25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ARALIK 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 'Yeşil Danny' ve danışmanı Fransız Yeşiller Partisi parlamenterlerinden Daniel Cohn Bendit, AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı olarak Ankara'ya geldi. Arkadaşımız Ayhan Şimşek, Bendit ile özel bir görüşme yapabilmek için danışmanı Ali YurttagüTe başvurdu. Kendini bilmez Yurttagül, "Cumhuriyet" adını duyunca, sözüm ona gazetemizi küçümsemeye kalkıştı: "Türkiye'de Cumhuriyet okunuyor mu yav!" Parlamenterine bak, danışmanını tanımla! Alpaslan Işıkiı'nın son kitabı "Devlet ve Demokrasi"de 1968'leredönüp "Kızıl Danny" olarak anılan Daniel Cohn Bendit'in kimliğine bir göz atalım: "Daniel Cohn Bendit, bir anarşisttir; yani bizde değişik türieri görüldüğü gibi, kendisini anarşist olarak tanımlayan, çoğu kendisini sosyalist sanan, fakat anarşist çizgide tavır ortaya koyanlardan değil; taşıdığı bayrakla, elini kaldınşında sürdürdüğü gelenekie ve ifade ettiği fikırierle Daniel Cohn Bendit, tabir caizse, bilinçli bir anarşisttir." Işıklı, Bendit ile ilgili bir anıya da yer veriyor kitabında: "Fransız Komünist Partisi'nin önde gelen entelektüellerinden ünlü şair Louis Aragon, gençlerin bir toplantısına katılıp orada konuşmak istediğinde Bendit, 'Burada herkes konuşabilir, hatta hainler bile konuşabilir' diyebilmiştir. 20 yaşındaki bir delikanlı, Aragon gibi saygın bir ozana karşı böyle bir tepki ortaya koymuştur." Bendit'in son dönemde çizgisini de Alpaslan Işıklı şöyle özetliyor: "Bendit, kapitalist topluma, sanayi toplumuna radikal bir biçimde karşı iken, 68'in hemen ertesinde kovboy filmleri çevirmeye başlamış; ardından, Yeşillerie flört etmiş; nihayet Tayyip ErdoğanVn davetlisi olarak Türkiye'ye geldiğinde, 'Ben kendimi Marksizmden çok, Refah'a yakın hissediyorum' demek noktasına savrulduğunu görmüş bulunuyoruz." Bendit, bizde kimlere benziyor dersiniz? ISIK KANSU SSK'yi öptüren kim?Kendisini "imalat hatası" olarak ni- telendiren Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanı Yaşar Okuyan, Istan- bul'da SSK hastanelerini denetlerken basına açıklamalar yapmış: "Istanbul Üniversitesi Tıp Fakülte- si'nde birSSK'li hastanın 1 günde 4 bin 303 kez muayene edildiğine, bir başka SSK'lihastanın ise 1 günde 134 kez tomografısinin çekildiğine ilişkin faturalar elimde." Yaşar Okuyan eklemiş: "SSK'yi böyle öpüyorlar." Sayın Okuyan, öpene değil, öptü- rene baksın öncelikle. ANAP Genel Merkezi'ne uğradığında lideri Me- sut Yılmaz'ın kapısını tıklatıp içeri girsin ve şu soruyu sorsun: "Sayın önderim; sizin başbakanlı- ğınız dönemınde bir tasanvf genel- gesi çıkmış. Buna göre, SSK'nin bir kurşunkalem alması için bile Başba- kanlık'tan izin almak gerekiyormuş da, dışandan örneğin üniversite ve devlet hastanelerinden ya da özel sağlık kuruluşlanndan, özel tomogra- ff merkezlerinden hizmet alma karşı- lığı SSK'nin kaynakaktanvası ise ser- best bırakılmış. Oyle mi?" Okuyan, Mesut Yılmaz'ın gözünün içine baka baka, hiç sakınmadan bir soruya daha yanıt arasın: "Sevgili liderim; yine sizin başba- kanlığınız döneminde çıkanlan bir başka genelgeyle SSK'nin paralan halen rakamla '0', yazıyla 'srfır* faiz- le Ziraat Bankası'na yatıyormuş, bu yûzden kurumun aylık faizzaran yak- laşık 2 trilyon liraymış. Doğru mu?" Okuyan, hızını alamazsa, geçmiş- te selefi olan ANAP'lı bakanları bui- sun. Desin ki, "Değerii partidaşlanm; sizlerin döneminde SSK, dışanya, özel şirketlere para akıtmamak için kendisi işletmek üzere bilgisayarlı to- mografı merkezleri kurmak istemiş, ama bu istek engellenmiş. Neden?" SSK'nin bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı makamın- da oturan Sayın Okuyan'ın görevi, SSK'nin nasıl öpüldüğünden yakın- mak değil, öpülmemesini sağlamak- tır. Ama, galiba amaç başka! Perde arkasındaki istem, "SSK öpülüyor, SSK hastaneleri kepazelik" diye di- ye, kurumun sağlık hizmetlerini tü- müyle piyasaya açmak, paralı hate ge- tirmek ve özelleştirmek. Sayın Okuyan, bu amaca ulaşma- nın zeminini hazıriıyor olmasın... Sertel Vakfı Demokrasi ödülü'nü, bombalı bir saJdırı sonucu yitirdiğimiz yazarımız Prof. Ahmet Taner Kışlalı ile birtikte "Utanıyorum Ama Gazeteciyim" adlı kitabın yazarı, gazeteci dostumuz Doğan Tılıç aldı. Doğan Tılıç ile küçük bir söyleşi yaptık: - Nasıl bir medya ile karşı karşıyayız? - Genel anlamıyla gazetecilikte yapısal sorunlaria kuşatılmışız. O sorunlardan birtanesi, elbette demokrasimizin körtopal işleyişi ile açıklanabılir. Bir diğer sorun da medyanın sahiplik yapısından kaynaklanıyor. Bize özgü değil bu sahiplik yapısı. Dünyanın hemen Utanmamak için utanmak gerekiyor hemen her yanında medya, farklı sektörierde faaliyet gösteren üç- beş dev kuruluşun eline geçmiş durumda. Böylesi bir egemenligin altındaki medyanın, bu kuruluşlann çıkarian dışındaki gerçekleri savunacağını dile getinmek safdillik olur. Bu saptama bizi şu sava mı götürmeli: Bu alanı bırakıp gidelim, bir çıkış yok. - Çıkış yok mu? Varsa nerede? - Gazetecilik farklı faktör ve aktörlerin bir arada otduğu bir alan. Buntann içinde bir tanesi gazeteciler. Ben, gazetecilerin olumsuzluklara tepki gösterecek asıl unsur olduğu kanısındayım. Diğerierinden pek umut yok. lyiye gidiş, olması gerekene gidiş gazetecınin kendisinden olacak ya da olmalı. - Nasıl olacak? - Gazetecilerin, böfen faktörieri dışlayıp, meslekteki her insanın anlaşabileceği ilkeleri saptayıp, o ilkeler üzerinden birlikteliğe ulaşmaya çabalamaları gerekiyor sanırım. llkesel davranışları mutlaka refleks haline getinmek gerekiyor... - Peki, utanmamak için ne gerekiyor? - Sorunlann çoğunluğu gazetecilerin örgütsüzlüğünden kaynaklanıyor. Tüm Türkiye çapında 53 meslek örgütü saydım. Bu denli örgüt çokluğu, aslında örgüt yokluğu demektir. Gazetecilik adına ses çıkaracaksak eğer, problemlerden söz ediyorsak; o ses çıkarmayı, eleştirmeyi, yanlışlan görmeyi yönlendirecek güçlü bir çatı altında beraber olunması gerekiyor. Mesieğimizden utanmaya gelince... lyi ki utanıyoruz. Dilerim, utananların sayısı artar. Eğer utanma duygusu da ortadan kalkarsa hiçbir çıkış noktası kalmayacak. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMÎROĞLU • Az Sonra! • Müjde! Türkiye, sonunda Avrupa Birltği'ne alınıyor! Konu hakkında açıklama yapan, ünlü Dr. Oetker'in kardeşi olduğu öğ- renilen Jonathann Oetker adlı yetkili "Türkıye'yı elbette Avru- pa Birtiği'ne alacağo. Çünkü Tür- kiye sayesinde bir sürü Avrupa- tıgeçiniyor. YıllardırTürkiye hak- '"ktrtdaAyrupa Insan HatöanMah- kemesi'ne o kadar şikâyet geldi ki, bu konuda neredeyse birsek- tör oluştu. Yargıcı, savcısı, avu- katı, sekreteri, arşivcisi bu sek- törden besleniyor. Bu noktadan sonra Türkiye'ye vefasızlık ya- pamazdık" şeklinde konuştu! Az sonra! • Ramazan işgali! Istanbullu beş aile, Şişli Belediyesi'nin Me- cidiyeköy'e kurduğu iftar çadı- nnı işgal etti! Işgalciler adına ko- nuşan Reşat Güllebaz adlı şa- hısşunlarısöyledı: "Evlenmizde çatlaklar var. Istanbul'da dep- rem korkusundan eve giremez ol- muştuk. Bu çadırilaç gibi geldi. Kralı gelse çıkartamaz bizi bur- dan!" Az sonra! • Bir giyim mağazasının açı- lışı için Türkiye'ye gelen, Kari Mant'ın üçüncü kuşak torunu, fotomodel ve tiyatro oyuncusu Katherina Marx Lorieux üginç açıklamalarda bulundu! Basın toplantısı düzenleyen Lorieux "Evet dedem Marx, ama ben Marksist değilim! Hatta anti- Marksist bile sayılabilirim. Birza- manlar öyleydim ama artık ikjim yok" dedi! Genç fotomodelin ya- kınlan tarafından "Aman Türki- ye'de dikkat ett Istanbul'un bo- ğazı, camileri ve dönek Mark- sîstleri meşhurdur! Marx karşıtı olduğunu söylersen kalabalık bir kitleden büyükikji toplarsın' şek- linde uyanldığı öğrenildi! Az son- ra! • Asansör filmine ödül! Oriji- nalbirfilmitaklitederekcekilen, Mustafa Arüoklar'ın ftlmi Asan- sör, üzbon Ikınci El Film Festi- vali'nde altın ödül kazandı! Altı- oklar "Çokmutluyum. Gerçiödül altın değil, altın suyuna batınlmış ama olsun. Sıradaki projem Bi- siklet Hırsızlan 'dır" dedi! Az son- ra! • Beşiktaş futbol takımı top- lu halde Italyan vatandaşlığına geçtı! Kaptan Mehmet konuy- la ilgili olarak "Pazargünü G.Sa- ray'la maçımız var ve fazla bi umudumuzyok. G.Saray'a her- hangi bir Italyan takımı olarak yenilip, olayısıradanlaştırmakis- tiyoruz! Beşiktaş olarakyenilirsek taraftarlanmız üzülür" şeklinde konuştu! Az sonra! Densizliklerden seçmeler Çevirmen ve redaktör ola- rak bir televizyon kanalında iş buluyorsunuz. Işinizi de iyi yapıyorsunuz. Çalıştığı- nız kanal. bir belgesel kana- Jf ve doğru çevirilere, doğru redaksiyona çok ihtiyaa var. Kanal için önemli bir kişisi- niz. Kanalın yöneticileri de bunun farkında. Fakat bir gün, kanalın patronu, açık ofis sistemiyle çalıştığınız ye- re geliyor ve sizi görünce, sorumlu müdüre "Onu bura- da istemiyorum, çünkü ge- nel görüntüyü bozuyor" di- yor. Sizi işten atmıyorlar ama "Çalışmaya evden devam et" diyoıiar. Gerçeksebebi söy- lemedikleri için şaşınyorsu- nuz ama öneriyi kabul edi- yorsunuz. Işler kanşınca si- zi tekrar çağınyorlar, işyeri- nin en ücra köşesinde, kü- çük bir oda veriyortar ve "pat- ronun gözünden uzak" şekil- deçalışmanızı istiyorlar. Da- ha sonra gerçek sebebi öğ- reniyorsunuz: Patron, sizi "fazla kilolu" bulduğu için genel görüntüyü bozduğunu- zu düşünüyor! Bunun üzeri- ne, her onurlu insan gibi is- tifa ediyorsunuz. (Densiz pat- ronun adı Ali Karacan, ka- nalın adı Discovery Chan- nel. Ayrıntı bu haftaki Le- man'da.) İTO Başkanı Mehmet Yıl- dırtm, Demirel ve Ecevit'i kastederek "Birkaç yıl ömrü kalmış liderierte yönetilmek tstemiyonız" demiş. Demi- rel ve Ecevit'i politik olarak sevmeyebilirsiniz (kendi adı- ma ben sevmiyorum), ama bu kimseye, bir başkasının hayatı üzerine saçmalama hakkını vermez. 32 yaşında- yım ve yaşarsam, 50 yıl son- ra da yazarlık yapmak iste- rim. Her meslekten insanla- nn da bunu istemeleri ve yapmaları çok doğaldır. Ga- liba Hıncal Uluç yazmıştı, "70yaşını geçenlerin hukuk- sal olarak bazı engelleri var, biz bu durumdaki lideriere mahkûm muyuz?" diye. O zaman, Uluç'la aynı gazete- de yazan üstad Çetin Al- tan'ın yazdıklannı da hiç cid- diye almayahm! Gazetecilik- te "50 yıl" doldurmak onur, politikadayaşlanınca "dino- zor"\ Lafa bakınız: "Birkaç yıl ömrü kalmış!" Bu ne şom ağızlılıktır, bu ne moral bozu- cu bir makam sahibi adam- dııi TPAO Müdür Vekili Os- man Demirağ da °bazı dep- remzedelerin, devletin oto- htesini sarsmak için çocuk- lannı bile bile yaktığını" iddia etmiş. Doğrudur sayın mü- dür vekili, zaten faili meçhul cinayetler de aslında intihar, onlar devleti sarsmak için in- tihar ettiler, Sıvas'ta aydınlar devlet düşmanı olduklan için kendilerini yaktılar, Gökte- pe kendini döverek ötdür- dü! Imaj saplantılı, şımarık medya patronlan, insan ha- yatına saygısı olmayan tica- ret odası başkanları, insan- lan "çocuklannı kasrtlı ola- rak yakmakla" suçlayacak kadar gözü dönmüş müdür vekilleri! Işte memleketin "önemli şahsiyetleri!" (Son dakika: Cuma saba- hı atv'de "Galatasaray, spa- getti beyinliItalyanlar'ı eiedi" denildi! Densizliğin dibi yok. Türkler'den "ekmek beyin- //"diye bahsedilse, rnanşet- lere çıkar, birinci haber olur, bu programı sunan Hakan Aygün bas bas bağınrdı!) HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇA& behicak@turk.net ÇtZGİLÎK KAMtL MASARACI HARBÎ SEMtH POROY TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIV 11 Aralık SAVAŞt GENİŞLİYORİ üM, Zt. DÜ ALMAtJYA VE f' 4- 6Ü/V O/VCE, JAPONiM, HAU/Att "OÇKİ PEA&. HA&6OU&. ı4MeBJK4N P&VİZ ÜSCÜNE <4tJİ Bi& s*uxe/ rAP/ıeAK su t>EVLEr/M SAVA- f/t GiKMESİNe N£&etJ OLMUÇTV. DAHA SON- &t, JAPOMlA*,"ÜçUİ PAKT"/MZ4L4DIĞ/ 4L- MAUYA VE rr*L>X'rf, AMS&KA'yA KAGff KApe/e. S//£L/ĞtME çAS'&Mtçrr. ArNt SÛN ASP P£ MtSİLLEMEPE BULUfiJUfJCA, E. OÛN ?A SAVAÇf £>ev SorunAK AİLA4AYA SAÇIA- Mtçrf f. So/da, Mussod'm v» MiHer ge*era/ttrte. scnnş plan/orını görjfürıten ğörufuuo/: GÖRÜŞ Dr. EMtN GÜRSES IRA ve ETA'nın Çıkmazı IRA (Irlanda Cumhuriyetçi Ordusu) ve ETA'nın (Bask Ülkesi ve Özgürtük) lider kadrolan Avrupa'da- ki gelişmeler arasında örgütlerinin saf dışı bıra- kılmakta olduğunu görünce elden geldiğince so- nuçtan kârlı çıkmanın yollarını aramaktadırlar. IFlA'nın siyasi kanadı ve Katolik radikal milliyet- çilerin temsilcisi Sinn Fein partisi, VVashington'un dayattığı banş görüşmelerine direnemedi. Fakat IRA liderliği bu gelişmelerin kendini de aştığını gö- rünce, marjinalleşerek tasfiye olmamak için bö- yük bir çaba içerisine girmiştir. ETA liderliği de aynı marjinalleşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. IRA'nın tasfıyesi Londra, VVashing- ton ve yerel ılımlı milliyetçi partilerin diğer siyasi partilerle işbirliğine girmeyi kabul etmesiyle baş- larken. ETA'nın tasfiyesi yolunu Madrid, Paris ve Bask bölgesindeki ılımlı milliyetçi partilerin diğer siyasal partilerle işbirliğine girmesi açmıştır. Kuzey Irlanda yükünü sırtından atmak için gi- riştiği çabasında Londra, VVashington'un yardımıy- la önemli bir aşamaya geldi. 1973 yılındaki ilk ba- şarısız girişimden sonra "güç bölüşümü" politl- kasıyenidenuygulanmayakonuldu. 1973'tekigi- rişim, Protestanların baltalamasıyla sekteye uğ- ratılmıştı. Bazı Ingiliz güvenlik görevlilerinin Pro- testan terör örgütlerine verdikleri destekle IRA'ya karşı mücadele yıllar boyu sürdurülmüştür. Ta ki Londra artık bu yükten kurtulmaya karar verince- ye kadar. 2 Aralık'ta yetkiler Londra'dan Kuzey Irianda'ya (Stonmont'a) geçti. Şubat 1994'teki açıklamasın- da silahlarla masaya oturacaklannı söyleyen Mar- tin McGuinness IRA'nın silahları gölgesınde Eği- tim Bakanı oldu. IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fe- in'in lideri Gerry Adams ise 27 Kasım'da Stor- mont'daki konuşmasında birleşik ve özgür Irlan- da kurma amaçlarından vazgeçmediklerini, "Go- od Friday Anlaşması"n\ bu amaca varmak için geçici bir yapı olarak gördüklerini ifade ederek ta- raftaıiarına mesaj venmeye çalışmaktadır. Protestan ve Katolikler arasında var olan düş- manlıklann ve güvensizliğin sona erdirilerek IRA'nın tasfiye edilebilmesi için banş sürecinin sürdürül- mesi zorunludur. Londra 196O'lı yılların sonu ve 1970'li yıllann başında yaptığı hatalan tekrarlamaz- sa banş ortamı IRA'yı marjinalleştirecektir. Yeni olu- şumları hem Katoliklerin hem de Protestanların memnun olacaklan bir yönde şekillendirmek ise zaman alacak. IRA'nın kullandığı ateşkes ve saldın taktiği Lond- ra'nın hesaplarına uyunca başanlı oldu. Fakat ör- gütün banş sürecine katılması, tasfiyesini hızlan- dıracaktır. ETA, IRA taktiği uygulamayı denıyor. Uzun süre pasif kalmasının kendi tasfiyesine yol açabileceği kuşkusuyla ETA liderliği 14 aylık ateş- kese son vermek karan aldı. Fakat koşullar Ku- zey Irlanda'nınkiyle aynı değil. Avrupa'da, Bask Bölgesi'ne verilen genişletilmiş otonomi hakkı olumlu karşılanmış ve ETA'ya eskiden var olan Pa- ris desteğı kalkmıştır. Bask Bölgesi'ndeki siyasi partilerin büyük çoğunluğunun var olan yapılan- madan memnun olması ETA liderHğıni rahatsız et- miştir. Ilımlı "Bask Milliyetçi Partisi" PNV'nin lide- ri Xabier Arzallus, Bask Bölgesi'ndeki milliyetçi partilerin aralanndaki anlaşmaya uymayarak Mad- rid'le yakınlaşmaya devam ettikleri gerekçesiyle ETA liderliğince eleştirilmelerini ve bu nedenle ateşkese son vermelerini "aptalcabiroyun" ola- rak nitelendirmiştir. Bölge halkının refahına önce- lik veren politikaiar üretme çabası içerisinde olun- masını savunan PNV gibi partilerin Bask Bölge- si'ndeki merkez sağ ve sol partilerle birlikte ça- lışması ETA gibi radikal milliyetçileri rahatsız et- miştir. Bunlar ancak dumanlı havada etkinlıkleri- ni sürdürebileceklerini bildiklen ıçın yeniden ça- tışma ortamı yaratma çabasındadırlar. Etnik şiddet bir çıkmazdır. Profesyoneller yenı meclislerdeki koltuklarda yerierini alırlarken, ça- tışmalarda ölen ya da yaşam boyu örgüte karşı- lıksız hizmet edenlerie sıradan halk faturaları çok- tan ödediler. Geri kalanlar çoğunlukla, IRA ve ETA'nın bağımsız devlet kurma mücadelelerinın kendi günlük yaşamlanna ne tür bir iyileştirme ge- tirip getirmediğine bakmaktadırlar artık. Not 1: Geçen haftaki yazımızın 5. paragraf, 3. satırında "...alıkoymaktadır" kelimesi, "alıkoyma- maktadır" olacaktır. Düzeltir, özür dileriz. Not 2: Ingiliz Konsolosluğu'na: ingilizakade- mısyenlerin Türkiye'de araştırma yapmalarına Türk yetkililerin sağladığı kolaylığa rağmen, kü- tüphane araştırması için vize isteyen Türk akade- misyenlere çıkartılan engellerin amacı nedir? E:mail: emingurses@yahoo.com BULMACA SEDAT VİŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 : 9 I I I I U \mwf] ı n n ı1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Hidrojenin, atom çekirde- ğindebirproton vebirnötronbu- lıman izotopu. 2/ Göriinüşe göre olacağısanılan... Uyanık, gözü açık 3/ Hiç emek vermeden ele geçirilen şey...Holmiyum elementinin simgesi... Bir nota 4/ Şaşma belirten bir ûn- lem... Bir iskambıl oyu- nu. 5/ Kimliği saptana- 1 mayanuçancisimlerive 2 uzay olaylannı incele- 3 yen bilim. 6/Birdenbire ortaya çıkan nıhsal dar- ^ be... "Neyj'ire—-"Ti- 5 yatro ve sinema oyun- 6 cumuz. 7/ Dans... Fazıl j Hüsnfi Dağlarca'nın bir şiir kitabı 8/Notadadu- 8 rak işaretı. . Hastalıklı, 9 sakat. 9/ îki ya da daha çok kişinin yüz yüze gelerek oynadıklan halk oyunlan- nın genel adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 1956-1958 yıllannda llhan Selçuk tarafından yayım- lanan haftalık mizah dergisi... Katılmış, ulanmış parça. 2/ "Bu denız bir—• denız / lnsanlar ey nerdesiniz 9 " (N. Hikmet)... Gemilerde kürek çeken tutsak ya da hüküm- lü kimse. 3/ Manyok kökünden çıkanlan nişasta 4/ Bi- linç.. Bir renk.. Yağı alınraış sütten ya da yoğurttan ya- pılan peynir. 5/ Mürekkebı kunıtmakta kullanılan çok in- ce kum Bir tartı birimi. 6/ Nesne... " — Pacino": ABD'li sinema oyuncusu. 7/ Akıl... Osmanlı donanma- smda tümgenerale eş rütbe. 8/ Afrika'da bir ülke... Ad. 9/ Saplı tencere
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear