25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR 10. yılını İzmir'de kutlayan Parliament Caz Festivali, bu akşam başlıyor Caz ııstalanyla renldi geceler• Bu yıl 10. yılını kutlayan Parliament Caz Festivali bu akşam Dionne Warwick'in konseriyle başlıyor. George Benson, John Scofield ve Michel Petrucciani'nin konserleriyle sürecek olan festival, Kerem Görsev, Can Kozlu, Ilhan Erşahin ve Volkan Hürsever ile Bobby Mc Ferrin'ın katılacaklan konserle sona erecek. Kültfir Senisi - Parliament Super- band Jazz Festivali, 4 haziranda baş- lıyor. 10. yılını Izmir'de kutlayan ve Izmır Kültûr Sanat ve Eğitim Vakfı tarafından gerçekleştirilen festival, Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda birbınnden ünlü caz ustalannı ağırla- yacak. 4-7 haziran tarihleri arasında dü- zenlenecek festivalin açılış konsenni Dionne VVanvkk veriyor. Pop müzik kariyerinde 33. yılını başanyla doldu- ran VVarvvick'ı cazseverler 'I'D Never Fall in Love', 'I Say A Little Prayer', 'Alife', 'Walk On Bye' ve son olarak AIDS hastalan yaranna yapılan "That's What Friends For" adlı par- çayla tanıyor. Ünlü sanatçı Whitney Houston'ın kuzeni olan Warwick, müzık kariyeri boyunca 50'den fazla hit şarkıya imza attı ve 30 albüm yap- tı. Festival in 5 haziran gecesi gcçek- leşecek konserde müzikseverler, Ge- orge Benson ile buluşacak. Caz vo- kalistliğinin yanı sıra albümlenyle de rekorlar kıran Benson, 1976'daki 'Brezzin' albümüyle bir milyondan fazla satarak caz albümleri dalında bir rekora ımza atmıştı. Chariie Rarker'dan etkilenen sanat- çı, 1965 yılından başlayarak Ronnie Cuber, Lonnie Smith ve Phil Hunter gibi müzisyenlerle turnelere çıktı. 'White Rubbit' albümüyle çok bü- yük ticari başan elde eden sanatçının 'Body Talk', 'Good King Bad\ Be- yond The Blue Horizon' gibi albüm- leri de bulunuyor. 6 haziran akşamını renklendirecek sanatçılar ise John Scofield ve Fran- sız besteci ve piyanist Michel Petruc- ciani. Günümüzün en bilinen elektro- gitar caz gitaristi Scofield, 'Siesta' al- bümünde Miles Davis ve Marcus Mil- ler ile birlikte çaldı. PatMetheny ile ikili oluşturan Sco- field'ın seslendirdiği 'I Can See Yo- ur House From Here' adlı çiftli al- büm, Guitar Player isimli müzik der- gisinde okuyucu anketinde en iyi caz albümü seçildi ve Scofield'a 'en iyi caz gitaristi' unvanını kazandırdı. Caz efsanesi Petrucdani 30 yaşındayken bir caz efsanesi ha- line gelen Michel FetnıccianTnin adı ise Bill Evans, Keith Jarrett, Herbie Hancock gibi ustalarla anılıyor. Jim Hall, Wayne Shorter, Tania Maria, Eddie Gomez, Al Foster gibi sanatçı- larla aynı sahneyi paylaşan Petrucci- ani, en büyük başansını ABD listele- rinde 2. sıraya yükselen 'Music' ad- lı albümüyle elde etti. Sanatçı, 1990'da Wa>Tie Shorter, Stanley Clarke Lenny White ve Rac- hel Ferrd ile birlikte 'Manhattan Pro- ject'i gerçekleştirdi. Festival kapsamında Kerem Gör- sev, Can Kozlu, tlhan Erşahin ve Vol- kan Hürsever dinleyicilerle birlikte olacak. Topluluk, 7 haziran gecesi gerçekleşecek kapanış konserinde Bobby Mc Ferrin'den önce sahneye çıkacak. Rakipsiz solo vokal konserleri ve iyi satış yapan albümlerinin yanı sı- ra günümüzün önde gelen caz sanat- çılanyla yaptığı ortak çahşmalarla da adını duyuran ünlü vokalist Bobby Mc Ferrin sayısız ödül ve 10 Gram- my kazandı. 1983 yılında sahneye mikrofonuy- la birlikte tek başına çıkmaya karar veren sanatçı, vokal in yanı sıra or- kestrasını da sadece kendi sesiyle ses- lendirerek bir ilki gerçekleştirdi. Joe ZawinuL Manhattan Transfer, Chick Corea gibi isimlerle çalışan Mc Ferrin, Kültürpark Açıkhava Ti- yatrosu'daki konserinde festival din- leyicilerine unutulmaz anlar yaşata- cak. Azra Erhat: Onümdeki yol daha uzundur... AHMETCEMAL Bugün düşünür, yazar, çevir- men vebilim insanı Azra Erhat'ın 82. yaş günü. Tam ve doğru do- ğum tarihi: 4 Haziran 1915. Azra Erhat, 1982'den bu yana aramızda yok. Onun ölümünden hemen sonra. Yazko Çeviri dergi- sinın Kasım - Aralık 1982 sayısı- na yazdığım başyazıya şöyle baş- lamışım: "Çevirmen. yazar vedü- şünür Azra Erhat'ın ötümüyle bir- likte, Cumhuriyet Türkiyesi'nin çağdaş uygarhk düzeyine erişme çabalannın en büyük temsikile- rinden birini yitirdik. Lluslann karşılaşabüecekleri kötü yazgüar- dan biri de bu çapta insanlann yi- tirilmesinin, bir zincirin kopuşu anlamını taşımasu bö> lece başlan- nuş olanlann yanda kalmasıdır. Sabahattin Eyuboğlu ve Halikar- nas Balıkçısı'nın ardından Azra Erhat'ın da ölümüyle böyle bir yazgıyıönlemek.onlann başlarûk- larmı sürdürmek, onlardan kalan 'mavi mıras'ı değerlendirmekgö- revi şhndi bizlere, kendini onlann öğrencisi bihnekisteyecekkre düş- mektedir™" Alıntıladığım yazının tamamı- nı bugün okuduğumda, o zaman- lar fazla iyimser olduğum kanısı- na vanyorum. Anlıyorum ki, Az- ra Erhat'ın ölümünden sonraki on beş yıla ve on beş yılda yetişecek -ve daha da önemlisi, onlan yetiş- tirecek!- olanlann epey farklı, bu- günün gerçekliğini önceden kesti- rebilme yetisinden yoksun gözler- le bakmışım. * Her şeyden önce, "kendini on- lann öğrencisi bihnek isteyecek- ler"in sayısı hiç de umduğum ka- darçıkmadı. 1982'de veöncesin- de Azra Erhat'ın, Saba- hattin Eyuboğlu'nun. Ha- likarnas Balıkçısı'nın, Orhan Burian'm. İsmail llakkı Tonguç'un. Hasan ÂK Yücd'ın, Vedat Gün- yol'un, MinâL'rgan'ın vb. yazdıklannı ve çevirdik- lerini okumayı her defa- sında ayncahk sayardım. Atatürk ve cumhuriyetin kuruluş yıllan daha önce, ilk ve ortaokul dönemleri- mizde elbet öğretilmişti. Ama ben ve benim kusa- ğımdan olan daha pek çoklan, Atatürk'ü \e cumhuriyetin kuruluşunu, 1919'dan başlayarak Os- manlı tmparatorluğu'nun kalıntılannda neler olup bittiğini yaşamayı, yuka- nda andığım adlardan öğ- rendik. Köy Enstitüleri denen o eğitim destanını. 1940'lann dünyada bir eşi daha bulunmayan "Tercü- me Bürosu" olayını hep bu adlann lanıklığıyla ya- şadık. Bu yaşadıklanmız, sadece yakın geçmişimiz değil, ama olması gereken bir geleceğe de uzanan yolun reh- berleriydi. Azra Erhat ve onun düşünce ar- kadaşlan, cumhuriyetin geleceğı- nin gerçek anlamda cumhuriyet aydınlannın yetişebilmesinden bağımlı olduğuna inanmışlardı. "Aydm" kavramıyla hep hesaplaş- mış olmalannın nedeni, bu inanç- lanndan kaynaklanıyordu. 1970 yılında "Forum" dergisinde ya- yımlanan "Biz Aydınlar, Halk mı- yız?" başlıklı yazısının sonuna doğru şöyle demiş Azra Erhat:"_ halk benim gözümde tek ölçüdür, tek doğruluk ölçüsüdür ve benim şu ya da bu kelimenin geçerliliğini, yaşama ve getişme şanslannı, çevi- ri yapan aydınlann az çok güveni- lir zevk ve karanna değil, halk di- ye adlandırdığun bütün ulus ço- ğunluğunun hiç şaşmayan sağdu- yusuna göre değerlendirdiğüni uzun boyiu anlatmaya kalkışmava- yım. Önemlisi benim, bizûn tırtu- mumuz, görüşleruniz değil de bi- zim seslenmek istediğhniz ve doğ- ru yanhş halk' dediğimiz büyük topluluk üzerinde uyandırdığıınız izlenimdir. O böyle bir ayncahk vaptığımızı duyuyorsa demek ki yapıyoruz ve demek ki işimLa ba- şaramıyoruz (.„). Halktan olabili- yor muvıız, olamıyor muyvz biz aydınlar, toplumcu geçineo biz ya- zariar?" Bu yazıda Azra Erhat'ın sözcü- lüğünü yaptığı o dönem aydınlan, halktan olabilmeyi aydın olabil- menin ayncalığı saymışlardı. Son- raki yıllarda onlann yerini giderek halktan olmadıklan ölçüde kendi- lerini aydın sayanlar alacaktı ve Türkiye'yi bugünlere sürükleyen nice yabancılaşmalann, kopuk- luklann temeli de geniş ölçüde bu • Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde yalnızca kentlerde odaklaşmayıp bütün ülkeye yayılacak bir eğitim seferberliği, Azra Erhat'ın kuşağının aydınlan için çağcıllığı en kısa zamanda yakalamanın temel koşuluydu. • Hemen bütün yazılanyla bir sevgi insanıdır Azra Erhat, aydın olabilmenin "olmazsa olmaz" koşullan arasına sevgiyi de katmıştır. u halktan ounamayı ayncahk sa- yan" sözde aydınlar tarafından atı- lacaktı... Hemen bütün yazılanyla bir sevgi insanıdır Azra Erhat, aydın olabilmenin "olmazsa olmaz" ko- şullan arasına sevgiyi de katmış- tır. Ama Azra Erhat' ınkı soyut, ku- ramsal bir sevgi değildir ve asıl bu yanıyla çok önemlidir. Ona göre sevgi, genel tanımlamalardan de- ğil, ancak tek tek somut insanlan. ruhlan ve bedenleriyle sevme ey- leminden yansıyabilecek, ancak böyle yansıdığı takdirde bütün in- sanlığa da mutluluk getirebileçek bir olgudur. Azra Erhat'ın "İşte tnsan (Ecce Homo)" adlı kitabm- daki "Dost" başlıklı diyalog, "Neymiş humanizma" sorusuyla başlar; yanıt şöyledir: "Humaniz- ma, iıtsamn kendine örnek seçtiği bir insanda bütün insanhğı göre- rek, bularak, severek insanhğı in- sanhkyolunda daha Oeri götürecek işJeryapmasıdır." Otekı, şöyle so- rarbukez:" blede birinsanı mıse- veceksin insancı ofanak için? BelB bir insanı değil de bütün insanhğı sevsen daha doğru ohnaz mı?" Buna venlen yanıt. sevginin so- mutluğu adma çok kesındir: "CM- maz: Bulanık, dağnuk. esnek bir sevgi olur, buhıtlarda kalır. İnsanı bir ahlakdisiplinine götürmez; in- sana, kendi kendini aşıp yaratKi ohnakftrsatını vermez (_). lnsanm so> ut ülkülere bağlanarak yürü- mesinin insanuk için ne korkunç sonuçlar doğurduğunu çok gör- dük. Soyut ülkü adamı insancı de- ğildir. onu bir kalem si) (...). Hem humanizma yalnız insanhğı sev- mek, insanhğtn iyiligini gözetmek değildir. Humanizma bir tutum- dur ki onu philantrophia denflen insanseverükle kanstırmamah. Ybksullara yardım. hayır dernek- leri kurmak gibi duygusal davra- nışlara yol açan insanseverliğin ni- ce nice beocil ve çıkarcı eğiKmleri örtmeye yaradığun gördük biz." Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde yalnızca kentlerde odaklaşmayıp bütün ülkeye yayılacak bir eğitim seferberliği, Azra Erhat'ın kuşağı- nm aydınlan için çağcıllığı en kı- sa zamanda yakalamanın temel koşuluydu. Bir yandan Köy Ens- titüleri, öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde oluşturulan "Tercûme Bürosu'' aracılığıyla Doğu'nun ve Bah'nın klasikleri- nin, yani evrensel düşüncenin baş- lîmur Selçııkla aydınfağa doğru FERİDUNANDAÇ Onunla aşklanmızı yaşadık, kay- bettiklerimizi bulduk, umutlanmızı soluduk. Bizi kuşatan şarkılanyla ışı- ğm kaynağına yöneldik, adım adım. Yaşadıklanmızm anlamını kavra- maya, yaşayamadıklanmızın özlemi- ni duyumsamaya vöneidik onunla... Aynlanlar için, Ispanyol Meyhane- si, Beyaz Güvercin. Sen Neredesin?.. Bu yol ahşımızın ilk izleri, sesleri, et- kileri oldu. Gün gün çoğaldık onun şarkılanyla. '67'den bugüne uzanan süreçte kaç kuşak onun müzik yolculuğunun ta- nıklığıyla yaşadı? 60'lar, 70'leı, 80'kr ve 9O'lı yıllara tanık olanlar. Tünur Selçuk'un dinleyenleri ile buluşmasının 30 yıllık bir serüveni var. Bu, onun profesyonel müzik ya- şarrunın bilinen tarihsel zamanı. Mü- ziğe adanmış ömrünün bundan önce- sine baktığımızda, sanatçı bir aile or- tamında yaşama ilk adım atışı, ilk du- yuş ve algılayışlarla başlayan bir mü- zik eğitimi sürecini gözleriz. Cumhuriyet Türkiyesi aydmlanma- smın müzik alanındaki ilk önemli ad- lanndan Münir Nurettin Selçuk'un aydınlattığı bir yolda yürümeyi ilke edinecekolan TimurSelçuk; Paris'te- ki müzik eğitimine kadar olan süreç- te, müziğe yönelimini ortaya çıkara- cak, destekleyecek, bunu yönlendire- cek her türlü çabayı bu aile ve sanat ortamında bulur. Onun ilk adımlan gelecekte bu alanda bırakacağı izlerin de ışıltısını taşunaktadır. Paris, onun için (birçok aydınlan- macı sanatçıda olduğu gibi), bir dö- nüm noktası değil, kavrayış, algılayı- şm ötesinde, yapacağı müziğin altya- pısını oluşturacak bilme, ögrenme. ta- nıma sürecini pekiştirmedir. 1965'te 'pop müzik' formunda ilk bestelerini burada yazmaya başlaması onun böy- lesi bir başlangıca ne denli hazır ol- duğunu da gösterir bize. '68'li yıllar.. Protest müziğin Ba- ü'da etkin olduu, bizde henüz kavram olaraka adlandınlmamış ama ilk ör- neklerinin yeni yeni verildiği bir dö- nemde Timur Selçuk şarkılanyla bu- luşuyoruz. Yaşanılan sıcak günlerde lirik, içli, devTİmci romantiznım esintilerini ge- tiriyor selçuk. Ostelik bu alanda ya- pılmamış olanbirşeye ilk adınunı atı- yor Birçok çağdaş f ürk şairinin şiiri- ni besteliyor. Selçuk'un şiir-müzik, müzik-edebiyat ilişkisi onu ilerde bu alanda diğer sanat dallanyla (tiyatro, sinema, bale, opera...) ilintih' çalışma- lara yönelecektir. Bugünkü çizgisin- de kendisini "özürlü marjinaDer'' sı- nıfina koyan Timur Selçuk. çıkış dö- nemindeki ilk yapıtlanyla yakın dur- dugu Jacques Brel ve Leo Ferre gi- bi; bugün, o şarkılanyla belleklerde derin izler bırakmış biridir. Sürekli bir arayışm, yeniliğİB, ge- lişmenin, çağdaşlaşmanın peşindedir o Tünur Selçuk'u her dönem popüler aydınlanmacı bir müzik insanı kılan en önemli yanlardır bunlar, bence. Adı şarkılanyla izdeşleyen Timur Selçuk'un / müzik sanat adına getir- diği tavır, Münir Nurettin Selçuk'tan devralıp ulaşürdığı ışıklı yol bu alan- da birçok sanatçıya yol/yön göster- miş, örnek ohnuşnır. Müzik, hayatı kavraytşm ve değiş- tinnenin bir yohı. Bu kavrayış ve de- ğişmenin önce msandan başlaması gerektiğinin büincinde bir müzik in- sanıdır Timur Selçik. Yeniyi arayışı, dünle bağ kuruşu insana / hayata da- ir ışığın kaynağmı gösterişi hep bu dü- şünüşûn, çabanın ürüdünüdr. Timur Selçuk'un müziğe adanmış ömriinde "komplemüzikadam" tanı- mmın bütün yanlannı buluruz; beste- ci, yorumcu, şarkıcı, orkestra yönet- meni, öğretmen, müzik yazan. Bun- lann her biri onun aydınlanmanın ışı- ğındakı yolunun birkilometre taşıdır. Timur Selçuk'un bu alandaki çabasma, emeğine, aydınlanmacı tav- nna saygı ve sevgiyle. yapıtlannın dilimize kazandınl- ması, bu koşulu gerçekleştirme bağlamında harcanan çabalardı. Azra Erhat. hep bu girişimlerin ön saflannda yer aldı. Köy Enstitüle- ri'nın ve "Tercüme Bürosu"nun varlığı son bulduktan sonra da ül- kesine aydınlık getirme görevinı gerek tek başına gerekse Sabahat- tin Eyuboğlu. Halikarnas Balıkçı- sı, Vedat GünyoL A. Kadir'le yap- tığı ortak çalışmalarla yaşamının sonuna değin sürdürdü. 12 Mart döneminde, TCK'nin 141. mad- desine aykın eylemde bulunmak savıyla tutuklanıp Maltepe Yedin- ci Zırhlı Tugayı'nın "kacnnlaraay- nhmşT bjçimindeki" büyük bara- kasına konduğu zaman bile dü- şüncelerinde ülkesinden ve aydın- lıktan kopmayıp torunu saydığı Gülleyla'ya hıtaben anılannı yaz- maya koyuldu: "Aradan bes yıl geçti. Bu anılann birinci bölümü koğuşta vazıhnıştı, tutuklu hulun- duğum Maitepe Vedind Zırhlı Tu- gayı'mn kadmlara aynlmış T biçi- mindeki büyük barakada (_) yaz- dığım sayfalan pazar akşamlan acık zarf içinde gardiyanımıza ve- riyordum. pazartesi sabah görevü subaylarca okunup damgalanmak ve postalanmak üzere. Subaylar sevTnişkrdi yazdıklaruru, boyuna getip soruyorlardı bunlar ne za- man yayınlanacak drye_" Azra Erhat, anılannı yazması- nın gerekçesini de şöyle veriyor "GüDeyla, ömrümün ereğidh-Ata- türk Türkivesi'ni tarihin en eski çağlarmdan bugüne dek kültür açBindan incetemek. Bu ereğe var- mak için önümdeld yol daha uzun- dur, sana şimdi yazdığım şu sanr- lar bu alanda bir çeşit deneme ol- sun („). Benim işlemediğim kor- kunç bir suçta suçlandırd- dığım bir anda yargıçlara karşı savunmam olacakü bu. ama bu savunmayı yargıçlann karşısmda böyleyapamazrruşım. Za- ran yok, seni karşıma alıp sanasavunurum kendimi. Sen küçük bir kızsın, bir 1 ürk km. bir insan evla- dı. Sen beni dinle. beni an- la, o kadan bana yeter." (En Hakiki Mürşit, Anı- lar, Cem Yayınevi, İstan- bull996). ' Bugün Azra Erhat ve onun düşünce arkadaşla- nnın çoğu artık hayatta değildir. Bugünün lise ve üniversite gençliği arasın- da onlann adını duymuş olanlara ancak tek tük rastlanıyor. Bugün bir Köy Enstitüleri, bir "Ter- cüme Bürosu'' hareketi, eğitim tarihi ve Türk kül- tür tarihi derslerinde bile hemen hiç anlatılmıyor. Acaba daha asıl uzun olan yol, Azra Erhat'ınki miydi, yoksa şimdı bizim önümüzde olan mı? DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kartpostal Şiiri Gelmiş geçmiş en büyük şairimiz sayılan Nâzım Hikmet üstüne kimi zaman aykın görüşler ileri sü- rülerek, biraz da onun her yönüyle büyüklüğüne inanmış okurlar şaşırtılmak istenir. Bu tür çıkışlann en ünlülerinden biri de Ece Ay- han'ın söylediği "Kartpostal Şiiri" sözüdür. Yeni yayın hayatına başlayan üç aylık şiir derğisi Ludingirra''nın ilk sayısında Mehmet Rrfat'ın hazır- ladığı "Içkin BirEceAyhan Sözlüğü'nde bu sözşa- irden alıntılarta açıklanmış. "Kartpostal Şiiri "1. Ressamlar, müzisyenler başka ülkeye gide- bilirferama şairlerdil içinde yüzdüğü için olmaz. Nâ- zım Hikmet 51 senesinde buradan gitmekzorun- da kaldı. Nitekim hapishaneden yazdığı şiirler çok güzeldi, fakat gittikten sonra kartpostal şiirieh yaz- maya başladı. "2. Yıne kimileh küplere binecek ama Türki- ye'deyken benzersiz birşair olan Nâzım Hikmet'in, 1951'de 'kopanldıktan' sonra yazdığı hemen he- men bütün şiirleri 'kartpostal' şiirlerdir. Kimse bu- nun aksini bana söyleyemez." Bu sözlerdeki toptan reddedişin ardındaki duy- gusallığı görmemek olanaksız. Bir döneminde çok güzel şiirler yazan bir şairin daha sonra işe yaramaz kartpostal şiirleri yazdığım söylüyorsunuz. Bu tür başka yaklaşımlarda da bulunabilir. söz- gelimi, Şeyh Bedreddin Destanı öncesindeki şiirie- rinin de kötü şiirler olduklan söylenebilir. Bütün top- tancı yargılar gibi bu da gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmaz. Her şairin her döneminde çok gü- zel şiirleri de, bunlann yanına yaklaşamayacak da- ha sıradan şiirleri de olibilir. Nâzım'ın 1951 sonrası şiirlerine bakıldığında iki farklı dönemini görmemek olanaksız! Türkiye'den aynlmak zorunda kalışının hemen ar- dından 1952'de attı ay boyunca sırt üstü yatmak zo- runda kaldığı çok ciddi bir kalp krizi geçiren Nâzım, sonraki yıllarda da Dr. Galya'nın yakın göteminide düzenli bir hayat sürdü. Şiiri de sanki bu düzenli ha- yata uygun durgun bir çizgideydi. 1951 -1959 yılla- n arasında yazdığı ve Yeni Şiirler adlı kitabını oluş- turan yüz sekiz şiir içinde "vasiyet", "BulutlarAdam öldürmesin", "Kız Çocuğu", "Yapıyla Yapıcılar", "Kahı Kayın Ormanında", "Japon Balıkçısı", "Ce- vizAğacı", "Masallann Masalı" gibi çok tanınanla- nn olmasına karşın "Masallann Masalı" dışındaki- lerde biryenilik görülmez. Hayatı ve şiiri bir durgun- luk içindedir. Ancak 1959'da Vera'yla tanışmasıyla başlayan ve 1963'teki ölümüne dek süren ikinci başyapıtlar dönemi nasıl görmezlikten gelinebilir? Son Şiirleri adlı kitabında toplanan ve ünlü şiirini düşünerek "Saman Sansı" diyebileceğimiz bu dö- nem gerçek bir yaratıcılık dönemidir. Ne yazık, şairimizin bu dönemini inceleyen kap- samlı çalışmalaryapılamamıştır bugüne dek. Özel- likle aynı yıllarda ülkemiz şiirinde de bir yenilik ha- reketi olarak ortaya çıkan II. Yeni akımıyla Nâzım'ın Son Şiirieri'ni karşılaştırmak, şairin dünya şiiri için- deki konumunu araştırmak son derece ilginç sonuç- lara götürecektir. Burada, hepimizin şiiröğretmeni Memet Fuat'ın, "Severmişim Meğer" şiirini ülkemizde ilk kez "Ye- ni Dergi'nin Aralık 1967 sayısında yayımlarken düş- tüğü notu anmanın yeridir: ".. 'saçlan saman san- sı, kirpikleri mavi' şiirleri yalnız kendi sanatında bir aşama olarak kalmıyor, şiir sanatında eşsiz bir an- latım gücüne yükseliş olarak da beliriyor, bence." Ne demeli, Ece Ayhan, duygusal bir toptan kar- şı çıkışla, şairimizin bu dönemini önemsemez gö- rünebilir. Ama onun böylesi yaklaşımlannı bir araya getirip "içkin sözlük" oluşturmak, şair duygusallığı- na, eleştiri ciddiyeti kazandırmak oluyor ki, bu da bilim adamına yakışacak bir tutum değil. Azra Erhattn kitaplığı Anadolu Ünivepsltesi'ne bağışlandı • Kültür Servisi - 1982 yılında yitirdiğimiz düşünür, yazar ve çevirmen Azra Erhat'ın kitaplığı, varisleri Mehmet ve Semra Cemal tarafından Eskişehir Anadolu Üniversitesi kitaphğına bağışlandı. Azra Erhat, ölümünden kısa bir süre önce kitaplığının geleceğini tayin yetkisini, yeğeninin eşi Mehmet Cemal'e vermiş, bu arada kitaplannın Türk gençlerinin yararlanmasını sağlayacak biçimde değerlendirmesini istemişti. Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Engin Ataç, ekim ayında, 15. ölüm gününe rastlayan tarihlerde Azra Erhat'ın bir resminin bağışı belirten bir plaketle birlikte Anadolu Üniversitesi Kitaplığı'na asılacağını bildirdi. Timup Selçuk'a saygı gecesi • Kültür Servisi - İDE Eğitim ve Organizasyon ile TOBAV'ın hazırladığı 'Aydınlanmanın Işığında Sanat tnsanlanmız' etkinJiğinde yann akşam Taksim Sahnesi'nde Timur Selçuk'a Saygı Gecesi • düzenlenecek. Piraye Şengel'in senaryosunu yazdığı, Kenan Işık m yönetmenliğini yaptığı geceye, Saadet Ikesus Altan, Selmi AndaJc, Rutkay , Aziz ve Yavuz Top katılacaklan ; KÜLTÜR • ÇtZİK KÂMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear