Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 KASIM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Clinton'ın
burnu
ABD Başkanı Clinton,
Türkiye gezisi
sırasında 7 aylık
depremzede bir
bebeği kucağına
almış ve bebek de
Clinton'ın burnunu
sıkmıştı. Bizim
televizyonlardan
naklen yayımlanan
"burun operasyonu"
sırasında bebeğin
dünya çapında ünlü
olacağına, şansının
döneceğine karar
verilmişti. Fakat
beklenen olmadı...
Minik depremzedeye
ya da Clinton'un
burnuna dünya
medyası ilgi
göstermedi.
Bizimkilerin
L Körfez
Depremi'nden
yaratmak istediği
"star" Körfez
Savaşı'ndaki petrole
bulanmış karabatak
gibi ünlenemedi.
Sonuçta bizim medya,
dünya medyasının
işine burnunu
sokmakla kaldı!
Emipgan
Emirgan Parkı'nda bir
yangın çıkarsa
şimdiden bilinmeli ki
bunun sorumlusu
istanbul
Büyükşehir
Belediyesi'dir.
Çünkü, ağaçlann
altında mangal yakıp
et pişirmek serbest!
Etektn>na(posta:sonröposta.ajmhuriyetcofn.1r TeJ: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Yargıtay, Abdullah
Öcalan'm idamını onamış..
"Ölmüş birini veniden
asmak!"
z arftan çıkan dosyanın üzerinde "Cumhu-
riyet Halk Partisi Gençlik Kollan Yeni Dö-
nem Siyasal Program Çalışması" yazıyor.
Yüzyılın başında cumhuriyeti kuran ve fa-
kat başındakiler yüzünden yüzyılın sonunda parla-
mentonun dışında kaJan bir partinin gençlik kollan-
nın yeni bir yüzyıla girerken kollan sıvaması ne gü-
zel...
Dosyanın kapağını çevirince "içindekiler"den son-
ra CHP Gençlik Kollan Genel Başkanı Cenk Cüneyt
Ceylan, gençleri "yoldaşlıkduyguları"ylaselamlıyor.
Güzel...
Sayfayı çevirince "yeni dönem çalışma programı-
nın temel siyasal ilkelerinin teorik ve pratik boyutu-
na yönelik genel bilgiler" sıralanıyor:
"Gençler siyasal mücadelelere çeşitli bilinç ve ey-
lem düzeyleriyle eklemlenmiştir. Apolitiklik teşhisi
gençliğin siyasal duyarlılıklarını köreltme/etkisizleş-
tirme manipülasyonudur."
Eklemlenmeyi ülkedüzleminde açımlama sorun-
CHP gençliğisalı yaşamadan kitlesel bağlamda duyarlı bir ileti-
şim ortamı kurabiliyorsanız, peki...
Sonraki sayfada "yeni dönem çalışma programı-
nın teorik alanına ilişkin asgari taslak-önbelge aşa-
masına yönelik genel bilgiler" sıralanıyor.
Ama önce bir alıntı var:
"Gençliğin devrimci bir partide, partimizde ağır bas-
ması doğal değil midir? Biz bir yenilikçiler partisiyiz
ve yenilikçileri de en büyük coşkuyla izleyenler her
zaman gençliktir. Biz eski çürümüşlüğe karşı özve-
rili bir savaşım yürüten bir partiyiz ve özverili bir sa-
vaşıma ilk girenler de her zaman gençlerdir."
Alıntının altındaki imza: F. Engels.
Kari Marx'ın fikir ve kader arkadaşı sosyalist ku-
ramcı Friedrich Engels...
Kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir
partide gençliğin sosyal demokrasinin evrensel bo-
yutunu yakalamış olmasından daha güzel ne olabi-
lir. Ama olmayan bir şey var.
CHP'li gençlerin yeni dönem çalışma programın-
da Engels'den başkasından alıntı yok.
Emperyalizme karşı savaş veren, ulusal egemen-
lik ve tam bağımsızlık ilkelerinden asla ödün verme-
yen, çürümüş olan herşeyi yıkarak yeni bir devlet ku-
ran, gerçek bir devrimci olan ve her şeyden öte
Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucu liderinden hiç söz
yok... Mustafa Kemal Atatürk yok!
Ama "CHP'nin ideolojik duruşuyla ilgili belirsizli-
ğin açılımında Kemalizm ile kesişme ve ayrılma nok-
talarına ilişkin tartışma düzlemi" var...
Bu bağlamda, kavramlann diyalektik bütünlüğü ko-
parılmadan pratiğe kılavuzluk edecek bir gerçeklik
niteliğinin diğer eksenlerin karakteristik biçimlenişi-
nin dışında belirlilik taşıyan önermeleri ile ideoloji,
siyaset, kitleselleşme üçleminin tartışma düzlemle-
rini oluşturduğu görülüyor... Başarılar...
Karmupi Komutan Devletin eli ile depremzedeye tokat!
Iran'daki devrim sırasında Doğu
Almanya'dan Tahran'a dönen
ve Humeyni'yle biriikte Şah'a
karşı mücadele veren Iran
Komünist Partisi TUDEH'in
lideri Nureddin Kannuri
geçenlerde öldû...
Kannuri 87 yaşındaydı ve
evinde hapisti. Humeyni
iktidan ete geçirdikten
sonra Kannuri "Sovyet
casusu" olduğu yotunda
demeç vererek ve
komünist partinin önde
gelenlerinin adını açıkiayarak
yaşamını kurtarmıştı.
Iranlı komünistlerin iideri
Kannuri işbiriikçiliğiyle yaşamını
kurtanrken binlerce solcuyu da
idama göndermişti.
Zonguldak merkezine bağlı
TürkaJi beldesinin
camiinde Berat
Kandili'nde okunan
Mevlit'ten sonra sıra
duaya geliyor...
Cami imamının yanındaki
gruptan bir kişi, "Allah,
ordumuzun başına dini imanı
bütün komutan nasip eylesin"
diyor...
Cemaat, böyle bir duaya "amin'
demekle dememek arasında
tereddüte düşüyor. Cemaatin
keyfi kaçıyor.
Cami çıkışında bir grup,
Işıkveren Karakolu'na gidip
iigililere, cebinde Akit gazetesi
taşıyan kişinin "dua"sını
anlatıyor; soruşturma sürûyor.
Ankara'dan anyordu. Bir sitenin yö-
neticisi olduğunu söyledi.
Düzce depreminden sonra sitede-
ki ailelerin seferber olduğunu ve dep-
remzedeler için çoğu yeni giysilerden
oluşan yardım paketleri hazırladıkla-
rını anlattı:
"Televizyonlardan edindiğimiz izle-
nim doğrultusunda giysileri alıp Düz-
ce ve Kaynaşlı'ya gittik.
Ama ne yazık ki depremzedeleri
rencide etmiş olduk. Tabii aynı za-
manda bizler de rencide olduk.
Çünkü Düzce ve Kaynaşlı'daki dep-
remzede vatandaşlanmızın giysiye ih-
tiyacı yoktu. Istemediler.
Daha önce gelmiş giysileri de iste-
memişlerdi. Kamyon dolusu giyim eş-
yaları yol kenarlanna atılmış duruyor-
du. Yann başka bir felaket yaşandı-
ğında insanlardan yardım malzeme-
si toplamak çok zor olacak.
Düzce ve Kaynaşlı'dakilerin, giy-
siye değil, kendilerini soğuktan
koruyabilecekleri bir barınağa
ihtiyacı var. Doğru dürüst çadır
istiyorlar. Biz de şunu gördük ki
Düzce ve Kaynaşlı'da hem çadır
yok hem de devlet yok..."
Aman efendim...
Bolu, Düzce, Kaynaşlı'da devlet ne-
den olmasın... Var... Hem de bütün gü-
cüyle var... Devtetin gücü Bolu'daki va-
linin elinde toplanmış...
Devletin valisi, ağzını açan deprem-
ze millete tokadı yapıştırıyor.
Ey enflasyon! Geldiysen üç haneli rakamlara vuri I Banş Ertürk
Öpgütlenmeyi Öğrenememek
DENİZ BANOĞLU
Geçtiğimiz hafta Tarih Vakfı'nın
STK'larla ilgili düzenlediği sem-
pozyumlardizısinin altıncısında,
ortaya çıkan ıki gerçek vardı: Türk
insanı olarak örgütlenmeyi bilmi-
yoruz, başaramıyoruz. Bu ve ben-
zeri toplantılar sonunda elde edı-
len verilerden, toplanan bilgiler-
den pratikte ve uygulamada ye-
terince ya da biraz daha karam-
sar bir deyişle hiç yararlanamıyo-
Akademik düzeyde olsun olma-
sın, çeşitli alan ve konularda dü-
zenlenen, panel, sempozyum,
forum ve benzeri toplantılar ve so-
nucundasunulan raporiann, pra-
tikte ve uygulamada pek az ya-
rar sağladığını, gönderme yapı-
lan kurum ve kuruluşlan toplum
çıkarlan doğrultusunda uyarma-
dığı ve yönlendirmediğini, örne-
ğin bir deprem felaketinde açık-
ça gördük ve yaşadık.. Öğren-
dik ki, bılim adamlarının, deprem
bölgeleri ve olasılıkları ile ilgili yıl-
lar önce araştırma ve rapor dü-
zeyinde sundukları bilgiler yetki-
lilerce hiç dıkkate alınmamış. Da-
hası, yaşadığımız deprem fela-
keti öncesi pek yakın bir tarihte
yapılan bir sempozyum sonucu
ilgili makamlara iletilen uyarı pa-
keti üzerinde de hiç durulmamış.
Böyle olunca da, bazı toplantı,
konferans panel ve sempozyum-
ların düzenlenme amacını sor-
gulamak zorunda kalıyor ve so-
nuçta da "bizyaptık, bizdinledik"
demekten öteye gidemiyoruz.
Bu türden düzenlemelerde dik-
kati çeken bir başka nokta da, ki-
mi katılımcıların, ki bunlan ço-
ğunlukla ya medyadan ya da hü-
kümet, devlet düzeyinden biri
oluyor, konuşmasını yapıp bildi-
risini sunduktan sonra, toplantı-
yı terketmesi. Böyle bir davra-
nışta, "ben görüşümü açıklar
giderim, başkalannın ne de-
dikleri, ne görüş açıkladıklan
beni ilgilendirmiyor" izlenimi bf-
raktığı gibı, dinleyicilerin de ko-
nuşmacının kendisineyönettmek
istediği soru da doğaldır kı yanıt-
sız kalıyor. Içeriği ne olursa olsun,
böylesi toplantılarda dınleyiciler
kadar, konuşmacılann da birbırin-
den öğrenecekleri, bılgi alışveri-
şinde bulunabilecekleri bazı şey-
ter olabileceği unutuluyor ya da
umursanmıyor. Çünkü çoğunluk
ve genekJe, insanlanmız hep ken-
di bildikleri doğrulan önemsiyor
ve kafalan sadece ve sadece ken-
di bildikleri ile dolu oluyor. Ör-
gütlenmeye gelince... Her ne ka-
dar STK'ların, giderek önem ka-
zandığı, güçlendiği ve önemli bi-
çimde gündemde olduklan göz-
lemlense de, kendi içlerinde ve
birbirleriyle sağlıklı bir iletişim ve
örgüttenme içinde olduklan söy-
lenemez. Sadece STK'lar değil,
devlet ve hükümet düzeyindeki
resmi kuruluşların da örgütlen-
me ve örgütlü biçimde harekete
geçme konusunda ne denli ye-
tersiz kaldıkları, yine deprem fe-
Iaketi sırasında ortaya çıkan bir
gerçekti.
Tarih Vakfı'nın, "STK'lann dep-
remden öğrendikleri" başlıkla
altıncı sempozyumunda, Türk in-
sanının "örgütlenememe kötü
alışkanlığının"hâlâ sürmekte ol-
duğu görüldü. Aynca da konuş-
macıların, bu türden toplantılar-
da sıkçagöztemlendiğı gibi, "ben-
merkezçi görüşlerini açıkla-
mak ve bolca eleştiri getirme-
nin" dışında toplantının asıl içe-
riğine ye amacına yönelik pek de
fazla bjr görüş getirmedıkleri gö-
rüldü.
Üzerinde düşündüğümüz ve
biraz derinliğine inerek irdeleme-
yeçalıştığımızda, "örgütienme-
de başanstz" bir ulus olmamızın
nedeninin, ne yazık ki yine "temel
eğitımımızdeki" yanlışlardan kay-
naklandığını görmekteyız. Aile-
de "sadece benim çocuğum"
anlayışı ile başlayan, ama birara-
da ve biriikte yaşamanın en vaz-
geçilmez gereklerınden olan, so-
rumluluklan, dayanışmayi, paylaş-
mayı, ekip ve takım olmayı öğret-
, jneyerı bir zihnıyetin,,"ferne/". ve.
sonrası eğitimde de süregelrne-
si ile ortaya çıkan tablo şu olu-
yor Kişi, bireysel olmayı öğre-
niyor, ama bir türlü birey ola-
mıyor. Ûyle olunca da, ailede
kardeşler; okulda arkadaşlar ara-
sındaki "ben" kavgalan, çekiş-
meleri; meslek sahibi olunca iş-
te ve giderek bir örgüte üye olun-
duğunda da ait olduğu örgüt için-
de olumsuz biçimde belirgınleşi-
yor. Kişiler, mesleki kurumlar için-
de hep bireysel otarak öne çık-
mak için verdikleri anlamsız sa-
vaşla biryere varamazlarken, be-
lirli amaçlan, hedefleri ve ideal-
leri olan örgütleri içinde de bir
türlü birlik ve beraberlik sağla-
yamıyortar. Bu kısır döngü de
böylesine sürüp gidiyor.
Tarih Vakfı'nın düzenlemiş ol-
duğu söz konusu sempozyum
gibi benzeri toplantılarda katılım-
cı ızleyicilenn ve kimi zaman da
konuşmacılann, olaylann neden-
lerine değınmek ve sürekli eleş-
tirmek yenne (ki bu nedenler ço-
ğunluk biliniyor) çözüm önerile-
rini ve uygulamalannı dile getir-
memeleri, uygulamaların nasıl
yapılması gerektiğine dair her-
hangi bir formül geliştrrememe-
leri, galiba biraz da talihsiz bir
eğitim anlayışı ile yetıştirilmiş ol-
mamızdan kaynaklanmakta Bas-
kıcı bir eğitim sistemınde, çocuk-
lukçağlannda "görüşünü, duygu-
lannı açıklama olanağını bulama-
yan, sürekli "sen bilmezsin, sen
küçüksün sus otur" sözde aile
terbiyesi ileyetiştirilen bizler, bü-
yüyüp bireryetişkin olduğumuz-
da ve de fırsat ve ortamı buldu-
ğumuzda, "alabildiğine konu-
şuyor, eleştiriyor, fikir üretiyor"
çözürne, iş yaprnaya. örgütlenme-
ye gelince yaya kalıyoruz. Birbi-
rimizle çekişmeyi, karalamayı,
kavga etmeyi, çekiştirmeyi, kö-
tülemeyi. "o değil, ben iyi bili-
yorum, ben iyi yapıyorum" de-
mesini ise pek güzel becenyoruz.
Bırakın STK'ları ve toplantıları,
devlet ve hükümet düzeyinde de
yaşadıklanmız aynı ve benzeri
değil mı? Ülke sorunları söz ko-
nusu oldu mu haması nutuklar
vermekte, yersiz övünmelerie ger-
çekleri örtbas etmekte, siyasile-
rimizin üstüne yok. iş, ülke ve
ulus yaranna hızmet üretmek ye-
rine, birbiriyle çekişmekte, parti
ve kişisel çıkarlan ülke ve ulus
çıkarlan üzerinde tutmada ve yi-
ne siyasilerimizin üstüne yok.
Sonuç olarak, Türkiye, sıradan
vatandaşı, aydını, siyasetçisi, yet-
kili ye yetkisizi ile çok konuşmak
yerine çok iş yaptığı, eleştirmek
yerine, ürettiği, yarattığı, uygula-
dığı ölçüde düzlüğe çıkacaktır.
Aksi halde, AGİT zirvesinde elde
ettiğimiz söylenen tüm başarıla-
ra karşın, ulusumuz, bir yanda
başanlan ve zenginlikleri ile övü-
nen kentsoylu bir avuç varsıl, di-
ğer yanda eğıtımsizliği, geri kal-
mışlığı ve türlü ekonomik yok-
sunlukları ile çağın gereklerine
uymakta zorlanan çdğunluğu ile
hâlâ bir yerlere varmak için
savaşımını sürdüren bir ülke
konumundan kurtulamayacaktır.
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakn turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI
Hayır.'Hayatta her iztedifin'ı yapama2sın
—-ı « « «—» küÇük htyj ^
sarîâ fnat/K///ntm'ı
hurnunu
TARÎHTE Bl GÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Kasım
MAC ADAM VE YOL YAPIMC/UĞ/NOA AŞAMA
w
1836'£* BU6ÜN, ÜNLÜ İSKOÇYALI YOL MÜHEHDİŞİ JOHH LOUOON MC ADAM (MEK £D(to), 8O
YAŞlNDA ÖLPÛ. 13. YÜZYIL BAŞLARINDA, İN6İLTEKE'DEKİ YOtlAltlN KÖTÛ OURUMU, OMÜ
yOL MÜHENPİSLİ6İNE İTMİŞTİ. KJSA SüKEOE A&l Duyt/LPU. BJZİSmL BELŞOİYESİ 7WA-
FtNÖAfJ YOL YAPlMI İÇıN GOREVLENPİRtUXĞİNÇ>E OCDUKÇA DEMEY/MÜYPİ-
MC AOAM, SU 8İHİKMELERİNİ ENGELLEYEN İYİ BlfZ PİRENAJ VE KAPLAMA YÖMTEMİY-
LE İŞE 6/£/ÇM/Ş77.CHİZ£LTfL£A/ 7OPBAK ÜSTÜNE BÜYÜK TAŞLAlUA BİR 7ABA&/1 YA-
PtLlYOR, ÜSTÜNE ÇAPl S Cm' Yİ 6EÇAASYEN TAŞLA&DAN İKİKİCİ BİR KAT VE EN ÜSTE
TOPKAK SE&İCİYORDU. YOLUAJ GENİfüSİ İSE, S,4-">. TUTULUYORDU.
Nof.Mc, A*K 'm hsalMiMfıdır.Ukoç w» /Hottda/ı 'tatdg rasHbıtan Mac od, tştı'cml
: Mc Adam'ın yol kesidı
KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1979/66
Mahkememizce verilmiş olan 25.10.1999 tarih, 1979/66 esas, 1979/146 karar sayılı ilamı ile Bursa ili Yıldınm ilçesi. Karaağaç mah.
C:0018, S.S.No:0012'de nüfusa kayıtlı Mustafa Mazhar Bey sk. Polat apt. No: 11 '3 D:5 Selamıçeşme Kadıköy adresinde ikamet eden Hil-
mi ve Fatma Hidayet'den olma, 1946 d.lu, Mustafa Turgut Koçalak M.K.nun 355. maddesi gereğmce vesayet altına almmış, kendisme kar-
deşı Kor Koçalak vasi tayin edılmiştir.
llan olunur. 17.11.1999 Basın: 58722
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Dizeler ve Beklentiler
Bilkent tepesinde güzel olaylar yaşanır her za-
man. Özellikle Doğramacı evinin çarpıcı trafiği
var. Önemli konuklar ağırlanır, yerli yabancı her
daldan, her kuşaktan önemli kişilerle renkli bir mo-
zaik dalgalanır salonlarında.
Mozaiğın iri taşı sıyahtı bu hafta. Birleşmiş Mil-
letler Genel Sekreteri Kofi Annan ve İsveçli eşi
onuruna düzenlenen akşam yemeğinde müzik-
sel ve şiirsel saatler yaşadı konuklar. Evin gele-
neksel yaşamı doğrultusunda. Yemek öncesi Bil-
kent Oda Orkestrası'ndan güzel bir konser, Vi-
valdi ve Mozart'tan sonra Joplin'in ünlü yapıtı
Ragtime ile bir sürpriz, sonra mumlar. sarı çiçek-
lerle donanmış bir sofra ve Bilkent mutfağının
özellikleri...
Damak tadı yadsınamaz, ama o tadı başka bir
yerde de duyabilir insan. Aslında çevresinde otu-
ranlarla, konuşanlarla, gündeme gelen konular-
la değerleniyor sofralar. Yoksa iyi bir lokantaya git-
miş gibi bir izlem kalıyor konuklarda. Soğuk bir
protokol olayı yaşanıyor, ancak biraz da zorlanı-
yor, neredeyse üşüyor! Tersi de var elbet; karşı-
lıklı konuşmalar, öyküler, şiirlerle hava ısınıyor,
güzel bir buluşmanın sevinciyle mutlanıyor sof-
radakiler. Güzel seslenişlerin izlemi, tınısı kalıyor
belleklerde. Doğramacı evindeki sofra da Yunus
Emre'nin dörtlükleri ve Nâzım'ın dizeleriyle çın-
ladı. Kimi konuklar, sofra konuşmalarını kitaplaş-
tırmasını önerdi evsahibine.
Nâzım'ın dizelerini yüreğimde buruk acılarla
dinledım doğrusu! Bence büyük ozanımız da din-
ledi bu konuşmaları. Belki de Gülhane Parkı'nda
bir ceviz ağacında. Mezarı hâlâ Moskova'da, No-
vo-Devici'de, ama o her yerde değil mi? Şiirleri
gizli okunur, okuyanlar saçlanırdı vaktiyle. Yasak-
lar kırıldı artık. AGİT toplantısında Cumhurbaşka-
nı Sayın Demirel de Nâzım'ın dizeleriyle selam-
ladı üyeleri. "Yaşamak birağaç gibi tek ve hür ve
biromnan gibi kardeşçesine" dizeleriyle. O ortam-
da daha güzel bir sesleniş olamazdı. Ama soru-
lara yol açtı. Bu barış çağrısı, Cumhurbaşkanın-
dan büyük ozana dönük uyarı mı acaba; Nâzım'ın
özlemi de dinecek, toprağına kavuşacak mı so-
nunda?
Sayın Demirel'in konuşmasını bu beklentiyle
yorumlayanlar da var, umudu yeşermeden solar
diye kaygı duyanlar da.
Gerçeği yaşayarak öğreneceğiz.
Prof. Doğramacı da Nâzım'ın "ÇocuWar"şiirıy-
le seslendi Kofi Annan a Mayıs 1962'de yazdı-
ğı bir şiir bu. Büyüz ozanımız da "Dünyayı ço-
cukiara verelim" diye sesleniyor.
Dünyayı verelim çocuklara,
Hiç değilse bir günlüğüne,
Allı pullu bir balon gibi,
Verelim oynasınlar.
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızlann ara-
sında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim,
^.Sıcaçık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Dünyayı çocuklara verelim
Bir günlük de olsa dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alarak elimizden
Olümsüz ağaçlar dikecekler
Ingilizcesi de Türkçesi kadar güzel, çeviriyi ya-
pan Talat Halman da masada oturuyor. Kofi An-
nan'ın yüzü güzel bir gülüşle aydınlanıyor, zama-
nı ve uzamıyla örtüşen bir yorumla yanıtlıyor Prof.
Doğramacı'yı. Çocuk sağlığına, bakım ve eğiti-
mine, örgütlenmeye katkılarından sözediyor. Ye-
ni bir şey söylemiyor, belli gerçeklerın altını çizi-
yor, olumlu çalışmalarını kutluyor, umutla selam-
lıyor.
Izlerken düşünüyorum, Kofi Annan iyi bir bah-
çıvan olacak mı acaba?
Birleşmiş Milletler bahçesinde ölümsüz ağaç-
lar yetişecek mi? O ağaçlar ormana dönüşecek
mi, bir ağaç gibi tek ve özgür, bir orman gibi kar-
deşçesine yaşayacak mı insanlar? Çoksesli, çok
renkli bir mutluluğa ulaşacak mı? Genel Sekre-
ter umutlu görünüyor, ama Birleşmiş Milletler'ın
eski yapısında yeni çizgiler üretmek çok kolay de-
ğil. Yıllar boyunca çözüm değil düğüm oluştu an-
cak!
• • •
Eve dönünce deprem çocuklarını gördüm ek-
randa, yağmur altında yan çıplak, iliklerine kadar
ıslak, amagülümsüyor! lliklerime kadar utandım,
gülümsemem kolay değil elbet. Eski yapı yenile-
nemiyor, beceriksiz ellerle utanç duvarı da gide-
rek yükseliyor deprem bölgesinde. Ama eninde
sonunda yıkılacak.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAV SAĞA:
1/ Bilgisayarla
sağlanan, ulus-
lararası bilgı ile-
tişim ağı. 2/Fin
hamamı...Ülke-
mız sularında
yaşayan ve
"biz"dedenı- 5
len mersinbalığı
türü. 3/ Işe yara-
maz. vıpranmış.
eskimış... Eski
dildeyüz.çehre.
4/ Müstahkem
yer... Üç ya da
daha çok direği bulunan
yetkenli gemilerde arka
direk. 5/ Müslüman ül-
kelerde oturan Yunan
asılli kımse... "Hıçbır
zaman, asla" anlamında
eski sözcük. 6/ "* — Gün-
dûz": Yazanmız... Bir
renk. 7/Eziyet,sıkıntı...
Orta Anadolu'da bir göl.
8/Basketbolde. topuel- 8
de tutarak üç adımda po- g
taya yönelme kuralı. 9/
Nokta biçimindeki hareketsız bakterilere verilen genel ad.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ C vitamini eksikliğinden kaynaklanan bir hastalık. 2/
Büyük Okyanus'ta küçük bırada-devlet... Optık kaydır-
ma. 3/ Gezip dolaşma... Eti lezzetli büyük bir balık. 4/
Kuran'da bır sure... Pışmış toprak ya da çımentodan ya-
pılan kalın su borusu. 5/ Karahindibanın sebze olarak ye-
nen yapraklan... Iran'm plaka ışareti. 6/ Cye... Yankı.
7/ Hayat arkadaşı... Selçuklulardaşehzadeleri eğıtmek-
le görevli kişilere verilen san. 8/ Üç ya da daha çok sa-
yida halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ıp. 9/ Ku-
maşlardaki benek... Satrançta özel bır hareket.