Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 1998 ÇARŞAMBA
HABERLER
Vedat Demircioğlu, Taylan Özgür ve diğer devrimcilerin ölümlerifaili meçhul kalınca, gençler,
emperyalizme karşı yürütülen savaşta silahlanma gereğini duyar ve önlemlerini alırlar
El-Fetih'tegerillaeğitimizellikle 27 Mayıs 1960'tan
sonra Latin Amerika. Çin.
Sovyet. Avrupa, Afrika,
Uza'k Doğu, Ortadoğu sol-
culuğunun bütün nüansları
degişik gruplarca Türkiye'de temsil
edilir. ODTU SFK"nin dünvadagelişen
olayları yansıtan haftalık bir panosu
vardır. Panoda. haberlerin yanında bir
de dünvadakı devrimci eylemleri gös-
teren bir harita asılır. SBF SFK. bu ko-
nuda, "Haftanın Yorumu" adı altında
haftalık bir bülten çıkanr. Dünvadaki
sol hareketler. kitlelerı sadece teorik \e
mücadele biçimı olarak değil yaşam
biçimi olarak da etkiler. Türkiye'de ba-
zı kesimler. bazı önderlerle kendileri-
ni özdeşleştirir. Parka ve kadıfe panta-
lon giyilir. Saç. sakal ve bıyık ona gö-
re kesilir. Başa gerilla kepi ve kasket
geçirilir. Che Guevera'nın aylarca yı-
kanmadıgı söylendiği için aylarca yıka-
nılmaz. Ekonomik durum ıvi olsada
"Birinci" sigarası içilır. Ayakkabı ola-
rak bot giyilir ve aylarca avaktan çıka-
nlmaz. Devrimci bazı önderler, birer
sembol ve idol olarak benımsenır. Is-
tanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi Nu-
ri YazKi, "Kastro Nuri". Ankara ITİA
öğrencisi Şaban fba "Zapata". Musta-
fa Yalçıner. Bolıvyalı genlla lideri In-
ti Peredo'dan etkilendıği için "Endi" ,
Alpaslan Özdo|an bir cizgı kahrama-
nından esinlenerek "Goofy" olarak ad-
landınlır. tbrahim Seven, "Brejnevci"
olarak bilinir, Sinan, sitatık, mukave-
metgibiderslerdecanı sıkıldıği zaman.
kâğıtlara. "Commandate AriP diye
yazarak Arif Şenfek'e ınesaj gönderir.
Özellikle Che Guevera'nın sol kesim-
den etkilemediği kişi voktur. Erzurum
Kandilli'de 1966-69 yılları arasında
Batarya Komutam olarak görev yapan
teğmen Abdullah Batu. Che'nın. altın-
da, "Öfiim nereden ve nasıl gelirse gel-
sin.." sözü olan posterini karargâh ga-
rajında eratın çay ocağına asar. Ergin
Günce, yazdiğı birşiırınde. "Hayatde-
niien ka\ga\a girdik. çocuk adımlaria
yüriiyoruz, biz bu işin sonunda, kendi-
mizi dağlarda bulıryoruz" diyerek dö-
neminduygulannıaçıkçadilegetirmiş-
tir. Ertesi gün olması bile. birkaç hafta
içinde, birkaç ay içinde, belkı birkaç
sene içinde devrimın olacağına inanan
kimselervardır. Çünkü, Küba'daüçse-
nede bitmiştir iş. "Dağcılar
rı
da Küba
deneyimine bakarak Türkiye'de yapa-
eaklan devrimi tasarlamakta vebunun
Türkiye'de başanya ulaşabileceğine
inanmaktadır. Che'ye herkes hayran-
dır.
"Emperyalizme karşı
yürütülen savaş, bütün
dünya halklarının ortak
savaşıdır. Vietnam'da,
Ortadoğu'da, Latin
Amerika'da emperyalizme
karşı sıkılan her kurşun, aynı
zamanda Türkiye halkının
kürtuluşu için sıkılmaktadır."
FİLİSTİN'
CERİLLA E İTİMİ
ODTÜÖğrenci Birliği Yönetim Ku-
rulu üyesi adaylanndan Minıarlık Fa-
kültesi öğrencisi Serdar Havbat. bir
grup arkadaşlyla Filistiıı 'de gerilla eği-
timi yapmak amacıyla trenle yola çıkar.
Tren garda beklediği bir sırada Serdar
Haybat. "Fotinlerimi boyatajun geliyo-
rum" diyerek trenden ıner ve bir daha
da geri dönmez
Filistin'e gerilla eğitimi yapmak
amacıyla gidenlerden Yusuf Aslan,
"El- Fetih'e ne için gfttim" başlıklı ya-
zısında. bunun nedenini şöyle açıkla-
mıştır: "Bugün Ortadoğu'da Ameri-
kan emperyaiizminin ileri karakolu
olan İsrail'e karşı Arap halklan anfj-
empenalist bir savaş vürütmektedir.
Bu savaş; Asja'da, Afrika'da, Latin
Amerika'da *e bütün dünyada emper-
yalizmin baskısı allında ezilen halklann
yürürtüğü de>rimci kaıgamn bir par-
çasHİır. Emperyalizme karşı yürütülen
savaş, bütün diinva halklarının ortak
savaşıdır. Metnam'da, Ortadoğu'da,
Latin Amerika'da emperyalizme karşı
sıkılan her kurşun, ay nı zamanda Tür-
kiye halkının kürtuluşu için sıkılmak-
tadır." ODTÜ'de okuvan îranlı. Iraklı,
Suriyeli, Ürdünlü ve dığer Orta Doğu
ülkelerinden öğrenciler vardır. 1960
sonrası Türkiye'den Filistin'e ılk kez
Gazianteplı Abdülkadir \âşargün ıle
Mustafa Çelik ısimli gençler. 1 Ekim
1968 tarihinde gider. Mustafa Çelik, 8
El-Fetih
dönüşü
Hüseyin inan
(solda,
yanındaki
Mehmet
Nakipoğlu)
Diyarbakır'dan
Adana'ya
giderken
bindiği otobüs
Gaziantep
yakınlannda
jandarmalar
tarafından
durdurulur. Yan
yana oturan
Hüseyin İnan
ile Alpaslan
Özdoğan
yakalanır, ön
koltuktaki
Mustafa
Yalçıner ise
kaçmayı
başanr.
Haziran 1969 tarihinde Filıstm'deki bir
çatışmada ölür. lkınci kez, FKF Genel
Başkanı Yusuf Küpeli. DÖB Başkanı
Deniz Gezmış ve arkadaşlan. 1969
Temmuz'unda gider. Abdülkadir Ya-
şargün ile Denız Gezmiş. 1969 Ağus-
tos ayında birbirinden habersiz ayn ay-
n olarak Türkiye'ye gelir. Deniz ve Ya-
şargün. 26 Ağustos'ta başlayan ODTÜ
Oğrenci Birliği ile FKF olağanüstü
kongrelennin yapıldığı 9-10 Ekim gün-
leri, ODTÜ-SFK'de tanıdığı arkadaşla-
nna, El-Fetih kamplannda yaşadıklan-
nı anlatır Abdülkadir Yaşargün, kendı-
sinin yenıden El-Fetih kamplanna dö-
neceğini, aynca, gıtmek isteyen olursa
götürebileceğini söyler. Yaşargün'ün
bu konuyu daha çok konuştuğu kişi ise
Hüseyin Inan'dır. Hüseyin ve bir grup
arkadaşı. silahlı mücadeleye katılmak
amacıyla, bir süredir Vietnam ve Latin
Amerika'da gerilla mücadelesı veren
bir ülke veya Küba'ya gitmeyi düşün-
mektedır. Fakat Vietnam. Latin Ame-
rika ve Küba'ya gitmek o dönem ko-
)ay değildir. En yakın >er Filistin'dir.
Hüseyin ve bir grup arkadaşı, Yaşar-
gün'le El-Fetih kamplanna gitmeye ka-
rar verir. Bu arada, ODTÜ Akademik
Konseyi. 10 Ekim 1969 Cuma günü
yaptığı toplantıdaaldığı karar sonunda,
1969 Eylül ayında yapılan ODTÜ-ÖB
seçimlerinde kavga çıkarttıklan gerek-
çesiyle öğrencilerden İbrahim Seven'i
üniversitcden ihraç. Şükrülşık'ı 1 yıl.
Tuncay Şahin V ılmaz'ı 5 ay, Halil Çe-
limJi'vı 6 ay, Vejsel Akın'ı 5 ay, Ahmet
Sina"> 13 ay. YusufTunbay Asİan'ı 3 ay,
Atilla Keskin'i 2 ay geçıcı ihraç eder.
İSRAİL'E YAPILAN
SALDIRILARA
TÜRKLER DE KATILIR
ODTÜ Akademik Konseyi tarafın-
dan ihraç ve geçici ihraç karan alan i-
ki gencin katılımıyla birlikte bir grup
genç. 10 Ekim 1969 Cuma günü. oto-
büsle Ankara"dan Gaziantep'e gider.
Burada diğer arkadaşlanyla bir araya
gelen Hüseyin İnan, Abdülkadir Yaşar-
gün. Yusuf Tunbay Aslan, CelalÖzcan,
Ahmet Tuncer Siimer, Mustafa Yalçn
ner, Alpaslan Özdoğan, Halil Çelimli.
İbrahim Seven. Fevzi Yaşar,Cemal Bağ-
a, Recep .Aipa> v e Ereen Kanar, Gazi-
antep'ten Birecik'egeçer. Sınırdanyü-
rüyerek geçmek istenir fakat bazı ne-
denlerle bu olmaz.
Sonuçta. Nizip-Karkamış istasyo-
nundan 12 Ekim 1969 Pazargünü. tre-
ne bınen 13 kışı, Fırat Köprüsü'nü geç-
tikten sonra arazı yapısı nedeniyle Su-
riye sınınna gıren trenin bır rampada
yavaşlamasından yararlanılarak tren-
den Suriye topraklanna atlar. Suriye
üzerinden Amman'a geçen 13 kişi, da-
ha sonra El-Fetih eğitim kamplanna
ulaşır. Kamplarda askeri eğitimin yanı
sıra Türkiye'den götürdükJeri bazı ki-
taplan okuyarak teorik eğitim de yapı-
lır. Türkiye'den gidenler, zaman zaman,
Israil denetiminde olan bölgelere dü-
zenlenen saldınlara katılır, çatışmala-
ra girer. 13 kişi arasında bir süre sonra
öğrencilik ve yereJ kültürel özellikler-
den kaynaklanan bazı anlaşmazlıklar
çıkar.
Gaziantep grubu, Hüseyin İnan ve
arkadaşlanndan aynlır, başka bir kamp
kurar. Halil Çelimli ile fbrahim Seven,
kısa bir eğitim yaptıktan sonra Türki-
ye'ye döner. Bir süre sonra da Hüseyin
İnan ile Ercan Kanar, yeni kadrolarge-
tirmek için 9 Kasım 1969 Pazar günü
Türkiye'ye gelir. Hüseyin inan, Anka-
ra'da Teoman Ermete'nin evinde ve
ODTÜ'de bir kısım arkadaşıyla bu ko-
nuyu görüşür. Atatürk Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi Fikir
Kulûbü Başkanı Kadir Manganın An-
kara'yagelmesi için Tuncer Sümerim-
zasıyla Erzurum'atelgraf çeker. Hüse-
yin fnan, bu arada, istanbul ve fzmir'e
de gider. Hüseyin inan, tzmir'de iken
20 Aralık 1969 Cumartesi günü yapı-
lan 6. Filo'yu protesto mitingine de ka-
tılır. Ercan Kanar da Filistin'e götür-
mek amacıyla Gaziantep ve Ankara'da
bazı kiştterle görüşür. Filistin'de yap-
tıklan eğitimi Ankara'da Ulaş Bardak-
çı ile MahirÇayan'a anlatır. Mahir, Er-
can Kanar ve arkadaşlannın yaptığı ey-
lemı, "Maceracıhkvçekonomizm" ola-
rak eleştirir. Ulaş Bardakçı ise devrim-
ci kitle çizgisini savunarak Kanar'a, bu
işin yanlış olduğunu söyler. Ercan Ka-
nar, aralannda Hacı Tonak'ın da bu-
lunduğu bir gurubu Filistin'e götürür.
Hüseyin, Filistin'e gideceğı dönem ne
düşündüğünü arkadaşlanna şöyle açık-
lamıştır: "Türkiyebağımsızolacak. Bu-
nun için ilk önce toprak reformunun
vapılmaSL, petrolün, mifli kavnaklana,
bankalann. fabrikalann mUlileştirilme-
si ve milli bir sanayinin kurulması gere-
kir. Buna milli demokratik devrün di-
yoruz. Türkiye'deki idare tam bağun-
sız ve gerçekten demokratik değil. Mil-
li Demokratik Devrim'in yapılınası sü-
resinde ev \ela köylere okuL elektrik, su,
hastane gibi \asitalar getirilerek halk
biiinçlendirilecektir. .VIDD tamamlan-
dıktan sonra halkın kendi temsikileri-
ni, kendi içlerinden seçerek parlamen-
toya sokmalan sağlanmış olacaknr. Bu
şekilde devrim >ine devam edecek ve
proteterya ile burjuvazi arasındaki suuf
mücadelesi başlavacak. Bu defa sosya-
list devrim yapılarak proletena başa
geçecek. Böylece, işçi ve köylü kJaresi
kurulacak. Sonuçta sınıflar ortadan
kalkmış olacak. Bugün, anayasa, milli
demokratik devrim yapmaya müsait-
tir." Bir kısım arkadaşına ne düşündü-
ğünü anlatan Hüseyin tnan, El- Fetih
kamplanna katılmak isteyen ODTÜ-
SFK Başkanı Atilla Keskin, Ahmet
Müfit Özdeş. Ercan Enç, Hamid Ya-
kup, Teoman Ermete, Bahtiyar Ema-
net, .\li Tenk, Hüseyin FJmacı, Halis
Ozkanve YavuzKaçar ile Gaziantep'te
buluşur. Birkaç gün burada kaldıktan
sonra Suriye'ye geçen grup. yılbaşın-
da Amman'dadır.
İNAN YAKALANIYOR
El- Fetih kamplannda yaptıklan yir-
mi günlük bireğitimden sonra Hüseyin
ve 15 arkadaşı, 1 Şubat 1970 Pazargü-
nü, Suriye sınınndan gizlice Türki-
ye'ye girer. Grubun birkısmı Diyarba-
kır'a gelir. Hüseyin İnan, Alpaslan Öz-
doğan ve Mustafa Yalçıner, yanlannda
getirdikleri siiahlan Diyarbakır surla-
nnda bir yere gömer. Daha sonra Di-
yarbakır Tıp Fakültesi önünde buluş-
mak için anlaşılır.
Fakat, Tıp Fakültesi önüne geldikle-
rinde fakültenin polis tarafından basıl-
mış olduğunu gören Hüseyin, Alp ve
Yalçıner, Adana'ya gitmek için Diyar-
bakırdışından birbenzin istasyonunda
otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan ya-
na koltuklara, Yalçıner tek başına otu-
rur. Otobüs. Gaziantep yakınlannda bir
yerdejandarmalar tarafından durduru-
larak aranır. Hüseyin ile Alp, yan yana
koltuklarda oturduğu için gözalhna alı-
nır. Yalçıner, şans eseri kurrulur ve
Adana'ya gelir. Yalçıner, daha sonra
Ankara'ya gider. Müfit Özdeş, Teoman
Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya'da
tren gannda yakalanır. Sonuçta, yaka-
lananlardan Hüseyin fnan, Atilla Kes-
kin, Teoman Ermete. Müfit Özdeş. Er-
can Enç, Alpaslan Özüdoğru, Hamıt
Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadır
Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tu-
tuklanırve Diyarbakır Tutukevi'ne ko-
nur. Filistin'den dönenlerden Mustafa
Yalçıner, Ahmet Erdoğan ve diğer 3 ki-
şi, yakalanamaz. Fakat, yakalananlann
Emniyet'te verdiği ifade nedeniyle
Mustafa Yalçıner ile Ahmet Erdoğan,
gıyabi tevkif karan ile aranmaya baş-
lanır.
SÜRECEK
TIKNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Eşber Yağmurdereli. Ankara'da
avukatının evinde gözaltına alındı.
Şimdi 22.5 yıllık cezasını çekmesi
için Çankın Cezaevi'nde. Eşber ko-
nusu, gazetelere yalan yanlış yan-
sıdığı için bu konuyu yakından izle-
yen birisi olarak bazı düzeltmeleri
bir kez daha yapmak istiyorum.
Eşber Yağmurdereli, 1978yılında
birkuyumcu soygununa katıldığı id-
diasıyla yakalanan bazı gençlerin
ifadesi sonucu tutuklandı. Gençler,
işkence ile alınan ifadelerinde ken-
dilerini bu işe Eşber'in azmettirdiği-
ni söylediler. Eşber, bu ıfadeleri ka-
bul etmedi. Ancak o günün koşul-
larında TCK'nin 146/1 maddesı
uyarınca idamdan yargılandı. Tam
bu yargılama sırasında 12 Eylül as-
keri darbesi gerçekleştirıldi. Birtaş-
ra mahkemesi olan Samsun Ağır
Ceza Mahkemesi, elinde çok
önemli bir örgütün üst düzey bir yö-
neticisi olduğu inancıyla, hiçbir ça-
tışma olmayan, silah kullanılmayan
birsoygun davasında, orada bulun-
mayan ama azmettirdiği söylenen
Eşber'i idama mahkûm etti.
Yeşil'i Değil Eşber'i Yakaladılar
12 Eylül'de Doğan Öz'ün katili
olduğu tanık ifadeleriyle kesinlik ka-
zanan ibrahim Çiftçi gibi ülkücüler,
Yargıtay'dakı çeşitli etkiler sonucu
beraat ettirilirken Eşber, idama
mahkûm edildi. Eğer Eşber kör ol-
masaydı belki de bu idam cezası
yerine getirilecekti, Sonunda ceza
ömür boyu hapse dönüştü. Eşber,
12 Eylül'ün ağır koşullannda, gör-
meyen gözleriyle, büyük baskı ve
eziyetlere göğüs gererek tam 13.5
yıl hapis yattı.
Infaz Yasası'nda yapılan bir deği-
şiklik/e 1991 yılında serbest kaldı.
Kürt sorunu yüzünden yaptığı bir
konuşma nedeniyle uzun süren yar-
gılamalar sonucunda 12 aya mah-
kûm oldu. Bu ceza Eşber'in şartlı
tahliyesinin ortadan kalkmasına ne-
den oldu. Eşber, 36 yıllık müebbet
cezasının geri kalanını da yatmaya
mahkûm edilmiş oldu. 13.5 yıl gör-
meyen gözlerle çekilen eziyet, hak-
kındaki iddia için yeterli değil rniy-
di? Ayrıca daha önce bir şiddet ey-
lemi nedeniyle mahkûm olmuştu.
Ikincı cezası ise düşüncelerini açık-
laması yüzündendi.
Eşber'in geçen sefertutuklanma-
sı üzerine, hakkındaki bütün iddi-
alar ortalığa döküldü, onun bir "azı-
lı terörist" olduğu imaji yaratılmak
istendi. Eşber'in mahkûm olmasına
yol açan olay, bundan 20 yıl önce
gerçekleşmişti. Eşber şimdi 53 ya-
şında, o zaman 33 yaşındaydı. 20
yıl içinde, birçoğumuz gibi o da ol-
gunlaştı, düşüncelerini geliştırdi,
hamlıklarını törpüledi, olgun ve sa-
bırlı bir aydın haline geldi.
Eşber'in yakalanmasıyla birlikte,
yeniden cadı kazanlan kaynatılabi-
lir. Onun ne kadar azılı bir "terörist"
ve "bölücü" olduğuna ilişkin yeni
"belgeler" ortalığa atılabilir. Eş-
ber'in nasıl bir insan olduğunu öğ-
renmek isteyenler onun her yerde
yaptığı konuşmaları, içinde bulun-
duğu inisiyatifleri izleyebilirler. Ör-
neğin içlerinde çok sayıda aydın,
sanatçı ve işadamı bulunan Banş
için 1 milyon imza" kampanyasının
sözcüsü ve yürütücüsüydü. Siya-
seti de barışçı yollardan yürütmek
konusunda ısrarlı bir tutum içinde.
Gelelim Eşber'in muayeneyi red-
dettiği iddiasına: Çankın Cumhuri-
yet Başsavcılığı, Eşber'in tutuklan-
masından kısa bir süre sonra "sağ-
lıknedeniyle", cezasınıninfazınıbir
yıl ertelemişti. Eşber de bu karar ne-
deniyle serbest bırakıldı. Ancak Eş-
ber'in tahliye edılmesinin hemen ar-
dından Çankın Savcısı bu kararını
kaldırdı ve Eşber'in yeniden tutuk-
lanmasını istedi. Eşber'in sağlık du-
rumunda bir değişiklik yoktu. Çan-
kın Savcısı'na Adalet Bakanlığı'nın
üst kademelerinden bir uyarı gel-
mişti sanki.
Bu yeniden tutuklamaya gerekçe
olarak Eşber'in muayeneyi reddet-
tiği öne sürüldü. Doğru değil, doğ-
rusu Çankırı Savcısı'nın, kendi ge-
rekçesinden vazgeçerek Eşber'i tu-
tuklamasıdır. Ayrıca Eşber'in mu-
ayene edilmemesi gibi bir durum da
yok. Tartışılan konu, Eşber'den,
sağlık durumunu gerekçe göstere-
rek Cumhurbaşkanı'ndan af talep
eden bir dilekçe yazmasının isten-
mesi. Eşber'in yapmayı reddettiği
şeyafdilekçesi yazmak. Yoksa, ne-
den muayene yüzünden cezaevin-
de kalsın. Gazeteci arkadaşlar da
sorunu ciddi şekilde araştırmadan,
ömeğin Eşber'in avukatına sorma-
dan yalan yanlış haberleryazıyorlar
ve Eşber aleyhinde bir kamuoyu ya-
ratılmasına neden oluyorlar.
SonuçtaTürk polisi Eşber'i yaka-
ladı ve cezaevine koydu. Yeşil'in
yaptıklarını yapsa zaten 36 yıl falan
hapis yatmaz, ikinci duruşmada
"Türkiye seninle gunırduyuyor" ni-
daları arasında tahliye edilirdi. Türk
polisi Yeşil'i yakalayamadı, ama
hakkını inkâretmeyelim, Eşber'i ya-
kaladı. Kendilerini kutlarız.
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
Hginç Günlerde Yaşamak...
Çin ilentisini bilirsiniz, "llgınç günlerde yaşamanı-
zı dilerim" der. Bu ilenti ilginç günlerin aynı zmaman-
da, istikrarsız, güvensiz ve tehlıkeli günler olduğu
varsayımından hareket ediyor.
Geçen iki hafta boyunca gerçekten çok ilginç gün-
ler yaşadık. Görülen o kı gelecekte de böyle, belki
de ilginçliği gittikçe artan günler yaşamaya devam
edeceğiz. Bu iki hafta boyunca, bu ilginç günlerde,
zamanın "egemen düşüncelen", "yükselmiş değer-
leri" de Çin ilentisinden paylanna düşeni, gülünç,
daha doğrusu zavallı durumlara düşerek aldılar.
Geçen iki haftanın ilginç olaylarından biri, Hindis-
tan ve Pakistan arasında başlayan nükleer silahlan-
mayanşıydı. Diğeri de Rusya'daki mali krız.
Önce nükleer denemeler... Soğuk savaş dönemin-
de ABD ve ingiltere tarafından inatla ve ısrarla ileri
sürülen "caydıncılık teorısi"ni hatırlıyor musunuz?
Bir teoriden daha çok bir mantık burkulmasını andı-
ran bu yaklaşıma göre dünya barışının garantısı nük-
leer silahlardı. Nükleer siiahlan olan ülkelere saldır-
mak çokrisklibir hale geldığı. bu tür bir savaştan kim-
senin galip çıkması mümkün olamadığı için, savaş
olasılığı ortadan kalkıyor, banş sağlanm/ş oluyordu.
Bu yüzden, geçen hafta Hindistan'la Pakistan'ın
nihayet banş yaparak bölgesel güvenliği sağladığını
söyleyebilir, gelişmeleri sevmçle karşılayabiliriz. Ya da
en azından, International Herald Tribune'öe, Philip
Brovming imzasıyla çıkan yazıda ileri süruldüğü gi-
bi, denemeleri, nükleer dengeyı sağladığı, Müslü-
man bir devlete nükleer silah vererek, Müslüman
donyasının egosunu tatmin ettiğini düşünerek
(29/05/1998) olumlu bir gelişme olarak görmemiz
gerekîr. Öyleyse, ABD ile bağlaşıklannın derdi ne?
Neden teorileri hayata geçtiği, barışı sağlayarak sırt-
lanndan bır yük kaldırdığı için sevinmıyorlar? Garip.
Bir garıplık daha: Tüm casus uydu kapasitesine,
Rusya'nın Hindistan'a, Çin'in de Pakıstan'a nükleer
teknolojıyi sağladığını bilmesine, hattı Hindistan Ato-
mik Araştırma Enstitüsü'ne süper bilgisayar satışına
izin çıkarmasına rağmen ABD yönetimi, Hindistan ilk
bombayı patlatınca "çokşaşırdı". Evvelki hafta med-
yada CIA ile da/ga geçen karikatürlerden geçilmiyor-
du. Sen senede 75 milyar dolar butçeye sahip ol, a-
ma Hindistan'ın nükleer deneme yapacağını önce-
den saptayama... Dahası var. Bu sefer, nükleer de-
nemelerin olacağını önceden bilmek için 75 milyar
dolar bütçe de gerekmiyordu. Çunkü, Pakistan Baş-
bakanj Navaz Şerif, hem Clinton'a hem de AJb-
right'a birer mektup yazarak denemelerin yapılaca-
ğını önceden haber vermiştı. (The Observer,
31/05/1998) Pakistan mektuplan açıklayınca ABD
yönetimi de aldığını kabullenmek zorunda kaldı.
Yukarda aktardığım iki gariplik arasında yakın bir
bağlantı var'ABD yönetimi ve medyanın geçmişte
nükleer silahlara barışçıl bir işlev yüklemesine kar-
şın, şimdi bu kadar şamata çıkarmasının arkasında,
geçmişte bize anlattıklan gibi bu silahlann aslında sa-
vaş ve topyekûn imha olasılığını arttırdığını bilmele-
ri, daha da önemlisi, bu denemelerin ABD hegemon-
yası hiçe sayılarak yapılmış olması yatıyor. ABD'nin
ve Batı basınının şaşırmış gibi yapmasının nedeniy-
r se, ChhstopherHitchens'ın 7?7e Oösen/er'dekı ma-
kalesinde dalga geçerek vurguladığı gibi, engelleye-
meyeceklerıni bilmesı. Engellemeye çalışıp iktidarsız-
lığını açığa vurmaktansa, bilmezden gelip sonra şa-
şırmış gibi davranmak daha kolay değil mi?
Rusya'da mali krıze gelirsek... Değinmek isteğim
ilginçlik, serbest pıyasa ideolojisi ve IMF reçetesiyle
ilgili. Daha önce birçok kere tartıştık ama, hiç Willi-
am Keegan'ın bu hafta The Ooserver'de koyduğu
kadar çarpıcı ve hoş bır şekilde ele almayı akıl ede-
mediğim ıçın, Keegan'ı aktarmakla yetinmek istiyo-
rum.
1970'lerden bu yana hâkim görüş "Piyasalar doğ-
rusunubilir, hükümetlerhep yanlışyapar'öı. Bu yüz-
den, IMF hep özel sektörün tek çözüm olduğunu ile-
ri sürer ve dayatır. Rusya ekonomısinin sorunları ser-
best piyasanın, özel sektörün eline bırakıldı. Geçen
hafta gördük ki piyasalar sonsuz bilgeliklerini haya-
ta geçirerek Rusya'yı kurtanmak için... Evet, piyasa-
ların görevlerini yerine getirmesi için mılyarlarca do-
lar kamu parasına gerek var. Önce IMF'nin devreye
girip Rusya'yı kurtarması gerekiyor kı piyasalar Rus-
ya'yı kurtarsınlar. Garip.
Gariplik devam ediyor. Serbest piyasa modeline
göre sermaye vergilen ne kadar düşük olursa, sos-
yal harcamalar bütçenin ne kadar azını yerse o ka-
dar lyı. Bu koşulları sağlayınız, ekonomiler çiçek gi-
bi açacak, özel sektör bütün yatınmlan yapacak, her-
kese iş sağlayacak, kriz sona erecek. Ne ki vergi ge-
lirlerınin GSMH içindeki payı Avrupa ülkelerinde or-
talama yüzde 40 olmasına karşılık Rusya'da sadece
yüzde 9 ama Rusya'nın beli bir türlü doğrulamıyor.
Sosyal harcamaları hemen hemen yok denecek ka-
dar az olan Asya ülkeleri ise malum, şimdi sadece
ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir krizin için-
de debelenip duruyorlar. Garip doğrusu.
Ama kimliği belırsiz, varlığı rivayet bir "gizli elin"
ekonomiyi düze çıkaracağına inanmak da zaten garip
degil mi?
TTB Yüksek Onur Kurulu
'Manisa davasında
hekimler kusurlu'
AIVK\RA (Cumhurhet
Bürosu) - Türk Tabipleri
Birliği (TTB) Yüksek
Onur Kurulu . işkence gö-
ren Manisalı gençlere ''iş-
kencegörmemişlerdir'' y ö-
nünde rapor \ eren 10 hekı-
mı kusurlu buldu Kurul
oybirliğiyle bu hekimlerin
TTB Soruşturma \ e Yargı-
lama Yönetmeliği'negöre
cezalandırılmasını karar-
laştırdı.
Hekimlik uygulamala-
nyla ılgilı olarak hekimle-
ri yargılayıp değerlendır-
me ve gerektiğinde mes-
lekten men cezası verme
konusunda tek yetkili or-
gan olan Yüksek Onur Ku-
rulu'nun 30-31 Mayıs top-
lantısının sonuçları açık-
landı. TTB'den dün yapı-
lan açıklamada, kurulun
son oturumunda, mesleğe
tican görünüm verme,
meslektaşlan haksız yere
suçlama, hastaya doğrudan
veya dolaylı zarar verme,
işkence görenlere usulsiiz
rapor yazma gibi kötü uv -
gulamaların ele alındığı
bildirildi. Manisa, Tekir-
dağ \e Istanbul'da işkence
görenlere. bilerek ya da
görevini ihmal ederek "iş-
kencegörmemişnr1
* raporu
veren hekimlerin durumu-
nun da göriişüldüğü belir-
tildı.
Açıklamada, Türki-
yenin var olan koşullann-
da hekimlerden kahraman-
lık beklenmemesi gerekti-
ği vurgulanırken, "Ancak
bu olgu. asla görevin gerek-
tirdiği (iıizliğin gösterilme-
mesinin mazereti olamaz"
denildi. Kurul. adlı muaye-
nelerde uygulanması gere-
ken kurallann ışıgında Ma-
nisalı gençler olayında adı
geçen 10 hekımı kusurlu
bulduğunu açıkladı.
Onur kurulunun karan,
Manisa TabıplerOdası'nın
daha önce hekimler lehine
verdiği karan bozma nite-
liğinde. Manisa odası, ku-
rulun karan üzerine konu-
yu yeniden görüşüp sonu-
cu TTB'ye bıldırecek.