Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 -ARALIK 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Emine Ocak'tan
suç duyurusu
• İstanbul Hab«r Servisi -
Faili meçhul bir cinayet
sonucu yaşamını yitiren
Hasan Ocak'm annesi
Emine Ûcak, kardeşleri
Maside Ocak ve Ali Ocak
ile Şanar Yurdatapan
"Cumartesi Anneleri"ne
basın açıklaması için izin
vermeyen Beyoğlu'nda
görevli güvenlık görevlileri
hakkında suç duyurusunda
bulundular. İstanbul
Adliyesi'nin önünde bir
açıklama yapan Hasan
Ocak'ın annesi Emine
Ocak, Galatasaray Lisesi
önündekı eylemlerinin
sessiz oturma eylemi
olduğuna dikkat çekerek,
eylem süresince sadece
yakınlannm fotoğraflannı
taşıdıklannı vurguladı. Suç
duyurusunda, İstanbul
Emniyet Müdürü Ercüment
Yılmaz, Beyoğlu tlçe
Emniyet Müdürü Tayfun
Ceren ve Beyoğlu'nda
görevli polis memurlarının
"basın açıklaması yapma
hakkını fiilen
engelledikleri" belirtilerek
görevlerini kötüye
kullandıklan savunuldu.
Sanayici
pahalı elektrik
kultamyor
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-TlSK'in5-6
Aralık'ta yapılacak 20.
genel kuruluna sunulan
çalışma raporuna göre, 18
OECD ülkesi içinde
sanayisine elektriği en
pahalı kullandıran birinci
ülkenin Türkiye olduğu
belirtildi. 18 OECD ülkesi
arasında en fazla vergi
yükleyen ikinci ülkenin yine
Türkiye olduğu kaydedildi.
Kişi başına elektrik tüketimi
bakımından da Türkiye'nin
sonuncu ülke olduğu
belirtildi.
Can Yücel'in
cezası ertelendi
• ANKARA (AA) - Ankara
14. Asliye Ceza
Mahkemesi. adına
düzenlenen bir etkinlikte
yaptığı konuşmada
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'e gıyabında hakaret
ettiği gerekçesiyle şair Can
Yücel'i 1 yıl 2 ay hapis
cezasına mahkûm ettikten
sonra bu cezayı erteledi.
Davanın dün görülen
duruşmasında yargıç Yaşar
Urkan, sanık Yücel'in
sabıkasız oluşu ve duruşma
aşamasında olumsuz
davranışlannın
bulunmamasını dikkate
alarak cezasmı erteledi.
Doktorlar
miting yapacak
• ANKARA (AA) -
Doktorlar. 6 Aralık'ta
Ankara'da 'Artık Yeter"
mitingi yapacaklar. TTB
Genel Sekreteri Eriş
Bilaloğlu, birliğin ekün
ayında gerçekleştirilen
olağanüstü genel kurulunda,
sağlık sisteminin ve sağlık
çalışanlannın sorunlannın
artık tahammül edilemez
duruma geldiği karannın
çıktığını belirterek
doktorlann bu amaçla 6
Aralık'ta Tandoğan
Meydanı'nda miting
düzenleyeceklerini söyledi.
Siyanürle altın
film IestivaHnde
• tZMİR (AA) - tzmir'in
Bergama ilçesinde 9 yıldır
süren siyanürle altın
mücadelesi, 7-9 Aralık
tarihleri arasında Köln'de
yapılacak 'Belgesel Film
Festivali'nde anlatılacak. •
Köylülerin mücadelesini
anlatan ve Bodrum ÇevTe
Filmleri Festivali'nde ödül
alan Ethem Özgüven ve
Petra Hoser'in ortak
çahşması, 'Işık tnsanlar'
adlı film de gösterilecek.
'Işık tnsanlar' belgesel
gösterinin ardından, Izmir
Cevre Hareketi
Avukatlan'ndan ve
Bergama'da siyanüre karşı
mücadele eden köylülerin
avukatı Senih Özay, 'Ege'de
Insan ve Çevre" konulu bir
konferans verecek.
ÖİB Başkanı Uğur Bayar ara hükümetlerin büyük projelere giremeyeceğini söyledi
'Ozefleştiırne yeni hükümete bağk'
BANUSALMAN
ANKARA - Özelleştirme Idaresi Başkanı
Uğur Bayar, özelleştirmelerin yeni kunılacak
hükümete bağlı olduğuna dikkat çekerek,
"Türkiye önüne netipbir hükümet koyacak?
Onu görmeden ara hükümetler büyük proje-
lere girmez. Uzun vadeli hükümetlere ihtiyaç
var" dedi.
Bayar, özelleştirmelerdeki hukuki sorun-
lara ilişkin olarak, idarenın yürürlükteki ya-
sal düzenlemelere göre işlem yaptığını, ancak
Anayasa Mahkemesi'nin bir davayı 1.5 yıl
sonra sonuçlandırdığını belirterek, "Bu biraz
da Türkiye'deki yargı sfirecinden kaynaklanı-
yor. Yine hukuka sayguıuz sonsuz" dıye ko-
nuştu.
ÖtB Başkanı Uğur Bayar, özelleştirme iş-
lemleriyle ilgili sorulanmızı yanıtladı. Bayar,
özelleştirmelerin büyük ölçüde durmuş oldu-
ğunu belirtirken, "Türldye'ıün çok ciddi me-
• Özelleştirmelerdeki hukuki sorunlar konusunda yargıyı suçlayan Uğur Bayar uzun vadeli
hükümetlere gereksinim olduğunu söyledi. Özelleştirmelerin büyük ölçüde durmuş olduğunu belirten
Bayar "Türkiye'nin çok ciddi meseleleri var. Türkiye önüne ne tip bir hükümet koyacak? Ne tür bir
hükümet modeli çıkacağını görmemiz lazım" dedi.
seleleri var. Türkiye önüne ne tip bir hükümet
koyacak? Ne tür bir hükümet modeli çıkacağı-
nı görmemiz lazım"dedi. Bayar, özelleştirme-
lere ilişkin yargı kararlannın uygulanmaması
konusunda şunlan söyledi:
"tdare, özelleştirmelerde mevcut, mezkûr
yürürlükteki kanunla işlem yapıyor. Anayasa
Mahkemesi. karannı 15 senesonra veriyor. Bi-
ze karar geldiğinde örneğin Sümerbank Nev-
şehir Fabrikası özelleştirmeleri bitnüş. Alan
şirket gereklerini yerine getirmiş. Hatta yeni
yannm yapımş. Şimdionu devlet nasıl geri ala-
cak? Bunlan ödemek zorunda kahr. ÖYTC de-
faten karar aldı. Bunlardan uvgulanamaya-
caklan uygulamadık."
Bayar, "Yasaldüzenlemeleryapılırken,baş-
langıçta anayasal uygunluğun gözetilmesi ge-
rekmez mi" sorusu üzerine, "Bunlar o kadar
izafı şeyler Id. Ne yasaya uygun, ne anayasaya
uygun. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm bakan-
lıklan, kuruhışlan. hepsi her çeşh ihale yapı-
yor. Kanun genel bir çerçevedir. Aslında hukuk,
bana sorarsanız kanıu vicdanı" diye konuştu.
4046 sayılı Özelleştirme Yasası'nın "sağ üst
köşeye pul yapıstınbnasına" kadar uzanan ay-
nntılan düzenlediğini savunan Bayar, şu de-
ğerlendirmeyi yaptr.
"Bu ülke, 3291 sayılı kanunla, rahmetli
Özal'ın Tütün Kanunu geçerken,gece yansı ar-
kadaşlannı çağınp sonuna eklettigi 4 maddey-
le 10 sene özeDeştirme yapü. Hiç de hukuki so-
runlar olmanuş. 4046 ne zaman çıkb, o zaman
sorunlar ortaya çıku. Yasaya hırsız olmayacak,
dirayetii olacak gibi yazümaz. Hiç bu teferru-
ata gümeden ana ruhunu yazarsınız. Dürüst
ahlakk insanlangetirirsiııiz. Hareketsahası son
derecedar bir kanundur. Adam namussuzsa ne
yazsanız, ne yapar eder, oradan döner."
Uğur Bayar, Türkiye'nin özelleştirmeye fel-
sefi yönden bakması gerektiğini behrtirken.
"Bazı şeylere Türkiye çok ferah kafayla baka-
mıyor" dedi.
TBMM Özelleştirme Komisyonu'nun ra-
poruna da yansıyan, ÖİB kapsamına giren
KtT'lerin yatmm yapamadığı ve geri kaldığı
eleştirilerine ilişkin de Bayar şöyle konuştu:
"ÖtB, POAŞ'tan elitıi çeksin. >aönmlara
müsaade edilmiyor, diye iddialar çıkn. Bir ke-
re POAŞ'tayanrun yok. Ne yapar, boru haüa-
nnın bakımını yapar. Yaönmcı KİT değfl.
1997'de 1.9 truyon yatinm harcaması DPTden
onaygeçmiş. Bunun >ansmı harcayamamış. ts-
tediğiniyapabilirdi. Buniar kamuoyuna doğru
yansımıyor. THY, ERDEMİR. TL PRAŞ yaö-
run yaptı. Rasyonel öneriler buradan dönmü-
yor. 230 sayılı KİT statüsünden çok daha rahat
hareketediyorlar. Sermaye arttırınu,anasözleş-
me değişikliği buradan geçince pat diye oluyor.
YPK sürecine ginniyor.SEKA, ISDEİVrtR İ se-
nedir para alaımyordu. Bize geçti. 20 günde
20'şer mttyon dolar gönderdim."
Uğur Bayar. ÖlB'nin gehr kaynaklannın şir-
ketlere sermaye arttmmı olarak döndüğünü,
yol, elektrik gibi altyapı yatınmlanna harcan-
dığını söylerken, danışman ve reklam masraf-
lannın payının binde 2 olduğunu savundu.
Almanya
Kaplanalara
yönelik
operasyon
• Kaplancılar
hakkında "terör örgütü
kurmak, cinayet
işlemek"
suçlamalanyla açılan
soruşturma
kapsamında yapılan
operasyonda çok
sayıda yazılı belgeye
el konuldu.
BONN (AA) - Alman-
ya'nın Hessen eyaletinde,
Kaplancıların denetiminde
olduğu belirtilen iki cami
ve iki evde arama yapıldı.
Almanya Federal Krıminal
Dairesi ve polisin ortakla-
şa düzenlediği operasyon-
larda, çok sayıdayazılı bel-
geye el konuldu. Operasyo-
nun daha önce Kaplancılar
hakkında "terör örgütü
kurmak, cinayet işlemek"
suçlamalanyla açılan so-
ruşturma kapsamında ya-
pıldıği bildirildi.
Federal Başsavcı Kay
Nehm, Federal Yüksek
Mahkeme'nin izni ile yapı-
lan aramanın, Kaplancılar
tarafından kurulan "hüafet
devleti" hakkında devam e-
den soruşturma kapsamın-
da gerçekleştirildiğini açık-
ladı
Federal başsavcılık açık-
lamasında, liderliğini ölen
Cemalettin Kaplan'ın oğlu
Metin Kaplan'ın yaptığı
"hilafet devleti"nin, 29
Ekim'de Ankara ve Istan-
bul'da Türkiye Cumhuriye-
ti'nin 75. kıoruluş yıldönü-
mü kutlamalan sırasında,
Almanya'dan kanh eylem
planlamakla suçlandıklan
da kaydedildi.
Federal başsavcılık, terör
örgütü kurmak, cinayet ve
diğer suç fiilleri işlemek-
ten, aralannda Metin Kap-
lan'ın da bulunduğu örgü-
tün önde gelen yöneticileri
hakkında soruşturma baş-
latmıştı.
İstanbul Tabip Odası'nın lemsilcikr Kurulu Toplantısı öncesinde düzenlenen söyleşi büyük Ugi topladı. (Fotoğraf: KUBtLAY TÜNTÛL)
Selçuk, İstanbul Tabip Odası'ndaki söyleşisinde aydınlanma insanını tanımladı
'Çağdaş i
tstanbttl Haber Servisi - tstanbul
Tabip Odası'nca düzenlenen söyleşide
Kurtuluş Savaşı'nm yeryüzünde em-
peryalizme karşı verilmiş ilk mücade-
le olduğu vurgulanarak, bunun Türk
tarihinin bir gururu olduğu ve Türkı-
ye'nin büyük bir tarihe sahip bulun-
duğu belirtildi. tstanbul Tabip Odası
(ITO), geleneksel olarak her ay ger-
çekleştirdiği Temsilciler Kurulu Top-
lantısı öncesinde. alanında simgeleş-
miş ısimlerle söyleşi düzenleme kara-
n aldı. Bu amaçla dün yapılan Temsil-
ciler Kurulu'nun ilk söyleşi toplantı-
sına gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı,
yazanmız tlhan Selçuk davet edildi.
Toplantvrun açış konuşmasını gerçek-
leştiren İTO Başkanı Prof. Dr. Orhan
Anoğul, bu geleneği tlhan Selçuk'la
başlatmayı özellikle tercih ettiklerini
belirterek. "Kendisi gençliğünizde he-
pinüz üzerinde derin izler bıraknuş,
gözümüzde erişilmesi güç bir \erde
olan, son derece mütevaa, müte\aa vA-
kendinden önce doğar'
• tstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen söyleşiye katılan tlhan
Selçuk, "Sanayileşmeden demokrasi olmuyor. Toplumda mutlaka
suııf bilincinin uyanması gerekiyor. Bizde niye hâlâ demokrasi
yok? Çünkü hâlâ tam olarak sanayi toplumuna geçemedik" dedi.
Selçuk, yeryüzünün emperyalizme karşı kazanılmış ilk zaferi olan
Kurtuluş Savaşı'nın ardından ise sanayi devrimini
gerçekleştirmenin imkânsız olduğunu vurguladı.
duğu kadar da usta bir yazardır. Işte
şimdi onunlabirtikteyiz" dedi Konuş-
masına. "Akiıbaşındaveterbiyeliolan
berkes bu övgülerden utanır" sözle-
riyle başlayan Selçuk. konuşma konu-
su olan "1923'ten Günümüze Türki-
ye"nin anlaşılabilmesi için mutlaka
Reform ve Rönensans'ın da bilinme-
si gerektiğini söyledi.
Selçuk, her ikî Aydınlanma hareke-
tinin sonucunda dünyada ilk kez
"Cumhuriyet,insanhaklanvelaikiik"
kavTamlannın insan yaşamına girdi-
ğini vurgulayarak, bu gelişmelerle bır-
likte de "sanayi devrimi''nin başladı-
ğvna dikkat çekti. Demokrasinin ise
tarım toplumundan sanayi toplumuna
geçilmesiyle doğduğunu belirten îl-
han Selçuk, "Sanayileşmeden demok-
rasi olmuyor. Toplumda mutlaka suuf
bilincinin uyanması gerekiyor. Bizde
niye hâlâ demokrasi yok? Çünkü hâlâ
tam olarak sanayi toplumuna geçeme-
dik'' dedi.
Selçuk, yeryüzünün emperyaliznıe
karşı kazanılmış ilk zaferi olan Kurtu-
luş Savaşı'nın ardından ise sanayi dev-
rimini gerçekleştirmenin imkânsız ol-
duğunu vurgulayarak. "11 mflyon nü-
fus,tam 12yıkhrsavaş,nuş; her yeryan-
nuş, yıkılmış. Bu ülkenin neresinde sa-
nayi devrimi >apacaksuıız?" dedi. Bu
durum üzerine Atatürk'ün Aydınlan-
ma'yı Cumhunyet Devrimleri'yle
başlattığını belirten Selçuk, "Cumhu-
riyetDevrimteri'nin Anadolu'ya yayıt-
ması için egitim seferbertiği baslatü ve
öğretmenleri nefer haline getirdL Dev-
rimleri ise asker-shil aydınlarla yapa"
diye konuştu.
Selçuk bugün gelinen noktayı an-
layabilmek için mutlaka geçmişin,
hangi aşamalardan geçildiğinin iyi bi-
linmesı gerektiğini vurgulayarak şöy-
le devam etti: "tnsan ancak böyie bi-
linçtenir. Çağdaş insan kendinden ön-
ce doğar. Çünkü ömrünüz sizden önce
başlaımsOr.Tıpkıhekünkr gibi. Ne ka-
dar büginiz, birikiminiz varsa insanh-
ğa o kadar faydah olabilirsiniz. tşte
1923 Devrimi de bizim yaşamımızdır.
Bizjm hayaumız dışında bir şey değil-
dir. Eğer onu koruyamazsak ha>ab-
mrz, Türkiye'ninaj dınlığı yokolur. Av-
dmlanma çağun tam kişjliklerimizle
\aşamamız gerekiyor.''
İptal istemi reddedildi
Iflfet
yönetmeliği
hukuka
uygun değil'
ASUMAN ABAaOĞLU
İZMİR- Kamuoyunda"iffetyönetme-
KgT olarak bîlinen Mılli Egitim Bakanlı-
ğı Ortaöğretim Kurumlan Odül ve Dısip-
lin Yönetmeliği'nin iptali için Danıştay 8.
Dairesi'nde açılan davada, mahkeme, yö-
netmeliğin iptali istemini reddetti.
lzmir Barosu avukatlan Arif AtiCangı
veBanuDalgıçCangı, "iffet" kavramının,
ulusal mevzuatımızdançıkanlması gerek-
tiğini bildirdiler. Ulusal mevzuatımızda
bekâret kontrolüne yol açan ne kadar hü-
küm bulunduğunun tam olarak bilinmedi-
ğine dikkat çeken avukatlar, Yükseköğre-
tim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt tdare
ve tşletme Yönetmeliği'nden "iffetsizli-
ğe" ilişkin hükmün kaldınlmasını olum-
lu bir gelişme olarak nitelendirdiler. An-
cak, kamuoyuna'iffetyönetmeBği'' olarak
yansıyan "MUli Eğjtim Bakanlığı Ortaöğ-
retim Kurumlan Odül ve DLsiplin V önet-
meliği"nin 17. maddesinin c bendinde,
"Örgün eğitim dışınaçıkarmacezasuuge-
rektiren dav ranışlar* arasında "iffetsizli-
ğta" de sayıldığını belirten avukatlar, bu
yönetmeliğin iptali için Danıştay 8. Daire-
si'ne açtıklan davanın sonuçlandığını ve
istemlerinin reddedildiğini söylediler.
Bu karann hukuka uygun olmadığını
ve temyize gittıklerini bildiren avukatlar,
şu açıklamayaı yaptılar: "Kişinin vücut
bütünlüğünün ihlali sonucunu doğuran,
ortaöğretim kunmüannda demokratik
iüşkiler içerisinde özgür ve sorumhı yurt-
taşlar yetiştirmevi sağlamayacak, aksine
okullan otoriter ve nıtucu bir züiniyetle
yönetme>i amaçlavan, aynı zamanda T.
Anayasası ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ta-
rafolduğu'Kadınlara Karşı Her Türlü A>-
nmcılığın Kaldınlması Sözleşmesi, Ço-
cuk Haklan Sözleşmesi' gibi pekçokuhıs-
lararası sözkşmeye ve çağunız insan hak-
lan anlayışına aykın olan yönetmeliğin
tümden değiştirilmesi gerekmektedir. Ba-
kanhkta başlanlan çalışmalar sürdürül-
meli, çok yönlü çalışmalar yapılmah. eği-
tim ve ögretimin çağdaş ve bilimsel temel-
lere göre yürttülmesini, öğrencilerde de-
mokratik katılımı özendirici. kendilerine
güvenlerinin oluşmasını sağlaşacakdüzen-
lemeler yapılmalıdır"
G O R U Ş / AYTUNÇALTINDAL
"Aziz Peder, Hıristiyanlığa çokyakınım. Sizin şah-
sınıza ve dininize duyduğum saygı benim savaşımın
ve düşüncelerimin merkezindedir."
Bu sözler bölücü terör örgütü PKK'nin başı Abdul-
lah Öcalan'a aittir ve Papa II. Jean Paul'e yazdığı
mektupta yer almaktadır. (La Republica, 23 Kasım
1998, ss. 1-3).
Şimdi sorumuz şudur: PKK ve ayrılıkçı Kürt hare-
ketlerinin kiliselerle ne ilişkisi var?
llkin şunu belirteyim: Kiliseler 1965'ten bu yana
Ortadoğu'daki Kürtçülük hareketleriyle ve 1983'ten
sonra da PKK ile çok yakından ilgilenmekteydiler.
Güneydoğu Anadolu'daki ilk gizli ve örgütlü etnik ve
dinsel aynmcılığı esas alan istihbarat faaliyetlerini
1962'de Banş Gönüllüleri adıyla bölgeye gönderi-
len, çogunluğu Katolik ve Anglikan kiliselerine kayıt-
lı Amerikah uzmanlar başlatmışlardı.
Buniar üç yıl süreyle bu bölgede yoğun misyoner-
lik faaliyetlerinde bulundular, birçok vatandaşımıza
din değiştirme telkinleri yaptılar, inanılmaz vaatlerde
bulundular ve etnik ve dinsel aynmcılığı körükleye-
cek bölgesel inanç farklılıklannı "bilgi" haline dönüş-
türerek ABD'deki çeşitli istihbarat birimlerine aktar-
dılar. Bu gönüllülerin hazırladıkları raporlann bir kıs-
mı da doğrudan doğruya kiliselere gitti.
1965'te II. Vatikan Konseyi sona erdi ve kararlan
yayımlandı. Bunlann arasında üç kavramın dünya
çapında yaygınlaştınlması da vardı. Bu kavramlar
"ekümenizm, diyalog ve hoşgörü" idi. Ekümenizm
özellikle tüm kiliseleri bir araya getirmeye yönelik bir
girişimdi. Bunun sonucu olarak Katolik ve Ortodoks
kiliseleri ortak bir yönetmelik hazırladılar ve bir ortak
eylem planı yaptılar. (The Directory for The Applica-
tion of Principles and Norms on Ecumenism, Vati-
can, Pontifical Council, 1993). Kiliseler daha önce de
II. Vatikan Konseyi kararlan geregi mevcut "Ca-
non "lannda (Mer-i Hükümler Kitabı) Hıristiyanları bir-
leştirici yeni maddeler ihsas etmışlerdi. Katolikler
"Code ofCanon Law"da 752. maddeyi, Ortodoks-
Apo'nun Papa'ya Mektubu Üzerine...lar da "Code of Canons of the Eastern Churches"
adlı paralel kitaplarında 599. maddeyi yeniden dü-
zenlemişlerdi. (Aynntılı bilgi için bkz: Congregation
for the Doctrine of Faith, Profession of Faith and
Oath ofFidelity, Jan. 9, 199, 1989, AAS 81, Vatican,
1989).
Diyalog ve hoşgörü toplantılannı düzenleme faali-
yetleri ise daha 1960'ta ilk kez gündeme gelmişti ve
taraflar Amerika'da kısaca SCOBA diye bilinen (Stan-
ding Conference of Canonical Ortodox Bishops of
America) daimi bir konferans örgütü kurmuşlardı. Iş-
te bu örgütün yıllar süren çabalan sonucunda dün-
yadaki "komünist" hareketin gelişme çizgisi de göz
önünde tutularak ilk uluslararası diyalog ve hoşgörü
toplantılan düzenlenmeye başlandı. Bu karar Lüb-
nan'daki "Balamand" Manastın'nda Temmuz 1993
yılında düzenlenen gizli bir toplantıda alındı ve ilk
Hoşgörü ve Diyalog Konferansı'nın sembolik önemi
de dikkate alınaraklstanbul'da yapılmasına karar ve-
rildi. Fener Patriği Bartolomeus'un girişimiyle bu ilk
toplantı kutsal "St. Andrew" günü, 30 Kasım 1993'te
Istanbul'da yapıldı ve ünlü Boğaziçi Deklarasyonu ya-
yımlandı. Katolik ve Ortodoks kiliselerini birbirlerine
bağlayan şahıs, Suriye Ortodoks Kilisesi'nin başı Mar
Athanasius Yeshue Samuel olmuştu. Bu şahıs ile
ondan önceki ruhanı Gabriel Abdülsaid bu uğurda
çokçalışmışlardı. Mar Athanasius namlı bir Türk düş-
manıydı. Suriye'deki Nusayrilerle de çok sıkı ilişkiler
içindeydi. Nitekim 1989 ve 1991 yıllarında bu kilise
iki kez Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne şikâyet etti. Kilise-
nin şikâyet mektubunda aynen şöyle yazılmıştı: "Türk
. Silahh Kuvvetleri Güneydoğu Anadolu'daki Kürt ve
Süryanileri öldürmekte, evlehni yıkmakta ve onlara
işkence uygulamaktadır. Kürtler ve Süryaniler
TSK'nin ve Müslümanlann boyunduruğundan kur-
tanlmaiıdıriar."
Işte PKK ile Vatikan ve diğer kiliseler arasındaki
doğrudan bağları bu kilise sağlıyordu. Çok geçme-
den Vatikan, bu Ortodoks kilisesiyle birlikte PKK'yi
savunan yayınlara başladı. Dünyadaki 900 milyon
Katolik için yayın yapan radyo, televizyon ve yazılı ba-
sınında TSK'nin veTürklerin Kürtleri vahşice yok et-
mekte olduklan yazılmaya başlandı. Örneğin "The
Wohd Catholic Report" Mayıs-Haziran 1995 tarihli
yayımlannda tam sekiz sayfa, Türkiye'yi iğrenç bir şe-
kilde karalayan yayınlar yaptı ve başta Italyanlar ol-
mak üzere tüm Hıristiyanlara PKK'ye ve ayrılıkçı Kürt
hareketlerine destek olmalan çağrısında bulundu.
Vatikan daha önce de "La documantation Catholic"
adlı resmi yayın organında tüm Türkiye topraklarının
gerçekte Hıristiyan Arap ve Kürtlere ait olduğunu yet-
kili bir ağızdan, Cezayir Arşövek'i Monsenyör Hen-
ry Tessier tarafından dile getirmişti. (Nr. 2012).
Şimdi yeniden Apo'nun mektubuna dönelim. Apo
mektubunda aynen şöyle yazmış Papa'ya: "Suri-
ye'de bulunduğum sırada Suriye Ortodoks Kilise-
si'nin Başpiskoposu Yohanna Ibrahim Mar Gre-
gorius /7e birçok kez görüştüm. Türkiye'deki rejim
sadece Kürtleri değil, Ermenileri, Süryanileri ve Rum-
lan da imha etmiştir. Ben, Kürdistan topraklannda ya-
şayan Hıristiyan azınlıklan da Türk vahşetinden ko-
rumak için savaşıyorum. Beni bu savaşta yalnız bı-
rakmayacağınıza eminim."
Kiliseler Apo'yu gerçekten de yalnız bırakmadılar.
Papalığın Doğu Kiliseleri Biriiği Komisyonu'nun başı
Achille Silvestrini, Apo'nun mektubundan iki gün
sonra bir açıklama yaparak Vatikan'ın PKK'yi ve o-
nun başmı destekledigini açıkladı. Rusya'da ise Or-
todoks kilisesinin en hararetli savunuculanndan olan
bir milletvekili Apo'yu Rusya'ya getirmek ve ona sı-
ğınma hakkı tanıtmak için var gücüyle çalıştı. Üste-
lik bu milletvekili komünist değildi, tam bir kilise ta-
raftanydı! Nedir ki, bu milletvekili aynı zamanda giz-
li bir tarikatın da üyesiydi. Bu Hıristiyan tarikatı yüz-
lerce yıllık geçmişi olan "Ordre souverain militaire et
dynastiçue des chevaliers de la croix de constanti-
nople (İstanbul Haçı'nın Egemen Askeri ve Hane-
dansal Tarikatı)" idi. Bu tarikatın başındada, yasal Bi-
zans Imparatoru olduğu, başta Rus, ABD, Italya, In-
gıltere ve Fransa mahkemeleri tarafından tevsik edil-
miş olan Prens Henry Paleolog vardı. Söz konusu
milletvekili 23.6.1997'de St. Petersburg'da bu tari-
k'atın düzenlediği ve imparatorun hazır bulunduğu
taç giyme törenine katılmış ve hem YeKsin'i hem de
Duma'yı temsil etmişti.
Işte bu gizli tarikat da 1970'li yıllardan bu yana
özellikle Almanya'da Duisburg, Karlsruhe ve Ber-
lin'de ayrılıkçı Kürt hareketlerine ve PKK'lilere mad-
di ve manevi destek veriyordu. El altından dağıtılan
bildirilerinde aynen şöyle yazılmıştı: "Türkiye'de bo-
yunduruk altında yaşayan siz Kürtleri çok yakında bu
barbar boyunduruğundan kurtaracağız."
Sözde Bizans Imparatoru'nun tarikatının üyesi, Du-
ma milletvekili ve Başkan Yeltsin'in bir dönem yar-
dımcısı olan bu milletvekili Bayan Galina Strovoîto-
va idi. Ve Galina geçen hafta sonunda Rusya'daki
Monarkistlerin başkenti St. Petersburg'da uğradığı
hain bir saldırıda öldürüldü. PKK ve Apo, Rus, Suri-
ye ve Yunan Ortodoks kiliselerindeki çok güçlü bir
yandaşlarını kaybettiler. Ama ilginç olan şudur ki
Apo'yu Rusya'ya getirten ve ona bu ülkede kalaca-
ğına dair söz vermiş olan 13 milletvekilinin başı olan
bu bayan milletvekilinin gücü Apo'yu Rusya'da tut-
maya yetmemişti. Kısacası Galina, Apo'ya yapılan
vaatleri yerine getiremeden öldü.
Son söz: PKK ve ayrılıkçı Kürt hareketinin arkasın-
daki destekçilerin başında kiliseler vardır. PKK ola-
yında hiç dikkat edilmeyen bu husus umanm bun-
dan sonra dikkate alınır. Ortadoğu'daki kilise ve Is-
lami harici fraksiyonlar çok uzun zamandır bir ittifak
içindeler, benden uyarması.