25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20ARALIK1998PA2 OLAYLAR VE GORUŞLER Horoz Sesi ve îstanbul! METİNERKSAN A vrupa ve Asya anakarala- n (kıtalan) üstünde sunçi larihi yanmada, sundışı Te- kırdağ ıli sımrlanna kadar Marmara Denızi kıyısı, Karaköy"den ve Galata sur- lanndan Sılahtaraga'va kadar Haliç'in ıki kıvısı. Fındıklı'dan Mecıdiveköy'e. Beşik- taş'tan Kurtuluş'a kadar Avrupa yakası, Üsküdar'dan Anadolu Feneri'ne, Topha- ne'den Rumeli Feneri"ne kadar Boğazı- çı'nın ıki kıyısı. Kadıköy'den Izmıt ıli sı- nınna kadar Marmara Denizi kıyısı üstün- de kuruluoian l950"liyıllannİstanburun- da bu tarihlere kadar sabah akşam 'horoz sesi' duyulurdu. Horozlar sabah akşam h- tanbul ev lennin damiannda, e\T bahçelerin- de. ev aralanndaki arsalarda, evierin ıki kenarında dizili olduğu sokaklarda öterler- dı. Istanbul'da; ıçınde meyve ağaçlan ve çıçekler olan ev bahçeleri, ıçındebüyük de- nn bostan kuyulan, bostan dolaplan olan sebze bahçeleri. dutluklar. incirlikler, bağ- larveboşarsalarvardı. Istanbul'unanacad- deleri granit parke taşlanyla. mahalleler ve ara sokaklar arnavutkaldınmı taşlarla dö- şefiydi. îstanbul'un boş arsalannda atlar, eşek- ler, inekJer. koyunlar, keçiler, tavuklar, ho- rozlar, hindiler. kazlar, ördekler otlardı. Sabahlan ve akşamlan kenar mahalle so- kaklanndan az sayıda; koyun, keçı, inek. manda sürülen geçerdi. Sokak köpekleri- nin havlamalan ıstanbul gecelerinin aynl- maz bırparçasıydı. Şimdı insan düşmanı. doğa düşmanı teneke parçası otomobille- rin ilkel veyabanıl (vahşi) birkullanımla; insan, kedi. köpek ezerek cehenneme çe- virdıği, geçmişte rahatça yürünen îstanbul sokaklannda horozlar. tavuklar gezerdi. Iki, üç. belkı dört katlı ahşap ve kâgir ev- ler, köşkler, blok ve yüksek olmayan apart- manlar tstanbul'da yaşayanlann konutla- rıydı. îstanbul evlerinin bahçelerinde: caneriği, mürdümeriğı, maltaeriğı, kiraz, \ işne. kızılcık, nar, ayva, elma. armut. in- cir, ceviz, şeftali. kayısı, Iimon, portakal. mandalina, turunç. trabzonhurması, muş- mula. üvez. findık. badem, zeytin, palmi- ye, manolya. leylak ağaçlan, üzüm asma- lan, morsalkımlar, yaseminler. güller, ka- ranfiller. sardunyalar. gece safalan, şebboy- lar, ıtırlar. kuşkonmazlar, katırtırnaİdan ve daha nice çiçekleryetişirdı. Îstanbul sokak- lannın; gecesinde, gündüzünde, sattıkları mallan ilginç ve özgün bağınşlarla tanı- tan ve her çeşit yiyecek satan seyyar satı- cılar sattıklan malların alıcılannı ve alıcı- lar da satıcılan tanırdı. Îstanbul ıçi bostanlarda yetiştırilen seb- zelerin, meyvelerin, boş arsalarda otlayan ineklerin, koyunlann sütlerinin, dutluklar- da, incirliklerde otlayan tavuklann yumur- talannın müşterileri aldıklan bu mallann nıtelıklerini bilirlerdi. Boğaziçi'nin Ru- meli ve Anadolu kıyısında bulunan yalı- lara çeşitli yiyecek, içecek, yakacak, giye- cek satan pazarkayıklan vardı. Îstanbul 'da oturanlar şehirdeki gidiş-gelişlerini tram- vaylar, troleybüsler ve şehir hatlan gemi- leriyle yaparlardı. Tramvaylar kenarsemt- lerde ara sıra tramvay yoluna çıkan şaşkın tavuklan, horozlan ezerdi. Ana caddeler- de toplutaşıma yapan araçlar içinözel yol- lar aynlmamıştı. Yaya geçitlerinde kırmı- zı, yeşil, san işaret lambalan yoktu. Mus- luldardan akan Terkos suyu, Zonguldak"tan getirilen taşkömürü ile ısıtılan sıcak su- yun buhanyla çalışan Silahtar fabrikasın- da üretilen elektrik, Dolmabahçe, Yediku- le, Kadıköy havagazı fabrikalannda taş- kömüründen üretilen havagazı hiç kesümez- di. Istanbul'da yaşayan insanlann çoğun- luğu, oturduklan sokak, mahalle. semt ve bölgenin sınırlan içinde yaşayan insanla- n tanırdı. Îstanbul'da yaşayan ınsanlarsokağa çık- tıkları zaman sokaklarda tanıdık yüzler görürdü. tstanbul sokaklannda geceleri mahalle bekçilen gezerdi. Yağmurlu, fir- tınalı. karlı karanlık kış gecelerinde sıcak evinizde ışıttığınız bekçı düdügü insana güven verirdı.lstanbul'un akşamüstlerin- de. gecelennde duyulan 'yoğurtçu'. tur- şucuVbozacı'bağınşınınduygusallığı, Is- tanbulluiarda hüzünle kanşık düşünceler ve anılar çağrıştınrdı. Birbirinden uzak semtlerdeoturan îstanbullular bırbırlerine misafiriiğe gittikleri günler çogu kez ge- ce yatısına kalırlardı. Bu alttn dönemde Îstanbul Valısı \e Îstanbul Belediye Baş- kanı atanmış kişilerdi. Fakat; sabah akşam 'horoz sesi' duyulan bu îstanbul bir 'köy' değildı. Ne zaman ki Istanbul'da; ana caddeler, ara sokaklar asfaltla kaplandı. granit par- ke taşı döşeli yollar, Roma, Bızans, Osman- Iı, Cumhuriyet dönemı kalıntısı; gn, beyaz. siyah arnavutkaldınmı taşı döşeli sokak- lar, kaldınmlaryok oldu, Istanbul'un için- deki bahçeler, sebze bostanlan. dutluklar. incirlikler. üstünde koyunlann, keçileri'n otladığı boş arsalar beton yığını çirkin apartmanlarla doldu, ahşap evler, kâgir ev- leryıkıldı, teneke parçası otomobiller, iian tahtası otobüsleryollan doldurdu. beşyıl- dızlı oteller, galeriler. mega-süper-ultra- çaf daş alışvenş merkezleri yapıldı, îstan- bul gibi dünyanın en güzel ve en tarihsel şehrine çok çirkin ulaştırma aracı olan üst- geçitler yapıldı, yayageçitlerine işaret lam- balan kondu. işte o zaman tstanbul: için- de sabah akşam 'horoz sesi' duyulmayan. on milyonluk kocaman çirkin bir 'köy' ol- du. 'Horozsesi', 'köy' olgusuna ilişkin. köy olgusunu anımsatan bir göstergedir, ama 'horozsesi' {stanbul şehrinin tarihi gelişi- mi içinde ters bir orantı oluşumunda, bir zamanlardünyanın en uygar şehirlerinden biri olan îstanbul şehrinin sesiydi. Büyük yollar, genış caddeler. metro, görkemli ga- leriler, sarayömeğialışvenş merkezleri, çev- re yollan. dev köprüler, towerlar, center'lar, saray örneği holding binalan, blok apart- manlar, beş yıldızlı oteller. kapalı ve açık mega süperultragece kulüpleri, uydu kent- ler, otoparklar yapmakla bir şehır yapıla- maz. Ancak böyle fazlası var eksiği yok on milyonluk bir köy yapılır. Bu geri kalrruşlığın. buazgelişmişliğin, bu ilkelliğın, bu uygarlık dışılığın, bu vah- şiliğin, bu yabaniliğin, bu kepazelığın, bu rezaletin, bu vatansevmezliğin, bu yurt- sevmezliğin, bu bilgısizlığın. bu aymazlı- ğın, bu gülünçlüğün, bu kafasızlıgın, bu be- yinsizliğin, bu aİalsızlığın, bu ahmaklığın, bu rezillığin, bu kabalığın. bu angutluğun, bu andavallığın, bu barbarlığın. bu hınzır- lığın, bu magandahğın, bu hanzoluğun, bu kıroluğun, binlerce yıllık Türk uygarlığı- na uygun olmayan, yaraşır olmayan buhır- boluğun bir tek nedeni vardır. Bu neden; ötedenberi çamurderyası halinegelmişolan siyasal ortamdır. Kendilerini; Tannsal,kut- sal, dokunulmaz; Asur, Babil Kralı Ham- murabi..Nabukodnosorsanarı; dönemsel de- ğişken, geçici. bugün var, yann yok ola- cak seçilmişler, siyasal yetkeler ve kurum- lar Îstanbul şehrinin katillendir. Türkiye'de siyasal partilerde var olan çıkar düşünce- si, Türkiye'de seçilmişlerin siyasetmeyda- nında işledıkleri suçlardan ötüni; para, ha- pis ve ölüm cezası almayacaklannın kor- kusuzlugu, Türkiye'de emanetin ehil el- lerde olmayışı, bu korkunç sonu hazırla- mıştır. Önce ulus sonra parti, önce ülke sonra parti, önce devlet sonra parti düşün- cesi siyasal partilerde egemen olmadığı sürece; 1122 yıl Roma-Bizans Imparator- luğu'nun başkenti, 470 yıl Osmanlı lmpa- ratorluğu'nun başkenti, 75 yıldır Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin en büyük şehri olan büyük îstanbul'u bu barbar tutsaklığından kimse kurtaramaz. Tartışmasız ve kuşkusuz; yeryüzünün en olağanüsrü doğal güzelliklerinin ve en eşsiztarihsel değerlerinin kümelendiği bir şehir olan îstanbul'u; devlet. siyasal yet- ke ve işlevi behrsiz, karma«ık yerel bir si- yasal yetke olan belediye kurtaramaz. îs- tanbul'u bu barbartutsaklığından ancak ve ancak ülke. ulus, devlet. tarih bilinci var olan biroluşumun içindetoplanan; akıl, bil- gi, dûşünce, yetenek ve hayal gücü kurta- nr. Şu an için böyle bir oluşum yoktur. Giderayak ya da bitiriş olarak, sabah ak- şam 'horoz sesi' duyulan ve 'horoz sesi' duyulduğu içın 'çağdaş barbariann' ters bir mantıkla köy tanımlaması kapsamın- da algıladığı tstanbul'da, kaybolan bir uy- garuk öğesini anımsatmak isterim. Kendi- ni uygar sanan 'çağdaş şehird barbariann' söktüğü ya da üstünü asfalt ziftiyle örttü- ğü, îstanbul'un arnavutkaldınmı taşı dö- şeli sokaklan asluıda; otokton Roma yol- lan, Roma-Bizans, Türk-Osmanlı sokak- laruun kalıntılanydı. Romahlar şehir so- kaklannı, 'her yol Roma'ya çıkar' sözüy- letanımladıklan şehirlerarası yollannı Do- ğu'dan, Balkan yanmadasının batısından, Levant'tan (Levant Latince Doğu demek- tir) Arnavutluk'tan getirilen Araavut yol yapım ustalannayaptınrlardı. îstanbul 'un Roma-Bizans, Türk-Osmanlı, Türkiye Cumhuriyet'i dönemlerinde bu gelenek sürmüştür. Bu yollara bu sokaklara bu ne- denden ötürü arnavutkaldınmı yol denir. Binlerce yıllıkuygaruk geleneğini göster- geleyen, usta işçilik yapunı, üstünde asfalt ••yollardaki gibi yağmur sulan birikmeyen, düzlemesi (tesviyesi) ve estetiğı (güzelli- ği) yetkin, bu 'arnavutkaklırunı îstanbul sokaklan'. binlerce yıldan arta kalan, eş- siz birer 'açık hava müzesivdL' Şımdi yer- lerinde yeller esiyor. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Hapiste Bir Uder Doğu Perinçek'in savunmasını okuyorum: "Yine de bize yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'e Cum- huriyet Devrimi'nin değerti yazarı Uğur Mum- cu'ya yapılanın yanında önemsiz kalıyor." Işçi Partisi lideri Dr. Doğu Perinçek, aylardır Hay- mana Cezaevi'nde yatıyor. Perinçek gibileri bas- kı ile tutuklanma ile yürüdüğü yoldan vazgeçmez. Koğuşundan, hücresinden toplumu aydınlatıcı seslenişini yazılanyla yine de sürdürür. Perinçek de "/4yc/OT///r"dergisindeyıllardıryaşadığı savaşım- cılığını ayakta tutuyor. . f l , Perinçek neden içeride? Kirnliği kanşık birininL bir itirafçının mektubu yüzünden savcılığa ça&ni- dı, gözaltına alındı. Bırsüre sonra ihbar mektubu- nun değersizliği anlaşıldı, işin içinde bir başka olay olduğu meydana çıktı. Perinçek, bu suçlamadan yakasını kurtardığı halde neden mahkûm edildi? 1991 genel seçinileri öncesinde TV önünde li- derlertoplantısı yapılmıştı. Inönü, Demirel, Erba- kan, Türkeş, Ecevit, Baykal gibi Perinçek de ulus önünde konuştu, kendisinın ve partisinin gö- rüşlerinı açıklamıştı. Sözleri arasında suç öğeleri varmış! Aradan sekiz yıl geçiyor, bu uydurma ih- bar mektubunun ortaya çıkmasının ardından bir süre önce mahkemenin aldığı ceza uygulanıyor. Parti genel başkanları bir seçim öncesinde TV'lerde açık açık konuşamayacak da nerede gö- rüşlerini halka bildirecek? Perinçek'in savunması "Aydınlık" dergisinde çıktı. Nerelerden nereye geldiğimizi apaçık gös- teren bir belge. Perinçek başına gelenleri Susur- luk'un intikamı sayıyor. Susurluk gibi nice karma- şık olayların çözülmesi için en çok uğraşan kişi o değil mi? "1977 Mayısı'ndan başlayarak CIA güdümün- de uygulanan Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ope- rasyonunun yaralan hâlâ kanıyor. Doğan Öz'ler, Abdi ipekçi'/ev; Bedrettin Cömert'/er ve nice seçkin aydınımız, bu tür tertip ve operasyonlarla katledildi. Yakınzamanda Cumhuriyet Devrimi'nin karariı savunuculan olduklan için katledilen aydın- larımız da unutulmuş değil: Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun ve diğerieri..." Atatürk cumhuriyetini savunmak suç durumu- na düşmek mi oluyor? Geçen gün üniversite ka- pısında vurulan bir profesörün, gözyaşları arasın- da "Beni Atatürkçü olduğum için öldürmek iste- diler"diye konuşması acı gerçekJeri belirtmiyor mu? Perinçek'in de yobaz çevrelerden olduğu kadar çıkarcılarca da hedef seçilmesi, Atatürk devrim- ierini savunması yüzünden değil mi? Perinçek'in savunmasının son bölümü, bunca karamsarlık, umut kırıcı olay arastnda yarınlara güvenle bakmamızı sağlayan bir güçfü ışık... " 1994 sonbahan ve 28 Şubat 1997 Kararian 'yla birlikte Cumhuriyet Devrimi'nin Ikinci Taarruzu başlamıştır. Hiçbir tertip Atatürk'ün Altı Ok Prog- ramı temelinde bir Cumhuriyet Devrimi hüküme- ti kurulmasını durduramayacaktır. Hiçbir tertip ABD güdümlü mafya-tarikat güçlerini Cumhuri- yet Devrimi'nin ayaklan altında kalmaktan kurta- ramayacaktır. Türkiye halkının devrimci birikimi ve bağımsız özgüryaşama özlemi tertiplerie ortadan kaldırılamaz." O Gün Ne Güzeldi Her ŞeyL Y E T K İ N A R Ö Z SODEV iSosyal Demokrasi Vakfı) Genel Sekreteri O sabah Cahit SrtkTnm dediği gibi u gök masrnavivdi" ve sanki u gfi- zel şe>ler" dıişünmemizi istiyor- du. Yine de korka korka aldım ga- zetemı (Cumhuriyet'i)elime. Kım- bılır ne ıç karartıcı haberler oku- yacaktım. Vurgunlar yiyecektim. Öfkeyle ka>gı- nm bulutlan kaplayacaktı gökyüzümü... Yüreğim- de birdalgalanma. îlk sayfaya şöyle bir baktım. Evet, bugün bir şeyler vardı. Şaşılacakşey... Gözümeilk çarpan, Saym Cumhurbaşkanımızın herhangi bir konuda, herhangi bir biçimde verdiği herhangi bir demecinin olmayışıydı. Dahası, bir saygın partıli- tnizin ya da bir zengin işadamımızın dügününe ta- nıklık'etmeye gitmemişti.bir sünnet düğününde bî- le bulunmamıştı. bir okulun. bir şırketin tören kur- delesim kesmemışti, bir toplantıda memleket so- runlanna değinen ve kendine özgü gülmecesıru (mizahını) yansıtan sözler söylememışti. Medya ça- nak üzerineçanak tutmamıştı. Sadece gazetenin sağ alt kösesinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden ya- pılan küçük biraçıklama vardı. Sayın Cumhurbaş- kanımızı "Her davranısuıın haber >apılmaanı ve her gün konuşmayı doğru bulmadığınu kendisinin bir siyasal parti başkanı gibi davranamavacağını. ancak gerektigi zaman ve gerektiği verde görüşle- rini yurttaşlanna ileteceğinin anlavışla karşılana- cağını düşündüğünü" belırtiyordu. llk şaşkınlığım geçtikten sonra Sayın Başbaka- nın basın toplantısında söyledikleri düştü önüme. Iki kez okudum. Dogruydu! Sayın Başbakan ken- dine özgü ağırlıgı içinde sözcüklerin üzerine ba- saraktane tane konuşmuştu. Şöyle diyordu: "Her sistem kendi koşullan içindeişler. Kendi kurallan- nLÖnkmlerinivürüriüğesokar. Kapitalizm birsoj- gun düzeni. özeüeştirme de onun bir aracı değüdir. Taşlar yerü yerûıe oturtulma/sa bundan toplumu- muz büyük zarar görür. Sermave suufimız da bin- diği dalı kesmiş olur. Çcteler. köktendincüik vc av- nlıkçı örgütlenmeler yaradlan batakukta büyii- müştür. Herkes aklını başına almah. Kâr güdüsü bü(ündeğerierin önünegeçmemeiL Toplumsal pat- lamalara ortam hazıriamamaİL Benim görev im bu dengeterikorumak ve toplumsalgelişmey i sağa so- la çarpmadan göriirmektir. Herkes beni anlamalı- dır!" Ama beni en çok etkileyen Sayın Ecevit'in say- fanın biraz altında söyledikleri oldu: "Adı istersos- valdemokratisterdemokratik soloisua merkezsol çizgide yer alan partiler özde birieşirler. Birbirle- rivk' ağı/ dalaşı j apmak j erine eteştiri oklannı sağ siyasetlere. siyasal yanlışlara yöneltirier. CHP ile partimizarasında avnlık noktalandeğiLortaknok- talar geliştiriunelidir. Giderek ortak bir program- da. ortak birsöj lerndt- birteşmeninyoiian aranma- hdır. Türkhe sağ politikalaria yönetilmeyi hak et- memektedir™" Nasıl bir bahar havasıydı bu? Bir- biriyle haberleşmiş. bir araya gelmiş gibi konuşu- yorlardı. Sayın Bav kal, aıtık üzerinde bir zırh gibi duran hırçın, kav gacı tutumunu bir yana bırakmış- tı; çok yumu$ak, çok sıcak yaklaşımlar içindeydi. lçtenlikli göriinüyordu. "CHPsosyaldemokratbir partidir. Kuşkusuz ki emek ağıriıkudır. Bütün ça- lışanlann.dargeiiriilerûi öncelikü partisidir. Bu dü- zeni onlann yaranna değtştirmenin. dönüşrürme- nin partisidir. Sayın Ecevit, sol düşünceye yıilannı vermiş. CHP'nin Genel Başkanlığı'ni yapmtş de- ğerli bir siyaset adarrudır. Görüş farklılıklannuz uzlaşmaz çeliskiler değiklir. Muttaka biıiikteMk sağ- lanır. Bizelimizi u/atmava her zaman hazınz. Par- ti olarak DSP'ye çatmak yerine kendi görüşlerimi- zi, kendi projek'rimizi anlatacağız. Halkımı/a çağ- daş Türkive\ iyaratmanın topiumsalprojelerini su- nacağız. Öylannı böyle isteyeceğiz.'' Anlatılırgıbı değıldi! Fazıiet Partisi Genel Baş- kanı Kutan neler söylüyordu öyle: "Türidye dbet ki ne İran. ne Irak ne de bir başka Müslüman ül- kesi olur. Türkiye, Türkij« olur. Cumhuriyet ve onun ilkeleri elbet ki vazgeçilmezdir. Kimsenin din devleti kurma özJemi yoktur. Laikük ve demokra- si hepimizin şemshesidir. Farklıiıklar içinde birlik- te yaşamarmzın olmazsa olmaz koşuludur._" Say- fanın bir başka yerinde bir partinin başkanı olan sanşın bayanı aradım... O hiçbir yerde yoktu! Oylesine dalıp gittim ki gazetenin öbür sayfala- nnı çevirmeye gücüm yetmedi. TARTIŞMA Tarikatlar ve İslamın Tanınu 1 3Aralıkl998 tarihli Cumhurivet'in 2. sayfasmda "Diueltme'' savıyla, 11 Eylül 1998 günlü yazımı eleştiren Hüseyin Movit'in yazısına karşı açıklama geregini duydum. • Sayın yazar, yazının içeriği ile vermeyi amaçladıgı mesajı. aynntılannda aramış görünüyor. Filanca eğilim mezheptir, fılancası tarikattır, Orhan Hançerlioğlu'nun Din ve tnanç Sözlügü'nde öyle değii böyle yazıyor açıklamalan, yazann tüm mezhepleri ve tarikatlan Islam dinınin vazgeçilmez parçalan olarak gördüğü izlenimini veriyor. Oysa ne mezheplerin ne de tarikatlann. bilımsel bir tanımı ya da dayanağı vardır. Yaşamını kamu görevlisi olarak sürdürmüş, değerli roman ve ansiklopedik incelemeleriyle tanman Orhan Hançerlioglu'nun, Din ve tnanç Sözlüğü, bu alanda geçmiş yazılan ve olaylan inceleyip vardığı sonuçlarla kaleme aldığı kışisel görüşleridir. Bu gibi konulara ilgi duyan ve kaleme alan her yazar, kendi görüş açısıyla vardığı sonuçlan dile getirmiştir. 11 Eylül 1998 tarihli yazımda dile getirdiğim görüş, İslamın tanımını yapan tek kitabın Kuran olduğu. bunun dışındaki eğilimlerin ve uygulamalann Müslümanlık olarak adlandınlamayacağı, yalnızca farklı eğilimlerin sahiplerine özgü görüşler olduğudur. Yazıda özellikle T A Ş I N D I K YENİ YILDA YENİ YERİNDE KAYIP Yanda fotoğrafı bulunan 1.65 boyunda, esmer, siyah kıvırcık saçlı ve zihinsel özürlü MEHMET EMER 9 Aralık 1998 Çarşamba gününden bu yana Kava- cık civannda kayıptır. Görenlerin: Gündüz: (0216) 333 59 91 Gece: (0216) 492 04 83 nolu telefonlara bildirmeleri rica olunur. KİTAP UYGARUĞIN SİMGESİDİR. UYGAR İNSANUR KİTABA VE KİTAPÇIYA GEREKEN ÖNEMİVERMEÜDİR. KİTAPÇILAR DERNEĞI fSKI BUYUKDERE CAD. No: 61 USO CENTER MASLAK 80660 ISTANBUL TEL: (212)335 00 00 (pbx) - (212)286 36 36 (pbx) tarikatlar üstünde durularak bunlarm kaynağı ne olursa olsun Müslümanlıkla ilgilerinin olmadığı, kendi kurallan içinde an dinler olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Sayın Movıt'in bu görüşe karşı olup olmadığı, yazısında belirtilmemiştir. Kuran, Tann kelamı olarak bilindiğine göre doğrunun ne olduğunu öğrenmek için Tann'ya danışmaktan başka yol bulunmamaktadır. Benim Tann'ya seslenme gücüm vardır, ama Tann'dan duyum (vahiy) alma gücüm yoktur. Tann'dan duyum alma gücü buİunanlar, Tann'ya sorarak doğruyu öğrenebilirler!.. • Osmanlı'da medrese mezunlanna Osmanlı yönetiminin yakıştırdığı "ulema" adı, günümüz Türkçesiyle "bilginler''dir. Ulema dediğimiz bilginler, günümüzün bilimlerinden habersiz tslamcı bilginlerdi. Islam bilimlerinin bilginleriydi. Yazıda vurgulanan öğe, Osmanlı ümerasının (amirlerinin) genellikle medrese mezunlanndan seçilmesi ve kendilerine ömür boyu sosyal ve ekonornik ayncalık sağlanmasıdır. Padişahlann özel sempatisini kazanmış, ömeğin okuma ve yazması bile olmayan Yedi Sekiz Hasan Paşa ve benzen Idşiler dışında Osmanlı ümerası, tamamına yakın medrese mezunlan ile oluşturulmuş ve Osmanlı Hazinesi'nden beslenmeleri sağlanmıştır. Doç. Dr. Tonguç Görker PENCERE Zamane İnsanı!.. - t "Milliyet idarehanesi" Nuruosmaniye'de Tü bedar Sokağı'ndaydı. "Ahmetlhsan Matbaası"r bitişik eski yüzlü karanlık bir handı. Refi Cevat Uh nay'ı ilk kez oradajgördüm. Uçarı gazeteciliğiy ünlenen rahmetli Umit Deniz onca yaş farkın karşın "150'liği" kucaklamış, takılıyordu: "- Babacığım benim..." Refi Cevat külhani bakışıyla bu yeni yetme çc cuğun şakasına hoşgörüyle bakıyordu: "-Durulan!.." O sırada Ahmet Ihsan Matbaası'nda "41 Buçuk mizah dergisini yönetiyordum; Babıâli'de Refi Ce vat ile Refik Halit'i simgeleyen değeryargısı ney di?.. Iki yazann da 150'liklerden olduğunu biliyor duk. Refi Cevat köşe yazarı olarak uzun süre Mil- liyet'te çalıştı; renkli anıları, akıcı üslubu, kıvra^ kalemi vardı. • • ' • Refi Cevat ile Refik Halit'e Ali Kemal'i de ekle- mekte bir yanlışlık yoktur; bu yazariar 1919'dan sonra Anadolu direnişe geçerken Kemalistlere veryansın etmişlerdi; yazdıklan da günün koşul- larında mantıklı görünüyordu: "Düvel-i Muazzama 'ya (süper güçlere) karşı çıkmak deliliktir. Büyük devletler karar verdiler; In- giltere başta olmak üzere dediklerine uyalırn. Mustafa Kemal bir çılgmdır. Olmayacak rijyala- rın davası peşindedir. Kemalistler bizi felakete sürüklüyorlar. Dünya değişti; bu değişimigörme- yen ya körya da cahildir." Ne var ki 'Tarih Baba' bu yazartann söyledikje- rini yalanladı. • Dünden bugüne köprülerin altından çok su ak- tı; ama Ali Kemal'in, Refik Halit'in, Refi Cevat'ın mantığı 'Babıtelli'de bugün de geçerlidir. Nediromantık?.. Güç kimdeyse ona teslim olacaksın, kuvvetli- yeyaranmaya çalışacaksın, bükemediğin eliöpe- ceksin, para babası mı, holding babası mı, önün- de eğileceksin. Hele dünyanın süper gücüne kar- şı koymaya kalkışmak delilik, ahmaklık, cahillik, d'h nozoriuk, çağdışılıktır. 'Çöl Tılkisi Operasyonu' sürerken bizim med- yada ak/l öğreten öğretene!.. Körfez Savaşı 1991 'de gatlarken zamanın iktidarını elinde tutan Turgut Özal'ın tutumu bu yolda çarpıcıydı: Amerika, Ortadoğu'nun yazgısına ilişkin kara- nnı vermiş, bölgeyi 'dizayn' etmişti. Türkiye busa- vaşta 'VVashington'un taşeronu' rolüne çıkarsa, '1 koyup 3 alacaktı'. En doğru dışpolitika Büyük Patron'a yaranmaktan başka bir şey olamazdı. 1920'lerde Düvel-i Muazzama 'ya, 1990'larda sü- per güce karşı çıkılmazdı. Nedir bunun anlamı?.. Kişiysen insanlığını silip uşaklaşacaksın; devlet- sen uydulaşacaksın; güçlünün yanında yer alarak zayıfın ezilmesi sürecine katılacaksın; gerçekçilik budur!.. • ' '•'.••'*••" Zamane insanı nasıl bir kimliğe bürundü?.. Akşam vakti al eline viski kadehini, otur yumu- Şacık koltuğuna, uzatayaklannı, 'Çöl TilkisiOpe- rasyonu'nu TVdefutbol maçı izfergibi seyret!..Amef' rika'ya hayranlık duygulann köpürsûn, Saddam'a hefretduygulann bilensin!.. Teknolojinin ulaştığı do- 1 ruklan alkışlarken yoksul insanlann düştöğö çu-' kurun mezariaşmasından sana ne!.. Gazetelerin yazdıklanna bakılırsa, Irak'ın bombalanmasmda kaç kişinin öleceği de hesap edilmiş!.. Öleceği öngö- rüîen 1500 kişi için Amerikan Cumhurbaşkanı Clinton peşinen özürdilemiş... Ya öleceği öngörülenlerAmerikalı olsalardı, dün- ya bu kadar soğukkanlı olabilir miydi?.. Hayır, bizim yerimiz, Amerikalının değil, Sad- dam'ın değil, Iraklının yanındadır. Yoksa çağdaş değil, zamane insanı oluruz. Işçi sınıfı mücadelesinde inançlanndan ve düşüncelerinden hiçbir zaman ödün vermedi ASİS Cenel Başkanı Rıfat KendirligıTi ölümünün 1. yılında saygıyla ANIYORUZ ASİS DÎSK Not: Kendirligil için 20 Aralık 1998, Pazar günü saat: 14.00'te Feriköy Mezarlığı'nda anma töreni yapılacaktır. SAFFET TÜTÜNCÜ (1958 - ....) ŞEHİR "Bır başka ülkeye, bir başka denize giderim" dedin '•Bundan daha iyı bır başka şehir buJunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bır yargjsıyla karşı karşıya; - bır ceset gibi- gömülü kalbim. Akhm daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevırsem. nereye baksam, Kara yıkıntılannı görüyorum ömrümün, bosuna bunca yıl tûkettiğim bu ülkede." Yeni bir ülke bulamazsın. başka bır deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektır. Sen gene aynı sokaklarda doiaşacaksın. KAVAFİS Dahiye ve Necmettin Tütüncü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear