25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1997 PAZAR 12 KULTUR Kaptan Cousteau'nun en büyük silahı araştırmacı ruhu ve keşfetme özlemiydi Denizin kâşifî dünyasına kavuştuKültür Senisi -' Kaptan Sessiz Dünya- sına Kavuştu': 87 yaşında yaşama veda eden Jacques-Yves Cousteau'nun ölümü, 1955 yılında Louis MaDe'ın katkılanyla yaptığı fılminin bu adıyla dün>aya duyu- ruldu. Ancak kaptan. sadece yunuslarrn ve balinalann yaşamını anlatan fılmlenn ha- zırlayıcısı değildi. Okyanuslann derinlik- lerini araştıranlann da öncülerinden bıriy- di. Kendisine bilim adamından çok kâşıf denmesini istıyordu. Akademik çevrelerin onun yaptıklarını küçümsemesıne bir ya- nıttı bu. Denizler altındaki diinyayı mil- yonlara tanıtırken akademısyenlerle iyi ge- çinmeyi bir türlü becerememişti. Güçlü fiziğe sahip olmamasına karşın, yardımcılannın anlattığına göre, deniz di- bine indiğinde aslan kesiliyordu. Geç ya- şına kadar okyanus diplerinden bırtürlü ay- nlamamıştı. Efsanevi Calypso araştırma gemisiyle Kızıldeniz'den Akdeniz'e, Pasi- fık'ten Comor Adalan'na dek gezerken binlerce kez tehlikenin içinde bulmuştu kendini. "Denizde ciddi bir kaza geçirme- dimama,24kezkemiklerimkınklı"demış- ti bir söyleşide. 1949'da da Picard adlı ba- tiskafla 1600 metre derinliğe inmışti Co- usteau. Araştırmacı ruhu ve keşfetme öz- lemı en büyük silahlanydı. Aşın dennlık- te çalışmasına olanak tanıyan oksijen sis- temlerinin. fılm kameralarmın teknolojik gelişiminde payı büyükrü. ABD'dekı bazı laboratuvarlarla ortak çalışarak. balıklar gibi sudaki oksijeni kullanabılen yapay bir solunum aracının projesini yürüttü. 1962'de Uk sualtı evinı inşa edip ınsanoğ- lunun suyun altındaki yaşama uyumunu ölçmüştû. Bir yıl sonra iki adamınm bır hafta süreyle Kızıldeniz'de 50 metre derin- likte yaşamasını sağlamış. kendisi de on- lara katılmıştı. Sonra 'Argirooete' projesi- ni uygulamaya koyup çokuluslu bir ekip- le araştırmalar yapmıştı. Cousteau bir maceraperest değildi, ha- yallen ve projelen teknolojik gelişmeler- le, güncel sorunlarla atbaşı gitmişti Bir ara Iran Körfezi'ndeki petrol yataklannı keş- fettikten sonra petrol şirketlerinın yardı- mıyla büyük paralar kazandığı dedikodu- suyayılmıştı. "Yaşamdaüçşty obnazsaoi- İSTMIIUI 25.ULUSLARARASI Jacques Cousteau, gördüğü her şeyi filme hapsetmişti. (Fotoğraf: REUTERS) maz: Hava.su ve para" diyerek ufkunun ne kadar geniş oldugunu ortaya koymaktan çekınmemiştı. Deniz altında genış otoyollara kadar bir- çok ılginç projesı \ ardı. Tüpyollarla trafik ve kirlilik sorununu çözmeyi planlıyordu. ABD'de "Deniz Arkeolojisi* adında, oğlu Jean-Michel'in yönettıgı bır merkez kur- muştu. Deniz altında tanma elverişli geniş alanlann oldugunu iddıa edıyordu. Euro- Ocean adlı kuruluş aracılığıyla yürüttüğü çalışmalann sonucunu A\rupalı işadam- lanna ıletmışti. Denızın altında bol bakır. çınko. tıtanyum olduğunda ısrarlıydı. Bırıkımlerinı insanlara aktarmaya bü- yük özen gösteriyordu, Kaptan Couste- au'dan geriye 120 TV belgeselı. on kadar belges.elfilm\eçeşitlidıllereçe\nlmış60 kitap kaldı. Cousteau Vakfi'nın dünyanın birçok yöresine dağılmış 250 bınden faz- la üyesinin yardımıyla denizlerde bayrak gösteren Calypso tam bir bilim yuvası ha- lıne gelmışti. Nükleer enerjiye karşı ilk bayrak açan- lardan bıriydi Kaptan Cousteau: Marsilya kıyılannda radyoaktıf atıklann bulunduğu konusunda kamuoyunun dikkatinı ılk o cekmışti. Hava \e deniz kirliliğinin ulaşa- cağı boyutlan daha 30 yıl öncesinden gör- müştü: "İnsanoğlu bu tempoyla denizi ve ha\a>ı kirletirse buraiar bir zehir yuvası olacak. Deniz kentlerinin nüfusu hızla aza- lacak"demışti. ancak kimse Kaptan "ı din- lemeyınce deniz öldü ve hava bıttı... Kaptan Cousteau, 1910 yılında Borde- aux yakınlarındaki Saint-Andre'de doğ- muştu. Bır Amerikalımilyardenn avukat- lığını yapan babasının yanında uzun seya- hatlere çıkmıştı. Pilotolmak istemışti. ama bır trafik kazası sonucu bu hayaline veda etmek zorunda kalmıştı. Brest'tekı Deniz Harp Okulu'na yazılmış. bırarkadaşının ar- mağan ettiğı deniz gözlüğüyle denızın al- tıyla ılgilenmeye başlamıştı. 1940'lann ba- şında deniz altı kamerasını ve oksijen tüp- lenni keşfetti. Kısa süre sonra adı dünya- nın dört bır yanına yayılmıştı. Yolculuk notlannı Sessiz Dünya adlı kıtapta topla- mıştı. Louis Malle'in yardımıyla film olmuş. Cannes Film Festivali'nden Alön Pal- miye getirmiş, kıtabı da 5mıly onluk satışa ulaşmıştı. Güneşsiz Dünya adlı belgesel- leOscarödülüaldı. Ekonomik gücü arttıkça jeolojiden zo- olojiye. arkeolojıden biyolojıye kadar oşi- nografinintümdallannaelatmıştı.Heryıl bir konu seçerek Calypso suy la dünyanın dört bır yanına gıtmışti. Gördüğü her şeyi filme hapsetmiş. bundan da büyük paralar kazanmıştı. 1966'da Amenkan ABC TV şir- keti bir saatlik on iki belgesel ıçin Couste- au'ya 4.2 milyon dolar ödemişti. "Bilime Cousteau'nun superisi Jacques-Yves Cousteau efsanesinin aynlmaz bir parçasıdır Calypso. 40 yıldır ünlü okyanusbilimcinin en güvendiği ekıp arkadaşı. araştırma gemisi Calypso'nun ılginç bir öyküsü var. 2. Dünya Savaşı'nda mayın gemisi olarak inşa edilen Calypso, savaş sonrasmda Ingiliz Deniz Kuvvetleri tarafından kızağa abndı. Daha sonra yük ve yolcu taşıdı. 1950 ytlında deniz tutkunu Ingiliz milyarder Noel Guiness tarafından Fransız Deniz Kuvvetleri'nden aynlan Cousteau'ya hediye edildi. Adını mitolojiden aliyor Calypso. Homeros'un Odysseia"sında Odysseus'u yedi yıl eğlendiren bir su perisinin adı.Cousteau ve ekibiyle 80 belgeselde yer alan yaşlı araştırma gemisi. üstün bir teknfk donanıma sahip. Calypso'nun macera dolu günleri, Singapur nhtımında bir mavnanın çarpıp açtıgi delik sonucunda 1996 yılında sona erdi. Fransa'nm Marsilya limanına nakledilen gemi. halen bakımmın sürdüğü limanda duruyor. Calypso. önümüzdeki aylarda Paris'te bulunan 'Bilim Parkı"na götürülüp, ziyarete açılacak. harcamakiçin sinema yapıyorum" dıyordu. Bır balıkçı tekneMnın çarptığı Calypso, Mitterrand'ın öldüğü 8 Ocak 1996'da Sin- gapur Lımanı"nda batmışn. Cousteau, Calyp- so 2 içm para aramay a başlamıştı. 1998 so- nunda ıkinci gemiyı denize indirmeyı ha- yal ediyordu. Ancak bır kalp krizi bu ha- yalini gerçekleştırmesine izin vermedi. İnsanötesi" sesiyle söylüyor ve dans ediyor W M T VDKFI MÜZİK FESTİVRLİ 15 Haziran - 8femmu1997 İXX5 Festivalde Son Hafta Göknil Özkök, viyola - Neslihan Karamızrak, piyano istanbul Oda Müziği Topluluğu 30 Haziran 1997, AKM Konser Salonu, 17:30 Accademia Bizantina 30 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00 Arın Karamürsel, piyano 30 Haziran 1997, AKM Büyük Salon, 21:30 İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları Berlinli Çağdaş Besteciler (söyleşi ve konser) 1,2,3 Temmuz 1997, AKM Aziz Nesin Sahnesi, 19:00 BBC Senfoni Orkestrası ve Korosu / Leonard Slatkin, şef Jean Rigby, alto - John Aler, tenor - Alan Opie, bariton 1,2 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00 BBC Senfoni Orkestrası ve Korosu / Leonard Slatkin, şef 3 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00 Maxim Vengerov, keman - Mikhail Mouratch, piyano 4 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00 Ravi Shankar, sitar 4 Temmuz 1997, AKM Büyük Salon, 21:30 La Scala Filarmoni Orkestrası / Riccardo Muti, şef 5,6 Temmuz 1997, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre & Sergi Sarayı, 19:00 İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları: Müzikal Gösteriler 6 Temmuz 1997, AKM Aziz Nesin Sahnesi, 19:00 İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları: "Who's Afraid of Anything' 7 Temmuz 1997, AKM Oda Tiyatrosu, 19:00 Christopher Parkening, gitar 7 Temmuz 1997, AKM Büyük Salon, 21:30 The Sixteen - The Symphony of Harmony and Invention . Harry Christophers, şef 7,8 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00 lHEczacıbası ' I I M vRENAULT Bu ıtan Cumhuriyet Gazetesi'rnn katkısıyla yayınlanmıştır. Cumhurtyei Lemper'in enerjisi sahneye sığmıyorKültür Servisi-1980"li yıllarda KurtVVe- iD'ınyaşamı verepertuvannı konu alan gös- terisiyle adını duyuran Alman şarkıcı Ute Lemper. 'Berlin Kabare Şarkılan' başlıklı yenı albümüyle bir kez daha gündemde. Fri- edrich Hollaender, Rudolf Nelson. Mischa Spoüansky, Berthold Goldschmidt gıbi Ya- hudı bestecilerin. 1920'li ve 30"lu yıllarda We- imarCumhuriyeti dönemınde yazdığı şarkı- lardan oluşan bu albüm, Almanya'da kültü- rel yaşamın belkı de en ilgınç kesitıne daır ipuçian ıçeriyor. "Berlin kabarcsi tacizkâr- du alaymdı. Politikacılara. askeıiere saldın- >or. haksızüğa karşı çıkıyor. her türlü baskı- >a kafa tutuyordu. 1920'li yıllann burjuva iz- leyicisi bu tip şeylerden hoşlanrvordu" diye anlatıyor Ute Lemper. Marlene Dietriclı, Greta Garbo ve hatta zaman zaman rock müzı- ^ _ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ ğinin asi kraliçesı Marian- ne Faithtu.ll ıle karşılaştı- nlan Ute Lemper'i, geçen yıl Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nde iz- lemıştık. Büyülemişti... Şu sıralar Londra'da. ye- ni albümünün tanıtımı çer- çevesinde Almeida Tiyat- rosu'nda sahneye çıkıyor. The Independent gazete- sinın müzik eleştirmeni Chris Maume. "Lem- per'inenerjisi Almeida'ya sığmadı" diye yazıyor. Lemper. 'insanötesi1 se- sıyle Almancave Ingiliz- ^™^^^^^^^~ ce seslendırdiği şarkılanna 'uzun,zarif,siyah bir gece eldKeni1 gibi vücuduyla dans eder- ken, biryandandaızleyicıleriyleoyunlaroy- nuyor sahnede. Lezbiyen ilişkileri konu alan bir şarkıda genç bir kadını dansa kaldınyor. derken yaşını başını almış bir adamın kuca- ğına oturuyor. bir başkasının pantolon cebi- ne elıne uzatıp cüzdanından çıkardığı kredi kartını sutyenine saklıyor... Çevresine yay- dığı erotık tıtreşımlerin donduğu anlar da var: Friednch Hollaender'ın "Münchhausen' şarkısı. Almanya'nın "jitirdiği' birgeleceğin hayali... 196O'lı yıllann başında. koyu Katolık bir bankacı baba ıie 'televizyonda Yahudi soykı- nmrvla ilgili görüntükryayınılandığında oda- • 22 yaşındayken, Almanya'da olup biteni dünyaya müzilde anlatmak için yola çıkan Ute Lemper hâlâ aynı tavn sürdürüyor. Yeni albümünde birlikte çalıştığı aranjör ve orkestra şefi Robert Ziegler, 'Berlin Kabare Şarkılan* adlı albümde yer alan ve bugün Almanya'da bile pek bilinmeyen bu şarkılann güncelliği üzerinde duruvorlar. yı terkeden' bir annenin çocuğu olarak dün- yaya gelen UteLemper'ı VVeımar kabare kül- türüne çeken. belki de tutucu aile yapısına karşı bir tepkiydi Almanya'nın yakın tari- hıyle ilgılı gerçeklere cahıl büyüdü. ",\Dem o konulan hk; konuşmazdı. Okukia öğrendik, ama sonuçta NapoKon'u öğrenmek gibi bir şevdi. Bize dokunmadı." Lemper. Viyana'da okulu bıtirdıkten sonra Kurt Weill'in şarkı- lannı incelerken Almanya'da 1920'li \e30'lu yıllarda yaşananlan öğrenmiş: "Benim ku- şağundan biri için Almanya'nuı yalnızca \a- hudilere değil. kendi kendine ne denli zarar verdiğini öğrenmek büyük bir şok yaratü. Kendi popüler kültürünü \ok etmiş. düşün- ceayrılığı içinde olduğu tüm sanatcılan \e mü- zisyenleri susrurnıuşlardı." Lemper ile yeni albümünde birlikte çalıştığı aranjör veorkest- ra şefi RobertZiegler. 'Ber- lin Kabare Şarkılan' adlı albümde yer alan \e bu- gün Almanya'da bile pek bilinmeyen bu şarkılann güncelliği üzerinde duru- yorlar. 22 yaşındayken, Al- manya'da olup biteni dün- yaya müzikle anlatmak için yola çıkan Ute Lemper hâ- lâ aynı ta\ n sürdürüyor. 1980'li yıllann ikincı yansında çeşitli müzikal- lerde rol alan; bu arada Cats müzikalinin Viyana prodüksiyonunda sahneye çıkan Ute Lemper'i. Ro- bert Altman'ın 'Pret-a- Porter' filminde hamile manken rolünde iz- lemiştik. Ama rüzgâronu hep 30'lara geri sa- v urdu sanki: 'Mavi Melek'ın Berlin prodük- siyonunda Dietnch'i canlandıran Lemper, Christopher Ishenvood'un ünlü romanı 'El- vedaBerlin'den esınlenen 'Kabare'deki Sally Bowles rolüyle iki yıllık bır Avrupa turnesı- ne çıkmıştı. Sonraki yıllarda Nevv York. Pa- ris, Londra. Berlin ve Paris'te Kurt Weill göstensıni sürdüren Ute Lemper, arta kalan zamanında aılesiyle ilgileniyor... Tutkuyla bağlandığı kabarenin ışıklan söndüğünde Lemper yaşama dönüyor. Panste, babalan- nın yanında onu bekleyer. iki çocuğu var. "Ben bir oyuncuyum ve müzisyeııim" dıyor. Sahnedeki knnhğıni sahnede bırakıyor... KÖŞEBENT ENİS BATUR Demokrasi Projesi "Müslüman demokrat" olduğu izlenimini uyan- dıranbir milletvekili, televizyondaki bir açıkotu- rumda demokrasi dersı venyor: "Amenkan filim- lerini seyretmiyor musunuz" diyor: "Başkanın, ordunun, sistemin nasıl kıyasıya eleştirildiğini görmüyor musunuz?" Derdinin üzüm yemek olmadığı apaçık görülü- yor. Kimse çıkıp ona, "iyi ama" demiyor: "Ame- nkan filimlerini siz seyrediyor musunuz? O filim- lerde Hınstiyanlığın ipliği pazara çıkanlıyor, pa- pazların çanına ot tıkılıyor, Isa 'süper star" kılını- yor Siz islamın sinemada bu biçimde ele alın- masını nasıl karşılarsınız?" Sorulsa, belli ki demokrasi anlayışının sının or- taya çıkacak, kendi "dokunulmaz" saydığı alan- ları eleştiri kapsamında görmediğini söylemek zorunda kalacak. Sorun da oradaya: Bunu kim- se sormuyor ona. Tıpkı, kimsenin demokrasi şam- piyonu kesilişini dehşetle izlediğımiz bir ırkçıya, onun "dokunulmaz" saydığı alanlara ilişkin soru- lar yöneltmeyişi gibi. Son günlerde dillerinden demokrasi sözcüğü- nü düşürmeyenlerin gerçekte demokrasiyle hiç- birilişkilerinin olmadığı, bu kavramın üzerine ba- sarak gerçek "yapay gündem"\ oluşturduklan gün gibi ortada. Işin kötüsü, "ötekilenn "ötekike- fe"yi dolduramamaları. Anlaşılan demokrasi kim- senin derdi değil: "Cumhuriyet" sözcüğünün al- tına sığınarak kavram karmaşası yaratılıyor. Do- layısıyla; birileri cumhuriyete "tramvay demokra- sisi" ıle öbürleri "çefe cumhunyeti"ne mafya yö- netmeleriyle ve adaletiyle giderken karşıdakiler da- ha temiz anti-demokratık çözümlerle toplumu ra- hatlatıyorlar. Düşünce ve ifade özgürlüğü, evrensel insan hakları bağlamı aslında henüz hedefımiz değil Türkıye'de. Kimi ıçın dinsel değerlerin, kimi için devletin, kimi içinse halkın, ordunun ya da ulu- sallığın dokunulmazlık, eleştirilmezlik katsayılan yüksek. Bu tür "makro" konularla, genel değerlerle kı- sıtlı olsa gene iyi, dokunulmazlık alanları. Değil: Türkiye'de, neTürkiye'nin eleştirilmesinetaham- mülümüz var (oysa, "Bu memleketteyaşanmaz" sözünü biz kullanabiliriz). ne insanlarımızın (oy- sa, "Aziz Nesin az bile söylemiş" cümlesi bizim ağzımızdan düşmüyor). "Kufsa/İanmız çoğunluk- ta: Aileye toz kondurmuyoruz; tarihimiz yalnızca şanlı veşerefli sayfalardan oluşuyor; erkeklerimiz bütün dünya kadınlarını tatmin edecek güçte vb. Sık sık üzerinde durulan bir konu; Türkiye'de polisiye-roman, cinayet romanları yazılamayışı- dırya, benimbuçerçevedenaçizbirgerekçelen- dirmem olmuştu: Katil kım olacak? Türkiye'de azı- lı bir katili romanınızda hangı meslek grubundan seçeceksiniz? Avukat olsa Barolar Birliği, hekim olsa tıp derneklerı, binbaşı olsa Genelkurmay, milletvekili olsa TBMM ayağa kalkar: Hepsi bir- den rencide olurlar. Yanlış anlaşılmak istemem: Demokrasi, düşün- ce ve ifade özgürlüğü, evrensel boyutta insan haklan üçgeninin önemı, her şeye sinkaf çekilme- sini sağlamak amacına dayanmıyor. Tersi nasıl ge- çerli değilse: Bir toplum, bir ülke. bir uygarlık her cephenin, inancın tabularını ve totemlerini mut- lak dokunulmazlık zırhıyla donatmasıyla düze çı- kamaz. Bizim, içinde bulunduğumuz kavşaktaki en bü- yük sıkıntımız bellidir: Siyasal sınıf bütünüyle yan- lış bir demokrasi tanımına ülkeyi kilitlemiştir. Çar- pıklığı tartışalamayacak bır seçim sisteminin so- nuçlanyla sınııiı bir demokrasi ölçüsü komik bile değıldir. Piramit, anayasadan başlayarak yeni- den inşa edilmedikçe, bu dram üzerimize çöke- cek ve altında bizi unufak edecek bir kütle olma niteliğini sürdürecektir. Dramın tragedyaya dönüşebileceği korkusu da variçimizde: Kimin "c/emo/(ras;proyes/"istediği- ne inanabilecek durumdayız? Hâmiş: Erkeklerin dünyası: Kalleşlik ile kah- ramanlık arası bir trapez. '1. Uluslararası Bilgisayarda Resim Yanşması' sonuçlandı • Kültür Senisi - Lıst 2000 tarafından düzenlenen "2000'li Çocuklar 1. Uluslararası Bilgisayarda Resim Yanşması" sonuçlandı. 6-12 yaş grubu çocuklann yoğun ilgi gösterdiği yanşmaya 332 resim katıldı. Yanşmada, birincilik ödülüne Bursa Atatürk llkokulu'ndan Gizem Kolayiı, ikinciliğe Kayseri TED Kolejı'nden Ayşegül Karaküçük, üçüncülüğe Akdenız Koleji'nden Ece Turgay, dördüncülüğe Ö.Irmak llkokulu'ndan Ilım Baturalp ve beşınciliğe de Yüzyıl Işıl llkokulu'ndan Lara Behmoaram lay ık görüldü. Kazanan öğrencilerin ödüllen. bu hafta List 2000 Merkezi'nde sahiplerine verilecek. BUGUN • l.ULUSLARARASI ÖĞRENCt TRİENALİ kapsamında saat 15.00'te Kerem Kurdoğlu'nun "Var Olma Kaygısı. MTV ve Türkiye'de Öteki Tiyatro Kavgası" başlıklı söyleşisi yeralıyor. • RUHİ SU KÜLTtR MERKEZÎ'nde saat 16.30'da Hüseyin Başaran'ın katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Ruhi Su'yla Buluşmak" başlıklı söyleşi yer alıyor. • AKS.\NAT'ta saat 15.00'te Verdi'nin "Emani" operası videodan izlenebilir. • CADDEBOSTAN KLÎLTÜR IVIERKEZİ'nde saat 20.30'da "Müzik Tarihi Etkinlikleri" kapsamında Evin tlyasoğlu yeralıyor. 25. ULUSLARARASI İSTANBUL MUZİK FESTİVAÜ B I G I N • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde büyük salonda saat 19.00'da Kibbutz Çağdaş Dans Topluluğu. konser salonunda saat 17.30'da Ayda Tunç (keman) ve Üfleme Çalgılar Beşlisi yer alıyor. YARIN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde büyük salonda saat 21.30'da Ann Karamürsel (piyano), konser salonunda saat 17.30'da Göknil Ozkök (viyola) ve istanbul Oda Müziği Topluluğu yer alıyor. • AYA tRİNİ MÜZESİ nde saat 19.00'da Academia Bizantina yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear