdülhalikRenda,Aliîh-
san Sabis, Refet Bele 1938 sonrasuun
ağır sorumluluğunu çekebilecekler
miydi? "Osmanh Harbiye Nazın" sı-
fatıyla Anadolu ıhtılalıne şiddetle kar-
şı çıkıp daha sonra zorunlu gerçekleri
anlayıp doğruyu seçebilen ve bu yüz-
den de onurlandınlan ama üç kez uza-
tılan görev süresi dolunca TBMM'de
üyelik önerisine karşın "Yüce Başbuğ"
sanıyla seslendiği tnönü'yle alabildi-
ğine tersleşen FevaÇakmak, 1938 yı-
lının ardındakı tarih bölümünün ciddi
yükünü taşıyabilecek miydi? Bu so-
rulann yanıtlan, olaylan kendi koşul-
lan içinde irdeleyerek ve dürüstçe ve-
rilmelidir. Yakın tarihin konulara bağ-
lı tanık beyanlan, mahkeme zabıtlan
ve "Büyük Nuruk" bir kez daha göz-
den geçirilerek, anımsanmalıdu-.
Ulusal Kurtuluşun ilk muştuluhabe-
ri Inönü cephesinden geldiğinde
TBMM sıralanm ayağa kaldınrken,
Lozan'da "misak-ı mffî" sınırlannın
onaylatılması Anadolu'daki başkaldı-
nşa uluslararası birkinüik kazandırmış-
tır. Iç kargaşalan düzelten, Kamu îk-
tisadi Teşekkülleri eliyle Atatürk Tür-
kiyesi'nin ekonomideki "sosyal dev-
let" anlayışını biçimlendiren, Halkev-
lerini hükürnet politıkası yapan, 17 Ni-
san 1940'ta Köy Enstitülerini açan,
dört tarafı ateşlerle yanan bir ülkeyi
savaş dışı bırakabilen, "Toprak işleye-
nin, su kuuananındır" ılkesini dıle ge-
tırdikten sonra "ÇiftçiyiTopraJdandır-
ma Kjunınun
nu uygulamaya sokan,
vurguncu ve batakçılaria "müsfim-gav-
rimüslim'' aynmı yapmayan varlık
vergisi yoluyla mücadele ederken "mû-
tareke vıilannı" aklından çıkarmayan,
*^ek parti-tekşeP yönetiminı terk ede-
ret 14Mayıs 1950tarihinde: "Benim
en büyük zaferim, en böyfik yenügim-
dir" dıyebılen bir tavırla demokratik de-
ğişim anlayışı gösteren, BM örgütüne
bu ülkeyi kurucu üye olarak katılma
onuruna ulaşüran sayguı bir güç ve ba-
şan öğesi bizim siyasal tarihimizde ge-
nişlikle yer alır. Bu öğe, îsmet Inö-
nü'dür!..
Inönü'yü tüm değerli yönlerinden
haksızca soyutlayıp: "Atatûrk'ün pa-
radan ve puldan resmini sildi" suçla-
masıyla hükümlü kıhnak; başhbaşına
bir yanılgı ya da açıkçası kasıtlı dav-
ranıştır. Çünkü, para ve pullardaki re-
simler bazı ülkelerde devlet başkanla-
nyla birlikte değişebilir. Bazılannda
ise kalıcılık taşıyabilir. Bu durumun
"saygısıdık ve unutuimalara yol açtır-
maJda" ilgisı yoktur.
Atatûrk'ün resmini para ve pullardan
silmeyip, ama Köy Enstitülerini ve
Halkevlerini kapatan. "Siz isterseniz
hflafeti bik geri getirebilirsiniz"' dıye-
bilen ya da "Cumhuriyet, geçmişiyfe
kavgaİKhrr
yaklaşımıyla zıhınlen bu-
landıran, sosyal devlet anlayışuıı kal-
dıran, Asya-Aftika halkJannın antiem-
peryalist savaşımlanna sırt çeviren, de-
mokratik rejimi sindiremeyen, cum-
huriyet devriminin özünü kavrayama-
yan; bilınçten uzak, saldırgan ve sah-
tecilermi Atatürk'e bağlı olmuşlardır?
îsmet Inönü, Ulusal Kurtuluş Sava-
şı'nın ve cumhuriyet devriminin en
önemli ve saygın "mihenk" taşlanmn
başında gelenıdir. Kemalist Aydınlan-
ma sürecini ve Atatürkçü düşünce sis-
temini çok iyi anlayan ve yorumlayan
kışisidir. Aramızdan aynlışımn 26.
yılında azız anısı önünde derin saygı
ve sevgilerimızle eğiliriz
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Ordan Burdan...
"Ah anlatamadan çoğunu
ölü şairteri küstürdünüz"
Adil Izci bana sunduğu'*Su/uşma" şiirinde böy-
le diyor. Doğru, ölü şairieri küstürmüşümdüıi Bi-
rilerini de belki. Ama şairier, niye ölsünler? Dize-
leri yaşıyorsa, yaşayacak gücü taşıyorsa...
Bu Eylül'de ıkı yolculuk yaptım! Biri Bodrum'a,
biri Aydın'a... Benim yolculuklanm çok kısa!.. Za-
man, ağırlığını duyurduğu için yerimden, «xlam-
dan kalkıp başka bir yere gitmek artık zor.geliyor.
"Pencere.. en iyisipencere" demiş bir şairdost...
Bahçe, sokak, pencere, oda... Zaman zaman be-
ni otea olsa, Necatigil anlar, diye düşündüğüm oiur.
Oysa bilirim kimse kimseyı anlayamaz!
"Bodrum'u kendime yakın bulmadım hiç... Ka-
labalık önce. Hemde çok... Bir yer, birolay, bir ki-
tap moda oldu mu, daha doğrusu onu moda yap-
tılar mı, srtkım sıynlıyor. Ama bu kez sevdim Bod-
rum'u.. Bir yer, insanlanyla sevilir. Bodrum Mar-
mara Koleji'nde gençlerie konuşma yaparken,
onlann sorulannı yanıtlamaya çalışırken daha ön-
ceki konuşmalanmı anımsıyordum. Çağınrlar, "Si-
zi tanımak istiyoröğrencilerim " derier, gidersiniz,
karşınızdakiler sus pus! Ne sizi bilirier, ne de iki
sabr biryazınızı okumuşlardır. "Bu adam" niye gel-
di, ne diyor diye şaşkınlıkla bakartar.
Bodrum Marmara Koleji'nde isecanlı birgenç-
likle karşılaştım. Neler sormadılar ki! önemli olan
gençlerde çağdaşlığın yaşadığını görmek! Benim
gibi konuşmayı sevmeyen, pek de beceremeyen
biryazar için anımsanacak birgün yaşadım Bod-
rum'da...
Birde Aydın'da Atatürkçü Düşünce Demeği'nin
toplantısında... Ikibinli Yıl-
lara Girerken Türkiye idi
konu... Bu kez yalnız de-
ğildim, iki ünlü bilim insa-
nı vardı, Sayın Aysel Çe-
likel ile Sayın Alpaslan
Işıklı... önemli bir olay sa-
yıyoruz üçbininci yıla adım
atmayı! Bir şeyler değişe-
cek, birdenbire güzel şey-
ler olacak diye mi? Yoksa
umutsuzlukları aşan bir
umut ışığı doğar diye mi?
önemli sayıda bir dinle-
yici vardı Aydın ADD'nin
topianbsında, Demek Baş-
kanı Sayın Avukat Erol Er-
tuğrul ve arkadaşlarının
yakın ilgisi, Atatürkçü dü-
şünceyi büyük bir içtenlik-
lesavunmayı üstlenmenin
coşkusu, bilinci... İki dos-
tun konuşmalan beni de
bu konularda derin düşün-
cetere götürdü, düşünce-
lerimizin temelinde toplu-
mun bilinçlenmesi var. Ay-
dınlanmanın gerekliliğinde
hepimiz aynı düşüncede-
yiz.
Yazmak başka, konuş-
mak başkadır. Vedat Gün-
yol birtoplarrüda "Ben yaz-
ganım, konuşkan değilim"
demisti. Düşüncesiniyaz/y- J
j
la belirtme alışkanlığı baş-
ka kürsütere çıkıp da "din-
leyin bakın ben neler bili-
yorum, sizi aydınlataca-
ğfm"diye hem kendini hem
başkalannı aldatmak baş-
ka!.. Konuşarak ıletişim ku-
rabilmek ayn bir yetenek,
nerdeyse bir erdem...
Adil Izci'nin 'Su ve Yap-
rak'ınöaki şiirterle, hele ba-
na sunduğu "Ah anlata-
madan çoğunu - ölü şa-
irieriküstürdünüz" dizesi-
nin bende uyandırdığı tit-
reşimle ne ilgisi var bu an-
lattıklannın demeyin. Bir
dize bile çok şey anımsa-
tır. Işte beni de, hep yaz-
mak istediğim, ama yaza-
madığım Bodrum, Aydın
izlenimlerine götürdü...
Düzen Yasalannda, Araçlar Daha Önemli...
Hİkmet KURNAZ Bankacı, Iktisatçı
K
ımi yasalar hükümetlerin "eko-
nomhehükmetme" araçlann-
dan bındır. Ekonomınin sorun-
lannın ^haDmi" bellı bir mer-
kezin eline bırakmak yerine
merkez yokluğuna (= adem-i
merkezi) piyasalann görünmeyen eline bırakan
piyasaekonomisi,doğası gereği başka ekonomık
sıstemlere kıyasla yasal düzenlemelere en faz-
la gereksinın duyan bir sıstemdır. Aslında, pi-
yasa ekonomisi. devlet olmadan varfağmı ve işle-
vini yürütemez. Gerçekten ne geçmişte, ne de
şimdi devlet olmadan, kurum ve kurallanyla ta-
mamen serbest olan birpiyasa ekonomisi olmuş-
tur. Öteden beri, piyasa ekonomisi temelde mül-
kiyeti ve mülkiyet edinme biçimleri ile üretim
ögelerinin karşılıklı ıliskilerini yasalarla düzen
altma ahnışnr. Aynca, piyasa ekonomisi temel
yasalar. kadar "merkez yokhığu'' piyasalan dü-,,,,
zenleyen bir çok özel yasalara gereksinim gös-
terir. Doğrusu sistemde "oyunun" kurallannı
saptamakaçısından, ahpiyasalan düzenleyenözel
yasalar daha pratik önemdedir. Bir de, piyasa-
lann arkasında duran devletin haklanndan sa-
yılan vergi kanunlan gibi kanunlar vardır.
Aslında rekabetin çokça bılinen, temel ilme-
lerini sağlamayı ve konımayı hedefleyen düzen
yasalanndan beklenen, piyasamn görünmeyen
elinin yerine geçmesi değildır. Görünmeyen elın
piyasada başkalan ile el sıkışmasını önlemesi-
dir. Bılındığı üzere, paranın asıl ticaretten ayn-
lıp kendisının de ticareti yapılan bir meta olma-
sından sonra, bankalra yasası para piyasalann-
dakı oluşumlan etküeyen önemli yasalardan bi-
ridir.
Oteki yasalardan kolayca ayırt edileceği üze-
re, "dûzen" yasalann hemen hepsi amaç mad-
deli yasalardir. Dolayısıyla, hepsi birÖnceki du-
rumun olumsuzlanmasından hareketle hazırlan-
mıştır Fakat, tuhaf olan yeni yasalann da aynı
amacı koruyorolmasıdır. Bu özellik, eski ve ye-
ni bankalar yasasında ifade değışikliği ile daha
açık biçimde görülüyor. Ancak, hangı durum
yanlış olursa olsun, doğru olan yasalann amaç-
lanna uygun araçlan kullanmalandır. Çünkü
yasalar, piyasamn karar birimlenni hukuk norm-
lanyla bırlıkte araçlann seçimine zorlar. Doğ-
rusu ve pratik yaşam göstermiştir ki; amaç, araç
ılişkisi tutarlığı bulunmayan yasalar ile iktidar-
lar, ancak piyasayı yönetmeye "kaDoşr." Daha-
da öteye geçemez. Bunedenle, düzen yasalann-
dan, pjyasalan amacı doğrultusunda çalışuracak
araçlann kurum ve kurallanyla tanımlanmalan
bçklenır. Oysa, Bankalar Yasamızda yapılan de-
ğişikliğin hukuki gerekçesi ne olursa olsun; ye-
ni yasa, daha bankalar sistemimizi dolayısıyla
ekonomimizi her geçen gün sıstemin kendi iş-
leyişinden kaynaklanan, hangi etkenlerin bu-
nalttığını da görmüş değildır Bugün bankacılı-
ğımız, oturmuşluk temelinde ekonomik kalkın-
ma sürecüıin ve dünya ekonomisi ile bütünleş-
menin referansı olmasına karşı, ekonominin
oturmamışlığı bankacılığımız için yeterli refe-
rans olmamaktadır. Türk bankacılık sistemimiz,
bugün hâlâ ekonominin kaynaklannı değişik sı-
ralamalarla beş, on bankanın egemenliğınde sü-
ren bankalann yönlendirmesi "zafiyetindedir.'"
Ki, bu yapı sistemi, kurallan dışında rekabete
itmektedır. Kaldı ki, sistemin öz kaynak yeter-
sizligi başka bir açmaz olarak, rekabeti yurt içi
piyasayla suıırlamaktadır. Öyle ki, sistemin re-
el kârhlık sağiayan banka sayısını çoğaltamama-
sı karşısında, rekabet kâr. zarar hesabının dışı-
na çıkmış ve sistemindahariskliçalışmasına yol
açılmıştır.
Ekonominin bilınenyapısında, yeni kaynak gj-
rişinde zorlanan sistem, şube barikacıhğı ağı ile
kaynak peşıne düşmüş, böylece ortaya bölgesel
ve kentsel bır dızi dengesiz zararda çalışan ban-
ka şubesi sayısı dağılımı çıkmıştır. Aynca yasal
yollardan ayncalıklı bankalar yaratıİmak sure-
tiyle, sistemde fîyat yapısını bozan uygulama-
lar özendinlmektedir. Buna karşın, yasada ma-
li pıyasalarda güven ve ıstikran bozmadan ta-
sarrufu sistemde hem doğrudan, hem de kredi
olarakkullanım biçiminde korumakamaçlanmış-
tır. Bılındığı üzere, sistemde tasarruflar ya doğ-
rudan enflasyon üe, geri dönmeyen kredılerle ya
da ıçi boşaltılan bankalar aracıîığı ile ya da do-
laylı olarak toplumda birgelir artışı yaratmayan
kredi kullandınmlan yoluyla erozyona uğrar.
Dolayısıyla, yasada amaca uygun, sistemde ta-
sarrufu koruyan ve çoğaltan piyasa mekanizma-
suıa ters düşmeyen ancak yönlendiricı ve özen-
dirici olan araclara daha çok ıhtiyaç var. Doğ-
rusu, ülkemiz ekonomısuıde yaratılan tasarruf-
lann korunabilmesi ve çoğaltılması ancak yerin-
de ve haksız rekabet doğurmayacak ve kentsel
gelişme farkhlığını da giderecek şekilde ekono-
mik kalkınmanın gerekli doğrultusunda kulla-
nılması ile mümkündur. Bu da, ancak, kuruluş
statüsü ve çalışma esaslan birbirlerinden aynl-
mış ulusai ve yerel tasarruf ve kredi banka tip-
lerini ve işlevlerinı yeniden düzenleyen yenı bir
yasa ile mümkündur. Bunun dışmda yapılacak
her yem yasa, sorunlanyla başka bir yasayı
çağınr (davet eder).
PENCERE
BabaameminMargarinL.
TRT-3'teMeclissaaÖ-
Turizm Bakanı kürsüde... İ ^ •
Diyor ki: . •
"- Turizm Bakanlığı'nı kapatmalı..."
Bakan Erkan Mumcu haklı olabilir; işe yara-
mayan bir sürü Bakanlık var...
Muhalefet sıralanndan laf atıyorlar...
Genç Bakan yanıtlıyor:
"- Sana çatanlar dünyaya bir göz atsalardı,
bunuyapmazlardı, arbkbabaannelerinin kullan-
dığı margarini kullanmaktan vazgeçerierdi."
•
Reklam dünyası ilginç!..
Derferki:
"- Allah'ın bile reklama gereksinmesi var;yok-
sa ne çan kulesi olurdu, ne minare..."
Bir malı satarken eskisini kötülemek reklam-
cılığın bilinen yöntemlerinden biridir, başdön-
dürücü tüketim dünyasında çok geçerlidir; ba-
banın tıraş sabununu, babaannenin margarini-
ni, dedenin tıraş bıçağını mı kullanacaksın?..
At çöpe gitsin!..
Kendini yenile!..
Bizim atasözJerimiz arasında da reklamcrya çok
yarayacak biri var
"Eskiye rağbet olsa bitpazanna nuryağardı."
•
Ne var ki bu tür yaklaşım, yalnız reklamcılıkta
değil, siyasette de geçerli!.. Günümüzde başı-
boş serbest piyasa ekonomisini eleştirenlere ne
diyoıiardı:
"- 1930'lann devletçiliğini mi savunuyor-
sun?.."
Osmanlı'nın 19'uncu yüzyılda benimsediği
serbest piyasa ekonomisi koskoca imparator-
luğu batırdı; 1930'lann devletçiliği Türkiye Cum-
huriyeti'nin çağdaş temellerini attı; ama, gel de
anlat anlatabilirsen... f < ;
"
Özal tutturmuştu:
- Her şeyserbest olacak, döviz serbestçe alı-
nıp satlacak, dövizin fiyatı serbestpazarda sap-
tanacak, piyasa ekonomisi her şeyi çözümler...
Köşe başlanndaki dükkânlarda Amerikan Do-
lan, Alman Markı satılmaya başlandı; ha fındık
fıstık ticareti yapmışsın, ha döviz...
Sonuç?..
Kimse ne döviz fıyatını tutabildi, ne de enflas-
yon canavannı!.. Ekonomi kirlendi, çöktü, piya-
sa mafyalaştı, ülkede yangın var; herkes ama-
nallah diye feryat ediyor... .-^.
Itfaiye çağnldı.. ' -^
Yangın sönecek mi?.. -• -İ '•.
Peki, şimdi ne oluyor?..
Ev kiralanna bile devlet el koydu, sankilkinci
Dünya Savaşı'nın 'Milli Korunma Kanunu'na
tekrar döndük; ev sahibi zapturapt altına alını-
yor.
Dövize narh koyuyor devlet, Amerikan Dola-
n'nın adınf artık hükümet saptayacak...
Devlet beş bankaya birden el koydu, fısılt ga-
zetesine göre sırada dört banka daha var. Pe-
ki, serbest piyasa ekonomisinde bankanın yaz-
gısını piyasa yasası beliriemez mi?..
Ne oluyor?.. Yoksa 1930'lann devtet müdaha-
leciliği mi hortladı?..
•
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun deyişiyle
"babaannemizin kullandığı margarin"i en çok
medyadaki serbest pıyasacı ekonomi uzman-
lanmız kullanıyoriar...
Niçin?..
Koalisyon hükümetini yağlamak için... - • • •
ERKSSON S
%
7. yaşımızda hediye
CEP TEUEFOtaU
12 ay üye olun veya üyeliğinizi yenileyin,
1
\ / cep telefonunuzu hemen alın.
Son y
6gün
V
ERICSSON
TURKCELL
K.V.K
Hemen arayın (0212) 355 55 55
w w w . c i n e 5 . c o i T i . t r
ı.ıll.iü K \ ' k <;!•