25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALJK1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 *tanEUingtonV/ UTmanyol Şef Daniel Barenboim, 'A Tribute to EUington' adlı caz albümünde piyano çaldı KüttOr Servisi- Rus asıllı în- gjliz orkestra şefi DavidBaren- boim, kısa bir sûre önce Berlin Filarmoni Oıkestrası'run daimi şefliği ıçın Simon RatrJe ile kı- ran kırana mücadele vermişti. Geçen yıl da, ûlkemizde de gös- terilen 'HiDary and Jacky' (Pay- laşılmayan Tutkular) adlı film- le gündeme gelmıştı Sınemaiz- leyicilen, Barenboim'in genç yaşta ölen dünyaca ünlü çellist Jackiyn du Pre'nin eşi olduğu- nu öğrenmiş, bazılan filmin et- kisinde kalarak, kansının mut- snzluğunda payı olduğu gerek- çesiyle Barenboim'e kızmıştı. Ünlü şef, şu gûnlerde bir grup müzisyenle birlikte gerçekleş- tirdiği bir caz albümüyle yine adından çok söz ettiriyor. Caz müziğının devlerinden piyanist Duke EUington'ın anısına ya- pılan 'A Tribute to EUington' adlı albümde Barenboim, bu kez şef olarak değil piyanist ola- rak çıkıyor karşımıza. 'Caz çok sevdiğiın tür' 'Daniel Barenboim and Fri- ends: Tribute to EUington' (Da- niel Barenboım ve Arkadaşla- n: EUington'a Saygı) adını ta- şıyan albümde Barenboim'e eş- lik eden müzisyenler arasında geçmişte ûlkemizde konser ver- miş iki ünlü isim öne çıkıyor: Caz klametçisi DavidByron ve caz şarkıcısı Diane Reeves. (As- lında Barenboim önceleri Re- eves'in yerine Aretha Frank- Bn'i düşünüyormuş, ama Frank- linprojeye katılamamış.) Diğer dokuz müzısyen, Barenboim'in müzik yönetmenliğini yapGğı Chicago Symphony Orchest- ra'mn sanatçılan. Orkestranın yönetimi ve müziklerin düzen- lemesi Cliff Colnot'a ait. Al- bümde yer alan parçalar arasın- da Ellington'ın 'Satin Dodl', 'Caravan', 'Mood Indigo' gibı klasikleşmiş yapıtlan yer alı- yor. Müzık eleştirmenlere göre Barenboim, 'Tribute to Effing- rllington'ınmüziğinde klasik mûziğe özgü bir disiplin, bir kuralcılık var. Onun mûziğinde yapabileceğiniz doğaçlamanın ölçüsü, Mozart'ın senfonilerine, konçertolanna yapabileceğiniz sûslemelerden fazla değildir. ton'la birlikte gerçekten cesaret ısteyen bir işe aüldı. Çünkü caz, her ne kadar zaman zaman kla- sik müzikle yan yana gelse de, klasik müzik disıptininden çok farklı bir anlayışı gerektinyor. Gerçi bu albüm, ünlü şef ıçin müzikte aülmış yepyeni bir adım olmasına karşın Barenboim caz'a pek de yabancı değil. Amerıka kıtasma özgü bütün müzık türlerine her zaman ilgi duyduğunu söylüyor sanatçı: "Doğduğum yer olan Arjan- tin'in tangoianndan rutun da Brezüya, Ekvator ve Kolombi- ya'ya kadar bütün Amerika ül- kelerinin müzikleri beni çekti. Ama bütün bunlar arasında caz en çok sevdiğim tür oldu. Çün- kü caz. Afrika, Amerika ve Av- rupa'yı bir araya getiren tek mü- zik türü. Çok Uginç bir yapısı var: Kökeni Afrika'ya dayanı- yor; Afrika kültürünün verdiği güdüler ofanaksızuı asla var o- lamayacak bir müzik. Ancak, Avrupa'nın klasik müzik gele- neğinden gelen disiplin olmaz- sa da var olamaz." Barenboim çok ender olarak caz dınlediğinı iddia ediyor ve daha çok caztn geçirdiği evrirn- den, değişimden, gehşimden et- kileniyor. Cazın içinde doğma- mış ve cazla büyümemiş. Bu- enos Aires'te geçen çocukluğu tangoyla yaşayan bir ülkenin anılanyla dolu: u Buenos Aires'in her yerin- detangovardı: Caddeterde.kah- velerde, evlerde_ Ashnda klasik müzik müzisyenleri olan anne- babam da tangoya merak sar- mışlardıvenrsatbuldukçadans ederkrdL Günlük yaşamın »- radan bir parçasıydı tango." Yeni renkler ve sesler Barenboim'in cazlailk tanış- ması 1970'lerde sık sık ziyaret ettiği Chicago'da gerçekleşti. Ilk olarak profesyonel bir mü- zisyenin bakış açısıyla eğildi caza. Caztntemel taşlannı araş- tırdı... Bu anlamda Duke El- lington karşısına çıkan en mü- kemmel örneklerden bıriydi. El- lington'ın müziğininklasik Av- rupa müziğiyle olan bağı, kla- sik armoni temelleri üzerine ku- rulması çok etkiledi Barenbo- im'i: "EHmgton'ın mûziğinde kla- sik müziğe özgü bir disiplin, bir kuralcılık var. Melodi ve rhun, birbirinden kopanlamaz, ku- sursuz bir bütün oluşturuyor. BeUd kulağa aptalca gelebilir, ama onun müziğinin taşıdığı problemler Mozart'ın müziğin- den çok farklı değil: EğerMo- zart'ı yalnızca ritmik açıdan doğru çalarsanız ortaya çok renkaz, sûaa bir müzik çıkar. Eğer melodi çok etkileyki bi- çimdeyorumianıp ritimdenge- sini yhirirse bu kez de deniz tırt- muş gibi ohırsunuz. EDington'da da böyiedir bu. Aynca, EUington'ın mûziğinde yapabileceğiniz doğaçlanuunn miktan. Mozart'm senfonileri- ne,konçertolanna yapabileceği- niz sûslemelerden fazla değtt- dir." Bütünbu araştırmalarBaren- boim'i gittikçe daha çok yakın- Anısına yapılan albümde Diane Reeves ve David Byron da var. laştırdı Ellington'a ve ortaya 'Tributeto EBngton' adlı bu al- büm çıktı. Ritimde ve melodi- de EUington'ın çizgisine sıkı sı- ktya bağlı kaldı. Bu albüm, Ba- renboim'in kişisel müzik serü- veni açısından yapüğı ilk yeni- lik değil. 1993'tenbu yana Ber- lin Deutsche Staatsoper'in (Al- man Opera Evi) genel müzik yönetmenliğini sürdüriien Ba- renboım, bir yandan eğıtimini aldığı klasik müzik dısiplinine sıkı sıkı bağlıyken, diğer yan- dan da yeni renkler ve seslerle müzik yaşamını renklendiriyor. 1991'den beri Chicago Sen- foni Orkestrası'nın (CSO) yö- netmenliğini de yürütenşefın ye- nılik anlammda yaptığı ılk ça- lışma, 199S'te Hannibal Lo- kumbe'nin 'Afrikan PortrahV adlı yapıtının yorumu oldu. Ya- pıt, Barenboim'in yönetiminde CSO tarafından seslendirildi ve albüme kaydedildi. Ünlü şef daha sonra, yaşamı- nın ılkon ydını geçirdiği Buenos Aires'e olan sevgisini göster- mek amacıyla 'Mi Buenos AA- reks Querido: Tanfos Among Friends' adlı albümü yaptı. , Sanatçının 'deneme-yanılma' biçimindeki bilimseî çalışması Urart Sanat Galerisi'nde Tayfiın Erdoğmuş'un seyîr defteri ALİAKAY Tayfun Erdoğmuş, yirmıncı yüzyüdan çıkmakta olduğumuz şu gûnlerde Urart SanatGalerisi'nde defterlerini sergiliyor. Defterlerin malzemesi, aslında, Nepal topraklanndan çıkan ağacın hücrelerin- den, selülozundan oluşmakta ve sanatçı tarafindan yeniden işlenerek eserleştiril- mekte. Renklerin ve şekillenn kâğıdın hamu- ru içinde yedirümesi tekniği Tayfun Er- doğmuş'un yıllar süren "deneme-yand- ma" şeklindeki bilimsel çahşmasının ürünü olarak çıkıyor karşımıza. Bu, bize aynı zamanda, sanatçı ile bilim adamı arasuıdakı yakınlığı ve benzer çalışma koşullan arasuıdaki tekabülü de bir kez daha gösteriyor. tkisi de farklı yöntem- lerle de olsa birtecrübe olarak deney yap- ma ve bir şey bulma ilişkısını ortaya ko- yuyor. Eski tabir ile "ttberales ars" yapıl- dığını hatırlatıyor. Pentür ve heykelin "arsKbendes" olarak ele alınmadığı dö- nemlerdeki Accademıa'larda olduğu gi- bi, lonca sisteminin yerine gelen yeni bir vücut bulma halinibize anımsaüyor. "Me- kanik" ve "Hberal'' sanatlar üzerinden yapılan farkı düşündürüyor. Yeni haliy- le de bunlann birleşmekte olduğunu ve çağdaş sanat içinde bu tıp aynmlara yer verilmediğini; tersine sanatçılann bilim adamı cıddıliğınde, bilim adamlannın da sanatçı el becerisinde ve sab- nnda çahştıklannı bir kez da- ha düşündürüyor. Başka Tür- kiyeli sanatçılarda olduğu gi- bi, bu örnekte de çahşmanın ve sanatsal disiplinin ürünle- rini görüyoruz. Bu Türk sana- tı için üginç bir durumuoluş- turmakta ve "araya araya bu- bn" çağdaş sanatçı tipiyle bu- luşturmakta çalışmalan. Defterier üç ana kategoriden oluşmakta; bunlar da yine üç ayn konu ile belirlenmekte. Yapraklann üretım aşamasın- da kolaj manüğı ile gerçekleş- tirilen fıgürler daire, kare ve üçgenlerden oluşmakta, say- falar kendi içinde aynşıklığı banndınrken dokunulduğun- da bağdaşık bir hissi uyandır- makta; bu anlamda da, aynşık birbağdaşıklık ızlenımıni ver- mektedir. Kûnular ise eğiti- min konulan olduğu kadar kozmografyayı da; beraberin- de doğum ve ölüm gibi ya- şamsal ve metafızık sorunla- n da sayfalar ûstüne taşımak- tadır. Astronomi (resım, hey- kel ve mimariye gerekli oldu- ğu iddia edılen), anatomi (in- san fıgürünün oranlan) ve coğ- rafya (ressam AppeUe'in ka- pısına "Geometribümeyenbu Tördüklerimizde sadece renkleri ve şekilleri değil; değişen coğraryalanmızı, yeni gen teknolojileriyle gelişen anatornik bedenimizi ve 11 Ağustos'ta sanatçının yaş günüyle birleşen güneş tutulması ve sonrasının acılarını tekrar izliyor ve paylaşıyoruz. Öznel bir seyir defteri ve bize ait olduğu kadar sanatçıya ait. kapıdan gjremez" yazısını koyduğu söy- lenir); hem sanatın hem de sanatta eğiti- min temaları ıçindedir. Bu, Türk sanat tarihi ıçin de bir anımsatma olarak dur- maktadır. Türk ressamlannın ilk başta topografyacı olduklannı ve asker ressam- lan ortaya çıkarttığuu, anatominin ise Rönesans'taki insan figürünü gündeme getirdiğinı düşündüğümüzde; bu iki da- hn hem sanat tarihinde hem de Türk re- sim geleneğinde ne denli ılginç bir yere sahip olduğunu ileri sürebiliriz. Ancak; burada, Tayfun Erdoğmuş ta- rihi ve coğrafyayı olduğu kadar kozmo- sun oluşumunu ve insanın olusumunda- ki anatominin yerini sorunsallaştu-dığı kadar, bunlannbir "anamnez" olabilece- ğını de göstermek isüyor: Gerçekten olup olmadığını bilemeyeceğimiz arkaık öğe- lerin varlığı üzerinden düşüncenin hatır- lamaya çahşma aşaması. Yanı: Proustro- manlanna ve Bergson'cu bır felsefeye dayanan öznel bellek ile mutlak bellek ara- suıdaki aynmın ıkısiıun birlikte ele ahn- masını düşündürtüyor. Buna göre; kendi yaşamımızdan handadıklanmız veyayan- lış hatırladıklanmızla evTensel veya ye- rel olduğu kadar herkese ve tarihe ait olan mekân belleğinin de, aynı şekilde, bizim dışımızda gerçekleşmesine rağmen, bizim hayanmızınbirparçasıymış gibikonulaş- tınlması ana sorunlardan biri olarak du- ruyor: Tüm millıyetçi ve atavi hareketle- rin bu tip bır "amnez" üzerine kurulur- ken, aslında "anamnez"den başka bir şey olmadığını;yanıvar olduğuvarsayüan ama asla olup olmadığı bduımeyen olaylann beUeğıni göstermesı, bir tür postmodern beUek olarak iddia edüebiliyor: Gerçek ve hayal gücünün iç içe geçmesi. Yeni- den hatırlama sırasında, alguun kavram- sal olana doğru yönelışinde fenomeno- lojik yanılsama. Bu üp sorunlan anı defterlerine grafo- lojikve idiomatikolarakyazan Tayfun Er- doğmuş, bize kendi sanat tanhımizı ve onun kendi yaşam algılamasuıı gözleri- miz önüne seriyor. Gördüklerimizde sa- dece renkleri ve şekilleri değil; değişen coğrafyalanmızı, yeni gen teknolojile- riyle gelişen anatomık bedenimizi ve 11 Ağustos'ta sanatçının yaş günüyle birle- şen güneş tutulması ve sonrasının acıla- nnı tekrar izliyor ve paylaşıyoruz. Bir tür "seyir defteri" dıye adlandırabüıriz bu defterleri: Öznel bır seyir defteri ve bize ait olduğu kadar sanatçıya ait. Vecdi Çıracıoğlu, 'Kara Büyülü Uyku' adlı romanıyla 'Ilk Roman Ödülü'nü kazandı Dünden bııgüne w zaıııaıılamı kardeşliğî 9 Kultür Servisi - Can Yaymlan tarafindan bu yıl birincisi verilen 'tlk Roman Ödülü'nü 'Kara Bü- yülü Uyku' adlı romanıyla Vecdi Çıracıoğlu kazandı. Kitap, Fatih SultanMehmet'ın tstanbul'u fet- hetmeye hazu-landığı dönemden yola çıkarak günümüz toplumuna göndermeler yapıyor. - Son zamanlarda, Türkedebi- yannda bir tarihi roman modası var. Siz de bu modadan etkikndi- nizmi? VECDİ ÇIRAaOĞLÜ - 'Ka- ra Büyülü Uyku'yu yazarken o modadan etkilenmedün. Ashnda roman, bir mezar taşuun üzerin- deki Osmanlıca yazıdan çıkü. Bu- nun birmoda olarakalgılanmama- sı lazım. Tarihi romanın yazüan di- ğerromanlardan hiçbir faria olma- dığına inanıyorum. Zaten tarihi roman, geçmişteki olaylann veya bugün için yazüması gerekenlerin dünden yazılıp da bugüne uyarlan- ması gıbı bir şey. Dünü okuyan in- sanlar bugünkü ortamda kendile- rini görebiliyorlarsa, yaşayabili- yorlarsa zamanlann kardeşliğı or- taya çıkıyor. Zaten romanı da za- manlann kardeşliğine atfettim. Tarihi. tekerrür olarak algılamadan düz bir çizginin üzennde, figü- ranlann değiştiği fakat mekânla- nn değişmediği bir olgu olarak düşünmek lazım. -Romanda Rumetihisan'nabir- çokanhmyüklüyorsunuz, Bunun nedeni nedir? ÇIRACIOĞLU - Üruversiteyi kazandığım zaman Rumelihisa- n'na yerleştim. Oradakı hayatun içuı ıkincı kez dünyaya gelmek diyebiliriz. Romandakikahraman- lann aşağı yukan hepsi orada ya- şamış ve ölmüş insanlar. Hepsi yalnızdı. Hepsinin yaşama bakış- lan toplumdan çok farİdıydı. Ben- ce onlar birerkahramandı. O yüz- den Hisar, kedisiyle. kaidırun ta- Çıracıoğlu, bu tür ödüllerin kışkıröcı olduğunu düşûnüvor. şıyla, balıkçı bannaklanyla, kah- veleriyle ve en önemlisi kıyısıyla etkileyici bir yer. - Roman kahramanlan sürekü birbuierine ihanet ediyor. Sizce günümüz toplumunda da böyle mi? ÇTOACIOĞHJ - Tabii günü- müzde de böyle. Bunu görebil- mek için çeşitli belgelere falan başvurmarun hiçbir gereği yok. Yaşadığımız döneme ve geleceğe bakıldığında hep ihanet var. Çün- kü bir erk var. Erk olduktan son- ra bu ihanetler olacaknr. Ve deva- mı da gelecektir. -tnsanlannparay'aolandüşkün- lüğünü de vurguluyorsunuz» ÇIRACIOĞLU - Paranın orta- ya çıktığı günden beri bu böyle. O zaman Sultan. altınlan topun içine atıyordu. Topu döken usta da o altınlara imrenerek bakıyor ve onlann kendıne ait olması gerek- tiğini düşünüyor, düşlüyordu. Ama bu para hırsının sonunu getirece- ğinı, yaşamda bazı dengelerin in- sanın hayatına mal olacağmıbile- miyordu. Günümüzde de böyle. Şarkıcılann başlanndan aşağı atı- lan dolarlann, gül yapraklanmn o altmlardan hiçbir farkı yok. Bazı insanlar o tarz bu- hayata özeniyor, para kazanmak için her yolun mü- bah olduğunudüşünüyorlar. Ama onlar da bu hırsın -her anlamda- kendilerinin sonunu genreceğini anlamıyorlar -tstanbul surlarun yıkmak için hazuianan toplann dökümlerini anlatan betimlemelere çokça yer vermişsiıuz. Bununoku>'ucuyuso- ğutmasmdan çeküunediniz mi? ÇIRAaOĞLU -Aslında o bö- lümleri çıkarmam konusunda uya- nlar aldım Ama çıkarmaya ça- lışüğım zaman kitabın eksik kal- dığun hissettim. O bölümleri oku- mak istemeyenler atlayabilir ya da daha hızlı geçebüirleT. Aynca tstanbul'unfethirü anlatanbirçok eser var. Ama hiçbirinde toplardan, nasıl yapıldığından. kimlerin yap- tığından söz edilmiyor. Bu konu- yu çok araştırdun ve elime geçen bilgileri bu kitapta kullanmak is- tedım. Besteci ve orkestra şefi Marcel Landowski yaşamm yitiPtH • KüHur Servisi - Fransız besteci ve orkestra şefi Marcel Landovvskı, 84 yaşında kansere karşı verdiği mücadeleye yenik düştü. 1965'te Kültür Bakanı Andre Malraux'nun baş müzik damşmanlığına atanan Landowski, 1967-1974 yıllan arasında ulusal dans, müzik ve opera yönetmenliği görevinde bulunmuştu. 1%7'de Makaux ile Paris Orkestrasf nı kuran Landovvskı, ulusal çaptaki diğer bölge orkestralannın da oluşmasma öncülük etmişti. Landowski'nin müzik alanmda verdiği ürünler senfonilerden oda müziği konçertolanna uzanıyor. Caravaggio'nun başyapm pestore etfildi • Kültür Servisi -1603-1605 yıllan arasında Italyan usta Caravaggıo tarafindan resmedilen 'The Madonna of the Pilgrims' (Hacılann Meryem Anası) adlı 17. yüzyıl başyapıtuun restorasyonu, Noel kutlamalannın yapıldığı şu gûnlerde tamamlandı Roma, Aziz Agostino Kilısesi, Cavalletti Şapel'inde yer alan ve 7 ay önce restorasyon çalışmalanna başlanan yapıtta, çocuk Isa'yı tutan Meryem Ana'ya sevgi gösteTen iki hacı betimleniyor. Kapdar1 sergisi PG Art Galerisi'nde • Kültür Servisi - Çağdaş Türk sanatımn farkh kuşaklanndan dokuz sanatçuun katılumyla gerçekleştirilen 'Kapılar' adlı sergi PG ART'ta bu milenyumun son, yeni milenyumun ise ilk sergisi olma özeUiğini taşıyor. Bu sergıye, Habib Aydoğdu, Mustafa Horasan, Ergin fnan, Günnur Özsoy, Yunus Tonkuş, Mehmet Uygun, Serpil Yeter, Hanefi Yeter ve Şenol Yorozlu'nun kendi özgün düşünceleriyle yaptıklan kapılar sergılenecek. Hannibal'ın çekimlerine Italya'da başlanacak • Kültür Servisi- Su- Anthony Hopkins, 'Kuzulann Sessızliği' filminde canlandırdığı insan yiyen zeki psikiyatr Hannibal Lecteı rolünü tekrar oynayacak. Steven Zaülian'ın romanından David Mamet'uı senaryolaştu-dığı film, bu kez Thomas Harris'in 'Hannibal' kıtabmdan yola çüalarak 'Alien' filmleriyle tanman Ridley Scott'm yönetmenlığmde ttalya'da çekilmeye başlanacak. Filmde, 'ICuzulann Sessizlıği'nde FBI ajanı Claris'i canlanduran Jodie Foster. bu yapımda rol almayacağını açıkladı. Murillo'nun hrsın yakalandı • Kültür Servisi - Ispanyol ressamlar Munllo, Vela Zanetti ile ttalyan rönesans dönemı ressamı Titian'uı 44 resminin taklitlerini satmaya çalışan bır adam, tspanyol polisınce tutuklandı. tsmi açıklanmayan kişmin Kuzey Ispanya'da bir sanat galerisi sahibi olduğu ve resim kopyalannı burada pazarlamaya çalışırken yakalandığı kaydedildi. Polisin 1998'den beri araştırdığı olayda, şu ana kadar 4 Zanetti kopyasının satıldığı öğrenildi. 1 Guneş'e Yolculuk'a bir ödül daha I Kültür Servisi - Yönetmenliğini Yeşim Ustaoğlu'nun yaptığı 'Güneş'e Yolculuk' fümi bir ödül daha kazandı. Güneş' Yolculuk'un son kazandığı ödül, 199 yılı John Templeton Avrupa Film Ödülü (John Templeton European Fılm Award for 1999) oldu. Bu ödül, her yıl jün değerlendirmesi sonucu hem yüksek sanatsal değeri olan hem de seyredenleri sosyal değerler konusunda daha duyarlı olmaya yönelten bu- Avrupa fılmine veriliyor. Ödül töreni 13 Şubat 2000'de Berlin Film Festivali'nde yapılacak. Şairden kırk dört kentin şiiri • Kültür Servisi - Güven Turan'ın 'Görülen Kentler' adlı şiir kıtabı Yapı Kredi Yayınlan şiir dizisinden çıktı. Şairin doğum yeri Gerze'yle başlayan kitap, doğudan batıya dünyanın kırk dört kentinde konaklıyor. Turan, birkaç tanesi hariç, dergilerde yayımlanmamış şiirlerinden oluşan kitabı ıçin "Doğrudan kentleri yazmak için çıkmadun yola. Duygu, yaşam durumlannı, daha genellersem insan durumlaruıı yazarken bunlar insanlarla örtüştü ve sürdürdüm ben de bu kesışmeyi" diyor. MİFOK'tan fotoğraf sergisi • Kültür Servisi- Marmara Üniversitesi lletişim Fakûltesi FotoğrafKulübü tarafindan hazırlanan 'MÎFOK Objektifinden' adlı siyah-beyaz karma fotoğraf sergisi 8 Ocak'a dek Marmara Üniversitesi Iletişim Fakültesı Nişantaşı Kampusu'nda izlenebüir. MİFOK üyelerinin iki yıllık çalışmalan sonucunda oluşan sergide 23 fotoğrafçuun 43 fotoğrafı sergilenıyor. BUGÜN • BtLGİ ÜNtVTRSİTESİ'nde saat 17 OO'de Jacques Audiard'uı yönettiği Un Heros Tres Discret adlı fılm; 19.00'da yönetmenliğini Claude Berri'nin yaptığı Lucie Anbrac filmi göstenliyor. (216 23 15) • CUMHURtYETKtTAP KULÜBÜ'nde 17.00'de yazar Burhan Günel. kitaplannı imzalıyor. (252 38 81) • YEKTAGÜNGÖRÖZDEN, bugün saat 14.00- 18.00 arasmda Ankara Bilgi Kitabevi'nde kitaplannı imzalayacak (Kızılay, Sakarya Cad Mo: 8). • NÂZEVI KÜLTÜREVt'nde, yönetmenliğini Ufiseyin Karabey'in yaptığı 'Boran' adlı filmin gösteri ve söyleşisi yer alıyor. (245 04 81) • BABYLON'da 22.00'de Okay Temizkonseri izlenebilir. (252 51 67)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear