25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Demokrasi ve însan Haklan Savaşçısı Ekmekçi... PlDf. Dr. CEYÂT GERAY Mersin Üni. Öğr. Üyesi S onsuzluğa uğurladığımız usta nik olanaklan ve ulaştm kolaylık hiç ge- gazeteci Mustafa Ekmekçi ile dostiuğumuz 1959 yilı sonla- nna değın gider. Belleğıme çok gü\endiğimden günce tutma alışkanlığım olmadığı için bu uzun dönemde Ekmekçi ile vaşa- dığımız ortak anılanmı günlere, yıllara açıklamamolanaksız. Belirtmemgereken en önemli nokta Mustafa'nın dürüst. içten- likli. özdenlıkli bir insan olduğu gerçeği- dir. Yaklaşık40 yıllık bir dönemde, çok bas- kıci. bunaltıcı ara rejımlerde bile Ekmek- çi bu ınsancıl çizgisinden ödün veımeyen bir aydımmızdı. Kalemini hiçbir koşul al- tında belli çevrelerin bınruğuna göre kul- lanmadı. Nerede bir demokrasi. özgürlük ve banş savaşımı, çabası \arsa Ekmekçi oradaydı. 12 Eylül bile Onu yıldırama- mıştı. Mustafa ile tanışmamız 27 Mayıs 1960 devrimi öncesinm karanlık'gunlerinerast- ladı. Yurtdişındakı akademik çalışmalan- mı bitiripgen ddndüğümgünlerde\di. Si- yasal Bilgiler'ın genç bir asıstanı olarak Demokrat Parti ıktidannın son dönemin- de giriştiği baskıcı. tüze dışı tutumlanna karşı aydınlar arasında duyulmaya başla- nan kavgılar. endışeler \e güçlenerı tepki- ler benı de örgütiü bir sa\aş verme yoluna itiyordu. O yıllarda. kıtle iletışim araçlannın tek- lişmemişti. Yalmzca teleks ve telefonun sunduğu sınırlı olanaklardan yararlanıla- biliyordu. Televizyon yoktu. Radyo yayın- lan da devletin tekelindeydi. tktidarın bo- razanı olarak ölmüş kişilerin ya da uydu- ruk adlann Demokrat Parti hükümetinin oluşturduğu "vatan cephesTne katıldığı yaymacasım yapıyordu. Demokrasi ve öz- gürlük savaşçısı MuammerAksoy "Parti- zan Radyo" ile ilgili kitabında o günlerde bu uygulamalan bütün örnekleriyle sergi- lemiş. radyonun (sonradan TRT'nin) özerk olması gereğini ilk ke2 ortaya koy- muştu. Sıkıyönetim, gazeteler üzerinde sansür uyguluyordu. Kısacası, yurtta, özellikle siyasal yaşamımızda olup biten- lerden haber alamıyorduk. Sonradan fa- kültedeki arkadaşlar aramızda iş bölümü yaparak Ulus gazetesi ile Mustafa'nın mu- habiri olduğu Vatan gazetesinden yayım- lanamayan haberleri her gün gidip almak ve çoğaltarak dağıtmak yoluna gitmiştik. Hiç unutmuyorum. Ekmekçi bir gün ya- zı istemek bahanesiyle gazeteye uğrama- mı istedi. Önemli bir haber olduğunu an- lamıştun. Hemen, polisin sürekli gözetle- mesi (tarassutu) altındatuttuğu Kızılay'da- ki Vatan bürosuna koştum. Ekmekçi her zamankı gülüşüy le hemen elime bir teleks metni uzattı. Gazeteye yolladığı, fakat ya- yın yasağı konduğu için yayımlanamayan bu haberinde Ekmekçi, lsmet İnönü'nüjı günün Başbakanı Adnan Menderes'e ve arkadaşlanna Meclis'te yönelttiği "Sizfe- ri suçlulann telaşı içinde görüyorum!_ Si- zi ben bile kurtaramam!-" sözlerinin yer aldığı tarihsel konuşmasını gününde biz- lere iletmişti. Demokrat Parti'nin tüze dışı tutumuna karşı tepki olarak düzenlenen, daha doğ- rusu çoğu kez Mülkiyeliler Birliği "nde ör- gütlenen 555K (5. ayın 5'nde saat 5'te Kı- zılay'da) gibi gösteri ve yürüyüşlere Ek- mekçi yalnız izleyici gazeteci olarak de- ğil, yurttaş olarak da katılırdı. Bu etkinliklerde en çok rastlanan "si- nu"lar arasmda AttanOymen,Deniz Bay- kaL Turgut Erdem, Mehmet Selik ile bira- rada olurduk. 21 Mayıs cumartesi günü Kızılay'a çıktığımızda Harpokulu öğren- cilerinin yürüyüşünde Ekmekçi ile buluş- tuk. Askeri öğrencileri, bugünkü Genelkur- may kavşağında okullanna uğurladıktan sonra, onlann yürüyüşünü izleyen kalaba- lık bir sivil gençlik topluluğu olarak, po- lisin müdahalesine karşı direnme gücü- müz olsun diye dağılmak yerine, topluca yürümeyi yeğledik. Kızılay'a dek düzen- li biçimde"hükümetistifa'' sloganlan ata- rak yürürken Ekmekçi ile kolkola idik. Kı- zılay'a Güven Anıtı'na geldiğimizde gü- venlik güçleri askeri okul öğrencilerine gösterdiğı hoşgörüyü bir yana bırakarak topluluğu dağıtmak için karşımıza askeri birlikleri dikmişlerdi. Herhangi bir çaöş- ma olmaksızın topluluk dağılırken Musta- fa, u Eğer Harpokulu öğrencileri sokakla- ra dökülmüşse bir askeri darbe getiyor de- mcktir" diye fisıldamıştı. Demokrat Parti iktidan durumunu anlayamamış olacak ki subaylara lojman ve maşa zammı vaatle- rinde bulundu. Böylece, 27 Mayıs'ta aske- ri darbelerin ilki gerçekleşmiş oldu. 27 Mayıs olduktan sonra Milli Eğitim Bakanı Prof. Fehmi Yavıız öğretmenime. Ekmekçi 'nin ilk sorusu "Köy Enstitûleri ne zaman açılacak?" olmuştu. Fehmi Ya- vuz öğretmenim, soruyu yanıtlarken ko- nuyu inceleyeceğini söylemekle yetindi. Gerçekten, aralannda Köy Enstitüleri'nin kurucusu Hasan ÂU Yücd'in Prof. Dr. Ca- >TtOrhanTütengilileeskiKarayoIlan Ge- nel Müdürü Orhan Mersiııli'nin de bulun- duğu bir kurul oluşturarak Milli Eğitim politikalannı inceletmişti. Mustafa Ek- mekçi'nin bu kurulun çalışmalannı en ya- kından izleyen bir gazeteci olduğunu anımsıyorum. Prof. Fehmi Yavıız Milli Eğitim'den aynlıp Imar ve tskân Bakanı olduktan sonra adı geçen kurul çalışmala- nnın nasıl sonuçlandığını ben de anımsa- mıyorum. Ekmekçi ile bir başka ortak özelliğimiz ikimizin de Köy Enstitûleri hareketinin savunucusu olmamızdı. O denli ki her ikimizi de Köy Enstitüsü çı- kışlı olduğumuzu sananlar vardı. Hatta çe- şitli toplantılarda Ekmekçi ile benden Köy Enstitüsü anılanmızı anlatmamızı isteyen- ler olurdu. lstanbul'da doğmuş, lise öğre- nimimi orada tamamlamış biri olarak ens- titü mezunu olmadığımı anlatmam daha kolay olurdu. Fakat, kimi dostlannca da betimlendiği gibi "köylü" daha doğrusu köy kökenli olarak nitelendirildiğinden, enstitüler ve enstitüler konusundan bu denli bilgi sahibi bir insan olduğundan Ek- mekçi bunu anlatmakta güçlük çekerdi. Doğru haber yazmakJa, anlaşılır bir ha- ber Türkçesi kullanmakla okurlan, mes- lektaşlan ve dostlan arasında güvenilir ki- şiliğini yaşamı boyunca sürdürebilen en- der rastlanan bir meslek adamıydı. 12 Ey- lül dönemindeki baskılar karşısında dü- riist kişiliğinden hiç ödün vermeden gaze- tecilik işlevlerini yerine getirebildi. Ger- çekte, Ekmekçi'nın biraydın gazeteci ola- rak en etkin olduğu dönem 12 Eylül son- rasıdır. Cumhuriyet'teki köşesı, demokrasi ve özgürlük özlemiyle tutuşan aydınlann bir- biriyle ilgili gelişmeleri, değişmeleri izle- menin en etkin -iletişim kutusu" durumu- na gelmişti. tşkence görenler, tutuklanan- lar, yargılananlar, hüküm giyenler ile top- lumsal muhalefeti oluşturacak etkinlikle- re katılanlar Ekmekçi aracılığıyla iletişim kurabiliyorlardı. Bu gazetecilik görevleri yanında, aydmlanmızın, halkın demokra- si, insan haklan savaşımmda hep onlann yanında yer almıştı. Bu anlattıklanm özet- leyerek 40 yıllık dostluğun sağladığı bin- bir anından yalnızca bir kesiti. O güzel İcahkahasıyla, iyimserliğiyle aydınlanmıza ve gelecek kuşaklara en bü- yük güç kaynağı olmayı sürdürecek. yolu- muzu aydınlatacaktır. ARADABİR AYŞE İLHAN Acı Çarşamba Hastaneye yatırıldığını duyduğumda yüreğim cız etti; kafamı toparlayamadım; bir sezgi ile çaresiz- lik içineyuvarlanırgibi oldum. Telefona sarılıp has- taneyi aradım. Sevgili kızlanndan biriyle konuşa- bildim. Bildiklerini aniattı; iki gözüm iki çeşmeydi, ne diyebilirdi çocuk. Sonradan ulaşan haberler de derde deva değildi pek. Gazetemizde çıkan bildi- riler ise avuntu gibıydı. Büroya gidemiyordum. Ka- pıdan girdikten sonra ne olacaktı? Başımı sağa çevirip Ekmekçi'yi göremedikten sonra ne işim vardı orada... Pazarlar. salılar, perşembeler geçi- yordu; neredeydi Ankara Notları; neredeydi Ek- mekçi? Tayınımızı kesmeye ne hakkı vardı? "Ah bir gelse Ekmekçi, beş çeşit ağır hastalıkla hastane- ye kaldınlmak ne demek, niçin kendini kollama- dın, o yana bu yana ne demeye öyiesine koştur- dun diye çıkışsam onal" diye düşünüyor, kendimi avutmaya çalışıyordum. 21 Mayıs, 13.00 Haberleri: Ekmekçi ölmüş, ola- cak şey miydi? Sonradan büroda Işık Kansu'nun dediği gibi "Biryığınzararlı insan ortalıkta dolaşır- ken, böyle güzel insanlar nasılyitip gidiyordu..." Cumhuriyet'in bundan önceki bürosunda "İki Gözüm Ayşe" için çalışırken tanıştık Ekmekçi ile. O, Avrupa'da idi; odasında açttk dosyalanmtzı. Çok sevdiği Sabahatttn Ali'nin mektuplan, onun ma- sasında gün ışığına kavuştu ilk kez. Dönüp geldi- ğinde güîer yüz gösterdi ve sürekli ilgilendi bizim- le. Sevgili Uğur Mumcu. endişeler uyandıran ne- denlerle evinde çalışmaya başlamıştı; büroya gel- miyordu. Biz de dosyalarımızı onun odasında Sa- kıncalı Piyade'nin Kuvayi Milliyeci gözlerinin önü- ne taşıdık. Ekmekçi, her akşam uğrayıp yeni harf- lere çevrilen mektuplan hoşlanarak okuyordu. Ne sevimli adamdı; yazılarında annesinin "kara oğ- lum" dediğınden söz eder, pek esmer imgesi uyan- dırırdı hep. Oysa, kalbinin, kafası ve güzel ahlakı- nın ışıklandırdığı yüzü, bana pırıl pırıl görünüyordu. Odası, hacet kapısı gıbıydı. Kendi dertlerine hiç mi hiç aldırmamış meğer. ülkesi için böylesine çırpınan. haksızlıkları kor- kusuzca ortaya döken, kılı kırk yararcasına belge- lere bağlı; araştırmalarıyla sahipsiz kalmış gibi gö- rünen birçok sorunu geçmişi ile aydınlatarak yü- reklerimize su serpen şaşmayan değer ve kadirbi- liriiğiyle bir Ekmekçi nasıl yetişir. bir düşünmeli. O kıratta bir gazeteci altınla tartılamaz ki... Evlere sığamıyordum; büroya koştum. Kalaba- lıktı; odasında defter açılmtştı. Oraya giremeye- cektim; Anadolu güneşinin ısıttığı o sıcacık sesi nerelerde gizliydi acaba; bir kez daha duyabilsey- dim! Şu günlerde ne denli gerekliydi yazılarıyla... Gülüşü ve kahkahalarıyla anımsanıyor Ekmek- çi; ben neden gözyaşlarına boğuluyorum böyle... Yerin doldurulamadıkça daha çok dövüneceğiz aziz Ekmekçi! Güle güle; yolun yüzün gibi ışıklı olsun, canım Ekmekçi!.. ILAN T.C. TARSUS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 199627 Davac; Orhan Sürmeli vekili tarafından davalı Oktay Özer - Sefd Çat alevhine açılan menfi tespit davasında yapılan \araılama sonunda: Davanın kabulüne. Tarsus Emlak Kredi Bankası'nın 4004506 sayılı çekı ile 97.500.000.- TL davacı Orhan Sürmeh'nin da\alılar Sefa Çat \e Oktay Özer'e borçlu olmadığının tespitine: Davacı tarafından yapılan 1.179.000.- TL dava açma masrafi ile ılan masrafı 2.300.000.- TL toplam 3.479.000.- TL yargılama gıderi ile davacı vekilinin me- saisine karşılık hesaplanan 9.750.00.- TL vekâlet ücreti ve 2.639.000.- TL harcm davalıdan tahsiline karar veril- miş olup Yargıta\ \olu açık olmak üzere davacı vekili- nin yüzüne karşı davalıların yokluğunda verilen karar, davalılar tarafından itıraz edılmediğinden karann kesin- ieşeceğı ilaıı olunur. 25.3.1997 Basın: 16634 ILAN T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ i) ANABİLlM DALI YLK. LİSANS DOKTORA TÜRK YABANCI TÜRK YABANC1 DİLBİLİM 5 1 - - ÖZEL EĞİTİM 10 - 5 - 2) Mcrkezi \abancı dil sınavlan TÖMER tarafından 14 Hazrar 1997 Cumartesı günü ^aat 14 OO'te yapılacaktır. Basın: Tashih Umutsuzluğu Yenecek Umut... Prof. Dr. BEDİ N. FEYZİOĞLU S on gensorunun, TBMM'de 264'e karşı 271 oyla reddedilmesi. halkın Atatürkçü, çağdaş, ilerici çoğunluğunda yeni bir umutsuzluk yaratmış mıdır9 Atatürk. bu gibi ve bundan çok daha agır durumlann yanıtını 'GençBğe Hitabe'sınde vermiş bulunmakta- dır. Ülkenin en umutsuz ve bitkin gözüktüğü "ahval >« şeraitte dahi' Türk gençlığinin vazifesi 'Türk is- tiklal ve cumhuriyetini' kurtarmaktır. Öyleyse, hü- kümetteki iki partinin, sırfiktidan bırakmamak için. karşılıklı tavizler ve akıl almaz vaatlerle halkı oya- lamaya çalışmalan artık geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü hükümetin tutumu, hiç de güven vermez ve tersine ulusu kamplara ayırarak bir iç savaşa süriik- lemek tehlikesi yaratacak duruma gelmektedir.lşte bu durumu gören bir vatan evladı, Cumhuriyet Baş- savcısı, iktidann büyük ortağı partinin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemasi'ne dava açmıştır. Parlamento çoğunluğu, hükümeti denetleme, ona doğru yolu gösterme. anayasaya aykın tutum ve dav- ranışlarda bulunmama yönünde gerekli uyarma gö- revi yapamamaktadır. iktidann büyük partisini ana- yasa çizgisine çekebilmek, onu hatalı yoldan dön- dürebilmek görevinin kendisine düştüğünü gören Cumhuriyet Başsavcısı, bu partinin kapatılması is- teminde bulunmuştur. Bu iddianın, anayasaya ve ya- salara uygun olup olmadığını takdir etmek, elbette Yüce Anayasa Mahkemesi'nin incelemesi sonucu- Toplumsal Savdamlık Derneği Başkanı na baglıdır. Şimdiden, bu iddiaya karşı, merkezi ve mahalli siyasilerce kuvvet gösterisi yapmaya kalk- mak, iktidann büyük ortağının yasa ve hukuk tanı- maz tutumunun yeni birgöstergesidir. Aslında, yar- gıya intıkal etmiş bir konu hakkında parlamentoda dahi mütalaada bulunmak anayasaya aykındır (Mad. 138). Bu nedenle, siyasilere yakışan, yüce mahke- menin tarafsız karannı beklemektir Aksine bir tu- tumla, Başsavcıyı tehdit yoluna girmek. davada hak- sızlığın daha baştan kabulü anlamına gelecektir. Ne var ki. koalisyonun arhk ömrünü doldurduğu, yargı karanna dahi gereksinim kalmadan bu hükümetin sona ermek üzere olduğuna dair belırtiler çogalmak- tadır. Sorun, bu koalisyondan sonra dunımun ne ola- cağındadır. Bir olasılığa göre bu hükümet erken se- çim karan alacaktır. Erken seçim karannı, iktidann küçük partisinin kendi grubundan geçirmesi pek ko- lay olamayacaktır. tktidardaki büyük partide, ima- met usulü'geçerli olduğu için böyle bir karara vanl- ması ihtimali büyüktür. Zira erken seçim. kapatılma durumuna düşmeden. bu parti açısından yararlı da olabilecektir: Hazır. sekiz yıllık kesintisiz eğitim sis- temine geçilmeden, Kuran kurslan ve imam-hatip okullan devam etmekte iken buradaki militantan se- çim işlerinde kullanmak bu partiyi daha da güçlen- direbilecektir.Başbakanlık sırasının seçim nedeni ile Doğru Yol Partisi başkanına geçmesinin, sadece iki parti başkanının gizli protokolde anlaşmalan ile ola- mayacağı artık anlaşılmıştır. Aslında Doğru Yol Par- tisi'nden disiplin kurulunca ihraç edileceklere, ken- diliğinden aynlanlar da eklenince bu partinin baş- bakanlığı isteyecek kadar bir gücü de kalmamakta- dır. Kaldı ki bugünkü başbakanın bu mevkii boşalt- maya pek istekli olması da beklenemez.Doğru Yol Partisi'nin. bugünkü koalisyonu, ne pahasına olur- sa olsun, olduğu gibi devam ettirmeye çalışmasın- dan başka bir çaresi kalmamaktadır. Parti genel baş- kanının en yakın destekleyicilerini dahi kendinden uzaklaştırması, ümitsizlikten doğan hırçınlık sonu- cudur. Bu itibarla yeni bir gensoru talebinin hükü- meti düşürecek sayıya ulaşması ile bu durum bir so- nuca bağlanacaktır. Sorun, ondan sonra nasıl bir hü- kümetin kurulabileceginde odaklaşmaktadır. Halen muhalefette olan partilerin uzlaşıp anlaşarak çoğun- luğa dayalı bir yeni koalisyon hükümeti kurmalan ihtimali de pek kolay görünmemektedir. Cumhur- başkanmm, 45 gün içinde yeni bir hükümetin kuru- lamaması halinde. geçici bir seçim hükümeti tayin ederek ülkeyi seçimlere götürmesi beklenir mi? Bek- lenir: Cumhurbaşkanı "Yetkinı olsa bu Medis'i fes- hederün"dediğinegöre Meclis'in kendiliğindenbır erken seçim karan alması da olasıdır: Milletvekille- rinin henüz iki yıllannı dahi doldurmadan erken se- çime gitme karan verecekleri pek sanılmamakla bir- likte! Ülke için. bir iç savaşa müncer olacak zıtlaş- malara götürülmeden, yeni ve uyumlu. ilenci ve say- dam bir iktidann gelmesi ümit ve temennisini mu- hafaza etmek ıstemekteyiz. "UYUYAN GÜZEL" olarak bilinen PATARA'mn ilk belgeseli. Alcöeniföe SofanGüne TRT'de belgesel izkmenin zevkini ve ayncahğım yaşayacaksınız. Yapım Arsal SOLEY • Yönetmen/Senaryo Korkmaz GÖÇMEN B U G U SAAT: 22. PENCERE Görevdeşlik (Sinerji)... "Enerji"y\ biliyoruz, her lafın başında doğru yanlış kullanıyoruz, halsiz kaldığımızda yakınıyo- ruz: - Bugün hiç enerjim yok!.. (Gücüm yok...) Ya sinerji?.. Bilim adamları gözlemlemişler: Bir hastada iki ayn ilacın birlikte kullanıldıkları zaman gösterdik- leri etki, ayn ayn uygulandıklan zaman göster- dikleri etkiden çok daha güçlü oluyor. Kimi zaman iki ayrı gücün güçbirtiği, iki değil, dört katında kuvvet yaratabilen bu sinerji; Türk- çede "görevdeşlik" sözcüğüyle dile getiriliyor. • Peki, diyelim ki RP ile DYP seçime birlikte ka- tıldılar, sonuç ne olur?.. DYP son seçime "Türkiye'yiRefah tehlikesin- den kurtaracağım" diye girmiş, halkın oylarını toplamış, sonra da seçmene ihanet etmiş... iki partinin güçbirliği bir "sinerji" üretebilir mi, halkta güven yaratabilir mi?.. • Yasol?.. İstanbul Milletvekili BülentTanla'nın, Cumhu- riyet'te dün yayımlanan yazısından bir alıntı: "Araştırmalar, solun güçbirliği durumunda, merkez sağ seçmenin 3'te 1'inin, Refah'a oy vermiş olanların 7'de 1 'inin merkez sola yöne- leceğini gösteriyor." Sinerji işte budur!.. Daha başka deyişle, sol güçbirliğinde 1 + 1 = 2 değil, 3 ya da 4 ediyor. Öyleyse yol açık seçik: Solda güçbirliği, gö- revdeşlik geregidir. Peki, görevdeşliği (ya da sinerjiyi) yaratacak birliğin özü nedir: Laik Türkiye Cumhuriyeti teh- likededir, demokrasi şehatçılığın saldınsı karşı- sındadır, devrimci cumhuriyetçiliğin vakti sa- atidir. Yurttaşlar soldan yükselecek ortak güçlü se- se kulak vereceklerdir. Ya da solun solla itişip ka- kışmasında yukarıdan aşağıya doğru parselle- nip bölünecekler. şeriatçıların karşısında yenil- giye uğrayacaklardır. • Solda "enerjiyi sinerjiye çevirmek" çok zah- met isteyen bir iş de değil... Soldaki liderler, yurtsever kişiler değil mi!.. Tümü de laik cumhuriyetin tehlikede olduğunu söylemekte ağız birliği etmiyorlar mı!.. Eğersöy- ledikleri doğruysa. hertür particilik kaygısını aşıp güçbirliğine yönelmeleri gerekmez mi?.. Öyleyse görevdeşlik için işbaşına!.. Merkez sağ, DYP'nin Refah'ın kuyruğuna takılmasıyla sinerji olanağını yitirmiştir. Solun önü açık!.. (£ ÇAĞDAŞ YAYINLARI OKTAY EKİNCİ Bütün Yönleriyle TAKSİM CAMİSİ Belgeseli 300.000 TL. ıKDV dahıl) ıa A.Ş. YereCatai Caddesi SafhımsoğLil Sokak No: 9/B Cagaıogtu tstanou Tel 514 01 35/96 Posta çeki no 666322 VILLA NERGİS SWÎMMÎNG POOL-BAR RESTALTRANT BİTEZ' BODRUM Rez.Tel: 0252343 16 95 Fax: 0252 343 10 75 Marmara Adası özel koy, doğa ile baş başa, denize sıfır, nefis yemekler. DENİZ OTEL Rezenasvon: (0 266) 885 58 28 (0 216) 384 46 89 ILAN T.C. AMASRA SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1995/26 Esas. Davacı Rukiye Leyla 'tüce vekili Av. Rıdvan Oktay larafından da\alılar tapu sıcıl müdürlüğü ve Emin-Emi- re Zühre adlanna mahkememıze açılan tapuda isim tas- hihı davasının mahkememızde yapılıp bitirilen yargıla- ması sonunda: Mahkememizden verilen 05.03.1997 gün ve 1995/26- 1997/24 sayılı hüküm ile Amasra ilçesi Kum Mahallesi 1527 parsel nolu taşınmaz maliklerinden Abdullah Asım kızı Münevver Öztekın'in ısmine Ayşe ismintn ilavesi suretiyle Ayşe Münevver Öztekin olarak tashihine dair hüküm davalılar Emin-Emıre-Zühre'ye ilanen tebliğine, ilanın yayın tarıhinden 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayıla- cağına, tebliğ tarihinden ıtibaren 15 gün içerisinde tem- yiz edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. ' Basın: 21914
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear