25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 1999 SAU 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DtKMEN GÜRÜN Zamansız çılolaıı bir yolcuhık"Hüseyin Kanrcıoğlu ökiü. 46 yaşında Katırcıoğlu eski Kasnnpaşa un fabrikasının çatısını tamir ederken bir kaza sonucu ökJü." Kısa bir haber: tiyatro adına olumlu çalışmalarla, umutla. inatla dolu bir yaşamın bir anda sönüp gıdişinin iki cümleyle özeti. Hüseyin Katırcıoğlu. yıllardır gerçekleştirmeyi düşündüğü Perfbrmans Sanatlan Merkezi'ni, bu alternatif mekânda, Kasımpaşa un fabnkasında hayata geçirebilseydı, inanıyorum ki burası da Assos Gösteri Sanatlan Festivali gibi, tiyatro yaşamımıza zenginlik katacaktı. Hüseyin Katırcıoğlu 1995'tebaşlattığı Assos Gösten Sanatlan Festivali'nde kültürlerarası \e disiplinlerarası sanatı ve de özgün çalışmalan destekleyen bir anlayışla yola çıkmıştı. Buna bağlı olarak, Assos Festivali. üretim sürecinin önemini vurguluyor ve bu süreçte yaşanan arayışlar üzerinde duruyordu. Sanatçı, bu festivalin temel amacının sözel anlatıma dayanmayan. kendi özgün yapılannı sergıleyen. kendi anlatım dılini oturtmak çabasında olan topluluklan bir araya getirmek olarak belirlemişti. Temelde, Assos Festivali. yerleşik ölçülenn dışma çıkmayı amaçlayan araştırmacı sanatçılann buluştuğu bir ortamdı. Bu ortamda. sanatçılar kendi anlatım biçımlenni geliştıriyorlardı. Katırcıoğlu, Türk sanatçılannı başka ülkelerden gelen benzer sanatçılarla bir araya getırerek, dûnyaya hep bırlikte açılmalanna olanak sağlamayı amaçlıyordu. Çalışmalannı bu yolda sürdürdü. Bizim sanatcılanmız diğerlenyle Assos'ta buluştular ve burada kaldıklan üç ya da en az bir haftalık süreler içinde birlıkte yediler içtiler, konuştular. tartıştılar ve yapıtlannı bırlikte ortaya koydular Oyunlannı Behramkale köylülerine açtılar. onlan aralanna aldılar. Köylüler de onlara sevgıyle sanldı, kucak açtı. Bir Japon dansçıyla Behramkalelı çoban aynı alanı paylaştı bir Anadolu mitinden yola çıkarak sevgi mesajını iletirken dünyaya. Bu festival, insanlar arasında kurulan iletişimin ötesinde sanatçılara kendi oyun alanlannı ve temalannı belirleme özgürlüğü de veriyordu. Assos'un tarih ve doğa güzelliklerini öne çıkartıyordu. Athena tapmağından Behramkale sokaklanna. surlardan eski Assos Köprüsü'ne, tepelerden denize, denizden karaya tüm alanlar tiyatro içindi. Bu tiyatronun içinde köylüsünden kentlısıne, yaşlısından gencine herkes yer alıyordu. 1997'de gözlemledığım (bu yıl ne yazık ki katılamadım); çevre köylerden insanlann da en güzel giysileri içinde minibüslere doluşarak Assos'a gelişlenydi. Ankara, Eskişehir, İstanbul'dan üniversite öğrencileri doldurmuştu her yanı. Bir şenlikti yaşanan. yaratıcı, anlamlı, geleceğe dönük olarak büyük umutlar taşıyan bir şenlik... Ama Hüseyin Katırcıoğlu maddi sorunlarla boğuşmak durumundaydı Sponsor bulmakta zorlanıyordu. ilk yıllarda verilen destekler, belkı de zorunlu olarak kısılıyor ya da geri çekiliyordu. Bunun sonucunda geçen yıl festival yapılamadı, ama Katırcıoğlu umudunu yitırmedi, arayışlannı sürdürdü ve bir yıl arayla 4. Assos Gösten Sanatlan Festivali 1999'da yapıldı. Böyle olumlu bir etkinliğin yanında durması gereken Kültür Bakanlığı, Assos'ta olup bitenlerle ilgilendı mı bilmiyorum. Sanmıyorum. Elbette ki Hüseyin Katırcıoğlu salt Assos Festivali ile değil. ondan çok daha önce ya da tiyatroda yaptığı çalışmalarla da • ••>-» dikkat çekiyor ve perforrnarfc ' '-">»»V sanatının çeşıtlı boyutlan üzennde duruyordu. Yurtdışında çalışmalan vardı. Anadolu medeniyetleri tiyatro çalışmalannı yönlendiren zengin kaynaklardan bıriydi. Ve 2000 yılında Cenevre'de düzenlenecek olan Prohelvetia Vakfı'nın desteklediği "Avantgart Türk Tıyatrosu" gösterilennin küratörlüğünü üstlenmişti... Kötü bir şaka yapar gibi birdenbire çekti gitti Hüseyin Katırcıoğlu. Sözü ona bırakıyorum: "Kitsch bütün politikacüann, bütün politik partilerin ve hareketlerin estetik ülküsüdür (Milan Kundera)_ uzun geçmişi ile insanuğın ve medeniyetin beşiklerinden obnasuıuı getirdigi. Bir ülkenin sanat yaşamında bu unsurun yaygınlaşması ve ön plana çıkması, kitsch'in yiice bir sanat eylemi olarak algüanması sanatsal ve yaratıcı güçlerin değil, siyasal güçlerin sanata hâkim olduğunu ifade ettiğinden, ürkütücüdür. Özellikle de yenilikçi yapıtiarda, kurulu düzeni ve degeıieri sorgulamasmı ve zorlamasınu sonunda da belki değiştirmesini beklediğimiz genç sanatçılann çalışmalannda yaygınlaşmaya başladıgında ürkütücüdür. Yaratıcı dinamik bir sanat ortamında bu yapıtlann daha •jfceskin, daha zorlayıcu daha özgür, daha özgün olması bektenir. Sonunda sanat ortamı bir toplumun iç dünyasının yansımasıdır. Eğer bu dünya kendine değişik açuardan Hüseyin Katırcıoğlu 1995-tebaşlattığı Assos Gösteri Sanatlan Festivali'nde kültürlerarası ve disiplinlerarası sanatı, özgün çalışmalan destekleyen bir anlayışla yola çıkmıştı. bakamıyorsa, düş gücünü kullanarak başka boyutlar yaratamıyorsa, dinamizmini kay betmiş ise kendi yarattığı durağan batağın içinde çürümeye nıahkûm olur. Bu iç dünyanın sorgulanması. eleştirilmesi, yönlendirilmesi ve değişimin sağlanması sonunda sanatçınuı etkinlik alanına girer. Bunu yapmayan. bu iç dünyayı olduğu gibi kabulienen sanat ortamına sahip bir ülkc vahim dunımdadır." "... Anadolu teması hem sorgulayıcı bir sanatçı hem de kitsch için gerçekten zengin bir esin kay nağıdır. Böyle bir uygarlığın sonucu olmak, bu uzun ve zengin tarihi sürecin şimdiki anı olmak ve bunun btlincini altmtş miryon insanla paylaşabiunek, bu ortak ayncalık sayesinde dünyaya karşı tavır alabilmek sanatçı için bir fırsattır. Eğer keskin gözlemlerle, yarancüıkla bakabiliyorsa. bu geçmişi şekillendirip bugün için geçerli bir boyut kazandırabiliyorsa, bu geçmişin ateşlediği çeşitli duygulan o duygulann ötesinde bir bütüne hizmet ettîrebüiyorsa fırsattır. Fakat ne yazık ki... Anadolu temalan ile tiyatroda kitsch had safhaya utaştu." (Anadolu Kitsch-Tiyatro Dergisi, Eylül 1996) Güle güle Hüseyın Katırcıoğlu, 2000'de 5. Assos Gösteri Sanatlan Festivali'nde yada Performans Sanatlan Merkezi'nde buluşmak üzere. 6 Irtiea ve bölücülüğü ABD desteldiyor' Gazetemiz Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya, tüm Kemalist, sosyalist, laik ve yurtseverlerin gerici hareketlere karşı birleşerek siyasal erki ele geçirmeleri gerektiğini söyledi İstanbul Haber Servisi -Anka- ra Üniversıtesı Siyasal Bilgiler Fa- kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sina Akşin. Batı'nın dinın etki- sindeki gelişmemiş ülkeleri, kit- lelere hükmeden tarikat şeyhle- rini kullanarak çıkarlan doğrul- tusunda yönettiğini vurguladı. Gazetemizin Genel Yayın Koor- dinatörü ve yazan HikmetÇetin- kaya. Türkıye topraklannda ger- çekleştirilen gerici ve bölücü ha- reketlerin arkasında ABD'nin ol- duğunu belirterek bu hareketle- rin tüm Kemalist, laik, sosyalist ve yurtseverlerin birleşip siya- sal erki ele geçirmeden engelle- nemeyeceğini söyledi. lşçi Partisi Genel Başkanı Do- ğu Perinçek de son 30-40 yıldır dünyadayaşanan tüm gerici ayak- lanmalann arkasında ABD'nin olduğunu belirterek Batı'nın, ero- ine bağlı ılımlı Islamı getirmek ve tarikatlar bağlı "zavaHı bir halk" yaratmak istediğini savun- du. 18. TÛYAP Kitap Fuan'nda düzenlenen "Aydınlanma Süre- cinde Batı ve İrrJca" konulu pa- nelde konuşan gazetemiz yaza- n ve Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya. tarikat lideri Fethullah Gülenin Orta Asya Türk cumhuriyetlerindeki okul projesinin ABD ile çatışmaya gi- 18. Istanbul FuarıKitap 'Aydınlanma Sürecinde Batı ve İrtica' konulu panelde Hikmet Çetinkaya ve Doğu Perinçek konuşma yapti. (KADER TUGLA) rilmesi durumunda gerçekleş- meyeceğini dile getirdiğinı anım- satarak Gülen'in arkasında ABD'nin olduğunu vurguladı. Fethullah Gülen'in, yıllardır devleti yöneten siyasal kadrolar- la işbirliği yaptığını kaydeden Çetinkaya, Fethullahçı öğrencı- lerin yıllarca sızmaya çahştıkla- n askeri okullardan tasfiye edil- melerinin ardından yatay geçiş- le anadolu liselerine, kendisine ait kolejlere, oradan da Amerikan üniversitelerine gönderildiğini kaydetti. Milli Eğittim Bakanlı- ğı Yurtdışı Eğitim Genel Müdür- lüğü görevini I989'dan bu yana yürüten Aysal Aytaç'ın Fethul- lahçı öğrencileri Amerikan üni- versitelerine gönderdiğini belir- ten Çetinkaya, Aytaç'ın arkasın- dakı güçle hıçbir siyasal iktida- nn başa çıkamadığını kaydetti. Çetinkaya, Aytaç'ın Orta Asya Türk cumhuriyetlerine eğitim ateşeleri gönderdığine de dikkat çekti. lşçi Partisi Genel Başkanı Do- ğu Perinçek ise özel mülkiyetçi- lik anlayışının gericilikle birlik- te geliştiğini vurgulayarak ken- disinin demokrat değil, devrim- ci olduğunu söyledi. Perinçek, Kemalist Devrim, 27 Mayıs ve 28 Şubat'ın tarikatlar ve şeyhlere karşı özgürlükçü toplumsal ha- reketler olduğunu belirtti. Batı'dan Türkiye'ye özgürlük gelemeyeceğini kaydeden Perin- çek, Çırağan Sarayı'nda Batılı- lann sivil toplum kuruluşlanyla toplantı yapmasının ulusal dev- leti yıkacak, devleüeri birer sıvil toplum kuruluşuna dönüştüre- cek, Batılı sermayeyi ezen, Tür- kiye gibi gelişmekte olan ülke- leri de ezilenlere dönüştürecek bir gelişme olduğunu savundu. Perinçek, Türkiye'nin aydınlık, özgür bir ülke olmak, tarikatlar- dan kurtulmak istediği her za- man hep Amenka'nın destekle- diği gericilikle karşılaştığını söy- ledi. Perinçek, ABD'nin ekonomik gücünü yitirmeye başladığını ve Asya'dan yeni bir ekonomik gü- cün yükselmeye başladığını vur- gulayarak Türkiye'nin Ameri- kan taseronluğu yerine Asya ül- keleriyle işbirliği yapması ge- rektiğini savundu. lngiliz lmparatorluğu'nun ta- rih boyunca miryarlık nüfusu olan Hindistan'a kendisine bağlı mih- racelerle hükmettiğini söyledi. Batı'nın bu ülkelerde halkın din duygulannı kullanarak gerici ha- reketler başlattığını kaydeden Prof. Sina Akşin, Nurculann ABD'de dergi çıkarması, ABD Başkonsolosu'nun hüküm giyen Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etmesinı örnek gösterdı. Fethullah Hoca'nın Orta As- ya'da 250 adet mükemmel do- nanımlı okul açarak ABD'nin desteğiyle Nurculuğu bu coğraf- yada yaymaya çahştığını belirten Prof. Akşin, bu okullarda Atatürk fotoğraflannın asılı olmasının Tûrk Dışişleri'ni memnun ettiği- ni söyledi. Gülen'in, okullany- la ABD'nin misyonerliğini yap- tığını vurgulayan Akşin, ABD'nin Orta Asya ülkelerinin yeniden "Rusya'nın kucağına" düşmesini bu yolla engellemeye çalıştığını kaydetti. Akşin, bupo- litikanın ABD'nin eski "komü- nizmin ilacı Islamdır" politıkası- nın devamı olduğunu kaydetti. Kitap flıannın onur yazan Tanilli, aydınlanma, demokrasi ve eğitim üzerine konuştu 'LaMik toplumun huzurkoşuludur' Server Tanilli, 25 yıklan beri ilk defa Türkiye'de söylesi yapftğını belirtti. Tanilli'nin söyleşisine ilgi büyük oMu. Kültür Servisi - Uzun yıllar sonra ülkesine ge- len, 18.İstanbul KitapFuan'nın bu yılkı "onur ya- zan" Server Tanilli dün fuar çerçevesinde okuyu- culan, dostlan ve eski öğrencılenyle buluştu. Söy- leşıde inanç özgürlüğüne de değinen Tanilli, laik- liğin bir toplumun huzur koşulu olduğunu söyledi. Tanilli, TÜYAP tarafından düzenlenen 'Server Tanilli ile Aydınlanma, Demokrasi ve Eğitim Üze- rine' başlığını taşıyan söyleşide Sevgi Ozel'ın so- rulannı cevapladı. TUYAP'ın salonunu dolduran yüz- lerce dınleyici, Server Tanilli'ye olan hasretlerinı yazann konuşmasını zaman zaman alkışlarla böle- rek gösterdi. Salona sığmakta güçlük çekenler, Ta- nilli"nin konuşma yaptığı sahneye çıkmakta buldu çözümü. Söyleşıye. 18. yüzyıl aydınlanma döne- miyle başlayan Tanilli. 'YüzyülannGerçegiveMi- rası' adlı kitabını yazarken bu bölümü, kendısını en çok heyecanlandıran dönem olarak nitelendirdi. Tanilli, "Aydınlanma, tarihin beüi bir dönemini dV legetirmek için kullanılmıştır. 18. yüzyıl Fransa,AI- manya ve tngiltere'sinde daha doğrusu tüm Avru- pa'da,entelektflel atmosfer bu kavranıladile getiri- lir. Sarsıa tarih dönemlerinden hoşlanınm. Bu yüz- den 18. yüzyıl benim için anlamlı" dedı. Söyleşisinde sınıflann durumuna da değinen Ta- nilli, tarihi incelerken sınıf mücadelesıni bir tara- fa bırakarak hiçbir şeyin yapılamayacağını belirt- ti. Tanilli, "Sırufsal olmayan hiçbir şey yoktur. İki sevgüinin bir gazinoda eğtenmesi sınıfsal değil gibi gözükse de gidemeyenlerin var ohnası bile sınıfsal bir sorundur. Hatta sian bu sakmda, beni dinüyor olmanız bile sımfsaldır" diye konuştu. Kendısının fıkn hür. vicdani hür, ırfanı hür bir ınsan olduğunu. bunun dışında hiçbir şeyı kabul et- medığinı ıfade eden Tanilli şunlan söyledi: "1923 kuşağ) bcze aydınlanma geleneğini sonuna dek tat- ürdı. Ben akla ve bilime inanınm. Benim kuşağını aydınlanmacı oiarak yetişti. Devrime inanmayı biz bu dönemde ögrendik. Akhn yolunu açacak ne ka- dar önemli kitap varsa SO'li yülann yönetimlerince yasaklandı Türkiye'de. Benim kültüriun yasak ki- taplara dayanıyor." YAZIODASI SELtM tLERl Yedi Kocalı Hürmüz'ün Düşündürdükleri - BRT'nin çekimleri için geçen hafta Yedi Kocalı Hürmüz'ün provasına gittik. Prova izlenimlerimi pa- zar gecesi bilmiyorum izlediniz mi? Ama çekim dışında kalanlardan programda etoei- te söz açamazdım. Şimdi onlan dile getırmeye çalı- şacağım. Müjdat Gezen zoıiu bir çalışmayı üstlenmiş. Ka- labalık, değerli kadrosu; her zamanki gibi yıne göz kamaştıran Nükhet Duru'suyla bu muzikalın geçmiş günlerin güzet müzikallerine bir dönüş olduğuna ina- nryorum. O gün, Türk tiyatrosuna ömür vermiş Necdet Mahfi'yi, Lâle Oraloğlu'nu, Ayşen Gruda'yı göre- medim. Onlan artık oyunda izleyeceğim. O gün Sadık Şendil'i konuştuk. Tekrar tekrar hatıriayıp, hatırtadıkça kıs kıs güldü- ğüm, her hatırtayışımda bana yeniden mutluluk ve- ren oyunlar yardır. Başta Kocamın Nişanlısı; unutul- maz Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan ıkilisi. Sonra Ke- nan Büke li Aziz Basmacı lı Kart Horoz; kim bilir kaç yıl önce. İstanbul Tıyatrosu'nun başyapıtı Çılgın Yenge... Tümünü Sadık Şendil yazmış. Keşke bir daha sahnelense dediğim oyunlar. Yedi Kocalı Hürmüz, Sadık Şendil'in şanslı bıroyu- nu. Hem Ayfer Feray'dan, hem Ayten Gökçer'den seyrettım. Bu rol, bu kez, Nükhet Duru'ya çokyara- şacak. Sonra, Sadık Şendil adının gündeme getrilmesi se- vindirici. Değerbilir Müjdat Gezen, onu, Ustalanm ad- lı incelikli kitabında ustalan arasında sayıyor: "Dünya güzeli yemekler yapardı. Rakıcıydı. Ama iyirakıcıydı. Ikinci kadehte Sadık ağabeyin birden an- latma vakti gelırdı... O konuştu mu susmayacak adam daha doğmadı diyebilınm... Ağzının içine ba- kardık. Askertiğıni anlatır, okul zamanını anlatır, fılm setlenni anlatır, memuriyetini anlatır, anlatır, anlatır, zaman neden bu denli çabuk geçer, hayıflanır du- rurduk." Her gün yürüyüşe çıkıyorum. Her gün Sadık Şen- dil Sokağı'ndan geçiyorum. Ben hiç tanımadım Sadık Şendil'i. Sevdiğini has seven Ertem Eğilmez'den. Ertem Ağbi'den dinle- dim. Müjdat'ın yazısı da beni çok etkiledi; kirnse kim- seyi usta saymazken, Müjdat Gezen birçok ustasın- dan söz açıyor. Sokağa doneyim. Alçakgönüllü, handiyse hüzün- lü, bir arka sokaktır. Her geçişımde, onca çalışmış, onca üretmiş Sadık Şendil'in öylesı bir sokakta, alın- terinin gururuyla yaşadığını düşunürüm. Türk sine- masına yüzlerce senaryo, aralannda Beklenen Şar- kı, Sürtük gibi unutulmazlan var. Bu kalem emekçı- sine bütün borcumuzu, yaşadığı sokağa adını vere- rek ödedik mi? Gerçi Sadık Şendil Sokağı iyi ki var. O gün Müjdat'a sordum; sokaktan hep akhmata- kılırdı; Sadık Şendil'in oyunları basıldı mı? Yalnızca Yedi Kocalı Hürmüz yayımlanrruş, Müjdat Gezen yayımlamış. Ne Kocamın Nişanlısı, ne Ihtilâl Var, ne ötekılec Eseriyie Türkiye'de tıyatroya sayısız seyirci kazandıran bir yazar, her an yitik metınler ya- zan olabilir. Yann öbür gun güldüru tarihimızı 'ger- çekten' araştracak, 'ırdeleyecek'olanlar, oyunlan oku- yamayacaklar. Nasıl bir ınsafsızlık! Müjdat bana Miyatro Yayınlan'nın Yedi Kocalı Hür- müz'ünü hediye etti. Orada Sadık Şendil'le söyleşi- liyor. Sokağı gibi alçakgönüllü yazan dinliyorsunuz: "Ne düşünce ile yazdığıma bir yanıt veremem. Canım istedi yazdım. Belki de öyküyü çok sevdim." Afır tafır, neler anlatabılir, ne ipe sapa gelmez yo- rumtarla şişinebilırdi yazar. Yalnızca: "Canım istedi yazdım" diyor. Şu üç sözcüğe dalıp gittim. Onlar tuhaf insanlardı; Ertem Eğılmez de öyleydi. Ne ştşinmek-boburlenmek, ne ebedî kalıcılıkta bıreser yarattığı kuruntusuyla avunmak... Guzei olsun, duyar- lı, gönül titretici olsun, yetıp artardı. Bizı bırakıp gittiler. " '. '' Takvimde h Bırakan: v "Su ülkenin en güzel kenti Istanbul'un en alatur- ka ve geleneksel semtı olan Fatih'in (eski güzel Fatih 'ten söz ediyorumj birsokağında dünyaya gel- memlebırlikte, Dümbüllü'leri, KomikKemal'leh, Vös- ff Rıza'lan tanıdım." Müjdat Gezen, Türk Tıyatrosu Kitabı, MSM Yayınlan, 1999. PBVden Dede Korkut sempozyıımu •I Kültür Servisi- Dede Korkut Destanı Istanbul'da düzenlenen uluslararası bir sempozyumda tartışılacak. PEN Yazarlar Derneği'nın düzenledıği sempozyum 15 Kasım günü 14.00-19.00 saatlen arasında, AKM'de gerçekleşecek. Sempozyumda, L'NESCO'nun 900. yılı dolayısıyla "Bütün dünyada anılması gerekenler' listesine aldığı 'Dede Korkut Kitabı' da hem bilimsel açıdan incelenecek, hem de çağımıza ulaşan özellikleri yönünden ele alınacak. Kültür Bakanlığf nın katkılanyla düzenlenen sempozyumda Prof. Dr. Altan Gökalp ve Prof. Dr. Louis Bazin tarafından Fransızcaya çevrilen Dede Korkut kitabı da ele alınacak. Oturum başkanlığını Talat Halman'ın yapacağı 'Uluslararası Dede Korkut Sempozyumu'nda aynca Türkiye'den Yasar Kemal, Prof. Dr. Talat Tekin, Adnan Bınyazar. Konur Ertop, Dr. Muhsine Helimoğlu Yavuz ve Azerbaycan'dan Anar Rızaev bitdiri sunacak. POYRAZ Cumruırtyet k ı t a p I a r ı Gazetecı-Yazar Hikmet Çetinkaya'nın içındekı fatınalı evrende geliştirdi|i, duygu denizmde daınıttığj yazılan. Bit solukta okunacaL kirm zaman biı nisan yağtnuru altında, bazan poyraz yelinın soguk savurganlığında ya da karanlık bir gecenin yahuzlığında yeniden okunacak, yer yer okunacak bir kitap bu kitap Çağ Pazartama A.Ş. Türkoca^ Cad. No:39M1 Ç34334)Cağaloğlu-lstanbu! Tei: (212)514 01 96
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear