29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1997 CUMA 10 DIZIYAZI Güneydoğu'dan Öyküler sürüyor Korkak cengâvere, cesurlar tavşana dönüşürse... üneydoğu yarası, irinini akıtmaya devam ediyor. Hızından hiçbir şey kaybetmeyen olaylar, katlanarak yaşanıyor. Ve "Güneydoğu'dan Öyküler" sürüyor. Türkiye, 10yddanfazla sü- redir yaptığı gibi ilgisini Güneydoğu dışındaki tüm görsel yalanlar üzerinde odaklaştırıyor. Gerçekler ise bazüan için acı bir şelâlde devam ediyor. Bu satırlan okuduğunuz şu anda insan- lar ölüyor, bacaklar bir daha yürünmemecesi- ne kopuyor, gözler bir daha görememecesine karanyor. Bu yüzden Güneydoğu 'dan Öyküler'i yaşa- mak ve onları okumak için cesaret gerekiyor. Bu, aynı zamanda ellerin, ateşin tam ortasuta sokulması anlamına geliyor. Çünkü; duyarsız- lık, hainlik, cesaret, korkaklık, bencillik, kıs- kançlık, sevgi gibi duygulann enyoğunu bu ate- şin içindeyaşanıyor. ınsanın kendine bile hiraf edeıHediği sözcükler burada söyleniyor, bakd- mak bile istenmeyen fotoğraflar burada çeküi- yor. Korkaklar cengâver oluyor, cesurlar tavşa- na dönüyor. Hayatı boyunca kana bakamamış insanlar kopmuş bacak sartyor, cerrahlar ame- liyat masasında htçktrıklara boğuluyor. Güneydoğu 'yu yaşayanlar her geçen gün ar- tarken, solcular sağcı, sağcüarsolcu olarak dö- nüyor. Ama bir türlü beyinlere kazınan izler si- linemiyor. Türkiye'nin bir köşesindeyaşandığı kabuledilen olaylar, aslında tüm ülkenin cane- vine korgibi düşüyor. Amayine de bu korunfar- kına varümıyor. Adına kimi "savaş " diyor, kimi "düşük yo- ğunlukta mücadele"; Güneydoğu'da yülardır sürdürülen silahlı çatışmalara hâlâ isim bulu- namıyor. "Gerçek" ile "Gerçek gibi" olan, en fazla böyle zamanlarda karışıyor. En çok böyle zamanlarda kimin doğru, kimin yalan söyledi- ği bttinemiyor. En vatansever, sözlerine "Birtik ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan şu gün- lerde..." diye başlayarak, zarann en büyüğünü yaparken; kafatasçı Türkçülüğün. kafatasçı Kürtçülükle eşanlamda olduğu gözardı ediliyor. Bu hengâmede, gözlerini makam vepara hır- sı bürümüşlerin salîanatlanna saltanat katma- ları, herşeyin üzerine tuz-biber ekiyor. Bugibi- lerin yedikleri kan paraları midelerine oturmu- yor, oturduklan koltuklar biryerletine batmıyor. Bir terör örgütüne karşı aranan çözümler, ya kopya oluyor tutmuyor,ya da halkını tanımayan ehliyetsizyöneticilerin elinden çıkan ucubelere dönüşüp, kabul görmüyor. Bu işin bitirilmesine yönelik "irade " ise bir türlü ortaya çıkmıyor. En acısı da herkes konuşuyor, Güneydoğu 'yu yaşayanlar susuyor. (*) Bu satıriann ve 4 ayda 6 baskıyapan "Gü- neydoğu 'dan Öyküler"adlı kitabınyazan, Gü- neydoğu öykülerinin bir kısmını muvazzafsu- bay olarak yaşamış ve 1993 yılında Türk Silah- lı Kuvvetleri'nden ayrümıştır. Her biri gerçek olaylara dayanan öyküler,yazartarafindan asU- lartna sadık kalınarak öyküleştirilmiştir. Yazar halen gazetecilik yapmaktadır. A raçtan indiğimde ilk gördüğüm /w manzara karşısında ürktüm. Â-M Canım sıkıldı. Içıme kasvet *A\. _A_ çöktû. Yeni karakolumuz reza- let bir yerdi. Çukurun tam ortasında, etra- fı tepelerle çevriliydi. Işte en korkuncu buydu. Geceleri, karakolun etrafındaki bu tepeleri tutmak zorundaydık. Bu da her i- ki gecede bir, yakın emniyet pususu de- mekti. Etrafimda dönen tepeleri inceledim. Kı- sa ve uzun ağaçlar, kayalıklar, küçük kü- çük mağaracıklar ve ufuk hattı ıle birleşen tepelerin yassı. si\ri, keskin zirveleri. -Kimbüir burada neler yaşayacağun" di- ye düşündüm. "Gecesi berbat olur bura- Y e m l i k nr kararmaz yola çıktık. Taşlan bil- miyordum. Patikayı bilmiyordum. Ağaçlann dallan- nı daha ezberlememiştim. Mayın var mıy- dı? Gideceğimiz tepede bizi bekJeyenler var mıydı? Bu sorularla yüklü olarak, ka- rakola yirmi dakika mesafedeki tepeye çıktık. Adamlanmı göz karan yerleştir- dim. Çıkacağımız tepeyi gündüz görme- diğimiz için teröristlerin yakJaşma ıstika- metlerini bilmiyordum. Nereden gelırler tahmin edemiyordum. Ürküyordum. Karakol emniyetine çıkıldığında insa- nın içine önceleri garip bir düşünce yerle- ani düşünce dö- nekliklerinin ise temelinde bir tek şey yatar: Çare- sızlik. Sabahın ilk ışıklanyla yerini çakırkeyf bir sarhoşluğun aldiğı 'çaresiziik' ve 'yem- lik' duygulan hep gizji kalır, ıfade edil- mez. Işte en çok bu ilk geceden nefret ediyor- dum. Oldum olası hep ilklerden nefret et- *m. tlkokuldaki ilk günümden. askeri okuldaki ilk günümden nefret ettim. Uğ- runa sekiz yıl dirsek çürüttüğüm, o rütbe- leri taktığım ilk günüm bile sıkıntılı geç- ti. tki küçük yıldız omuzlanma ağır geldi. tım. Ekmeğimin arasına koydugum pey- niri dişledim. Habercimin yaptığı çaym dibe çökmesıni beklemeden mideye indir- dim. Ve bundan sonra uzun bir süre benim sorumluluğumda olacak tepeye. sürekli nasıl yerleşmemiz gerektiğini düşünmeye başladım. Askerlerimi yerlerinde bırakıp iki haberciyle birlikte asıl bulunmarruz ge- reken yere çıktım. Burayı görünce de "Yök.. biz doğru yerde kalımşız gece" de- dim. Bir türlü işin içinden çıkamıyordum. Aşağıdaki tepede ateş yiyebilirdik. Yuka- ndaki tepe ise karakolla irtibatı kesilebi- lecek kadar uzakta sayılırdı. Yukandaki tepede kahnırsa aşağıdaki tepeyi tutan te- nın" dedim arkadaşıma. O benden daha karamsardı: "Ayvayı yedik oğlum, bem de hamuduyla yedik". Haklıydı. Karakolun her tarafinda, bir baskın için teröristlere kolaylık sağlayacak çok fazla arazi parça- sı vardı. Hele karakolun burnunun dibin- de, yüz metre mesafedeki mezra, herifler için bulunmaz firsattı. "Keşketeröristol- saydım" dedi arkadaşım. Güldük ve dokuz ay boyunca yaşayacağımız, acı ve tatlı günleri geçireceğimiz karakolu, adam et- meye başladık. Her zamanki gibi önce çay ocağımızı kurduk. Sonra erat çadırlan, sonra komu- ta çadırlan... Tuvaletler. banyo ve mevzi- ler sonraki günlere bırakıldı. Akşamın yorgunluğunu atabilmek için can atarken bunun imkânsızlıgı aklıma geldi. Her za- man için ilk ve son geceler hep risk dolu olurdu. Emniyet tedbirlerini azamiye çı- kartmak gerekirdı böyle günlerde. Erat yorgundu, bız yorgunduk, ama o en pis gecelerden biri bizi bekliyordu: Bilinme- yen. gündüz gözüyle görülmemiş bir ara- zideki ilk pusu görevi. Tüm bölükler birer timini kendi cephelerindeki bölgelerde ya- kjn emniyet pususuna çıkaracaklardı. Bi- zim bölükten de ben seçıldim. Hava kara- şir: "Ben bir yemim. Karakoldakikrc bir şey obnasın diye ben buradayım."" Kimi za- man benim de sıtma nöbeti geçirir gibi sarsılarak inandığım bu düşünce, dış em- niyette pusuda bekleyen hemen herkesin benliğini sarar. Bir fare gibi içini kemirir durur. Karakolun içinde geçen gecelerde bu duygular hep unutulur, ama o tepeye çı- kıldığında, o kıskançlık. o haset. o bencil- lik kokan duygu vücuda yerleşmeye baş- lar. "Bu gece bir şey olmasın da ne zaman olursa olsun_" G ecenin ilerleyen saatlerinde ise bu insani zaaf şekil değiş- tinr. Bu kez karakoldakıler için bir acıma duygusu başlar. Ağır silahlann yerlennden tuvalet çadır- lanna kadar her şeyin apaçık ortada oldu- ğu ve civar mezralar tarafindan ezbere bi- lindiği karakolun ateş altına alınması ih- timalinin daha yüksek olduğu hesaplan yapılır. Üzerinde bulunulan küçücük tepe- nin aslında karakoldan ve hatta o an dün- yanın hemen her yerinden daha güvenılir olduğu düşüncesi yerleşir. Ve "Neolacak- sa bu gece, ben buradayken olsun" diye haykıran bencillik krizleri devam eder. Kısa zaman dilimleri içinde yaşanan bu Hep bu büyük sorumluluğu taşıyıp taşıya- mayacağımı düşündüm. Bölgeye geldiğım ilk günd»n de nefret ettim ama en çok bu ilk geceden iğreniyor- dum. Bu garip duygu yüzünden kaytanp uyumam bile imkânsızdı. Arada sırada ku- lağımın dibine kadar gelen sinelderin o insani deli eden vızıltılanndan ve bozuk plak gibi sürekJi aynı tonda ötüp duran ap- tal kuşlardan bıkmıştım. Gecenin sinirle- ri laçka edici dinginliğinde sızmışım. Yor- gunluğa yenilmişim. Rüyamda bir asansör boşluğundan aşağı yuvarlandım. Yere düş- müyordum bir türlü. Hızla yere yaklaşı- yordum ama.. yer uzayıp gidiyordu. Saba- hın ilk ışıkJan ile uyanan bir sıneğin bu- run deliklerimin etrafında yürümesiyle ben de uyandım. Etrafı seçmeye başladı- ğımda timimi nasıl dayanlış yerleştirdiği- mı, bir baskın durumunda hiçbir şey ya- pamayacağımı anladım. Allaha şükrettim. Hele bulunduğum tepenin beş yüz metre kadar önünde, buradan yüksekte bir baş- ka tepeyi farkedince kaderime şükrettim. Asıl o tepeye çıkmalıydım dün gece. Eğer bir terörist bızim burada olduğumuzu bil- seydi, hiç birimizin kurtulma şansı yoktu. Bu düşüncelerle sabah kahvaltımı yap- röristler bizi kıskaca alırdı, aşağıdaki ka- rakola yakın tepede kahnırsa her şey açık- ta olacaktı: Ateş edeni görme imkânımız bile olmayacaktı. Karar veremedim. Be- nim yerime gelen ve tepedeki emniyet gö- revini devralan tim komutanına durumu anlattım. 0 da işin içinden çıkamadı. So- nunda bu sorumluluğu bölük komutanına bıraktım. Sallana sallana aşağı ınip duru- mu harita üzennden detaylan ile anlattım. O karannı verdi. Nasıl verdi bilemiyorum ama.. bir karar v erdi. Karakola uzak tepe- de kalınacaktı. "Bölük baskma uğrama- sın!" diye burası tutulacaktı. İşte benim için cehennem azabı gibi gelen aylar bu karardan sonra başladı. Önce bölük komutanım tayin oldu. Ye- rine kimse gelmedi. Komutan artık ben- dim. Ve gündüzleri uyuyamaz oldum. Ge- celeri zaten süreklı uyanıktım ama, gün- düzleri uyuyamıyordum. tki tepe arasın- da gidip geliyordum. Aklım sürekli yük- sekteki tepedeydı. Oradaki askerlerin so- rumluluğu bana aitti. Sabahlan uykuya dalmaya hazırlanırken, "Yok.. bu gece oo- lan aşağıdaki tepeye göndereceğinı''diye sızıyor. uyanınca. "Ya yukandan ateş ederlerse" diye bundan vazgeçiyordum. Hatta birkaç kez bu kararsızlığımı emrim- dekıler de anladı. Hemen herkes o iki te- peye taktığımı düşünüyordu. De\Te arka- daşlanm da aynı fikirdeydi. Taburkomu- tarum ise her seferinde "Bak burası çok kritik. Basılırsak senin buradan geiecekle- ri kesin ha!" diyordu. Tam bir girdaba ya- kalanmıştım. O iki tepeyi haritadan sil- mek istıyordum. Habercimin delirdiğimi düşündüğünden emindim. Ama PKK, son taktik değışikJiği ile karakollardan çok, karakol emnıyetindeki timlere saldınlara başlamıştı. Beynimdeki son damla da bardağı taşı- nnca, yalnız başıma yukan çıktım. Santim santim iki tepeyi arşınladım. Tüm terörist yakJaşma yerlennı, çukurlan. taşlan. tepe- cikJeri, ağaçlan kendi yaptığım bir kroki- ye işledim. Her ıkı tepenin dört bir yön- den nasıl göründüğünü öğrenmek için, bu tepeleri merkez alıp yürüdüm. Elli metre ilerledim. geri döndüm baknm. Oturdum, çöktüm, yattım, baktım. Ateş edilebilecelç yerleri krokime ışaretledim. Tam bir gü- nümü alan iş bittiğinde yine hâlâ karar ve-; rememıştim. Her iki tepenin de artılan ek- sileri vardı. Sonunda, muhasebe deften yapar gibi, bu artı ve eksileri alt alta sıra- ladım. Artık tükenmek üzereydim. Hangi- sinin artısı fazla gelirse orada kalınacak- tı. Yukandaki tepenin eksisi. aşağıdakinin ise artısı fazla çıktı. A ma bu karar bile beni rahatlat- /t madı. Rahatlamak için neler Â-M yapmadım... Yeni mevziler kur- -Â. -A- durdum aşağıdaki tepeye. Yu- kandan ateş yendiğinde etkili olmasın di- ye mevzileri boy derinliğinde kazdırdım. Mevziler arasında irtibat hendekleri yap- tırdım. Yüzbaşı Tommiks'in kalesindeki gibi, kütükleri yan yana ve üst üste dizdi- rip engeller yaptırdım. Mevzilerin önleri- ne aydınlatma mayınlan. antipersonel ma- yınlan, tellerle birbirine bağlı kola kutu- lan, konserve kutulan, dikenli teller yer- leştirdim. Yukandaki tepeye ise bolca ma- yın döşedim. Herkes rahatlamıştı. En azından artık başka bir şeyler konuşabildiğim için mem- nundular. Arada sırada "O adamlan asa- ğıvaaldırmayacaktın"gıbı laflarediyorlar ama, benim ne kadar sıkıntılı olduğumu hatırladıklan an, sözlerini değiştiriyorlar, " Yok yok_ m yapnn, orası çok uzakü. val- la yardıma gidene kadar, tşieri biterdi" di- ye konuyu kapatıyorlardı. Hemen her gece gözüm, kulağım, bey- nim o tepede; günler, aylar geçti. Apo'nun "Basacaksuuz bu adamlan!" yazılı istih- barat raporlannı okudum. Bazı geceler et- rafimızda hareketlenmeler oldu, durup du- rurken, gece yanlannda ateşleryandı, pat- lamalar oldu, etrafımızda dolaşan çoban- lann sayısı arttı. Bize ulaşan tüm bilgıler basılacağımızı gösteriyordu. Bu haberler yoğunlaşınca. uzun bir süre, karakolu bo- şaltmış halde, hep birlikte dışanda sabah- ladık. Benim bölgemden gelmediler. Be- nim iki tepeye yakJaşamadılar bile. Ama diğer bölüğün bölgesindeki tepede bulu- nan emniyet timine, bir gece yansı, göğün yere kavuşmak için delicesine yanldığı bir gece yansı geldiler. Çok şehit verdik. Çok da yaralı. Bölgeme gelemediler diye se- vinmeye gayret ettim ama.. olmadı. En çok da birliğim ile birlikte karakol* dan aynlıp bir başkasına yerleştikten üç ay sonra çöktüm. Benim eski bölüğümün bölgesinden yaklaşan teröristler, yeni bir- liğin dış emnıyetteki askerlerine saldır- mışlar ve dört şehıt verdirmişlerdi. Asker- lerin iki tepeden hangisinde beklediklen- ni öğrenmeye hâlâ cesaretim yok. Çünkü. ben hâlâ o iki tepede yaşıyo- rum. Çünkü ben hâlâ *yemHk"te yaşıyo- rum. Yarın: Yaşayan tek kahraman Kayıtlar ertelendi İstanbul'da 6 okulun kontenjanı dolmadı İstanbul Haber Servisi - Mılli Eğitım Bakanlığı'na bağlı ilk ve orta dereceli okullarda kayıt tarihleri 8 yıllık temel eğitim yasası- nın TBMM'de görüşül- mesı nedeniyle 21 ağus- tosa ertelendi. Istan- buldaki 6 Etüt Beslenme Okulu'nda kontenjanlann açık kalması sonucu kayıt takv iminde değışıklık ya- pılırken. 8 yıllık kesinti- siz temel eğitıme geçil- mesi nedeniyle 4 lısenin bünyesindeki ortaokullar kapatıldı. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yazılı açıklamasında, Millı Eği- tim Bakanı Hikmet Lluğ- bay'ın ımzasıyla 80 ılın valıliklenne göndenlen genelgeyle. 8 yıllık eğiti- me geçiş amacıyla 222 sa- yılı llköğretim \e Eğitim Kanunu. 1739 sayılı Mil- li Eğitim Temel Kanu- nu'nun bazı maddelennın değıştirilmesi ve bazı maddelennin yürürlükten kaldınlmasına ilışkın ka- nun tasansınm TBMM'de görüşülmesi nedeniyle, ilk ve orta dereceli okul- larda kayıt tarıhı 18 ağus- tostan 21 ağustosa erte- lendi. Kayıtlar, yeni ögre- tımyılınınbaşlayacağı 15 e\ lüle kadar sürecek. Bu arada Istanbul'daki Halil Vedat Fıratlı, Gözte- pe. Zühtüpaşa, Tevfik Fikret. Gazi Mustafa Ke- mal Paşa ve Aksaray Mahmudıye llköğretim okullannın 2. kademesi- ne 1997-98 öğretım yılın- da başvurulann yetersiz olması nedeniyle konten- janlan doldurulamadı. Bu okullardan Halil Vedat Fı- ratlı llköğretim Oku- lu'nda 100, Göztepe ve Zühtüpaşa llköğretim Okulu'nda 80'er, Tevfik Fikret ve Aksaray Mah- mudiye llköğretim Oku- lu'nda 50"şer, Gazı Mus- tafa Kemal Paşa llköğre- tim Okulu'nda da 60 öğ- rencı kontenjanı açık kal- dı. Bu okullarda açık kon- tenıanlara 12 ağustos-5 eylül tarihleri arasında ön kayıt, 6 e> lülde noter çe- kilışi, 8-12 eylül arasında da kesin kayıtla öğrenci alınacak. Kesin kayıtlann ardından yıne kontenjan açığı kalması durumunda da 15-17 eylül arasi ön ka- yıt, lSeylüldenoterçeki- lışi. 19 eylülde de kesin kayıt yapılacak. Ozel okul yöneticileri, zorunlu eğitimi desteklediklerini açıkladılar Yabancı kolejler 8 yıl yasasııu bekliyor İstanbul Haber Servisi - 8 yıllık kesintisiz zorun- lu eğitim yasa tasansı ile orta bölümlerinın kapa- tılması öngörülen özel yabancı okullann yöneti- cilen, yasayı desteklediklerini belırttiler. AA'nın haberine göre, Amerikan Robert Lisesi Müdürü Ahmet Güneş, 8 yıllık eğitime ön hazır- lık olarak, yasa çıkhktan sonra yapılacaklar konu- sunda bir komisyon kurulmasının düşünüldüğünü söyledi. Güneş, "Önûmüzü tam görmeden bir ça- lısma yapmak istemedik" dedi. Üsküdar Amerikan Lisesi yetkililen de, şu an- da herhangi bir çalışmalan olmadığını belirterek yasanın çıkmasını beklediklerini kaydettiler. Alman Lisesi Müdürü Güneş Yetiş ise konuyla ilgili henüz bir çalışmalan olmadığını belirtti ve yönetim kurulunun, yasa çıkmadan toplanmayı uygun bulmadığını vurgulayarak "Almanlar net in- sanlardır. Oyüzden yasanın önlerine gelmesini bek- liyoriar. Yasa onlara ne kadar hak \erirse onu kul- lanmaji ve bu hakka saygüı olacaklannı düşünü- GUNEY EROL SENİ UNUTMAYACAĞIZ 1970-1997 I Gülüşün bir rüzgardı senin Kuşlann kanadına binip giden Kuşların uçma merakına Senin rüzgarların neden I W . Ç E U K | "ÖLÜM, ADIN KALLEŞ OLSUN" ÖDP BEYOĞLU İLÇE ÖRGÜTÜ GUNEY EROL SENİ UNUTMAYACAĞIZ 1970-1997 I Güneye gidelim dersem sen Güney anla Güneye içelim dersem sen yine Güney anla Güneye gitmekJe başlasın her şey Hadi Güney'e gidelim Hadi Güney'e içelim yorlar" diye konuştu. ttalyan Ortaokulu Müdürü Esma Aşçı da tasannın yasalaşmasını bekledikle- rini söyledi. Halen yabancılann eğitim gördüğü bir ilkokullan bulunduğunu anımsatan Aşçı. tüm ha- zırlıklannı tamamladıklannı ve hak verilmesi ha- linde. Türk öğrencileri hemen alabileceklerini söy- ledi. Saint Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu Mü- dür Vekılı Gülten Ağra ise "Bize bir inıkân getire- ceklerini düşünüyorum. Bu kadar köklü eğitim ku- rumlan kapaülamaz" dedi. Saınt Joseph Fransız Lisesi yetkililen de, özel yabancı okul- lann durumunun belirlenmesi- nın ardından neler yapılabilece- ğine karar vereceklerinı söyledı- ler. Özel Okullar Sınav Yürütme Kurulu Başkanı Dündar Uçar ise 8 yıllık eğitimi desteklediklerini bıldirdı. Kendilerinin çalışma düzenine dokunulmamasmı iste- yen Uçar, şu önende bulundu: "Biz diyoruz Id, liscnin önüne alı- nacak olan hazırük sınıflan. il- köğretimin içinde S yıldan sonra verilsin. Biz yine çocuklara dip- loma vermeyelim. Lisan eğitimi. tabii bir ders ve bunu biz ara sı- nıfta vermek istiyx)ruz. Bu, kesin- tili eğitim anlamına gelmesin. Yi- ne biz ilköğretim programını uy- gula>acağız. Ondan sonra iste- nirse buradan mezun olanlar li- se bölümüne devam eder, istenir- se yine biz sınav yapanz."N.ÇEÜK 0MNIA AJANS İlgi artıyor Y.T.Ü. Inşaat Fakültesi tnşaat Bölümü 96/9*7 öğretim yılı 9631823 No'lu kimlik kartımı kaybettim. Hükümsûzdür. ALtYE ASLIGÜRAN Mesleki eğitimde yeni eğilimler FİGENATALAY Yeditepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Fikri Oran. 199O'lı yıllann başlannda yaklaşık 13 bin olan mes- lek tanımınm 21. yüzyılın başında 17-18 binleri bu- lacağını söyledi. ISTEKVakfı'ncakuru- lan üniversitedeki meslek yüksekokulunun "Ofis Teknolojileri ve Yöneti- mi". 'Bilgisayar Teknolo- jileri veYönetimi", "Ulus- lararası Ticaret Yöneti- mi", "BankacıhkveSigor- tacılık \'önetimi rı , "Tu- rizm \e Otel Yönetimi'". "Lluslararası Taşunacılık Bölümü" ve "Rekiam Yö- netimi"' bulunuyor. Okul Müdürü Fikri O- ran, mesleki eğitimdeki yeni eğilimleri şöyle sıra- İadı"- Mesleki eğitim, hiz- met sektörünün genişle- mesine bağlı olarak 21. yüzyılda daha fazla derin- lik kazanacak. Örgün eği- tim, esnek çalış.ma saatie- rine bağlı olarak yapısal değişime uğrayacak. Öğ- renci-cğitmen canlı temas noktalan ihtiyacu iktişim teknolojisinin sağladığı imkânlar dolayısıyla çok azalacak. - Halen örgün olarak eğitimi yapılmayan bircok alanda mesleki eğitim ola- cak ve bu eğhlmler ulusla- rarası kabul gören (know- how veren) kurumlann onayi ile sertifikasyona ta- bi olacaklar. Bölgesel, 01- kesel normlar yerine glo- bal normlar değer ifade edecek. - Özellikle eğitimin dev-, let tarafindan üstlenildiği geUşmiş ülkelerde görül- düğü gibi. eğitimdeki top- lum kesiminin ekonomi- deki yükünü hafıfletici ön- lem olarak, temel eğitim sonrası üretime katılıp ay- nı zamanda kendisini eği- ten üretken bir öğrenci ke- > simi oluşacak. | - İnsan faktörünün j ağırlıklı olduğu meslelder- \ de arüş gözlenecek. Tüm \ mesleki eğitim için çağdaş | iktişim teknolojLsi vi' temel f yönetim formasyonu ge- rekli olacak. - Yöresel dil yanında or- tak bir dil, iletişimi sağla- mak için gerekli olacak. J - Ve en önemlisi; eğitime; j zaman ve para olarak ya-^t pılan yaünmıntipkıdiğeı^ \atinmlar gibi düşünül-^ mesine başlanacak." :ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear