Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 15 ARAUK 1999 ÇABŞAMBA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Ünlü ressamın Paris'te sergilenen Fas dönemi resimleri izleyici akınına uğruyor
Matisse'in lslam
sanatan
NECMİSÖNMEZ
PARİS -Islam sanatını tanıtmaya yönelik etkin-
liklenyle tanınan Institut du Monde Arabe, Pa-
ris'in önde gelen müzelerinden olmasa da yer yer
"müze dûzeyine" ulaşan sergileriyle dıkkati çeki-
yor. Büyük bir izleyici akımına uğrayan "Le Ma-
roc de Matisse" sergisi bu tür etkinliklerden biri.
20. yy. sanatında oldukça etkileyicı bır görsel dil
geliştirerek Modernizmin gelişim çızgisinde etki-
sini yıtirtnemiş, öncesiz-sonrasız bir stil oluşturan
Henri Matisse (1869-1954) aslında hukuk eğitimı
almıştır. Uzun ve zorlu bir yolda Cezanne'ın izin-
den ilerleyen Matisse, "Fauves" akımının kurucu-
lan arasında yer alır. Renklen formlann sınırlayı-
cı etkisinden kurtarmayi başaran bu grubun diğer
üyelen Camoin, Derain, Manguin, \1arquet ve
Vlaminck"tır. Matısse'ın dekoratıf sanatlardan ya-
rarlanarak gelışürdığı form ve çızgı anlayışıru bes-
leyen en önemli kaynaklardan biri de Islam sana-
öydı, Paris'teki Matisse sergisi her ne kadar sanat-
çının Fas"a yaptığı yolculuklardan aldığı ılhamla
gerçekleştirdiği 100'den fazla resım, desen, kolaj
ve özgün baskj tekniklerinde gerçekieştirdiği ça-
lışmalannı bir araya getiriyorsa da gerçekte Bati-
lı bır ressamın nasıl yorumladığını sorguluyor.
1910yılındahem Endülüsüzennden Cezayır' e
hem de Münih'te açılan genış çaplı tslam Sanaü
sergisini görmek ıçın Almanya'ya gıden Matisse,
ilk kez 30 Ocak 1912 tarihinde Fas'ı ziyaret eder.
Sanatçının lslam sanatına duyduğu yakûı ilgı, ken-
disini öncelikle yalınlaştuılmış, perspektifın sı-
nırlandıncı etkisinden kurtanlmış bır kurgu anla-
yışında göstenyor. Picasso'nun Airika sanatına ait
formlan "dönüştürmeden'' resimlerine aktardığı-
nı göz önunde tutarsak. Matisse 'ın Müslüman sa-
natına daha yoğunlaştınlmış bir çerçeveden bak-
tığı ilk bakışta kendısıni belli ediyor.
Matisse'ın kendı koleksıyonunda bulunan ve re-
sünlerinde sıkça kuüandığı lslam antikalan ve bir-
birinden etkileyicı desenler, anekdotlarla zengin-
leştirilmiş "Fas Mektuplan"ndan sonra sergide
karşüaşılan ilk resim olan "La Pahne"
(1912) Matisse'in deriıun altından gö-
züken damarlar mısali. ntmik fırça
darbelenyle "resnıin içindeki ötekires-
mi" yakalama peşinde olduğunu du-
yumsatıyor. Doğada gördüğünü soyut-
layarak resmine aktaran sanatçının ça-
lışmalannda yakalamış oldugu "resön
tadı" (peinture) büyüleyici bir yalın-
lığa sahip. Onlü Rus koleksiyoncusu
LA. Morosov*un sanatçıyı desteklemek
atnacıyla yapıldığı yılda, 1913, satın
aldığı üç büyük boyutlu resim; "Pay
sage vue de la fenetre", "Sur la terra-
se" ve "Portre de la Casbah" kış ka-
ranhğına gırmiş sergi salonunu adeta
öğle güneşının aydınlığına boğuyor.
Bu üç resmi Matisse'in Fas yolcu-
luklannın özeti olarak yorumlamak
yanlış olmayacak. Biryanda mınyatür-
lerde gözlemlenen kuşbalaşı perspek-
tifi, öte yanda Avrupa geleneğınde bi-
linmeyenrenkkarşıtlıklanyla (rnavı-tar-
mızı, yeşil-san gibi) Matisse hem Fas'ta gördük-
lerini hem de entelektüel bilgisini kullanarak çok
farklı bır modernizmyorumunu ortaya koyuyor bu
resimlerinde. tslam sanatının etkısını hayırlama-
yan, ancak onu "dönüştürebüecek" denli büyüteç
altına almış bir yorum. •
'Türk rcsmini besleyen bir çizgi gücü'
Moskova ve Saint Petersburg mûzelerinden der-
lenen "oJgun" resımlerle zenginleştirümiş olanbu
salonda, son noktasına, en ınce detayına dek *ta-
sarlannuş" yapıtlar, gören gözler için tadına do-
yulmaz bir "renk dersT niteliğinde. Birkaç adım
sonra ızleyicilere sunulan kırka yakın irili ufaklı
desen, Matısse'in "desen" kavramından ne anla-
dığını ve kompozisyonlannı kurarken en küçük
detayı bile gözden kaçırmayan titız yaklaşımı or-
taya çıkanyor. Bu çizgilerdeki "ritm", Eric Sa-
tie'nın müziğini çağnştınyorkulaklarda ve grafık
ergi her ne kadar
sanatçının Fas'a
yaptığı
yolculuklardan
aldığı ilhamla
gerçekieştirdiği
100'den fazla resim,
desen, kolaj ve
özgün baskı
tekniklerindeki
çalışmalannı bir
araya getiriyorsa da
gerçekte Barılı bir
ressamın nasıl
yorumladığını
sorguluyor.
Henri Matisse- 'Tanger
KörfeziM912 (yanda).
derken. siyah-beyazın can sıtacdığına düşmeden
neler yapılabılecegıni, nerelere ulaşılabileceğini
görüyoruz.
Sergirun ikincı bölümünde, 1937-51 arasında
Matisse'in "Odahk" temasını ele aldığı tuvalleri
ve kâğjt işleri yer alıyor. *Odafisque aufauteuil turc*
(1927-28) ve "Le genon rdeve" (1931) resımler,
sanatçının arabesk motiflerle yoğunlaştirdığı kur-
gulannda sıkça dekoratif elemanlan kullanarak
vardığı "doygunluk"" olgusunu çagnştınyorlar. Is-
ter yağlıboyalannda ister deserüennde olsun Ma-
tisse'in odahklannda "çizgûun" gücü kendısıni
belirgın kılıyor.
B. Rahmi'den Sabri BerkeTe, Arif Dino'dan bız-
zat Matisse'in öğrencisi olmuş HaleAsaTa dek mo-
dern Türk resmıni besleyen bir çizgi gücüdür bu!
Desen kâğıdı üzennde odalık figürlennı alabildi-
ğıne deforme eden Matisse'in "Beni böyle kabul
edta" diye fisıldayan desenlerine dekoratif şeyler
bunlar deyip burun kıvırmak mümkün mü?
Son bölümde sanatçınıntekerlekli sandaryeye bağ-
lı kaldığı 1950'lerden itibaren gerçekieştirdiği et-
kileyicı kolajlannı görüyoruz. Sayıca oldukça az
olduklan için Matisse'in bu işleri hakkında bir yo-
rum yapmaya yetecek doneler ortaya çıkmıyordu.
Ama sanatçının tslam Sanan'na bakışı. onu yorum-
layışıhakkındaoldukça yetkin bılgıler veren bu ser-
ginin Türk Modernizmi kapsamında duyumsattı-
ğı soru, neden Türk sanatçılaruun geleneği yo-
rumlamak istediklerinde folklorizme saplandıkla-
nydı. Oysa hem Bizans hem de Osmanh getene-
ğivîe. hem Ayasofyahem de Sultanahmet'le karşı-
laşmış olan bu coğrafyada, geleneğın görsel sanat-
çılar tarafından neden bir "paradiğma" olarak yo-
rumlanamadığı ayn bır konudur.
"LeMarocde Matisse" sergisi 30Ocak 2000 ta-
rihine dek Pans'te Instıtut du Monde Arabe'da iz-
lenebilir.
jlı nuĞov
Çağdaş sanata yer verilecek yenı bö
i , jfO.
iz sanatseverlerden yeterli fon sağlanamadı
Tate Galeri, Amerîkan desteği ahyorKültür Servisi - Tate Gakri. Londra
Bankside'dakı yeni bölümü için Bntan-
yalı sanatseverlerden yeterli fon deste-
ği alamayınca Amenkan sponsorlara
yöneldı. Çağdaş sanatta uluslararası
alanda tanınması planlanan yeni bölü-
me Britanya fonundan 55 miryon pound
destek geldi fakat dengi kurumlara ya-
pılanın yanında bu yetersızdi. Örneğin
aynı fon, Kraüyet Opera Evi'ne 100
miryon pound'luk yardımda bulunmuş-
tu. Bunun üzerine Tate'inyöneticisi Nfc-
holasSerota. Amerikan sanatseverlerden
fon arama girişıminde bulımdu. İlk gi-
nşimde istenen mıktann yansı olan 25
milyon pound elde edildı. Charles Sa-
«tchi gibi bilinen tngiliz sanat patron-
lan bağış yapmayı reddetti.
Giyım tıcareti yapan DoaaUFlsher gi-
bi Amerikah bağışçüar, plaket alacak ve
adlan galerilere verilecek. Uluslararası
sanat koleksiyonculannca tanınan Fis-
her, Tate'i 'büyük bir uluslararası mü-
ze' olarak gördüğünü söylüyor. Tate'in
Britanyah patronlanndan bazüan, yenı
binada sergılenecek sanat seçkisinde,
Amenkan parasmın etkılı olacağından
kuşku duyuyorlar.
Serota, geçen hafta. söz konusu spon-
sorlara, adlannı taşıyacak galerilerdeki
sanat yapıtı ya da sanatçı seçimi konu-
Royal Opera
y
yı da
Amerikah kurtardı
Kültür Servisi - lki buçuk yıl önce
köklü bir yeniden yapılanma sürecine
giren îngütere'nin ünlü Royal Opera
House (Krahyet Opera Evi) 1 Arahk'ta
görkemli bir galayla yeniden açüdı.
Bir süre önce büyük bir ekonomik
bunalımla karsı karşıya kalan
Royal Opera House, ABD'li işadamı
Mkhael Kaiser'in devreye
girmesiyle, 352 miryon dolarlık
harcamanın ardından bugün,
1858'de inşa edilmiş onjınalinin yansı
kadar daha genişlemış bir halde
hizmet veriyor.
Kaiser, New York'taki American BaDet
Theatre'ı (Amerikan Bale Tiyatrosu)
da benzer bir mucizeyle kurtarmıştı.
sunda, danışıldıgı hakkmdakı iddıalan
yalanladı. Brian Pilkinson. "Tate çahşan-
lanAmerikahlanncebinde'" dıyor Pil-
kinson, birkaç ay önce Tate Mülbank Ga-
leri'deki, asılmış bir atı da içeren sergi-
ye karsı çıkmış ve Tate'in patronluğu gö-
revinden istifa etmişti.
Modem Tate'in fon sorumlusu Fay
BaDard. "Amerikahlar Modern Tate'i
Londra'ya ait değu\ uluslararası bir ga-
leri" olarak değerlendırdıklennı behr-
tiyor ve ekhyor "Britanya'dan ya da
deniz aşın ülkelerden. bağışta bulunan
kim olursa olsun, yeni galerideki odala-
ra adıverilecek; yahıız, adlannın verfle-
ceği oda ve sanat seçiminde kimsenin
söz hakkı otmayacak."
Bntanya'nın çağdaş gereksinimlere
parasal desteği Tate'i düş kınkhğına uğ-
ratn. Modern Tate'e yaklaşık 1 milyon
pound veren, uzun yıllardır sanat ko-
leksiyoncusu olarak ve Tate'e yaptiğı
yardımlarla tanınmış Lord Jacobs, de-
niz aşın ülkelerden gelen yardımın ken-
dini şaşırttığını söylüyor: "Belki de kır
evleri gefeneğbnizden kaynaklanan bir
eğffimle eski sanao içeren galerilere da-
ha ilgiliviz. Amerikablar çağdaş sanat-
la çok daha K içe. Koteksr>onculara ve
fon sağla\'anlara vergjindirimi ^»ğlan^n
bir geknekkri var; bizde bu yokT
Bağış yapan diğer Britanyalı patron-
lar arasında, Covent Garden'a da bü-
yük destekte bulunmuş Vhien Duffield,
varlıklı Sainsbury kardeşlerden Simon
Sainsburv ve gıda milyoneri Garfield
Weston da bulunuyor. Modern Tate'e
bağışta bulunanlar arasmda ünlü müza-
yede salonlan Christk's ve Sotheby's
de var. Son günlerde Sotheby's salonu-
nun Amerikah başkanı Alfred Taub-
man, Tate'e para yardımı yaptı.
Yetmiş beş odalı yeni galeride Pfcas-
so'dan 'Ağjayan Kadın' (Weeping Wo-
man), Matisse'den 'Salyangoz' (Snail),
Mondrian'dan >
Kırmızı>1a B Kompo-
zisyonu' (Composıtıon B With Red) ve
Rothko'dan 'DenizFreskleri' (Seagram
Murals) sergilenecek.
Leyla Neyzl, Küçük Hanımdan Rubu Asırlık Adama
1
adlı kttabında ölr dönemi ve istanbullu bir eski Osmanh aileslni anlatıyor
Mektuplarla bir dönemin aynası...
Nezflı
Neyzi
Kültür Servisi-Antropolog Dr.
Leyla Neyzi'nin SelYayinlan' nın
Tarihe Tanıklık Dizisi'nden çı-
kan " Küçük Hanım'dan Rubu
Asırlık Adam'a" adlı kitabı, bir
dönemin ve aılenın öyküsünü an-
latıyor. Ikınci Dünya Savaşı son-
rası İstanbullu bır eski Osmanh
ailesinin Cumhunyet dönemin-
deki yaşam biçünini anlatan bir
anılar demeti olan kitap, Ley-
la Neyzi'nin babaannesi Ne-
zflıe Neyzi'nin Amerika'da
okuyan oğlu Nezih Neyzi'ye
yazdığı kırk dokuz mektup-
tan oluşuyor. Mektuplann
yaaldığı dönem, hem dün-
yada hem Türkiye'de, hem
de sözü edilen ailede önem-
li bir geçiş dönemidir. Ikin-
cı Dünya Savaşı sona ermiş,
Avrupa yıkılmış, Amerika'nm
dünyaya egemen olacağı soğuk
savaş kapıdadır. Ailede Osman-
lı dönemini temsil eden yaşh ku-
şak kaybedilmiş, yenî kuşak ise
Avrupa ve Amerika'ya dağılmış-
tır. Bir anneain gözünden yazılan
mektuplar o dönemin günlük ya-
şantısuıa, aile ilişkilenne dair
ipuçlan vererek okurlan geçmi-
şe doğru bir yolculuğa davet edi-
yor.
Leyla Neyzı."ResmitarihiınB-
le özel tarihhniz arasındaki iBşki
ve bunun biyografiyle buluşma
noktası nedir? Tophunun tarihi-
ni, bireyin tarihini anlamadan va-
zabilir miyiz" gibi sorulara yanıt
anyor. Toplumu incelerken ken-
dı konumumuzun farkında olma-
mız gerektiğini vurgulayanNey-
zi, bireyle toplum arasındaki bağ-
lantılan kendi yaşamımızda ir-
delemeden toplumsal kimlik so-
runlanmızı anlayıp anlatmamı-
zın zor olduğunu düşünüyor.
- Siz Sözlü Tarih Araştuınala-
n da yapüniz. Tammadtgınr/ in-
sanlarla çafaşnnız. Kitapta iseken-
di kişisel tarihinizeyönelik bir in-
cetetne var. Böylebir kitap yazma-
ya nasıl karar verdiniz?
LEYLA NEYZİ - Istanbul Ta-
rih VakfVndan çıkan 'Istanbul'da
Haorlanmak ve l nutmak' adlı
kitapta tanımadığım (amk tanıdı-
ğım) otuz yedı kışının yaşam öy-
küsü var. Yaptıklanmı sosyolo-
jik ve antropolojık araştırmalar
olarak görüyorum. Birbirinden
ayn görünse de bu projeler iç içe.
Benim söylemek istedığım bi-
reysel tarihimizle toplumsal tari-
hımizin bırbirinden ayırt edile-
meyeceği. Nezilıe Hanım'ınmek-
tuplanna da bir sosyalbilimci gö-
züyle baktım. Ama kişisel tanhi-
mı ve kendimi tanımamda vesile
oldu.
-Gecmişe ait fetoğraflar, eğitim
ve is yaşannsry la ilgili belgder de
yer alıyor kitapta. Bir anlamda
beigesel de diyebflir mrviz bu ça-
hşmaya?
NEYZt - Gayet tabii. Bizim
için yazıh tarihten gelen öğeler-
le görsel ve kişiler malzemeler
birbirinden ayn şeyler değil. Bun-
lan harmanlayarak birbiriyle ko-
nuşturmamız gerekiyor.
İki dünya arasında seçim
-ModernJeşmeyiebirfikte mek-
tuplar yerini başka iletişim ola-
nakbmna bırakn. Bizim geçmişi-
mizi neler belgeleyecek?
NEYZİ - Kaytt mekanızmala-
nmızsürekli değışiyor. Teknolo-
jı ılerliyor. Bırbirimıze mektup
yazmıyonız ama tntemet'i kulla-
nıyonız. Mesela benim üstün-
de çalıştığım bir müzısyen
grubu var. Onlan dinleyen
yaş grubu çok genç. Müzis-
yenlerin web sıtesine e-ma-
il atiyorlar. Ben bunlara ba-
karak onlan kimlerin dınle-
diğini öğreniyorum. Demek
kibütün mesele bunun yohı-
nu bulmak. Çünkü insanlar
geride sürekli bir şeyler bıra-
kıyorlar. Sadecebunun formla-
n değişıyor.
- Nezihe Neyzi'nin mektuptan-
na bakınca nasıl bir kadın port-
resiyle karşdaşünız?
NEYZİ - O dönemin belli bir
sosyal çevresinden gelen bir ka-
dın. Batıhlaşmadan çok etkile-
nirken, aynı zamandabir Osman-
h geleneğini de sürdürüyor. Bir
Osmanlı kadmı, bir Cumhunyet
çocuğu, bır 'Küçük Kadm', aynı
zamanda bir anne Mezihe Neyzi.
Mesele kendı olduğu ve başkala-
n tarafından oldurulduğu anı ya-
kalamak. Bu iki ihşki çerçeve-
Nezihe
Neyzi
stnde onun yasamına baktığım ız
vakit böyle bir çevreden geldiği
için çok özgür. Eğitimli, öğret-
menlikyapmış bır dönemve ken-
di isteğiyle bırakmış. Ama kurban
olduğu noktalar da var. Üa dün-
ya arasında, yaptığı seçimlerin
arasında kalmış. Bir yandan on-
lan kendi bünyesinde bağdaştır-
mayı başanrken mektuplarda bir
yalnızlık da seziyoruz.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Yüz Yıl Önce
^ Yeni bir binyıla girmek üzere dduğumuz şu gün-
lerde, yüzyılımız üzerine sayılan giderek artan de-
ğeriendirmelerie karşılaşıyoruz.
Ülkemız kültür tanhinın geçmişini yeterince değer-
lendirebıleceğimız kaynaklanmızın sayısı çok değil.
Bu yıl içinde yeni basımı yapılan Hüseyin Cahit
Yalçın'ın Edebiyat Anılan (Türkiye Iş Bankası Kül-
türYayinlan) böylesi yapıtlardan. 1874'te dogan ya-
zann, çocukluk ve ilk gençlik yıllanndan başlayıp
1908'de Meşrutjyetin ilanına dek geçen süreye iliş-
kin basın-yayın ve yazın dünyasına ilişkin tanıMık-
lannı yansıtıyor.
Kitabın tanıtımlannda kullanılan, "Ben de birro-
manyazsam! Benim de adım gazetelere geçse" söz-
leri kitabın 31. sayfasında. Yazann henüz on attı ya-
şındaykenki yazar olma düşlerini anlatıyor.
1890'lann II. Abdülhamit yönetimi altmda her tür-
lü siyasal etkinlikleri yasaklanmış okluğundan ay-
dınlann kendilerini yazından başka bir alanda gös-
terebilme olanaklan yoktur. Yurt, ulus, özgüriük gi-
bi sözcüklen duymak olanaksızdır. "Kışın saat dört
buçukta Istanbul sokaklannda yaşam dururdu. Her
taraf kapanır, çamur içindeki sokaklarda derin bir
karanlık yer alırdı." (s. 53)
Bu baskı koşullan yazınımızda Servetifünun ola-
rak adlandınlan dönemi yaratır. Tevfik Rkret'in yö-
netiminde yayımlanan "Servetifünun" dergisi çer-
çevesinde Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Mehmet
Rauf (Eylül romanı yazan) gibi döneminünlü yazar-
lan toplanır.
Ahmet Mithat Efendi'nin Servetifünun yazaria-
nnı eleştirdiği ünlü "Dekadanlar" adlı yazısı bu dö-
nemin önemli edebiyat tartışmalanndan birine yol
açar.
Dönemin aydınlannın başta gelen tarhşma konu-
lanndan biri de Doğu-Bat sorunudur. Bu konuda anı-
larda şöyle deniyor
"Osmanlı Imparatoriuğu'nun kuruluş özelliğinin
gereklerinden mıydi, o dönemde yaşayan yazaria-
nn içten kanılannın ürünü müydü bilmem; bildiğim,
basınımızda Araplan tutma eğilimi iyıce güçlüydü.
Türkçe mi yazacaksınız; Arapça öğreneceksmiz.
Dininizimi bileceksiniz, Araplardan ve Arapça eser-
lerden öğreneceksiniz. Bu bende başkaldırma duy-
gulan uyandınyordu.
öte yandan bir Batı dûnyası vardı ki bugün bü-
tün uygaıiık değerierinin temsilcisiydi. Yaşam, öz-
güriük, gerçek sezgisı, sanat, zenginlik hep ora-
daydı." (s. 100)
Servetifünun yazarlan her ne kadar özgüriük ve
yurtseveriik duygulanyla birbirlerine bağlı olsalar da,
baskı yönetimi onlan ütopik çözümler aramaya da
iter. Bunlardan biri yazarlann hep biriikte Yeni Ze-
landa'ya göç etmeleri, orada kendilerine yeni ve öz-
gür bir hayat kurmalan düşüncesidir. Ancak daha
işin başında yol giderierinin sağlanamaması ile bu
düş son bulur.
Yerini, birarkadaşlannın Manisa'nın bir köyünde-
ki topragına yerieşıp, burada çiftçıhk yaparak yaşa-
ma tasanlan alır. Hatta Fikret, oraya yapacaklan
köşkün planlannı çizip odalann nasıl döşenecegini
bile kararlastınr.
Ancak bir türfü Istanbufdan aynlamazlar. Tevfik
Fikret, bu düşünceleri işlediği pek çok da şiir yazar.
Saray'ın, edebiyatı da yasaklamasıyla Servetifü-
nun da son bulur. 1901-1908 arası yayın bakımın-
dan tam bir suskunluk dönemi olur. Tevfik Fikret'in
"Sis", "BirLahza-i Teahhur" gibi toplumsal eleştiri
şiirieri ancak elden ele dolaştınlabilir.
Hüseyin Cahit Yalçın'ın Edebiyat Anılan, 1908'de
sona eriyor. Bu tarihten öldüğü 1957'ye dek ülke-
mizin önde gelen polemikçi gazete yazarianndan bi-
ri olacaktır.
Bu anılann vaıiığı, elbette edebiyat tarihimiz için
bulunmaz degerde bır beigedır. Yanı sıra dönemin
yaşamı üstüne de ılgınç bılgiler ıçerir. Söz gelimi o
dönemin yayın dünyasındaki isimier bile bir impa-
ratoriuk başkentini anlatır. "Babıâli Caddesi'ndeki
kitapçı Kirkor Efendi", "Beyazrt'ta Mûrekkepçiier
Çarşısı'ndaki ciltçi Sait Efendi", "Artin adında birgö-
zû kör bir dağıtıcı", "Cebir öğretmenimiz Boyacı-
yan Efendi", "Kitapçı Arakel', "Babıâli Caddesi'nde-
ki Yuvanidıs'in kitapçı dükkânı", "Kitapçı Karabet",
"Baybilbavz Ciltevi", "Artin Asadoryan 'ın Şirket-i Mü-
rettibiye matbaası" vb.
1935te yazılan Edebiyat Anı/an'nı, 1975'te yeni
basımı yapılırken Rauf MutJuay günümüzün dilıne
aktarmış. Koyduğu açıklayıcı, bilgilendirici notlaria
da dönemin olaylannı anlamamızı kolaylaştırmış.
Bu yazın emekçisinin anısını daanımsamamızı sağ-
layan bir kitap Edebiyat Anılan.
3. Kadın Rlmleri Festivali
Mayıs2000'de \ 3
• ANKARA (AA) - Ankara'da 4-11 Mayıs 2000
tanhlerinde düzenlenecek olan '3. Kadın Fılmleri
Festivali'nin bu yılki teması 'Banş ve Kadın' olarak
belirlendi. Sanat danışmanlığını Türkan Şoray'ın
yapacağı festivaldeki 'Kadm ve Banş' konulu
sempozyuma katılmak üzere Yunanıstan Dışişleri
Bakanı Yorgo Papandreu'nun annesi Margaritta
Papandreu Türkiye'ye gelecek.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I