25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 1998 PAZAR PAZAR KONUGU Tedavisi mümkün olmayan veyaşa bağlı olan hastalığın uzmanı Istanbullu Prof. Marsei Meşulam erken teşhisin önemine dikkat çekiyor Alzheimer tek bir hastalık değil^ ı Dünyada 1970'li yıllann başında yeni bir hastalık adı telaffuz edilmeye başlanmıştı: Alzheimer... Bu yeni ortaya çıkan hastalığın nedenleri hakkında her kafadan bir ses çıkıyordu. Özellikle ABD'de bazı bilim adamlan hastahğa "alüminyum silikaf'm neden olduğunda ısrar ediyorlardı. Aradan yıllar geçti. Hastalık üzerine daha derinlemesine araştırmalar yapıldı. Kesin olmasa bile bazı bulgular elde edildi. Ama hiçbir zaman da alzheimer'a kesin bir tedavi yolu bulunamadı. Bu arada Türkiye'de de bir Alzheimer Derneği kuruldu ve geçenlerde ilk toplantısmı uluslararası bir alzheimer kongresiyle açtı. Bu kongreye katılan bilim adamlan arasında ABD'den gelen İstanbullu Prof. Marsei Meşulam da vardı. Prof. Meşulam, dünyada birkaç alzheimer uzmanından birisi olarak tanınıyordu. Onunla alzheimer'ın nedenlerini, toplumsal etkilerini, alüminyumun etkili olup olmadığmı konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Sizde alzheimer hastalığına bu ilgi na- südoğdu? MEŞULAM - Benim alanım davranış nöroloji- si. Beynin. bellek, konuşma ve düşünceyle ilgile- rini araştıran bir alan. Ben bu alana 1972-73 yıl- lannda girdim. Çünkü beyin anatomisiyle ilgili bir araştırma yapıyordum. O sıralarda alzheimer, son derece ender rastla- nan bir hastalık olarak biliniyordu. Belleği çok et- kilediği için de benim ilgimi çekiyordu. Işte, o sı- ralarda alzheimer hastahğı üzerinde çalışmaya başladım. O alanda o sıralarda staj yapma olana- ğı yoktu. Demin de dediğim gibi çok ender rast- lanan bir hastalık olarak biliniyordu. Tam o sıralarda alzheimer hastalığı konusunda dünyada da büyük ilgi uyanmıştı. Harvard'da Alz- heimer Ünitesi'ni o sırada açtık. Dünyada alzheimer hastalığı üzerinde bilgiler geliştikçe biz de çalışmalanmızı ilerlettik. • • ^ H SizAlzheimer Derneği'nin düzenlediği "Alzheimer Kongresi" için tstanbul'a geldiniz. Bu kongrede nelerkonuşuldu? Yeninefikirler or- taya anldı? MEŞULAM - Bu kongrenin en önemli yanı Tür- kiye'de Alzheimer Derneği'nin bir kuruluş kong- resi olmasıydı. Çünkü şu anda Türkiye'de, hatta benim tahminimce sadece Istanbul'da 40 bine ya- kın alzheimer hastası var. Bu da büyük bir rakam. Türkiye'de bu hastahğa genellikk bunama ya da damar sertleşmesi denir. Bunun alzheimer oîarak tanınmasmın büyük önemi var. Aynı zamanda alz- heımer hastalığı sadece tıbbi bir hastalık değil. 15- 20 yıl sürer, bir sürü sosyal sorunlar yaratır. Bü- tün bunlara bir anda bakılması ıçın bir koalisyona ihtiyaç var. ^^••B Sasü bir koalisyona? MEŞULAM - Hem psikiyâjrlâr. hem nörolog- lar, hem psikologlann bir araya gelip bu hastalık için çalışmalan gerekır. Aynı zamanda hastaya ba- kanlardagizli hastasayılır. Çünkü alzheimer has- talığına yakalanan bir kışiye 10-15 yıl bakmak, mütlıiş bir stres yaratıyor. Bütün bunlann tanınması ve hem hastaya, hem de hastaya bakana yardımcı olmak için alzheimer demekleri büyük katkılaryapıyorlar. Bu kongrenin en önemli tarafı, Türkiye'de AIz- hımer Derneği'nin kuruluş toplantısı, bu yolda başlangıç olmasıydı. Bu sayede dünyadaki bazı gelişmeler bu kongrede özetlendi. Dediğim gibi bu gelişmeler gerçekten çok önemli. 1975-76 yıllannda bütün dünyada sadece alzheimer hastalığı hakkında 128 bildiri yayımlan- dı. Yırmi yıl sonra ise 1996-97 arasında aynı has- talık üzerine 4 bin 500 bildiri yayımlandı. Bu alan- da araştırmalar çoğalıyor, çok şeyler öğreniyoruz. Ama alzheimer, tedavisi mümkün olmayan bir hastalık. • ^ ^ H Seden alzheimer'ın tedavisi mümkün değiL Seden tıbbın elikolupek çok hastalık kar- şısında olduğugibi bunun karşısında da bağlı ka- kyor? MEŞULAM - Buna nasıl cevap vereyim? Alz- heimer hastalığı çok kanşık, çok zor bir hastalık. AlDS'e, kansere, vereme benzemez. Çünkü AIDS'de, kanserde, veremde hastalığın ne olduğu- nu bılmek mümkün. Alzheimer hastalığı, yaşlanmanın had safhaya varmasının bir sonucu gibi düşünülebilir. Bazı ki- şiler, bellek bozukluğu, bunama olunca, "Bu,yaş- lanmanın bir sonucu" diyorlar. Öyle de düşünme- mek lazım. Çünkü aslında alzheimer hastalığı yaş- lanmanın anormal bir duruma gelmesinin sonucu sayılabilir. Yani alzheimer, dıştan gelme bir has- talık değil. Vücudun yıllar geçtikçe meydana ge- tırdığı bir bozukluk olduğu düşünülebilir. O nedenle de bu hastalığın tedavısi bu kadar zor. Çünkü bugün nasıl insanı gençleştiremiyor- sak, alzheimer hastalığını ortadan kaldırmak o ka- dar zor olabilir. Fakat bu konuda birçok yeni şey öğreniyoruz. Öğrendıklerimizin başında da alzheimer'ın tek hastalık olmadığt gelıyor. Bu, birçok nedenin mey- dana getirdiği bir hastalık. ^••M Örneğin? MEŞULAM - Ömeğın genetik nedenler olabi- lir. Üç tane ayn kromozomda anormallikler alz- heimer hastalığını yaratabilir. Ama aynı zamanda hiç genetik olmayan alzheimer hastalığı da var. Ya- ni sebepleri çok. O nedenle de tedavisi tek ilaçla olacak gibi değil. Bunun tedavisi herhalde birçok ilacın bir arada verilmesi, birçok değişik şekilde engellenmesiyle olabilecek. ^ ^ • M i Alzheimer hastalığı, göreceli olarak da- ha genç yaştakilerde de görülmüyor mu? MEŞULAM - En genç gördüğüm hasta 25 ya- şmda. Ama bu son derece ender. Bu, alzheimer hastalığınayakalananlann yüzde 5 indenazı. Yüz- de 95"inde 65 yaşından sonra başlıyor. ^ ^ • ^ B Alzheimer'ın Tükiye'de damar sertliği, bunama olarak bilindiğini söylediniz- Bu, ger- çekten sıradan bir bunama mt? MEŞULAM-Bunama bir tıbbi terim değil. Bu- nama ateş gibi, öksürük gibi... Ateşin, öksürüğün bir sürü nedeni var. Bir verem olabilir, kanser ola- bilir. Bunama da bunun gibi bir şey. Yanı zihnin gereğince çalışmamasının bir sürü nedeni olabilir. Bu nedenlerden bir tanesi alzhe- imer hastalığı. Ama bazan serebro-vasküler has- talıklardabunamayayol açabilir. Bazen kanser bu- ALZHEİMER HASTALIĞI Yaşhlarda daha yaygınAlois Alzheimer, 1864-1915 yıllan arasında yaşamış Alman sinir hastalıklan uzmanı. Hastalığı ilk tanıyan tıp bilimcisi olduğu için onun adıyla anılıyor. Alois Alzheimer, ilk kez 1907'de, 55 yaşındaki bir kadının hastanede ölüm döşeğindeyken durumunu klinik ve patolojik olarak saptamasıyla hastalığı ortaya çıkardı. Alzheimer hastalığının kesinlikle yaşa bağlı olduğu anlaşıldı. Gençler ve orta yaşhlar arasında ender görülmesrne karşın yaşhlarda giderek yaygtnlaşıyor. "HarrisonsPrinciplesof Internal Medicine" (Harrison'ın Içhastahklan Tıbbi Prensipleri) adlı kitabmda, 85 yaş ve ûzerindekiler arasında hastalık oranının yüzde 47 olduğu belirtiliyor. Prol. DP. MARSEL MEŞULAM 1945, tstanbul doğumlu. Lise öğrenimini Robert Kolej de tamamladı. 1964 'te ABD 've gitti. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi 'nden mezun oldu. Aynı üniversitede profesörlüğe yükseldi. 1994 'te Şikago daki Northwestem Üniversitesi 'nin, yeni kurulan Alzheimer Hastalığı Merkezi 'nde görev alması çağrısını kabul etti. Üç yıldır Northwestern Üniversitesi Alzheimer Merkezi 'nde görev yapıyor. Dünyadaki birkaç alzheimer uzmanından birisi olarak tanımvor. sık depresyon görülüyor. Bunun tedavi edilmesi gerekir. Ya da hasta bazan uyku bozukluklan, depresyon çekiyor. Halüsinasyonlargörüyor. Örneğin kendi- sine bakanı. parasını çalmakla suçluyor. Altmış yıllık eşine, "Beni aktabyorsun" diyebilıyor. Bü- tün bunlann tedavisi mümkün. Alzheimer hastalığına neden olan et- kenlerden birisinin de daha öncekiydlarda "alü- minyum silikat" olduğu söyleniyordu. Hâlâ bu kanı geçerli mi? MEŞULAM - Alzheimer hastalığrnda pek öyle kesin cevaplar yok, ama samyorum buna kesin bir cevap verebilirim. Alüminyumun alzheimer"da hiçbir biçimde et- kili olmadığı kesin olarak belirlenmiştir. Bir za- manlar gerçekten bu yolda pek çok bildiri yayım- lanmıştı. Bunun üzerine, "Alüminvumkaplanmı- a ataiım mı?" diye pek çok kişi bize sorular yö- neltmişti. Şu anda tavsiyemiz, o kaplann kesinlik- le atılmaması. Tabii başka nedenlerle atabilirsiniz, ama bu nedenlerin alzheimer'la bir ilgisi yok. Kesinlikle yineliyorum, alüminyum kaplannı- zı alzheimer'a neden olacak endişesi duymadan rahatlıkla kullanabilirsiniz. ABD eski başkanlanndan Ronald Re- namaya yol açabilir. Alzheimer hastalığı bu neden- lerden bir tanesi. Daha da özetlemek gerekirse, yaşhlarda buna- manm nedenlerinden bir tanesi alzheimer hastalı- Bunun belirtileri neler? MEŞULAM - Bellek bozukluğu. Bununla baş- lıyor. Daha sonra yavaş yavaş ortaya konuşma bo- zukluklan çıkıyor. Bir de düşünce bozukluklan oluyor. Ama her zaman bellek bozukluğu var. ^ • ^ • * Bellek bozukluğu baştansaptandığıtak- dirde alzheimer'ın tedavisi mümkün mü? MEŞULAM -Şu anda tam olarak tedavisi yok. Yalnız, şimdıki araştırmalar bazı ilginç sonuçlar gösteriyor. Belki bu hastalığı yavaşlatmamn bazı yollannı bulmak üzereyiz. Örneğin, antioksidan denilen bazı ilaçlar var. E vitamini, C vitamıni. Ya da Deprenil diye bir ilaç var. Bunlar antioksidan ve hastalığı önleyebilirler gibi bazı bildiriler var. Yalnız. bunlar kesin sonuç- lar değil. Yine de gayet ilginç ilk sonuçlar olarak düşü- nülebilir. Bunlann tekrarlanması gerekir. Bu bir. tkincisi. enflamasyona karşı olan ilaçlann da etkili olduğu ilk bulgular var. Örneğin Aspirin de- ğil de Naprosin gibi ilaçlann da hastalığı yavaşla- tabilir nitelikte olduklan düşünülüyor. Üçüncüsü, kadınlara menopoz sonrası östrojen hormonu verilmesi. O da hastalığı yavaşlatabilir. Bu şekilde, çok erken bir tanı konulduğu zaman bu ilaçlann verilmesi doğru olur. Şu anda ABD'de kullanılan, alzheimer hastalı- ğını tedavi edebilecek iki tane ilaç var. Bunlar, ko- linerjik sistemi hedefleyen ilaçlar. Bunlann olma- sı güzel bir şey. Ama bu ilaçlann faydası çok az. Bunun faydalı olduğunu anlamak için hastaya nöropsikolojik testler yapmak gerekiyor. Yani bu, hastaya bakanın hemen görüp de anlayabüeceği bir iyileşme değil. Tıp şu anda tamamen çaresiz değil. Ama hasta- lığı tedavi edebiliriz de diyemeyiz. Şöyle de dü- şünmek lazım: Bazen ortaya tedavisi mümkün olmayan bir has- talık çıkmca, bu hasta tamamen bunamış, bizim yapacak hiçbir şeyimiz yok, demek de yanlış. Çün- kü aslında bu hastalar için yapabileceğimiz pek çok şey var. Belkı tıbbi olarak fazla bir şey yapılamaz. ama hastaya bakana yardımcı olabilecek bir sürü tav- siye var. Bu tavsiyeler neler olabilir? MEŞULAM -Örneğin hastalara bakanlarda çok agan'ın, tngiltere'nin eski başbakanlarından Winston ChurchiU'in de alzheimer7/ olduklan bi- liniyordu. Onlargibi, dünyada başka bazı siyasi liderlerin de alzheimer'h olduklan biliniyor. Ya- ni dönem dönem dünyayt bunaklar mıyönetiyor? MEŞULAM - Bu güzel bir soru. Bunun cevabı bir sürü yoruma yol açabilir. Ama şöyle düşünün: Bizlerbir lider seçince onu siyasi bakımdan se- çiyoruz. Hiç kimse birdünya liderini alıp ona psi- kolojik testler yapmıyor. Insanlar lider seçildiklerinde muayyen bir yaşa gelmiş oluyorlar. O yaşlarda da böyle hastalıklar sık sık görülüyor. Bir başka ABD Başkanı olan VV'ilson felç geçir- mişti. Daha sonra onda da alzheimer görüldü. Re- agan alzheimer'dan çekiyor. ABD'de bir sistem var. Bir kişi başkan seçildi ve diyelim ki iki üç yıl sonra böyle bir hastahğa yakalandı. Ama sistemde o başkanı değiştirebile- cek hiçbir yol yok. Dediğiniz gibi günün birinde bazı ülkelerin başında belleği çok bozuk, düşün- ce yeteneği çok düşük insanlann bulunması ola- sılığı yüksek. ^^^^m Samyorum Türkiye'de de aynı tehlike var. Bizim siyasi UdeHerimiz degeriatrik, yaşlı ki- şiler... MEŞULAM - Çok doğru bir noktaya parmak bastınız. Ama bununla nasıl başa çıkılır? Burada bir noktaya dikkat çekmek lazım. Ihtiyarlık ve alzheimer hastalığı aynı şeyler de- ğil. Çünkü ihtiyarlayıp da aklı, belleği ve düşün- me yeteneğini çok iyi biçimde korumak mümkün. ^ • • ^ B Peki ihtiyarlayıp da aklı, belleği ve dü- şünmeyeteneğini çok iyi biçimde nasıl koruyabi- liriz? MEŞULAM - Onu bilebilsek... Çok iyi bir şey olur. Yalnız, şu anda tek bilebildiğimiz şey, 80 ya- şından yukan olanlann yüzde 4O'ı alzheimer has- talığına yakalanmış olabilir. Bu da son derece ür- kütücü bir rakam. Ama aslında şöyle de düşünebilirsiniz: Seksen yaşın üstünde olanlann yüzde 6O'ı zih- nen normal. Bunun nedenini tam olarak bilmiyo- ruz. Benim görüşüm şöyle ki istisnasız herkes alz- heimer hastalığına yakalanacak. Ama herkes bu hastahğa değişik bir yaşta yakalanacak. ••M^H Bu nasıl olacak? MEŞULAM - Yani, sizin alzheimer yaşınız 140'sa o zaman hiç önemli değil. Çünkü hiç kim- se 140 yaşına kadar yaşamıyor. Bugün yaş ortalaması gittikçe yükseliyor. Alz- heimer hastalığına 65 ya da 70 yaşında yakalanan- lar tabii ki şanssız.Benim söylemek istediğim, bü- tün meselenin alzheimer hastalıgının kaç yaşında başlayacak olduğu. Diyelim ki tedavi edecek bir ilaç bulamadık, ama alzheimer hastalığını daha geç başlatacak bir şeyler bulduk. Bu, son derece önemli bir buluş olacaktır. Diyelim ki Alzheimer hastalığını 10 yıl gecik- tirecek bir yol bulduk. O zaman hastalık 70 ya da 80 yaşında başlayacağı yerde 90 yaşında başlaya- cak. Böylece de mesele kalmayacak.Bugün dün- yada 90, 95 yaşına kadar yaşayan kaç kişi var? Ben burada bazı şeyler de eklemek istiyorum. Alzheimer kongresinde bu kadar çok sayıda ki- ^şiyi görmek benim için çok önemli oldu. • - Kongreye kaç kişi kaülmıştı? MEŞULAM - Yaklaşık 450 kişi vardı. Bu sayı ilk toplantı için çok güzel bir başan. Bence bunun devamı da gelecek. Bu, Türkiye için çok önemli. Çünkü Türkiye, öbür Avrupa ve Amerika ülkeleri gibi şu anda yaş ortalaması ar- tan bir ülke. Dolayısıyla alzheimer hastalığı da gittikçe fazlalaşan bir sorun haline gelecek. Tür- kiye için Alzheimer Derneği'nin olması çok fay- dalı. Gelişmiş Batı ülkelerinin nüfuslarmın yaşlı olduğunu, hiç artmadığı gibi bazı yerlerde eksi olduğunu biliyoruz. Bu ülkelerde Alzheimer hastalığı oranı nedir? MEŞULAM - Örneğin ABD'de altmış beş ya- şın üstünde olanlar arasında Alzheimer yüzde 10- 15 gibi görülüyor. Seksen yaşın üstündekilerde de yüzde 40 oranında görülüyor. Bugün sadece ABD'de 4 milyon alzheimer hastası var. Yapılan hesaplara göre 2050 yılında ABD'de 14 milyon kişi alzheimer hastası olacak. Bunlar çok süratle artan rakamlar. Bu hastalara bakım masrafı da çok yüksek. Bu- gün bu sadece tıp bilimi için değil, aynı zamanda sağlık politikası açısından da çok önemli bir has- talık. Rakamlar, AlDS'den. kanserden, herhangi bir kalp hastalığından çok daha yüksek. ^ • ^ M Bu son derece önemli bir toplumsal ve ekonomik sorun haline de geldiğine göre tıp ve hukuk çevrelerinde ötenazi düşünülüyor mu? MEŞULAM - Herhalde bıliyorsunuz, ABD'de öyle bir akım var. Belki akım demek yanlış. Ama ötenaziyi düşünen doktorlar bulunuyor. Bu konu kamuda, gazetelerde çok tartışıldı. Bu, üzerinde rahatça karar verilebilecek bir konu değil. Ama bu konu tarrışılmaya başlandı, diyebiliriz. Bu tartışmalar daha çok yapılacak. Ama şu anda bunun tam bir cevabı yok. Aslında hasta, hastalıgının farkında değil. On- da sadece başlangıçta bir depresyon yaratıyor. A- ma hastalık ilerledikçe hasta durumunun artık far- kında olmuyor. Çünkü hasta. unuttuğunu unutu- yor. O hasta için. "Bu insanın hayao krymetsiz. Ya- şamasa da olur" diyemezsıniz ki. Hastaya göre hiçbir derdi yok. Onun için de böyle kararlar al- mak çok zor. AYDIN AYBAY Resmı Gazete'nın 21 Eylül 1997 gün, 2317 sayılı nüshasında Vakıflar Gene! Müdürlü- ğü'nce hazırlanmış "TürkMedeni Kanunu Hü- kümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında" bir tebliğ yayımlandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kendisine bağlı olduğu devlet bakanının medjaya yansı- yan açıklamalanndan anlaşıldığına göre tebliğ, bir "patiama" olarak nitelenen vakıf kurma ey- lem ve gınşımlennı "zapturapt* altına almak. kurulmuş ve kurulacak vakıflan gereği gibi de- netleyebilmek amacıyla çıkanlmış bulunuyor. Bu tebliğe dayanılarak vakıflann açık ya da ka- palı çalışma ve faalıyetlerinin > asal sınırlar içın- de olmasını sağlamak hedefienıyor. Hemen belirtelim ki bu konuda çok geç ka- lınmıştır. Aslında açık ya da kapalı etkınliklen ile yasanın çızdiğı sınırlan çoktan aşmış yüzler- ce vakfın kuruluşuna ve çalışmalanna yıllarca göz yumulmuştur. Ömeğin Medeni Kanun'da 'Kanuna. ahlaka. adaba veya milli menfaatlere a> kın olan ve>a si>T asi düşünce veya belli bir ırk veya cemaat mensuplannı desteklemek gayesi ile kurulmuş olan \akiMann tesciline karar veri- lemei" (MK. m. 7411) dendigı halde. bu hük- me aykın amaçlaria kurulduklan "maruf ve meşhur vakja" olarak herkesçe bılinen birçok vakfin tesciline ızın verilmiştır. Amaçlanna uy- gun olmayan çalışma ve etkinlikleri dolayısıy- la vakıflar hakkında dağıtma (MK. m. 81 'A) ve idarecilerin değiştirilmesı (MK. m. 79) gibi yap- tınmlar öngörülmüş iken yasanın denetlemeye ılişkin hükmü sadece "muhasebe teftişi ve teftiş payınm tespjti" konulanyla sırurlanmış; malvar- îıklan yönünden gittikçe büyüyen ve her bın dev bir holdıng haline dönüşen vakıflann çalış- ma ve faaliyetlennin yasal sınırlar içınde olup olmadığı sorunu ile hemen hiç ilgiienılmemiş- tır. Şunu da belırtmek gerekır ki, VGM, böyle çok genış çaplı bir denetımi gerçekleştirecek Vakıflarla ügîli bir tebliğ (I) yeterli sayıda uzman kadrolara zaten sahıp de değıldir. Burada önce üzerinde durulması gereken iki önemli hususa işaret edelim. Birincisi, vakıfla- ra tanınan mali özgürlükle ılgilidır. Bugün ge- linen noktada karşı karşıya kalınan sorun. vakıf- lann "piyasaekoDomN" adı verilen ortamda, dı- lediklen gibi at koşturmalanna müsaade edılme- sınden kaynaklanmaktadır. Ticari işletme ya da ticaret şırkeü formlan altında, bazı vakıflar, her çeşit iktisadi faaliyetin içındedirler. Vakıfkuru- luşu için hukuksal yönden öngörülen amacın "Weal" ya da "hayri" olması gerekırken, bu bir yana ıtilrnekte, viaf kurumu, ekonomı ve tica- ret yaşamının etkili bir "enstrûmanı" olarak ça- hşmakta ya da çalıştınlmaktadır. Bu yoldan dev boyutlu sermayelere hükmedebılen vakıflan et- kin bir şekilde denetlemek de olanaksızlaşmak- tadır. Aslında bu konuda alınabılecek önlemler başlangıçta mevcuttu. 903 sayılı yasanın 1960'lardaki hazırlık asamasında bazı hukukçu- larböyle bir gelişme olasthğına dıkkati çekerek. vakıflann ekonomi ve ticaret yaşamına dogru- dan ya da dolaylı yoldan kanşmalannı sınırla- yacak kurallar konulmasını önermişlerdır. Bu arada vakıflann "ha>irseverlik maskesi alünda kurulmaya Ualkışüacak düzenlerin basamağT olmaması gerektiğı de söylenmıştir. Bu öneri ve eleştiriler dinlenmemış; sımrlama yönünden ciddi bir hukuksal engel bulunmadığı için ku- ruluşuna izin venlen çok sayıda vakıf, bugün "hsyır-hasenat*' kurumu nitelıklerini tamamen bir yana koyarak çeşıtlı yollarla "pıyasa" ıçın- de faalıyet gösteren ticaret kuruluşlan haline dönüşmüştür. Değinilmesı gereken başka bır husus da vakfin kuruluş işleminin arz ettığı özel- liktir. Gerek eski hukukta, gerek yeni hukukta vakıf kurma işlemı bır kışinin malvarlığımn tü- münü ya da bır bölümünü ideal bır amaca ada- ması (tahsis etmesi) şeklinde gerçekleşir. Vakıf. dernek ve şirketlerde olduğu gibi "kişOer birfi- ği" (Körperschaft) temelıne dayalı bır yapılaş- ma değil, mal ya da malvarlığı temeline daya- nan bır kurumlaşmadır. Başka bır deyişle, vak- fi belirleyen ya da niteleyen özellik, onun belli bir amacın gerçekleşmesıne adanmış "malvar- lığı öğesi"ne dayanmasıdır. Bu temel aynmdan, vakıfkurumu ile kışilenn bırleşmesı ile meyda- na gelen kişi birliklen (demek, şirket, sendika \<b.) arasında önemli farklar çıkar. Bu farklar üzerinde durmaksızın hemen belirtelim kı biz- de. özellikle 903 sayılı yasanın yürürlüğe girme- sı ile başjayan dönemde, vakıf adı altında özel hukuk tüzelkışilıği oluşturmaginşımlerinde, sö- zünü ettığimız temel aynm \e bu aynmm gerek- len tamamen gözardı edilmıştır. Her şeyden ön- ce % akıf kurma işleminin ilke olarak bireysel bir gınşım olduğu esasından sapılmış ve birçok ki- şi bır araya gelerek. sanki bir demek ya da şir- ket kurarcasına \ akıf adı altında tüzelkişilikler \-ucuda getırmişlerdir. Bu yanlış yapılaşma sonucunda bugün orta- ya çıkan durumu şöyle özetleyebıliriz: Vakıfku- rumu. nıtelık ve özüne aykın bir uygulama so- nucunda yasadakı tanımla da çelışen bır yapıya dönüştürülmüştür. Gerek eski hukukta, gerek yeni hukukta, vakfin bir "kişi birfiği" (Körpersc- haft) şeklinde yönetılmek üzere kurulabileceği öngörülmüş değildır. Özellikle eski hukukta, va- kıf kurma işleminin geçerli olmasını sağlayan koşullar açısından, vakfin sadece bır kişi tara- findan kurulabileceği anlaşılmaktadır. Öte yan- dan, yine eski hukukta, vakfin yönerim organı- nın birden çok taşıden oluşması örneğıne hemen hiç rastlanmaz; "müte\«Ui" denilen yönetici, kural olarak bır kişıdır. Sürecek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear