Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 ARALJK1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
*tanEUingtonV/ UTmanyol
Şef Daniel Barenboim, 'A Tribute to EUington' adlı caz albümünde piyano çaldı
KüttOr Servisi- Rus asıllı în-
gjliz orkestra şefi DavidBaren-
boim, kısa bir sûre önce Berlin
Filarmoni Oıkestrası'run daimi
şefliği ıçın Simon RatrJe ile kı-
ran kırana mücadele vermişti.
Geçen yıl da, ûlkemizde de gös-
terilen 'HiDary and Jacky' (Pay-
laşılmayan Tutkular) adlı film-
le gündeme gelmıştı Sınemaiz-
leyicilen, Barenboim'in genç
yaşta ölen dünyaca ünlü çellist
Jackiyn du Pre'nin eşi olduğu-
nu öğrenmiş, bazılan filmin et-
kisinde kalarak, kansının mut-
snzluğunda payı olduğu gerek-
çesiyle Barenboim'e kızmıştı.
Ünlü şef, şu gûnlerde bir grup
müzisyenle birlikte gerçekleş-
tirdiği bir caz albümüyle yine
adından çok söz ettiriyor. Caz
müziğının devlerinden piyanist
Duke EUington'ın anısına ya-
pılan 'A Tribute to EUington'
adlı albümde Barenboim, bu
kez şef olarak değil piyanist ola-
rak çıkıyor karşımıza.
'Caz çok sevdiğiın tür'
'Daniel Barenboim and Fri-
ends: Tribute to EUington' (Da-
niel Barenboım ve Arkadaşla-
n: EUington'a Saygı) adını ta-
şıyan albümde Barenboim'e eş-
lik eden müzisyenler arasında
geçmişte ûlkemizde konser ver-
miş iki ünlü isim öne çıkıyor:
Caz klametçisi DavidByron ve
caz şarkıcısı Diane Reeves. (As-
lında Barenboim önceleri Re-
eves'in yerine Aretha Frank-
Bn'i düşünüyormuş, ama Frank-
linprojeye katılamamış.) Diğer
dokuz müzısyen, Barenboim'in
müzik yönetmenliğini yapGğı
Chicago Symphony Orchest-
ra'mn sanatçılan. Orkestranın
yönetimi ve müziklerin düzen-
lemesi Cliff Colnot'a ait. Al-
bümde yer alan parçalar arasın-
da Ellington'ın 'Satin Dodl',
'Caravan', 'Mood Indigo' gibı
klasikleşmiş yapıtlan yer alı-
yor.
Müzık eleştirmenlere göre
Barenboim, 'Tribute to Effing-
rllington'ınmüziğinde klasik mûziğe
özgü bir disiplin, bir kuralcılık var. Onun
mûziğinde yapabileceğiniz doğaçlamanın
ölçüsü, Mozart'ın senfonilerine,
konçertolanna yapabileceğiniz
sûslemelerden fazla değildir.
ton'la birlikte gerçekten cesaret
ısteyen bir işe aüldı. Çünkü caz,
her ne kadar zaman zaman kla-
sik müzikle yan yana gelse de,
klasik müzik disıptininden çok
farklı bir anlayışı gerektinyor.
Gerçi bu albüm, ünlü şef ıçin
müzikte aülmış yepyeni bir adım
olmasına karşın Barenboim
caz'a pek de yabancı değil.
Amerıka kıtasma özgü bütün
müzık türlerine her zaman ilgi
duyduğunu söylüyor sanatçı:
"Doğduğum yer olan Arjan-
tin'in tangoianndan rutun da
Brezüya, Ekvator ve Kolombi-
ya'ya kadar bütün Amerika ül-
kelerinin müzikleri beni çekti.
Ama bütün bunlar arasında caz
en çok sevdiğim tür oldu. Çün-
kü caz. Afrika, Amerika ve Av-
rupa'yı bir araya getiren tek mü-
zik türü. Çok Uginç bir yapısı
var: Kökeni Afrika'ya dayanı-
yor; Afrika kültürünün verdiği
güdüler ofanaksızuı asla var o-
lamayacak bir müzik. Ancak,
Avrupa'nın klasik müzik gele-
neğinden gelen disiplin olmaz-
sa da var olamaz."
Barenboim çok ender olarak
caz dınlediğinı iddia ediyor ve
daha çok caztn geçirdiği evrirn-
den, değişimden, gehşimden et-
kileniyor. Cazın içinde doğma-
mış ve cazla büyümemiş. Bu-
enos Aires'te geçen çocukluğu
tangoyla yaşayan bir ülkenin
anılanyla dolu:
u
Buenos Aires'in her yerin-
detangovardı: Caddeterde.kah-
velerde, evlerde_ Ashnda klasik
müzik müzisyenleri olan anne-
babam da tangoya merak sar-
mışlardıvenrsatbuldukçadans
ederkrdL Günlük yaşamın »-
radan bir parçasıydı tango."
Yeni renkler ve sesler
Barenboim'in cazlailk tanış-
ması 1970'lerde sık sık ziyaret
ettiği Chicago'da gerçekleşti.
Ilk olarak profesyonel bir mü-
zisyenin bakış açısıyla eğildi
caza. Caztntemel taşlannı araş-
tırdı... Bu anlamda Duke El-
lington karşısına çıkan en mü-
kemmel örneklerden bıriydi. El-
lington'ın müziğininklasik Av-
rupa müziğiyle olan bağı, kla-
sik armoni temelleri üzerine ku-
rulması çok etkiledi Barenbo-
im'i:
"EHmgton'ın mûziğinde kla-
sik müziğe özgü bir disiplin, bir
kuralcılık var. Melodi ve rhun,
birbirinden kopanlamaz, ku-
sursuz bir bütün oluşturuyor.
BeUd kulağa aptalca gelebilir,
ama onun müziğinin taşıdığı
problemler Mozart'ın müziğin-
den çok farklı değil: EğerMo-
zart'ı yalnızca ritmik açıdan
doğru çalarsanız ortaya çok
renkaz, sûaa bir müzik çıkar.
Eğer melodi çok etkileyki bi-
çimdeyorumianıp ritimdenge-
sini yhirirse bu kez de deniz tırt-
muş gibi ohırsunuz.
EDington'da da böyiedir bu.
Aynca, EUington'ın mûziğinde
yapabileceğiniz doğaçlanuunn
miktan. Mozart'm senfonileri-
ne,konçertolanna yapabileceği-
niz sûslemelerden fazla değtt-
dir."
Bütünbu araştırmalarBaren-
boim'i gittikçe daha çok yakın-
Anısına yapılan albümde Diane Reeves ve David Byron da var.
laştırdı Ellington'a ve ortaya
'Tributeto EBngton' adlı bu al-
büm çıktı. Ritimde ve melodi-
de EUington'ın çizgisine sıkı sı-
ktya bağlı kaldı. Bu albüm, Ba-
renboim'in kişisel müzik serü-
veni açısından yapüğı ilk yeni-
lik değil. 1993'tenbu yana Ber-
lin Deutsche Staatsoper'in (Al-
man Opera Evi) genel müzik
yönetmenliğini sürdüriien Ba-
renboım, bir yandan eğıtimini
aldığı klasik müzik dısiplinine
sıkı sıkı bağlıyken, diğer yan-
dan da yeni renkler ve seslerle
müzik yaşamını renklendiriyor.
1991'den beri Chicago Sen-
foni Orkestrası'nın (CSO) yö-
netmenliğini de yürütenşefın ye-
nılik anlammda yaptığı ılk ça-
lışma, 199S'te Hannibal Lo-
kumbe'nin 'Afrikan PortrahV
adlı yapıtının yorumu oldu. Ya-
pıt, Barenboim'in yönetiminde
CSO tarafından seslendirildi ve
albüme kaydedildi.
Ünlü şef daha sonra, yaşamı-
nın ılkon ydını geçirdiği Buenos
Aires'e olan sevgisini göster-
mek amacıyla 'Mi Buenos AA-
reks Querido: Tanfos Among
Friends' adlı albümü yaptı.
, Sanatçının 'deneme-yanılma' biçimindeki bilimseî çalışması Urart Sanat Galerisi'nde
Tayfiın Erdoğmuş'un seyîr defteri
ALİAKAY
Tayfun Erdoğmuş, yirmıncı yüzyüdan
çıkmakta olduğumuz şu gûnlerde Urart
SanatGalerisi'nde defterlerini sergiliyor.
Defterlerin malzemesi, aslında, Nepal
topraklanndan çıkan ağacın hücrelerin-
den, selülozundan oluşmakta ve sanatçı
tarafindan yeniden işlenerek eserleştiril-
mekte.
Renklerin ve şekillenn kâğıdın hamu-
ru içinde yedirümesi tekniği Tayfun Er-
doğmuş'un yıllar süren "deneme-yand-
ma" şeklindeki bilimsel çahşmasının
ürünü olarak çıkıyor karşımıza. Bu, bize
aynı zamanda, sanatçı ile bilim adamı
arasuıdakı yakınlığı ve benzer çalışma
koşullan arasuıdaki tekabülü de bir kez
daha gösteriyor. tkisi de farklı yöntem-
lerle de olsa birtecrübe olarak deney yap-
ma ve bir şey bulma ilişkısını ortaya ko-
yuyor. Eski tabir ile "ttberales ars" yapıl-
dığını hatırlatıyor. Pentür ve heykelin
"arsKbendes" olarak ele alınmadığı dö-
nemlerdeki Accademıa'larda olduğu gi-
bi, lonca sisteminin yerine gelen yeni bir
vücut bulma halinibize anımsaüyor. "Me-
kanik" ve "Hberal'' sanatlar üzerinden
yapılan farkı düşündürüyor. Yeni haliy-
le de bunlann birleşmekte olduğunu ve
çağdaş sanat içinde bu tıp aynmlara yer
verilmediğini; tersine sanatçılann bilim
adamı cıddıliğınde, bilim adamlannın da
sanatçı el becerisinde ve sab-
nnda çahştıklannı bir kez da-
ha düşündürüyor. Başka Tür-
kiyeli sanatçılarda olduğu gi-
bi, bu örnekte de çahşmanın
ve sanatsal disiplinin ürünle-
rini görüyoruz. Bu Türk sana-
tı için üginç bir durumuoluş-
turmakta ve "araya araya bu-
bn" çağdaş sanatçı tipiyle bu-
luşturmakta çalışmalan.
Defterier üç ana kategoriden
oluşmakta; bunlar da yine üç
ayn konu ile belirlenmekte.
Yapraklann üretım aşamasın-
da kolaj manüğı ile gerçekleş-
tirilen fıgürler daire, kare ve
üçgenlerden oluşmakta, say-
falar kendi içinde aynşıklığı
banndınrken dokunulduğun-
da bağdaşık bir hissi uyandır-
makta; bu anlamda da, aynşık
birbağdaşıklık ızlenımıni ver-
mektedir. Kûnular ise eğiti-
min konulan olduğu kadar
kozmografyayı da; beraberin-
de doğum ve ölüm gibi ya-
şamsal ve metafızık sorunla-
n da sayfalar ûstüne taşımak-
tadır. Astronomi (resım, hey-
kel ve mimariye gerekli oldu-
ğu iddia edılen), anatomi (in-
san fıgürünün oranlan) ve coğ-
rafya (ressam AppeUe'in ka-
pısına "Geometribümeyenbu
Tördüklerimizde
sadece renkleri ve
şekilleri değil; değişen
coğraryalanmızı, yeni
gen teknolojileriyle
gelişen anatornik
bedenimizi ve 11
Ağustos'ta sanatçının
yaş günüyle birleşen
güneş tutulması ve
sonrasının acılarını
tekrar izliyor ve
paylaşıyoruz. Öznel
bir seyir defteri ve
bize ait olduğu kadar
sanatçıya ait.
kapıdan gjremez" yazısını koyduğu söy-
lenir); hem sanatın hem de sanatta eğiti-
min temaları ıçindedir. Bu, Türk sanat
tarihi ıçin de bir anımsatma olarak dur-
maktadır. Türk ressamlannın ilk başta
topografyacı olduklannı ve asker ressam-
lan ortaya çıkarttığuu, anatominin ise
Rönesans'taki insan figürünü gündeme
getirdiğinı düşündüğümüzde; bu iki da-
hn hem sanat tarihinde hem de Türk re-
sim geleneğinde ne denli ılginç bir yere
sahip olduğunu ileri sürebiliriz.
Ancak; burada, Tayfun Erdoğmuş ta-
rihi ve coğrafyayı olduğu kadar kozmo-
sun oluşumunu ve insanın olusumunda-
ki anatominin yerini sorunsallaştu-dığı
kadar, bunlannbir "anamnez" olabilece-
ğını de göstermek isüyor: Gerçekten olup
olmadığını bilemeyeceğimiz arkaık öğe-
lerin varlığı üzerinden düşüncenin hatır-
lamaya çahşma aşaması. Yanı: Proustro-
manlanna ve Bergson'cu bır felsefeye
dayanan öznel bellek ile mutlak bellek ara-
suıdaki aynmın ıkısiıun birlikte ele ahn-
masını düşündürtüyor. Buna göre; kendi
yaşamımızdan handadıklanmız veyayan-
lış hatırladıklanmızla evTensel veya ye-
rel olduğu kadar herkese ve tarihe ait olan
mekân belleğinin de, aynı şekilde, bizim
dışımızda gerçekleşmesine rağmen, bizim
hayanmızınbirparçasıymış gibikonulaş-
tınlması ana sorunlardan biri olarak du-
ruyor: Tüm millıyetçi ve atavi hareketle-
rin bu tip bır "amnez" üzerine kurulur-
ken, aslında "anamnez"den başka bir şey
olmadığını;yanıvar olduğuvarsayüan ama
asla olup olmadığı bduımeyen olaylann
beUeğıni göstermesı, bir tür postmodern
beUek olarak iddia edüebiliyor: Gerçek
ve hayal gücünün iç içe geçmesi. Yeni-
den hatırlama sırasında, alguun kavram-
sal olana doğru yönelışinde fenomeno-
lojik yanılsama.
Bu üp sorunlan anı defterlerine grafo-
lojikve idiomatikolarakyazan Tayfun Er-
doğmuş, bize kendi sanat tanhımizı ve
onun kendi yaşam algılamasuıı gözleri-
miz önüne seriyor. Gördüklerimizde sa-
dece renkleri ve şekilleri değil; değişen
coğrafyalanmızı, yeni gen teknolojile-
riyle gelişen anatomık bedenimizi ve 11
Ağustos'ta sanatçının yaş günüyle birle-
şen güneş tutulması ve sonrasının acıla-
nnı tekrar izliyor ve paylaşıyoruz. Bir tür
"seyir defteri" dıye adlandırabüıriz bu
defterleri: Öznel bır seyir defteri ve bize
ait olduğu kadar sanatçıya ait.
Vecdi Çıracıoğlu, 'Kara Büyülü Uyku' adlı romanıyla 'Ilk Roman Ödülü'nü kazandı
Dünden bııgüne
w
zaıııaıılamı kardeşliğî
9
Kultür Servisi - Can Yaymlan
tarafindan bu yıl birincisi verilen
'tlk Roman Ödülü'nü 'Kara Bü-
yülü Uyku' adlı romanıyla Vecdi
Çıracıoğlu kazandı. Kitap, Fatih
SultanMehmet'ın tstanbul'u fet-
hetmeye hazu-landığı dönemden
yola çıkarak günümüz toplumuna
göndermeler yapıyor.
- Son zamanlarda, Türkedebi-
yannda bir tarihi roman modası
var. Siz de bu modadan etkikndi-
nizmi?
VECDİ ÇIRAaOĞLÜ - 'Ka-
ra Büyülü Uyku'yu yazarken o
modadan etkilenmedün. Ashnda
roman, bir mezar taşuun üzerin-
deki Osmanlıca yazıdan çıkü. Bu-
nun birmoda olarakalgılanmama-
sı lazım. Tarihi romanın yazüan di-
ğerromanlardan hiçbir faria olma-
dığına inanıyorum. Zaten tarihi
roman, geçmişteki olaylann veya
bugün için yazüması gerekenlerin
dünden yazılıp da bugüne uyarlan-
ması gıbı bir şey. Dünü okuyan in-
sanlar bugünkü ortamda kendile-
rini görebiliyorlarsa, yaşayabili-
yorlarsa zamanlann kardeşliğı or-
taya çıkıyor. Zaten romanı da za-
manlann kardeşliğine atfettim.
Tarihi. tekerrür olarak algılamadan
düz bir çizginin üzennde, figü-
ranlann değiştiği fakat mekânla-
nn değişmediği bir olgu olarak
düşünmek lazım.
-Romanda Rumetihisan'nabir-
çokanhmyüklüyorsunuz, Bunun
nedeni nedir?
ÇIRACIOĞLU - Üruversiteyi
kazandığım zaman Rumelihisa-
n'na yerleştim. Oradakı hayatun
içuı ıkincı kez dünyaya gelmek
diyebiliriz. Romandakikahraman-
lann aşağı yukan hepsi orada ya-
şamış ve ölmüş insanlar. Hepsi
yalnızdı. Hepsinin yaşama bakış-
lan toplumdan çok farİdıydı. Ben-
ce onlar birerkahramandı. O yüz-
den Hisar, kedisiyle. kaidırun ta-
Çıracıoğlu, bu tür ödüllerin
kışkıröcı olduğunu düşûnüvor.
şıyla, balıkçı bannaklanyla, kah-
veleriyle ve en önemlisi kıyısıyla
etkileyici bir yer.
- Roman kahramanlan sürekü
birbuierine ihanet ediyor. Sizce
günümüz toplumunda da böyle
mi?
ÇTOACIOĞHJ - Tabii günü-
müzde de böyle. Bunu görebil-
mek için çeşitli belgelere falan
başvurmarun hiçbir gereği yok.
Yaşadığımız döneme ve geleceğe
bakıldığında hep ihanet var. Çün-
kü bir erk var. Erk olduktan son-
ra bu ihanetler olacaknr. Ve deva-
mı da gelecektir.
-tnsanlannparay'aolandüşkün-
lüğünü de vurguluyorsunuz»
ÇIRACIOĞLU - Paranın orta-
ya çıktığı günden beri bu böyle.
O zaman Sultan. altınlan topun
içine atıyordu. Topu döken usta da
o altınlara imrenerek bakıyor ve
onlann kendıne ait olması gerek-
tiğini düşünüyor, düşlüyordu. Ama
bu para hırsının sonunu getirece-
ğinı, yaşamda bazı dengelerin in-
sanın hayatına mal olacağmıbile-
miyordu. Günümüzde de böyle.
Şarkıcılann başlanndan aşağı atı-
lan dolarlann, gül yapraklanmn o
altmlardan hiçbir farkı yok. Bazı
insanlar o tarz bu- hayata özeniyor,
para kazanmak için her yolun mü-
bah olduğunudüşünüyorlar. Ama
onlar da bu hırsın -her anlamda-
kendilerinin sonunu genreceğini
anlamıyorlar
-tstanbul surlarun yıkmak için
hazuianan toplann dökümlerini
anlatan betimlemelere çokça yer
vermişsiıuz. Bununoku>'ucuyuso-
ğutmasmdan çeküunediniz mi?
ÇIRAaOĞLU -Aslında o bö-
lümleri çıkarmam konusunda uya-
nlar aldım Ama çıkarmaya ça-
lışüğım zaman kitabın eksik kal-
dığun hissettim. O bölümleri oku-
mak istemeyenler atlayabilir ya
da daha hızlı geçebüirleT. Aynca
tstanbul'unfethirü anlatanbirçok
eser var. Ama hiçbirinde toplardan,
nasıl yapıldığından. kimlerin yap-
tığından söz edilmiyor. Bu konu-
yu çok araştırdun ve elime geçen
bilgileri bu kitapta kullanmak is-
tedım.
Besteci ve orkestra şefi Marcel
Landowski yaşamm yitiPtH
• KüHur Servisi - Fransız besteci ve orkestra şefi
Marcel Landovvskı, 84 yaşında kansere karşı
verdiği mücadeleye yenik düştü. 1965'te Kültür
Bakanı Andre Malraux'nun baş müzik
damşmanlığına atanan Landowski, 1967-1974
yıllan arasında ulusal dans, müzik ve opera
yönetmenliği görevinde bulunmuştu. 1%7'de
Makaux ile Paris Orkestrasf nı kuran Landovvskı,
ulusal çaptaki diğer bölge orkestralannın da
oluşmasma öncülük etmişti. Landowski'nin müzik
alanmda verdiği ürünler senfonilerden oda müziği
konçertolanna uzanıyor.
Caravaggio'nun başyapm
pestore etfildi
• Kültür Servisi -1603-1605 yıllan arasında Italyan
usta Caravaggıo tarafindan resmedilen 'The
Madonna of the Pilgrims' (Hacılann Meryem
Anası) adlı 17. yüzyıl başyapıtuun restorasyonu,
Noel kutlamalannın yapıldığı şu gûnlerde
tamamlandı Roma, Aziz Agostino Kilısesi,
Cavalletti Şapel'inde yer alan ve 7 ay önce
restorasyon çalışmalanna başlanan yapıtta, çocuk
Isa'yı tutan Meryem Ana'ya sevgi gösteTen iki hacı
betimleniyor.
Kapdar1
sergisi PG Art
Galerisi'nde
• Kültür Servisi - Çağdaş Türk sanatımn farkh
kuşaklanndan dokuz sanatçuun katılumyla
gerçekleştirilen 'Kapılar' adlı sergi PG ART'ta bu
milenyumun son, yeni milenyumun ise ilk sergisi
olma özeUiğini taşıyor. Bu sergıye, Habib Aydoğdu,
Mustafa Horasan, Ergin fnan, Günnur Özsoy, Yunus
Tonkuş, Mehmet Uygun, Serpil Yeter, Hanefi Yeter
ve Şenol Yorozlu'nun kendi özgün düşünceleriyle
yaptıklan kapılar sergılenecek.
Hannibal'ın çekimlerine
Italya'da başlanacak
• Kültür Servisi-
Su- Anthony Hopkins,
'Kuzulann Sessızliği'
filminde canlandırdığı
insan yiyen zeki
psikiyatr Hannibal
Lecteı rolünü tekrar
oynayacak. Steven
Zaülian'ın
romanından David
Mamet'uı
senaryolaştu-dığı film,
bu kez Thomas
Harris'in 'Hannibal'
kıtabmdan yola
çüalarak 'Alien'
filmleriyle tanman Ridley Scott'm yönetmenlığmde
ttalya'da çekilmeye başlanacak. Filmde, 'ICuzulann
Sessizlıği'nde FBI ajanı Claris'i canlanduran Jodie
Foster. bu yapımda rol almayacağını açıkladı.
Murillo'nun hrsın yakalandı
• Kültür Servisi - Ispanyol ressamlar Munllo, Vela
Zanetti ile ttalyan rönesans dönemı ressamı
Titian'uı 44 resminin taklitlerini satmaya çalışan bır
adam, tspanyol polisınce tutuklandı. tsmi
açıklanmayan kişmin Kuzey Ispanya'da bir sanat
galerisi sahibi olduğu ve resim kopyalannı burada
pazarlamaya çalışırken yakalandığı kaydedildi.
Polisin 1998'den beri araştırdığı olayda, şu ana
kadar 4 Zanetti kopyasının satıldığı öğrenildi.
1
Guneş'e Yolculuk'a bir ödül daha
I Kültür Servisi - Yönetmenliğini Yeşim
Ustaoğlu'nun yaptığı 'Güneş'e Yolculuk' fümi bir
ödül daha kazandı. Güneş' Yolculuk'un son
kazandığı ödül, 199 yılı John Templeton Avrupa
Film Ödülü (John Templeton European Fılm Award
for 1999) oldu. Bu ödül, her yıl jün değerlendirmesi
sonucu hem yüksek sanatsal değeri olan hem de
seyredenleri sosyal değerler konusunda daha duyarlı
olmaya yönelten bu- Avrupa fılmine veriliyor. Ödül
töreni 13 Şubat 2000'de Berlin Film Festivali'nde
yapılacak.
Şairden kırk dört kentin şiiri
• Kültür Servisi - Güven Turan'ın 'Görülen
Kentler' adlı şiir kıtabı Yapı Kredi Yayınlan şiir
dizisinden çıktı. Şairin doğum yeri Gerze'yle
başlayan kitap, doğudan batıya dünyanın kırk dört
kentinde konaklıyor. Turan, birkaç tanesi hariç,
dergilerde yayımlanmamış şiirlerinden oluşan kitabı
ıçin "Doğrudan kentleri yazmak için çıkmadun
yola. Duygu, yaşam durumlannı, daha genellersem
insan durumlaruıı yazarken bunlar insanlarla örtüştü
ve sürdürdüm ben de bu kesışmeyi" diyor.
MİFOK'tan fotoğraf sergisi
• Kültür Servisi-
Marmara
Üniversitesi lletişim
Fakûltesi
FotoğrafKulübü
tarafindan
hazırlanan 'MÎFOK
Objektifinden' adlı
siyah-beyaz karma
fotoğraf sergisi 8
Ocak'a dek
Marmara
Üniversitesi Iletişim
Fakültesı Nişantaşı
Kampusu'nda
izlenebüir.
MİFOK üyelerinin
iki yıllık çalışmalan
sonucunda oluşan
sergide 23 fotoğrafçuun 43 fotoğrafı sergilenıyor.
BUGÜN
• BtLGİ ÜNtVTRSİTESİ'nde saat 17 OO'de
Jacques Audiard'uı yönettiği Un Heros Tres Discret
adlı fılm; 19.00'da yönetmenliğini Claude Berri'nin
yaptığı Lucie Anbrac filmi göstenliyor. (216 23 15)
• CUMHURtYETKtTAP KULÜBÜ'nde 17.00'de
yazar Burhan Günel. kitaplannı imzalıyor.
(252 38 81)
• YEKTAGÜNGÖRÖZDEN, bugün saat 14.00-
18.00 arasmda Ankara Bilgi Kitabevi'nde
kitaplannı imzalayacak (Kızılay, Sakarya Cad Mo: 8).
• NÂZEVI KÜLTÜREVt'nde, yönetmenliğini
Ufiseyin Karabey'in yaptığı 'Boran' adlı filmin
gösteri ve söyleşisi yer alıyor. (245 04 81)
• BABYLON'da 22.00'de Okay Temizkonseri
izlenebilir. (252 51 67)