Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 KASIM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Garip
Bir yanda Başbakan
Bülent Ecevit
genelge çıkarır,
deprem felaketini
gerekçe göstererek
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı'nın
kutlanmasını
önlemeye çalışır.
Öbür yanda, 29
Ekim'den birkaç gün
sonra
Cumhurbaşkanı
Süleyman
Demirel'in yaşgünü,
kayınbiraderi Ali
Şener'in Gölbaşı
yakınlarındaki
çiftliğinde "Happy
Birthday" yazıları ve
havai fişek
gösterileriyle
kutlanır.
Garip bir ülkede
yaşıyoruz, ya da ülke
garipleştiriliyor.
12 Eylül 1980 sabaha karşı. Teleksin
tıkırtısı Istanbul'dan. Darbeyi bildiren
telaşlı genç gazeteciye Oktay Kurtbö-
ke'den meslek dersidir, her vuran tuş:
"Yaşanan gerçeklerdir işimiz..."
An, karanlık ölüm meleği savurdu yi-
ne tırpanını. Gel de sitem etme Metin
Eloğlu gibi:
"Birkıyımızmı kaldı bu denizde? Onu
da batır hadi!
Çiçeğimizi yol, rüzgânmızı bur, suyu-
muzu acıt...
Gökyüzümüz mü nerde? sanki nerde
bizim gökyüzümüz?
Hani lokman bulutlarımızda güvercin
lekelerimiz?
Gözümüzü körelthadi, içimizbörtsün,
ellerimizi yırt..."
Bu toprağın insanıydı derler ya, öyley-
di Oktay Ağabey. Ateşler içinden yıka-
nıp gelen Metin Attok a danışmalı bir:
"Toprağın da vardır bir kişiliği,
Her insanın nasıl bir iklimi varsa.
Bir toprağı anlatmak değil mi ki,
Bir insanı anlatmaktır biraz da."
Güneş kasımpatına vurmuş. Sokak-
larda binler, yurtta milyonlar, dünyada mil-
yarlar. Ölümün aceleciliğinin gizini çöz-
Ölüme Sitem
müş Behçet Necatigil:
"Dağlann ardından ölüm doludizgin
gelir,
Terkisinde biri vardır.
Ama yollar insanlarla kaynaşır,
Ama dünya telâşında hepsi,
Ama ölümün işi hepsinden aceledir,
Ama yollar tutulmuş, geçilecek gibi
değil...
Bir anda her şey bir yana itilir,
Önce ölüm! Olüme yol!"
Bir Oktay Ağabeyimiz vardı. Gitti.
Türk-lş içinde yıllardır "sosyal demokrat"
geleneğin önde gelen temsilcisi sayılan Türk
Harb-iş'in geçen hafta yapılan genel kurulu ile
sendika yönetimi FP-MHP eğilimli bir
koalisyonun eline geçti.
Eski Türk Harb-lş Sendikası Genei Başkanı
Izzet Çetin'e bu değişikliğin nedenlerini
sorduk. Yorumu şöyle oldu:
"Sendikacılıkta farklı bir çizgi izledik.
Sendikacılık yaptık. Özelleştirmeye karşı
mücadele ettik. Kamu Işletmeciliğini Geliştirme
Merkezi Vakfı'nın (KİGEM) oluşumuna katkı
Harb-lş Aıtık Sağda
sağladık, destek verdik. Bilimsel çaiışmalar
yaptık. Bütûn bunlar birçok kesimi rahatsız
etti."
Çetin, son yıllarda Türk Harb-lş'in örgütlü
olduğu işyerlerine alınan işçilerin çoğunlukla
sağ eğilimli olduklarını da ileri sürdü ve ekledi:
"Kongre sûrecinde iç ve dış müdahalelerie
karşılaştık. Bizim kongrelerimize hiç uğramayan
MHP ve FP'lilerin bu kez toplantılanmızda cirit
attığını gözledik. Sağ eğilimli sendikalann da iç
işlerimizle çok yakından ilgilendiğine tanık
olduk. Kimi delegelehmiz sağ partilerce adeta
kampa alındı. Bütün bunlar ister istemez
kongre sürecini etkiledi.
Yoksa, genel kurulda hiç kimse bizi
'Sendikacılık yapamıyorsunuz' diye
suçlamadı."
Sıralanan bu gerekçelere, Izzet Çetin
değinmese de bir başkasını eklemek gerek:
Sosyal demokratlar, soldakiler birbirini yedi. Ve
mutlu son!
İki Sümerbank
1933'te kurulan Sümer-
bank'ın adını Mustafa Kemal
Atatürk vermişti. Sümer-
bank'ın kuruluş amacı. ortaçağ
kalıntısıOsmanlı Imparatorlu-
ğu'na son veren genç Türki-
ye Cumhuriyeti'nin "kalkın-
ma"s\na öncülük etmekti.
Sümerbank'ın görevi, fabri-
kaları işletmekti. Işletti. Kamu
gücüyle kurulacak tüm sana-
yi kuruluşlannın tasarımlarını
hazırlamaktı. Hazırladı. Sana-
yi için gerekli teknik persone-
li yetiştirmekti. Birçok genci
yurtdışına bursla gönderdi.
Yetiştirdi. Kısacası Sümer-
bank, Türkiye'nin sanayileş-
mesinin lokomotifiydi.
TurgutÖzal'ın başbakanlı-
ğı döneminde Sümerbank'ın
özelleştirilmesi kararı alındı.
Bankanın bütün hisseleri Ekim
1995'te yapılan bir ihale ara-
cılığıyla özel bir şirkete satıl-
dı. Kime? Hayyam Garipoğ-
lu'na O kim? Yeraltı dünyasın-
dan Alaattin Çakıcı ile bağ-
lantıları nedeniyle geçmişte
gözattına alınmış, tefeci Nesim
Malki'nin öldürülmesi olayı-
na karıştığı savlanan, Türk-
bank'ın özelleştirilmesine fe-
sat kanştırdığı ileri sürülen Erol
Evcil'in yakalanmasından bu
yana gündeme gelen karışık
olaylara ilişkin haberlerde sık
sık adı geçen "işadamı".
Nereden nereye... Sanayi
atılımı coşkusundan, yozlaş-
mışlığın çapraşık ağlarına...
Türkiye Cumhuriyeti'nin ku-
ruluş yıllannı, 1930'lu yılları
küçümsemek isteyenler, yok-
sul halkın güllü basması ile
özdeşleşmiş Atatürk'ün Sü-
merbank'ı ile Garipoğlu'nun
Sümerbank'ını bir karşılaştır-
malı...
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Suat Yalaz'ın sergisini kaçırmayın
Ustat Oğuz Aral. Suat Yalaz
için bakın ne diyor: "Yüce Mev-
lama herzaman Menekseye mo-
runu, güle can kokusunu. rüzgâ-
ra nefes serinliğını, Safiye Ayla'ya
bülbül sesini verdın de Suat Ya-
laz'ın desen gücünü ve iki buçuk
çizgjdekf portre çizme mgrifeti-
ni bu garip Oğuz kuluna niye na-
sip etmedın?..' diye takaza etmi-
şimdir.
Suat, Babâli'ye geldiğinde biz-
lergibi desenin çini mürekkebin-
den önce kurşunkalemle çizildi-
ğinibllmiyordu. Ak kâğıda. Fırça-
sını mürekkebe çalâfırça banıp
duruyordu. Kurşunkalemsiz çiz-
dikleri benim ıkına sıkına, sile bo-
za çizdiklerimin ötesindeydi. Ama
Suat karikatürte yetinmedi. Ben-
cehaltetti. Çizgi romancılığa ve
sinemacılığa soyundu. Böylece
ondan kurtulduk!.."
Suat Yalaz da "Mal Beyanı Gi-
bi Bir Şey" başlığıyla anlatıyor:
"Dilekolay!..
Yanm yüzyıl basında, 40 yıl da
çizgi romancılıkta...
Evet... 1949 yılında, Erciyes
Postası'na çizdiğim ve iki buçuk
liralaraldığımilkgünlükkarikatür-
lerden bu yana tam 50 yıl geç-
miş.
Bir işkolunda 50 yıl, koca bir
'çalışma ömrü' demektir, ben,
herne kadar. kendimi henüzyo-
lun yansında hissediyorsam da
'Yahu, okyanusu aşıpAvrupa'dan
öteye ne zaman geçeceğiz?' di-
ye söylenip duruyorsam da...
Tam yanm yüzyıl, gerçek an-
lamda 'kendi yağımızla kavrul-
duk'... Kimseden konu almadık.
Kendimiz yazdık, kendimiz çiz-
dik... Filmlehmizi fırçanın ucuyla
kazandığımızkendiparamızla ve
yüzümüzün akıyla çektik. Bu ya-
nm yüzyıl içinde ne bir ödül ve-
ren oldu bize ne de ben aynldı-
ğım gazetelerden tazminat al-
dım...
- Eh, bu yıl artık Gazeteciler
Cemiyetimiz benim meslekte 50.
yılımı hatırlar da bir plaket falan
verir... ya da Avrupa basınıyla
tüm ilişkilerimi koparıp 'gemileri
yakarak', 'köprüleri atarak' en
vehmli yıllanmı ayırdığım, en ol-
gun eserlerimi verdiğim gaze-
tem benim için bir küçük pasta
keser, onurlandıncı bir-ikilafeder
hemalde, derken... ne pasta ke-
sen oldu ne de plaket vermeyiakıl
eden!..
Tam, 'Kader utansın!' diyecek-
ken, birden kendimi birsergi ha-
zıriıgı içinde buluverdim. Baba-
dan bulaşma Karaoğlan hastası
olan genç ressam dostum Ars-
lan Eroğlu, benim basında buyıl
50. yılımı doldurduğumu, Kara-
oğlan 'ın da40yaşına basbğnı öğ-
renince:
- Bunu kutlamak gerek! diyor
ve yakın dostlan LeMancılara bir
sergi önerisinde bulunuyor.. Le-
Man 'ın başanlı iki genç patronu
Mehmet Çağçağ ile TuncayAk-
gün kardeşlerim de sağ olsun-
lar:
Suat Yalaz, çocuk yaştan be-
ri bizim elimizin yüzümüzün, üs-
tümüzün başımızın çinimürekkep
lekeleri içinde kalmasına neden
olan a'bimizdir. öcümüzüalma-
nın tam zamanı! deyip beni bu
sergi denizine itiverdiler. -Ben de
ceza olsun diye, eserlerimin ya-
yımlanması işini onlann başına
sardım. Oh olsun!-
Efendim, evimiz Paris 'te, gön-
lümüz Türkiye'de... Yanmyüzyıl-
lık çalışmalanmın birbölümü bu-
ralarda, bir bölümü oralarda...
Nasıl yapmah derken, Arslan
Eroğlu, aslangibiortaya abld, tüm
arşivleri altüst etti, buldu buluş-
turdu, kopukları yapıştırdı, so-
nunda benim şaşkın bakışlanm
arasında bu sergiyı düzenledi..
ona da helal olsun!
Sözün kısası, ne bulabildiysek
sergilemeye çalıştık.
'Mal beyanı' gibi bir şey oldu
bu sergi... 'Her ne kusur etmiş
isek' 'Affola!' diyoruz.
Hoşça kalın!.."
Yalaz'ın sergisini kaçırma yı-
nız!
(1-15 Kasım 1999. Devlet Gü-
zel Sanatlar Galerisi. Atlas Pasa-
jı, Kat: 2 Beyoğlu-lstanbul.)
Işte ilk 'Öncü Şok' Hste
Sihir üstadı DavkJ Copperfield'in Türkiye gösterisinde yok
edeceği 13 kişi için listeleriniz gelmeye devam ediyor. İlk lis-
teleri adil bir şekilde yazıp oylamayı yaptıktan sonra aşağı-
daki stralama çıktı ortaya:
1. Tansu Çiller, 2. Devlet Bahçeli, 3. Mesut Yılmaz, 4. Bü-
lent Ecevit. 5. Mehmet Ağar, 6. Recai Kırtan, 7. S. Demi-
rel (Bu sanırım Sevda Demirel!), 8. Osman Durmuş, 9. Fa-
dd Akgündüz 10. Sibel Can, 11. Kenan Erçetingöz, 12. Nec-
metttn Erbakan, 13. Hasan Karakaya (Akit "yazan").
Güle güle 'gazeteci'.
Oktay Kurtböke ile tanışma
şansım olmadı. Ama onu
hep usta, dürüst bir gazeteci
olarak anlattılar bana.
Ardından yazılanlan
okuyunca, "yeri dolmayacak
türden" bir insan olduğunu
anladım ve "yerini
dolduramayacağımız"
insanların sayısı her geçen
gün arttığı için hem üzgün
hem de endişeliyim...
TÜYAP'ta Buluşalım 8 Kasım Pazartesi ve 14
Kasım Pazargünleri 16.00-
20.00 saatleri arasında LeMan standında kitaplarımı im-
zalayacağım. (Meraklısına: Üniversite hazırlık soruların-
dan oluşan VÖSYM adlı kitabım çıktı. Gerek sayısal, ge-
rek sözel konularında birbirinden acar 222 adet soru, çö-
zülmeyi bekliyor. Soru bankacılığındaki bu aşama saye-
sinde ortaöğretim başarı puanınızı repo yapabilirsiniz!)
ÇİZGÎLİK KÂMtL MASARACl
HARBİ SEMtH POROY
JLTARİHTE BLGÜN MIMTAZARIKAN 6 Kasım
"HOŞMEMCTNUN YARAT/C/SIÖLÛÜ..
1979 'DA BO6ÜM, ÜHLÜ AMERİnAUÇİZ& KOMAN
RESSAMI ve MizAnçj ALL CAPP, 7O YAŞINDA
ÖUMJ. YAMATnİt "U'L AeNEK"(BİZD£KJ AOI
HOŞMEMO) ÇİZGİ ROMAAJI ri£,4O YIL 80.
YUNCA, BÛYVK aurrucu K/n£LE&Ni ETKÎ-
LEMİÇTİ- 19f,O'LARDA, YAIMI2 ABD'DE 3OO
GAZETEPB yAYIULANAN BU KOMİK OİZİ,
ÇAĞO4Ş SOSYO -POLİTİK ySVIN/N G£T7#&İ-
Ği ÇARPtKLIKlAKt DA Bi.£$TİKİyOeDU.
ANCAK, 197O 'U YtLUtKDA, DIZİDEKJ £l£ŞT7/eiL£G/AI
YAVAÇ >MMf SA&OUYUDAN UZAICLAŞ77ĞI VE EStj
POPÜL£OJĞİNI KAYS£TTİĞİ FAeK£DİÜYORDU. SONUH-
DA,ALL CAPP, 197S'OE ROMANI 8ITİ8MEYE KAKAK VER-
Pİ, BİK YIL SONGA PA ÖU>Ü. SOLDA, HOŞ MEMO Çİ2Gİ
ROMANININ BAÇ fCİfiLEgİ TOPLU HALDE ÖÜ
OZGURLEŞME EYLEMİ:
KÖY ENSTİTÜLERİ
Cumhuriyet
k i t a p l a r ı
NİĞDE İCRA DAİRESİ'NDEN
MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
DosyaNo: I999'923
Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins. miktar ve kıymetlen yazılı
mallar satışa çıkanlmıştır. Birincı arttırma 25.11.1999 günü saat 9.30-
9.45"de Nigde Termınal Cad. Saglam Oto Kurtancılan'nda yapılacak ve
o günü kıymetlerın %75'ine isteklı bulunmadığı takdırde 26.ll.l999
günü aynı yer ve saatte 2. arttırma yapılarak satılacağı. $u kadar ki. art-
tırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yûzde kırkını bulması-
nın ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından
fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme \ e paylann paylaştırma
masraflannı geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden
% oranında KDV'nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinın icra
dosyasında görülebıleceği. masrafı verildiği takdirde şartnamenin bırör-
neğinin isteyene gönderilebileceği. fazla bilgi almak isteyenlerin yuka-
nda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmalan ilan olunur.
26.10.1999
Mnhammen
kı>meti
lira Adtdi
7.000.000.000 l
Cinâ |mabi>eri ve öüemli nitttikleri)
51 AD 848 piakalı. Toyoto Canna E. 2.0 maıka.
1907 model. metaiık gümûş rengi. 382126357
motor. SB153SBK10E039609 şası no"lu
otomobil ve oto teybi.
Basm: 52770
Mehmet Başaran, doğal ve toplumsal çevreyi değiştiren, bunu yapaıken
kendisi de değişen insanlann öyküsünü anlatıyor. Inanılamaz çabûklukla
yapılanan üretken gûç nasıl oİuştu ya da "devrimci eğitim imecesi"nin
yapısı nasıldı veya büyük eğitimci "Tonguç Baba" nasıl yetiştı, nasıl bir
eğıtimciydi. Bu ve benzeri tüm sorulan yanıthyor Başaran.
CumhurİYeı Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
kitapkulubü (34334)Cağa!oğlu-(stanbul Tel: (212)514 01 96
KALBİNİZ SİZİN İÇİN
ÇALIŞIYOR, YA SİZ?...
TÜRKKALPVAKFI
19 Mayıs Cd. No: 8 Şışli/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks: (0 212) 212 68 35
ANKARA 4. İŞ MAHKEMESİ
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1999/1633
Davalı: Hüseyin Kaya. Nato Yolu Cengizhan Mah. 96. Sok. 14'A
A.Paşa'Ankara. Davacı SSK Genel Müdürlüğü tarafindan davalılar Ak-
çelik Müh. Müt. Tic. Limited şirketi ve aleyhinize açılan rücuan alacak
davasının yapılan duruşması sırasında; Ara kararı gereğince: davalılar-
dan Hüseyin Kaya'nın Nato Yolu Cengizhan Mah. 96. Sok 14, A A.Paşa-
Ankara adresine çıkartılan tebligatın tebliğ edilemedıği bila tebliğ iade
edildiği anlaşıldığından adı geçen hakkında ilanen davetiye tebliğine ka-
rar verilmiştir. Adı geçen davalı Hüseyin Kaya'nın duruşma günü olan
1.12.1999 günü saat 10.10'da duruşmada hazırbulunması, celbi gereken
deliller için masraf vererek yazı yazdırrnası. belli gün ve saatte duruş-
maya gelmediği. delillerini de bildirmediğı takdirde yokluğunda duruş-
ma icrasıyla mevcut delillere göre karar verileceğı ve yapılan işlemlere
itiraz hakkının bulunmadığı hususu ilanen tebliğ olunur. 25.10.1999
Basın: 53361
GÖRÜŞ
EMIN GURSES
Ankana-Moskova llişkileri
veKafkasya
Bolşevik Devrimi'nin üzerinden 82 yıl geçti. An-
kara ile Moskova'nın ilk önemli yakınlaşması Bol-
şevik Devrimi ile birlikte başlamıştı. Bu yakınlaş-
ma Batı'nın dayatmaları sonucu kaçınılmaz olmuş-
tu. "Hasta Adam"denilen Osmanlı'nın içinden çı-
kan milli kuvvetler ile Churchill in bir "hastalık"
olarak gördüğü ve "beşiğinde boğulması "n\n ge-
reğine inandığı Bolşevikliğin öncülerini tarihi ko-
şullar ittifaka zorlamıştır.
1921 yılında Lloyd George. Bolşeviklerle Ke-
malcilerin Azerbaycan'da egemenlik kurma ça-
balarının aralannda bir çatışmaya yol açacağını
ve bundan ingilizlerin kârlı çıkacağını hesap et-
mişti. Fakat Churchill'in, Kemalcilerin direnişini ve
beklenmedik toparlanışlarını görünce 13 Kasım
1921 tarihli Times'a verdiği demeçte "Türklerin
istediklerine karşı diretilirse şarkta tehlike ortadan
kalkmayacaktır" şeklinde açıklama yapması Lond-
ra'nın Ankara-Moskova yakınlaşmasından çe-
kindiğinin göstergesiydi.
Anadolu Hareketi. emperyalizmin kıskacından
kurtulmak için yollar ararken Bolşeviklerin ayak-
lan üzerinde durmayı başarmaları Ankara tarafin-
dan bir destek olarak görülmüştü. Kâzım Kara-
bekir23 Nisan 1920 tarihli mektubunda Musta-
fa Kemal e. "Bugün Anadolu'nun kurtuluşu için
Bolşeviklerle işbirliğinden başka çareyoktur" di-
ye yazmıştır. Mustafa Kemal'in Lenin'e 26 Nisan
1920'de yazdığı dayanışma mektubuna ise ce-
vap 3 Mayıs'ta gelmişti. Lenin'in mektubunda
"emperyalist hükümetlerine karşı mücadeienizde
dayanışmanın mümkün olduğu" belirtilmekteydi.
Ankara'nın Bolşeviklerden istediği, maddi yar-
dım ve silah yardımıydı. Moskova ise İngiltere'nin
ele geçirmeye çalıştığı Bakû petrollerini kendi
kontrolünde tutma çabası içerisindeydi. Ankara,
Moskova-Londra arasındaki mücadeleden zarar
görmeden çıkmaya çalışıyordu. Mustafa Kemal
1 Aralık 1920'de Kâzım Karabekir'e "Azerbay-
can 'ın tamamıyla bağımsız bir devlet olmasına
taraftanz ve bunun için Ruslaha iyi ilişkiler sağla-
mak ve onları şüphelendirmemek şartı ile gerek-
li adımlar atılacaktır" diye yazıyordu.
Moskova'yı tedirgin eden, ingiliz taraftarı ola-
rak gördüğü Bakû'de Musavvat yönetimi idi.
Londra ise Musavvat'ın Ankara ile yakınlaşma-
sından ve bunun sonucu Ankara-Moskova daya-
nışmasının Bakû yönetimini Londra'nın aleyhine
şekillendirebileceğinden korkuyordu. Ankara'nın
sorunu ise Anadolu'nun bir an önce kurtuluşunu
sağlamaktı. Aynı dönemde Ermenistan'da yöne-
timde bulunan ve Sevr'in yeniden canlandırılma-
sı için çaba harcayan Daşnak Hareketi, Mustafa
Kemal'i tedirgin etmekteydi. Stalin ise Daşnak Er-
menistanı'na Türkiye sopasını göstererek Erivan
yönetiminin olası bir Ingiltere'ye yanaşma politi-
kasından caydınlmasını amaçlamıştı. Ankara. do-
ğu sınırlarında olası bir ingiliz kuşatmasını engel-
leyebileceğini düşündüğü için Bolşeviklerin Kaf-
kasya'da egemenlik kurmasını tercih etmektey-
di. Kafkasya'nın bir mücadele alanına dönüşme-
si ve Ankara'nın bunun içerisine çekilmesi tehli-
kesinden, Mustafa Kemal'in bölgesel ve ulusla-
rarası dengeleri gözeten politikalarıyla sakınıl-
mıştır. 1921 'de Ankara ve Moskova arasında ya-
pılan antlaşma ile Ankara rahat bir nefes almış-
tır.
Moskova ve Ankara arasındaki ilişkilerdeki en
önemli gerginlik ise ikinci Dünya Savaşı sonrası
Stalin'in Boğazlar konusundaki 8 Ağustos 1946
tarihli talepleri üzerine yaşandı. Stalin'in bu tutu-
mu Ankara'yı Batfya itmiştir. Stalin'in 1953 yılın-
da ölmesi ile birlikte ilişkiterde yeniden yumuşa-
ma dönemine girilmiştir.
Aralık 1989'daGorbaçovveBush'un Maltazir-
vesi ile sona eren Soğuk Savaş dönemi sonrası
Kafkasya yeniden bölgesel ve uluslararası mali
mücadele alanı haline geldi. Bu mücadelenin te-
melinde yine petrol var Moskova, bölgeden dış-
lanma çabalanna direniyor. Fakat Basayev gibi-
lerin kullanıldığı tuzaklardan kurtulmal^ta zorluk
çekiyor. Ankara, Kurtuluş Savaşı dönemindeki
gibi temkinli davranıyor. Ecevit'in Moskova ziya-
reti bu açıdan yararlı.
Bölgeyi kontrol etme girişimi geçmişte başarı-
sız olan Londra'nın yerini alan VVashington. tari-
hin rövanşını Rusya'dan alma girişiminde başa-
nlı. Bugün ABD ile Kafkasya'da ittifaka girmeyi
ulusal çıkarlarına uygun bulan Ankara'nın, tarih-
ten ders alarak Moskova'yı dışlayıcı değil, Mus-
tafa Kemal'in de yaptığı gibi bölgede uzun dö-
nemli bir barış ve istikrarın oluşturulmasına kat-
kıda bulunabilecek bölgesel güçlerden biri oldu-
ğunu göz önünde bulunduracak politikalar izle-
mesinde yarar vardır.
B U L M A C A SEDAT YAŞAİAS
SOLDAN SAĞA:
1 Lüfer balığı-
nın küçügü. 2
Mevki. ma-
kam... Bezık.
tavla gibi oyun-
larda ortaya ko-
nan parayı iki
mislıne çıkar-
ma. 3 Birçeşit
hamuryemeği...
Mısır'ın plaka
işareti. 4. Akıl...
Orkestrada vur- 8
mahçalgılarta- g
kımı. 5/ Yaşlı,
koca, ihtiyar... " —
Oral": Karikatür sanat-
çımız. 6, Biradınyada
sözcüğün baş harfi. 7
Bir şeyi anımsamak için
yazılan kısa yazı... Ge- 4
nelge. 8/ Keskin koku-
lu doğal madde... Iste-
nilen nitelikleri taşıyan.
9 Kars'ındoğusundaki
ünlüantikkent... Mehil.
VIKARIDANAŞAĞIYA:
1' Izmarıte benzer bir
balık. 2 Gözün renkli bölümü... İb$en'in "Bir Bebek
Evı" adlı tiyatroyapıtının baş kışısı. 3/ Kutsalışık... Bü-
yük ve zehirsiz bir yılan. 4' Eskı Mısır'da ölüler tanrı-
sı... Bir soru eki. 5' Yeryüzünün küçültülerekdüzlem üze-
rine çizılen taslağı. 6, Rıze - Erzurum karayolunda bir
dağ ve geçıt... Şaşma belırten bir ünlem. 7» \1atematik-
te kulianılan sabit birsayı... Seyrek dokunmuş birtürku-
maş. 8' lstanbul"un eski adlarından biri. 9/Koncuayak
bıleğini örtecek kadar uzun olan bir tür ayakkabı... Ince
ve uzun metal çubuk.