25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 KASIM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Clinton'ın burnu ABD Başkanı Clinton, Türkiye gezisi sırasında 7 aylık depremzede bir bebeği kucağına almış ve bebek de Clinton'ın burnunu sıkmıştı. Bizim televizyonlardan naklen yayımlanan "burun operasyonu" sırasında bebeğin dünya çapında ünlü olacağına, şansının döneceğine karar verilmişti. Fakat beklenen olmadı... Minik depremzedeye ya da Clinton'un burnuna dünya medyası ilgi göstermedi. Bizimkilerin L Körfez Depremi'nden yaratmak istediği "star" Körfez Savaşı'ndaki petrole bulanmış karabatak gibi ünlenemedi. Sonuçta bizim medya, dünya medyasının işine burnunu sokmakla kaldı! Emipgan Emirgan Parkı'nda bir yangın çıkarsa şimdiden bilinmeli ki bunun sorumlusu istanbul Büyükşehir Belediyesi'dir. Çünkü, ağaçlann altında mangal yakıp et pişirmek serbest! Etektn>na(posta:sonröposta.ajmhuriyetcofn.1r TeJ: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Yargıtay, Abdullah Öcalan'm idamını onamış.. "Ölmüş birini veniden asmak!" z arftan çıkan dosyanın üzerinde "Cumhu- riyet Halk Partisi Gençlik Kollan Yeni Dö- nem Siyasal Program Çalışması" yazıyor. Yüzyılın başında cumhuriyeti kuran ve fa- kat başındakiler yüzünden yüzyılın sonunda parla- mentonun dışında kaJan bir partinin gençlik kollan- nın yeni bir yüzyıla girerken kollan sıvaması ne gü- zel... Dosyanın kapağını çevirince "içindekiler"den son- ra CHP Gençlik Kollan Genel Başkanı Cenk Cüneyt Ceylan, gençleri "yoldaşlıkduyguları"ylaselamlıyor. Güzel... Sayfayı çevirince "yeni dönem çalışma programı- nın temel siyasal ilkelerinin teorik ve pratik boyutu- na yönelik genel bilgiler" sıralanıyor: "Gençler siyasal mücadelelere çeşitli bilinç ve ey- lem düzeyleriyle eklemlenmiştir. Apolitiklik teşhisi gençliğin siyasal duyarlılıklarını köreltme/etkisizleş- tirme manipülasyonudur." Eklemlenmeyi ülkedüzleminde açımlama sorun- CHP gençliğisalı yaşamadan kitlesel bağlamda duyarlı bir ileti- şim ortamı kurabiliyorsanız, peki... Sonraki sayfada "yeni dönem çalışma programı- nın teorik alanına ilişkin asgari taslak-önbelge aşa- masına yönelik genel bilgiler" sıralanıyor. Ama önce bir alıntı var: "Gençliğin devrimci bir partide, partimizde ağır bas- ması doğal değil midir? Biz bir yenilikçiler partisiyiz ve yenilikçileri de en büyük coşkuyla izleyenler her zaman gençliktir. Biz eski çürümüşlüğe karşı özve- rili bir savaşım yürüten bir partiyiz ve özverili bir sa- vaşıma ilk girenler de her zaman gençlerdir." Alıntının altındaki imza: F. Engels. Kari Marx'ın fikir ve kader arkadaşı sosyalist ku- ramcı Friedrich Engels... Kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir partide gençliğin sosyal demokrasinin evrensel bo- yutunu yakalamış olmasından daha güzel ne olabi- lir. Ama olmayan bir şey var. CHP'li gençlerin yeni dönem çalışma programın- da Engels'den başkasından alıntı yok. Emperyalizme karşı savaş veren, ulusal egemen- lik ve tam bağımsızlık ilkelerinden asla ödün verme- yen, çürümüş olan herşeyi yıkarak yeni bir devlet ku- ran, gerçek bir devrimci olan ve her şeyden öte Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucu liderinden hiç söz yok... Mustafa Kemal Atatürk yok! Ama "CHP'nin ideolojik duruşuyla ilgili belirsizli- ğin açılımında Kemalizm ile kesişme ve ayrılma nok- talarına ilişkin tartışma düzlemi" var... Bu bağlamda, kavramlann diyalektik bütünlüğü ko- parılmadan pratiğe kılavuzluk edecek bir gerçeklik niteliğinin diğer eksenlerin karakteristik biçimlenişi- nin dışında belirlilik taşıyan önermeleri ile ideoloji, siyaset, kitleselleşme üçleminin tartışma düzlemle- rini oluşturduğu görülüyor... Başarılar... Karmupi Komutan Devletin eli ile depremzedeye tokat! Iran'daki devrim sırasında Doğu Almanya'dan Tahran'a dönen ve Humeyni'yle biriikte Şah'a karşı mücadele veren Iran Komünist Partisi TUDEH'in lideri Nureddin Kannuri geçenlerde öldû... Kannuri 87 yaşındaydı ve evinde hapisti. Humeyni iktidan ete geçirdikten sonra Kannuri "Sovyet casusu" olduğu yotunda demeç vererek ve komünist partinin önde gelenlerinin adını açıkiayarak yaşamını kurtarmıştı. Iranlı komünistlerin iideri Kannuri işbiriikçiliğiyle yaşamını kurtanrken binlerce solcuyu da idama göndermişti. Zonguldak merkezine bağlı TürkaJi beldesinin camiinde Berat Kandili'nde okunan Mevlit'ten sonra sıra duaya geliyor... Cami imamının yanındaki gruptan bir kişi, "Allah, ordumuzun başına dini imanı bütün komutan nasip eylesin" diyor... Cemaat, böyle bir duaya "amin' demekle dememek arasında tereddüte düşüyor. Cemaatin keyfi kaçıyor. Cami çıkışında bir grup, Işıkveren Karakolu'na gidip iigililere, cebinde Akit gazetesi taşıyan kişinin "dua"sını anlatıyor; soruşturma sürûyor. Ankara'dan anyordu. Bir sitenin yö- neticisi olduğunu söyledi. Düzce depreminden sonra sitede- ki ailelerin seferber olduğunu ve dep- remzedeler için çoğu yeni giysilerden oluşan yardım paketleri hazırladıkla- rını anlattı: "Televizyonlardan edindiğimiz izle- nim doğrultusunda giysileri alıp Düz- ce ve Kaynaşlı'ya gittik. Ama ne yazık ki depremzedeleri rencide etmiş olduk. Tabii aynı za- manda bizler de rencide olduk. Çünkü Düzce ve Kaynaşlı'daki dep- remzede vatandaşlanmızın giysiye ih- tiyacı yoktu. Istemediler. Daha önce gelmiş giysileri de iste- memişlerdi. Kamyon dolusu giyim eş- yaları yol kenarlanna atılmış duruyor- du. Yann başka bir felaket yaşandı- ğında insanlardan yardım malzeme- si toplamak çok zor olacak. Düzce ve Kaynaşlı'dakilerin, giy- siye değil, kendilerini soğuktan koruyabilecekleri bir barınağa ihtiyacı var. Doğru dürüst çadır istiyorlar. Biz de şunu gördük ki Düzce ve Kaynaşlı'da hem çadır yok hem de devlet yok..." Aman efendim... Bolu, Düzce, Kaynaşlı'da devlet ne- den olmasın... Var... Hem de bütün gü- cüyle var... Devtetin gücü Bolu'daki va- linin elinde toplanmış... Devletin valisi, ağzını açan deprem- ze millete tokadı yapıştırıyor. Ey enflasyon! Geldiysen üç haneli rakamlara vuri I Banş Ertürk Öpgütlenmeyi Öğrenememek DENİZ BANOĞLU Geçtiğimiz hafta Tarih Vakfı'nın STK'larla ilgili düzenlediği sem- pozyumlardizısinin altıncısında, ortaya çıkan ıki gerçek vardı: Türk insanı olarak örgütlenmeyi bilmi- yoruz, başaramıyoruz. Bu ve ben- zeri toplantılar sonunda elde edı- len verilerden, toplanan bilgiler- den pratikte ve uygulamada ye- terince ya da biraz daha karam- sar bir deyişle hiç yararlanamıyo- Akademik düzeyde olsun olma- sın, çeşitli alan ve konularda dü- zenlenen, panel, sempozyum, forum ve benzeri toplantılar ve so- nucundasunulan raporiann, pra- tikte ve uygulamada pek az ya- rar sağladığını, gönderme yapı- lan kurum ve kuruluşlan toplum çıkarlan doğrultusunda uyarma- dığı ve yönlendirmediğini, örne- ğin bir deprem felaketinde açık- ça gördük ve yaşadık.. Öğren- dik ki, bılim adamlarının, deprem bölgeleri ve olasılıkları ile ilgili yıl- lar önce araştırma ve rapor dü- zeyinde sundukları bilgiler yetki- lilerce hiç dıkkate alınmamış. Da- hası, yaşadığımız deprem fela- keti öncesi pek yakın bir tarihte yapılan bir sempozyum sonucu ilgili makamlara iletilen uyarı pa- keti üzerinde de hiç durulmamış. Böyle olunca da, bazı toplantı, konferans panel ve sempozyum- ların düzenlenme amacını sor- gulamak zorunda kalıyor ve so- nuçta da "bizyaptık, bizdinledik" demekten öteye gidemiyoruz. Bu türden düzenlemelerde dik- kati çeken bir başka nokta da, ki- mi katılımcıların, ki bunlan ço- ğunlukla ya medyadan ya da hü- kümet, devlet düzeyinden biri oluyor, konuşmasını yapıp bildi- risini sunduktan sonra, toplantı- yı terketmesi. Böyle bir davra- nışta, "ben görüşümü açıklar giderim, başkalannın ne de- dikleri, ne görüş açıkladıklan beni ilgilendirmiyor" izlenimi bf- raktığı gibı, dinleyicilerin de ko- nuşmacının kendisineyönettmek istediği soru da doğaldır kı yanıt- sız kalıyor. Içeriği ne olursa olsun, böylesi toplantılarda dınleyiciler kadar, konuşmacılann da birbırin- den öğrenecekleri, bılgi alışveri- şinde bulunabilecekleri bazı şey- ter olabileceği unutuluyor ya da umursanmıyor. Çünkü çoğunluk ve genekJe, insanlanmız hep ken- di bildikleri doğrulan önemsiyor ve kafalan sadece ve sadece ken- di bildikleri ile dolu oluyor. Ör- gütlenmeye gelince... Her ne ka- dar STK'ların, giderek önem ka- zandığı, güçlendiği ve önemli bi- çimde gündemde olduklan göz- lemlense de, kendi içlerinde ve birbirleriyle sağlıklı bir iletişim ve örgüttenme içinde olduklan söy- lenemez. Sadece STK'lar değil, devlet ve hükümet düzeyindeki resmi kuruluşların da örgütlen- me ve örgütlü biçimde harekete geçme konusunda ne denli ye- tersiz kaldıkları, yine deprem fe- Iaketi sırasında ortaya çıkan bir gerçekti. Tarih Vakfı'nın, "STK'lann dep- remden öğrendikleri" başlıkla altıncı sempozyumunda, Türk in- sanının "örgütlenememe kötü alışkanlığının"hâlâ sürmekte ol- duğu görüldü. Aynca da konuş- macıların, bu türden toplantılar- da sıkçagöztemlendiğı gibi, "ben- merkezçi görüşlerini açıkla- mak ve bolca eleştiri getirme- nin" dışında toplantının asıl içe- riğine ye amacına yönelik pek de fazla bjr görüş getirmedıkleri gö- rüldü. Üzerinde düşündüğümüz ve biraz derinliğine inerek irdeleme- yeçalıştığımızda, "örgütienme- de başanstz" bir ulus olmamızın nedeninin, ne yazık ki yine "temel eğitımımızdeki" yanlışlardan kay- naklandığını görmekteyız. Aile- de "sadece benim çocuğum" anlayışı ile başlayan, ama birara- da ve biriikte yaşamanın en vaz- geçilmez gereklerınden olan, so- rumluluklan, dayanışmayi, paylaş- mayı, ekip ve takım olmayı öğret- , jneyerı bir zihnıyetin,,"ferne/". ve. sonrası eğitimde de süregelrne- si ile ortaya çıkan tablo şu olu- yor Kişi, bireysel olmayı öğre- niyor, ama bir türlü birey ola- mıyor. Ûyle olunca da, ailede kardeşler; okulda arkadaşlar ara- sındaki "ben" kavgalan, çekiş- meleri; meslek sahibi olunca iş- te ve giderek bir örgüte üye olun- duğunda da ait olduğu örgüt için- de olumsuz biçimde belirgınleşi- yor. Kişiler, mesleki kurumlar için- de hep bireysel otarak öne çık- mak için verdikleri anlamsız sa- vaşla biryere varamazlarken, be- lirli amaçlan, hedefleri ve ideal- leri olan örgütleri içinde de bir türlü birlik ve beraberlik sağla- yamıyortar. Bu kısır döngü de böylesine sürüp gidiyor. Tarih Vakfı'nın düzenlemiş ol- duğu söz konusu sempozyum gibi benzeri toplantılarda katılım- cı ızleyicilenn ve kimi zaman da konuşmacılann, olaylann neden- lerine değınmek ve sürekli eleş- tirmek yenne (ki bu nedenler ço- ğunluk biliniyor) çözüm önerile- rini ve uygulamalannı dile getir- memeleri, uygulamaların nasıl yapılması gerektiğine dair her- hangi bir formül geliştrrememe- leri, galiba biraz da talihsiz bir eğitim anlayışı ile yetıştirilmiş ol- mamızdan kaynaklanmakta Bas- kıcı bir eğitim sistemınde, çocuk- lukçağlannda "görüşünü, duygu- lannı açıklama olanağını bulama- yan, sürekli "sen bilmezsin, sen küçüksün sus otur" sözde aile terbiyesi ileyetiştirilen bizler, bü- yüyüp bireryetişkin olduğumuz- da ve de fırsat ve ortamı buldu- ğumuzda, "alabildiğine konu- şuyor, eleştiriyor, fikir üretiyor" çözürne, iş yaprnaya. örgütlenme- ye gelince yaya kalıyoruz. Birbi- rimizle çekişmeyi, karalamayı, kavga etmeyi, çekiştirmeyi, kö- tülemeyi. "o değil, ben iyi bili- yorum, ben iyi yapıyorum" de- mesini ise pek güzel becenyoruz. Bırakın STK'ları ve toplantıları, devlet ve hükümet düzeyinde de yaşadıklanmız aynı ve benzeri değil mı? Ülke sorunları söz ko- nusu oldu mu haması nutuklar vermekte, yersiz övünmelerie ger- çekleri örtbas etmekte, siyasile- rimizin üstüne yok. iş, ülke ve ulus yaranna hızmet üretmek ye- rine, birbiriyle çekişmekte, parti ve kişisel çıkarlan ülke ve ulus çıkarlan üzerinde tutmada ve yi- ne siyasilerimizin üstüne yok. Sonuç olarak, Türkiye, sıradan vatandaşı, aydını, siyasetçisi, yet- kili ye yetkisizi ile çok konuşmak yerine çok iş yaptığı, eleştirmek yerine, ürettiği, yarattığı, uygula- dığı ölçüde düzlüğe çıkacaktır. Aksi halde, AGİT zirvesinde elde ettiğimiz söylenen tüm başarıla- ra karşın, ulusumuz, bir yanda başanlan ve zenginlikleri ile övü- nen kentsoylu bir avuç varsıl, di- ğer yanda eğıtımsizliği, geri kal- mışlığı ve türlü ekonomik yok- sunlukları ile çağın gereklerine uymakta zorlanan çdğunluğu ile hâlâ bir yerlere varmak için savaşımını sürdüren bir ülke konumundan kurtulamayacaktır. KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakn turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI Hayır.'Hayatta her iztedifin'ı yapama2sın —-ı « « «—» küÇük htyj ^ sarîâ fnat/K///ntm'ı hurnunu TARÎHTE Bl GÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Kasım MAC ADAM VE YOL YAPIMC/UĞ/NOA AŞAMA w 1836'£* BU6ÜN, ÜNLÜ İSKOÇYALI YOL MÜHEHDİŞİ JOHH LOUOON MC ADAM (MEK £D(to), 8O YAŞlNDA ÖLPÛ. 13. YÜZYIL BAŞLARINDA, İN6İLTEKE'DEKİ YOtlAltlN KÖTÛ OURUMU, OMÜ yOL MÜHENPİSLİ6İNE İTMİŞTİ. KJSA SüKEOE A&l Duyt/LPU. BJZİSmL BELŞOİYESİ 7WA- FtNÖAfJ YOL YAPlMI İÇıN GOREVLENPİRtUXĞİNÇ>E OCDUKÇA DEMEY/MÜYPİ- MC AOAM, SU 8İHİKMELERİNİ ENGELLEYEN İYİ BlfZ PİRENAJ VE KAPLAMA YÖMTEMİY- LE İŞE 6/£/ÇM/Ş77.CHİZ£LTfL£A/ 7OPBAK ÜSTÜNE BÜYÜK TAŞLAlUA BİR 7ABA&/1 YA- PtLlYOR, ÜSTÜNE ÇAPl S Cm' Yİ 6EÇAASYEN TAŞLA&DAN İKİKİCİ BİR KAT VE EN ÜSTE TOPKAK SE&İCİYORDU. YOLUAJ GENİfüSİ İSE, S,4-">. TUTULUYORDU. Nof.Mc, A*K 'm hsalMiMfıdır.Ukoç w» /Hottda/ı 'tatdg rasHbıtan Mac od, tştı'cml : Mc Adam'ın yol kesidı KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1979/66 Mahkememizce verilmiş olan 25.10.1999 tarih, 1979/66 esas, 1979/146 karar sayılı ilamı ile Bursa ili Yıldınm ilçesi. Karaağaç mah. C:0018, S.S.No:0012'de nüfusa kayıtlı Mustafa Mazhar Bey sk. Polat apt. No: 11 '3 D:5 Selamıçeşme Kadıköy adresinde ikamet eden Hil- mi ve Fatma Hidayet'den olma, 1946 d.lu, Mustafa Turgut Koçalak M.K.nun 355. maddesi gereğmce vesayet altına almmış, kendisme kar- deşı Kor Koçalak vasi tayin edılmiştir. llan olunur. 17.11.1999 Basın: 58722 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Dizeler ve Beklentiler Bilkent tepesinde güzel olaylar yaşanır her za- man. Özellikle Doğramacı evinin çarpıcı trafiği var. Önemli konuklar ağırlanır, yerli yabancı her daldan, her kuşaktan önemli kişilerle renkli bir mo- zaik dalgalanır salonlarında. Mozaiğın iri taşı sıyahtı bu hafta. Birleşmiş Mil- letler Genel Sekreteri Kofi Annan ve İsveçli eşi onuruna düzenlenen akşam yemeğinde müzik- sel ve şiirsel saatler yaşadı konuklar. Evin gele- neksel yaşamı doğrultusunda. Yemek öncesi Bil- kent Oda Orkestrası'ndan güzel bir konser, Vi- valdi ve Mozart'tan sonra Joplin'in ünlü yapıtı Ragtime ile bir sürpriz, sonra mumlar. sarı çiçek- lerle donanmış bir sofra ve Bilkent mutfağının özellikleri... Damak tadı yadsınamaz, ama o tadı başka bir yerde de duyabilir insan. Aslında çevresinde otu- ranlarla, konuşanlarla, gündeme gelen konular- la değerleniyor sofralar. Yoksa iyi bir lokantaya git- miş gibi bir izlem kalıyor konuklarda. Soğuk bir protokol olayı yaşanıyor, ancak biraz da zorlanı- yor, neredeyse üşüyor! Tersi de var elbet; karşı- lıklı konuşmalar, öyküler, şiirlerle hava ısınıyor, güzel bir buluşmanın sevinciyle mutlanıyor sof- radakiler. Güzel seslenişlerin izlemi, tınısı kalıyor belleklerde. Doğramacı evindeki sofra da Yunus Emre'nin dörtlükleri ve Nâzım'ın dizeleriyle çın- ladı. Kimi konuklar, sofra konuşmalarını kitaplaş- tırmasını önerdi evsahibine. Nâzım'ın dizelerini yüreğimde buruk acılarla dinledım doğrusu! Bence büyük ozanımız da din- ledi bu konuşmaları. Belki de Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacında. Mezarı hâlâ Moskova'da, No- vo-Devici'de, ama o her yerde değil mi? Şiirleri gizli okunur, okuyanlar saçlanırdı vaktiyle. Yasak- lar kırıldı artık. AGİT toplantısında Cumhurbaşka- nı Sayın Demirel de Nâzım'ın dizeleriyle selam- ladı üyeleri. "Yaşamak birağaç gibi tek ve hür ve biromnan gibi kardeşçesine" dizeleriyle. O ortam- da daha güzel bir sesleniş olamazdı. Ama soru- lara yol açtı. Bu barış çağrısı, Cumhurbaşkanın- dan büyük ozana dönük uyarı mı acaba; Nâzım'ın özlemi de dinecek, toprağına kavuşacak mı so- nunda? Sayın Demirel'in konuşmasını bu beklentiyle yorumlayanlar da var, umudu yeşermeden solar diye kaygı duyanlar da. Gerçeği yaşayarak öğreneceğiz. Prof. Doğramacı da Nâzım'ın "ÇocuWar"şiirıy- le seslendi Kofi Annan a Mayıs 1962'de yazdı- ğı bir şiir bu. Büyüz ozanımız da "Dünyayı ço- cukiara verelim" diye sesleniyor. Dünyayı verelim çocuklara, Hiç değilse bir günlüğüne, Allı pullu bir balon gibi, Verelim oynasınlar. Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızlann ara- sında Dünyayı çocuklara verelim Kocaman bir elma gibi verelim, ^.Sıcaçık bir ekmek somunu gibi Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar Dünyayı çocuklara verelim Bir günlük de olsa dünya arkadaşlığı Çocuklar dünyayı alarak elimizden Olümsüz ağaçlar dikecekler Ingilizcesi de Türkçesi kadar güzel, çeviriyi ya- pan Talat Halman da masada oturuyor. Kofi An- nan'ın yüzü güzel bir gülüşle aydınlanıyor, zama- nı ve uzamıyla örtüşen bir yorumla yanıtlıyor Prof. Doğramacı'yı. Çocuk sağlığına, bakım ve eğiti- mine, örgütlenmeye katkılarından sözediyor. Ye- ni bir şey söylemiyor, belli gerçeklerın altını çizi- yor, olumlu çalışmalarını kutluyor, umutla selam- lıyor. Izlerken düşünüyorum, Kofi Annan iyi bir bah- çıvan olacak mı acaba? Birleşmiş Milletler bahçesinde ölümsüz ağaç- lar yetişecek mi? O ağaçlar ormana dönüşecek mi, bir ağaç gibi tek ve özgür, bir orman gibi kar- deşçesine yaşayacak mı insanlar? Çoksesli, çok renkli bir mutluluğa ulaşacak mı? Genel Sekre- ter umutlu görünüyor, ama Birleşmiş Milletler'ın eski yapısında yeni çizgiler üretmek çok kolay de- ğil. Yıllar boyunca çözüm değil düğüm oluştu an- cak! • • • Eve dönünce deprem çocuklarını gördüm ek- randa, yağmur altında yan çıplak, iliklerine kadar ıslak, amagülümsüyor! lliklerime kadar utandım, gülümsemem kolay değil elbet. Eski yapı yenile- nemiyor, beceriksiz ellerle utanç duvarı da gide- rek yükseliyor deprem bölgesinde. Ama eninde sonunda yıkılacak. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAV SAĞA: 1/ Bilgisayarla sağlanan, ulus- lararası bilgı ile- tişim ağı. 2/Fin hamamı...Ülke- mız sularında yaşayan ve "biz"dedenı- 5 len mersinbalığı türü. 3/ Işe yara- maz. vıpranmış. eskimış... Eski dildeyüz.çehre. 4/ Müstahkem yer... Üç ya da daha çok direği bulunan yetkenli gemilerde arka direk. 5/ Müslüman ül- kelerde oturan Yunan asılli kımse... "Hıçbır zaman, asla" anlamında eski sözcük. 6/ "* — Gün- dûz": Yazanmız... Bir renk. 7/Eziyet,sıkıntı... Orta Anadolu'da bir göl. 8/Basketbolde. topuel- 8 de tutarak üç adımda po- g taya yönelme kuralı. 9/ Nokta biçimindeki hareketsız bakterilere verilen genel ad. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ C vitamini eksikliğinden kaynaklanan bir hastalık. 2/ Büyük Okyanus'ta küçük bırada-devlet... Optık kaydır- ma. 3/ Gezip dolaşma... Eti lezzetli büyük bir balık. 4/ Kuran'da bır sure... Pışmış toprak ya da çımentodan ya- pılan kalın su borusu. 5/ Karahindibanın sebze olarak ye- nen yapraklan... Iran'm plaka ışareti. 6/ Cye... Yankı. 7/ Hayat arkadaşı... Selçuklulardaşehzadeleri eğıtmek- le görevli kişilere verilen san. 8/ Üç ya da daha çok sa- yida halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ıp. 9/ Ku- maşlardaki benek... Satrançta özel bır hareket.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear