25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ARAUK 1999 ÇABŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Ünlü ressamın Paris'te sergilenen Fas dönemi resimleri izleyici akınına uğruyor Matisse'in lslam sanatan NECMİSÖNMEZ PARİS -Islam sanatını tanıtmaya yönelik etkin- liklenyle tanınan Institut du Monde Arabe, Pa- ris'in önde gelen müzelerinden olmasa da yer yer "müze dûzeyine" ulaşan sergileriyle dıkkati çeki- yor. Büyük bir izleyici akımına uğrayan "Le Ma- roc de Matisse" sergisi bu tür etkinliklerden biri. 20. yy. sanatında oldukça etkileyicı bır görsel dil geliştirerek Modernizmin gelişim çızgisinde etki- sini yıtirtnemiş, öncesiz-sonrasız bir stil oluşturan Henri Matisse (1869-1954) aslında hukuk eğitimı almıştır. Uzun ve zorlu bir yolda Cezanne'ın izin- den ilerleyen Matisse, "Fauves" akımının kurucu- lan arasında yer alır. Renklen formlann sınırlayı- cı etkisinden kurtarmayi başaran bu grubun diğer üyelen Camoin, Derain, Manguin, \1arquet ve Vlaminck"tır. Matısse'ın dekoratıf sanatlardan ya- rarlanarak gelışürdığı form ve çızgı anlayışıru bes- leyen en önemli kaynaklardan biri de Islam sana- öydı, Paris'teki Matisse sergisi her ne kadar sanat- çının Fas"a yaptığı yolculuklardan aldığı ılhamla gerçekleştirdiği 100'den fazla resım, desen, kolaj ve özgün baskj tekniklerinde gerçekieştirdiği ça- lışmalannı bir araya getiriyorsa da gerçekte Bati- lı bır ressamın nasıl yorumladığını sorguluyor. 1910yılındahem Endülüsüzennden Cezayır' e hem de Münih'te açılan genış çaplı tslam Sanaü sergisini görmek ıçın Almanya'ya gıden Matisse, ilk kez 30 Ocak 1912 tarihinde Fas'ı ziyaret eder. Sanatçının lslam sanatına duyduğu yakûı ilgı, ken- disini öncelikle yalınlaştuılmış, perspektifın sı- nırlandıncı etkisinden kurtanlmış bır kurgu anla- yışında göstenyor. Picasso'nun Airika sanatına ait formlan "dönüştürmeden'' resimlerine aktardığı- nı göz önunde tutarsak. Matisse 'ın Müslüman sa- natına daha yoğunlaştınlmış bir çerçeveden bak- tığı ilk bakışta kendısıni belli ediyor. Matisse'ın kendı koleksıyonunda bulunan ve re- sünlerinde sıkça kuüandığı lslam antikalan ve bir- birinden etkileyicı desenler, anekdotlarla zengin- leştirilmiş "Fas Mektuplan"ndan sonra sergide karşüaşılan ilk resim olan "La Pahne" (1912) Matisse'in deriıun altından gö- züken damarlar mısali. ntmik fırça darbelenyle "resnıin içindeki ötekires- mi" yakalama peşinde olduğunu du- yumsatıyor. Doğada gördüğünü soyut- layarak resmine aktaran sanatçının ça- lışmalannda yakalamış oldugu "resön tadı" (peinture) büyüleyici bir yalın- lığa sahip. Onlü Rus koleksiyoncusu LA. Morosov*un sanatçıyı desteklemek atnacıyla yapıldığı yılda, 1913, satın aldığı üç büyük boyutlu resim; "Pay sage vue de la fenetre", "Sur la terra- se" ve "Portre de la Casbah" kış ka- ranhğına gırmiş sergi salonunu adeta öğle güneşının aydınlığına boğuyor. Bu üç resmi Matisse'in Fas yolcu- luklannın özeti olarak yorumlamak yanlış olmayacak. Biryanda mınyatür- lerde gözlemlenen kuşbalaşı perspek- tifi, öte yanda Avrupa geleneğınde bi- linmeyenrenkkarşıtlıklanyla (rnavı-tar- mızı, yeşil-san gibi) Matisse hem Fas'ta gördük- lerini hem de entelektüel bilgisini kullanarak çok farklı bır modernizmyorumunu ortaya koyuyor bu resimlerinde. tslam sanatının etkısını hayırlama- yan, ancak onu "dönüştürebüecek" denli büyüteç altına almış bir yorum. • 'Türk rcsmini besleyen bir çizgi gücü' Moskova ve Saint Petersburg mûzelerinden der- lenen "oJgun" resımlerle zenginleştirümiş olanbu salonda, son noktasına, en ınce detayına dek *ta- sarlannuş" yapıtlar, gören gözler için tadına do- yulmaz bir "renk dersT niteliğinde. Birkaç adım sonra ızleyicilere sunulan kırka yakın irili ufaklı desen, Matısse'in "desen" kavramından ne anla- dığını ve kompozisyonlannı kurarken en küçük detayı bile gözden kaçırmayan titız yaklaşımı or- taya çıkanyor. Bu çizgilerdeki "ritm", Eric Sa- tie'nın müziğini çağnştınyorkulaklarda ve grafık ergi her ne kadar sanatçının Fas'a yaptığı yolculuklardan aldığı ilhamla gerçekieştirdiği 100'den fazla resim, desen, kolaj ve özgün baskı tekniklerindeki çalışmalannı bir araya getiriyorsa da gerçekte Barılı bir ressamın nasıl yorumladığını sorguluyor. Henri Matisse- 'Tanger KörfeziM912 (yanda). derken. siyah-beyazın can sıtacdığına düşmeden neler yapılabılecegıni, nerelere ulaşılabileceğini görüyoruz. Sergirun ikincı bölümünde, 1937-51 arasında Matisse'in "Odahk" temasını ele aldığı tuvalleri ve kâğjt işleri yer alıyor. *Odafisque aufauteuil turc* (1927-28) ve "Le genon rdeve" (1931) resımler, sanatçının arabesk motiflerle yoğunlaştirdığı kur- gulannda sıkça dekoratif elemanlan kullanarak vardığı "doygunluk"" olgusunu çagnştınyorlar. Is- ter yağlıboyalannda ister deserüennde olsun Ma- tisse'in odahklannda "çizgûun" gücü kendısıni belirgın kılıyor. B. Rahmi'den Sabri BerkeTe, Arif Dino'dan bız- zat Matisse'in öğrencisi olmuş HaleAsaTa dek mo- dern Türk resmıni besleyen bir çizgi gücüdür bu! Desen kâğıdı üzennde odalık figürlennı alabildi- ğıne deforme eden Matisse'in "Beni böyle kabul edta" diye fisıldayan desenlerine dekoratif şeyler bunlar deyip burun kıvırmak mümkün mü? Son bölümde sanatçınıntekerlekli sandaryeye bağ- lı kaldığı 1950'lerden itibaren gerçekieştirdiği et- kileyicı kolajlannı görüyoruz. Sayıca oldukça az olduklan için Matisse'in bu işleri hakkında bir yo- rum yapmaya yetecek doneler ortaya çıkmıyordu. Ama sanatçının tslam Sanan'na bakışı. onu yorum- layışıhakkındaoldukça yetkin bılgıler veren bu ser- ginin Türk Modernizmi kapsamında duyumsattı- ğı soru, neden Türk sanatçılaruun geleneği yo- rumlamak istediklerinde folklorizme saplandıkla- nydı. Oysa hem Bizans hem de Osmanh getene- ğivîe. hem Ayasofyahem de Sultanahmet'le karşı- laşmış olan bu coğrafyada, geleneğın görsel sanat- çılar tarafından neden bir "paradiğma" olarak yo- rumlanamadığı ayn bır konudur. "LeMarocde Matisse" sergisi 30Ocak 2000 ta- rihine dek Pans'te Instıtut du Monde Arabe'da iz- lenebilir. jlı nuĞov Çağdaş sanata yer verilecek yenı bö i , jfO. iz sanatseverlerden yeterli fon sağlanamadı Tate Galeri, Amerîkan desteği ahyorKültür Servisi - Tate Gakri. Londra Bankside'dakı yeni bölümü için Bntan- yalı sanatseverlerden yeterli fon deste- ği alamayınca Amenkan sponsorlara yöneldı. Çağdaş sanatta uluslararası alanda tanınması planlanan yeni bölü- me Britanya fonundan 55 miryon pound destek geldi fakat dengi kurumlara ya- pılanın yanında bu yetersızdi. Örneğin aynı fon, Kraüyet Opera Evi'ne 100 miryon pound'luk yardımda bulunmuş- tu. Bunun üzerine Tate'inyöneticisi Nfc- holasSerota. Amerikan sanatseverlerden fon arama girişıminde bulımdu. İlk gi- nşimde istenen mıktann yansı olan 25 milyon pound elde edildı. Charles Sa- «tchi gibi bilinen tngiliz sanat patron- lan bağış yapmayı reddetti. Giyım tıcareti yapan DoaaUFlsher gi- bi Amerikah bağışçüar, plaket alacak ve adlan galerilere verilecek. Uluslararası sanat koleksiyonculannca tanınan Fis- her, Tate'i 'büyük bir uluslararası mü- ze' olarak gördüğünü söylüyor. Tate'in Britanyah patronlanndan bazüan, yenı binada sergılenecek sanat seçkisinde, Amenkan parasmın etkılı olacağından kuşku duyuyorlar. Serota, geçen hafta. söz konusu spon- sorlara, adlannı taşıyacak galerilerdeki sanat yapıtı ya da sanatçı seçimi konu- Royal Opera y yı da Amerikah kurtardı Kültür Servisi - lki buçuk yıl önce köklü bir yeniden yapılanma sürecine giren îngütere'nin ünlü Royal Opera House (Krahyet Opera Evi) 1 Arahk'ta görkemli bir galayla yeniden açüdı. Bir süre önce büyük bir ekonomik bunalımla karsı karşıya kalan Royal Opera House, ABD'li işadamı Mkhael Kaiser'in devreye girmesiyle, 352 miryon dolarlık harcamanın ardından bugün, 1858'de inşa edilmiş onjınalinin yansı kadar daha genişlemış bir halde hizmet veriyor. Kaiser, New York'taki American BaDet Theatre'ı (Amerikan Bale Tiyatrosu) da benzer bir mucizeyle kurtarmıştı. sunda, danışıldıgı hakkmdakı iddıalan yalanladı. Brian Pilkinson. "Tate çahşan- lanAmerikahlanncebinde'" dıyor Pil- kinson, birkaç ay önce Tate Mülbank Ga- leri'deki, asılmış bir atı da içeren sergi- ye karsı çıkmış ve Tate'in patronluğu gö- revinden istifa etmişti. Modem Tate'in fon sorumlusu Fay BaDard. "Amerikahlar Modern Tate'i Londra'ya ait değu\ uluslararası bir ga- leri" olarak değerlendırdıklennı behr- tiyor ve ekhyor "Britanya'dan ya da deniz aşın ülkelerden. bağışta bulunan kim olursa olsun, yeni galerideki odala- ra adıverilecek; yahıız, adlannın verfle- ceği oda ve sanat seçiminde kimsenin söz hakkı otmayacak." Bntanya'nın çağdaş gereksinimlere parasal desteği Tate'i düş kınkhğına uğ- ratn. Modern Tate'e yaklaşık 1 milyon pound veren, uzun yıllardır sanat ko- leksiyoncusu olarak ve Tate'e yaptiğı yardımlarla tanınmış Lord Jacobs, de- niz aşın ülkelerden gelen yardımın ken- dini şaşırttığını söylüyor: "Belki de kır evleri gefeneğbnizden kaynaklanan bir eğffimle eski sanao içeren galerilere da- ha ilgiliviz. Amerikablar çağdaş sanat- la çok daha K içe. Koteksr>onculara ve fon sağla\'anlara vergjindirimi ^»ğlan^n bir geknekkri var; bizde bu yokT Bağış yapan diğer Britanyalı patron- lar arasında, Covent Garden'a da bü- yük destekte bulunmuş Vhien Duffield, varlıklı Sainsbury kardeşlerden Simon Sainsburv ve gıda milyoneri Garfield Weston da bulunuyor. Modern Tate'e bağışta bulunanlar arasmda ünlü müza- yede salonlan Christk's ve Sotheby's de var. Son günlerde Sotheby's salonu- nun Amerikah başkanı Alfred Taub- man, Tate'e para yardımı yaptı. Yetmiş beş odalı yeni galeride Pfcas- so'dan 'Ağjayan Kadın' (Weeping Wo- man), Matisse'den 'Salyangoz' (Snail), Mondrian'dan > Kırmızı>1a B Kompo- zisyonu' (Composıtıon B With Red) ve Rothko'dan 'DenizFreskleri' (Seagram Murals) sergilenecek. Leyla Neyzl, Küçük Hanımdan Rubu Asırlık Adama 1 adlı kttabında ölr dönemi ve istanbullu bir eski Osmanh aileslni anlatıyor Mektuplarla bir dönemin aynası... Nezflı Neyzi Kültür Servisi-Antropolog Dr. Leyla Neyzi'nin SelYayinlan' nın Tarihe Tanıklık Dizisi'nden çı- kan " Küçük Hanım'dan Rubu Asırlık Adam'a" adlı kitabı, bir dönemin ve aılenın öyküsünü an- latıyor. Ikınci Dünya Savaşı son- rası İstanbullu bır eski Osmanh ailesinin Cumhunyet dönemin- deki yaşam biçünini anlatan bir anılar demeti olan kitap, Ley- la Neyzi'nin babaannesi Ne- zflıe Neyzi'nin Amerika'da okuyan oğlu Nezih Neyzi'ye yazdığı kırk dokuz mektup- tan oluşuyor. Mektuplann yaaldığı dönem, hem dün- yada hem Türkiye'de, hem de sözü edilen ailede önem- li bir geçiş dönemidir. Ikin- cı Dünya Savaşı sona ermiş, Avrupa yıkılmış, Amerika'nm dünyaya egemen olacağı soğuk savaş kapıdadır. Ailede Osman- lı dönemini temsil eden yaşh ku- şak kaybedilmiş, yenî kuşak ise Avrupa ve Amerika'ya dağılmış- tır. Bir anneain gözünden yazılan mektuplar o dönemin günlük ya- şantısuıa, aile ilişkilenne dair ipuçlan vererek okurlan geçmi- şe doğru bir yolculuğa davet edi- yor. Leyla Neyzı."ResmitarihiınB- le özel tarihhniz arasındaki iBşki ve bunun biyografiyle buluşma noktası nedir? Tophunun tarihi- ni, bireyin tarihini anlamadan va- zabilir miyiz" gibi sorulara yanıt anyor. Toplumu incelerken ken- dı konumumuzun farkında olma- mız gerektiğini vurgulayanNey- zi, bireyle toplum arasındaki bağ- lantılan kendi yaşamımızda ir- delemeden toplumsal kimlik so- runlanmızı anlayıp anlatmamı- zın zor olduğunu düşünüyor. - Siz Sözlü Tarih Araştuınala- n da yapüniz. Tammadtgınr/ in- sanlarla çafaşnnız. Kitapta iseken- di kişisel tarihinizeyönelik bir in- cetetne var. Böylebir kitap yazma- ya nasıl karar verdiniz? LEYLA NEYZİ - Istanbul Ta- rih VakfVndan çıkan 'Istanbul'da Haorlanmak ve l nutmak' adlı kitapta tanımadığım (amk tanıdı- ğım) otuz yedı kışının yaşam öy- küsü var. Yaptıklanmı sosyolo- jik ve antropolojık araştırmalar olarak görüyorum. Birbirinden ayn görünse de bu projeler iç içe. Benim söylemek istedığım bi- reysel tarihimizle toplumsal tari- hımizin bırbirinden ayırt edile- meyeceği. Nezilıe Hanım'ınmek- tuplanna da bir sosyalbilimci gö- züyle baktım. Ama kişisel tanhi- mı ve kendimi tanımamda vesile oldu. -Gecmişe ait fetoğraflar, eğitim ve is yaşannsry la ilgili belgder de yer alıyor kitapta. Bir anlamda beigesel de diyebflir mrviz bu ça- hşmaya? NEYZt - Gayet tabii. Bizim için yazıh tarihten gelen öğeler- le görsel ve kişiler malzemeler birbirinden ayn şeyler değil. Bun- lan harmanlayarak birbiriyle ko- nuşturmamız gerekiyor. İki dünya arasında seçim -ModernJeşmeyiebirfikte mek- tuplar yerini başka iletişim ola- nakbmna bırakn. Bizim geçmişi- mizi neler belgeleyecek? NEYZİ - Kaytt mekanızmala- nmızsürekli değışiyor. Teknolo- jı ılerliyor. Bırbirimıze mektup yazmıyonız ama tntemet'i kulla- nıyonız. Mesela benim üstün- de çalıştığım bir müzısyen grubu var. Onlan dinleyen yaş grubu çok genç. Müzis- yenlerin web sıtesine e-ma- il atiyorlar. Ben bunlara ba- karak onlan kimlerin dınle- diğini öğreniyorum. Demek kibütün mesele bunun yohı- nu bulmak. Çünkü insanlar geride sürekli bir şeyler bıra- kıyorlar. Sadecebunun formla- n değişıyor. - Nezihe Neyzi'nin mektuptan- na bakınca nasıl bir kadın port- resiyle karşdaşünız? NEYZİ - O dönemin belli bir sosyal çevresinden gelen bir ka- dın. Batıhlaşmadan çok etkile- nirken, aynı zamandabir Osman- h geleneğini de sürdürüyor. Bir Osmanlı kadmı, bir Cumhunyet çocuğu, bır 'Küçük Kadm', aynı zamanda bir anne Mezihe Neyzi. Mesele kendı olduğu ve başkala- n tarafından oldurulduğu anı ya- kalamak. Bu iki ihşki çerçeve- Nezihe Neyzi stnde onun yasamına baktığım ız vakit böyle bir çevreden geldiği için çok özgür. Eğitimli, öğret- menlikyapmış bır dönemve ken- di isteğiyle bırakmış. Ama kurban olduğu noktalar da var. Üa dün- ya arasında, yaptığı seçimlerin arasında kalmış. Bir yandan on- lan kendi bünyesinde bağdaştır- mayı başanrken mektuplarda bir yalnızlık da seziyoruz. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇİ Yüz Yıl Önce ^ Yeni bir binyıla girmek üzere dduğumuz şu gün- lerde, yüzyılımız üzerine sayılan giderek artan de- ğeriendirmelerie karşılaşıyoruz. Ülkemız kültür tanhinın geçmişini yeterince değer- lendirebıleceğimız kaynaklanmızın sayısı çok değil. Bu yıl içinde yeni basımı yapılan Hüseyin Cahit Yalçın'ın Edebiyat Anılan (Türkiye Iş Bankası Kül- türYayinlan) böylesi yapıtlardan. 1874'te dogan ya- zann, çocukluk ve ilk gençlik yıllanndan başlayıp 1908'de Meşrutjyetin ilanına dek geçen süreye iliş- kin basın-yayın ve yazın dünyasına ilişkin tanıMık- lannı yansıtıyor. Kitabın tanıtımlannda kullanılan, "Ben de birro- manyazsam! Benim de adım gazetelere geçse" söz- leri kitabın 31. sayfasında. Yazann henüz on attı ya- şındaykenki yazar olma düşlerini anlatıyor. 1890'lann II. Abdülhamit yönetimi altmda her tür- lü siyasal etkinlikleri yasaklanmış okluğundan ay- dınlann kendilerini yazından başka bir alanda gös- terebilme olanaklan yoktur. Yurt, ulus, özgüriük gi- bi sözcüklen duymak olanaksızdır. "Kışın saat dört buçukta Istanbul sokaklannda yaşam dururdu. Her taraf kapanır, çamur içindeki sokaklarda derin bir karanlık yer alırdı." (s. 53) Bu baskı koşullan yazınımızda Servetifünun ola- rak adlandınlan dönemi yaratır. Tevfik Rkret'in yö- netiminde yayımlanan "Servetifünun" dergisi çer- çevesinde Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf (Eylül romanı yazan) gibi döneminünlü yazar- lan toplanır. Ahmet Mithat Efendi'nin Servetifünun yazaria- nnı eleştirdiği ünlü "Dekadanlar" adlı yazısı bu dö- nemin önemli edebiyat tartışmalanndan birine yol açar. Dönemin aydınlannın başta gelen tarhşma konu- lanndan biri de Doğu-Bat sorunudur. Bu konuda anı- larda şöyle deniyor "Osmanlı Imparatoriuğu'nun kuruluş özelliğinin gereklerinden mıydi, o dönemde yaşayan yazaria- nn içten kanılannın ürünü müydü bilmem; bildiğim, basınımızda Araplan tutma eğilimi iyıce güçlüydü. Türkçe mi yazacaksınız; Arapça öğreneceksmiz. Dininizimi bileceksiniz, Araplardan ve Arapça eser- lerden öğreneceksiniz. Bu bende başkaldırma duy- gulan uyandınyordu. öte yandan bir Batı dûnyası vardı ki bugün bü- tün uygaıiık değerierinin temsilcisiydi. Yaşam, öz- güriük, gerçek sezgisı, sanat, zenginlik hep ora- daydı." (s. 100) Servetifünun yazarlan her ne kadar özgüriük ve yurtseveriik duygulanyla birbirlerine bağlı olsalar da, baskı yönetimi onlan ütopik çözümler aramaya da iter. Bunlardan biri yazarlann hep biriikte Yeni Ze- landa'ya göç etmeleri, orada kendilerine yeni ve öz- gür bir hayat kurmalan düşüncesidir. Ancak daha işin başında yol giderierinin sağlanamaması ile bu düş son bulur. Yerini, birarkadaşlannın Manisa'nın bir köyünde- ki topragına yerieşıp, burada çiftçıhk yaparak yaşa- ma tasanlan alır. Hatta Fikret, oraya yapacaklan köşkün planlannı çizip odalann nasıl döşenecegini bile kararlastınr. Ancak bir türfü Istanbufdan aynlamazlar. Tevfik Fikret, bu düşünceleri işlediği pek çok da şiir yazar. Saray'ın, edebiyatı da yasaklamasıyla Servetifü- nun da son bulur. 1901-1908 arası yayın bakımın- dan tam bir suskunluk dönemi olur. Tevfik Fikret'in "Sis", "BirLahza-i Teahhur" gibi toplumsal eleştiri şiirieri ancak elden ele dolaştınlabilir. Hüseyin Cahit Yalçın'ın Edebiyat Anılan, 1908'de sona eriyor. Bu tarihten öldüğü 1957'ye dek ülke- mizin önde gelen polemikçi gazete yazarianndan bi- ri olacaktır. Bu anılann vaıiığı, elbette edebiyat tarihimiz için bulunmaz degerde bır beigedır. Yanı sıra dönemin yaşamı üstüne de ılgınç bılgiler ıçerir. Söz gelimi o dönemin yayın dünyasındaki isimier bile bir impa- ratoriuk başkentini anlatır. "Babıâli Caddesi'ndeki kitapçı Kirkor Efendi", "Beyazrt'ta Mûrekkepçiier Çarşısı'ndaki ciltçi Sait Efendi", "Artin adında birgö- zû kör bir dağıtıcı", "Cebir öğretmenimiz Boyacı- yan Efendi", "Kitapçı Arakel', "Babıâli Caddesi'nde- ki Yuvanidıs'in kitapçı dükkânı", "Kitapçı Karabet", "Baybilbavz Ciltevi", "Artin Asadoryan 'ın Şirket-i Mü- rettibiye matbaası" vb. 1935te yazılan Edebiyat Anı/an'nı, 1975'te yeni basımı yapılırken Rauf MutJuay günümüzün dilıne aktarmış. Koyduğu açıklayıcı, bilgilendirici notlaria da dönemin olaylannı anlamamızı kolaylaştırmış. Bu yazın emekçisinin anısını daanımsamamızı sağ- layan bir kitap Edebiyat Anılan. 3. Kadın Rlmleri Festivali Mayıs2000'de \ 3 • ANKARA (AA) - Ankara'da 4-11 Mayıs 2000 tanhlerinde düzenlenecek olan '3. Kadın Fılmleri Festivali'nin bu yılki teması 'Banş ve Kadın' olarak belirlendi. Sanat danışmanlığını Türkan Şoray'ın yapacağı festivaldeki 'Kadm ve Banş' konulu sempozyuma katılmak üzere Yunanıstan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun annesi Margaritta Papandreu Türkiye'ye gelecek. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear